Yeni Üyelik
2.
Bölüm
@changsass

"Bilmiyorum, henüz erken değil mi?"

 

"Katılıyorum. Sonuçta siz resmî olarak tanışalı çok kısa bir zaman oldu."

 

Minho, yakın arkadaşları Chan, Changbin, Jisung, Felix, Jeongin ve Seungmin ile beraber bir kafede otururken önlerinde duran kahveyi yudumlayarak konuşuyorlardı. Minho onlara Hyunjin'den bahsetmişti. Flörtü olarak.

 

"Ben de katılıyorum. Henüz çok erken, hemen flört etmeye mi başladınız?"

 

Jeongin'in kolunun altına girip göğsüne yaslanan Felix konuştuğunda Minho ona bakmış ve omuz silkmişti. Bir yandan haklılardı ancak Minho iki gün önceki ilk randevularından sonra Hyunjin'in onun için doğru kişi olduğuna inanmaya başlamıştı. Hyunjin onu bir çay bahçesine götürmüştü. Beraber Minho'nun en sevdiği sütlü çaydan içmişler, filmler kitaplar ve dersler hakkında konuşmuşlardı. Hyunjin'in, sevdiği şeyler hakkında konuşurkenki heyecanı ve mutluluğu kesinlikle görmeye değerdi. Düşünürken dudaklarını büzmesi, otuz iki diş gülümsemesi, mimikleri tamamen eşsizdi. Minho Hyunjin'in utandığını görene kadar onu hayranlıkla izlediğini fark etmemişti bile. Kesinlikle hayatında geçirdiği en değerli zamanlardan biriydi. Randevunun sonunda yanağına aldığı küçük öpücük ise kalp atışlarını bir tık hızlandırmıştı.

 

"Hemen çıkmaya başlayacağımız yok ki zaten. Şimdilik sadece birbirimizi tanımaya çalışıyoruz. Bu akşam bir müzikal varmış, beraber ona gideceğiz."

 

Seungmin göz devirip buzlu kahvesinin son yudumlarını kafaya dikmiş ve dibinde kalan buzları yemeye başlamıştı. Seungmin bu tür tartışmalara çok dahil olmazdı çünkü karşısındaki kişi dediklerini doğru anlamadığı zaman sinirlenirdi. Bu yüzden tüm konuşma boyunca sessizliğini korumuştu. Chan ise sevgilisinin aksine konuya tamamen odaklanmıştı. Her zaman Minho'yu diğerlerinden biraz daha ayrı bir yere koyardı. Arkadaş gruplarında Chan dışında en büyük kişi ay farkı ile de olsa Minho olduğundan küçükleri zorlamamak adına Minho'nun tüm yükünü kendisi sırtlanmaya çalışıyordu. Minho bir tek onun yanında ağlardı.

 

"Yani ona bir şans verdin, değil mi? Sorgusuz sualsiz."

 

Konuşmanın başından beri sessizliğini koruyan diğer kişi, Jisung, konuştuğunda tüm gözler ona dönmüştü ancak Jisung'un dikkati sadece Minho'nun üzerindeydi. Ağlamamak için kendini çok sıktığı her hâlinden belliydi.

 

"Ben seni yıllar boyu sevmiştim Minho. Benim ondan ne eksiğim var? Onun kadar güzel olmadığım için mi beni bir kez olsun dinlemeden, tek bir şans bile vermeden reddettin?"

 

Jisung, gözlerinden akan birkaç damla yaşı elinin tersiyle sildiğinde Minho Jisung'a doğru uzanmış ancak bu girişimi Jisung'un geri çekilip oturduğu yerden kalkmasıyla sonuçlanmıştı. Jisung, "Siktir etsene." diye mırıldandıktan sonra da kafeden ayrılmıştı.

 

Çok kısa bir süre sonra ise gelen çığlık, korna ve kaza sesiyle tüm kafe ayaklanmıştı.

 

Sesin Jisung'dan geldiğini anlayan grup, kafeden ilk çıkanlar olmuştu. Jisung'un yolun ortasında şok içinde durduğunu gördüklerinde hepsinin içine biraz da olsa su serpilmişti. Changbin hemen gidip Jisung'a sıkıca sarılırken diğerleri, çok az ileride direğe çarpan taksiye bakıyordu.

 

Kısa bir süre sonra taksinin ön yolcu koltuğu açıldığında içinden ağır hareketlerle çıkan Hyunjin, Minho'nun kanını dondurmuştu. Hiç beklemeden koşarak onun yanına gitmiş, zar zor ayakta duran bedenin belinden kavrayıp kendisine yaslamıştı.

 

"Hyunjin, iyi misin? Bana cevap ver lütfen."

 

"Ben... ne olduğunu anlamadım... Başım dönüyor."

 

Hyunjin bedenini tamamen Minho'nun kollarına bırakırken Minho onu olabildiğince dikkatli bir şekilde yere yatırmış, boynunun sabit kalması için ellerini yanaklarına yerleştirmişti. Hyunjin ise baygın bakışlarla Minho'yu izliyordu.

 

"Sanırım bugün seni randevuya götüremeyeceğim."

 

"Sorun değil ki Jinnie. Ambulans yoldadır şimdi, tamam mı? O zamana kadar gözlerini kapatma ve sadece bana bak."

 

Hyunjin bakışlarıyla onaylayıp Minho'nun yüzünü incelerken Minho da Hyunjin'in yarası olup olmadığını kontrol ediyordu. Görünen bir yarası yoktu ancak her şekilde kontrol edilmesi gerekiyordu. Bu sırada ise arkada kendi yaşadığı şoku ve canının acısını unutup onları ağlayarak izleyen Jisung'un farkında değildi.

 

Ambulans kısa zamanda geldiğinde sağlıkçılar Hyunjin'i sedyeye almış ve ambulansa bindirmişlerdi. Minho da onunla beraber binip giderken diğerleri de Jisung'u da alıp ambulansın arkasından gitmişlerdi. Jisung'un koluna kaza sonucu savrulan büyük bir cam parçası girmişti ve tedavi edilmesi gerekiyordu. Ancak Jisung'un derdi bu değildi.

 

"Chan hyung... Minho bana bakmadı bile. Keşke onun gözünde bu kadar değersiz olduğumu-"

 

"Öyle söyleme Ji. Minho sana değer veriyor. Sadece... Eminim kazayı görünce dikkati dağılmıştır."

 

"Hyunjin'di o. Minho onu gördü ve benim nasıl olduğum umurında bile olmadı. O herifte tek bir sıyrık bile yoktu!"

 

Jisung'un ağlaması şiddetlenirken kolu kanamaya devam ediyordu. Felix Jisung'un koluna bir bez bastırırken Chan Jisung'u sakinleştirmeye çalışıyor, Changbin arabayı kullanıyor ve Jeongin de Minho'ya olan sinirinden köpüren Seungmin'in rahat durmasını sağlamaya çalışıyordu.

 

En sonunda hastaneye vardıklarında Jisung'un kolu o kadar kanamıştı ki artık başı dönüyordu. Bir şekilde bir damarı falan kesmiş olmalıydı. Giydiği uzun kollu hırka yüzünden göremiyorlardı fakat Felix'in tahmin ettiği kadarıyla cam, Jisung'un kolunun neredeyse yarısına kadar batmıştı.

 

Arabadan iner inmez Changbin, ayakları üzerinde zor duran Jisung'u kucağına almış ve hastanenin girişine ilerlemişti.

 

"Gerçekten o kadar çirkin miyim ben? Changbin hyung, Minho'nun beni sevmesi için daha ne kadar güzelleşmem gerekiyor?"

 

"Böyle şeyler söyleme. Sen çok güzelsin Ji. Hayatımda gördüğüm en güzel varlık sensin."

 

Jisung, başını Changbin'in omzundan kaldırdığında Changbin onu sedyeye yatırmış ve diğerlerinin çağırdığı doktorlar, Jisung'u alıp götürürken arkadan onun gidişini izlemişti. Derin bir nefes alıp dolan gözlerinden yaşların akmasını engellemek için yukarı bakmış ve derin bir nefes almıştı.

 

Changbin'in Jisung'a söylediği sözler onu teselli etmek için değildi. Changbin'e göre Jisung, görüp görebileceği her şeyden daha güzeldi ancak Minho'ya olan aşkı onu kör etmişti. Hemen yanında, onun için canını bile gözünü kırpmadan feda edebilecek Changbin'i göremeyecek kadar kördü.

 

Loading...
0%