@ceyceyberry34
|
Herkese selammm...🩷
Uzun bir aradan sonra yepyeni ve upuzun bir bölümle daha karşınızdayımmm...😍
Yazmayı çok özlemişim... Hem okul hem de hasta olmam sebebiyle bölümü beklediğimden geç yazdım ama bence güzel oldu...😇
Umarım bu bölümü siz de seversinizzz...
🪨🪨🪨🪨🪨🪨🪨 "Yardımınıza ihtiyacımız var ve durum çok ciddi." Taehyung'un verdiği belgede ciddi şeyler yazıyordu, hem de çocuklarla ilgiliydi bu yazanlar. Dediği gibi durum gerçekten çok ciddiydi. "Ne oldu hayırdır?" diye sordu Yoongi de ciddi olduğunu anladığı an. "Moon çetesini biliyor musun?" "Hayır. Önemli bir çete mi?" "Hayır Yoongi, pislik bir çete." dedim Taehyung'un bana verdiği belgeyi ona uzatarak. Yoongi de kısaca belgeyi inceleyince gözleri kısıldı ve sinirli bir soluk verdi. "Nasıl öğrendiniz böyle şeyler yaptıklarını?" "Bir polis arkadaşım sızdırdı bize bunu. Onlar baş edemiyorlarmış, o da biz hallederiz diye bize yolladı daha fazla çocuk zarar görmesin diye." dedi Jimin hyung. "Planınız ne?" "Önce siz söyleyin bizimle misiniz değil misiniz?" Jimin hyung meydan okur bir sesle. Yoongi önce bana sonra Jimin hyunga baktı. "Sizinleyiz." dedik Yoongi ile aynı anda. "Plan ne yani ne yapıyoruz?" diye sordu yine Yoongi. "O piçleri geldikleri yere gönderiyoruz." dedik bu sefer biz Taehyung ile aynı anda. Bunun şokuyla ikimizin gözleri buluştu ancak hemen gözlerimi kaçırdım Taehyung'tan. Çocuklar söz konusu olduğunda duvarlarımı çok çabuk suya indiriyordum ve onun bunu fark edip kullanmasını istemiyordum. Bu işi sadece çocuklar söz konusu olduğu için kabul etmiştim, zaten Taehyung da bunu çok iyi biliyordu buna emindim. "Tamam da nasıl yapacağız bunu onu soruyorum." dedi Yoongi benim kolumdan tutup beni kendine yaklaştırırken. Zaten Taehyung'un gönderdiği frezyalardan dolayı şüpheliydi, aynı anda aynı şeyi söylediğimizde iyice dikkatini çekmişti ve uyarı niyetiyle yaklaştırmıştı beni kendine. "Bunu burada konuşup risk alamayız. Akşam konuşalım." dedi Jin hyung da bir bana bir Yoongi'ye bakıp. Onunla gerçekten sevgili miyim diye sorguluyor olmalıydı çünkü Taehyung'un onlara Yoongi ile sevgili olduğumuzu söylediğine adım kadar emindim. "Olur, akşam bize gelin. Sizi ağırlayalım." diyen Yoongi ile gözlerim büyüdü. Evde Sung Hoon varken hangi akla hizmet evimize davet ediyordu onları? "Aaa evet çok isterdik sizi ağırlamayı ama olmaz. Ev müsait değil yani." "Yo, evimiz müsait." diyen Yoongi ile karnına dirseğimi geçirdim. "Yoongi hani evimizde çaki var ya." dedim sabahki olayı hatırlatıp yoksa oğlumu anlayacağı yoktu. "Çaki oyuncak değil mi?" dedi Taehyung kaşlarını çatarak. "Yok ya o korku filmi aslında ama oyuncakları falan da yapıldı tabi." dedi Yoongi de anlamsız bir şekilde Taehyung'a cevap verirken. "Tanrım sana geliyorum." diyerek sessizce sabır diledim kendime. "Evet hatta kostümleri var kedi köpekler için." dedi Jimin hyung da. "Benim bahsettiğim Çaki o değil Yoongi'cim hani evde Hwasa ilgileniyor." dedim Yoongi'ye bakarak. Yoongi yeni anlamış olmalı ki gözleri büyüdü birden. "Ben onu tamamen unutmuştum." "Ben de seni bir unutacağım aklım şaşacak. Ah, Yoongi nasıl unuttun onu ha?!" diye tehditkar bir sesle konuştum ve sonra yalandan kahkaha attım. "O şey olduğu için biz sizi eve çağıramıyoruz yoksa sizden nefret ettiğimizden değil asla." dedim sonra da Taehyung'a bakarak. Muhtemelen bu Çaki meselesine takılacaktı ben de nefret ettiğimi ima ederek onların dikkatini eskilere çekiyordum. Taehyung'un yüzü düştüğünde başarılı olduğumu anladım. Bir anlık içim cız etse de düz ifademi bozmamayı başarmıştım. "Sorun değil, siz gelin bize misafir olun." dedi Taehyung bu sefer. O eve gitmeyi hiç istemiyordum ancak buna verebilecek mantıklı bir sebebim yoktu Yoongi'nin gözünde. O evi ve o evde son yaşadıklarımı hatırlayınca gözlerim doldu ve başımı eğdim. "Olur." dedi Yoongi de Taehyung'a elini uzatarak. O ikisi el sıkışırken benim de kalbim sıkışmaya başladı. O eve nasıl girecektim tekrar, hayır yapamazdım bunu. Ama yapmalıydım, hem geçmişe sünger çekmeyi başarmalı hem de kendimle ettiğim mücadeleyi kazanmalıydım. "Biz gidelim o zaman. Adresi size atarız Yoongi Bey." dedi Jin hyung da. "Bir dakika, benim Taehyung Bey'e bir sorum var." dedi Yoongi. Ne soracağını merak ettiğim için başımı kaldırdım ve merakla baktım ona. "Sor." "Jungkook'a çiçek göndermişsiniz. Neden frezya gönderdiniz o kadar çok çiçek arasından?" "Ben sadece ve sadece Frezya'yı severim. Çiçeklerden yani." dedi Taehyung. Frezya derken anlık olarak bana baksa da genel olarak Yoongi'ye bakarak söylemişti bunu. Sesi de oldukça ciddi geliyordu kulağa. Bunu çiçek için söylemediğini, beni kast ettiğini anlamamam için fazla salak olmam gerekiyordu ve maalesef ki değildim. Eski sevgilisi ile evlenecek biri için fazla iddialı sözlerdi bence bunlar, o yüzden sessiz kalamadım. Taehyung'un önüne dikilip gözlerine bakarak konuşmaya başladım. "Ah, öyle mi? Ben de siz eski ve solmuş çiçekleri seversiniz sanmıştım." "Aksine ben her zaman güzel ve özel olan çiçekleri severim." "Öyle çiçekleri korumak gerekir, özel olan şeyler korunmalıdır. Şayet onların dallarını koparırsanız ya sizinle solar ya başkasıyla yaşar. Bunu çok iyi bildiğinizi düşünüyorum bu kadar kendinizden emin konuştuğunuz için." Başını olumlu anlamda salladığında bakışlarımı ondan ayırdım. Onunla göz temasını keser kesmez Jin hyung, Jimin hyung ve Yoongi'nin bize şokla baktığını gördüm. Yoongi ne olduğunu anlamadığı için yanıma gelip elimi tuttu. "Notunuzu okudum, muhtemelen siz de biliyorsunuz ancak yine de söylemek istedim, Jungkook benim sevgilim. Size daha açık konuşacağım, sevgilime çiçek göndermeniz hoşuma gitmedi." dedi ciddi bir sesle. Tam o sırada kapı çaldı. "Gelebilirsiniz." dedim konunun dağılmasına sevinerek. "Jungkook Bey, size beyaz güller geldi bu sefer efendim. Sehun Bey göndermiş yine. Ne yapayım çiçekleri?" "Tam zamanında geldin yani bu kadar zamanlaması tutamazdı." dedim kendi kendime kısık sesle. "Bu Sehun Oh çetesinden olan mı?" diye sordu Taehyung merakla. "Evet." dedim hiçbir duygu belirtisi göstermeden. "Sizin ne alakanız var onlarla?" diye sordu Jimin hyung şüpheyle. "Bir ilgimiz yok." deyip kestirip attım. "O zaman niye sana çiçek gönderiyor o?" diye sordu Taehyung hızla. "Dünya çiçek gönderme günüymüş bugün. Ne biliyim ben? Ben mi dedim bana çiçek yolla diye." diye sinirle yanıtladım onu. Kıskanıyor gibi davranması komikti, hele ki yakında evleneceği başka biri varken. "Pardon efendim bölüyorum ama ne yapıyım çiçekleri?" diye araya girdi asistanım. "Önce güzelce aranjmanını aç. Sonra o sapları ıhm yani saplarından öre öre kendine taç yap aralarına da önceki pembe güllerden ekle olur mu? Ne yapabilirsin, suya koy, kokla, at, ye, yak. Ne biliyim yap bir şey. Ben botanik uzmanı mıyım?" "Notu ne yapayım peki efendim?" "Kıvırıp müsait bir zamanda açmam için bana ver ama yalnızken. Yalnızken!" "Ne yazdı bu gene sana, ver bakayım sen o notu." dedi Yoongi sinirle, Taehyung da sinirli görünüyordu. "Ya özel denen bir şey var canım. Yoongi sen de bir sakin ol. Tanıştık ya biz şey de o yüzden şey etmiştir o. Hiç böyle büyüyecek de bir mevzu değil ki ortada mevzu da yok. Nedir yani alt tarafı iki üç çiçek ile bir kaç not yani." "Sen ver bir bana çiçekleri." dedi Yoongi yine sinirle çiçekleri eline alıp. Bugün bana gelen üçüncü çiçekti bu, ikisi de Sehun'dan geldiği için sinirlenmişti Yoongi çünkü açıkçası birkaç saat içinde iki gül buketi ve notları göndermesi sadece beni ağına aldığını değil ciddi bir şekilde peşimde olduğunu gösteriyordu. O da doğal olarak hyungum olduğu için bu duruma sinirleniyordu. Tabi buradakiler Yoongi'nin bu tavrını kıskançlık olarak algılamıştı ancak bu sadece onun koruma içgüdüsüydü. Asistanımın elinden aldığı çiçeği anında yere fırlatıp notunu açmaya başladı. "Gördüğüm andan beri gözlerin aklımdan çıkmıyor yazmış dingil. Hayır yani bende de var göz onda da var göz, gitsin başkasının gözlerini aklına kazısın puşt yoksa ben onu dünyadan kazıyacağım. Alenen sana yürüyor Jungkook bu." "Yoongi istediği kadar yürüsün, koşu bandında olduğu gibi boş boş yürüyüp bıkacak ve bırakacak. Boşver sen onu." "Sen çıkabilirsin." dedim asistanıma dönerek. O çıkınca tekrar konuşmaya başladım. "Yoongi o benimle sevgili olduğunu bilmiyor, bilmiyor. Sadece seninle çalışıyorum sanıyor." "Bilsin o zaman." "Ah, dahiyane bir fikir. Peki sivri zeka. O bunu öğrendi diyelim ne değişecek? HİÇBİR ŞEY. Çünkü sadece not göndermek yerine bizi ayıracak. Onun ne kadar şerefsiz olduğunu sen anlattın bana. Bunu göze alamayız duydun mu? Çetemizi bölüp bizi ayırmasına izin veremeyiz. Ben ona gereken cevabı veririm zaten. Beni biliyorsun." dedim onu sakinleştirmek için. Eskisinden daha sakin gibiydi. Bu beni rahatlattınca telefonumdan Yugyeom'a mesaj attım, eee Sehun'a bir cevap vermem gerekiyordu anladığı dilden. "Sen ne yapıyorsun?" dediğinde sırıttım Yoongi'ye. "Kaktüs gönderiyorum ona, nota da şöyle yazdırdım. 'Gül ve kaktüsün en mühim farkı ikisi de dikkat çekici ve dikenli olsa da gülün dikenleri az, kaktüsün dikenleri çoktur. Gülü seven sanılanın aksine dikenine katlanmaz ya gülü dikensiz yerinden tutar ya da batmasın diye gülün dikenlerini ayıklar. Kaktüsü seven ise o dikenlere canının acıyacağını bile bile sarılır. Siz ikisi de dikenli diye gül ve kaktüsü karıştırıyorsunuz, kaktüse güle davrandığınız gibi davranırsanız yine sizin canınız yanar.' " "Her zamanki gibi dahisin." dedi Yoongi sırıtarak. Gülümsedim ve elini tuttum onun. "Sizin bunları duymanızı istemezdik ancak herkes sevgilisini kıskanır. Bizim Oh çetesiyle işimiz yok, olamaz da. Kısa bir süre için de olsa beraber iş birliği yapacağız, aklınızda şüphe kalsın istemem. Her şeyin bir usülü vardır ve benim tarzım karşılıklı koz paylaşmaktır, herkese hak ettiği gibi davranırım. Kimseyi eşinden çocuğundan vurmam. Yıllardır yer altındayız. Az çok biliyorsunuzdur tarzımı ve beni." "Biliyorum Yoongi, bu yüzden sizden istedik yardımı. Sen de bizi biliyorsun, biz de alçakça davranıp masumlara zarar vermeyiz. Bu Moon çetesi oldukça büyümüş ve polisin alt edemeyeceği kıvama gelmiş ancak birlik olursak çocukları kurtarabileceğimize inanıyorum." dedi Taehyung da. "Önceliğimiz hep çocuklar, ne pahasına olursa olsun çocukları kurtaracağız." dedim. "Kurtaracağız." dediler hep bir ağızdan. Burukça gülümsedim. "Biz gidelim artık, akşam biz de görüşürüz." "Ben sizi geçiriyim." dedim ve hep birlikte odamdan çıktık. "Sevgilim ben odama geçiyorum." dedi Yoongi inandırıcı olsun diye gülümseyerek. Onu tanımasam gerçekten sevgi dolu şekilde söylediğini ve gülümsediğini düşünebilirdim ancak o sadece kendini gülümsemeye zorluyor, bana daha çok kıvranıyor gibi görünüyordu. "Tamam, ben de misafirleri geçirip Namjoon ve Hoseok hyungumun yanına geçeceğim." deyip ona aynı şekilde sahte bir şekilde gülümsedikten sonra asansöre doğru yürümeye başladım. "Görmeyeli çok uzun zaman olmuştu." dedi Jimin hyung asansörü çağırırken. "Öyle." dedim düz tutmaya çalıştığım sesimle. "Tebrik ederim, Yoongi ile sevgililiğini yani." dedi Jin hyung da. "Teşekkür ederim hy- Jin Bey." Hyung dersem gardım düşerdi, içimdekileri saklayamaz hale gelirdim. Onları çok özlemiştim ama gardımı indirmek istemiyordum çünkü gardım inerse yine ben acı çekecektim. Acı çekmem sıkıntı değildi asıl sıkıntı Taehyung yüzünden ikinci kez acı çekip bunu kaldıramama ihtimalimdi. Benim küçücük bir oğlum vardı ve kendi sağlığımı bile onun için düşünmek zorundaydım. Benim oğlum zekiydi, acı çektiğimi anlarsa o daha fazla acı çekerdi ve ben bunu asla istemiyordum. "Hyung diyebilirsin." dedi Jin hyungum eskisi gibi samimi bir ses ile. Derin bir nefes çektim içime. Tam o sırada asansör geldiği için asansöre bindik. Neyse ki asansör boş gelmişti. O yüzden rahatça yanıtladım eski hyungumu. "Sizi severim Jin ve Jimin Bey ancak size artık hyung diyemem. Beş yıl öncesinde kaldı size hyung dediğim zamanlar. Şimdi size yeniden hyung dersem beş yıl öncesine geri dönerim ve ben bunu inanın hiç istemiyorum. Hem ailenize artık size oppa diyecek bir kız gelecek öyle değil mi? Hyung yerine oppa denmesine alışmalısınız." "Jungkook, ben." diyen Taehyung'un lafını kestim. "Evinizde bu akşamlık müstakbel eşiniz olmasa olur mu? Bilirsiniz kendisi beni sevmez. Beni ve Yoongi'yi rahatsız etmesini istemem. Sonuçta sadece çocukları kurtarmak için birlikte çalışacağız. Ondan sonrası son beş yıldan farklı olmayacak." "Linda bizimle yaşamıyor Jungkook, merak etme." dedi Jimin hyung. Bu istemsizce içimi rahatlatsa da istifimi bozmadım. "Bu kısım beni ilgilendirmiyor. Ben sadece ilişkimin bozulmasını istemiyorum." dediğim anda asansör sıfıra inmişti. Asansörden çıkıp çıkışa doğru yürüdük. "Akşam görüşürüz." dedim yapay bir gülümsemeyle. "Görüşürüz." dedi üçü de ancak Taehyung cümlesini devam ettirdi. "Görüşürüz frezyam. Yine eskisi gibi kokuyorsun." Bu dediğiyle anlık afalladım ancak toparladım. "Evet çünkü kokumu seven başka biri daha var ve onu kıramadım." dedim ve devam ettim. "Ama sana bir tavsiyem var, frezya kokusunu bu kadar çok seviyorsan ben sana kullandığım ürünleri söylerim, onları kullanırsın. Ah, bir dakika tamamen aklımdan çıktı. Sen evleniyordun. Artık eşin nasıl kokarsa o kokuyu sevmelisin. İyi günler." deyip sahte bir gülümseme sundum onlara ve daha fazla oyalanmadan oradan ayrılıp hyunglarıma olanları anlatmak için onların odasına girdim. ******** "Jungkook ben yetişemiyorum bu olanlara. Şimdi önce Taehyung ve Sehun sana notlu çiçekler gönderdiler. Sonra Yoongi seni neden Taehyung da çiçek yolluyor diye seni sıkıştırdı çünkü Taehyung çiçek olarak senin kokun olan frezyalardan gönderiyor. Daha sonra sen bunu açıklamaya çalışırken odana Taehyung, Jimin ve Jin hyungların dalıyor. Buraya kadar doğru mu?" dediğinde başımla onayladım Namjoon hyungumu. "Moon çetesi diye bir çeteyi alt edip çocukları kurtarmak için bizimle birlik olmak istiyorlar. Sonra içeri asistanın giriyor ve Sehun'dan aynı gün ikinci çiçeğini alıyorsun hem de herkesin önünde. Taehyung ve Yoongi de buna sinirleniyor ancak Yoongi Taehyung'un sinirini Oh çetesiyle birlik olduğumuzu sanmasına Taehyung da Yoongi'nin sinirini sevgili olduğunuz için seni kıskandığından olduğunu sanıyor. Sonra Yoongi onlara Oh çetesi ile ilişiğimiz olmadığını söyleyince önceden kararlaştırılan gibi akşam onlara gidilip plan yapılmaya karar veriliyor. Çıkışta da Jin ve Jimin hyungun seninle eskisi gibi konuşmaya çalışıyor ancak sen de istifini bozup onlara hyung demiyorsun." "Evet. Onları seviyorum ama gardımı düşürmek istemedim, hele ki bir süre birlikte çalışacakken." "Son olarak da Linda yemeğe gelmesin dediğinde Linda'nın onlarla yaşamadığını öğreniyorsun ve Taehyung da sana frezya koktuğunu söyleyip yaklaşmaya çalışınca sanki Yoongi'yi kast eder gibi kokumu seven tek sen değilsin diyorsun ona. Tabi bunu derken aslında sen oğlunu kast ettin öyle mi?" "Yani aynen öyle oldu biliyor musun? Arada Linda ile evlenecek olmasına da dem vurdum tabi. Şimdi de size anlatmak için buraya geldim işte." dedim umursamaz bir sesle. "Jungkook sen manyak mısın ya? Manyak mısın? Sen hani Taehyung'tan uzak duracaktın, Yoongi de senin onunla eski sevgili olduğunu öğrenmeyecekti. Neden böyle yapıyorsun şimdi?" "Hobi hyung Yoongi bir şey öğrenmedi zaten. Hem tek seferlik bir iş. Sırf çocuklar için kabul ettim bu teklifi. Böyle bir şey Sung Hoon'un başına gelmiş gibi düşününce kan beynime sıçradı. Başka hiçbir şey o masum çocuklardan önemli değil. Çocukları o çeteden kurtarıp o çeteyi dünya üzerinden silmeliyiz." "Anlıyorum seni ama böyle giderse Yoongi her şeyi öğrenir, Taehyung da evliliğinizi ve Sung Hoon'u öğrenir." "Hayır hayır, buna izin veremeyiz. Hyunglarım bana yardım edin, kimse bir şey öğrenmeden şu çetenin icabına bakalım." "Jungkook." "Hyunglarım, biliyorum tehlikeli sulara atmış oldum kendimi bile isteye. Ancak nasıl bu teklifi geri çevirebilirdim ki? Mantıksız davranmış olabilirim kendi açımdan ancak her gün Sung Hoon'un yüzüne bakıp bu teklifi nasıl reddedebilirdim? Kendi yaşadıklarımdan daha zor şeyleri yaşayan çocukları öğrenip nasıl onlara yardım eli uzatmayı kabul etmem?" Hyunglarım üzgünce kafalarını salladılar. "Haklısın biliyoruz ama biz de seni düşünüyoruz." "Biliyorum hyung. Bana yardım edeceksiniz değil mi?" "Her zaman." İçim rahatladığı için hyunglarıma sarıldım. İyiki hyunglarım vardı. "Olanlardan sonra o eve nasıl gireceksin peki?" dedi Hoseok hyungum. Bunu ben de bilmiyordum. Bunu hep birlikte akşam görecektik ama o zamana kadar kendimi sakinleştirsem iyi olurdu. ******* "Babiş kendine dikkat et tamam mı?" diyen oğlum ile ona gülümsedim. Eve geldiğimde onu öpüp bu akşam ahjussileriyle birlikte başka arkadaşlarımızla yemek yiyeceğimizi söylemiştim ve öyle duşa girmiştim, o da benim bugün endişeli olduğumu hissetmiş gibi şimdi bunu söylemişti. "Oğlum merak etme ben iyiyim tamam mı? Sana söz veriyorum dikkatli olacağım. Hem biz tehlikeli bir yere gitmiyoruz ki, başka arkadaşlara gidiyoruz sadece." "Gerçekten mi? Bana kandırık yapmıyorsun değil mi?" "Hayır oğlum sana niye kandırık yapayım ben?" "Bugün değişiksin ama." "Çünkü bugün birazcık canım sıkıldı." dedim ona sarılarak. "Aaa babacım yoksa sana kumpas mı kurdular?" "Sen kumpası nereden öğrendin?" "Şey dizide duydum da kötü adamlar iyi adamlara kumpas kuruyormuş." dediğinde güldüm. "Merak etme oğlum kimse bana kumpas kurmuyor ama benim için bu kadar endişe ediyorsan bana kötülüklerden koruyucu kocaman bir şans öpücüğü vermeye ne dersin?" dediğimde hevesli hevesli başını salladı ve yanağımı öpüp kocaman sarıldı. "Babacım beni her şeyden koruyor ben de onu öpücüğümle kötülüklerden koruyacağım." dediğinde güldüm. "Hadi artık aşağıya inelim. Ahjussilerin beni bekliyor. Hwasa öğretmenin de geldi." dediğimde koşarak aşağı inmeye başladı. Ben de onun peşi sıra aşağıya indim. Herkes hazırdı ve aşağıdaydı tam tahmin ettiğim gibi. Ben zor hazırlanmıştım çünkü her elime aldığım şeyde aklıma Taehyung'un gelmesini engelleyemiyordum. O beni buna benzer bir kıyafet ile gördü, bana bunun gibi bir gömlek aldı, kırmızı giyindiğim bir gün beni deli gibi öptü diye diye anılarla cebelleşmiştim. Anılarla cebelleşmekle kalmamış bütün kıyafetlerimi ve odayı talan etmiştim. En sonundaysa her şeyi boşverip simsiyah bir takım giymeye karar vermiştim. Simsiyah giyinmek içinde bizimkileri epeyce bekletmiştim. "Nihayet Jungkook ya, hadi gidelim. Görüşürüz Sung Hoon." deyip Sung Hoon'u öptü Yoongi. "Chan nerede kaldı?" "Geliyor merak etme." "Nasıl merak etmeyeyim. Chan olmadan Sung Hoon'u bırakamam." "Biri özlemimden zırlıyor mu yoksa?" diyerek içeri giren kuzenim ile içim rahatlamıştı. "Aptal, Sung Hoon'a iyi bak. Bir şey olursa anında ara. Sung Hoon beni özlerse ve görmek isterse mesaj at ben ararım seni görüntülü. Yugyeom ile de didişmeyin." "Aman da aman babacık bize öğüt veriyor, git defol. Ben yiğenimle oyunlar oynayacağım." "Chan unutmadan yiğenin senden kat ve kat zeki, diline düşmeni tavsiye etmem. Ayrıca her şeyi çok hızlı öğrendiği için ona saçma sapan şeyler öğrettiğini duyarsam seni döverim." "Lan defol. Gel yiğenim." deyip Sung Hoon'u kucağına aldı. "Chan benim kuzenim ama zekası benimki kadar bile yok. Çocuğa saçma sapan bir şey öğretmesine izin vermeyin." dedim lavabodan çıkan Hwasa öğretmeni görünce. "Merak etmeyin Jungkook Bey, ben çok iyi bir öğretmen olduğum kadar çok iyi bir terbiyeciyimdir." dedi o da bir Chan'a bir bana bakıp kıkırdayarak. Buna hep birlikte gülmüştük. Son kez oğlumu öptükten sonra hyunglarım ve Yoongi ile birlikte evden çıktık. Yoongi'nin arabasının önüne gelince derin bir nefes alıp konuşmaya başladım. "Ben sürerim arabayı." "Adresi biliyor musun da?" "Söylersen evet." dedim şoför koltuğuna geçip. Yoongi de bana haritalardan zaten konumunu ezbere olduğum evin konumunu açınca konumu inceliyor gibi yaptım. "Biliyorum oraları ya." deyip hızla arabayı adresini ezbere bildiğim eve sürmeye başladım. Gerginliğim azalsın diye şoför koltuğuna geçmem işe yaramıştı, kafam dağılmıştı. Ne kadar sürdüğünü bilmediğim bir yolculuktan sonra nihayetinde o eve gelmiştik, eskiden içinde benim de yaşadığım eve. Arabayı evin bahçesinden girip park yerlerinden birine park ettikten sonra arabadan inmiş ve üzerimi düzeltmiştim. Gerilmemeli sakin olmalıydım, gerilmesi gereken kişi ben değildim. Kendime daha sakin olmak için bir destek ararken Yoongi elimi tutmuştu. "Sevgili rolü yapıyorsak hakkını verelim yoksa anlarlar sevgili eşim." dedi Yoongi. "Sakın sevgili eşim deme de onların yanında." dedim gergince. "Tamam demem sevgili eşim." dediğinde elimi tutmayan elimle ona dönüp vurmuştum. "Ya! Ciddiyim ben bir kere." dedim kaşlarımı çatarak. Yoongi ise eğleniyor gibiydi. "Sadece seni kızdırmayı seviyorum." dediğinde bizden başka bir ses geldi evin içinden. "Hoş geldiniz." Taehyung kapıyı sıkıca tutarken diğer elini duvara dayamış bize bakarken söylemişti bunu. Bizi her şeye rağmen böyle görmesini istemezdim çünkü Yoongi ile yakındık, hem de fazlaca. Sadece el ele tutuşmakla kalmamış beni sinirlendirdiği için ona vurmuştum. Tabi bunu yapmak için de ona yaklaşmıştım. Biz birbirimize dönük ve el eleyken gerçekten sevgili gibi duruyorduk ve Taehyung'u hâlâ seven yanımı acıtmıştı onun bizi gördüğünü bilmek. Ancak bundan çok daha önemli bir şey vardı. Taehyung bizi duymuş olabilirdi. "Hoşbulduk." dedim Yoongi'nin elini bırakıp Taehyung'a dönerek. Yüzünden bunu duyup duymadığını anlamaya çalıştım ancak sadece sinirli görünüyordu. Başka bir şey anlaşılmıyordu suratından. "Geçin içeri hadi." dedi Taehyung eliyle içeriyi gösterirken. Yoongi önden giderken benim ayaklarım yere çakılmış gibi olduğu yerde duruyordu, beynim ise buradan kaçmak için geri geri gitmemi söylüyordu. Karanlıktı ama karanlık olsa da anılarım aydınlatıyordu zihnimde burayı. Her şey aynı gibiydi dışardan bakınca ancak artık ben burada değildim yani çok şey değişmiş olmalıydı. "Jungkook gelmiyor musun?" diye sordu Yoongi bana dönerek. "Sen gir, ben bir telefon görüşmesi yapıp geleceğim." dedim düz bir ifade ile. Yoongi başıyla beni onaylamıştı. Namjoon hyung ve Hoseok hyung da bizimkinin arkasına arabayı park etmiş, yanıma doğru gelmişlerdi. "Ne oldu Jungkook?" diye sordular iyi miyim diye anlamak için. "Hyung telefon etmem gereken biri var. Siz geçin gelirim ben." Emin olamazcasına bana bakarlarken onları başımla onayladım ve hafifçe gülümsedim. Hoseok hyungun kulağına oğlumu arayacağımı fısıldadım. Hoseok hyung da başını onaylar anlamda sallamış ve Namjoon hyung ile birlikte içeriye doğru yürümeye başladılar. Ben de onlar biraz daha uzaklaşınca kapıdan uzaklaştım çünkü Taehyung kapıdaydı ve gözü bendeydi. Belki o bakarken oğlumla konuşmak riskliydi ama sakinleşmem gerekiyordu yoksa her şey daha da berbat hale gelirdi. Telefonumu çıkarıp kuzenim Chan'ı aradım. "Efendim kuzen. Ne oldu?" "Telaş yapmana gerek yok, senin için aramadığımı biliyorsun." "Ha sen oğlunu özledin?" "Seni döverim." "Tamam kızma babacık." dedi ve biraz hışırtıdan sonra oğlumun sesi gelmişti. "Efendim babacım?" "Senin sesini duymak istedim sadece." dediğimde kıkırdadı. "Babiş beni çok seviyor. Ben de onu çok seviyorum." dediğinde güldüm. "Evet tabiki. Chan ahjussin yaramazlık yapmıyor değil mi?" "Hey, çocuk olan o!" diye bağıran sesle sırıttım. Muhtemelen telefonu hoparlöre almıştı. "Buradan pek anlaşılmıyor." dedim bu sefer gülerek. "Ben de Chan ahjussi de usluyuz babacım. Hwasa öğretmenim ikimize de ders çalıştırıyor. Ben hep doğru yapıyorum ama Chan ahjussi hiçbirini yapamıyor." "Hayır, ben sadece yapamıyor gibi yapıyordum!" "Eminim öyledir. İkiniz de Hwasa'nın sözünden çıkmayın." "Tamam babiş çıkmayacağız." "Ha bu arada unutmadan Chan Hwasa'ya söyle senin yapabileceğin şeyler versin sana. Boyama gibi." Chan arkadan bağırırken gülmeye başladım. Onunla uğraşıp oğlumun sesini duymak iyi gelmişti. "Görüşürüz, geç kalmam." dedim ve telefonu kapattım. Derin bir nefes alıp arkamı döndüğümde Taehyung'un yanıma doğru gelmeye başladığını fark ettim. "Bir sorun mu var?" diye sordu ciddi bir sesle. "Evet ama onu halletmek için burada toplandık sonuçta." dedim umursamaz bir sesle. "Jungkook." deyip bana yaklaşmaya devam ettiğinde geri geri gitmek yerine ona doğru gittim. "Açık konuşacağım Kim Taehyung, bu teklifini sadece o masum çocukları kurtarabilmek için kabul ettim. Bunu zaten biliyorsun ama sana bir kaç uyarı yapmak zorundayım. Birincisi bana yaklaşmayacaksın, ikincisi de eski meseleleri Yoongi'nin önünde açmayacaksın." "Ya açarsam ne olur?" "Açarsan Yoongi ve ben ayrılırız ama sadece bu da değil. Ben hayatımda en değer verdiğim kişilerden birini kaybederim. Benim zor zamanlarımda hep yanımda olan çocukluğumu birlikte geçirdiğim ve bana yeni bir hayat veren kişiyi kaybetmiş olurum. Onu kaybedersem de burada durmam, her şeyi bırakıp çekip giderim hatta belki bu sefer." dedim ama devam edemedim. Bu sefer defalarca denediğim ölüme ulaşmayı başarabilirim diyemedim. Bunu bilmesine gerek yoktu hatta diğerlerini de ancak söylemek istemiştim. Söyleyip canını acıtmak ama benim canım daha çok acımıştı onunkinden, bundan emindim. "Bu sefer ne?" "Eğer istediğin şey bana acı çektirmekse yap gitsin, zaten bunu yaparsan az önceki sorunun cevabını da alırsın." dedim ve hızla eve doğru yürümeye başladım. "Gel Jungkook, ben de sana bakacaktım." dedi Namjoon hyungum kolumdan tutarken. Beni köşeye çekip kulağıma eğildi. "Yoongi konuştuğunuzu gördü camdan." deyip içeri doğru yürümeye başladı. Taehyung da içeri girerken konuşmaya başladım. "Ah, Taehyung Bey sizin adınıza çok sevindim, tebrik ederim." deyip sahte bir şekilde gülüp salona doğru yürüdüm. Taehyung anlamazca bana bakarken Yoongi'nin yanına oturdum. "Ne oluyor?" diye sordu Yoongi şüpheyle. "Taehyung Bey bana evleneceğini söyledi de Yoongi, onu tebrik ediyordum. Sen de bana hiç söylemiyorsun böyle şeyleri. Neyse bu arada ben aradım Çaki gayet iyiymiş kontrol ettim." dedim sahte şekilde gülümseyerek. "Çakimizin yaptığı hiç bir şeyi yapamıyormuş çin malımız." diye devam ettim gülerek. Yoongi bu sefer anlamış ve o da gülmeye başlamıştı. Neyse ki dikkatini yine dağıtmayı başarmıştım. "Ben korkuyorum o Çaki'den." dedi Namjoon hyung da bize katılıp, ne yapmaya çalıştığımı anlamıştı. "Pardon ama ikidir bir Çaki meselesi dönüyor, bu Çaki kim ben anlamadım." diye araya girdi Jimin hyung. "Kimse değil yani insan değil. Kendisi köpek." dedim hızla kıkırdayarak. "Evet, Jungkook çok istiyordu bir köpeği olmasını. Ben de sahiplenmesi için onu bir barınağa götürdüm. Benden çok seviyor kendisini." dedi Yoongi de bana destek çıkarak. Ben gerçekten bir köpek istiyordum Taehyung ile birlikteyken de ancak kendi evimiz olmadığı için alamamıştık. Ya da her neyden dolayıysa işte, artık önemi yoktu sonuçta. "Adı niye Çaki?" dedi Jin hyung da merakla. "Çok zeki ve yaramaz çünkü." dedim anında. Oğlumdan bahsettiğim için yüzüm gülüyordu. "Bunları boşverelim şimdi. Taehyung Bey sizi de tebrik ederim evliliğiniz için ama bunları konuşmaya gelmedik. Siz de bunu çok iyi biliyorsunuz." dedi Hoseok hyungum. Herkes anladığını belli ederken Jessica noana içeri girdi. Jin hyungun eşi olduğunu biliyordum hatta benle sevgiliyken evlenmişlerdi ve ben Taehyung ile birlikte düğünlerinde şahit olmuştum. "Hoşgeldiniz Beyler, yemekler soğumadan masaya geçelim." dedi ve önden kendisi masaya doğru gitmeye başladı. Biz de onun peşinden gitmiştik. Masaya şöyle bir göz attığımda her şeyi sevdiğimi fark ettim, sanki benim için özel hazırlanmış gibiydi. Yemek masasına oturduğumuzda aklıma gelen şeyi sordum. "Baharatı az olan yemekler var mı?" "Var, niye sordun?" Jimin hyung gülümseyerek. Taehyung bu kadar baharatlı yiyemiyordu yani ona dokunuyordu, bu yüzden dayanamayıp sormuştum ama Yoongi de acı yemekleri yemeyi pek sevmiyordu. "Yoongi acı yemekleri yemeyi pek sevmez de." dedim boğazımı temizlemek için hafifçe öksürerek. "Anladım, ona acısız olanlardan getirelim." dedi ve hizmetliye söyledi Jin hyung. Yemek bundan sonra biraz daha sessiz geçmişti çünkü herkes yemekten sonra konuşmayı düşünüyordu planı. "Yemeği bitirdiysek aşağıdaki çalışma odasına geçelim." dedi Jimin hyung. Hepimiz onu onaylayıp aşağıdaki çalışma odasına girdik. "Planınız ne?" diye sordu direkt Yoongi. "Çocukları en çok nerelerde çalıştırıp kaçırdıklarını tespit ettik. Eğer oralara adam koyarsak onları iş üzerinde avlayıp çocukları kurtarabiliriz." dedi Jin hyung. "Hayır yetmez." dediğimde bütün gözler bana döndü. "Bu adamları iyice araştırmadan plan yapamayız." diye devam ettim. "Bizim işimiz adamlarla değil, onları araştırmak zaman kaybı olur." "Taehyung Bey düşmanı basite almamak gerek. Her zaman buz dağının görünen kısmından çok görünmeyen kısmı vardır. Bu çetenin de görünmeyen bir kısmı da vardır. Sadece görünenlerle ilgilenirsek sadece işi yapan kişinin ismi değişir. Biz onları kökten yok etmeliyiz." "Önerin ne?" "Önerim çetenin başını ortaya çıkartmak. " "Nasıl yani?" diye sordu Jimin hyung. "Şöyle, onların her işlerini engelleyeceğiz ama onlar bunu polis yaptı sanacak. Baktılar ki polisler bu işte ciddi, polise kendileri yerine her şeyin başı gibi görünecek güvenilir adamlarından verip çetenin ayaklarından sadece birini ele verecekler." "Polis davayı kapatacak ve asıl patronlar yakalanmadıklarını düşünüp kendi işlerini kendileri devralıp buna devam edecekler çünkü başkasını başa geçirecek vakitleri dahi olmayacak. Biz de daha çok bu kısımda devreye gireceğiz." diye devam ettirdi Yoongi benim cümlemi. "Aynen öyle. Gerçek en baştakini işlerin başına getirirsek onu yakalayıp hak ettiği yere göndeririz. Tabi önce bunun için hem asıl bu işlerin arkasındaki kişiyi bulup onun açıklarını yakalamalıyız, hem de en güvendikleri işleri batırmalıyız. Ben onları araştırmaya başlayabilirim hemen." "Bu çok tehlikeli." dedi Taehyung son cümlemin üzerine. "Oradaki çocuklardan daha az tehlikede olacağıma eminim." "Ben Jungkook'a güveniyorum, aramızda en iyi gözlemci ve araştırmacı o." dedi Yoongi de. "Tek başına olmamalı yine de. Ben de onunla birlikteyim. Gerçek çete lideri başa geçtiğinde onlarla iş yapacak gibi anlaşıp onları içerden bitiririz." dedi Taehyung da. "Ne gerek var, ben tek başıma yaparım." diye çıkıştım. Onunla birlikte olmak istemiyordum, tek başıma da halledebilirdim. "Jungkook Taehyung haklı, yalnız olman hem tehlikeli hem de bu önceki yaptığın işlerden daha tehlikeli çünkü tam olarak kimle uğraştığımızı bilmiyoruz. Ayrıca onların çocuklara bile acıması olmadığı bariz ortada. Çok daha acımasız ve sert bir çeteyle karşı karşıyayız." dedi Namjoon hyung ve devam etti. "Biz Jin Bey ile çetenin işleyişini analiz eder, para ağlarını hackler ve uzaktan sizleri takip edip irtibat kurarız." "Ben de araştırdığımız bilgileri düzenler ve baskın yapmak için en iyi planları oluştururum çocukların güvenliğini göz önünde tutarak." "Ben ve Jimin Bey de keskin nişancılar olarak iki farklı binanın çatısından sizin planda terslik olursa diye sizi gözleriz." dedi Hoseok hyung da. "Ben ve Yugyeom da sizinle çatıda oluruz. Sizi de korumamız gerekiyor sonuçta." dedi Yoongi. "Polis onlarla uğraşır sanarlarsa stresle açık da verirler, hem de kendileri yakalanmamak için ellerindeki çocuklardan da verirler ancak tüm çocukları kurtarabilmek için çok sağlam bir plan kurmalıyız." diye devam ettim. "Elimizde neler var bir gözden geçirelim öyle ise." dedi Jessica noana ve tam o sırada Bogum ve Eun Woo odaya girdi. "Bir şeyler mi planlıyorsunuz?" diye sordu Eun Woo ancak yüzü beni görünce kireç gibi oldu. "Evet, ne oldu?" dedi Jessica onu tersleyerek. "Sizin yüzünüz bembeyaz oldu birden. İyi misiniz?" dedim sahte bir gülümsemeyle o ikisine bakıp. "Evet bembeyaz oldunuz birden." dedi Jimin hyung da kaşlarını çatarak. "Hortlak mı gördünüz?" dedim sesim ciddi bir hal alırken. "Hayır biz sadece şaşırdık." "Vaktiniz varken şaşırmanız iyi olur." dedim kısık sesle kendi kendime söylenirken. "Ne dedin?" diye söylendi Yoongi. "Aklıma çok eskilerden bir şey geldi de. Çok afedersiniz, konuşmadan önce mutfağa gidip bir su içsem. Çok susadım." "Tamam, isterseniz hizmetlimiz getirsin." dedi Jin hyung anında. "Gerek yok, hemen içer gelirim siz başlayadurun. Taehyung Bey bana yolu gösterebilir misiniz?" dedim sahte bir gülümsemeyle. "Tabi." dediğinde odadan çıktık ve yan yana mutfağa doğru yürümeye başladık. Mutfağa varınca Taehyung bana su dolduracakken onu hizmetlilerin olmadığı bir kenara çektim. "Su istemiyor muydun?" "Boşver suyu şimdi. Eun Woo ve Bogum'u bu işe dahil etmeyeceksin değil mi?" diye sordum. "Onları tabiki dahil edeceğim Jungkook." "O zaman artık etmeyeceksin." "Niye?" "Ben öyle istiyorum çünkü." "Sen istediğin için mi onları dahil etmeyeceğim yani?" dediğinde burukça gülümsedim. "Biliyorum Taehyung isteklerim umrunda değil ama ben yine de seni uyarıyorum. Onları bu işe dahil etme." "Neden?" "Neden mi? Çünkü onlar... Ah pardon unuttum, sen beni dinlemiyordun değil mi? Boşuna çenemi yormayayım. Sana son kez söylüyorum, ya onları dahil etmezsin ya da dahil edip sonuçlarını görürsün." "Jungkook ne biliyorsan anlat!" "Hayır, anlatmayacağım. Ancak sen dikkat et, bu iş bittikten sonra yanlışlıkla kazaya kurban gitmesinler." "Sen beni tehdit mi ediyorsun?!" "Evet Kim Taehyung. Seni tehdit ediyorum." "Sırf onları sevmiyorsun diye bunu yapamazsın." "Kim Taehyung, sadece sevmediğimden yapsaydım listenin başında sen olurdun. Şimdi ben suyumu içmeye gidiyorum, sen de ben suyumu içene kadar bir karar ver." deyip mutfağa girdim. Kendime bir bardak su doldurdum. Ellerim sinirden titrerken zar zor suyumu içtim. Tam mutfaktan çıkacağımda telefonum çaldı. Arayan kişye baktığında bunun Chan olduğunu gördüm. Hemen telefonu açtım. "Efendim?" "Babiş." diye bir ses geldi oğlumdan. Sesi hafif korkuyor gibiydi. "Ne oldu?" dedim telaşla. Aklıma hiç iyi şeyler gelmiyordu. "Hwasa öğretmenim Chan ahjussimi dövüyor." "Ne?"
🪨🪨🪨🪨🪨🪨🪨
Bölüm Sonu 🤍
Sizce Eun Woo ve Bogum ne yapmış olabir de Jungkook onlardan nefret ediyor?
Umarım bu upuzun bölümü sevmişsinizdir... 💞
Bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyle, kendinize iyi bakın... 💫 Hoşçakalınnn...❤️ |
0% |