@ceyss.nur
|
Selammm. Daha önce söylediklerimi tekrar söylemek istiyorum. Ben askerler hakkında yazdıklarımın ne kadar doğru, ne kadar yanlış bilmiyorum. Araştırmaya kalksam çok uzun sürer. O yüzden kafama göre yazmaya karar verdim. Söylediklerimi dikkate alarak okursanız sevinirim. İyi okumalarr.
***
Okulun koridorunda yürürken Arya'nın bana doğru koştuğunu gördüm. Yanıma gelince "Ne oldu?" diye sordum. "Matematik hocası bana taktı. Herkese gözü kapalı bir şekilde 80 verirken, kadın bana 55 vermiş. Ben 3 sayfa yazı yazdım o ödev için. Diğerleri uğraşmamış bile." dedi kızgın bir ses tonuyla. Buna mı takmıştı gerçekten? "Sen iyi misin? Buna mı taktın? Bırak, ne yapıyorsa yapsın. Önemli olan diğer sınav." diye moral vermeye çalıştım. Gözlerini devirdi ve "Ne bileyim ya, moralim bozuldu işte." dedi. Biraz dolaştık ve zil çalınca sınıfa geçtik. Son ders olduğu için kimse umursamıyordu.
Ders bittikten sonra eve gitmek için dışarı çıktık. O sırada abimi gördüm. "Niye geldin sen? Ben servisle gelecektim." dedim. Abim "Bugün ben alayım dedim. Uzun zaman oldu. Hem kardeşimi alamaz mıyım?" dedi. İyi bari, der gibi kafamı salladım. Tam arabaya binecekken, ağaçların arasından bizi izleyen birini gördüm. Bu adamı daha önce de görmüştüm sanki. Tam abime gösterecekken oradan kayboldu. Hatırladım, ben bu adamı abim Kara Harp Okulu'ndan mezun olurken de gördüm. Kendi ortaokul mezuniyetimde de. Amacı neydi?Küçüklüğümden beri abim yüzünden tehditler alıyordum zaten ama daha önce hiç bu adamla alakalı bir şeyler duymadım. Ben yanlış anlıyorum desem, diyemem çünkü tesadüf olamaz bu kadar. Abimin "TOMRİS! Sana sesleniyorum iki saattir. Bin artık gidelim. Daldın gittin ya." diye bağırdığını duydum. "Çok pardon." deyip bindim arabaya. "Ne oldu az önce?" diye sordu abim. "Bir şey olmadı, bir hocanın dediği şeylere takıldım. Önemli değil." dedim. Abime bunu söylemedim çünkü zaten yeteri kadar endişe ediyordu bizim için.
Eve gelir gelmez, üstümü değiştirdim ve hazırlanmaya başladım. Aynı zamanda yengemin de makyajını yapıyordum. O da biliyor aslında ama özel günlerde bana yaptırır. Ona güzel bir makyaj yaptıktan sonra kendime geçtim. Yengem uzun bir elbise giymişti. Ben ise ne çok uzun ne de çok kısa bir elbise giydim. Mavi elbisemin kollarını düzelttikten sonra makyajıma başladım. Önce kapatıcı sürdüm. Sonra ise far, allık, ruj falan. Abim üniformalarını giymişti. Şimdi fark ediyorum ki, yengem abime uysun diye yeşil bir elbise giymişti. Ece ise bembeyaz elbisesiyle onların etrafında dönüp elbisesi ile oynuyordu. "Beyza'm, çok güzelsin. Bunu daha önce söylemiş miydim?" dedi abim. Yengem gülerek "Defalarca hem de." dedi. Bana da onları izlemek düştü. "Eee, hadi gidelim artık. Hazırım ben." dedi Ece. O böyle deyince çantalarımızı aldık, yengemle ben topuklularımızı giydik ve dışarı çıktık. Abim arabayı evin önüne getirince de bindik. Arkamızdan da Selim abiler geliyordu. Selim abi de görevli olduğu için onun ailesi de geliyordu.
Askeriyeye geldiğimizde bizi direkt yemek yenecek yere götürdü abim. Kendisi de ortadan kayboldu. "Babam nerede? O niye gitti?" diye sordu Ece. "Annecim, babanın işi var. Gelir birazdan." dedi yengem. Oturduğumuz masada 'ÖZDEMİR AİLESİ' yazıyordu. Yanımızda da Selma ablalar vardı. "Ben lavaboya gidiyorum." diyerek yerimden kalktım. Elime çantamı aldım ve yemek yiyeceğimiz yerden çıktım. Upuzun bir koridor vardı ve hiç bir şey yazmıyordu. Ben de yürümeye başladım. Koridor bittiğinde sağ tarafa döndüm ve orada Kara Harp Okulu öğrencilerini gördüm. Onlar da üniformalarını giymişlerdi. Galiba son sınıflar, hepsi büyük duruyor. Aralarından biri dönüp bana baktı. Boyu uzundu. Gözleri yemyeşildi. Keskin bakışları, onu daha da sert görünümlü yapıyordu. Yanıma yaklaştı ve "Birini mi arıyorsunuz? Ben yardımcı olayım." dedi. Sesi de en az yüzü kadar sertti. "Ben lavaboyu arıyordum da. Bulamadım." diye zorlukla konuştum. "Buradan düz ilerleyip sonra sola döneceksiniz. En yakın orada var." dedi. Gülümsedim ve "Çok teşekkürler. Yanlış anlamazsanız bir şey soracağım. Adınız nedir?" dedim ve söylediklerim için anında pişman oldum. Ben ne yaptım? Ya abim duyarsa? O zaman ne diyecektim? Önce şaşırdı , sonra gülümsedi ve "Metehan ben. Metehan Turan. Sen kimsin?" dedi. Kesin kızarmıştım. Zaten allık da sürdüm, tam oldu yani. Ben de güldüm ve "Tomris ben. Emre Özdemir'in kardeşiyim." dedim. O sırada korktuğum başıma geldi. "Tomris? Ne işin var burada?" diye sordu abim. Ona döndüm ve "Ben lavaboya gidiyorum abi." dedim zorla da olsa gülerek. "Metehan da mı senle gelecek?" diye sordu tekrar. "Yok abi. Ben sadece nerede olduğunu sordum. Uzun zamandır gelmiyorum biliyorsun, unutmuşum." dedim. Abim tek kaşını kaldırdı ve Metehan'a döndü. Ben de "Teşekkürler tekrardan." diyip gülümsedim Metehan'a. Kafasını salladı ve ben de yürümeye başladım. Lavaboya geçince kalbimin çok hızlı attığını fark ettim. Elimi kalbimin üstüne koydum ve sakinleşmeye çalıştım. Sakinleşince lavaboya girip işlerimi hallettim ve çıktım. Elimi yıkayıp makyajımın üstünden geçtim ve döndüm.
Masaya geçtiğimde yengem bana doğru eğilip kısık sesle, "Kız ne oldu kızarmışsın. Abin de değişikti. Neler oldu çabuk anlat." dedi. Etrafıma bakındım, yakınlarda kimse olmadığını görünce anlatmaya başladım. "Yengem, ben şimdi gittim. Lavaboyu aramaya başladım ama bulamadım. Sonra sağa döndüğümde Kara Harp Okulu öğrencilerini gördüm... " diyerek anlattım sonuna kadar. Yengem bazen güldü, bazen kaşlarını kaldırdı. En sonunda ben anlatmayı bitirince, "Tomris, yanlış anlama ama sen sanki hoşlanmışsın." dedi. Ne yalan söyleyeyim şaşırmadım. "Yani, bilmiyorum. Çok garip hissettim kendimi. Daha önce böyle heyecanlanmamıştım. Adını soyadını da biliyorum. İnstagram'dan istek atarım ben." dedim garip bir gülümsemeyle. Yengem de güldü ve bakışları kapıya döndü. Abim önde, öğrenciler arkada içeri girdiler. Son derece heybetli duruyorlardı. Gözlerim hemen Metehan'ı buldu. O da bana bakıyordu. Yengem beni dürttü ve "Gördüm, abinin arkasında yürüyen." dedi. Evet, abimin tam arkasında yürüyordu. Öğrenciler de masalara yerleştiklerinde, Metehan benimle göz göze gelebileceği bir yer tercih etmişti. Umarım abim fark etmez. Biz bakışırken abimin "Biraz daha bakışırsanız, o karşıdakinin gözü yerinde olmaz artık." dediğini duydum. "Abi, ne ara geldin sen? En son oradaydın. Ayrıca ben onunla bakışmıyorum. Pencereden dışarı bakıyorum. Hem bakışsam da sanane, kaç yaşına geldim ben." dedim bir solukta. Abim sınırlı gözlerini bana dikti. "Yine kendini haklı çıkarmak için çok konuşuyorsun. Evde konuşacağız bunları. Birazdan Tuğgeneral gelecek. Son bir kontrol yapmalıyım." diye söylenip gitti. Selma ablaya baktığımda bizi dinlediğini gördüm. Kesin yarına kalmaz, bütün lojman bizi konuşur.
Elime telefonumu aldım ve İnstagram'a girdim. Takip isteklerine baktığımda resmen şok geçirdim. "metehanturan" adlı kullanıcı beni takip etmek istiyordu. Başımı kaldırıp ona baktığımda onun da telefona baktığını gördüm. Kafasını kaldırıp telefonumu işaret etti. Onun takip isteğini kabul edip ben de ona istek attım. Anında kabul etti. Ben de onun hesabında gezmeye başladım. Birkaç tane kendi fotoğrafı, birkaç tane de ailesiyle fotoğrafı vardı. Dikkatimi çeken başka bir şey oldu. Birçok Atatürk ve Anıtkabir fotoğrafı vardı hesabında. Ayrıca Türk Devletleri'nin bayraklarını da odasına asmıştı. Anlaşılan benim gibi koyu Türkçü'ydü. Bu durum hoşuma gitti.
Ben onun hesabında gezinirken herkes bir anda ayağa kalktı ve esas duruşa geçti. Ben de ayağa kalktım. Biz sadece ayakta dururken, öğrenciler asker selamı verdi. Tuğgeneral, bize başselamı verdikten sonra öğrencilerin yanına gitti. Otur emrini verdikten sonra herkes oturdu. Abim, Tuğgeneral'in arkasından geziyordu. Yanında da Selim abi vardı. Yemek servisi başlayınca Tuğgeneral konuşmaya başladı. "Hepiniz hoşgeldiniz. Sizleri ağırlamaktan gurur duyuyorum. Bu yemeği organize eden ve öğrencilerimize yardım etmekten asla bıkmayan Üsteğmen Özdemir'e teşekkür ediyorum. Sizler, bu ülkenin geleceğisiniz. Atalarımızın emaneti olan bu vatanı, biz kimselere bırakmadık. Sizler de bırakmayacaksınız. Afiyet olsun." Öğrencilerden "Sağol." sesi yükseldi.
Yemeklerimizi yerken, arada göz göze geliyorduk. Yemekler yendiğinde, gereksiz olan masalar toplandı ve ortada boşluk bırakıldı. Ben ne olacağını çözmeye çalışırken, zeybek müziği çaldı. Öğrenciler, Tuğgeneral'in karşısında hazır bir vaziyette beklediler. Sonra aynı anda kollarını kaldırıp oynamaya başladılar. En önde Metehan vardı. Etrafında dönerken bana bakıyordu. Kısa da olsa göz teması kuruyorduk. Biz onları izlerken, Ece "Anne, çok güzeller!" diye bağırdı. İlk defa bu kadar çok katılıyorum. Öğrenciler son nakarata geldiklerinde arkalarını dönüp yürüdüler ve bir noktada durdular. Kollarını açtılar ve "Hey, hey, hey!" diye bağırarak önlerine dönüp koştular, bayrağımızın önünde diz çöktüler. Zeybek bittiğinde biz de, diğer davetliler gibi alkışlamaya başladık. Büyük bir alkış tufanı koptu. Tuğgeneral de onları alkışlıyordu. Öğrenciler son bir selam verip, çıktılar.
Artık gece olduğunda burada ne Tuğgeneral ne de öğrenciler kalmıştı. Biz de eve gitmek için kalktık. Ece ile Arda'nın vedalaşması biraz uzun sürse de sonunda eve gelebilmiştik. Odama geçtim, duş aldım ve herkese "İyi geceler." diyip uyudum. Çok güzel bir gün olmuştu. Uyumadan önce aklıma bahçede gördüğüm adam gelse bile...
***
Evettt, yeni bölüm. Umarım beğenmişsinizdir. Oy vermeyi unutmayın lütfenn🤍✨
|
0% |