@ceyss.nur
|
Yeni bölümmm🥳 Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınn. İyi okumalarrr💖
***** Neredeyse sabahın ilk ışıklarıyla yengem beni sıcacık yatağımdan ayırdığı için şu an uyku adına ölüyorum. Bu kadın normal zamanda hayatımda gördüğüm en sakin insanlardan biri ama şu an misafir geleceği için panikten gözü dönmüş durumda. Sabahtan beri, dün temizlik yapmış olmamıza rağmen, bana toz aldırıyor. Kendisi mutfaktan çıkabilmiş değil. Poğaçalar, kısırlar, kekler, börekler...
Mutfağa geçip "Yenge sence bunlar yeterli değil mi?" diye sordum. Bana ters bir bakış atıp göz devirerek önüne döndü ve 2 çeşit poğaçasını yapmaya devam etti. "Abimi çağırayım da gelsin eve." dedim. Yengem "Ne alaka?" diye sordu. "Gelsin de artanları askeriyeye götürsün. Bunlarla bırak misafirleri doyurmayı, bir orduyu doyurursun." dedim. Yengem eline terliğini aldı ve beni hedefledi. Fırlattığı anda çekilmeseydim, kafam çok acıyacaktı. "Sus kız! Sen ne anlarsın?! O Fatoş'un ağzına laf veremem ben. Görsün bakalım misafir nasıl ağırlanır. Altınlarımı da takacağım. Tam yeni gelin olacağım." dedi garip bir hırsla. Kaşlarımı çatıp "Aaa, iyice hırslanmışsın sen!" diye söylendim. "Bak, geliyor ikinci terlik." dedi yengem parmağını sallayarak. Of çekerek salona döndüm. "Üstünü değiştirip odanın kapısını kilitle." diye bağırdı içeriden yengem. Daha önce geldiklerinde hiç çekinmeden odama girip her yeri batırmışlardı. Ben o saatlerde okuldaydım ve yengem de misafirlerle ilgilendiği için fark etmemişti. Ne demişler, sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer. Odama geçtim ve üstümü değiştirdim. Sonra da kilitleyip çıktım.
Benimle beraber yengem de odasından çıktı ve kapıyı kilitledi. Söylediği gibi çok şık hazırlanmıştı. Hafif makyaj bile yapmıştı. Koluna taktığı altınları gözüme sokmak ister gibi salladı. Eline taktığı yüzükleri göstermek için de elini saçına attı. Gülümsedim ve "Aynı performansı misafirlerin yanında da bekliyorum." dedim. Yengem de güldü ve Ece'yi almam için beni Selma ablalara gönderdi. Ece'yi alıp geri döndüm. Yengemle birlikte güzelce onu da hazırladık. Ben saçlarını örerken yengem de kıyafetlerini seçti. En son hepimiz hazır olduğumuzda beraber fotoğraf çekildik ve görmeyeceğini bile bile abime attım. Mesajım tek tikte kalmıştı.
Yaklaşık yarım saat sonra misafirler gelmeye başladı. Her zamanki gibi ilk Selma abla ve Arda geldi. Onlar içeri geçtiğinde tekrar zil çaldı ve Şengül ablayla Fatoş abla geldi. Yengemle onları karşılarken bakıştık. Fatoş abla yengemin altınlarını görünce burnunu kıvırdı ve yapay bir gülümsemeyle selamlaştılar. Şengül abla ise her zamanki gibi bütün enerjisini toplayıp gelmişti. Yavaş yavaş bütün misafirler geldiğinde ben, yengem ve Selma abla mutfağa geçtik. Servis tabaklarına hazırladığımız şeylerden koyarken bir yandan da sessiz bir şekilde dedikodu yapıyorlardı. Çayları doldurduktan sonra elime tepsiyi alıp içeri gittim. Leyla abla "Elimizde büyüdün be Tomris. Kocaman kız olmuşsun." dedi gururla. "Öyle oldu Leyla abla." dedim gülümseyerek ve çayları dağıttım. Ardından tekrar mutfağa gittim ve tabaklardan alıp içeri götürmeye başladım. Hepsi bittiğinde ise salondaki masaya geçtim, tabağımı ve çayımı alıp yemeye başladım. Çocuklar da mutfaktaki masada yiyorlardı.
"Kız Beyza, bu altınlar yeni mi?" diye sordu Fatoş abla. Yengem de "Yok canım, şunlar evlenirken takıldı. Sadece şu yüzükle şu bilezik yeni o kadar." dedi. Fatoş abla yapay bir gülümsemeyle "Hayırlı olsun." dedi.
Yengem yalan söylüyordu. Aslında hepsi yeni sayılırdı. Erken evlendikleri için abim hiç bir şey takamamıştı. Sonradan içinde kalmasın diye aldı hepsini. Onu anlıyorum aslında. Düğünü bile olmadı. Altınları da olmadı. Fatoş abla da sürekli düğünde takılanlarla övündüğü için altta kalmak istemedi galiba.
"Kızlar, şu Mehmet Albay'ın karısı var ya, botoks yaptırmış. Bu da ne yapacağını şaşırdı." diyerek konuyu değiştirdi Selma abla. Yengemin yalan söylediğini anlamıştı. "Aaa, kaç yaşına gelmişsin." dedi Elif abla. "Bizene canım. Kadın istemiş yaptırmış işte." diyerek duygularıma tercüman oldu yengem. "Haklısın." gibi sesler yükseldi birden. "Eee kızlar, kocalarınız nasıl?" diye sordu Fatoş abla. Bu soruyu duyunca Ayşe abla lafa atladı hemen. Kocasından ve kendisinden bahsetmeyi çok severdi. "Benim Salih'im çok iyi şu aralar. Her zaman iyiydi ama şu ara daha iyi gibi. Her görevden sonra elinde bir çiçekle döner." dedi mutlulukla. Yaşı büyüktü ama yeni gelin gibi davranıyordu.
Onlar böyle kocalarından bahsederken Şengül ablaya takıldı bakışlarım. Yüzündeki o hüzünlü gülümsemeyle diğerlerini dinliyordu. Hatırlıyordum Ahmet abiyi. Şengül ablanın kocasını yani. Birbirlerini çok severlerdi, asla ayrılmak istemezlerdi. O şehit olunca Şengül abla 1 yıl kendine gelemedi. Daha sonra da neşeli biri oldu işte, ya da olmadı, biz öyle sandık. Yavaş yavaş gözleri dolmuştu ama bunu diğerleri de fark edince konuyu değiştirdiler hemen.
"Tomris, senin sınav nasıl geçti?" diye sordu Elif abla. "İyi gibiydi. Biraz zorlandıklarım oldu ama hallettim." dedim. "Geçen sizi bir lokantada otururken gördüm. Yanında böyle boylu poslu, genç bir delikanlı oturuyordu. Kim o kız?" dediğinde içtiğim çay neredeyse boğazımda kalıyordu. Geç olmadan içtiğim çayı yuttum. "O mu?O şey..." dedim zorlukla. Yengem sözü devraldı. "Tomris'in erkek arkadaşı. Kendisi Kara Harp Okulu son sınıf öğrencisi. Okulu büyük ihtimalle birincilikle bitirecek. Yeşil gözleri, en az 1.85 boyu var. Kimlik numarasını da söyleyeyim mi?" dediğinde gözlerim kocaman açıldı. Salondan "Vay" nidaları yükseldi. Benim yüzüme de aptal bir utanç gülümsemesi yerleşti.
"Gel bakayım, şu çayımı doldur sen." diyerek bardağını uzattı Emel Teyze. Teyze diyorum çünkü kendisi Yarbay karısı. Yaşça büyük yani. Ayağa kalktım ve bardağı alarak mutfağa geçtim. Çocuklar yemek yerken masanın her yerini batırmışlardı. Çayı doldururken "Çocuklar biraz temiz yiyin. Batırmışsınız masayı. Kızarım ama." dedim. "Tomyis abla, Ece bize diyokine 'Düzgün yemezseniz ağsınısa acı bibey süyeyim.' yapay mı geyçekten?" dedi Yusuf elinde poğaçayla. Güldüm ve Ece'ye gurur dolu bakışlar attım, o da bana göz kırptı. "Sürer Yusuf Bey. O yüzden dikkatli yiyin." dedim. Çay bardağını elime aldım ve tekrar salona gittim. Elindeki bardağı Emel Teyze'nin önüne bıraktıktan sonra yerime oturdum.
İçeride koyu bir muhabbet vardı. Elime telefonu aldım ve gelen mesajlara baktım. Metehan bana cevap yazmıştı. "Umarım bir gün bu hazırlıkları ben ve aileme yaparsınız." yazmıştı. Ben bu çocuğu anlamıyorum. Daha sevgili bile değiliz. Gülümseyen emoji atıp kapattım.
Pastalar börekler yenip bitirilince tabakları toplayıp mutfağa geçtik yıkamak için. Yengem, ben ve Elif abla. Beraber mutfağı toparladık. İçeri döndüğümüzde kapı çaldı.
Ayağa kalktım ve kapıyı açtım. Gördüğüm görüntü kalbimin sadece göğsümde değil, her yerimde atmasını sağladı. Kalp atışlarımdan diğer sesleri duyamıyordum. Yengem yanıma geldi ve "Tomris, kim gelmiş?" diye sordu. Ben ise hâlâ donakalmış bir şekilde karşımdakilere bakıyordum. Yengem de gelenleri görünce konuşmaya başladılar.
Üniformalı askerler önce bana sonra yengeme baktılar. "Merhabalar, Ayşe Güran burada mı acaba?" diye sordu en öndeki asker. Yengem kekeleyerek "Bu... Burada." dedi. Sonra ise salona seslendi. "Ayşe, buraya gelebilir misin?" dedi. Ayşe abla yerinden kalktı ve belki de kocam gelmiştir umuduyla yanımıza geldi. Askerlerin arasında kocasını aradı gözleri. Kocasını göremeyince içine bir korku yerleşti ve o korku gözlerinde büyüdü. "Ayşe Güran siz misiniz?" diye sordu asker. "Buyrun benim." diye cevapladı Ayşe abla o titreyen sesiyle. Askerler yutkundu. En öndeki asker konuşmaya devam etti. "Salih Güran, gittiği son operasyonda kahramanca şehit düştü. Başımız sağolsun, vatan sağolsun." dediğinde Ayşe abla bir çığlık attı. Gözlerinden yaşlar şiddetle düşmeye başladı. Daha bugün "Salih'im bana elinde çiçeklerle gelir." derken, o çiçeklerin son olacağını bilmiyordu. "Benim güzel gözlü Salih'im..." diye yakarırken bir çığlık daha attı Ayşe abla. Yüreği yanıyordu. Evine, yüreğine, heryerine ateş düşmüştü. "Ben doğmamış bebeğime tek başıma nasıl bakarım? Nasıl sensiz yaparım Salih'im?" dediğinde herkese hamile olduğunu da duyurmuştu. Bebeği, babasız büyüyecekti. Tek başına uykusuz geceler geçirecekti. Ama her ne olursa olsun bebeği, babasının şehit olmasının gururuyla yaşayacaktı. Ayşe abla bir çığlık daha attığında tutunduğu yerden kendini bıraktı. Yere düşüp, yüreğine düşen ateşten ve acıdan dolayı kısa süreliğine gözlerini kapattı.
O an fark ediyordum ki herkes başımıza toplanmıştı ve benim gibi ağlıyorlardı. Bir eve daha ateş düşmüştü. Askerlere baktığımda birinin ambulansı aradığını gördüm. Diğerleri ise hem üzgün hem de intikam ateşiyle yanan gözlerle bakıyorlardı. En öndeki asker son kez konuştu.
"Şehidimizin ve şehitlerimizin kanını yerde bırakmayacağız. Analarından emdikleri sütü burunlarından getireceğiz. Onların yüreklerine alev alev yanan ateşler düşüreceğiz. Bizler her defasında olduğu gibi, şehitler için savaşacağız. Damarlarımızda akan asil kanın son damlasına kadar savaşacağız."
*****
Evettt. Bir bölüm sonu daha. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınn. Yazdığım bölüm sonu dolayısıyla şehitlerimizi analım. Allah rahmet eylesin, mekanları cennet olsun.
🇹🇷🇹🇷🇹🇷
|
0% |