Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm

@ceyceyberry34

Herkese selammm...💘

Yepyeni bir bölümle daha geldimmm... 🌸

Umarım bu bölümü de seversinizzz...💖

Keyifli okumalar dilerimmm...❤

🪨🪨🪨🪨🪨🪨🪨

Yüzüme doğru vuran güneş ışıklarından dolayı gözlerimi açmak istedim ancak sanki koli bandı ile yapıştırılmış gibi olan gözlerimi açamadım. Kendimi biraz daha zorlayınca yavaş yavaş sağ gözüm açılmaya başladı. Sol gözümü de açılmaya zorlayınca bembeyaz bir tavanla karşılaştım. En son hatırladıklarım bir bir zihnime dolarken hastanede olduğumun bilincine vardım. Hızla yattığım yerde doğrulacakken bir el beni durdurdu.

"Yatmaya devam et, yorgunsun."

Bu kişi tahminimin aksine Yoongi değil Taehyung'un ta kendisiydi.

"Sen niye buradasın? Gitsene evine. Ne işin var burada?" dedim hemen onun elini karnımdan çekerken.

"Gidemem, birden gözümün önünde bayıldın. Nedenini öğrenmek zorundayım. Namjoon ben öğrenmiyim diye sıkı sıkı tembihledi doktoru Yoongi ile birlikte. Sonra Yoongi de eve gitti seni bu hâlde bırakıp."

"Yoongi beni bırakıp gitmez tamam mı? Hem ne zamandır buradayım ben? Benim de eve gitmem lazım zaten. Ne işim var burada?"

Uzun zaman olmuşsa Sung Hoon merak etmiş olmalıydı, Yoongi gittiğine göre de gerçekten çok zaman geçmiş olmalıydı.

"Saçmalama Jungkook, dünden beri yeni açtın gözünü dinlenmen lazım biraz daha."

"Dünden beri mi?!"

Sung Hoon kesin ben eve gelmediğim için üzülmüştür, haber de vermemiştim. Ah, güzel oğlum benim. Yoongi'nin gidişi şimdi daha anlamlı gelmeye başlamıştı. Oğlumu benim dışımda en iyi sakinleştiren kişi oydu benim yokluğumda.

Normalde haber verdiğim için Hoseok ve Namjoon hyung hatta Yugyeom idare edebilse de bu sefer habersiz ve aniden olmuştu. Zaten dün de iyi hissetmediği için ben de olmayınca harap olmuştur oğlum.

"Benim hemen eve gitmem gerek." dedim ayaklarımı sedyeden sarkıtıp. Tam ineceğimde Taehyung iki yanıma elini koymuş ve üzerime eğilmişti.

"Ben izin vermeden gidemezsin Jungkook." dedi kulağıma fısıltıyla.

Fısıltısı kalbimin hızlı atmasına neden olsa da oğluma gitmem gerekiyordu.

"Sen bana izin verecek ya da karışacak bir konumda değilsin."

Taehyung'u kendimden uzaklaştırmak için dizimi karnına geçirdim. O suratını buruşturup karnını tutarken ben de onu hafifçe iterek yataktan indim.

O sırada Yoongi, Namjoon hyung ve doktor ve hemşire olduklarını önlüklerinden anladığım kişiler odaya girdi. Beni ayakta görünce Yoongi direkt olarak sarıldı bana.

"Jungkook beni çok korkuttun daha iyi misin?"

Dostane sarılışına karşılık verdim ve ayrılınca gülümsedim.

"İyiyim ve artık eve gitmek istiyorum." dedim.

"Doktor bakmadan eve gidemezsin. Uzan şimdi yatağa."

"Ama ben eve gi-"

"Jungkook, yatağa uzan dedim." dediğinde oflayıp yatağa uzandım. Doktor ve hemşire baktı bana ve anlamadığım bir şekilde kendi aralarında konuştular.

"Durumunuz gayet iyi görünüyor." dedi en son Doktor Hanım. Gülümsedim. İyi demeseydi eve göndermezdi beni Yoongi.

"Taburcu olabilir mi yani?" diye sordu Yoongi. Doktor onu onaylayınca Yoongi taburcu işlemlerini yaptırmaya gitti. Doktor ve hemşire de odadan çıktı.

"Biz arabaya bineduralım, Yoongi gelir." diyen Namjoon hyung ile onu onayladım.

Ben üzerimi düzeltirken Taehyung ne olduğunu anlamamış bir şekilde bakıyordu. Muhtemelen neden bayıldığımı merak ediyordu, onun duymadığını düşünerek ona bir sebep verirsem şüphe etmeyi keser diye düşünerek Namjoon hyungumun kulağına fısıldadım.

"Hyung söz veriyorum bir daha aç gezmeyeceğim. Hemen şekerim düşüyor. Uykusuzlukla da birleşince bütün gece burada durmak zorunda kaldın benim yüzümden."

Namjoon hyung anladığı için oyunuma hemen ayak uydurdu.

"Dikkat et ama ya başka birinin yanında bayılsaydın? Ya düşmanların yanında olsaydın?" dedi fısıltıyla.

Taehyung bunları duymuştu çünkü boğazını temizliyordu duyduğunu anlamayalım diye.

"Hadi gidelim." dedi hyungum kolunu uzatarak. Biz odadan kol kola çıkarken Taehyung'un arkamızdan baktığına emindim. Onun arkamdan izleyip bir şey yapamaması hoşuma gidiyordu çünkü artık hayatımda olmadığını hatırlıyordu ancak bundan bir o kadar da nefret ediyordum çünkü onun üzülmesi ona aşık yanımı da üzüyordu. Ben bunları düşünürken arkadan gelen sesle içimi bir panik kapladı.

"Bay Min!"

Bozuntuya vermedim ve hyungumla yoluma devam ettim. Tanrı aşkına Taehyung arkamdaydı ve hemşire bana Bay Min diye sesleniyordu!

Taehyung evliliği ögrenirse Sung Hoon'u da öğrenirdi. Bu beni tedirgin etti ancak hemşire tekrar aynı şeyi söyleyince sakince arkama döndüm.

"Galiba Yoongi'ye sesleniyorsunuz ancak o taburcu işlemlerini yaptırıyor. Bana söyleyebilirsiniz." dediğimde hemşire kadın tembihlenmesine rağmen pot kırdığını anlamış, düzeltmek için benim oyunuma katılmıştı.

"Ay evet, yanlışlıkla size Bay Min dedim. Arkadan benzettim galiba. Ben onu bulayım."

Hemşire kadın hemen bizim oradan uzaklaştığında derin bir oh çektim. Taehyung şüphelenmemiş gibiydi, aklı hâlâ onu itişimde olmalıydı.

"Jungkook!" diye arkamdan seslendi Taehyung birden yanımıza gelip.

"Kendine dikkat et, yemeğini aksatma." dediğinde donup kaldım. Eski anıların zihnime dolmasına sebep olacak kadar etkilemişti bu cümlesi çünkü eskiden de ben çok yemezdim o bana yedirirdi daha çok hasta olmayayım diye. Bu anları hatırlarsam buradan çıkamayacağımı bildiğim için eskiyi düşünmeyi bıraktım.

"Ederim." dedim sadece. Başka bir şey demedim, o da zaten dememi beklemedi. Namjoon hyungum zaten tuhaf olan ortam dağılsın diye beni uzaklaştırmaya başladı.

Biz arabanın yanına geldiğimizde çok geçmeden Yoongi de geldi ve eve doğru yola çıktık.

********

"Baba." diyen sesle gözlerim doldu. Çok üzülmüştü oğlum ona haber vermediğim için ve bana gelip sarılmamıştı, çok kırılmıştı.

"Oğlum." dedim yanına koşup minik bedenini kollarım arasına alarak. Sıkı sıkı sarıldım oğluma.

"Niye haber vermedin." dedi kollarım arasından çıkıp gözlerime dolu gözleriyle bakarken.

"Sung Hoon baban uyuyakalmış sadece, seni habersiz bırakır mı yoksa?" dedi Hoseok hyung da Sung Hoon'un gözüne bakmak için eğilerek.

"Bırakmaz." dedi Sung Hoon da Hoseok ahjussisine karşılık olarak. Sonra da boynuma minik kollarını dolayıp o bana sımsıkı sarılmaya başladı. Saçlarına öpücük kondurdum onun aynı şekilde ona sımsıkı sarılırken.

"Özür dilerim babiş, ben seni merak ettim de. Yoksa seni çokça çok seviyorum."

Sung Hoon'un sözlerine gülümsedim. Onun neden böyle yaptığını çok iyi biliyordum ve hakkı da vardı. Buna rağmen özür dileyip beni sevdiğini söylemesi kalbimi adeta pamuklara sarmış gibi hissettiriyordu.

"Ben de özür dilerim oğlum. Haber verebilecek olsaydım verirdim ama elimde değildi." dediğimde yanağımı sevip öptü.

"Artık bir şeyler yiyelim mi? Dünden beri ağzıma bir lokma almadım." diyen Yoongi ile güldük hepimiz. Oğlumu kucağıma alıp yanaklarını öptukten sonra kahvaltı yapmak için masaya doğru ilerledim.

Hep birlikte masaya otururken düşündüğüm tek şey böyle güzel hyunglara ve oğula sahip olduğum için ne kadar şanslı olduğumdu.

******

2 hafta sonra

Sabah oğlumu öperek uyandırmaya çalıştım. Dün ben gelmeden önce uyuyakaldığı için sadece üstünü örtüp saçını öpmüştüm ancak sabaha kadar oğlumu özlemiştim.

"Oğlum, günaydın." deyip tekrar öptüm.

"Günaydın babiş." deyip sarılmasıyla gülümsedim, tek mutluluk sebebimdi o.

"Hadi elini yüzünü yıka ve kahvaltıya gel." dediğimde gülerek odasının banyosuna girmişti. Ben de onun arkasından gülümseyerek kahvaltıya indim.

"Günaydın hyunglarım." dedim gülümseyerek.

"Günaydın." dediler hep bir ağızdan.

"Yoongi yok mu?" dedim onu göremeyince.

"Chan çağırdı ve gitmek zorunda kaldı."

"Olay ne?"

"Chan'ın arabası mı ne bozulmuş. Öyle bir şey dedi ama bilemiyorum."

"İlginç, niye amcamı aramıyor ki?"

"Bilmiyorum."

"Bir şey var ama şu an onunla uğraşamayacağım."

"Evet evet uğraşma. Namjoon dedi ki senin stres yapmaman gerekiyormuş. Sakın stres yapma, 2 hafta oldu hastaneden çıkalı ancak stres yaparsan tekrar edebilirmiş."

Namjoon hyungla konuşurken Hoseok hyungumun son dediğiyle ona döndüm ve gülümsedim.

"Hyung ben iyiyim. Hem stres yapmamak mümkün mü? Aklım hala çocuklarda."

"Hangi çocuklar babiş?"

Oğlumun söylediğim şeyi duyduğunu belli eden sorusuyla gerildim ancak onun önüne çöküp ellerini tuttum.

"Bazı çocukların yardıma ihtiyacı varmış oğlum. Ben de onlara yardım edeceğim."

"Beni bırakacak mısın yoksa?" dedi gözleri dolan oğlum.

"Hayır oğlum, hiç öyle bir şey olur mu?"

"Hayır sen beni bırakıp başka çocuk alacaksın değil mi?"

"Ben kendimi keserim ama yine de seni kimselere vermem, kimse de seni benden alamaz. Duydun mu oğlum, her şeyden vazgeçerim ama senden asla. Sen benim yaşam sebebimsin. Bir daha böyle şey düşünme tamam mı? Ben o çocuklara aileleriyle birlikte mutlu olsunlar diye yardım edeceğim."

"Gerçekten mi?"

"Gerçekten oğlum, gerçekten. Ben senin için her şeyi göze alırım, seni benden çok kimse sevemez. Ben senin babanım. Bunu hiçbir şey değişteremez." dedim oğlumun gözyaşlarını silerek.

"Ben sandım ki beni verip başka çocuk alacaksın."

"Böyle bir şey mümkün değil. Seni bırakmayacağım. Şimdi bana inandıysan beni öp ve yerine geç."

"Tamam babiş." deyip beni yanağımdan öpüp masaya oturdu.

Hyunglarımla güzel bir kahvaltı yaparken oğlum az önceki olayı unutup gülücükler saçmaya başlamıştı etrafa. Bununla içim rahatlamıştı çünkü onu vereceğimi düşünüp yeniden ağlar, bana olan güveni zedelenir diye korkmuştum.

Niye böyle bir şey düşündüğüne de anlam verememiştim ancak o çok zeki de olsa çocuktu nihayetinde. Onun gerçek babası olmadığımızı biliyordu. Belki de ondan sıkılıp başka çocuk alacağımızı düşünmüş olabilirdi.

"Yoongi şirkete geçeceğini yazmış, kalkalım mı biz de?" diyen Hoseok hyungumu onayladım.

"Oğlum biz işe gidiyoruz. İstediğin bir şey var mı?" diye sordum oğluma dönüp.

"Yok babiş, sadece sen gel yeter bana."

Bu sözüyle ona sıkı sıkı sarıldım.

"Hwasa öğretmenin gelir birazdan. Hadi hazırlan sen de." dediğimde koşarak odasına çıktı oğlum. O odasına gidince biz de evden çıktık.

*******

Şirkette rutin bir toplantıdayken Yoongi'nin telefonu çaldı. Yoongi önce baktı sonra önemli olduğuna karar verip açtı telefonu.

"Efendim Taehyung?"

" "

"Tamam, bizi bekleyin, hemen geliyoruz biz."

Yoongi ayaklanınca ben de ayaklandım.

"Arkadaşlar toplantı şimdilik bitti. Yarın üzerinden geçeriz." diyerek toplantıdan çıkınca ben de çıktım peşi sıra.

"Ne oldu Yoongi? Ne diyorlar?"

"Odamda konuşalım." dediğinde başımı olumlu anlamda salladım. Birlikte onun odasına girip kapıyı kapattığımızda Yoongi konuşmaya başladı.

"Taehyung aradı, adamları bugün dahil olmak üzere 7 çocuğun kaçırılmasını önlemiş ve 4 tanesinden şüpheli olduklarını düşündükleri 3 kişi yakalanmış. Polis merkezine gidip geçici olarak bulundukları sorgu odalarına gireceklerini haber verdi. Ben de beklemeleri gerektiğini söyledim."

"İyi yapmışsın da sen sabah neredeydin?"

"Chan çağırdı, onun yanına gittim. Arabası bozulmuş da."

"Niye amcamdan yardım istemiyor o zaman?"

"Bilmem tartıştılar sanırım." dedi Yoongi gözlerini kaçırıp. Bu beni iyice şüphelendirdi ancak tam merak ettiğim şeyleri soracakken içeriye Namjoon hyung. Yugyeom ve Hoseok hyung girdi.

"Ne oldu Yoongi? Taehyung ne dedi sana?"

"Polis merkezine gideceğiz ve o itlerden hesap soracağız."

"Hadi gidelim o zaman. Ne duruyoruz?"

"Buraya siz gelmeyin demek için geldim ben de aslında. Namjoon sen şirkette dur hepimizin yokluğu iyi olmaz. Hoseok sen de evde dur ne olur ne olmaz ve bizden haber bekle."

"Ben ne yapayım?" diye sordu Yugyeom merakla. Ona son zamanlarda uzak davranıyorduk, bunun sebebi ise bana aşık olmasıydı ancak insan aşık olacağı kişiyi seçemez ki. Onun fazla üzerine gittiğimizi düşünerek ona gülümsedim.

"Senin de yardımına ihtiyacımız olabilir, sen de bizimle gel." dedim. Yugyeom sevinirken Yoongi anlamaz bakışlar attı bana. Sanırım hyunglarım anlamıştı ve bu yüzden tepki vermemişlerdi.

"Yugyeom senin çok üzerine gittik, sen de rakadaşımızsın bizim. Benimle ilgili imkasız hayallere dalmazsan seninle tekrar iyi arkadaş olmak isterim." diye kendimi açıkladığımda Yugyeom başını olumlu anlamda salladı.

"Tamam o zaman gidelim." dedim ve odadan hep birlikte çıktık. Yoongi'nin arabasına bindik ve polis merkezine doğru yola çıktık.

Karakola vardığımızda Taehyung Jimin ve Jin hyungun kapıda beklediğini gördük.

Yoongi arabayı park ettikten sonra arabadan inip onların yanına doğru ilerledik.

"Ne oldu? İtiraf ettiler mi yaptıklarını?" diye sordum merakla.

"Yok inkar ediyorlar ama deliller var. Sadece süreç uzamasın ve delil yetersizliği kararı çıkarmasınlar diye geldik."

"Harika, hadi öttürelim onları." dedim ve içeri girdik.

"İkişer ikişer girelim." dedi Jin hyung. Onu onayladık.

"Yoongi ile Jimin girsin. Jimin biraz fazla sinirlenirse Yoongi onu durdurur. Jungkook sen ve Taehyung çok iyi konuşturursunuz diye düşünüyorum. Ben de Yugyeom ile birlikte girerim.

"Niye öyle giriyoruz?" dedim kaşlarımı çatarak.

"İki çete eşit sayıda girsin diye öyle söyledim, isterseniz değiştirebilirsiniz."

"Buna gerek yok, zaten sorgulayacağız sadece. Bir an önce itiraf ettirtmemiz lazım." dedi Yugyeom. Mecburen onu onayladık. Taehyung, Jimin ve Jin hyungun arkadaşı olan polisler yanımıza geldi.

"Bunlar baskında yakalandı, kaçırmaya çalışanlar değiller ama onların üstleri olduklarını biliyoruz ama ötmüyorlar. Kendi aralarında bir şifre var yazışmalardan anladığımız kadarıyla. Bunu çözersek her şey yerine oturacak."

"Bir bakabilir miyim?" dedim karşımdaki memura. Emin olamasa da beni onayladı. Yazışmada yazan şifre 'Hong88Joon-İnsa91 idi.

"Bu ne abuk sabuk bir şifre." dedi benimle birlikte yazışmaya bakan Taehyung.

"Bana ne olduğunu ve kimin yazışması olduğunu söylerseniz yardım edebilirim." dedim.

"Tamam, Myeongdong caddesi de dahil, İtaewon, Jongno, Gangnam, Garosugil, Hongdae ve Bukchol civarlarında girişimde bulundular. Şüpheliler Jiho, Joonwoo ve Donghyun. Bu yazışmaların sahibi Joonwoo."

"O zaman Joon ismindeki Joon." dedim düşünerek.

"Onu biz de anladık. Gerisi ne?"

"Joonwoo nerede girişimde bulundu yakalanırken?"

"Hongdae."

"Harika, Hong oradan geliyor. Joon isminden. İnsa da muhtemelen varılacak yeri gösteriyor."

"İnsadong mu?"

"Evet."

"Peki 88 ve 91 ne o zaman?" diye sorduğunda düşündüm. Şüphelinin bilgileri yazan kağıda göz gezdirdim."

"88. Eleman gibi bir şey olabilir mi?"

"Sanmam, elemanları sayamayacakları kadar çoktur. Kaldı ki görevle ilgili şifre vermişler yani ya Joonwoo ya da görevle ilgili olmalı." dedim Polisin dediğine karşılık olarak.

"Peki hedefledikleri çocuk sayısı olabilir mi?"

"Bunun da olacağını sanmıyorum çünkü ne bir günde 88 çocuk kaçırabilir bu kişi tek başına ne de 88 tane çocuk kaçırmış olabilirler. Bizim elimizdekilere göre daha 36 çocuk olmuştu."

"Ayrıca 91 de var. Hiçbir fikrim yok. O ne o zaman?"

"Doğum tarihi." dediğimde bana şokla baktılar.

"Öyle bakmayın, adam 88 doğumlu, anlaşılmasın diye öyle yazmışlar. Yani aslında aradığımız iki rakam 88 ve 91 değil tersten 1988 olacak."

"Bunu nasıl düşünemedik." dedi Polis memuru kendine kızarken.

"Hangisinin daha çok katkısı olduğuna eminseniz onun sorgusuna girelim biz. Siz de diğer şifreleri çözün." dediğimde Polis memuru beni onayladı.

"Joonwoo baş şüphelimiz."

"Bizi onun sorgu odasına götürün." dedi Taehyung. Polis önde biz arkada sorgu odasının önüne geldik.

"Hadi size iyi şanslar." deyip yanımızdan ayrıldı Polis memuru.

"Önden gir frezyam."

"Şansını zorlama Kim Taehyung." deyip sorgu odasına daldım ve karşımdaki pisliğe sert bir bakış atıp karşısındaki sandalyeye oturdum. Taehyung da benim yanıma geldi. Başka sandalye olmadığı için ayakta bekledi.

"Siz kimsiniz?" dedi birden polis olmadığımızı anlayınca.

"Burada soru soracak kişi sen değilsin ve inan bana beni sinirlendirmek de istemezsin." dedim derin bir nefes alıp.

"Anlat yaptıklarınızı."

"Bir şey yapmadım ben, beni burada boşuna tutuyorsunuz." dedi o da.

"Buna biz karar veririz. Şimdi yediğiniz haltları anlat." dedi Taehyung da.

"Ben masumum." dedi ısrarla.

"Telefon yazışmanı bulduk."

"Mesajlaşmak yasak mı?"

"Hayır ama çocuk kaçırmak büyük bir suç."

"Benim böyle bir şey yaptığıma dair kanıt var mı? Ben sadece orada bulunuyordum."

"Öyle mi? Bak ben yalandan hoşlanmam ama sabırlıyımdır ancak arkamdaki bu güçlü adam hiç de öyle değildir biliyor musun?"

"İyi polis kötü polis mi oynuyorsunuz ne bu?" dediğinde yakasından tek elimle tutup kendime çektim.

"Sana soru sorabileceğini söylemedim."dedim ve onu tekrar iterek kendimden uzaklaştırdım.

"Bak bize bir. Burada iyi biri var mı? İkimiz de kötüyüz ve senin işini bitireceğiz. Sen sadece sorularımıza cevap verip vermemekle bu süreyi kısaltıp uzatacaksın."

"Bir şey yapamazsınız."

"Öyle şeyler yaparız ki." dedi Taehyung silahını göstererek.

"Ayrıca korumaya çalıştığın kişiler sen buraya düştüğünde yardımına geldiler mi? Gelmezler. Neden? Çünkü senin gibi dangalak çok var. Peki sen onlara geri gidersen ne olur? Seni vururlar. Polislere itiraf etmeden serbest kalsan bile polisin gözetiminde olma riskini göze almazlar. Şimdi bizimle iş birliği yaparsan ömrün uzar. Tabiki hapiste ancak yaşarsın. Zaten senin yanına gelseler de sana içerde bakarız derlerdi yani aslında senin bu saatten sonra seçeneğin yok."

Bunu dememle sertçe yutkunmuştu ancak konuşmamıştı. Sandalyeden gürültüyle kalkıp arkasına geçtim ve boynunu kilitledim.

"Sabırlıyım demiştim, karşımdaki ben olmasam seni çoktan öldürmüştü. Ben ise sabrederek seni defalarca ölümle yüz yüze getirecek şekilde boğacağım. İtiraf edersen sadece hapse girersin ancak etmezsen ve sabrımı tüketirsen ölürsün." deyip boğmaya başladım. Ara vere vere adamı sürekli nefessiz bırakıyordum."

"Tamam."dedi öksürükleri arasında.

"Ne tamam?"

"Size öhm öhm. Her şeyi, her şeyi anlatacağım öhm öhm."

Öksürükleri arasında konuşmasıyla gülümsedim. Joonwoo kendine gelince olanları anlatmaya başladı.

*******

"İyi işti." dedi Taehyung odadan çıkarken.

"Sen de fena değildin. Ne kadar ben konuşmuş olsam da çoğunlukla, senin görünüşünden bile korktuğu barizdi. Hele anlatırken arada sinirle elini masaya vurman yalan söylemesini engelledi bence." dedim ben de hafifçe gülümseyerek. Çocukların kurtulması için somut bir adım atmak çok tatmin etmişti beni bu yüzden Taehyung'u terslemek istemedim.

"Sen iyi misin?" diye sordu sesimin titrediğini fark edip.

"Taehyung, çocukları kurtarabilecek miyiz sence?" dedim yaşla dolan gözlerim onun keskin bakan gözlerini bulurken.

"Tabiki kurtaracağız, bak planımızın ilk adımını gerçekleştirmeye başladık bile." dedi fark etmesem de gözümden akmış olan yaşları silerek.

"Gerçekten mi?" diye sordum çünkü bunu duymaya ihtiyacım vardı.

"Gerçekten." dediğinde beline sarılıp ağlamaya devam ettim. Duyduklarımı hazmedememiştim, hele Sung Hoon'un başına geldiğini düşününce ağlama isteğim artıyordu.

Taehyung da beni anlamış gibi bir elini sırtıma bir elini saçıma atıp yavaş yavaş okşamaya başladı.

"Sakin ol güzelim." diyen fısıltısı beni daha iyi hissettirse de ağlamamı durduramıyordum.

"Ne oluyor burada?!"

🪨🪨🪨🪨🪨🪨🪨

Bölüm Sonu 🤍

Umarım bu bölüm beğendiğiniz bir bölüm olmuştur ve mantık hatası yoktur... 💘

Eğer bölümü sevdiyseniz oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı lütfen unutmayınnn... 💫

Bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyle, hoşçakalınnn...😇

 

Not: Çok sık bölüm gelmeyecek çünkü yazması zaman alan fic ve bu yıl biraz yoğunum.

Loading...
0%