
Sabah kahvaltı yaparken ağabeylerime döndüm. Ne dicektim bilmiyorum. Utanıyordum neden bilmiyorum ama utanıyordum. Bir kaç kere söylemeye hazırlanmışken son anda vaz geçmiştim. Yine öyle bir anda Hamza ağabeyim fark etmişti artık.
"Güzelim iyi misin? Bir şey mi oldu?"
"Şey ağabey ben bir şey dicem size."
"Hayırdır Dilde kötü bir şey yok ya?"
"Yok. Dün akşam Agir ağayla konuştuk bu gün buluşmak istiyor. Okul çıkışı."
"Tamam Dilde anladık, sen niye stres oldun şimdi."
"Offff bilmiyorum ağabey utandım birden."
"Utanılacak bir şey yok güzelim sen Agir ağa ile nişanlı sayılırsın istediğin zaman yanına gidebilirsin yada o senin yanına gelebilir."
"Hem sen kötü bir şey yapmıyorsun ki Dilde'm."
"Yok ağabey yapmıyorum zaten, birden böyle düşününce garip hissettim ağabeyimsiniz sonuçta."
"Dilde'm sen düşünme böyle şeyleri biz hallederiz Hamza ağabeyinle akşamı. Sen git istediğiniz gibi eğlenin konuşun sıkıntı yok güzelim." Sevinmiştim. Allah'a tekrar şükrettim bana böyle iyi kalpli, düşünceli ağabeyler verdiği için.
"Dilde?"
"Efendim Harun ağabey."
"Bizi Agir ağadan daha çok seviyorsun değil mi?"
"O nasıl söz ağabey. Tabi ki sizi Agir ağadan daha çok seviyorum."
"Biliyorum güzelim ama her zaman bizi en çok sev." Kıskançlık yapıyordu canımın içi. Hamza ağabeyime baktığım zaman ne yapmak istediğimi anlamış gibi baş salladı.
"Aaa ama olmaz öyle ağabeyim. Evlenicem ben kocam olacak sonra çocuklarım olacak. Unuturum ki ben sizi."
"Ne?"
"Duydun işte ağabeyim evlenene kadar sürer sizin sevginiz."
"Dilde şaka yaptığını söyle."
"Hayır doğru söylüyorum."
"Gitmiyorsun bu gün Agir ağanın yanına çıkışta ben alıcam seni. Sadece bu gün değil her zaman, evlenene kadar ben bırakıp ben alıcam seni."
"Ağabey-"
"İtiraz istemiyorum Dilde."
"Peki."
"Aferin güzelime."
"Harun abartmadın mı?"
"Ne abartıcam madem bizi sevmiyecek evlenene kadar da dizimin dibinden ayrılmasın."
"Tamam ağabeyim sen nasıl istersen istersen öyle olsun." Kıskanıyordu paşam. Eh suyuna gitmek lazım.
"Ee kalkta okula bırak beni."
"Tamam güzelim geldim. Hamza sofrayı sen kaldır koçum çıktık biz."
"Ohoo niye ben ya!"
"Çok konuşma hadi koçum vaktimiz yok."
"Off tamam."
Çantamı alıp beraber evden çıktık. Ön tarafa ağabeyimin yanına oturmuştum. Gelip arabayı çalıştırdı kemerini taktı. Kemerimi taktım. Yola çıktık. Ağabeyim arabayı sürerken bende Agir ağaya yazdım.
Siz:
Ağam ben bu gün sizinle gelemeyeceğim.
Agir ağa:
Hayırdır kötü bir şey yok inşallah
Siz:
Yok ağam ağabeyim izin vermedi.
Agir ağa:
Tamam başka bir gün gelir alırım seni
Siz:
Oda olmaz
Agir ağa:
Neden
Siz:
Açıkçası ağabeyim biraz naz yapıyor. Kıskanıyor. Evlenene kadar sizinle buluşamam üzgünüm.
Siz:
Sabah ağabeyim bırakıyor akşam o alıyor artık.
Agir ağa:
Okul içinde gelip seni görsem?
Siz:
Olmaz ağam hoş karşılanmaz
Agir ağa:
Peki ne zamana kadar sürecek kıskançlığı?
Siz:
Evleninceye kadar
Siz:
Öyle dedi yani
Agir ağa:
Anlaşılan tammuzda düğünümüz var.
Agir ağa:
Akşam yemeğine bize davetlisiniz anam dedi
Siz:
Olmaz ağam
Agir ağa:
Neden
Siz:
Geçen seferde biz geldik sıra sizde ağam siz gelin
Agir ağa:
Bu gün siz gelin Dilde kız cuma gününde biz geliriz anam dünden beri hazırlık yapıyor
Agir ağa:
Gelinim gelecek diye
Utanmıştım. Yüzüme basan sıcaklıkla kızardığımı hissettim. Başımı kaldırıp etrafa bakındığımda okula geldiğimizi gördüm.
"Hayırdır kızarmışsın kiminle konuşuyorsun?"
"Şey ağabey Agir ağa akşam yemeğine çağırıyor."
"Biz diyoruz görmesinler birbirlerini yemeğe çağırıyor ağamız."
"Ağabey deme öyle." Diye sitem ettim.
"Tamam."
"Ne?"
"Yemeğe çağırıyorlar demedin mi? Tamam gideriz akşam seni alır eve geçeriz ordanda hazırlanır konağa geçeriz."
"Tamam ağabey." Yanağını öptüm. "Hadi kolay gelsin sana."
Arabadan inmiş kapıyı kapatıyorken oda 'Allah zihin açıklığı versin.' demişti. Çantamı iki kolumdan geçirip omzuma sabitledim ve Agir ağaya yazarak okula yürümeye başladım. Zaten görüldü gitmişti adama.
Agir ağa:
Cevap vermeyecek misin?
Siz:
Kusura bakma ağam anca baktım. Ağabeyimle konuşuyordum akşam gideriz dedi.
Agir ağa:
O halde akşama bekliyorum delalamîn
❤️
Telefonumu kapatıp cebime koydum sınıfa geçip her zaman oturduğun sırama oturdum. Öğretmenler masasının hizasında ikinci sıra. Ders matematikti yani Gizem hocaya. Ama son hafta olduğu için ders işlemiyecektik. Test kitabımı çıkarıp çözmeye başladım. Öğrenci zili çaldı. Bir kaç dakika sonra öğretmen zili, ardından Gizem öğretmen içeri girdi, selam verdi hal hatır sordu. Konuşma bitince ise serbest bıraktı.
Haftanın 3. günündeydik. Okulun son haftası olduğu için çoğunluk okula gelmiyordu, sistem kapanmıştı. Ben ise evde tek başıma kaldığım için sıkılıyordum ve bu yüzden okula geliyordum.
Soru çözerken zorlandığım bir soru olmuştu. Ve dakikalardır soru ile savaşa girmiştim resmen bunu fark eden Gizem hoca yanıma geldi.
"Zorlanıyorsun galiba?"
"Evet çözmeye çalıştım ama zor."
"Yardım etmememi ister misin?"
"Çok iyi olur aslında." Diyerek kitabı önüne koydum. Soruyu okuduktan sonra çözmeye başladı, bir kaç dakika sonra ise soruyu anlatmaya başlamıştı. Anlatmadı bitince teşekkür ettim ve işime devam ettim.
Öğle arasına kadar böyle devam etti bu durum. Öğle arasında biraz arkadaşlarla dolaşmıştık. Bahçede olan masalardan birine oturduk kızlarla. O sırada yanımıza son sınıftan olan bir çocuk geldi. Nöbetçiyken bir kaç kere denk gelmiştik ordan biliyorum.
"Dilde biraz konuşabilir miyiz?"
"Tabii. Buyur?"
"Yalnız konuşsak iyi olur." Başımı sallayarak ayağa kalktım ve oturduğumuz yerden biraz uzaklaştık.
"Evleniyormuşsun?"
"Evet?" Konuyu anlamamıştım.
"Agir ağayla evleniyormuşsun doğru mu?"
"Evet?" Hala konunun nereye bağlanacağını bilmiyordum ama anlamaya çalışıyordum.
"Çok büyük değil mi senden?"
"Hayır. Konuyu nereye bağlıyacaksın?"
"Evlenme."
"Ne?"
"Duydun işte senden büyük belliki zorlanıyorsun. Evlenme gel ben seni korurum."
"Sen ne-"
"Bak korkuyorsun biliyorum gerçekten ben seni korurum."
“Bak ne dediğini anlamıyorum. Ben zorla evlenmiyorum. Aksine Agir ağayı çok seviyorum."
"Olmaz! Sevemezsin! Evlenemezsin Dilde daha 17 yaşındasın!"
"Sesinizi alçaltın lütfen. Bana karışmanıza gerek yok. Neyin ne olduğunu biliyorum. Endişeniz için teşekkür ederim." Aptal çocuk. Hızla ordan uzaklaşıp sınıfa gittim. O sıradaysa zil çalmıştı zaten.
Bir ders kitap okuyup bir ders test çözmüştüm. Kalan diğer bir derste ise sene boyunca sürekli devamsızlık yapan öğrencilerleydik.
Sınıfta otururken içlerinden biri bize seslendi.
"Hey millet! Hadi oyun oynayalım!?"
"Ne oynayacağız?"
"Şişe çevirmece?"
"Zevkli olur aslında. Siz ne dersiniz?" Sınıftaki çoğu kişi bu fikri beğenmişti. Zaten çöpü kişi birbirini tanıyordu. Bir kaç el oynadıklarında yanıma bir gelmişti. Bu arada konuştuğumuz çocuktu. Burada ne işi vardı? Ona anlamsızca bakıyordum.
"Gel sende oyna bizimle?"
"Gerek yok. Saol. Zil çalacak birazdan zaten." Doğruydu 15 dakika sonra zil çalıcaktı.
"Hadi ama Dilde mızıkçılık yapma." Sınıftan yükselen isyanlarla beraber o şara baktım. Tabii ki kabul etmeyecektim. Ne soracakları belli olmazdı. Üstatlarından sıkıldığımı belli edercesine ofladım. Telefonumu çıkarıp ağabeyime yazdım.
Siz:
Ne zaman geliyorsun?
Harun ağabeyim:
Aşağıdayım güzelim. Zili bekliyorum.
Ona görüldü atıp çantamı omuzuma aldım ve hemen sınıftan çıktım. Okulun önünde bekleyen arabayı görünce adımlarını hızlandırıp arabaya bindim.
"Hoşgeldin güzelim."
"Hoş bulduk ağabey."
"Bir şey lazım mı yoksa direk eve mi geçelim?"
"Eve geçelim ağabey."
"Tamamdır güzelim." Ağabeyim arabayı eve doğru sürüyordu.
10-15 dakika sonra eve gelmiştik. Ağabeylerime duş alıcağını söyleyip banyoya girdim. Kısa bir duş alıp hemen çıktım. Dişlerimi fırçaladım, saçlarımı kuruttum, ardından üstümü giyindim.
Siyah kısa kollu kot bir tulum altınada kahverengi ve beyaz rengi spor ayakkabı giydim. Saçlarımı tarayıp salık bıraktım. Karnıma kadar uzanan siyah düz saçlarımı seviyordum ailem öldükten kesmiştim bir kere sonrada çok pişman olmuş bir daha da kesmemiştim.
Hazır olduğuma kanaat getirdikten sonra mutfağa gittim bir bardak su içtim ve salonda ağabeylerimi bekledim. Bir kaç dakika sonra onlarda gelince telefonumu alıp evden çıktık.
20 dakikalık bir yolun ardından konağa gelmiştik. Birden sıcak basmıştı neden bilmiyorum. Arabadan inmiş ağabeylerimi bekliyordum. Gerildiğimi gören Hamza ağabeyim anlımdan öpüp sakin olmamı söyledi. Büyük kapının önüne geldiğimiz zaman kapıdaki korumalar iki yandan kapıyı açtılar.
Bizim geldiğimizi gören konak halkı kapının yanına gelmişti. Hepsiyle selamlaştım Awşin hamımın elini öptüm ve içeri geçtik.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |