Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Olmayan Adımla Seslendi

@ceynjakrusso

36. Saatin bitmesine 4 dakika 35 saniye Var.

 

10.filtre kahveyi içsem kalp atım hızım kaça çıkar ki acaba?

 

Bu hafta Seyhan'ı da görmeye gitmem lazım?

 

Bir saat uyu Âlâ..

 

Hastanenin uzun koridorlarını ayaklarımı sürüyerek yürürken artık uykusuzluktan tam odaklı düşünme yeteneğimi kaybetmek üzereydim.3 Saat sonra bir ameliyatım vardı ve elimdeki Stres toplarını var gücümle sıkmaya devam ediyordum. Yoksa o kadar anti-depresana ve alkole titremeyecek tek el tanrının eliydi. Doktorların dinlenme odasına girmemle çıkmam bir olmuştu, bu akşam biraz sakindi ve doktorlar asistanlarını her zamanki gibi hor kullanarak sürmüşlerdi sahaya, kendileri de mışıl mışıl uyuyorlardı. Ben acaba nasıl bir hocaydım? Asistanlarım benim hakkımda ne düşünüyor? diye merak etmeye başlamıştım, mesela ben çok düşkündüm hocalarıma onlardan ne öğrendiysem nasıl bir tutum gördüysem aynılarını gösteriyorum benimkilere. Acaba kapalı kapılar ardında buda ne manyak diyorlar mıdır benim için? Aa bak geçen ameliyatın ortasında bir anda elimi çekip hızlı hızlı 3 tur atınca hastanın etrafında böyle düşünmüş olabilirler gerçi sebeplerimi bilseler belki anlarlardı ama ben bile o kadar uzun süredir düşünmüyorum ki, unutmadım ama hatırlamıyorum da sonra bir an geliyor işte gözümün önüne. Seyhan'a göre o anılar kaçtığım için beni kovalıyormuş, sonra bana bunları anlatmamasını söyledim içinde kaçmak ve kovalanmak kelimelerinin geçtiği cümleler kurmamasını. Hikâyenin en başını 15 senedir psikoloğum olan Seyhan bile bilmiyor ve bu onu bu bir hekim olarak çok rahatsız ediyordu, âmâ anlıyordu ve vazgeçmiyordu benden sağ olsundu. Ama bilmiyordu inat ediyordu işte. Buza kesmişken kalbin ateşi avuçladın ne sebep? niye sonunu bile bile arabayı uçuruma sürdün? neden sancılarından sancı seçtin? neden her türlü desteği reddedip iskambil kağıtlarından ev yapmaya kalktın tek başınasın diye? iyi de görmedin mi rüzgar esiyordu üstünde!! diyemiyordu da hepsinin hal çaresine bakacağız Âlâ'cım step by step diyordu. Onun umudunu kırmadan yüzünü izlerken o Bilmiyordu, ben esasen 15 senedir daha fazla acı çekmesin diye yaralandığında vurulan atlara çok özenirdim.

 

'Ya ne var benim dediğim olsa annecim nnnütfen ya?'

 

'Hayır Galia hemen eve dönmemiz lazım annecim, hem Lorenzo evde seni bekliyor Capo'yada söz verdin.'

 

'Ya anne sadece bir dondurma için Marchesi' ye uğramak istiyorum bunun nesi kötü?'

 

'Etrafına bak Galia ve bana biraz yardımcı ol lütfen la mia farfallam.'

 

Anne lütfen deyip ağlamaya başlamıştım, anneme neden yardımcı olmam gerektiğini bilmiyordum. Etrafımızda bir sürü adam zaten var yardıma ihtiyacı varsa onlara söylesin, dondurma yemeden bu caddeden gitmemeye yemin etmiştim. Marchesi 1824' ün önünde duruyorum annem yüzünde endişeyle 'sadece 1 dakikamız var 'diyordu. içeri girip dolabın arkasındaki tatlı hanıma reverans yaptım belki beni sevimli bulursa bir top fazladan koyardı. Kıvırcık saçlarımı, Yeşil gözlerimi, tombul ellerimi kullanabildiğim kadar kullanıyordum kadının uzattığı dondurmayı elime aldığımda tanrım dedim bu dünyanın en güzel şeyi ''grazie'' diyerek tüm mutluluğumu gülüşüme sığdırıp dişlerimi göstere göstere çıktım marchesi'den. Yüksekte kalan kaldırımdan ayağımı attığım sırada bir anda bir kaç arabadan gelen korkunç seslerle irkildim, dondurmam yere düştü, çok gürültülüydü, arabaya benim binmemi bekleyen annem silah seslerini duyunca arabadan adım bile atmadan üstüme atlamıştı. Bu olaydan hemen sonra yanımızda ki adamların bizi korumak için var olduklarını bana bir kez daha hatta çok yüksek bir ses tonu ile anlatacaklardı. 6 yaşındaydım babamın çabuk tükenip yok olayım diye zorla büyütmeye çalıştığı, annemin kendinden sakındığı, abisinin çok Araf'ta kaldığı Galia'sıydım. Silah sesleri o kadar çok ve yakındaydı ki sadece gözlerimi çok sıkı yummam gerektiğini söylüyordu zihnim, ellerimle kafatasımı sıkıştırıyordum 'yeter daha fazla duymamalıyım yeter. yeter 1 yeter 2 yeter 3 yeter 4' diye saymaya devam ediyorum. 15 dakikanın sonunda silah sesleri kesilmiş anladığım kadarıyla bizim tarafın galip geldiği bir Savaş karşı tarafın ortadan kaybolması ile bitmişti. Annem doktor olduğu günleri hatırlamış beni hızlıca muayene edip herhangi bir şeyim olmadığına emin olarak ''Galia şükürler olsun Galia ah Galia'm bir dondurma bak, bir dondurma sana bir şey olmasına, benim ölümüme sebep olacaktı kızım'' dedi. Beni kucakladığında ağladığını görüyordum kokumu içine çekiyordu.Anlamıyordum,3 top zararsız bir şey çilek pembesi, limon sarısı, çikolata kahvesinden oluşan 3 top dondurma nasıl ölüme sebep olurdu ki? demek ki dondurma çok tehlikeli bir şeydi bir daha yenmesindi. Arabada giderken annemim tek tek parmaklarımı öptüğünü anımsıyorum dondurma elimden düşmeden son anda elime gelmiş çilek tadının çok güzel olduğunu sanırım o da fark etmiş olacak ki,'' çilek kızım benim'' diyordu, parmaklarımı öpüyordu, avuç içlerimi kokluyordu demek ki çilek kokusunu annemde benim kadar çok seviyordu. Dondurma kötüydü, Çilek kendi başına bir efsaneydi.

 

 

'Hocam....hocam, güzel hocam...çok acil uyanmanız gerekiyor.'

 

Nefes nefese zıpladım sedyeden Ergin karşımda, Ergin neden karşımda? Neden beni yüzyıllık bir özlemden uyandırdı? İçimin acısı yüzüme yansımasın diye hemen ellerimle yüzümü kapattım. Gözyaşım şimdi olmaz düşme diye diye, ağlamayalı olmuş, 10 sene. Sonra baktım ağlayamıyorum aman ne olmuş yani. Aa Seyhan bir ara bunu da konuşmamız gerekiyor demişti, hiç ağlamamış olmam çok büyük sorunmuş, Ağladığım için başıma gelenleri hiç bilmeyen her şeye sorun demeye alışmış çok bilmiş bir sürtüktü bence ama tatlı ve sevdiğim bir sürtük. Kendime gelirken sedyede ayaklarımı yere eğmiş, Kırmızı gözlerimi Ergin'den kaçırarak kolumdaki 36 dövmeden 21.'si olan Marchesi 1824 yazısına bakıyordum.

 

''Ergincim benim hakkımda ne düşünüyorsun?''

 

''Sizi çok seviyorum hocam ama tam olarak ne sorduğunuzu anlamadım?''

 

'' Tamam neyse, beni neden uyandırdın? ama sen yine de bir düşün benim hakkımda ne düşündüğünü'

 

''tamam Âlâ hocam ya, yemin ederim kafam çorba oldu o kafa, nasıl o kadar hızlı ben anlamadım ki buraya neden geldiğimi unuttum heeh hocam acil acile gelmeniz lazım ateşli silah yaralanması geldi.''

 

Uykudan uyandırıldığım yetmiyormuş gibi kabustan hallice aşırı panik asistanıma da uyanmıştım.

 

''Ergin ben travma cerrahı mıyım oğlum? beni neden uyandırıyorsun? 12'de ameliyatım var ve sen beni uyandırarak bil bakalım neyi kaybettin?''

 

'' ya hocam olmaz ne olursunuz yalvarırım, ben olacaktım ama asistanınız''

 

'' bıraksaydın uyusaydım ya'' diye söylenip, beyaz converslerimi ayağıma giymeye çalışıyordum. ''Hocam ne olur da vinci robotuna bende gireyim lütfen.''

 

''Ergin Doktor Soner nerde?''

 

''Hocam ben size onu sonra anlatıyım''

 

'' hey Allah'ım kuduracağım sinirimden şimdi ya sorduğum tek bir sorunun cevabı yok ben kimim Ergin?''

 

''hocamsınız hocam''

 

''aynı zamanda bu hastanenin ortağıyım yani sana sorumlu doktorun nerde diye soruyorsam sende bana onu sonra anlatırım diyemezsin''

 

''onu, şimdi sinirlenmeyin diye ben size sonra anlatayım, aslında anlatacak birçok şey var nerden başlasam bilmiyorum ama bence en son konumuz Soner hoca''

 

Heyecandan, dehşete düşmüşlükten, arka arkaya sıraladığı cümlelerinden, nefes nefese kalmış Ergin'i dinlerken kalktım şiş gözlerime baktım, gözlerimde annemi ne kadar çok özlediğimi gördüm, önlüğümü giydim saçlarımı topladım, saçlarım, kırıklarını aldırırken bile gözlerimin dolduğunu hissettiğim saçlarımı elimden gelse topuklarıma kadar uzatırdım Ergin anlatmaya devam ediyor, elime bir dosya tutuşturmayı da ihmal etmiyordu.

 

'' Aşağıda göreceğiniz şeylere şok olabilirsiniz ama sakin kalın bizim güvenlikte zaten tetikte ama siz sakin kalın'

 

'' Güvenlik neden tetikte ergin?''

 

''Ergin şöyle yapalım artık tahammülüm bitti çünkü ben soru sorayım sen cevabı uzatmadan magazinleştirmeden okey''

 

Gerildiğime kesin ikna olan ergin asansöre benimle birlikte binip kafasını mahcup bir şekilde öne eğerken;

 

''tamam hocam özür dilerim'' dedi.

 

''Sırayla başlayalım hastanın hikayesini dinleyebilir miyim önce?''

 

'' hocam hasta beyaz erkek 21 yaşında, ateşli silah yaralanması detaylar henüz balistikten gelmedi kurşunun beyin sapından girişi gözlemlendi, fakat çıkış deliği yok oksipital bölgede saplı olduğu düşünüyoruz, bilinci kapalı, hastanın yapılan fizik muayenesinde bulguya rastlanması üzerine ekstremine grafisi çekildi. Mermi fermantasyonları saptanan hastaya, karın grafisi ve akciğer grafisi istendi, Glascow koma skalası 2 oda iyi niyetimizden.'

 

'' Anladım ergin yani uykumdan büyük bir savaş için uyandırıldım doğru mudur?''

 

Ergin kafasını önüne evet anlamında sessizce eğdi, çünkü bu çocuğun kurtulması için 2 ele daha ihtiyacım vardı hatta arttırıyorum tanrının eline ihtiyacım vardı. Ergin'den dinlediklerimle 5 farklı yerimden şoka girmiştim ama çaktırmıyordum.

 

''Ergin çocuk neden vurulmuş?''

 

diye sorduğumda koridorda adımlarımı da hızlandırmıştım, karşımda ölüme 5 kala 21 yaşında gencecik bir çocuk vardı ve ben kaybettiğim her kişiyle artık olmayan kişiliğimi daha da katlediyorum.

 

'' Sıkıntılı yer orası aslında hocam Ali Alpmanlı, Alpmanlı holdingin veliahtlarından biri infaz diyorlar ama herhangi bir bilgi yok tabi zaten aşağıya indiğinizde anlarsınız güvenlik zor durumda şimdiden 500 kişi birikti hastaneye.''

 

Acilin kapısına geldiğimde önüme atlayan hasta yakını elini önlüğüm yakasını düzeltmek ister gibi havaya kaldırınca kibarca elini tutup selamlaşıyormuşuz gibi ortamdaki gerilimi düşürmek istedim,

 

'' Doktor hanım Ali bey size emanet o bu hastaneden çıkana kadar sizde bana emanetsiniz?'' ''Çok zarifsiniz çok, ne güzel, isminizi öğrenebilir miyim?''

 

'' Bahri ben, Ali beyin arkadaşıyım''

 

''Ali beyin arkadaşı olmak için fazla yaşlı değil misiniz bahri bey?''

 

'' efendim anlamadım?''

 

'' yani diyorum çocuk 21 yaşında sizin 37'niz var hayırdır diyorum''

 

'' hocam aile dostlarıyım her şeyi bilir kontrol ederim aynı zamanda güvenlik şefleriyim''

 

''- din herhâlde''

 

'' anlamadım hocam''

 

''güvenlik şefleriydin eskiden, yani artık değilsindir diye düşünüyorum, çünkü 21 yaşında bir çocuk kafasında kurşunla ölümle kanka yatıyor içerde, nasıl güvenlik şefisin sen ebeveynleri nerde? Ameliyat gerekecek?''

 

''Abisi var uçakta o inmeden hiçbir şey yapamazsınız''

 

'' Sen şimdi benim önümden çekil ben bir bakıyım ali çocuk kaç dakika yaşar sonra abisi anası danası konuşuruz'' dediğimde elimle koluna vurup önüme dönüp gidecektim ki,

 

''Doktor abisi gelmeden ameliyat edemezsin, ettiğin ameliyatı kaldıramazsın yapma yazık olur yaprak gözlerine, Alpmanlı ailesi senin hazmedeceğin lokmadan büyük'' dedi.

 

Eline baktım yüzüne baktım yapmamam gereken bir şeyi yapıp bir kahkaha attım ''ne bu İstanbulluların racon dedikleri şey mi ?

 

''Sen İstanbullu değil misin ?''

 

''Neden? İstanbullu değilsem Ali çocuğa bakamıyor muyum? ayrıca burada beni tehdit ederken Ali'nin tahminen 9 dakikası falan kaldı ameliyat izni için abiyle görüşürken bunlardan bahsetmem gerekecek bahri bey'' dediğimde kolumu bıraktı.

 

Güvenlik ve Bahri'nin adamları olduğuna kanaat getirdiğim 25 takım elbiseli sazanın arasından koşar adım acile girdim. Sedyede yatan canıma bak canı gitmiş, ne yapacağımıza uzaktan baktım Ergin son detayları anlattı hızlıca, filmi inceledim inceledim, şu 8 dakika içinde bir film ne kadar incelenebilirse o kadar inceledim.'' Tamam ameliyathaneye haber verin hemen alıyoruz' 'dememle sedyenin başından ayrıldım.

 

'' Hocam almasa mıydınız acaba? imkan yok görmediniz mi kurşun nerde''

 

''Ergin bu tamda gerekli cesareti taşıman gereken bir ameliyat bazen beni endişelendiriyorsun korkup ameliyata almamak ne demek'' diye hem azarlıyordum hem de yürüyordum sedye arkamdan hızla geçince Bahri bey ''nereye götürüyorsunuz Ali'yi?'' diye sedyenin önünü kesti.

 

''Bahri bey şuanda ilk kesiği atmam için tam 11 dakika var, kafasına kan doluyor kurtulma şansı %5 bile değil ,önümden çekil yoksa abisine onu nasıl koruyamadığını anlatmanın yanına nasıl öldürdüğünüzü de ekleyerek anlatmak zorunda kalacağım''

 

'' Doktor, uçakta inmedi daha hem yaşı da tutmuyor onay almadan nasıl ameliyata alacaksın'' '' kanunları devreye sokarak sizin aksinize''

 

''tamam telefon edelim en azından''

 

'' Peki 10 saniyen var, peşimden gel Bahri'' elindeki telefonla bir numarayı aradı, fakat karşıdaki ses ameliyathanenin önünü inletmeye yetiyordu, Bahri ağzını açıp hiç bir şey diyemiyordu. Ellerimi yıkamış olmama rağmen ''teli kulağıma uzat'' dedim, korkudan kulak memesi bile titreyen koca adam, olmaz anlamında kafasını salladı'' beni öldürür ''dedi. Bende ''ben ameliyat ederim merak etme'' dedim. Benim gülümsememe rağmen Bahri'nin suratında bitik bir ifade vardı. Telefon kulağıma geldiğinde,

 

''Siktiğimin yerinde 1 çocuk 1 çocuğu elinizde tutamadınız, bizim anamızı sikerler sizin ruhunuz duymaz gelince hayatınızı sikeceğim sizin bekleyin bekleyin'' diye duyduğum küfürlere ilk defa duyuyormuş gibi ağzımı yuvarlak yaparken araya girdim.

 

'' Beyefendi?''

 

'' Alo bahri, bahri sesine ne oldu lan korkudan karı gibimi çıkmaya başladı, korkma bahri çözüm değil çünkü, korkma titre hatta ben gelmeden kendi kafana sık'' diye devam ederken, tekrar ''beyefendi beni dinler misiniz bir? Ben âlâ, Doktor âlâ, kardeşinizin ameliyatına girmem gerekiyor çok acil buradaki beyefendi sizin onayınız olmadan giremeyeceğini yoksa kafama sıkacağını söyler?'' dediğimde Bahri'nin gözleri yuvasından çıkmıştı, söylememişti böyle bir şey ama ima etmişti cümlem bittiğinde karşıdan seste küfürde kalmamıştı.

 

''Bey...''

 

'' Barın ismim Barın, doktor hanım durum ne?''

 

'' Barın bey inanın ortalama 7 en iyi ihtimalle 11 dakikam var konuyu size anlatmam 30 dakika onay verin siz gelene kadar biz haberleşecek kadar zaman yaratmış olacağım bana güvenmeniz gereken yerdesiniz, hem ben Bahri bey gibi değilim emanete ihanet etmem siz gelene kadar hayatta tutacağıma söz veriyorum'' dediğimde,

 

'' âlâ hanım size yalvarırım ben gelene kadar hayatta tutun, çok genç o daha lütfen.'' ''Yalan yok, çok zor bir operasyon Barın bey her şeye hazırlıklı olacağız, abi olmak bunu gerektirir, onaylıyor muyuz?''

 

'' Evet doktor hanım''

 

'' Tamam şimdi bunu at hırsızı kılıklı eski güvenlik müdürünüze söyleyin'' diye telefonu Bahri'ye uzattığımda Bahri dehşet içerisinde gözlerimin içine bakıyordu. Hemen ameliyathaneye girip başladım, çok oyaladılar ya, değerler bitmiş tükenmiş. kafatası basıncının düşmesi lazım, çoklu organ yetmezliği kapıda, hepsini kafamda bir sıraya koyup başladım 3.saate girmemle Ergin'e nasıl olduğunu sordum kafasıyla iyi olduğunu söyledi. 2 anestezi uzmanı 3 hemşire daha istememle 3.saatin sonunda kurşunu çıkartmaya kara verdiğimi anladılar o sırada anesteziysen doktorum kulağıma yanaşıp,

 

''Hocam dışarıda bir beyefendi var hastanın abisiymiş sizi acil görmek ister'' demesiyle kendi de şok geçirmiş gibi bakmaktaydı. ''ne yapayım ben o zaman umut bırakıyım bu kurşunu böyle, çıkıp bir abiyle konuşayım, herkes kafayı yedi diğer ameliyata gireceğim, hızlı olmam lazım şimdi başlayalım ara vermek isteyen var mı? arkadaşlar bu kötü bir şey değil 4.saate geldik ara istemeniz normal'' desem de kimseden ses gelmedi Ergin ''ama hocam siz mi ara verseydiniz acaba nöbetteydiniz zaten 21. saate giriyorsunuz''

 

'' onu düşündüm ben, Aslı hemşire bana bir damar yolu aç ayak bileğimden ben çalışırken olur mu? ''Aslı dehşete düşmüş gibi yüzüme bakarken ''Litre başına 154 milimol klor ve 154 milimol sodyum tak bana diye devam edince'' Aslı sevindi ''Tamam hocam hemen' 'dedi.

 

Ameliyat masasında yatan Ali çocuğa baktım. Kanama olmasın diye içten içe dua ederken, sizde şaşırmayın, cerrahlığında %60 mı bence dua, ayağımda serum 5.saati bitirirken kapının önünden bir ses geldi hiçbirimizin anlamadığı garip bir çarpma sesini duymazdan gelip kafa lambamı tekrar önüme indirip çevre dokulara zarar vermeden tam önümde duran kurşunu yavaşça çıkarmaya başladım, saniyelik hareketlerle aldığım bu aksiyon sırasında nefesimi tuttuğumu söylememe gerek yok ,sanırım 1 dakikanın sonunda kurşunu çıkarmış ana ekran kamerasından kanama var mı diye beklemeye başlamıştım. En uzun 15 saniye nefesimi vermemle 1,5 dakikanın sonuna yaklaşmıştım. Aa Aa ben iyi dalarım, nefesimi iyi tutarım bunu da ekliyim bir rekor değil ama 3,5 dakikam vardır ne zamandır kendimi denmemiştim bak bunu unutmayım derken Ergin;

 

''Hocam kanama yok'' diye gülen gözleriyle bana baktı, kemiği yerine yerleştirirken yine ameliyathanenin önünden garip bir ses geldi Ergin'e döndüm ve ''yakışıklı kapatmak ister misin?'' dedim. Ergin evet diye çocukça sevinirken ''hocam çıkmayın dışarı belli ki dışarısı karışık polis desteği istesin güvenlik öyle çıkalım''

 

'' Hastayı kapatalım ergin yoğun bakıma alalım ekstra bir durum olursa bana verin hepinizin eline sağlık arkadaşlar mükemmel işti.''

 

Ameliyathaneden çıkarken aklıma 3 saat sonra tekrar bir ameliyata gireceğim geldi. Harika. ameliyathaneden kafamı çıkarmadan Ergine dönüp;

 

''Doktor Soner'i diğer ameliyatımdan sonra yanıma gönder ''dediğimde o an orda olan herkesin her şeyden haberi olduğu anlamıştım. çıktığımda ilk iş elimdeki eldivenleri atmış, elim boneme giderken tam yüzümün ortasına nişan almış silahla yüz yüze geldim. Yalnız silahı çok iyiymiş, ellerimi cebime koyarak suratına bakmaya devam ettiğimde o anlar başladı, anlar bitti, bütün pencerelerin önünde bekleyen o kız çocuğu namlunun ucuna geri geldi, mevsimleri gömdüm, çalmayan telefonlarda yıllarca bekledim, annem geldi, annem bitti, Bir kez daha uzaktan bahçede göresim geldi, toprak çektim ciğerlerime, toprak bitti, gözyaşım geliyordu geri gönderdim. Karşımdaki eli silahlı ahmak şuan aklımdan neler geçtiğini bilse o silahı bana tutmakta ne kadar hata yaptığını anlardı hemen sağ tarafımda bulunan serum askısına saniyelik göz gezdirip ellerimi havaya kaldırdım.

 

''beyefendi'' dedim, korku dolu gözlerle ''ameliyathane kapısında eliniz silahta ne işiniz var Allah aşkına beni çok korkutuyorsunuz?''

 

'' O piç kurusu yaşıyor mu?''

 

''Aa babamın olmadığını nerden biliyorsunuz ağlayayım mı şimdi size? babamı nasıl kaybettiğimi anlatmamı ister misiniz utanırsınız belki?''

 

''Ne diyorsun lan sen kafanı patlatacağım şimdi, kadınsın diye dimi bu güvenin kendine''

 

''Aksine şuan çok korkuyorum, indir silahını da konuşalım''

 

''Önce senin, sonra içerdekilerin, henüz ölmediyse o Ali'nin de kafasına sıkar...''

 

 

''Lafını balla kesiyorum ama kafa olmaz yalnız'' dedim dalga geçer gibi.

 

''Neden?'' dedi ve artık şaşırdığı yere gelmişti.

 

''Adamın kafası sağlam, aynı yolu 2 kez yürümeye gerek var mı ?''

 

''Anlamadım''

 

''Anlamazsın tabi salak, adamı kafasından vurmuşsun zaten .''

 

''Ölmedi dimi o şerefsizin kanı ?''

 

''B pozitif kanı ve hayır ölmedi ben kurtardım yine vurursan yine kurtarırım o yüzden çık git buradan''

 

'' Bende önce seni öldürmekle başlarım, sonrada içerdeki herkesi öldürürüm'' dediğinde aklıma Ergin, Aslı, diğer arkadaşlarım ve en sonunda çocuk Ali geldi, 21 yaşındaki bir çocuk vurulmuştu. adını da şerefsizin kanı koymuşlardı, son hamlede dişlerimi sıkıp ne olduğunu anlamadan daha önce köşede gözüme kestirdiğim serum askını elime almamla var gücümle adamın elindeki silaha vurdum, silah yere düştü. İkimizde aynı anda yere baktık neye bakıyorsam sanki elime alabileceğim, alabilir miyim acaba? bu kadar yıl sonra hiç denemedim, bence alamam almamalıyım zaten, adamın üstüme hamle yapmasıyla bileğini iç tarafa büküp onu üstümden attım. Yerde debelenirken, ayağımı burnuna geçirip iyice kendinden geçmesini sağladım, o sırada beklemedik bir şey oldu, bonemi kafamdan çıkardığım sırada üstündeki yedek silahını bacaklarımın arasına sıkıştırdığım aradan yüzüme tutmuştu. ''Siktir'' dedim içimden siktir, amına koyayım ya yedek silah taşıyorsun tabi ki taşıyorsun 10 sene sonra içimden de olsa ilk defa küfür etmiştim, garip ama rahatlatıcı bir histi.

 

''Bak beni öldürürsen burnunu kim düzeltecek öyle mi kalacaksın?''

 

'' Senin hayatını sikeceğim doktor'' diye bir eli burnunda, dişlerinin arasından tıslarken dar koridoru çınlatan ''lannnnn'' diye bir ses duyuldu.'' lan siz bittiniz, siz kendinizi gömdünüz haberiniz yok, indir lan silahı kadına silah çekmek ne zamandır adamlık, doktor rehin almak ne zamandır adamlık?'' kim olduğunu bilmediğim adama yüzümü çevirip ''Aa bunu dert etme burası Türkiye biz alışkınız' 'dedim elimle de boşver işareti yaparak her ikisinin de şokta olduğunu varsayarak yerde yatan dangalağın elindeki silahı bir tekmeyle savurup üstüne çöküp, kafa atmamla sersemletip, elimin tam altında ki boğazına çöktüm. Boğazına o kadar çok hızlı çöktüm ki, gemiler geldi, gemiler gitti, Capoya veda ettim, kurşun sesi duydum, kulağımı kapattım, Lorenzo ah etti, bu isimlerin bana nasıl bir acı ve nasıl bir güzellik kattığını kimse bilmedi, isimleri anmadım, isimleri unuttum, önümden denizler geçti, limanlara uğradım, dağıldım, parçalandım, elimin altındaki nefesin yitmesine 15 saniye varken kulağımdaki bir ses ''DUR' 'diyordu,'' âlâ '' lütfen dur bak bana, bana bana bak daha fazla geliyorlar dur, yaptıktan sonra çok pişman olacaksın dur, sen doktorsun can verirsin can almazsın dur, ah be doktor nasıl bir güç var sende'' dediğinde adamın boğazından ellerimi çekip karşımda duran siluete baktım.'' Delici mavi gözleri, az biraz güneş görse sarıya dönecek kumral saçları, dudaklarının arasından dökülen ismimle kendime geldim. '' âlâ diyordu âlâ kendine gel bak çok kalabalıklar lütfen bana bak dediğinde nefes alıp almadığından bir bakışla emin olduğum adamın üstünden kalmak isterken beni kendime getirmek için tuttuğu çenemdeki ellerine kaydı gözüm, dirseklerinden ellerimi kurtararak omzuna koydum beni yeter ki buradan kaldırsın diye. O sırada güçsüz olduğum anlar geldi aklıma gözlerimden yaş diye akan kanlar. Bir nöbet ne kadar cinayet mahalline dönmüşse o kadar dönmüştü. Ameliyathane kapısı açıldı, ameliyathane kapısı kapandı o gözlerden kendimi kurtarmanın mümkün olan her yolunu denerken Ergin seslendi ''hocam, hocam ne oluyor burada iyimisiniz ,yaralandınız mı ,bacağınız, bacağınız kanıyor hocam'' 1 saniyelik bir tokat yemiştim bacağınız kanıyor dediğinde benim hiç bir yerim kanayamazdı, kanamamalıydı 16 yıl önce bir söz verdim kendime, kendi isteğim dışında kimse kanımı dökemeyecekti, onlar şimdi bitmişti.'' Ergin, dedim ellerimin altındaki omuzlardan, ooo mükemmel geniş omuzlardan (he ala flört etmenin sırası çünkü) şuan içeri de sorun var mı?'' '' yok hocam her şey stabil'' '' ameliyathanenin kapısını kapat, kilitle. içeriye sana seslenene kadar kimseye kapıyı açma. Anladın mı?''

 

''Annem geldi, annem gitti, annemle geçmişe doğru uzun bir yolculuğa çıkıp her şeyden kurtulma içgüdüsü yerleşti içime, her şeyden kurtulmaya ihtiyacım vardı, bu günü bir türlü hazmedemiyordum, iğdiş ediliyordum, çilek kokusu duydum, yatağın altına girdim, tokat sesi duydum,kaltak dedi nankör kaltak,kulağımı kapattım, annem seslendi, adımı söyledi, çilek kızım dedi. Çilek.

 

Ergin gözlerini ayırmadan geri geri ameliyathane koşarken hemen arkamda duran adama döndüm.

 

'' sen kimsin? 'dediğimde dışarıdan yükselen silah sesleri dehşete düşmeme sebep oldu. ''hastane lan burası hayvan herifler'' dedim. ''Bak âLâ ''

 

''ya sen kimsin sen, ne alaka bir bırak kolumu, '' diye kapıya adımımı attığımda önüme geçti,

 

''Dışarı çıkamazsın âLâ, lütfen benim zor kullanmak zorunda bırakma'' demesiyle kolumu tuttuğu elini arkasında birleştirerek tek hamlede önüme aldığım adama ''sen kimsin?'' diye hareketime tezat bir sakinlikle tekrar sordum.

 

''Tamam o kıracağın kolum birazdan lazım olacak bize bırak baştan başlayalım, Barın ben âLâ, ''Ali Alpmanlı, içeride hayatını kurtardığın, Ali Alpmanlı'nın abisiyim. '' Adımı nerden biliyorsun?'' dedim '' uçakta araştırdım ameliyata girecek kişiyi'' derken kolunu biraz daha bükmemle anlındaki damar ortaya çıkmıştı acısını saklıyordu. Doktor, doktordur , Cerrahta, cerrah araştırmak nedir? buna içimden sinirlenmiştim ona belli etmemiştim ki ağzını açtı.

 

''Bak dışarıda çatışma var, birazdan hallolur ama seni ve ekibini ve kardeşimi hayatta tutmam lazım'' demesiyle, koridor kapısı açılmış üstümüze gelen adım seslerinin yaklaşmasını duyarken ''Korkma tamam mı âLâ? seni buradan çıkaracağım'' dedi.

 

Yüzüme kondurduğum alaycı gülümsemeyi saklama gereği görmeden,

 

'' Barın bey, dedim,

 

'' Bana umut vermeyin varsa silah verin''

 

 

 

 

 

01/02/2026

 

''Belki bitik durumdasın, işler değişmiştir, yanından asla ayrılmayacağım diyenler gitmiştir. Tıpkı benim gibi. Olsun takılma buna, ben zaten ömürlük hiç bir şeye inanmam, Birileri gider, hatta birileri seni, benim gibi terk eder. Dünyayı kontrol edemezsin Barın. Allah her zaman daha doğrusunu bilir, bilmek zorunda. Dengeler değişir, birileri gelir. Sen yanında yürüyenlerle devam et, avucunun içindeki elleri bırakma artık ve uçurumlardan vazgeç bazen güçlü adamlarda vazgeçer tıpkı benim geçtiğim gibi.''

 

 

 

 

 

01/02/2026

 

 

 

''Mesela sarhoş olduğunda gecenin kör karanlığında ara beni, en güçsüz, en yıkılan halinde aklına ben geleyim, güç al benden tekrar ayağa kalk. Güç al benden, beni sömür, beni manipüle et, tekrar koş aldığın bu güçle. Sabaha karşı kabuslar yatağın altına saklanmanı söylediğinde beni ara ve Galia seni bulana kadar sadece sana sarılmak için koşarak kapına geleceğim. Biz bu dünyadan son kez birbirini öpmeden ve bir daha hiç kavuşmadan gidenlerden olmayacağız kapına geldiğimde sana bu cümleyi söylediğimde yatağın altından çık bana sarıl ve kirpiklerimden öp''

Loading...
0%