@ceren_ellie
|
25 Şubat Pazar Alçin’den Sabah kaktığımda yatağımdaydım. Dün gece hastaneye gitmiştik çünkü parktayken bir anda karnıma çok fena sancı girmişti. Üstümdeki örtüyü korkarak kaldırdım ve yatakta hiçbir şeyin olmadığını görünce dünyalar benim oldu. Hemen telefonumdan saate baktım öncelikle ve saat daha erkendi. Saat yediydi. Gerekli eşyalarımı alıp banyoya girdiğimde üstümü çıkardım ve duşa girdim. Düne göre az kanamam vardı. E tabi dün yarınlar yokmuşçasına aktığı için bugüne kalmamıştır. Musluğu açtıktan bir beş dakika sonra sıcak su akmaya başladığında altına girip bedenimi rahatlattım. İlk önce şampuanımla saçlarımı köpürttüm daha sonra vücudumu duş jeli ile iyice temizledikten sonra banyo mis gibi vanilya kokmaya başladı. Vanilya en sevdiğim kokulardan biri. En son kişisel bakım rutinimi de tamamladıktan sonra bornozumu vücuduma sarıp saçlarıma havlu geçirdim. Odama geçtiğimde Güneşin ışıkları odamı aydınlatıyordu. Telefonu elime alıp hava durumuna baktığımda hem İstanbul’da hem de Antep’te 2 haftayı ılık gösteriyordu mart ayına hızlı geçiş yapacaktık. Giyinme odama geçtiğimde hemen iç çamaşırlarımı giyip gerekli işlemlerimi tamamladıktan sonra bornozu geri banyoya astım. Giyinme odasına geri girdiğimde bugün pozitif olduğum için bir de havanın pozitifliğinden dolayı güzel şeyler giymek istiyordum. Giysilerimin arasında gezindiğim zaman risk alarak beyaz renk bir takım seçtim.
Üstümü giyindikten sonra eteğimin altına eteğin renginde mini esnek bir şort giydim ve kan geçmesini engelledim. Saçlarımı salık bıraktım ve dedemim aldığı altın saatimi, küpemi ve yüzüğümü taktım. Artık pozitifliğim ve enerjim ile hazır olduğumda aşağıya indim ama inmez olaydım çünkü annemler, ikizler evdeki çalışanlar herkes bir şeyler yapıyordu. -Anne günaydın! -Günaydın kızım nasılsın bugün? -Ay çok iyi ve pozitifim karnımda ağrımıyor bu sefer kısa sürede atlatacağım gibime geliyor. -Sevindim kızım akşam toplantı var ya ondan dolayı hemen kahvaltıyı yapıp hazırlıklara başlayacağız. -Anladım. Ben diğerlerini uyandırayım mı? -Yorulmayacaksan neden olmasın? -Ay anne, ne yorulması hadi ben gittim. Sadece kardeşlerim ve abi tayfası uyanmamıştı. Bende ilk küçük kardeşimden başladım. Onun odasının önüne geldiğimde kapıyı açtım. İçeriye girdiğimde her yer her yerdeydi ah benim pasaklı canım kardeşim. Yatakta da deli gibi yattığı için yorganın yarısı yerdeydi. Onu ilk yanağından öptüm ve -Ablacım hadi uyan kahvaltı edeceğiz. -Beş dakika daha. -Hadi ablacım bak akşama toplantı var. -ABLA! Cidden akşam toplantı var. Dediğinde ayaklandı ve bana baktı. Beni görünce bir ıslık çaldı ve süzdü. -Ablacığım çok güzel olmuşsun ama riskli değil mi? -Hayır şort giydim altıma yani riski en aza indirdim. Bugün çok pozitifim hiç sorun çıkmayacak gibi hem ağrım da yok ilk günden o kadar acı çektirdi ki diğer günlere bir şey kalmadı bence. -Hahaha abla alemsin yine de dikkatli ol. -Neyse öncelikle bu oda ve dolapların toplanıyor sonrada kendini toplayıp öyle iniyorsun duydun mu beni? -Yaa abla yapar Meryem abla boş ver. -Ne demek Meryem abla yapar ona bir şey söylerim kapının önünden dahi geçmez. Burayı ilk sen temiz tutacaksın ve beni sinirlendirmeyeceksin. Dediğimde korktu galiba ve ellerini önünde bağlayıp başını eğerek. -Emrin olur Abla Ağam hemen topluyorum. Senin dedemin sağında olduğunu unuttum. -Mert iyiliğin için öyle davrandım kesinlikle bulunduğum konumu kullanmadın sakın yanlış anlama, gel sarılayım sana. Ona sarıldım. Ayrıldığımızda o odasını toplamaya başladı bende hemen yanda olan Aden’in odasına girdim. Akın ile yüz yüze sıkı sıkıya uyuyorlardı. Aklıma gelen bir şakayla konuşmaya başladım. Cilveli bir tonda -Aşkım, bir tanem hadi kalk. -Immm aşkım, uyuyalım boş ver. -Ama aşkım annemler basmasın bizi? -Immm boş ver biz uyumamıza bakalım. Dediğinde kendimi zor tutuyordum Aden ve Akın uyku semesi uyuşuk konuştukları için hiçbir şeyin farkında değillerdi biraz daha birbirlerine yaklaştıklarında ben gülmemi tutamayıp güldüm ama çok korkmasınlar diye kısıkça gülüyordum bunu duymuş olacaklar ki yataktan doğrulup bana baktılar ve Akın -Alçin iyi misin, neye gülüyorsun? Gülmem bittiğinde -Sizee. Oğlum yeni evliler gibi sarmaş dolaş olmuşsunuz. Ne oldu aşık mısınız? -Ya Alçin bence alışsan iyi olur biz doğduğumuzdan beri böyleyiz ayrıca bir daha öyle şaka yapma. Kaşlarımı kaldırdım ve imalı bir tonda yüzüne doğru konuşmaya başladım. - Doğru söylüyorsun…Doğduğunuzdan beri… Ben zaten kimim ki neyse gelmem hataydı, anneniz kahvaltıya çağırıyor. Dememle odadan çıkacakken -Hayır o anlamda demek istemedim sadece ailemiz alıştı sende alışsan iyi olur demek istedim, bizim odalarımız ayrı olsa da ayrılmayız. Arkam dönük bir şekilde -Doğrudur, hiç ayrılmazsınız, ben ayrı- neyse. Dediğimde artık dayanamayarak dışarı çıktım ve kendi odama girip Ağlamaya başladım. Doğru diyordu Akın. Ben sadece on yedi yıl sonra bir anda gelmiş bir kızdım sadece onlara hayattayken bile acı çektirdiğim için hemen alışmalarını beklememek lazım. Aklımdan geçenler ve acı gerçekler bir anda yüzüme tokat gibi çarparken daha fazla ağlamaya başladım.
Ben, Arslan Baba’nın varisi Alçin Eryiğit. Buraya geldiğimden beri kendimi kaybetmeye başladım. Aile sevgisi bu kadar büyük bir şey miymiş? Ama şimdilik sadece hak edene hak ettiği şekilde davranacaktım. Madem onlar beni üçüzü olarak kabul etmiyor ben de onları kabul etmeyeceğm…Şimdilik. Ama Dede Beyin dedikleri ‘sen bizim ailemizi gelmen ile topladın’ gibi söylemleri ve beni bu akşam tanıtacak olması. Ben artık duruma göre hareket edip ona göre davranacaktım. Herkese hak ettiği Alçin’i gösterecektim. Zaten İstanbul’a bir gideyim o zaman benim kim olduğumu görürler. Banyoma gidip elimi yüzümü yıkadıktan sonra dışarı çıkıp ailemi uyandırmaya devam ettim.
Aden’den -Gördün mü yaptığını? Kız tam bize alışacak, güvenecek derken her şeyi mahvettin. Şimdi al gönlünü alabilirsen Akın ama beni bulaştırma. Ben anlamıyorum ne demek ona biz doğduğumuzdan beri beraberiz demek. Zaten on yedi yıldır acısını çekiyoruz bir de yüzüne vurman mı gerekliydi? -Haklısında bir an boşluğuma geldi ve ona o manayı yapmak istemedim… Aden ne olur bana inan ben Alçin’i seviyorum o benim kardeşim. - O zaman ona göre davranacaktın Akın, dediğim gibi beni bulaştırma, ikinizin arasında olmak istemiyorum. -Tamam öyle olsun karışma ben alırım onun gönlünü. Akın yataktan kalkıp dolaba yöneldi ve içerisinden kıyafet alıp banyoya işerini halletmeye gitti. Bense yatağı toplamaya başladım. Akın banyodan çıktıktan sonra bende işlerimi halletmeye başladım.
Alçin’den Dışarı çıktığımda Koray abiyi uyandırmak için kapıyı tıklatacağım sırada içeriden hiç münasip olmayan sesler geldiğinde kapıyı istemeden de olsa tıklatmak zorunda kaldım. Abim kapıyı açtı, beni göründüğünde rahatlamıştı ama ben sinirliydim. -Koray abi bak ikidir yakalıyorum yapmayın benim yerimde bir başkası olabilirdi dikkat edin biraz ayrıca annem kahvaltıya bekliyor. -Haklısın abicim bir daha olmaz. -Olmasın zaten. Bu gidişle Evra abla ayrı ev isterse şaşırma ki haklı bence. -Tamam geliyoruz. Dediğinde arkamı dönüp aşağıya indim. İlk Cem abinin olduğunu düşündüğüm odaya girdiğimde aslında Can abi olduğunu anladım. Üstü açıktı ve yerlerde bir sürü şiir kitabı ve yazdığı şiirler vardı. Yanına yaklaşıp dürttüğüm de. -Can abi kalk annem kahvaltıya bekliyor. -Hmm Alçin sen mi geldin? -Evet, hadi kalk annem bekliyor. -Emrin olur yeter ki sen iste geliyorum hemen. -Aşağıdan bekliyorlar ben değil. Dediğimde son olarak Cem abinin odasının önüne geldim ve yine bir telefon faciası yaşanacak diye geçirdim içimden. Artık bu telefon olayları da canımı sıkmaya başladı ilk Karan şimdide Cem. -Senin adını çağırır kuşlar, Yıldızlar senin simanı yansıtır. Seninle başladı milat, asırlar… Geleceği bize çağırır. Dünyanın dönmesinin bir nedeni var, Sensin sebep evrenin varlığına! Senin için yağar yağmur, kar… Bir ömür verilir seninle bir anlığına… Birine şiir okuyordu. Kimseye söylemediği aşkıydı galiba. Telefondaki ne diyordu bilmiyorum ama yine bir tane okumaya başladı. -Gelmek yanına, hissetmek seni… Benim için rüyaların en güzeli. Varlığın bana armağan, yokluğun zulüm, Bulamam böylesine güzeli. Her anım sana varır, Her saniyem seninle çarpar. Bir neden bulsa aşkına dağlar, Onlar da nedensiz ayağa kalkar. Şiirini okuyup bitirdiğinde yine karşıdakini duyamadım. Kapıyı tıklatıp içeriye girdiğimde -Annem aşağıda kahvaltıya bekliyor ayrıca o kız kim? Tabi beni ilgilendirmiyor ama yine bir şey kaldıramayacağım. -Alçin sana da günaydın, sen kapı mı dinliyorsun? -İstemeden kulak misafiri oldum diyelim. - Sen iyi misin? Sesin bir donuk gibi. -İyiyim merak etme neyse kim o? -Onu çok seviyorum Alçin ama daha sizinle tanıştırmak için endişeliyim çünkü kız İstanbullu ve benim yaşadığım hayata uyum sağlayabilir mi bilemiyorum? Bak kız yirmi iki yaşında ve yurttan geçen sene ayrılmış kimsesi yokmuş ailesini küçükken bir trafik kazasında kaybetmiş ama o kadar ince ki… Onunla neredeyse bir yıldır görüşüyorum ve onu çok seviyorum o da beni çok seviyor instagramdan ekledik birbirimizi, kız okuyor, ne yapacağım bilemiyorum. -Hmm anladım, kızın puanı iyi ise buradaki güzel bir üniversiteye gider yanında yaşar belki, okul bitince de evlenirsiniz hem bir sene kalmış şunun şurasında gerçi ne okuduğunu bilmiyorum ama Karan abi gibi olmasın. Onun dışında Dede Bey ile konuşurum müsait bir vakitte. -Çok sağ ol kardeşim ben Derya ile konuşayım ama ondan önce ailemizle de konuşalım. -Ben çıkıyorum sen gelirsin. -Tamam. Odadan çıktım ve Karan abinin odasının önüne geldim, kapısını tıklatıp içeriye girdiğimde Karan abi camın kenarında sigarasını içiyordu. -Annem aşağıya kahvaltıya bekliyor. -İyi misin? Modun düşük gibi. -İyiyim, herkes de bunu sorup duruyor. Hatırlatırım regliyim. Dediğimde kollarımı bağladım ve arkamı dönüp çıkacakken Karan abimi arkamda bana sarılırken hissettim. -Sen bana naz mı yapıyorsun kardeşim? -Ne münasebet hı! -Tamam tamam sıkma canını geçecek elbet. -Neyse hadi oyalanma da aşağıya in annem bekliyor. Odadan çıkıp aşağıya indim. On beş dakika sonra herkes buradaydı bir tek Koray abim ve Evra abla hariç. -Mehmet Koray ve Evra dışarıya mı çıktı? -Yok karıcığım odalarındadırlar daha uyanmamışlardır. -E ben dedim Alçin’e uyandır diye hay Allah neyse ben bir bakayım. Dediğinde ben hemen -Anne gerek yok uyandı onlar birazdan inerler? hatta sen merak etme diye ben bir çıkıp bakayım. -E bak bakalım. Dediğinde yukarı Koray abinin odasının önüne geldim ve yine kapıyı tıklattım. Açıldığında -Arkanızı yine topladım ama annem gelebilir çabuk olun. Onun cevap vermesine fırsat bile vermeden geri indim. Sıkıldım artık arka toplamaktan.
Koray’dan Kapımızın çalınmasıyla aceleyle toplanmaya çalıştık ama etraf çok dağınıktı yine de açtığımda Alçin idi. Yine yakalanmıştık. Onunla konuştuktan sonra, saate baktım. Saat sekize geliyordu çok dalmıştık, kahvaltıya inmemiz gerekiyordu. Evra ya döndüğümde. -Karıcığım acil toplanmamız gerekiyor. -Koray ben sana en başından beri söyledim ayrı eve çıkalım bu ev çok kalabalık. Ben senin aileni çok seviyorum ama olmuyor Alçin’e ikinci kere yakalandık farkındaysan ondan öncede yakalanıyorduk. Olmuyor anlamıyor musun artık idare etmekten çok sıkıldım yani biz Yiğit’i nasıl yaptık cidden aklım almıyor. -Haklısın karıcığım şu önümüzdeki haftayı bir atlatalım şu düğün falan bir bitsin Alçin İstanbul’a gitsin gelsin konuşuruz dedemle. -Hayır şimdi konuşacağız ve mümkünse buraya yakın olmayan orta uzaklıkta bir yere taşınacağız duydun mu? Yoksa ben Yiğit’i de alıp bir süreliğine annemlerin yanına gideceğim konağa. -Sakın, sakın oğlumu benden uzaklaştırmaya ya da onunla beni tehdit etme yoksa çok kalbin kırılır Evra. Konuşacağız dedin tamam ama tehdit edemezsin beni hele ki oğlumla asla, izin vermem. -Ne oldu Koray çok mu koktun, benim ya da oğlunun gitmesi çok mu korkutuyor? -Evra sinirlisin ben de sinirliyim şu an ve kalbini kırmak istemiyorum ve kendimi tutuyorum. Ve evet korkuyorum sen ya da oğlumun benden ayrılmasını ya da başınıza bir şeyin gelmesi düşüncesi beni deli ediyor anladın mı? -Tamam, anladım ama bu ev konusu şimdi konuşulacak. -Tamam konuş karışmıyorum artık. Sadece şunu bil haklısın bende sıkılmaya başladım bu durumdan ve bu konuyu dedemle konuşmak istiyordum ama şu an yeri değil zamanı değil ve bir daha beni tehdit etmeye kalkma hele ki oğlumla . - Merak etme etmem direk yaparım ama ben yine de söyleyeyim dedemize yarın da bakmaya başlarız. -Evra sakın ola yanlış şeyler yapma. Tamam söyle bakmaya başlarız. Böyle basit olaylar için huzurumuz bozulmasın. Dediğimde geri kalan işlerimizi bitirip aşağı sofraya geçtik. -Kusura bakmayım geciktik. -Sorun değil torunum, şimdi başlayabiliriz afiyet olsun. Dediğinde yemeye başladık ama aklımda o konu vardı. Evra; -Dede seninle konuşmamız gereken bir konu var. -Tabi buyur gelinim, dinliyorum. -Dede biz artık burada rahat edemiyoruz ve ayrı eve çıkmak istiyoruz merak etmeyin sizinle de iletişimimizi kopartmayacağız. -Aslında güzel gelinim… Ben de onu düşünüyordum aynı evde çok kalabalığız konak büyük olsa da herkesin özel hayatı olmalı bende Berçem ile bu konuyu konuşuyorduk. Alçin’in ölümü üzerine herkesi toplayabilmek için buradaydık ama Alçin burada yanımızda. Herkes kendi ayrı evine çıkabilir, herkesin kendi özeli olmalı. Zaten yıllardır beraber yaşıyoruz ve artık ayrılmamızın zamanı geldi. Berçem sen devam et istersen? -Tabi Bey edeyim. Çocuklar yani diyoruz ki biz de kendi konağımıza dönelim e malum torunumda artık aramızda siz ailecek, ben babanızla, Koray da çocuğu ve karısıyla yaşasın böylece aile içi huzursuzlukta çıkmamış olur. -Anne o nasıl laf öyle, sizden hiç sıkılır mıyız? -Mehmet annen doğruyu söylüyor artık kızımız da geldi herkes ayrılsın. Herkesin bir özeli var. -Yasemin sen ne zamandır böyle düşünüyorsun da şimdi böyle konuşuyorsun. Ayrılsın dediğin insanlar annemiz ile babamız ve oğlumuz. -Mehmet ben görüşmeyelim demiyorum sadece herkesin bir özeli olsun diyorum abartma. -Tamam ben anlayacağımı anladım sen sıkıldın istersen çocukları da bırakalım beraber ayrı eve çıkalım iyice bölünürüz. Dedem -Mehmet saçmalama gelinlerimin böyle şey istemesi gayet normal sende saygı duy. -Ama baba ne güzel yaşıyorduk ne değişti ki bir anda, ben ona sinirlendim. -Mehmet konu kapandı diyorum anlamıyor musun, sözümün üstüne söz mü söylüyorsun? -Estağfurullah baba ne haddime. -O zaman sus ve kahvaltına devam et.
Alçin’den Masadaki bu gerilimden ve tartışmadan ne kadar zevk almasam da yüzümde ufak alaycı bir tebessüm oluştu. Bunu fark eden abim -Alçin ne oldu çok mu komik? -Hayır ona gülmüyorum ayrıca dedem haklı herkesin özeli olmalı ve ayrılmalıyız. Zaten böyle büyük aileler eskilerde kaldı. -O zaman neye güldün? Elimdeki çatalı bırakıp -Sana hesap mı vereceğim? Dediğimde daha fazla bu ortamda durmak istemediğim için kalktım. Her ne kadar saygısızlıkta olsa bugün ters günümdeydim ve hiçbir şey umurumda değildi. Çantamı alıp üstüme paltomu geçirdikten sonra gümüşün yanına gittim. Beni gördüğünde ayaklandı ve ben de boynuna çantamdan çıkardığım zinciri boynuna geçirdim ve konaktan ne kadar istemesem de korumalarla çıkıp parka gittik.
Parka vardığımızda ben kulaklıktan müzik dinliyordum Gümüşte ihtiyaçlarını karşılıyordu. Bir süre sonra Gümüş ile oynamaya başladım yanımda ki frizbi ile oynuyorduk. Onunla vakit geçirmek çok rahatlatıcıydı. Bir süre sonra yanımıza Berkay geldi Daisy ile. -Günaydın! -Günaydın Berkay nasılsın? -İyilik senden? -Ne olsun işte yuvarlanıp gidiyoruz. Berkay ile biraz daha sohbet ettik ve şakalarına çok gülüyordum bana kardeşinden de bahsetti. Kardeşi çok tatlı olmalı. Akşam nasıl olsa görecektim. Berkay ile ayrıldığımızda kahve dükkanına girdim ve Gümüş ile lavaboya gidip üstümü başımı düzeltip sıkıca saçlarımı topladım en sondada elimi yüzümü yıkadığımda rahatlamıştım. Masaya oturduğumda korumalar arkamda yerlerini aldılar. Garson beni fazla bekletmeden gelip siparişimi almaya başladı. -Ne alırdınız? -Bir tane espresso alayım en sertinden olsun. -Tabi, başka ne alırdınız? -Sadece espresso. Garson uzaklaştığında sigara paketimi çıkardım ve içinden bir dal alıp yaktım. Ben sigaramın yarısındayken kahvem de gelmişti. Espressonun tadı damağımda acılığını hissettirirken kendime gelmeye başladım. Kahve bu hayattaki en iyi şey olabilirdi. Ben biraz daha oturup kahvemi içtikten sonra garsonu çağırıp hesabı ödeyip çıktım. Dışarıda sokaklarda yürürken aklımda olan tek şey Arslan Babaydı. Belki de bir süre İstanbul da kalırdım ve düğün günü gelip geri dönerdim çünkü üçüzlerle görüşmesen yüz yüze gelmesek iyi olur. Kolumdaki saate baktığımda iki buçuk saattir dışarıda olduğumu gördüm. Artık konağa dönüp Arslan Baba ile konuşmam gerekiyordu bir de Bayar Ağa ile. Konağa döndüğümde gümüşü bahçeye çıkarıp mama kabını elime aldım ve içeri geçtim. İçeri geçtiğimde mama kabını mutfağa bıraktım, çantamı ve paltomu da hole astım. Mama kabını doldurduktan sonra Gümüşün önüne bıraktım o da yemeye başladığında içeri geçtim.
Bayar Ağayı gördüğümde -Dede Bey biraz konuşalım mı? -Tabi torunum konuşalım, ne oldu? Diğerlerine bakıp Bayar Ağaya geri döndüğümde -Özel konuşacağım ama Cem abi gelebilir. -İyi konuşalım bakalım derdiniz neymiş. Yukarı çalışma odasına, koltuklara geçtiğimizde. -Dede Bey hiç uzatmayacağım çünkü beni pek ilgilendirmiyor. Cem abinin İstanbul da yirmi iki yaşında sevdiği bir kız varmış, adı Derya. Cem abi sizden çekindiği için bir şey diyememiş benden rica etti. Şimdi ben çıkayım yapacak işlerim var. -Tamam torunum ben halledeceğim. Dediğinde odadan çıktım ve aşağıya indim. Diğerleriyle hiç ilgilenmeden Arslan Babaya döndüğümde. -Baba seninle konuşalım mı odamda? -Tabi kızım konuşalım.
Ege’den Alçin bu sabah bir garip davranıyordu ilk önce kahvaltıda söyledikleri şimdide sert tavırları ne oluyordu bilmiyordum ama içimden bir ses Alçin’in eski haline döndüğü ve bunun bu aile ile alakalı olduğuydu. Alçin Arslan Baba ile çıktığında bende ayağa kalkıp -Kardeşime ne yaptınız ya da kardeşimi kim bu hale getirdi? Koray: Bende bunu sormak istiyordum Ege. Alçin’e ne oldu? Ege: Artık biri açıklama yapsın, kardeşim ağlamış siz anlamasanız da gözlerinden bunu anlayabiliyorum. Şimdi kim ne yaptıysa konuşsun aksi taktirde iyi şeyler olamayacak. Efe: Ege ikizim sakin ol belli ki biri ters bir şey demiş isteyerek ya da istemeyerek. -Doğru söylüyorsun ikizim. Akın: Yeter susun. Benim yüzümden oldu istemeden kalbini kırdım. Akın ayağa kalkmış ve bana doğru konuşuyordu. Bana bir anda sinir geldi ve Akının yakasına yapıştım ev halkı ve kardeşim beni ayırmaya çalışıyordu ama nafile. -Kardeşimin tek gözyaşına yakarım ortalığı, onun saç teline bir zarar gelsin kimse kalmaz ortada anlıyor musun? -Bırak beni istemeden oldu diyorum. -Ne yaptın da sarılmaz, güçlü duran o kızı sarstın ne yaptın anlat! Dediğimde şimdilik bırakmıştım. -Sabah bizi uyandırmaya geldi ve bize ufak bir şaka yapınca ben rahatsız oldum ve konuşmaya başladık. Konuştuğumuzda ona istemeden sen dış kapının dış mandalısın iması yaptım ama istemeden. Sinirden gülmeye başladım çünkü bu hem iyi hem de kötüydü. -Seni geberteceğim ama benden daha kötüsünü Alçin yapacak hiç merak etme. Dediğimde onun tekrar yakasına yapışıp hırpaladım. -Ne demek o? Ben alacağım onun gönlünü. -HAHAHA Sen ciddi misin ya… Alçin’i zerre tanımıyorsun. Alçin çok kinci bir insandır ve eminim ki size güvendiği için kendini yiyip bitiriyordur ve en önemlisi ne biliyor musun onun güvenini sarsan birine bir daha asla güvenmez yani anlayacağın Akıncım… Onun yakalarına bakıp silkelerken -Kafasında yavaş yavaş biteceksin. -Sen neler diyorsun ne demek kafasında biteceksin? Ben kendimi affettireceğim. Gözlerimi onun gözlerine kenetleyip alaycı tonumdan çıkıp konuşmaya başladım. -Sen öyle san Alçin affettim dese bile unutmaz. Ona biraz daha yaklaştım ve -Ve biliyor musun Alçin insanı psikolojik olarak yiyip bitiren bir karaktere sahip sana vereceği en büyük hayat dersi senin ona böyle davransan da seni affedip kendini yiyip bitirmen olacaktır. Değil mi Barkın? Hala onun gözlerine bakarken -Öyle Ege, Alçin insanların psikolojisine oynamayı iyi bilir ve en önemlisi ilk kez içindeki iyi yüzü gösterdi ve sanırsam herkese hak ettiği gibi davranmaya başlayacak. İyiye iyi, kötüye kötü. Dediğinde Barkın bahçeye çıktı bende Efe ile bize verilen odaya geçtik.
Alçin’den -Arslan Baba ben bir karar aldım. -Tabi dinliyorum. Şimdi ben susacağım sen konuşacaksın. -Tamam başlıyorum… Şu bir hafta tamamen İstanbul da kalmak istiyorum. Sadece düğün gününden bir gün önce gelip işlerimi hallederim o kadar. -Bebeğim, neden öyle diyorsun kim üzdü o tatlı canını? -Ya baba deme öyle şimdi ya. -Gel buraya uzak kaldık. Dediğinde yanına geçtim ve beni koltuğunun altına alıp göğsüne yatırdı. Babam her zaman genel de baş başa olduğumuzda beni bebeğim diye sever çünkü sadece onun karşısında küçük kız gibi olabiliyordum ve bu beni çok tatlı gösteriyordu. -Hadi anlat ne oldu? -Bu sabah üçüzlerimi uyandırmak için onların odasına gittim ve şaka yaptım ve Akın bana dış kapının dış mandalısın iması yaptı e beni de bilirsin beni istemeyen biri ile yüz göz olmak istemem bu yüzden aramıza mesafe koysak iyi olur. -Seni anlıyorum zaten karakterini de tanıyorum. Sen hak edene hak ettiği gibi davranırsın. -Aynen öyle baba. Sadece Akınla arama mesafe koyacağım ama diğer aile üyeleriyle neyse o. Hadi şimdi odana git ve hazırlanmaya başla bu gece her zaman ki gibi güçlü duruşunu ve asaletini görmek istiyorum. … Odama geçtiğimde rahatlamak amaçlı banyoya girdim ve duş almaya başladım. Duş jelimi life döküp vücudumun vanilya kokmasını sağladım ve vanilya kokusu ciğerlerime bile işliyordu. Çok güzeldi. En son yüz temizleme jelim ile yüzümü temizleyip dişlerimi de fırçaladım. Saçlarımı da vanilya kokulu şampuanla yıkadıktan sonra oyalanmadan bornozumu üzerime geçirdim ve hemen giyinme odama geçip üstümü kuruladım ve iç çamaşırımı giyip pedimi yerleştirdim ve aklımdaki elbiseyi ayarladığım için onun renginde elastik bir şort giydim. Elbise sütyen olmadan giyildiği için saten sabahlığımı üzerime geçirdim ve saçlarımın suyu yere damlamasın diye havlu ile nemini alıp toka ile tutturdum. Cilt bakımı rutinime direk maskeyle başladım çünkü duşta yüzümü temizlemiştim. Maske için on beş dakika beklerken İkra aradı görüntülü hem de. Bekletmeden açtım ve aynanın önüne sabitledim. İkra: Ooo Alçin Hanım hazırlıklara başlamışsınız. -Herhalde yani akşam bomba gibi olacağım. Tuana: Kız dikkatli ol ha aşiret oğulları seni görünce kalpten gitmesin hahaha. -Merak etme Tuana benim güzelliğim kendime. -Tabi canım Barkına falan hiç değil. -Ya sinirlendirmeyin beni. İkra: Tamam canım bizde erkenden gelmeye çalışacağız. -Aaa indiniz mi? İkra: Evet sabah uçağı ile geldik sabahtan beri hazırlanıyoruz. -Tamam o zaman hadi ben kapatıyorum görüşürüz. Tuana: Tamam canım hadi sen hazırlanmana bak. İkra: Öpüyorum Allah Barkına sabır versin. İkra’nın dediği ile telefonu kapattım. On beş dakika dolduğu için maskeyi çıkarıp masanın altındaki çöpe attım ve fazla kalan jeli yüzüme yedirip serum sürdüm ve onu da yüzüme masaj yaparak yedirdim en sonun da nemlendiricimi sürdüm ve kusursuz olan cildime baktım. Kapımım tıklatılması ile hemen üzerimi iyice örttüm ve -Kim o? -Benim sevgilim. -Gel Barkın. Barkın odaya girdiğinde bana baktı ve süzdü. -Sevgilim bu duruluk halis mi? -Yaa Barkın yapma şöyle şeyler. -Tamam da sen üzerine bir şey giyseydin üşüyeceksin böyle. -Üşümem oda sıcak zaten. -Tamam ne giyeceksin akşam? -Bak şurada ki bordo elbiseyi. -Kızım çok seksi olacaksın ve ben seni kıskanırım. -Barkın abartma gayet de zarif ve çekici. -Evet ama Arslan Baba ve biz varken kimse sana o gözle bakamaz. -Sizden önce ben izin vermem zaten neyse çok mu özledin beni? Barkın bana arkadan sarılıp boynuma öpücük kondurdu. -Evet biriciğimi çok özledim ve ona güzel haber vermeye geldim. -Hmm neymiş o haber? -Senin şu üçüzüne ikiler ile haddini bildirdik ve biraz gözünü korkuttuk. -Ya neden karışıyorsanız neyse bir şey demeyeceğim alıştım artık. -Merak etme sadece affetsen bile unutmayacağını söyledik. -İyi demişsin ama bu sıkıcı konuları konuşmayalım şimdi ben sana bir şey diyeceğim. Dediğimde sandalye de arkama dönüp yüzüne baktım. -İstanbul da düğün öncesine kadar kalacağım bu yüzden ailenden izin al ve biz de kal. -Merak etme izin verirler zaten baban babanı çok seviyor. -Evet. Hem belki şu yapamadığımız geçeği o vakit yaparız. -Sen iyice yaramaz bir kız oldun. -Ya öyle mi oldum. -Evet öyle oldun ve seni biraz sakinleştirmem gerek. Sesimi alçalttım ve ona biraz daha yaklaştım neredeyse dudaklarımız birbirine değecekti. -Göstersene. -Alçin kaşınma. -Ne olur kaşınırsam? -Alçin bak ailenin evindeyiz olmaz. -Kim takar onları tek odağım sensin. -Benimde. Dediğinde dudaklarıma yapıştı ve önüme geçip beni kucağına aldı ama çok dikkatli davrandığı da ortadaydı. Beni çok nazik, tutkulu ve özlemle öperken sağ eli belimde sol eli de yanağımdaydı. Nefessiz kaldığımızda ayrıldık. -Seni özlemişim. -Ben de. Dediğimde kapı çalındı ve birden açıldı. Biz Barkın ile kapıya baktığımızda Mert, Can ile Cemi gördüğümüzde hemen ayağa kalktık ve ben üzerime çeki düzen verdim. Cem: Ay çok yanlış bir zamanda geldik galiba. Can: Kardeşim biz çıkalım seni kapının önünde bekliyoruz. Mert: Ablam da ne cevherler armış ya. Can abim Mert’in kafasına vurdu -Oğlum sussana, Barkın sende çık da kız rahat rahat giyinsin. -Tamam abi çıkıyorum. Dediğinde hepsi çıktı ben de üzerimi giyinmeye başladım.
Barkın’dan Odadan çıktığım da Mert sırıtıyordu ama ikiz abiler için aynı şeyi diyemeyecektim. Can: Barkıncım ne işin var genç bir kızın giyinme odasında sorabilir miyim? -Tabi ki de. Sadece sevgilimi görmek istedim o kadar. Cem: Sevgilinse kucak ne alaka hem de kızın üzerinde sabahlık varken. -Birbirimizden utanmıyoruz sonuçta birbirimizle bir geleceğimiz olduğunu ikimiz de biliyoruz ve ikimizin de en sevmediği şey ilişkimize karışılmasıdır. Mert: Yahu abiler hemen ne gerildiniz tamam sonuçta yatmadılar ya ona da şükür. İkiz abiler aynı anda Mert’e vurunca ben de güldüm. Can: Ya hu oğlum sen akıllanmayacak mısın? Hala konuşuyorsun. Mert: Siz de beni iyice şamar oğlanına döndürdünüz. Cem: Az bile, hadi çıkalım odadan da aşağıda konuşuruz.
Alçin’den Üzerime kıyafetlerimi geçirmiştim ve saçlarımı alttan sade, şık bir topuz yaptım. Makyajım ise nüde kahve tonlarındaydı ama gözüme çektiğim eyeliner göz alıcıydı, takı olarak kulağımın tek tarafına kanatlı bir küpe ve Bayar Ağanın aldığı yüzüğü taktım.
Artık tam anlamıyla hazır olduğumda aşağıya inmeye başladım ama aşağıda hala bir koşuşturmaca olduğu için fazla fark edilmedim yaklaşık bir saat öncede Berkay ailesiyle beraber yardıma geleceğini bildiren bir mesaj atmıştı büyük ihtimalle de gelmişlerdi diyeceğim evet gelmişler. Berkay Barkınla konuşuyorken beni fark etti ve ağızı açık kaldı. -Selam beyler -Se-selam Alçin çok güzel olmuşsun kesinlikle gecenin starı olacaksın. -Ben her zaman starım. -Sevgilim bu güzellik halis mi? Cevap veremeden Barkın ayaklanıp bana yaklaştı ve “Beni deli ediyorsun.” Deyip dudaklarıma ufak bir öpücük kondurdu. Ben afallasam da karşılık verdiğimde iki tane öksürük sesi geldiğinde hemen ayrıldık ve nerede olduğumuzu hatırladık. -Torunum bence sana lazım ayrı ev, görüyorsun değil Arslan Bey? -Evet Bayar Ağa görüyorum. -Kusura bakmayın Barkının bir an boşluğuna geldi, bir daha olmaz. İkisi de aynı anda -Umarız! Dediklerinde ne kadar istemesem de Bayar Ağanın yanına geçtim. -Torunum bak şimdi misafirler gelmeye başladığında kadınlar avlunun kapalı bölümünde biz erkeklerde yöremize uygun bir odada olacağız tamam mı? -Tamam ben elbiseyi çıkarayım mı, yerde mi oturacağız? -Yok torunum o eskidendi sadece o oda daha geniş ve koltuklu merak etme. -Tamam ben o zaman değiştirmiyorum? -Değiştirme çok güzelsin ama üst kısmın biraz daha mı kapalı olsaydı. -Evet biraz açık olsa da ben çok seviyorum ve bence güçlü duruş sergiliyor. -Tamam torunum zaten kimse bizim yanımızda ters bir şey yapmaya kalkamaz.
***** 9.Bölüm fazla uzun olduğu için iki parta ayırdım umarım beğenirsiniz. En sevdiğiniz sahneleri yazmayıunutmayın. Oy ve yorumlarınızı eksik etmyin lütfen. Bir süre oy ve okunmaların artması için iki günlük bir ara vereceğim. Umarım 9 Eylül sabahı Allah herkese yardım eder. Okulların bu kadar erken açılmasını beklemiyordum.
|
0% |