Yeni Üyelik
1.
Bölüm

" Bir Kadın, İki Zaman "

@cglaylmazzz

"Zamanın gerisinde kaybolan, adımlarını geçmişin yankılarında bulan bir kadın vardı. Kimse onun adını hatırlamazdı, çünkü o adı her an değiştiren bir yıldıza benziyordu. Her anıyla, her düşüncesiyle farklıydı; rüyalarının içinde büyüyen, gölgesinin bile peşinden koştuğu bir hayatın içinde var olan bir kimlik. Bir bedende yaşadığı her an, ona yeni bir yüz, yeni bir benlik kazandırıyordu.

 

Zaman ne kadar güçlüydü, ne kadar yavaşsa da... O, zamanın yalnızca bir aracıydı. Zamanın içindeki kırık dökük duvarların ardında kaybolan bir kadının gücüne sahipti. Ama o, gücünü sadece düşüncelerinde değil, hayatın en karanlık köşelerine de saklamıştı. Kimse ne kadar karanlıkta olduğunu fark etmezdi. Çünkü onun karanlığı, derin bir uyumla şekillenmişti; geçmişin hüzünleri ve geleceğin belirsizlikleri arasında kaybolmuş bir melodi gibi...

 

Bir adım daha atmıştı, kendisini hiçbir zaman ait olduğu yerde bulamayacağını biliyordu. Fakat içindeki bir ses, ona daha fazlasını vaat ediyordu. Her adımda bir değişim, her düşüncede bir yolculuk. İçinde kaybolmuş bir kadının sesini duyar gibiydi, bir zaman yolcusunun yankıları arasında..."

 

---

Asra, zamanın akışında kaybolmuş bir kadındır; dünyası hızla değişen, ne olduğu belirsiz bir yerin sınırlarında bir varlık. Ne geçmişiyle, ne de geleceğiyle barışıktır. Bir gün, ellerinde tuttuğu bir kitap, ona tanımadığı bir kapıyı aralar. Gözleri, kelimelerle dolu olan sayfaların arasında, bilmediği bir dünyaya adım atar. O dünyada, kadınlar susar, öyle öğretilmiştir; tarihin gölgelerinde kaybolmuş, yok sayılmışlardır.

 

kimliğini bulmaya çalışırken karşısına çıkan hırsları, güç mücadelelerini tek bir amaca odaklar: kendini var etmek. Her adımda, kadının sesinin susturulduğu bir dönemi sarsar. Her anı, direnişle doludur, her kararı, kimliğini yeniden şekillendirme çabasıdır. Ama ne kadar dirense de, kadının içindeki gücü keşfetmesi, aynı zamanda onun en büyük sınavına dönüşecektir.

 

Zaman, sadece dışarıdan bir güç gibi değil, bir kadının ruhunun derinliklerine işleyen bir kuvvet olarak, içindeki yankıları değiştirir. Kimliğini bulmak, onu ayakta tutan değerleri keşfetmek için bir yolculuğa çıkar. Ancak bu yolculuk, yalnızca geçmişin zincirlerini kırmakla kalmayacak, aynı zamanda ona ait olmayan bir dünyada kalp atışlarını sorgulamasına yol açacaktır.

 

Ve belki de, en büyük mücadelesi, zamanın değil, kendisinin biçimlendirdiği aşk olacaktır. Bu, sadece bir sevda değil, bir kadının zamanla sınanmış varoluşunun öyküsüdür. Güç, ona ait olmayan dünyada kendini yeniden bulmayı gerektirirken, bu aşk, hem içindeki derin boşluğu dolduracak, hem de bir kadının sessizliğine karşı verilen en büyük direnişin başlangıcı olacaktır.

 

---

 

Bazen insan, içinde bulunduğu dünyaya ne kadar yabancı olduğunu fark etmeden yaşar. Her adımı, her düşüncesi, her günü bir alışkanlık gibi; sanki geçmişin ağırlığı hiç yokmuş gibi. Ama ne zaman ki sessizliğe bürünür, yalnız kalır, işte o zaman... Zamanın içindeki eksiklik, bir çığlık gibi yükselir.

 

O, bir kadın değil, bir düşünceydi. Herkesin bildiği ama kimsenin tam olarak tanıyamadığı biri. Kendi hayatına, kendi dünyasına uymak için fazlasıyla fazla çaba harcayan, yine de her şeyin bir maske gibi arkasında kaybolan, bir boşluktu. Gözleri, henüz görmek istemediği bir gerçeğe ulaşacak kadar derin; yüreği ise keşfedilmeyi bekleyen bir sığınaktı.

 

Bu dünyada hiç kimse tam anlamıyla ona yakın olamamıştı. Kendini tanımayan bir kadın gibi, bedeni ve ruhu arasında bir uçurum vardı. Hayatta tek bildiği şeyse, hiç kimseyle tam olarak uyum sağlayamayacağıydı.

 

Bir gün, her şey olduğu gibi, ya da öyle göründüğü gibi devam ederken, bir anda fark etti. O, bir yabancıydı. Kendi bedenine, kendi düşüncelerine yabancı. Yalnızca bir anlık bir sessizlik, içindeki boşlukla yüzleştiğinde, gerçekten kim olduğunu, nereye ait olduğunu bilemediğini fark etti.

 

Gözleri, dışarıda bir şeyler gördüğünde, bir an olsun kayboluyordu. Hiç kimse fark etmiyordu, çünkü kimse gerçekten bakmıyordu. Kimse ona sormuyordu, "Nasıl hissediyorsun?" Kimse, onun bir adım daha atarken korktuğunu, her hareketinin içinde bir eksiklik olduğunu hissetmiyordu. Hatta bir an durduğunda, sanki herkesin gözüne, orada bulunmaması gereken birinin bakıyor gibi hissediyordu. Ama o, yalnızca bir boşluk değil, kimseye ait olamayan bir izdi.

 

İnsanlar ona "sen" diyordu, fakat kimse onun kim olduğunu gerçekten bilmiyordu. O da bunun farkındaydı, ama kelimeler bazen yetersizdi. Bu hayat ona uygun değildi belki de. Ama başka bir hayat da ona ait değildi. Yine de, yaşadığı bu yaşam, hep bir şüphe ile, bir gariplik duygusuyla sarmalanmıştı.

 

---

 

Asra, elindeki kitaba gözlerini daldırmıştı. Yavaşça sayfalarını çevirdiği bu roman, onu her zaman başka bir dünyaya götürüyordu. Kitap, tam da ihtiyacı olduğu şekilde, zamanın gürültüsünden uzaklaştırıyor, içindeki karmaşayı biraz olsun dindiriyordu. Sayfalar ilerledikçe, başrol kadının içsel mücadelesine tanıklık ediyor, bir zamanlar bambaşka bir dünyada yaşamak istemişti. Kendisiyle ilgili düşünceler arasına dalıp, eskimiş sayfalarda parmaklarını gezdirdi.

 

Bu sabah bir değişiklik yapmıştı. Normalde evde oturur, günün koşturmacasına başlamadan önce kendisini toparlamaya çalışırdı, ama bugün kafeye gitmeye karar verdi. Çevresindeki kalabalık sesleri, kahkahaları, ellerinde telefonlarıyla hayatlarını hızla tüketen insanları izlemek ona rahatlık vermişti. Biraz yalnızlık, biraz da kalabalığın içinde kaybolma ihtiyacı vardı. Kafedeki garsonun yavaşça yanına yaklaşmasıyla gözlerini kaldırdı.

 

"Bir kahve alabilir miyim?" dedi, dudaklarında zarif bir gülümseme belirdi.

 

Garson başını sallayarak, "Tabii, ne tür istersiniz?" diye sordu.

 

"Americano," dedi Asra, başını eğerek.

 

O an, garsonun uzaklaştığını izlerken, kitabına geri döndü. Okumayı bitirmediği son bölümü yeniden gözden geçirdi. Kadın başrol, içsel bir savaştan geçiyor, hayatını değiştirecek kararı almak üzereydi. Birkaç sayfa daha çevirdi, ancak kitabın sonunu merak ediyordu; bu yüzden devam etmek istiyordu ama... sonu gelince ne olacaktı? "Bir kadının hayatı, bir kez daha değişir mi?" diye düşündü.

Hayatının ritmi, tıpkı okuduğu kitabın kadın karakterinin hayatı gibi, genellikle klasik bir yolculuk izliyordu. Ne büyük değişiklikler, ne de ani dönüşler... Ama bazen, sıradan görünen bir gün, tıpkı kitapta olduğu gibi, her şeyin dönüşebileceği bir anı içinde barındırırdı. Asra, düşündü: "Benim hayatımda ne zaman böyle bir şey olurdu ki?"

 

Çevresinde sohbet eden, kahkaha atan insanları izlerken, bir an için kendi hayatının ne kadar sıradan olduğunu düşündü. Kitapların, insanların içinde yaşadığı dünyaları sarmaladığını düşündüğü tek yerdi. Kendi içindeki sessizlik, buradaki kaosa karıştığında bir an olsun huzur buluyordu.

Bir süre daha okudu, ama düşündüğü kadar basit değilmiş gibi geldi. "Gerçek hayatta hiç bir şey, kitaplarda olduğu kadar düz olamaz," diye mırıldandı.

Yavaşça kahvesi geldiğinde, gözleri bir kez daha sayfalara kaydı. Kitabın başrol kadınının karşılaştığı adamla tanışmasını merak ediyordu. Kadın güçsüzdü, hayatta kalmak için elinden gelen her şeyi yapıyordu, ama bir yerde bir şey eksikti. Birisi, belki de bir aşk ya da bir başka güç, onu harekete geçirecekti.

Kafede geçirdiği bu sessiz dakikalar arasında, Asra kendisini bir süreliğine daha yalnız hissetti. Bir yudum kahve aldı ve kitaba tekrar odaklandı. Fakat tam bu sırada, kitabın başında okuduğu o satır tekrar aklına geldi: "Bir kadın, zamanın içinde kaybolur ve sonra kendi benliğini bulur."

 

O an Asra, bir şeylerin değişmeye başladığını hissetti. O kadının yaşadığı değişim, belki bir gün kendisine de olacak, belki de zaman ona da kendi öyküsünü sunacaktı.

Kitapta, kadın bir yolculuğa çıkacak ve geçmişe doğru bir adım atacak... Ama Asra, bir kadın daha tanıyacak, bir yolculuk başlayacak... ve o yolculuk, Asra'nın hayatında asla bir geri dönüş olmayacak şekilde silinmeyecek bir iz bırakacaktı

Asra, kafeden çıkıp, dar bir sokaktan yürümeye başlamıştı. Havanın serinliği yüzünü okşarken, elleri kitabın sayfalarına dokunmanın heyecanını taşıyor gibiydi. O eski, sararmış sayfalarla dolu kitabı nerede bulmuştu, hatırlamıyordu. Sadece, gözlerinin içine bir şeyler çağıran o eski kitap, ona kendini zorla gösterdi. İhtiyacı olan, biraz da kaybolmuş hissettiği zamanlardan kalma bir şeydi.

 

Yolun kenarında terkedilmiş bir kutu buldu, kitabı oradan almıştı. Tozlu ve eskimişti. Sayfaları sararmış, kapakları ise neredeyse düşmek üzereydi. Kitabın ismi, silinmiş gibi neredeyse okunmaz haldelerdi ama içeriği bir şekilde ona hitap ediyordu. Fakat bir şey vardı ki, Asra'nın dikkatini en çok çeken şey, kitabın sonunun yarıda kesilmiş olmasıydı. Sayfalar, sonlarına gelindiğinde bir kesiklik, bir boşluk vardı.

Asra, sinirle kitabın sayfalarını çevirirken içinden bir şeyler yandı. "Kim kitabı böyle bitirir? Nasıl olur da bu kadar saçma bir karakter yaratılır?" diye düşündü. Kitabın başrolü, yani o saf, mantıksız kız, her adımında Asra'yı daha çok öfkelendiriyordu. Gerçekten de, okudukça o kadar naif ve düşüncesizdi ki, Asra bir an kendi hayatındaki kadınları düşündü.

 

"Bu kadınlar nasıl bu kadar sessiz olmuş? Neden bu kadar susuyorlar? Kendini ifade etmenin ne kadar önemli olduğunu bilmiyorlar mı?" diye mırıldandı. Başrolün her durumu pasif bir şekilde kabul etmesi, Asra'nın içini o kadar dolduruyordu ki, içsel bir ses ona şunu söylüyordu: "Ben olsam asla böyle yapmazdım."

 

Kadınlar, bir zamanlar kendi seslerini yükseltmek için büyük mücadeleler vermişti. Asra'nın gözleri, kitaptaki kadınla ilgili düşüncelerle doluyordu. O kadar pasifti ki, bir adım bile atmaya cesaret edemiyordu. Asra, o kadın yerine olsaydı, yaşadığı baskılara karşı çok farklı bir şekilde direnir, hiçbir zaman susmaz, her zaman savaşırlardı.

 

Kitap, sonunda onu gerçekten hüsrana uğratmıştı. Sayfanın ortasında yırtılmış bir yer vardı. Bir şeyler eksikti. Belki de bu kadın, kitapta bir kez daha kaybolmuştu. Ancak Asra, buna tahammül edemedi. "Neden?" diye düşündü. "Neden bu kadar az şeyin peşinden gitmiş ve hayatını başkalarının belirlemesine izin vermiş?"

 

Yırtık sayfaya bakarak, kendine bir söz verdi. "Bundan sonrasını ben tamamlayacağım." Kitap, onun iç dünyasında hiç bitmeyen bir sorunun peşinden gidecek gibi hissediyordu.

 

O kadar güçlüydü ki, değişim anı yaklaşıyordu. Kendini o kitabın sonunu, kendi elleriyle yazmaya zorlayacak, başroldeki pasif kadının yerine farklı bir hikâye oluşturacaktı.

Bu kitabın sonunu gerçekten de başka bir dünya bekliyordu.

 

---

 

Loading...
0%