Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@ceyceyberry34

 

Selam herkeseee...🌞

Biraz kafa karıştırıcı bir bölüm olabilir, umarım yine de bu bölümü seversiniz.

Keyifli okumalar dilerimmm... 💜

🪨🪨🪨🪨🪨🪨🪨

"Jungkook?" dedi karşımdaki kişi şaşkın bir sesle. Ben ise hiç istifimi bozmadan soğuk sesimle karşılık verdim.

"Kim Taehyung?"

"Gerçekten sensin?"

"Evet benim ama seninle kaybedecek zamanım yok gerçekten." deyip elimdeki biramı tepeme diktim ve bardağı barın üzerine koydum.

"Ama se-"

"Seni yeterince dinledim." dedim onun bana yıllar önce dediği gibi.

"Tek sahtekar sen değilsin Kim Taehyung. Ben de senden bir şeyler öğrendim."

Yanından geçip gitmeden önce ona buz gibi bir bakış attım. Daha fazla bakarsam biz birlikteyken çok yumuşak olan ve ilk defa o kadar uzun gördüğüm siyah dalgalı saçlarına, yıllar geçse de yakışıklılığından bir şey kaybetmemesine, burnuma çalınan eskiden bana huzurun tanımı olan kokusuna, güzel günlerimize ağlayabilirdim.

Bunları düşünmem bile salaklığımın kanıtıydı sanırım. Eski Jungkook Taehyung'un tam anlamıyla enayisiydi, toydu ama o Jungkook. Şimdiki Jungkook'un öyle bir şansı yoktu. 5 yıl olmuştu, onsuz tam 5 yıl geçirmiştim. Belki kalbimde hep kalırdı o ama onsuz yapabilirdim, şimdiye kadar bir şekilde yapabildiysem yine yapardım.

Taehyung ile daha lisede tanışmıştık. Birbirimize lisenin ilk haftası çarpmış o bana kızmaya başlayıp gözlerime bakana kadar ben de ona sinirle bakıyordum. Birbirimize baktığımız anda ne o kızmaya devam edebilmiş ne ben ona kızgın bakmaya devam edebilmiştim. Ders zili çaldığı için hiç konuşmadan ben sınıfa girmiştim. Sonra o beni bulmuş ve tanışmıştık.

15 yaşındaydım tanıştığımızda yani kendimi bildim bileli onunlaydım, o yanımdaydı. 5 yıl önceye kadar tabi. 1.5 yıl kadar flört etmiştik ilk tanışmamızdan sonra ama o döneme arkadaşlık dönemi demiştik. Sonra Taehyung bana duygularını açtı liseyi bitirmeden önce, onu reddetmedim. Onu çok seviyordum ben de. Hoşlandığım tek kişiydi lisede, nasıl reddederim ki?

Bana aşkını itiraf ettiği günü hâlâ hatırlıyordum. Aşkını itiraf ederken babasının mafya olduğunu ve onun da öyle olacağını belirtmişti. Bu beni ilk başta korkutsa da Taehyung'un iyilerle işimiz yok, kötülerle bizim işimiz dediğinde ona inandım ve olduğu gibi kabul ettim. O zamandan bu zamana 5 yıldır sevgiliydik ancak o gün, her şey bitmişti benim için.

O günü ve sonrasını hatırlamak bile istemiyordum; kazayı, Yoongi'nin benim hayatımı kurtarışını, benim ağlayarak defalarca ölmek istememi ve Sung Hoon'un doğumunu...

Sinir krizi geçirebilecekken oğlumu hatırlamak içime huzur doldurmuş ve ağlama isteğimi bastırmama neden olmuştu. Kendime geldiğimde hızlı adımlarla bizimkilerin yanına vardım.

"Jungkook, Taehyung buradaymış. Gidebiliriz istersen." dedi Hoseok hyungum kulağıma.

"Atlattım."

"Ne? Onunla karşılaştın mı? Nasıl? Ne konuştunuz? Ne diyor? Sakın yumuşama ha!"

"İçecek alırken gördü beni ama hemen uzaklaştım yanından."

"Ondan mı buraya kenetlendi bakıyor bu şerefsiz?" diyerek sohbetimize dahil oldu Namjoon hyung, bir yandan da ona dik dik bakıyordu.

"Merak etmeyin, cevabını verdim ben ona. İstediği kadar baksın buraya."

"Seni gördüğüne göre ya Su-"

"Hayır, hiçbir şey öğrenmeyecek. Bulduğu tek şey yeni sahte kimliğim olacak. O ne bir şey bilmeyi ne de beni hak etmedi hyung. Üstelik onun da bana açıklaması gereken şeyler vardı, yaptı mı? Yapmadı. Arkamdan gizli işler çevirmesine rağmen ben ona sırtımı dönmemiştim."

"Haklısın ama yine de seni burada görmesi kötü oldu, nereden esti mi? Normalde pek gelmez kendisi."

"Bilmiyorum hyung ama bir gün bunun olacağını biliyordum, iyiki Yoongi burada değil." dedim ve içime derin bir nefes çektim. Bugün bir şeyler olacağını en başından hissetmiştim ama halledecektim, bunu yapabilirdim.

"Merhaba." diyerek biri yanımıza yaklaşınca gelen kişiye baktım.

Gelen kişiyi tanıyordum. Bu Oh çetesinin lideri Sehun'du. Bu adamı hiçbir zaman gözüm tutmamıştı. Diğer mafyalarla ilgili çok şey bildiği için ve daha önce kimsenin yanına kendi gitmediği için -çünkü onun yanına gelirlerdi- bunu fırsata çevirebileceğimi biliyordum. Onun ilgisini çekmeyi nasıl başardığımı bilmiyordum ama yılışıklık sevmediğini bildiğim için kendim gibi davranmaya devam ettim.

"Merhaba?"

"Sizi burada ilk defa görüyorum."

"Çok ilginç, belki de ilk defa geldiğimdendir." dedim. Bunu derken baştan aşağı süzmüş ve beğenmemiş bir edaya bürünmüştüm. Bana hunharca gülümsedi, evet pek gülen bir tip de değildi. Fabrika ayarlarını bozmuş olma ihtimalimi düşünmeyi bırakıp ona bakmayı kestim.

"Min çetesindensin demek."

"Fazla mı belli ettim?" dedim sahte bir gülümseme olduğunu yeterince belli eden bir gülümsemeyle.

"Yeni birine göre fazla cevvalsin?" dedi. Sırıttım, laf almaya çalışıyordu ama ondan daha zeki olduğuma oğlum üzerine bile yemin edebilirdim.

"Evet, karakter meselesi. Bu yüzden buradayım zaten."

"Benim kim olduğumu biliyor musun?"

"Belki adınızı duymuşumdur ama sizi tanımıyorum. Hoş bununla da ilgilendiğimi söyleyemeyeceğim. Pek benlik değilsiniz tip olarak."

"Kim senlik peki?" diye sordu etrafındakileri göstererek.

"Sadece dünyada iki kişi benlik, onlarında burada olduğunu hiç sanmıyorum."

Buradaydı halbuki biri, tam karşımda gözlerini dikmiş beni izliyordu. Diğeri de oğlumdu tabii ki.

"Yoongi'nin seni seçmesine şaşırmamalı."

"Aslında onu ben seçtim ama iltifatınız için teşekkür ederim."

"Seninle bir işbirliği yapmak isterim."

"Belki." dediğimde hafif bir sırıtmayla bana baktı. Arkasını döner dönmez göz devirdim.

"Ne oldu az önce öyle?" diye sordu Namjoon hyung. Hoseok hyung da o da bir şey anlamamıştı.

"Ağına takıldığımı söylüyor."

"Dikkatini çektin."

"Herkesin dikkatini çektim, gerçi birinin dikkatini çekmesem de olurdu ama." dedim oflayarak. Hala bana bakıyordu Taehyung.

"Gözünü alamadı senden."

"Şoktandır." diyerek kestirip attım Hoseok hyungu.

"Sadece şoktan değil, kendini kandırmaya çalışma."

"Hoseok hyung sen kimin tarafındasın ya?" diye çıkıştım ona dönüp.

"Tabiki senin, onun sana yaptıklarını affetmiyorum ama özlemle baktığı gerçeğini de göz ardı edemem çünkü gerçek bu." dediğinde tekrar gözlerim Taehyung'u bulmuştu. Gerçekten özlemle bakıyor gibiydi. Bu içimi burksa da ona bir hiç gibi bakıp -bakmaya çalışıp- anında gözlerimi kaçırıp yer altı buluşmasındaki diğer kişileri gözlemlemeye başladım, konuşulanları -daha çok hakkımda konuşulanları- dinledim.

Yanıma başka çetelerden de insanlar gelmişti. Hiçbiri ile Sehun ile olan gibi bir konuşma geçmemişti ancak herkesin radarında olduğum kesin ve net olan tek şeydi. Hoseok ve Namjoon hyung ile tekrar başbaşa kaldığımızda Gözüme iki kişi takıldı. Park Bogum ve Cha Eun Woo. Yeni gelmeselerdi görürdüm onları çoktan, bu yüzden onların yanına doğru yürümeye başladım. Hoseok ve Namjoon hyung ne yapmak istediğimi anladıklarında peşimden geldiler.

Bara gidip bir viski istedim. Hyunglar arkamdan beni uyarmak için gelseler de onları taktığımı söyleyemezdim, en azından şimdilik.

Barmen viskimi verince gülümseyerek beni henüz fark etmeyen bedenlerin dibinde bittim, tam Eun Woo'nun yanında. Eun Woo beni fark edince sesli bir çığlıkla geri çekildi, Bogum da korku dolu gözlerle baktı.

"Ah, korkutmak istememiştim. Ne oldu suratınız hortlak görmüş gibi. Yoksa zombi gibi mi görünüyorum?" diye sordum yan bir gülüşle. Sesimde bariz bir alay vardı.

Herkesin gözünün biraz biraz buraya döndüğünü bilsem de bundan rahatsız değildim.

"Neyse, sadece selam vermek istedim. Tekrardan görüşeceğiz." dedim tehditkar bir sesle. Sonrasında gülümseyerek göz kırpıp viskiyi head shot yapıp yanlarından uzaklaşmaya başladım. Bir kol beni tutup duvar kenarına çekene kadar yerime doğru ilerliyordum.

"Az önce yaptığın, o neydi?"

"Seni ilgilendirmez Kim Taehyung, eğer seni ilgilendirseydi bilirdin çoktan."

Beni dinleyip bana inansaydın bilirdin.

"Onlar benim ailem, onlara böyle davranamazsın!" dediğinde ufak çaplı sinir kahkahası attım.

"Benim ailem değiller." dedim sakin bir sesle.

"Ayrıca o aileni de sikiyim, Kim çetesini de sikiyim, seni ayr-" derken ağzıma kapanan eli ile devam edememiştim.

"Unuttuysan hatırlatayım güzelim, bizim ilişkimizde sikilen hiç ben olmadım." dedi kulağıma eğilip. Yıllar sonra güzelim demesi kalbimi her şeye rağmen hızlandırsa da bunu belli etmeden onu hızla kendimden uzaklaştırdım.

"Sikiyim demeyecektim ki sana. Seni ayrıca hiç tanımamış olmayı dilerdim diyecektim."

"Jungkook be-" derken bir ses onu böldü.

"Sevgilim?"

Taehyung'un ilk tanıştığımız sıralarda yeni ayrıldığı sevgilisi Linda'nın sesiydi bu. Bir ona bir Taehyung'a bakıp sırıttım.

"Beni hiç şaşırtmıyorsunuz." diyerek sırıttım ve yanlarından uzaklaştım. Asansöre binip dışarı çıktım. Barın arkasında boş bir alan vardı sigara için ancak şimdi boştu. Orada olan oturaklardan birine oturdum ve telefondan Yoongi'yi aradım. Dördüncü çalışta açtı.

"Hasretime mi dayanamadın?" diyerek açınca istemsizce güldüm. Aslında çok üzgün olsam da güldüm.

"Evet hasretine dayanamadım, ne yaparsın? Neredesin?"

"Hala yoldayım ama sen, sen iyi misin?" diye sordu.

"Beni bu kadar iyi tanımandan nefret ediyorum. Gi."

"Oy oy, Gi dediğine göre çok büyük bir şey. Anlatabileceğin bir şey mi? Biri mi bir şey yaptı yoksa? Namjoon ve Hoseok neredeler?" diye sordu.

"İçerideler, ben biraz hava almaya çıktım. Çok daraldım da. Bir de eve sarhoş gitmek istemedim biliyorsun."

"Biliyorum, Sung Hoon." dediğinde onu onaylayan mırıltılar çıkardım.

"Çok mu kötüsün?"

"Hayır, düşündüğümden iyiyim. En azından hala ölmemeye devam ediyorum." diye bir espri yaptım ama gülmedi.

Canımı defalarca kurtardığı için ona komik gelmemişti tabi. Gerçek olduğunu bildiği bir şeye şaka gözüyle bakmasını bekleyemezdim.

"Şakaydı, merak etme. Artık yaşamak için çok tatlı bir sebebim var biliyorsun."dediğimde rahatlamış gibiydi.

"Ne oldu Jungkook?" diye sordu ama ona anlatamazdım. O benim Taehyung ile eski sevgili olduğumu bilmiyordu, bunu bilse çok büyük bir hayal kırıklığına uğrardı eminim ki ancak bunu hem onun hem itiraf etmek istemesem de Taehyung'un iyiliği için söylememiştim. İntikam almaya çalışırdı Yoongi, biliyordum. Onu tanıyordum ve bu yüzden iki çete de iyi olsun diye anlatmamaya karar vermiştim.

Gerçi Hoseok ve Namjoon hyung biliyordu her şeyi çünkü içimde tutamamıştım son intihar girişimimden sonra. Ağzımdan Taehyung ile eski sevgili olduğum kaçınca sakinleştiğim gibi başıma gelen her şeyi anlattırdılar bana zorla ama söz vermişlerdi intikam almayacaklarına.

"Sehun'un ağına takıldım."

"Dikkat çekeceğini söylemiştim."

"Öyle değil gerizekalı, o geldi yanıma. Taktı kafayı bana ruh hastası. Sabahtan beri beni izliyordu aptal."

"Sehun mu? Cidden mi?"

"Onunla ilgilenmediğimi söyleyince bana tipimi sordu laf arasında."

"Ne tipini sordu?"

"Vücut tipimi sordu, çok beğenmiş kendine alacakmış. Bak götünü dört aç beni iyi dinle."

"Ne götü?! Kulak lan o."

"Sende pek fark etmiyor da neyse. Alenen hoşlandığım tipi sordu."

"Sen de Yoongi deyseydin canım eşim."

"Gebertirim seni ha! Yüzüme vurup durmasana aptal, yüreğime inecek. Ya gerçekten olsaydık? Ay çok korkunç." diye şakıdığımda güldü.

"Başka bir şey oldu mu?"

"Hayır."

Ona yalan söylemekten nefret ediyordum ancak bu gerekliydi, bilmese bir şey olmazdı.

"Beni özle, yiğenimi de öp benim için."

"Öperim tabii ki bol bol! Seni özleyeceğim dikkatli et kendine." deyip telefonu kapattım.

Telefonu kapatır kapatmaz arkamda biri olduğunu hissedip döndüm. Çok yakın olmasa da Taehyung vardı. Onu takmadan içeri geri girerken söyledikleriyle donup kaldım.

"Ama sen beni çok şaşırtıyorsun Jungkook."

Bunu ona söylediğim şeye ithafen cevap olduğunu ve Yoongi'ye dediğim son şeyi duyduğu için söylediğini biliyordum.

"Neyse ki çabuk atlatan birisin diye duydum." diyerek asansöre kadar yürüdüm.

Peşimden asansöre geldi. Aramızda sessizlik hakimken telefonuma gelen bildirime kaydı gözüm. Mesaj Yugyeom'dandı.

'Biz senin gelmeni beklerken bütün ödevlerimizi yaptık ve Sung Hoon beni satrançta tam 3 kez yendi.'

Gülümsedim, o benim oğlumdu DNA aksini söylese bile.

'O benim oğlum, tabiki de üstün zekasıyla yenecek seni.' diye geri mesaj attığımda asansör gelmişti. Asansöre bindiğimde cevap gelmişti ancak bu sefer bir fotoğraf vardı. Yugyeom üstsüz bir şekilde dudaklarını büzdüğü bir fotoğraf atmış ve altına 'siz ikiniz beni çok üzdünüz, büyük sen de küçük sen de' yazmıştı.

Burada baba oğul yerine birbirimizin kopyası olduğumuzu düşündüğü için büyük sen küçük sen yazmıştı ancak başkasının öyle anlayacağını sanmıyordum. Hele ki Taehyung'un telefonuma nasıl baktığını fark ettiğimde...

Dışarıdan çok ben ve aletim hakkında gibi duruyordu fotoğraf göz önüne alınırsa. Bunun için Yugyeom'u çiğ çiğ yiyecektim.

"Ne o, fotoğraf ilgini çekmedi mi?" diye sordu Taehyung, muhtemelen alt taraflarımda hareketlenme olmadığını fark ettiği için -daha çok tahmin ettiği için- sormuştu.

"Bu da seni hiç ilgilendirmez ancak merak ettiysen söyleyeyim. Sen şu an ne kadar ilgimi çekiyorsan o da o kadar ilgimi çekiyor." deyip göz kırpıp çıktım asansörden. Tam zamanında inmişti asansör. Bunun mutluluğu ile Hoseok ve Namjoon hyunglarımı buldum.

"Artık gidelim mi?" diye sordum. Oğlumu çok özlemiştim ve artık daha fazla bu adamı görmek istemiyordum.

"Gidelim." diyen hyunglarımla gülümsedim. İyi ki varlardı. Salona son kez göz gezdirirken Jimin ve Jin hyungu görmemle donup kaldım.

Onları çok seviyordum ama yanlarına gidemezdim artık. Onlar Taehyung'un kuzeni ve abisiydi. Olanlara rağmen asla kızamadığım iki kişiydi ama görmezlikten gelmek zorundaydım artık. Bakışlarımı kaçırıp hyunglarıma yetiştim. Tekrar asansöre binip yukarı çıktıktan sonra arabama binip eve doğru sürmeye başladım.

Zor bir gün olduğu için bugün yeni banyo yapmış olsam da düşüncelerimden arınmak için duşa girdim. Taehyung'un bugünkü halini unutmaya çalıştım. Hala heykel gibiydi ancak bu bana yaptıklarını değiştirmiyordu. Bu yüzden duştan çıkıp pijamalarımı giyindim ve direkt oğlumun odasına girdim.

Oğlumun henüz uyumayıp Yugyeom ile konuştuğunu görünce gülümsedim.

"Teşekkür ederim oğluma baktığın için ama o fotoğrafın hesabını soracağım sana." dedim hafif ve tehditkar gülümsememle.

"Ayvayı yedin." diyen oğlumla güldüm.

"Aynen öyle, o ayvayı yedi ama sabaha. Yat bakalım yakışıklım yatağına. Ben de yanına yatacağım."

"Yaşasın birlikte uyuyacağız." dediğinde içim sıcacık oldu. Bu çocuk benim kalbimin kırılmayan yerlerini tamamen kaplıyordu.

"İyi geceler Yugyeom." dedim.

"İyi geceler." diye karşılık verdi Yugyeom da odadan çıkmadan hemen önce.

Ben de yatağa oğlumun yanına yatıp ona sıkıca sarıldım ve huzurlu bir uyku uyumayı dileyerek gözlerimi kapattım.

🪨🪨🪨🪨🪨🪨🪨

Bölüm Sonu 🌙

Umarım sevmişsinizdir bölümü...🩷
Eğer bölümü sevdiyseniz oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı lütfen unutmayın...🪻

Sizi seviyorum, bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyleee...😍

Loading...
0%