@ceyceyberry34
|
Selam canlarrr<333 Yeni bölüm ile karşınızdayımmm...<3 Bu bölümde sinir olabilirsiniz çünkü Jeongguk Jaesung ile ilişkiye girdi. Başta söylemek istedim çünkü bunu öğrenip okumak istemeyenler olacaktır. Bu hikayeyle ilgili bilmeniz gereken iki şey daha söyleyeyim. Birincisi orada Jeongguk'a kızmayın. Jeongguk sarhoş ve kendini zaten Taehyung ile yakın temasta olduğu için sıcak hissederken karşı koymaya çalışsa da bir süre sonra karşı koymayı da bırakıp pes ediyor. Jaesung da sarhoş ancak Jeongguk kadar değil ve sadece Jeongguk'u istediği için öpüyor yani aslında Jeongguk'tan çok daha bilinci yerinde. İkincisi fic bunun üzerinden ilerliyor yani konusu bu, okumak istemiyorsanız ya da rahatsız olacaksanız buradan sonra bırakmanızı rica edeceğim. Yanlış anlaşılmasın diye eklemek istiyorum, bu durumu yani Jaseung'un yaptığını savunmuyorum, savunulacak bir tarafı yok sarhoşluğundan faydalanıyor resmen Jeongguk'un ve umarım kimsenin ,kadın-erkek fark etmez, başına gelmez böyle bir şey. Bunları söyledikten sonra hâlâ okumaya devam edecekler için keyifli okumalar canlarımmm...<3 Gözlerimi feci bir baş ağrısıyla zar zor açtığımda kendimi bir yatakta buldum ancak boş bakışlarımın ardından odayı dikkatle incelediğimde benim müştemilattaki odam olmadığını fark ettim. Kesinlikle değildi, burası çok lüks görünüyordu, benim olamazdı hiçbir şekilde. Farkına geç vardığım şeyle her yerim ağrısa da hızla yataktan kalkmaya çalışırken arkamda da bir sızı hissettim. Bununla gözlerim dolmuştu, ne olmuştu dün gece? Yatağa baktığımda üzerine sadece çarşaf örtmüş ancak üst gövdesi tamamen çıplak olan Bay Jaesung'u gördüm. Beynimden vurulmuş bir şekilde dün olanları düşünüp hatırlamaya çalıştım. En son Bay Jaesung'un kapıdan çıkmak isterken birden beni öptüğü anlar geldi gözümün önüne. Ben bunu istememiştim en başta, hatırladığım kadarıyla da bunun doğru olmadığını söylemiştim Bay Jaesung'a ancak ona engel olamamış aksine teslim olmak zorunda kalmıştım. Artık dün gece her ne olduysa olmuş ve görünüşe göre biz birlikte olmuştuk. Gözlerimdeki akmaya hazır duran yaşlar işlerini yapıp yanaklarımdan aşağı düşerken hem bu yaşadıklarımdan hem de ilk birlikteliğimin geride bıraktığı tek şey olan acıdan içimin kavrulduğunu hissettim. Bu yaptığım yanlıştı, asla olmamalıydı. Ben korkunç bir şey yapmıştım. Bahanesi olamaz bunun ne kadar sarhoş olsam da bunun arkasına sığınamazdım, Bay Jaesung da sarhoştu ve en önemlisi Bay Taehyung şimdiden sarhoş oldun, iyi değilsin diye uyarmıştı ama ben utancımdan dolayı hızlı içmiş ve ondan kaçarken Bay Jaesung'a çarpmıştım. Yüzüme çarpan gerçeklerle üzerimi acıma rağmen hızla giyinip çıktım o odadan. Daha fazla durmak, hatırlamadığım geceyi hatırlama ihtimalimi arttırmak istemiyordum. Biliyordum ki hatırlamak daha fazla yük olur insana böyle konularda. Keza biri de beni burada böyle görmemeliydi hatta hiçkimse görmemeli ve bilmemeliydi bu olanları. Birbirine karışmış düşüncelerim ile birlikte evden de hızla çıktığımda kendimi bahçeye attım. Evden uzak bir yerde yere çöküp olabildiğince sessizce elimi ağzıma kapayıp ağlamaya başladım. Bu yaşananlar fazla gelmişti bünyeme, acıya alışkın biri olarak bu seferki acı bünyeme gerçekten fazla gelmişti. Dışarısı hâlâ karanlıktı ve kimse yoktu etrafta, gerçi ev bugün çok boştu zaten. Onun da etkisi ile elimi ağzımdan çekip biraz daha rahat ağlamaya başladım, en azından dolu dolu ağlamak istedim kimsenin görmeyeceğini bilerek. Öylece ne kadar hıçkırarak ağladım bilmiyorum ancak saate baktığımda saatin altı civarı olduğunu gördüm. İşim normalde bir buçuk saat sonra başlıyordu yani hava aydınlanınca. O zamana kadar toparlanmak için çabalamam gerekiyordu, ne olursa olsun bir işim vardı ve yapmak zorundaydım. Ağlamam iç çekişlere dönene kadar ağlamaya devam ettim orada, sonra derin bir nefes alarak göz yaşlarımı silip müştemilatıma geri döndüm. Saatin yediye yaklaştığını görünce daha iyi hissetmek için hızlıca duşa girdim. Üzerimdeki pis hizmetli kıyafetini kirli sepetine attığım için yeni bir hizmetli kıyafeti giydim dolabımdan. Kıyafetleri hızlıca üstüme geçirip eve daha doğrusu malikanenin mutfağına geçtim. Önlüğümü takıp kahvaltı hazırlamakla işe başladım. Bugün pazar günü olduğu için kahvaltı saati dokuz buçuktu, o yüzden hem sevdiğim için hem yoğururken tüm stresimi atarım diye hamur açıp poğaça yapmaya bile başlamıştım. Bununla da kalmamıştım elbette; krepler, omletler, pankekler... Yemek masasını bu yaptıklarımla ve kahvaltılıklarla güzel bir şekilde donattığımda saatin dokuz buçuğa yaklaştığını gördüm. Vaktin yaklaştığını anlayınca kahve yapmaya başladım çünkü Bay Taehyung her gün sabah kahve içerdi, bunu asla aksatmazdı. Bay Taehyung aklıma gelince gülümsedim. Dün korkmamam için yaptığı şeyler beni o kadar heyecanlandırmış ve mutlu etmişti ki... Korktuğum zamanki desteği, sözleri ve belimden tutuşunu düşündüğüm için şu an bile yanaklarımın elma şekeri gibi kızardığına emindim. Bay Taehyung'a onu gördüm göreli hayrandım ben, çok yakışıklı olmasının yanı sıra vakit geçtikçe daha da hayran oldum ona ancak sadece tipine değil kişiliğine de hatta özellikle kişiliğine. Çok kibardı herkese karşı, her zaman saygısını korurdu karşısındaki onun emrine itaat etmek zorunda olan bir hizmetli olsa da. Tepeden bakmazdı yani kimseye ya da karşıki dağları ben yarattım gibi gereksiz büyük bir egosu da yoktu; çok alçakgönüllüydü. Güleryüzlüydü de hep, mutlu olmasını bilir ve gülmeyi severdi. Zaten kendine has tarzda gülüşü ve kare gülümsemesi çok güzeldi, gülümsemesine dahi aşık olunabilecek bir adamdı. Çok yardımsever ve hayvanseverdi de. Bahçeye giren kedileri besler ve kucağına alıp severdi, en büyük hobilerinden biri buydu. Beni de hizmetli gibi değil de arkadaşı gibi görürdü, hep halimi hatrımı sorardı. Çok centilmen olduğu gerçeğini de es geçmemek lazım Bunların yanı sıra çok zeki ve sakindi. İşini çok iyi yapar ve hep övgü toplardı aile bireylerinden. Kolay kolay sinirlenmezdi mesela, bunun bir şeyi çözmeyeceğini bildiği için sakinleşince konuşmayı tercih ederdi. Benim babamdan sonra Bay Taehyung bana gerçek dışı geliyordu. Nasıl böyle bir karakteri olabilirdi ki birinin, üstelik tipi gayet yakışıklıyken? Çok yakışıklı olduğu için onu asi, gecelere akan, her gün altına birini alan, umursamaz, parasıyla bir yerlere zar zor gelebilmiş züppe ve herkese tepeden bakan biri diye düşünebilirlerdi. Ben de öyle olduğunu tahmin etmiştim onu tamamen tanıyana kadar çünkü kafamızda biri ne kadar yakışıklıysa özellikle de hem yakışıklı hem varlıklıysa hep birilerini kullanmalı, her gece başka biriyle olan hiçbir şeyi umursamayan, serseri ve züppe olmalıydı. Ama Bay Taehyung benim kafamda tasarlanan bu algıyı ciddi anlamda yıkmıştı, o benim gördüğüm en kusursuz kişiydi, her haliyle hem de. "Günaydın."diyen sese kadar ne kadar süre öylece duvara bakarak Bay Taehyung'u düşündüm hiç bilmiyordum, neden onu düşünüyor olduğumu da bilmiyordum. "Günaydın efendim."dedim bunu diyen kişiye bakarak. Bu tabiki Bay Taehyung'tan başkası değildi. "Kahvem olmuş sanırım. Ben götüreyim."dediğinde başımı olumsuz anlamda iki yana salladım. "Gerek yok efendim, ben getiririm. Lütfen siz masaya geçin. İstediğiniz bir şey varsa yapayım."dedim. Bay Taehyung beni dinlemeyi es geçip kahvesini fincana dökmüş ve içeri adımlamıştı. Ben de peşinden gidip benim yapabileceğimi, zahmet etmesine gerek olmadığını söylesem de cümlem yarıda kaldı. Cümlemi bölen şey oydu. Bay Jaesung. Onu görür görmez gergince başımı eğdim ve sustum. O ve Bay Taehyung masaya oturduğunda içime titrek bir nefes çektim. "Ba-başka bir isteğiniz var mıydı efendim?"diye sordum zar zor, sesim bunu derken titremiş ve garip çıkmıştı. "Jeongguk bana portakal suyu sıkmamışsın."diyen ses ile onun yüzüne bakmadan yanıtladım onu. "Hemen sıkıp getireyim efendim." Yemek masasının başından mutfağa adeta zemini dövercesine adımlarla kendimi atmış ve elimi yüzümü yıkamıştım anında. Sakin olmalıydım, bir şey yoktu. Unutmam gereken bir geceydi sadece. Hem o hem ben sarhoştuk sonuçta. Belki Bay Jaesung da hatırlamıyordur dünü benim gibi. Hem sonsuza kadar burada kalmayacaktım nasılsa, biraz dişimi sıkmam gerekliydi. Daha sonrasında dün geceyi de, babamı da, Bay Jaesung'u da arkamda bırakıp gidecektim. Bunlarla tekrar içime derin bir nefes çekip buzdolabından portakalları çıkardım. Hepsini tek tek özenli bir şekilde yıkadıktan sonra ikiye bölüp limon sıkacağı ile sıkmaya başladım. Aslında meyve sıkacağı vardı ama bu sefer böyle sıkmak istedim çünkü bütün gücümü portakalları sıkarken kullanıp bütün sinirimi, üzüntümü, korkumu portakalları sıkarak atmak ve zihnimi sakinleştirmek istiyordum. Ensemde bir nefes hissedene kadar da bu yöntem işe yaramıştı. Arkamdaki nefesle birden korkuyla arkama döndüğümde arkamda Bay Jaesung'u görmemle daha da arttı bu korkum. "Jeongguk, Jeongguk."demesiyle içim titremeye başladı. "Ah, dün gece olanları hatırlıyor musun?"diye fısıldadığında gözlerim doldu. Ne diyeceğimi bilemedim ve açıkçası bu yakınlıktan da korkmuştum. Ürpertici bir bakış vardı Bay Jaesung'un yüzünde. Fısıldıyordu ancak bu fırtına öncesi sessizlik gibi gelmişti bana ki zaten öyleymiş. Boynumu tek avucu ile sıkmaya başladığında anlamıştım bunu. "Sana bir soru soruyorum cevap ver!" "Çok değil e-efendim." "Bu cevabı sevmedim Jeongguk. Tekrar soruyorum. Dün gece ne olduğunu hatırlıyor musun?!"dedi boğazımı sıkarak. "Ha-hayır e-efendim."dedim nefes almak için çaba gösterirken. "Güzel, şimdi aynı dilden konuşuyoruz. Jeongguk seninle birlikte olduğumu dedeme, anneme, kuzenlerime hatta herhangi birine bundan bahsedersen ve bu durum ailemin kulağına giderse seni gebertirim. Seni mahvederim Jeongguk. Duydun mu beni?! Elindeki her şeyi alır seni gider o pislik babana geri götürürüm, hayatını kaydırırım. Anladın mı?" "A-anladım efendim. Hi-hiç kimseye söylemeyeceğim. E-emin olabilirsiniz."dedim sesim titrerken. Elini boğazımdan çekip üzerime eğildi. Ben de onunla birlikte tezgaha doğru eğildim. "Aferin uslu Jeongguk. Dün aramızda bir sır."dedi kulağıma ve kulak mememi ısırdı. Canım acıdığı için sızlanmıştım. "Ah!" "Dün çok eğlenceliydi ama sakın birine anlatayım deme, tabi canını seviyorsan. "diye tekrar fısıldadı kulağıma hemen sonra. "Si-siz nasıl isterseniz."dedim ben de korkudan titreyen sesimle. Geri hareket ettiğinde tezgaha yaslanmayı bırakıp olduğum yerde dikleştim. "Hani portakal suyum Jeongguk?"dediğinde sıktığım portakalların suyunu şık bir cam bardağa boşalttım. Tam portakal suyunu Bay Jaesung'a verirken içeri Bay Taehyung girdi. "Bir isteğiniz mi vardı efendim?"diye sordum onu görür görmez. Bir bana bir Bay Jaesung'a bir de elimin titreyişine bakıp kaşlarını çattı ve başını olumsuz anlamda salladı. Bay Jaesung son kez bana uyarı bakışı atıp yemek masasına geri dönerken Bay Taehyung da onun arkasından çıktı mutfaktan. Gözlerim dolmuştu, titriyordum, ağlamak istemesem de gözlerimden istemsiz akan yaşları durduramamıştım. Ardı ardına gözümden yaşlar akarken Bay Taehyung tekrar içeri girdi. "Jeongguk iyi misin?"diye sordu bana yaklaşıp. "İyi-iyiyim efendim. Bir isteğiniz mi vardı?"dedim hâlâ titreyip gözlerimden yaşlar akarken. Silmeye çalışsam da yenisi geliyordu yerine gözyaşımın. "Tamam anlatmak istemiyorsun ancak sarılabiliriz daha iyi hissedeceksen."dedi. Normalde asla yapmayacağım bir şeyi yapıp başımı olumlu anlamda salladım. Bay Taehyung benim belime sarılırken ben de onun boynuna sarıldım. Sıcacık boynunda titreyerek ağlarken Bay Taehyung'un bir eli saçıma gitmiş ve yavaşça okşamaya başlamıştı. Bay Taehyung'un mis gibi kokusu ve saçlarımı okşayan parmakları ile sakinleşirken belimden dün olduğu gibi tutuşu beni çok heyecanlandırmıştı. Başımı yavaşça kaldırıp gözlerimi Bay Taehyung'un gözlerine kenetlediğimde bana gülümsedi Bay Taehyung. "Daha iyi misin?"diye sordu gözyaşlarımı silerken. "Te-teşekkür ederim efendim."dedim başımı eğip. "Ne derdin var, niçin göz yaşı döküyorsun, ne seni bu denli yıktı bilmiyorum ancak anlatmak istersen ya da daha sonra anlatmak istediğinde seni güzelce dinlerim. Şimdi derdinin ne olduğunu bilmemek teselli vermemi zorlaştırıyor fakat her şey bir şekilde geçiyor Jeongguk. İnan bazı hastalıklardan başka geçmeyen ya da hafiflemeyen dert yok. Ayrıca yalnız değilsin artık ben senin yanındayım." Bu sözlerden sonra Bay Taehyung'un boynuna tekrar sarıldım. Bunu duymamla gözlerim tekrar doldu çünkü. Bu sefer Bay Taehyung'un bir eli belimde diğer eli sırtımı okşarken o da boynunu benim boynuma gömdü. Çok uzatmadan geri çekildim. "Te-tekrar teşekkürler efendim."dediğimde gülümsedi ve ardından tekrar mutfaktan çıktı. Bay Taehyung'un sayesinde kendimi daha iyi hissederken kendi özgür hayatıma ilk adımı atmak için olan motivasyonum arttı. Evet, bir şeyler olmuştu, zor şeyler yaşamıştım ancak bunları geride bırakıp çalışabilirdim değil mi? Özgür olup her şeyi geride bırakmayı başaracaktım. Bölüm Sonu <3 Umarım bu bölümü sevmişsinizdir canlarım, açıkçası ben Taehyung ve Jeongguk'un bu ufak temaslarına ve soft hallerine bayılıyorummm...<3 Eğer bölümü beğendiyseniz oy vermeyi ve yorum yapmayı lütfen unutmayınnn... |
0% |