Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@ceyceyberry34

Selam herkeseee...😇

Yeni ve upuzun bir bölümle daha karşınızdayımmm...😍

Umarım bölümü seversiniz...😊
Keyifli okumalar dilerimmm...💖

🪨🪨🪨🪨🪨🪨🪨

Sabah oğlum kollarımdayken gözlerimi açtım. O benim kıymetlim, her şeyimdi. Onun saçlarına minik bir öpücük kondurup duşa girdim.

Duşta kendime gelmek yerine aklıma daha çok Taehyung gelince sinirle kendi çiçek kokulu duş jelim ve şampuanım yerine elim Yoongi'nin duş jeli ve şampuanına gitti. Mentollü duş jeli ve aloeveralı şampuanı bana onu hatırlatınca daha iyi hissetmiştim.

Duştan çıkıp giyinme odamda hızlıca lacivert bir takım giydim. Yoongi'nin parfümünü ve normalde çıkartmayı hiç sevmediği ve çatışma harici çıkaramadığı rolex saati takıp aşağı indim.

"Kahvaltı hazır."

Eun Ae noananın dediği şeyle gülümsedim.

"Bugün bir şey yemeyeceğim noana. Sen oğluma yedirirsin değil mi?"

"Yediririm tabiki oğlum. Sen de bir şeyler atıştırsaydın bari."

"Yok noanam, halletmem gereken acil işler var. Yoksa yerdim biliyorsun. Yoongi de yok o yüzden çok işim var."

Bunu dememle başını sallayarak beni onaylamıştı. Ona gülümseyip adamları toplantı odasına topladım. Hoseok hyung, Namjoon hyung ve Yugyeom da gelince konuşmaya başladım.

"Dünkü olan toplantı sonrasında bazı çeteler oklarını bize yöneltmiş durumda. Yapmanız gereken şeyleri sıralıyorum. Bir Oh çetesine açık vermiyoruz, özellikle de Sung Hoon'un benim oğlum olduğu bilinmeyecek. O buraya gelen öğretmen Hwasa'nın oğlu. Duydunuz mu beni?" dediğimde beni onayladılar. Ben de devam ettim konuşmama.

"Dün Kim çetesi gözüne kestirdi bizi. Onlara dikkat edin. Ne benim evli olduğumu ne Sung Hoon'u ne başka bir şeyi öğrenmeyecekler. Aynı şeyler geçerli yine ama bu çete için daha dikkatli olmanız gerek. Bugün şirkete geleceklerdir. Önden iki kişi gidip şirketi buna hazırlasın, herkes uyarılsın. Ben de bir saat sonra arkanızdan geleceğim."

Hoseok hyung ve Namjoon hyung önden arabaya binip bir kaç korumayla şirkete doğru yola çıkmışlardı. Ben de bir kahve yapıp oturdum. Taehyung'u tanıyorsam bugün beni takip edip şirkete gelirdi. Benimle konuşmak isterdi, ben konuşmak istediğimde konuşturmadığı halde.

Bana sorular soracaktı eminim. Neden ona hiç haber vermediğimi, ona ulaşmayıp izimi niye kaybettirdiğimi, niye kimlik değiştirdiğimi...

Bunlara cevap vermemi hak etmiyordu ama ona gereken cevabı verecektim. Seni ilgilendirmez.

Kahvemi yudumlarken ona aklıma gelen her şeyi saymayı da düşündüm ama ne fark edecekti ki? Olanlar geri alınmayacaktı sonuçta; olan olmuştu, biten bitmişti, yanan yanmıştı.

Kahvemin son yudumunu içip ayaklandım.

"Yugyeom biz de gidelim artık. Halletmişlerdir onlar."

"Gidelim ancak sen iyi misin?"

İki elini iki omzuma koyup sorduğu soruyla düşündüm, gerçekten iyi miydim? Bilmiyordum. Bir gün onun beni göreceğini bilmeyecek kadar salak değildim ancak yine de görmesini hiç istemezdim. Öte yandan onsuz olduğumu ve yoluma baktığımı görmesini de her şeyden çok istiyordum.

İyi sayılmazdım ancak iyi olmak zorundaydım, hem oğlum için hem kendim için. O yüzden gülümsemeye çalıştım.

"İyi olacağım."

"Ben yanındayım her zaman, biliyorsun." dedi belime sarılarak.

Rahatsız olmamıştım sarılmasından ancak istememiştim de. Geri çekilip gülümsedim ve sonra karnına yumruğumu geçirdim.

"Ah!"

"Bu bana orada cıbıldak fotoğraf attığın içindi. Altına yazdığın da çok yanlış anlaşılmaya müsaitti. Ne atıyorsun bana öyle fotoğraf?!"

"Oğlun üzerime kahve döktü, o yüzden öyle çektim." dedi karnını tutarak.

"Fotoğraf gönder dememiştim." deyip arabama doğru gittim. Yugyeom da ardımdan gelmişti.

İkimiz benim arabama binip şirkete doğru yola koyulduk. Yolda arabayı durdurup bir dükkanın yakınına park edip arabadan indim.

İndiğim yerden 7 adet fil, nazar boncuğu, dört yapraklı yonca figürü, poloroid fotoğraf asma yeri, nevresim ve havlu aldım en güzellerinden.

7 adet fil kapıya doğru dizilirse bolluk bereket getirir, nazar boncuğu kötülüklerden korurdu; dört yapraklı yonca figürü umut, inanç, aşk ve şans demekti. Poloroid fotoğraf asma yeri ile anıları sergileyebilirdik. Havlu ve nevresimin işleri de zaten belliydi.

Bunları buruk bir şekilde almıştım ama almam gerekiyordu. Aslında ben Taehyung ile evlenip ayrı eve çıkınca almak istemiştim hep ancak nasip olmamıştı. Eski hep beraber kaldığımız evde ben hiç dizayn yapamamıştım gönlüme göre, yeni eve geçince çok hevesli hevesli ikimizin yuvasını beraber düzenleyeceğimizi sanmıştım.

Tabii biz evlenmedik ve ayrı eve çıkamadık ancak Taehyung Linda ile çok uzak olmayan bir sürede evlenecekti ve muhtemelen ayrı eve çıkarlardı. Ayağıma kadar gelmişken ona bir şey vermem ve güçlü durmam gerekiyordu karşısında. Bana bu yakışırdı. Evlilik hediyesi alıp benim yapamadığımı bari Linda yapsın istedim.

Elimdeki eşyaları arabanın arkasına koyup tekrar arabaya bindim. Yugyeom neden durduğumu anlamamıştı ama sormamıştı, aynı şekilde neler aldığımı da sorgulamamayı tercih etmişti. Bu da benim işime gelmişti.

Şirkete kadar arabayı sessizce sürmüştüm. Şirketin otoparkına arabayı park edince arabadan indik. Şirkete aldıklarımla beraber Yugyeom ile yan yana girip etrafa göz atarak asansöre doğru yol aldım.

Asansörde başkaları da olunca mecburen Yugyeom ile fazla yakındık ancak bu mesafeyi olabildiğince arttırdım. Bazı kişilerin hakkımda fısır fısır konuştuğunu ve hatta gülüştüğünü duydum ama önemsemedim, her zaman olurdu çünkü üst makamlardandım.

Asansör benim olduğum kata gelince asansörden inip odama girdim. Yugyeom da hemen ardımdan odama girdi.

"İyi olduğuna emin misin?" diye evde sorduğu soruyu yineledi.

Elimdeki eşyaları masanın altına koydum.

"Bilmiyorum, sadece gerginim sanırım. Aklım bir de Yoongi de kaldı. Haber vermedi ya." dediğimde Yugyeom beni kendine çekip sıkıca sarıldı.

"O iyidir aklın kalmasın onda, sen de iyi ol."

Ben de ona dostane sarılıp hemen ayrılacaktım ama daha sıkı sardı belimi ve burnu boynuma değdi.

"Yugyeom yeter." dediğimde kollarını gevşetti ve ben de onu iterek kendimden uzaklaştırdım.

"Yugyeom benden hoşlandığını biliyorum ama ben başkasını seviyorum ve bu değişmeyecek."

Ben bunu derken asistanım odama girmişti.

"Efendim sizinle görüşmek isteyen biri var, acil dediler. Kim Taehyung beyefendinin adı." dediğinde başımla onayladım.

"Beş dakikaya kadar onu alabileceğini söyle."

Asistanım hafif bir onaylama ifadesi ile odamdan çıktı.

"Yugyeom biz sadece arkadaşız, bu hiç değişmeyecek. Bunu unutma. Sakın bir daha böyle bir şey yapma!"

Onun beni sevdiğini anlamamak için ya aşırı aptal olmalıydım ya da kör ve sağır. O benim arkadaşım olduğu için bu hareketlerine göz yumuyordum ancak bu kadarı fazlaydı. Bunları söylememi sonuna kadar hak etmişti. Hele ki şirkette! Herkes benim Yoongi ile evli olduğumu biliyordu. Ya onu aldattığım ya da benzeri bir dedikodu çıksaydı! Öyle bir şey olmasa ve bunu kanıtlasak da çok can sıkıcı bir durumun içine düşmüş olurdum. Bunu kendime yakıştıramazdım.

"Özür dilerim ben sadece sana destek olmak istemiştim, kaptırdım kendimi."

"Kaptırmayacaksın Yugyeom, seni severim ama o anlamda değil. Ben başkasına aşığım, sana aşık olma ihtimalim bile yok. Bunu biliyorsun. Sakın bir daha bunu yapma, hele ki şirkette. Ayrıca ben kimseyi aldatmadım ve aldatmam o yüzden beni öyle bir konuma sokma."

"Amacım o değildi."

Üzgün görünüyordu, olmalıydı da. Yoongi ile -kağıt üzerinde de olsa- evliydik. Ne ikimizi de kötü duruma sokacak bir şey yapardım ne de kendi aşkıma ihanet ederdim.

Yugyeom bir şeyler daha diyecekken odağı başka bir şeye takılmış ve bakışları sinirli bir hâl almaya başlamıştı. Arkama baktığımda Taehyung'u gördüm. Taehyung da ona aynı şekilde bakıyordu, dünkü fotoğrafından hatırlayıp o yüzden sinirli baktığına bahse bile girerdim.

"Buyrun Bay Kim, ben de sizi bekliyordum. Yugyeom sen çıkabilirsin."

Yugyeom ve Taehyung birbirlerine ölümcül bakışlar atarken ben yerime geçip oturdum.

Yugyeom istemeye istemeye çıktı odadan.

"Ben de sizi bekliyordum Bay Kim. İyi gizlediğinizi sandığınız şirketin çaprazındaki siyah mercedeste ne kadar bekleyeceğinizi merak etmiştim."

Bunu dememle yüzü şokla karışık bir ifadeye bürünmüştü.

"Ayrıca arkamdan gelen siyah mercedesi de fark ettim ancak bunu bir daha yapmanızı önermem. Hem de hiç."

Yüzü sıkıntılı bir hâle büründü ve önümdeki koltuğa oturdu.

"Niye?" dedi bir kaç dakikalık sessizlikten sonra.

"Ne niye Bay Kim? Sizi anlayamıyorum."

"Frezyam. Niye bana ö-"

"Bay Jungkook diyeceksiniz Bay Kim. Frezyaların mevsimi geçti, ömürleri tükenip solarak veda ettiler.

Tekrar sıkıntılı bir hâl almıştı suratı.

"Bay Jungkook. Niye benimle konuşmadın, niye kimliğini değiştirip sahte kimlik oluşturdun?"

"Bunu sormak için gelmiştiniz yani, peki size çok güzel bir şey diyeceğim. Bunun için fazla geç kalmadınız mı? Mesela 5 yıl kadar. Ayrıca bundan size ne?"

"Jungkook biz sevgiliydik."

"Evet, ne yazık ki doğru ama geçmiş zaman sizin de belirttiğiniz gibi. Bana neler dediğinizi, nelerle suçladığınızı unutmadım. En son ne olmuştu hatırlıyor musunuz sizinle konuşmak istediğimde?" diye soru sordum ama bu sorunun yalandan olduğunu ikimiz de biliyorduk.

"Ben hafızalarımızı tazeleyeyim hemen, beni evden kovmuştunuz. Sizin yanınıza tekrar geleceğimi düşündüren neydi bana yaptıklarınızdan sonra? Size olan aşkım mı, fazla saf ve enayi oluşum mu bunu size düşündürdü bilmiyorum ama şimdi bunlardan hiçbiri değilim."

"Seni evden kovmadım."

"Ah öyle mi? Eğer ki beni dinlemezseniz bu evden çekip giderim demiştim ve derin derin nefes alarak suskunluğunuzu korumuştunuz. Ben de dediğimi yaptım, hatta daha fazlasını. O günden sonra bir daha karşınıza çıkmadım yani toz oldum."

"Gitmemeliydin."

"Dinlemeliydiniz."

İkimiz de birbirimize gözlerimizi kaçırmadan bakmaya başladık ancak konuşmuyorduk. Bu suskunluğa bir son vermek istedim.

"Ne istiyorsun Taehyung? Ne kaldı bizden de ne istiyorsun?"

"Sadece nedenini öğrenmek istiyorum, neden bunları yaptığını."

"Seni ilgilendirmez. Beni zamanında dinlemedin ve ben de artık seninle konuşmaya çabalamıyorum." deyip aldıklarıma uzandım.

"Bu arada tebrik ederim. Bunlar Linda için, düğün hediyeleriniz."

Poşetin içine hafifçe göz attı ve gözlerinde anlık pişmanlık karartıları gördüm.

"Bunlar senin evimize almak istediklerin değil mi?"

Hatırlamasına şaşırsamda toparlandım hemen.

"Evet, ona kısmet oldu işte. Bir ömür mutluluklar dilerim."

"Jung-"

"Taehyung, dinlemek istemiyorum. Konuşmak istemiyorum, her şey bitti. Artık gitme vaktin geldi." dediğimde içine derin bir nefes çekti. Bir şey diyecekken telefonumun sesi ile konuşamadan susmak zorunda kaldı.

Telefonuma baktım, arayan Yoongi idi. Kalbim heyecanla atarken telefonu açtım.

"Alo."

"Jungkook ben iyiyim merak etme, yarın geleceğim." dedi Yoongi. Bu içimi rahatlatmıştı biraz.

"Yalan söylüyor Jungkook, o vuruldu."

Arkadan Chan'ın sesini duyduğumda yüreğim ağzıma geldi.

"Ne?! Neler oldu? Cevap versene bana?"

"Endişe edecek bir şey yok."

"Endişe edecek bir şey mi yok? Oraya gelir ağzını burnunu kırarım ha. İşte o zaman dersin bunu. Ne olduğunu anlat? İyi misin?"

"İyiyim iyiyim, omzumu sıyırdı sadece."

"Yoongi neredesin? Hemen yanına geliyorum."

"Bizim şehir dışındaki eve gidiyoruz, pansuman yaptık ama yine de orada bakarız bir daha." diyen Chan ile görecek gibi başımı onaylayarak salladım.

"Tamam tamam, ben hemen geliyorum." diyerek telefonu kapattım.

Odama telefonu kapatır kapatmaz Hoseok ve Namjoon hyung girdi. Onlar da haberi almış olmalıydılar.

"Jungkook sakın kendi başına gitme, bu bir tuzakmış çatışma olmuş. Bundan sonra ne yapacaklarını bilmiyoruz. Birlikte hareket etmeliyiz. Chan diğer eve geçiyoruz dedi ama başkaları da olabilir, dikkatli olmalıyız."

"Ben gidiyorum."

"Jungkook kime diyorum ben." diye kızdı Namjoon hyung ama onu dinlemeden odadan çıkmaya başladım.

"Jungkook sakin ol Yoongi şu an iyi."

"Sakin olmayacağım, sakin falan olamam. Nasıl iyi ya?! Vurulmuş işte! Benim vurulmam gerek onun yerine, o zarar görmemeliydi. Ben gidiyorum, gelecekseniz gelin. Gelmeyecekseniz evi koruyun. Sung-" derken aklıma Taehyung'un olduğu geldiği için sustum.

"Evdekileri koruyun." deyip asansöre koştum. Asansör düğmesine defalarca bastım ancak gelmeyince merdivene yöneldim. Merdivenleri birer ikişer inerken arkamdan gelen ayak seslerini duyuyordum.

Şirketten çıkana kadar hız kesmemiştim. Arkamdan biri yetişip beni belimden tutana kadar yola atladığımı bile fark etmemiştim.

"Sakin ol." diyen ses ve belimdeki el çok tanıdıktı. Beni eskiden olduğu gibi sakinleştirmeyi başarıyordu. Nefeslerim daha düzenli bir hal alırken onun başını eğip beni kokladığını hissettim. Anılarımı anımsayınca ellerini belimden çekip ona doğru döndüm.

"Farklı kokuyorsun artık. Neden değiştirdin kokunu frezyam?" dedi fısıltı gibi bir sesle.

Dolu gözlerimle ona baktım ve bir adım uzaklaştım.

"Yoongi'nin yanına gitmem lazım, bana ihtiyacı var. Sen de Kim Taehyung bir daha sakın karşıma çıkma."

Arkamı dönüp sorduğu soruya yanıt vermeyi es geçerek arabama bindim ve hızla arabayı sürmeye başladım.

Uzun süren bir yolculuktan sonra Yoongilerin olduğu yere varmıştım. Arabayı park edip hızla evin kapısına geldim ve zili çaldım.

Kapı açıldığında ilk işim içeri bakmak oldu. Seungmin bir şey diyemeden söze atladım.

"Yoongi nasıl?"

Ayakkabılarımı çıkarıp hızla Seungmin'i itip içeri girdim.

Yoongi'yi içerde kart oynarken gorünce hem içim rahatladı hem de sinirlendim.

"Ben sana bir şey oldu diye delirdim sen burada kart mı oynuyorsun Chan ile?!"

"Ben sana dedim ama bu Chan malı doğrusu Çin malı sana vurulduğumu yetiştirdi hemen. Omzumdan vuruldum sadece."

"Off dediysen de anlamadım ben telaştan. Çok korktum ciddi bir şey oldu diye. Ne Hoseok hyung ne Namjoon hyung tutamadı. Muhtemelen geri dönüşte beni parçalayacaklar." deyip kendimi koltuğa attım.

"Ne oldu anlat."

"Tuzakmış anlaşma, iyiki Chan ile gittim. Omzumdan vuruldum ama malzemeleri ve paraları aldık ve Seo çetesini hezimete uğrattık." dediğinde derin bir oh çektim.

"Kuzen iyi ki varsın." dedim gülerek.

"Babam sana güvenmekte haklıymış demek." diye devam ettim iç çekerek.

"Kuzen, amcam beni bu konularda eğittiği için ona minnettarım ama aynı zamanda da ondan nefret ediyorum. Seni bu kadar yok saymasından hep nefret ettim biliyorsun. Seni yem olarak bile kullandı, sen hep kendi kendine kurtuldun o çatışmalardan, kavgalardan, her kötü şeyden. İnan benden daha güçlüsün."

Bunu demesiyle burukça gülümsedim ve susmayı tercih ettim.

Babam da şirket sahibiydi -gerçi şu an baya yaşlanmıştır ancak hâlâ devam ediyor bildiğim kadarıyla- ve ayrıca yer altıyla da uzaktan ilişkisi vardı. Arada birileriyle ortak olur alacağını alıp çekilirdi. Bu yüzden ben bu dünyayı biliyordum ancak babam hiç beni bu dünyaya sokmadı. Bunu iyi anlamda yapmadığı da kesindi çünkü ne korumam vardı, ne kendimi koruyacak bir şey biliyordum. Bir kaç kere de kaçırılmıştım ancak son kaçırılmamda amcam artık hastanelik olduğumu öğrendiği için babamdan beni almış ve Chan ile beraber büyütmüştü.

Sanırım 11 yaşındaydım beni yanına aldığında. Amcam koruyordu bizi ve eğitiyordu kendimizi korumamız için ama o yer altından değildi. 19 yaşına kadar rahattım, Taehyung ile sevgili olmama rağmen. 20 yaşımdayken onun babası ölmüş, işlerin başına Taehyung geçmiş ve beni yanında istediği için yanına taşınmıştım. Yine bu yeraltı dünyasına girmiştim ama Taehyung da beni koruyup bu işlerden uzak tutmaya çalışıyordu.

Sonra biz tartıştık, beni suskunluğu ile evden kovdu ve sonra da kaza...

Sung Hoon'un doğumuna kadar olan kısımlar kesik kesikti. Sadece defalarca ölümü denediğimi hatırlıyordum, tabi Yoongi hyung hep kurtardı beni. Ona can borcum vardı, hem de defalarca. Bu kadar çok telaş yapıp korkmamın sebeplerinden biri de buydu. O beni defalarca kurtarmışken onu kurtaramamak, yanında olamamak çok kötü olurdu.

Sung Hoon doğduktan sonra benim canımın parçası, her şeyim olmuştu. Onu ilk gördüğüm anda bağlanmıştım ona gönülden. Kocaman gözleri vardı ışıl ışıl parlayan, pembe dolgun yanakları ve az da oksa siyah saç tutamları vardı. Minicik bir ağzı ve küçücük bembeyaz bir vücudu ile onu kendime çok benzetmiş ve kendimde onu bulmuştum. Belki de bu yüzden sadece arkadaşımın emaneti olmamıştı benim için hiçbir zaman Sung Hoon. Hep oğlumdu o, hep de öyle kalacaktı.

Sung Hoon'u korumanın ve evlat edinmemin yolu da Yoongi hyung ile evlenip ortak olmamdı. Ben de bunu hiç tereddüt etmeden yaptım. Bunun için yeraltı dünyasına girmem ve kendimi geliştirmem gerekiyordu. Hyunglarım yardım ettiği için bu işlerde gayet başarılı biri olmuştum. Kendi babam gibi yeraltıyla ilişkim olsa da Sung Hooon'a onun gibi bir baba olmamak için her şeyi yaptım.

Oğlum güvende olsun diye her daim korumayla gezdiriyordum, her zaman ona vakit ayırmaya çalışıyor ve onunla ilgileniyordum. Ayrıca kendini savunması için tekvando dersi aldırıyordum. Ona özel farklı spor ve okul dersleri bile -ki bu özel dersleri kendisi almak istiyordu- aldırıyordum çünkü o üstün zekalı bir çocuktu ve ben onun zihinsel ve fiziksel gelişimini önemsiyordum. Kendisini koruması ve kötü durumlarda ne yapması gerektiğini de her daim öğütlüyordum.

Öğütlerimi dikkatle dinler ve sözümden çıkmazdı benim akıllı oğlum da. Böyle diyorsam ona yaramaz değil diyemezdim, fazla haylazdı genelde ancak nerede nasıl davranması gerektiğini biliyordu. Dışarıda Yoongi hyunga baba deyip evde ahjussi diyebiliyor yani bu ayrımı yapabiliyordu. Kendi kendine onun babası olmak için ne kadar çabaladığımı bile öğrenmişti. Bütün bunlar aklıma doluşunca oğlumla tekrar gurur duydum ve babam gibi olmadığıma sevindim.

"Burada ne yapacağız peki? Eve nasıl döneceğiz. Bir hışımla geldim ancak korumaların gelmesi iyi olur yanımıza. Senin de doktor görmen gerek."

"Hoseok gelecek işte buraya adamlarla, eve gidince Hyejin de gelir beni tedavi eder."

"Sung Hoon evdeydi Yoongi."

"Başında Namjoon var, sanırım Yugyeom da eve geçmiş."

"Yugyeom deme hiç." dedim sinirle.

"Ne oldu lan?"

"Rahatsız etti ama hallettim sorun yok. Ondan daha büyük bir problem var zaten."

"Neymiş o?"

"Kim çetesinin lideri şirkete geldi."

Bunu söylemek zorundaydım çünkü öğrenecekti, en azından bunu bilmesi gerekliydi.

"Niye gelmiş o?"

"Hiç işte beni bir yokladı ama kötü olan onun gelmesi değil, senin vurulduğunu duyması."

"Konuştuğunda yanında mıydı?"

"Senden böyle bir haber beklemediğim için odada onu yalnız bırakıp çıkamadım."

"Sorun değil, vurulmamış gibi duruyorum zaten. Senin de betin benzin atmış iyice. Biraz dinlen ve sakinleş, Hoseok gelince gideriz eve." dediğinde onu onayladım.

****

Hoseok hyung adamlarla gelmiş ve bir sorun olmadan eve gelmiştik.

"Baba." diye bana koşan oğluma sarıldım.

"Oğlum, ah seni çok özlemişim ben." deyip onu öpüp kokladım.

"Baba sen Yoongi ahjussi gibi kokuyorsun." deyip uzaklaştı benden.

"Evet yakışıklım, onun duş jeli ve şampuanını kullandım çünkü."

"Ben senin kendi kokunu daha çok seviyorum. Çiçek gibi kokunca çok daha iyi hissediyorum."

"Tamam oğlum, bir daha değiştirmem duş jelimi ve şampuanımı." dedim onu öperek.

"Ben hemen duş alıp üzerimi değiştirerek yemeğe ineceğim. Sen de Hoseok ahjussin ile oyna biraz, özlemedin mi onu?"

"Çok özledim." diyerek arkamdan gelen Hoseok hyunga doğru koştu. Ben de iç çekerek arkasından bakıp gülümsedim. Tek kokumun değiştiğini fark eden Taehyung olmamıştı, oğlum da fark etmişti. Gerçi onun fark etmesi normaldi ama Taehyung'un fark etmesi...

Onu aklımdan atıp ılık bir duşa girdim, oğlumun isteği üzerine kendi duş jelim ve şampuanımı kullanarak tabii.

Duştan çıkıp ev kıyafetlerimi giydikten sonra saçımı kurutmayı es geçip salona girdiğimde Namjoon hyungu elinde terlikle dururken buldum. Onun yanında da Hoseok hyung yine terlikle duruyordu. Korkuyla ikisi arasında göz gezdirirken Sung Hoon ortaya çıktı ve birden bana terlik fırlattı.

Hyunglarım oğlumu da ikna etmiş olmalıydı. Sung Hoon'dan sonra diğer iki hyungum bana terlik fırlatırken kanepenin arkasına gizlendim.

"Teslim ol Kook, bir daha sözümüzü dinleyeceksin değil mi?"

"Dinleyeceğim hyung, teslim oluyorum." diyerek ellerim havada ayağa kalktım. Bana şüpheyle bakarlarken oğlumun yaklaşmasını fırsat bildim. Onu kucağıma alıp hızla yanıma attıklarından birini kapıp onlara attım ve kaçmaya başladım.

"Dinlemeyeceğim ki." dedim kucağımda oğlumla gülerek kaçarken.

"Ah şu çocuk!" diyerek oğlumla birlikte beni kovalayan hyunglarımla gülüşerek bir süre kovalamaca oynamaya devam ettik. Tam ben onlara saldıracakken Yoongi hyungun olduğu odadan Hyejin çıktı.

"Yoonginin omzunu muayene ettim. Biraz kas hasarı olmuş. Durumu nispeten daha iyi ancak verdiğim egzersizleri mutlaka yapmalı. Geçmiş olsun." dedi.

Ona teşekkür edip yolcu ederken mutfaktan Yugyeom çıktı.

"Çok önemli bir haberim var."

"Söyle Yugyeom." dedi omzunu tutarak odadan çıkan Yoongi hyungum. Sung Hoon kucağımdan inip Yoongi hyungun yanına gitti ve bacağına sarıldı.

Onun için çok endişelenmişti tabii, bir de bir gün görmediği için de çok özlemişti. Yoongi hyung da onu sağlam koluyla kucağına almıştı. İkisini böyke görmek benim kalbimi ısıtıyordu ancak bunu düşünmeyi bırakıp suratı ciddi bir ifade alan Yugyeom'a dikkatimi verdim.

"Şirkettekiler senin Yoongi gibi kokup onun eşyalarını taktığını fark etmiş." dedi ve sustu. Bunu Sung Hoon duymasın diye yaptığını anlayınca Eun Ae noanayı çağırdım.

Eun Ae noanadan Sung Hoon'u götürmesini istedim. Sung Hoon noanayla birlikte mutfağa doğru gidince Yugyeom konuşmaya devam etti.

"Sizin çok güzel bir çift olduğunuzu, senin Yoongi'ye olan özlemini kokusu ve eşyalarıyla gidermeye çalıştığınızı ve birbirinize çok aşık olduğunuzu konuşuyormuş bütün şirket."

"Sadete gel." dedi Namjoon hyung.

"Ben de sana yaklaşmış ve hatırlarsan beni itmiştin ya Jungkook, sekreterin de bunu herkese söylemiş ve bil bakalım ne oldu?"

"Lan söyle işte, çıldırtma insanı!" diye söylendim sinirle.

"Bizim konuşmalarımıza hani Kim Taehyung şahit olmuştu ya yine hatırlarsan." deyince içimde bir telaş duygusu uyandı. Ne konuştuğumuzu hatırlamaya çalıştım tekrardan.

'Ben başkasına aşığım Yugyeom. Ben kimseyi aldatmadım hayatım boyunca, beni öyle bir konuma sokmaya kalkma sakın.'

Birebir bunları demesem de buna benzer dediğime emindim. En azından başkasına aşığım ve kimseyi aldatmadım kısmı aklımda kalmıştı net olarak.

"Reklam arası vermeye devam edersen omzum sakat demem yapıştırırım bir tane. Jungkook'a yaklaşmanın hesabını zaten vereceksin, hesabını katlama." dedi Yoongi hyung.

"Jungkook başkasına aşık olduğunu söyledi ve Kim Taehyung bunu duymuştu, sonrasında Jungkook koşa koşa senin yanına giderken de şirkettekilerin konuşmalarına şahit olmuş. Kısacası Kim Taehyung artık sizin sevgili olduğunuzu biliyor."

🪨🪨🪨🪨🪨🪨🪨

Bölüm Sonu 🤍

Kim Taehyung'a eski sevgilisi Linda ile evlenme kararı verdiği için kızanlar 🙋🏻‍♀️

Bu bölüm Jungkook'un biraz geçmişini de öğrendik gibi. Jungkook yer altı dünyasına ilk Taehyung ile girmiyor yani aslında. O yüzden Taehyung'un teklifini kabul etmesi uzun sürmüyor, bu ortamlara alışkın sayılır.

Ayrıca biliyorum ki bazılarınız Taehyung'un tarafında da neler olduğunu merak ediyorsunuz, bu yüzden onun ağzından da bölüm yazmayı düşünüyorum. Kesin olmamakla birlikte sonraki bölümde ya da bir kaç bölüm sonra olur diye tahmin ediyorum. Daha bölümü yazmadığım için bunlar bir tahmin olarak kalıyor tabii benim için de maalesef.🥲

Umarım bu bölümü sevmişsinizdir... Eğer ki sevdiyseniz oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı lütfen unutmayalım.💘

Bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyle, kendinize iyi bakın. Hoşçakalınnn...💕

Loading...
0%