@ceyss.nur
|
İyi okumalarr.
***
Alarmın sesiyle gözlerimi açtım. Haftasonu dahi olsa erken kalkmayı sevdiğim için alarmı hiç kapatmıyorum. Yatakta doğrulduğumda gözlerimi ovuşturdum. Ayağa kalktım ve lavaboya geçtim. Elimi yüzümü yıkadığımda odama geri döndüm. Biraz paragraf çözerek güne başladım. Bugün kızlarla buluşacağımız için zaten gün boyu soru çözemem. Aylardır gece gündüz demeden YKS çalışıyorum. Biraz kafam dağılsın istedim bugün. Az kaldı zaten.
Paragraf çözmeyi bitirdiğimde mutfağa geçtim. Yengem uyanmış, kahvaltı hazırlıyordu. "Günaydın." diyerek onu yanağından öptüm. "Günaydın güzelim." dedi yengem. "Neden beni çağırmadın? Uyanmıştım ben." diye sordum. "Ders çalışıyorsundur diye düşündüm. Haksız mıyım?" dediğinde güldü. Haksız değildi. Beni tanıyordu.Ben de gülümsedim ve ona yardım etmeye başladım. Bir süre sonra sabah neşemiz yerine gelsin diye elime ses bombamı aldım ve İzmir Marşı açtım. Ben bağırarak eşlik ederken yengem de benimle beraber söylüyordu.
"İzmir'in dağlarında çiçekler açar, İzmir'in dağlarında çiçekler açar. Altın güneş orda sırmalar saçar, Altın güneş orda sırmalar saçar."
Omzumda bir el hissettiğimde sağa döndüm. Abim bize eşlik etmeye başlamıştı. Ben de elimi onun beline attım.
"Bozulmuş düşmanlar yel gibi kaçar, Bozulmuş düşmanlar yel gibi kaçar."
Mutfağın kapısından içeri Ece girdi. En sevdiği kısımları o da söyledi bağırarak.
"Yaşa, Mustafa Kemal Paşa yaşa Adın yazılacak mücevher taşa. Yaşa, Mustafa Kemal Paşa yaşa Adın yazılacak mücevher taşa."
Marş bittiğinde kendimizi alkışladık. Abim "Tomris Hatun, bu sabah neşemizi neye borçluyuz? " diye sordu. Ben de "Kızlarla dışarda buluşacağız aylar sonra. Ondandır." dedim. Öyle olsun bakalım, der gibi kafasını salladı abim. Ben de uzatmak istemediğim için sustum. Beraber kahvaltımızı yapıp bulaşıkları yıkadık. Ben de hazırlanmak için odama geçtim.
Üzerime mavi bir tişört giydim. Altıma da siyah bol paça bir kot pantolon. Çok abartılı olmayan bir makyaj yaptıktan sonra parfüm sıktım ve odamdan çıktım. Salona geçtiğimde Ece'yi ağlarken buldum. Yengem de onu sakinleştirmeye çalışıyordu. "Annecim, halan orada sadece oturacak. Başka bir şey yapmayacak. Biz seninle daha çok eğleniriz." dedi yengem. Normalde bu tarz sebepler için ağlayan çocuklardan nefret ederim ama insan kendi yakını olunca kıyamıyor. Yanına gittim ve önünde diz çöktüm. "Halacım, annen doğruyu söylüyor.Ben sadece oturacağım. Başka bir şey yok. Biz seninle yarın lunaparka gidelim olur mu? Hem baban da burada. Hep beraber oluruz. Dondurma yeriz. Nasıl olur?" Ece gözyaşlarını sildi ve olur anlamında kafasını salladı. Ben de yanağından öpüp ayağa kalktım.
"Seni ben bırakıyım." dedi abim. Çantamı aldım ve çıktık. Lojmanın kapısında nöbet tutan askerlere korna çalarak selam verdik. Onlar da bir baş selamıyla kapıları açtılar. Çarşıya vardığımızda abime kafeyi gösterdim ve arabadan indim. "Dikkat edin. Bir şey olursa arayın." diye bağırdı abim. Beni her yerde rezil etmeye bayılıyor kendileri. Ters bakışlar attım ve gitti. Kafeye girdim ve etrafa göz gezdirdim. Arya oturmuş bizi bekliyordu. Ortaokuldan beri en erken gelen hep o olurdu. Beni gördü ve ayağa kalktı. Aynı lisedeyiz ama dışarda buluşunca bir başka oluyor. Sarıldık. "Hoşgeldin." dedi. "Hoşbuldum. Biraz daha bizi beklersen ağaç olacaksın. Ortaokuldan beri bizi bekliyorsun." diyip güldüm. Ters bir bakış attı ve oturduk. "Hep söylediğiniz saatte gelseniz çok iyi olacak. Neyse diğerleri gelsin de ortaokuldaki mezuniyetimizle alakalı dedikodu öğrendim." dedi heyecanla Arya. Beraber havadan sudan konuşarak kızları beklemeye başladık.
Kafeden içeri kızlar girdi. Ayağa kalktık, sarıldık. Siparişleri verdik ve Arya anlatmaya başladı. "Herkes ortaokuldaki mezuniyeti hatırlıyor değil mi? " dedi. Hepimiz onayladık. "O mezuniyette herkes giydiklerimize laf etmiş. Özellikle de bize Tomris. Demişler ki; bizden gördüler." Birbirimize baktık ve güldük. Onların ne giyeceklerini bile bilmiyorduk. Ayrıca elbiselerimizin gram alakası yoktu. Şu an böyle şeyler çok çocuksu geliyor. Biz böyle konuşurken kahvelerimizi içtik , tatlıları yedik ve çarşıda gezmeye başladık.
"Kanka sana şunu alayım mı?" diye hayatımda gördüğüm en çirkin eteği gösterdi bana Selin. Yüzümü buruşturdum ve "Eylül' e yakışır." dedim. Eylül bana ters ters baktı. "Iyyy. Zevksiz." dedi. Güldüm ve saçını dağıttım. Arya, "Senin Ömer napıyor?" dedi. Eylül salakça sırıttı ve "Beni kıskanıyor salak. Hem de kuzenimden." dedi. Selin garip bir şiveyle "Qanka bu ne yapıyır?" dedi. Hepimiz güldük. Biz böyle gezerken akşam olmuştu bile. Abimi aradım ve bizi almaya geldi. "Nasıl geçti gününüz?" diye sordu. "İyiydi Emre abi." diye cevap verdi Selin. Kızları eve bıraktık ve biz de eve geçtik. Yengem toplantıda olduğu için abim akşam yemeğini abim yaptı. Ben de odama geçtim ve dinlendim.
Biraz dinlendikten sonra matematik çözmeye başladım. Odamın kapısı tıkladığında "Gel." dedim. Abim kapıyı açtı ve "Yemek hazır. " dedi. "Geliyorum." Masadan kalkıp yemek masasına geçtim. Yengemin toplantısı yeni bitmişti. "Tomris, nasıl geçti günün? Kafan dağıldı mı?" dedi. "İyiydi yengem. Senin toplantı nasıldı?" diye sordum. "Aman. Bizim patron yine triplere girdi. Neymiş, bana şirkette ihtiyacı varmış. Böyle olmuyormuş." dedi. Abim "Defolsun ordan. Ama sen istersen şirkete gidebilirsin hayatım." dedi gülerek. Yengem de ona bir bakış attıktan sonra yemeğimize devam ettik. Abim diye demiyorum ama yemekleri çok güzeldir. Yengem "Eline sağlık,canım kocam." dediğinde gözlerimi devirdim. "Hiç güzel olmamış, seni üzmemek için öyle diyor." dedim. Abim gözlerini devirdi. Daha doğrusu devirmeye çalıştı, beceremedi. "Neden yiyorsun o zaman? Kilo alacaksın." dedi. Yüzüm düştü ve karnıma baktım. Almış mıydım cidden? Abim bozulduğumu görünce güldü ve "Şaka şaka." dedi. Ece yemek yemeye daldığı için bizi duymuyor gibiydi.
Yemek bittikten sonra bulaşıkları yıkadık ve ben fizik çözmek için odama geçtim. Gerçekten bunaldım. Az kaldı kendimi boğacağım. Fizik yapamıyorum bir türlü. Moralim çok bozuldu. 9'dan beri ne kadar uğraşırsam uğraşayım olmuyor. Ciddi ciddi oturup ağlamaya başladım. Hıçkırıklarım bitmiyordu. Kapım açıldı ve abim içeri girdi. O alışmıştı artık. Kapıyı kapattı önüme diz çöktü. "Canım, benim güzel kızım. Neden ağlıyorsun?" dediğinde daha çok ağlamaya başladım. Küçüklüğümden beri hep nazımı çekmişti. Çok naz yapmam normalde ama bir tek ona böyleyim. Tek ailem oydu çünkü. Hâlâ öyle ama artık yengem ve bir yeğenim de var. Kitabıma baktı ve neden ağladığımı anladı. "Tomris'im, hiçbir şey senden önemli değil. Bir insan her şeyde mükemmel olamaz. Değer mi bu gözyaşlarına? Asla değmez. Sen yeter ki iyi ol. Stres yapma. Fizik yapamıyorum diye üzülme. Ben senin her zaman arkandayım. Her kararında yanındayım. Seni en iyi ben bilirim. Sen her zorluğun altından kalkmayı bilirsin. Adının hakkını veriyorsun o sert bakışlarınla. Sen elinden gelenin en iyisini yapıyorsun aylardır. Gece 3'lere kadar çalıştığını bilirim ben senin. Asla üzme kendini. Unutma, ben her zaman yanındayım abicim. Her zaman. Seni çok seviyorum, güzel kızım benim." Abim benim bu hayattaki her şeyim. Onun bu sözleri beni daha çok duygulandırsa da gözyaşlarımı sildim ve ona sarıldım. Titreyen bir sesle "Seni çok seviyorum. İyi ki benim abimsin." dedim. Daha sonra ayağa kalktım ve "Bugün bir sakıncası yoksa beraber uyuyalım mı? Eski günlerdeki gibi. " dedim. Güldü ve ışığı kapatarak yatağa yattı. Ben de onun yanına. Başımı göğsüne yasladım. Saçlarımı okşayarak öptü. Daha sıkı sarıldım. Gözlerim yavaşça kapandı. En son "Yarından sonraki gün, Kara Harp Okulu ziyarete gelecek. Onlarla yemek yiyeceğiz. Ben sorumlu olduğum için aileler de davetli. Siz de gelin." dediğini duydum. Anlaşılmayan bir şeyler mırıldandım ve tamamen uyudum.
*** Merhabaa. Şunu söylemek istiyorum. Ben ilerleyen bölümlerde Kara Harp Okulu ve askerlikle ilgili şeyler yazacağım. Ne kadar doğru bilemem. Araştırsam da çok uzun sürer. O yüzden kendi kafama göre yazacağım her şeyi. Doğruluk payı yok yani. Umarım güzel olmuştur. ❣️✨ |
0% |