Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@ceyceyberry34

Herkese selammm...<3

Bu fic mini bir fic olacak.
Umarım seversiniz çünkü çıtır çerezlik bir mpreg fic hoşunuza gider diye yazıyorum.

Bu tanıtım bölümüdür.

Keyifli okumalar dilerim...<3
_____

"Jeongguk seni işe yaramaz piç kurusu!"diye bağıran sesle titremeye başladım olduğum yerde.

Sesin sahibinin yaklaştığını fark etsem de kıpırdayamamıştım ve beklenen olmuştu. Yanağıma inen sert bir darbeyle yere yapışmıştım. Acıdan yanan yanağıma elimi koyarak tutamadığım gözyaşlarımla baktım ona.

"Elimde olan tüm paramı sen yiyorsun! Bir de sana bakıyordum ben buna rağmen! Nefret ediyorum senden seni işe yaramaz piç kurusu! İyi oldu seni sattığım. Bir de seninle mi uğraşacağım ben ya!"dediği an şaşkınca bakmıştım babam olacak herife.

Gerçekten yapmamıştır değil mi?
Beni bir hiç uğruna satmamıştır değil mi? Babam bu kadarını da yapmazdı heralde.

"Be-beni sattın mı?"diye sordum sesimin titremesini engelleyemeden. Sesimin titremesinin yanında bir hıçkırık da koptu ağzımdan. Hayır seni satmadım desin, canını yakmak için dedim, desin istedim.

"Borcuma karşılık seni teklif ettim ve kabul ettiler. Bir de soruyor?! Tabiki sattım! Pılını pırtını toplayıp yarın siktirip gideceksin hayatımdan nihayet!"dediğinde dolu gözlerimi kırpıştırarak ağlamamaya çalışıyordum ancak benden bağımsız hâle gelmiş olan yaşlarım gözümden istemesem de akıyordu.

Artık daha fazla üzülmek, daha fazla ağlamak istemiyordum; babamın bu halleri yeni değildi. Hep kötü davranır, döver, aşağılar, lanet eder ve ezerdi beni.

Hatta aç bırakıp bodrumda sadece yatak olan bir odaya kilitler ve beni ayağımdan zincirler, sonra da su ve yemeği ulaşamayacağım yere koyup onlara yetişemememi zevkle izlerdi ancak beni satmasını gerçekten beklemiyordum. Bana eziyet etmekten, işkence çektirmekten mutlu olduğu için bile bunu yapmayacağını düşünüyordum ben. Ya da yemeği, temizliği ve tüm ayak işlerini ben yaptığım için bile satabileceğini düşünmemiştim.

"Ge-gerçekten sa-sattın mı beni?"diye sordum yeniden.

Gerçek olmamasını diledim, bana eziyet etsin ama beni satmasın istedim. Burada en azından bir evim vardı, çevreyi tanıyordum az çok ve en önemlisi annemle hatıralarımız vardı bu evde. Bunun için dayandım zaten yıllarca bu adama, bu yüzden kendim kaçmadım bu evden. Kimi kimsem yoksa da bu evde anılarım var diye gidemedim bir yere. Gerçi gidersem de bulurdu sanırım beni.

"Sattım dedim ya piç kurusu! Senden kurtuluyorum nihayet! Kumarda seni yaşlı bir kerize kakaladım! Ne diye paramdan oluyum ki?!" diye kükredi.

Parası olmasına rağmen kumarda para vermek yerine beni satması -özellikle yaşlı bir adama- babama göre bile aşağılıkçaydı.

Gerçi öyle olsa yapmazdı bunu hiç değil mi? Hiç eziyet etmez, hiç dövmez, hiç hakaret etmez, hiç lanet etmezdi öyle olsa değil mi?

Evet, eğer öyle olsa bütün bunları hiç yapmazdı başından beri. Başımı okşar, sarılır, iyi ki varsın derdi. Aşağılık biri olmasa babalar hislerini fazla belli etmeyip mesafeli dursalar da annelere nazaran en azından doya doya oğlum derdi bana değil mi? Galiba her şeye rağmen ben babamı iyi görmeye çalışıyordum tıpkı babamın çocukluğumdan beri içten içe hep beni sevdiğini düşünüp sevmediğini bile bile kendi kendimi kandırdığım gibi kendimi kandırmaya çalışıyordum yine.

"Kalk ayağa sersem! Çantanı hazırla, yarından itibaren tamamen Kim Malikanesinde Bay Kim'in kölesisin."deyip gittiğinde ağlayarak dediğini yaptım, itiraz bile etmedim, edemedim. Ağlamaktan sesim çıkmadı, gerçekliğini düşünmek istemeyecek kadar yorgun hissediyordum kendimi hem bedenen hem ruhen. Ayrıca itiraz edip karşı gelsem daha fazla dayak yiyip yine beni sattığı adama köle olmaktan başka bir şey olmayacaktı çünkü. Hem dediğini yapmaktan başka elimden ne gelirdi ki?

Çantamı hazırlamış, sert yatağımın üzerindeki eskimekten formu bozulup başımın şeklini alan yastığa başımı koyup sabaha kadar düşünmüştüm bu olanları, tüm yaşadıklarımı...

Belki benim için daha iyi olurdu bu. En azından belki babam gibi aşağılamazlardı, belki babamın yaptığı gibi vurmazlar, eziyet etmezler; zaten cılız ve hassas olan bedenime belki babam gibi zarar vermezlerdi. Yapsalar da bunu babamın yapmaması belki mutlu ederdi beni az da olsa.

Bu düşünceyle içimi ferahlatmaya -yani yine kendimi kandırmaya- çalışarak gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım. Umut fakirin ekmeğiydi evet ve ben her açıdan çok aciz ve fakirdim, duygular açısından bile. En çok da sevgi açısından...

*

Sabah birden yumuşak olmasa da yerden nispeten daha yumuşak olan sıcak yatağımdan kolumdan tutulup soğuk ve sert zemine fırlatılarak uyandım. Acıyan ayağım ile yüzümü buruşturup elimle ayağımı ovarken ne olduğunu anlamaya çalıştım çünkü idrak edememiştim olanları.

"Defol seni kahrolası puşt!"demişti babam.

"Uyuşuk uyuşuk durma öyle! Seni almaya gelecekler birazdan. Senden kurtuldum sonunda!"diyerek çıktı odamdan.

Ah, kabus değilmiş demek. Beni gerçekten borcu için satmış, iyi düşünmeye çalışmıştım ancak beni haksız çıkarmayı başarmıştı yine babam.

Gitmemin bana daha iyi olacağını anlamıştım yeniden. Babamın yaptıklarını belki yapmazlar ancak yapsalar da babamın bana söyledikleri kadar kalbimi acıtamayacakları için gitmeliydim, kendimi kurtarmalıydım.

Banyoda elimi yüzümü yıkayıp sakinleşerek üzerimi değiştirdim. Valizimi de alıp pek bir şey olmayan odama son kez göz gezdirdim ve derin bir iç çekerek odamdan çıktım. Babamın evde olmadığını fark edince nedensizce derin bir nefes almıştım. Birkaç kere derin nefesin ardından kapının önünde beni bekleyen geleceği, başıma gelecekleri beklemeye başladım.

Siyah lüks bir arabanın evimizin önüne yaklaşmasıyla bunun beni almaya gelecek olan araç olduğunu anladım çünkü böylesi bir araç olsa olsa ancak babamın kumarda kaybettiği kişilerden birinin olabilirdi. Araba gelmeye devam edip tam önümde durunca hiç zorluk çıkarmadan arabaya bindim, kurtuluşuma niye zorluk çıkartayım ki?

Ben ortada ve iki yanımda da koruma olacak şekilde oturmuştuk arka koltuğa. Yanlarımda olan iki korumanın kalıplı geniş vücutları, baskın tavırları ve parfümlerinden boğulsam da bir şey demeden tüm yolu çektim o iki korumanın arasında.

Araba uzun bir yolculuktan sonra durmuştu. Arabadan indiğimde ilk işim etrafıma göz atmak olmuştu. Sol tarafta kalan dışı krem rengi bir müştemilat gördüm. Pencereleri orta büyüklükte ve küçük bir balkonu da vardı.

Etrafta göz gezdirmeye devam ettiğimde müştemilat dışında yeşiller içinde bir bahçesi ve çeşitli ağaçları olduğunu fark ettim. Bakışlarım malikaneye kaydı, dışı müştemilatı gibi krem rengiydi, camları orta büyüklükteydi ve oldukça büyük görünüyordu. Tabi müştemilatı bile vardı ve burası malikaneydi, kendi evim gibi olmasını beklememeliydim ancak benim alıştığım yuva dediğim yer öyleyken burası çok büyük ve rahatsız edici gelmişti bana.

Daha fazla etrafı incelememe izin vermeden korumalar beni iki yanımdan tutup malikaneye soktu. İki kat yukarı çıkartıp beyaz bir kapının önüne getirdiler.

Sağ yanımdaki koruma kapıyı tıklattı. İçeriden 'gir!' komutu gelince beni de çekiştirerek kendiyle beraber odaya çekti koruma.

"Efendim Bay Jeon'un oğlunu getirdik."dedi koruma ciddi bir sesle karşımdaki saçı aklaşmış epeyce yaşlı adama.

Ben yaşlı adamdan çok korumanın dediklerine takılmıştım. Bay Jeon mu, benim babam mı? Ona insan kelimesi dahi yakışmazken nasıl Bay diyebilirdi ki? Gerçekten Bay olsaydı kendi oğlunu kumarda satmazdı! O Bay denilmeyi kesinlikle hak etmiyordu.

"Tamam Hang, sen çıkabilirsin."

Korumanın odadan çıkmasıyla odada yalnızca yaşlı adam ile ben kalmıştık. Bu durum beni gerse de elimden gelen bir şey yoktu.

"Baban bize borcunu ödemek yerine seni bana sattı."dediğinde yaşlı adama bir bakış attım. Zaten bildiğim gerçeği yüzüme vurunca dolmak üzere olan gözlerimi yaşlı adamın yüzüne çıkardım ve göz temasından kaçınacak şekilde onu başımla onayladım.

"Seni satacak kadar aşağılık bir adam olduğu için seni para yerine teklif ettiğinde bir dakika bile düşünmeden kabul ettim teklifini. Yani aslında seni ondan kurtarmak için kabul ettim. Sana burada hayatını kurtarman için bir şans veriyorum. Seni işe sokmayı düşünüyorum."dedi ve devam etti.

"Seni araştırdığımda çevredeki seni tanıyan duyan herkes çalışkan, dürüst, nazik biri olduğunu söyledi. Ayrıca çok yardımsever, merhametli ve güzel kalpli olduğundan ve buna rağmen babanın sana nasıl kötü davrandığından da bahsettiler. Ben eşimi çok severdim, ona söz verdim zorbalığa uğrayan iyi insanları nerede olursa olsun koruyacağımla ilgili. O yüzden sana iş teklif ediyorum. Burada yatılı hizmetli ol ve para biriktir, istediğin zaman kendine bir hayat kurmak için de gidersin. İstersen ilk hafta işi öğren, sonra başla işe istersen buradan da çek git tamamen kurtul babandan. Tercih tamamen senin, istediğini yap."

Bu sözleri hiç beklemiyordum. Umudum iyi davranmaları olsa dahi bu sözler gerçekten umut ettiğimden ve düşündüğümden çok daha fazlasıydı. Bana özgürlüğü vaat ediyorlardı. İstersen çalış paran olunca özgür ol, istersen arkana bakmadan kaç kurtul diyorlardı. Param olmadığı için hizmetli olmam daha mantıklı olacaktı çünkü öteki türlü iş ve ev bulamayacağım bir gerçekti.

"Çok çalışacağım, emin olabilirsiniz efendim."dedim o yüzden heyecanla. Adam gözlerini kısarak gülümsedi bana.

"Bugün dinlen. Yarın hizmetli kıyafetlerin gelir, sen de yavaş yavaş işi öğrenirsin. Genelde hizmetlilerimiz burada kalırlar ancak sen çok gençsin yani ayrı bir yerde kalman daha iyi olur. Senin gibi bir hizmetlimiz daha var. O müştemilatta kalıyor, sen de orada kal en iyisi."dediğinde mutluluktan havaya uçmuştum.

"Pişman olmayacaksınız efendim."dedim heyecanlı bir sesle yerimde zıplayarak.

"Çıkabilirsin, valizini müştemilata koydurttum bile."dediğinde yaşlı adamın önünde saygı ile eğilip odadan çıktım.

Mutlulukla merdivenleri birer ikişer inerken birden ayağım takılmış ve yere yapışmıştım. Gözlerim dolmuştu istemsizce canım çok acıdığı için. Zaten evdeyken de acımıştı ayağım, düşmem tuz biber ekmişti üzerine.

"İyi misin?"diye sordu bir ses.

"Ah, iyiyim efendim."dedim ayağa zar zor kalkıp. Bana iyi misin diye soran kişiye döndüğümde çok yakışıklı bir erkek olduğunu gördüm.

Esmer teni, siyah dalgalı saçları, şekilli dolgun dudakları, keskin gözleri ve sivri çenesiyle kesinlikle her kız ve hatta erkeğin hayali olan biriydi karşımdaki. Çok yakışıklıydı ve yakışıklılığı aklımı başımdan almıştı. Bunu düşündüğüm için kendimden utanıp başımı iki yana salladım ve kendime geldim.

"İyi olmana sevindim. Sen yeni çalışan mısın dedemin aldığı?"dediğinde başımı olumlu anlamda salladım.

"Dedeniz mi bilmiyorum ancak ak saçlı yaşlı bir beyefendi işe aldı beni."dedim gülümseyerek.

"Dedem almış o zaman. Bu arada ben Kim Taehyung, bu evin en küçük torunuyum. Dedemin gözbebeğiyim."dedi ve gülerek bana elini uzattı. Çekingence gülerek uzattığı elini sıktım.

"Ben de bildiğiniz üzere en yeni hizmetçiyim. İsmim Jeon Jeongguk."dedim.

Ellerimiz birbirimizi bulunca kalbim hızla çarpsa da bunu önemsemedim.

"Senin burana ne oldu?"diye sordu biraz daha yaklaşıp yüzüme dikkatle bakarak. Babamın dün tokat attığı yere baktığını biliyordum ancak sessiz kalmak istedim, öz babam bana bunları yaptı ve beni buraya köle olarak sattı demek çok zor geldi çünkü o an.

"Korumalar mı yaptı yoksa?"dediğinde başımı hızla olumsuz anlamda salladım.

Korumalardan dolayı arabada boğulacak gibi hissetsem ve yaşlı beyefendinin odasına giderken kolumu biraz fazla sıksalar da onlar bir şey yapmamıştı bana asla, zan altında kalmamaları gerekiyordu.

"Sakarlık efendim."dedim aklıma gelen ilk bahaneyi söyleyip gözlerimi kaçırarak.

"Dikkat et bir dahaki sefere."dedi söylediğime inanmasa da hafif bir şekilde gülümseyerek. Ardından da yanımdan geçip az önce düştüğüm merdivenlerden çıkmaya başladı. Arkasından ona bakmak istesem de etik bulmadığım için bunu yapmak yerine müştemilata doğru yürüdüm. Gelirken gördüğüm için yerini az çok biliyordum. Zaten önümde ve arkamda olan korumalar yanlış yere gitsem beni muhtemelen uyarırdı.

Önüme geçip bana yolu göstermek için giden korumaların da yönlendirmesiyle müştemilata kısa sürede geldiğimde zili çaldım. Beni çok güzel ve aynı zamanda çok yakışıklı biri karşıladı. Yaşlı adamın bahsettiği kişi bu olmalıydı.

Gülüşüyle, bakışıyla, sesiyle karşımdaki kişi bana umut veriyordu; uzun zamandır kimse bana böyle gülümseyerek yaklaşmadığı için hem karşımdaki, hem de az önce bana iyi misin diye soran kişi ile şimdiden daha mutlu ve huzurlu hisettim kendimi burada, hayatımda ilk defa insan gibi hissettim kendimi.

"Merhaba Jeongguk, ben Hoseok. Yeni hayatına hoş geldin."dedi samimi bir şekilde.

"Hoşbulduk."dedim ben de onun gibi gülümseyerek.

Bugünden itibaren hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağına artık tamamen emin olmuştum.

Her şey değişecekti.

______

Bölüm Sonu <3

Yeni mini ficimin tanıtım bölümünü beğendiyseniz oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınnn... Yorumlarınızı bekliyorummmm...<3

Birinci bölümde görüşmek üzere... Kendinize iyi bakın, hoşcakalın...<3

Loading...
0%