4. Bölüm

4. BÖLÜM

Cherry Delacour
cherry_dlcr

Asya'dan...

 

Tüm gece boyunca uyanık kalmıştım. Gözüme bir damla uyku girmemişti. Kulaklarımda onun sesi, gözlerimde ise onun silueti, beynimin içinde ise yalnızca onunla el ele tutuştuğumuz an vardı.

 

Uyumak istiyordum ama onu hayal etmekten mahrum kalmak istemiyordum. Rüyamda onu görmek istiyordum ama rüyamın kabusa dönmesinden korkuyordum. Onu istiyordum ve onun olmak istiyordum.

 

Bir süre sonra uyuyamayacağımı anlamıştım ve çalma listemden birkaç şarkı açmaya karar verdim. Yıldızların Altında

 

Benim gönlüm sarhoştur,

Yıldızların altında...

Sevişmek ah ne hoştur,

Yıldızların altında...

Mavi nurdan bir ırmak

Gölgede bir salıncak

Birde ikimiz kalsak

Yıldızların altında...

 

(...)

 

Yanmam gönlüm yansa da

Ecel beni alsa da

Gözlerim kapansa da

Yıldızların altında...

 

Şarkı onu aklıma daha çok sokmuştu. Bu hissettiğim şey neydi? Bu gecelerimi alt üst eden şey aşk mıydı? Hayır hayır. Sadece aşk değildi. Ben sırılsıklam aşıktım.

 

Bir süre ona bu saatte mesaj atıp atmamak arasında kaldım. Daha sonra ise vazgeçtim. Büyük ihtimalle şuan da uyuyordu ve bilmem kaçıncı rüyasını görüyordu. Saate baktım ve gözümün önünde saatin gece 12'ye gelmesini izledim. Yeni bir gün olmuştu. Tarih 28 Mayıs 20__.

 

Şarkıyı kapattım ve biraz anime izlemeye karar verdim. Birkaç dakika sonra bir arama sesiyle olduğum yerde irkildim. Baktığımda ise kısa bir şok geçirmiştim arayan kişi Efe'den başkası değildi.

 

Asya

 

"Alo?"

 

Efe

 

 

 

"Alo? Asya iyi misin?"

 

"İyiyim de neden sordun?

Özellikle bu saatte?"

 

 

 

"Sadece.. Sadece rüyamda seni gördüm.

 

 

Aslında bir kabustu. İyi olup

 

 

Olmadığına bakmak istemiştim."

 

Ne yani beni şimdi rüyasında görmüştü ve gerçekten iyi olup olmadığıma bakmak için mi aramıştı beni? Sanırım eriyorum... Ben kısa bir şok geçirirken sessiz kalmıştım. Sessizliğimi bozan ise Efe olmuştu.

 

 

 

"Alo orada mısın?"

 

"Haha evet buradayım."

 

 

 

"Öyle bir anda susunca bir

 

 

şey oldu sandım."

 

"Sadece ne diyeceğimi bilemedim."

 

 

 

"Bu arada şey diyecektim.

 

 

Brownieleri sen mi yapmıştın?"

 

"Evet, neden sordun?"

 

 

 

"Varsa yarın biraz daha getirebilir misin?

 

 

Emre ve İrem piknikte hepsini yemişte."

 

"Uhm.. Tabii ki getirebilirim.

 

 

 

"Bunu duyduğuma sevindim.

 

 

Yarın okulda görüşürüz."

 

"Tabii görüşürüz."

 

Arama Efe tarafından sonlandırıldı. 00:21

 

Kahretsin şimdi ne yapacaktım. Evde brownie yoktu. Sonuncuları pikniğe götürmüştük. Neden getirebilirim demiştim ki. Aptal kafam.

 

Annem yine evde yoktu. O yüzden şimdi küçük bir kapta brownie yapabilirdim. Mutfağa gittim. Gerekli olan malzemeleri masanın üzerine koydum. Ama eksik malzemeler vardı. Bu saatte marketler açık olmadığı için son umudum olan Sümeyye'yi aradım.

 

Asya

 

"Alo?"

 

 

 

Sümeyye

 

 

 

"Olası dolandırıcı olduğunuzu biliyorum.

 

 

Bu saatte niye arayıp duruyorsunuz kardeşim.

 

 

Uyuyoruz herhalde."

 

Sesinden telefon aramasına uyandığı anlaşılıyordu. O yüzden büyük ihtimalle gözlerini tam açamamış ve dolandırıcı olduğumu sanmıştı.

 

"Asya'yım ben dolandırıcı değil."

 

 

 

"Haa pardon, ne oldu?"

 

"Şey.. Bize gelsene."

 

 

 

"Kanka valla çok alışırım sonra.

 

 

Sensiz bir daha uyuyamam."

 

*gülme sesi*

"Sorun yok. Birde mesaj olarak

Attığım malzemelerden varsa getirsene.

Brownie yaparız."

 

 

 

"Bu saatte mi?"

 

"Gönül meselesi kanka"

 

 

 

"10 dakikaya oradayım."

 

Arama Cherry'm tarafından sonlandırıldı. 00:34

 

Evet 10 dakika çoktan geçmişti ve aramamın üstünden yarım saat geçmişti. Aramalarıma cevap gelmiyordu. Anahtarımı alarak merdivenleri kullanarak Sümeyye'lerin katına indim. Gördüğüm şey ise beni hem şoka sürüklemiş hem gülümsetmişti.

 

Bir poşetin içine malzemeleri doldurmuştu ve kapalı asansöre yaslanarak uyumaya devam ediyordu. Merdivenleri kullandığım için içimden şükrettim.

 

Malzemelerin olduğu poşeti elinden aldım ve onu uyandırdım. Bir süre hiç konuşmadık çünkü hala uyukluyordu.

 

Sonra aklına bir şey gelmişçesine sandalyeden doğruldu ve bana baktı.

"Gönül meselesi falan diyordun ne oldu?"

 

Bunu duymayı beklemiyordum. Çırptığım karışımı cupcake kağıt kalıplara aktarıp fırına koydum.

"Ya Efe beni aradı da..."

 

Anlamayan gözlerle dimdik bana bakıyordu.

"Bu saatte Efe seni aradı."

 

Başımı onaylarcasına salladım.

"Evet. Rüyasında beni görmüş ve korkmuş. Beni merak ettiği için aramak istemiş."

 

Büyük bir heyecan ve dikkatle bana bakıyor ve konuşmamı kesmiyordu. Adeta konuşmaya devam etmem için yalvarıyordu.

"Eee brownie ile alakası ne?"

 

"Daha sonra yarın brownie getirir misin Emre ve İrem hepsini yemiş dedi. Bende kıramayıp tamam dedim."

 

Gözleri ışıltıyla parıldıyordu ve hızlıca kalkıp yanıma geldi.

"İkinizde birbirinize aşıksınız! Apaçık ortada! Eğer bunu göremiyorsanız İrem'in deyimiyle aşkınızdan gözleriniz kör olmuştur."

 

 

 

《~▪︎~》

 

Birkaç saat sonunda Sümeyye kanepenin köşesinde sabahlamak yerine uyumuştu. Bende fırını izleyerek brownielerin pişmesini bekliyordum. Çok uykum gelmişti ama uyursam brownieler yanabilirdi. Sümeyye ile nöbet tutalım desem fırınımız için şimdiden El-Fatiha okuyabiliriz.

 

Canım çok sıkılınca rastgele bir şarkı açmaya karar verdim. Şarkının sesini duyunca Sümeyye de uyanmıştı. Tüm gece boyunca beraber düet yaptık. Sıcak Şarap

 

Ah o güzel gözlerin döndürüyor başımı

Lütfen seni izlerken hor gör bu telaşımı

 

Tut elimden gidelim, bu şehirde huzur yok

Sıcak şarap içelim, ne de olsa vakit çok

 

Dayanamıyorum, hayallerim çok ağır

Bana yardım et, kime konuşsam sağır

 

Bana neler yazdırdın, hiç farkında mısın?

Özelsin, benimsin; bu da en büyük şansım

 

İnsanlar konuşuyor, ama hiç duymuyorum

Aklım fikrim hep sende karşı koyamıyorum

 

Şarkının sonlarına doğru Efe aklıma daha çok girmeye başlamıştı o yüzden daha fazla söylemedim. Sümeyye ise yeni içmeye başlayan sarhoşlar gibi değişik bir şekilde şarkı söylüyordu.

 

Bir süre sonra brownieler pişmişti. Fırından çıkarıp tezgaha koydum ve bir parça alıp üfleyerek tadına baktım. Daha sonra Sümeyye'ye de verdim. Gözleri parlamaya başlamıştı.

 

"Aga üzülme ama yaptıklarının arasında en iyisi buydu."

 

Haklıydı, yaptıklarımın arasında tadı en güzel olan buydu.

 

"Haklısın neden acaba bu daha güzel oldu? Normal tarifle yaptım halbuki."

 

Bir süre sonra Sümeyye bana bakarak sırıtmaya başladı.

 

"İçine sevgini ve aşkını mı kattın yoksa?"

 

Sümeyye'nin bunu demesiyle elime geçen ilk şeyi -kağıt havluyu- Sümeyye'nin ağzına fırlattım.

 

İlerleyen saatlerde ne ben ne de Sümeyye uyuyabilmişti. Koltuklara oturmuş sohbet ediyorduk. Daha doğrusu sadece Sümeyye konuşmuştu bende ona arada bir yastık fırlatmıştım. Tamam arada bir değil sıklıkla yastık fırlatmıştım.

 

Sürekli Efe ile sevgili olmam konusunda ısrar ediyordu. Bende utandığım için sürekli hayır diyordum. En sonunda ise bana trip atmaya başladı.

 

"Tamam o zaman olmazsan olma. Bende size wattpad kitabı yazarım. Ortaokuldan, üniversite mezuniyetine; mezuniyetten düğüne kadar. Hatta adını da Lovers Rock koyacağım."

 

Al işte trip perisi ve karısı. 1 İrem 2 Sümeyye.

 

"İrem anca yetiyordu zaten birde sen mi trip perisi olacaksın başımıza, vız vız."

 

"Hıh"

 

 

 

《~▪︎~》

 

Ben tüm gece ayakta kalmıştım. Gözüme bir damla uyku girmemişti. Sümeyye ise bilmem kaçıncı rüyasını görüyordu kim bilir. Bense gelecekteki rüyamın fotoğraflarına bakıyordum. Bir süre sonra bir WhatsApp grubu kurmaya karar verdim. Gece gece kursam bence hiçbir şey olmazdı. Neden olsundu ki.

 

Efem(eefeww07), Cherry'm(sumeyye010908), beyazgotluirem(irem_213), gotelek(emre_istea) ile "Mega kutudan çıkanlar🎀" grubunu kurdunuz. Sohbet etmeye başla...

 

Grubu kurduktan sonra hiçbir şey yazmadım çünkü uykuya dalmıştım. Uyandığımda Sümeyye yine uyanmış formalarımızı ütülüyordu. Yere baktığımda ise çantalarımızı hazırlamış olduğunu gördüm. Normal bir şekilde konuşarak okula gittik. Yolda ise İrem, Efe ve Emre ile karşılaştık.

 

İrem, Emre'ye arada bir göz ucuyla bakıyor; Emre ise sürekli kendi fotoğraflarını çekiyordu. Efe ise Emre'nin verdiği değişik pozları side eye atıp onu taklit ediyordu. Ne kadar tatlı..

 

Tam selam diyecektim ki Sümeyye koşarak İrem'in üzerine atlamıştı.

 

"Selamm"

 

İrem ise irkilmişti sonrada sırayla selamlaştık ve okula gittik. Okula giderken pek bir şey olmamıştı ama konuşmalarımız daha doğrusu sadece Sümeyye ve İrem konuşmuştu. Konuşmalar şöyleydi.

 

"Off Adem'i bir dövmüşüm olay."

 

"Evet evet hatta Emre'nin ağzına sinek kaçacaktı."

 

"Ama ama ne oldu biliyor musun?"

 

"Ne oldu?"

 

"Adem'i dövdüğüm dalın dikeni elimi çizmiş."

 

"Öpeyim de geçsin."

 

"Yatak odasına geçelim mi? Şaka. Valla şaka. VALLAHI BILLAHI ŞAKA!"

 

Bir süre sonra Emre konuşmaya başladı.

 

"Onu bunu bırakında piknikteki brownieleri nereden aldınız?"

 

Bana konuşma hakkı doğmuştu ama benden önce Efe davranmıştı.

 

"Asya yapmış."

 

Emre'nin gözleri tebrik edercesine parladı.

 

"Ellerine sağlık, güzel yapmışsın."

 

Bu sefer teşekkür edecektim ki yine Efe benden önce davranmıştı.

 

"Asya yaptıysa tabii ki güzel olur. Brownie demişken bana brownie getirecektin."

 

Emre, ne browniesi dercesine Efe'ye baktı. Efe ise durumu açıkladı.

 

"Dün gece istedim de varsa getirecekti."

 

Evren benim konuşmamı istemediği icin bu sefer İrem konuşmaya daldı.

 

"İyide biz pikniğe sonuncuları getirmiştik."

 

Ve tabii ki şaşırmamamız lazım ki bu sefer ben değil Sümeyye konuştu.

 

"Gecenin üçünde beni aradı bu malzemeleri getirde brownie yapalım diye."

 

Efe ise Sümeyye'nin bu dediğine karşılık bana bakarak hem gülümsüyor hem de şaşırmıştı.

 

"Benim için brownie mi yaptın?"

 

Sümeyye ve İrem bir ağızdan şunu söyledi.

 

"Shipledim gitti."

 

 

 

《~▪︎~》

 

Okula geldiğimizde hepimiz sınıflarımıza ilerledik. Sınıfa girdiğimde şöyle bir otistiklere baktım. Adem'i gördüğümde ise kolunun alçıya alındığını ve bir gözünün bandajlandığını gördüm. İlk önce biraz acıdım diyebilirim daha sonra ise içimden derin bir oh çektim.

 

Normal bir zamanda olsak şuan yanıma gelip bana sataşırdı ama anlaşılan İrem onu epey korkutmuştu. Üstün zekasını kullanarak üstüne atlamıştı Sümeyye'nin anlattığına göre. Enzekiirem.

 

Ders resimdi. O yüzden arka sıralardan birine geçtim. Amacım birazcık dersten uzaklaşmaktı. Ben arka sıralara geçince silah dayasanız bile önlere geçmeyen Adem önlere geçti. Komik.

 

Tüm ders boyunca herkesten bağımsız bir şekilde resim çizdim. Onu çiziyordum. İlk defa canım sıkıldığında Chifuyu'yu değil Efe'yi çiziyordum.

 

Fevkalade, olağanüstü, özene bezene yaratılan o kişiyi -Efe'yi- benim çizmem tam bir komiklikti.

 

Resmi çizmeye o kadar çok odaklanmıştım ki nöbetçi öğrencinin sınıfa girdiğini farkedememiştim. Nöbetçi öğrencinin adımı söylemesiyle olduğum yerde irkildim.

 

"Asya ***** adlı öğrenci Yıl Sonu Partisi için şarkı söylemek üzere seçilmiştir. Öğrencinin 5. Ders müzik odasına gelmesi rica edilir. İyi dersler."

 

Tabii ki kaçınılmaz son olarak tüm sınıfın gözleri üzerime çevrildi.

 

"İlk defa müzik öğretmeni sesi güzel birisini seçti."

"Umarım önlerde yer kalır."

"Umarım **** şarkısını söyler."

"Düşünsene bir erkek ile düet yapıyor."

 

Sınıftaki konuşmalar aşağı yukarı böyleydi. Utandığım için lavaboya gitmeye karar vermiştim. Şansıma öğle zili çalmıştı. Öğle arasını genellikle Sümeyye ve İrem ile geçiriyordum. Çantamdan cüzdanımı ve telefonumu alıp 8. Sınıfların olduğu kata çıktım. O da oradaydı... Emre ona bir şeyler anlatıyordu o da düşünüyormuş gibi yapıyordu. Bir süre ona bakakaldım. Kaçınılmaz son. Göz göze geldik. Gözlerimi kaçırdım ve Sümeyyelerin sınıfına ilerledim.

 

Sınıfa girdiğimde Sümeyye ve İrem de bir konu hakkında tartışıyordu. Bir şeyler arasında kalmış gibilerdi. Yanlarına gidip ne olduğunu sordum.

 

"Ne oldu kızlar?"

 

Bir süre hiçbir şey söylemediler. Ne söyleyeceklerini düşünüyorlardı sanki. Bir süre sonra Sümeyye konuştu.

 

"Sınavlar falan yordu da bizi. Bizde çıkışta grupla bir şey yapalım diye düşünüyorduk. Ama bulduk sanırım."

 

Bana fikrimin sorulmayışı açıkçası beni biraz kırmıştı. İrem karnını tutarak konuşmaya başladı.

 

"Acıktım ben, nerede yiyoruz?"

 

Sümeyye bir süre düşünüyormuş gibi yaptı. Daha sonra ise bana döndü.

 

"Senin aklında bir şey var mı yafrım?"

 

Bir süre düşündüm ve Efe ile Emre'nin her zaman gittiği yere gitmeye karar verdim.

 

"Bir tane kafe gibi bir yer var. Tost, döner falanda yapılıyor. Oraya gidebiliriz bence."

 

"Tina kafe mi?"

 

"Evet."

 

Sümeyye ve İrem kısa süreliğine birbirlerine baktılar sonra da kabul ettiler. Onlarda cüzdanlarını ve telefonlarını aldılar ve dışarıya çıktık. Tüm yol boyunca İrem, Emre'den bahsetti. Sümeyye exinin ona hala yazmadığından konuştu. Ben ise içten içe Efe'nin de orada olmasını diliyordum.

 

Kafeye gelip siparişlerimizi vermiştik. Bir süre boyunca gözlerim onu aramıştı ama Emre'den başka kimse yoktu. Bir süre sonra Emre'de bize katıldı. Siparişlerimizi getiren abla kolunun altında 13 tane laleye sahip bir buket tutuyordu. Siparişlerimizi bize teslim ettikten sonra buketi bana verdi. Bu buketi neden getirdiklerini merak etmiştim.

 

"Uhm afedersiniz bu laleleri neden getirmiştiniz?"

 

"Birisi bunu size vermem için ricada bulundu tatlım."

 

"Nasıl birisi?"

 

"Üzgünüm bunu söyleyemem. Kendisi gizli olmak istediğini söyledi. Afiyet olsun canlar."

 

Abla, daha fazla bir şey söylemeden oradan ayrıldı. Sümeyye ise şaşkınlıkla çiçeği inceliyordu.

 

"Vay be gizli hayran ha?"

 

Bunu diyen Emre'den başkası değildi. Çiçeğe bir süre yan gözlerle baktım.

 

"Bunu sanırım atacağım."

 

İrem tek kaşını kaldırarak bana baktı.

 

"Neden?"

 

Hafifçe omuz silkip çiçeği masaya bıraktım.

 

"Sevdiğim kişiye ihanet etmiş olmak istemiyorum."

 

Sümeyye ise bunu yapmamam için kaşlarını hafifçe çattı ve konuşmaya başladı.

 

"Hayır atma. Belki onu sevdiğin birisi gönderdi. Hadi göndermedi diyelim kimden geldiğini bilmediğin için ihanet etmiş sayılmazsın."

 

Peki öyle olsun der gibi baktım ve hepimiz yemeklerimizden yemeye başladık. Yaklaşık 10 dakika sonra Efe yanımıza geldi. Ve bizden özür diledi.

 

"Kusura bakmayın birkaç işim vardı yetişemedim."

 

Hepimiz önemli değil dedik ve hep beraber yemeye devam ettik. Yemeğini ilk bitiren Sümeyye olmuştu. Daha doğrusu bitirememiş paket yaptırmıştı. Ayağa kalktı ve konuşmaya başladı.

 

"Bugün çıkışta merkezdeki alışveriş merkezinde buluşuyoruz değil mi?"

 

Emre, Sümeyye'nin bu dediğine hafifçe bozulmuş gibi yaptı.

 

"Alışveriş merkezi ne yaa. Bara falan gidelim."

 

İrem'de Emre'nin koluna hafifçe vurdu.

 

"Salak bizi alacaklar mı bara?"

 

Sümeyye İrem'e side eye atmaya başladı bu sefer.

 

"Alsalar gidiyoruz yani?"

 

Efe ise ellerini hafifçe masaya vurarak sessizlik olmasını sağladı. Ve ardından konuşmaya başladı.

 

"Ben her şeyi ayarladım. Öncelikle parkta piknik yapacağız. Sonra AVM'de gezeriz. Daha sonra yeni bir tane Karaoke stadyum açılmış oraya gideriz. Son olarakta akşam civarı kahve içmeye gideriz."

 

Herkes büyük bir sessizlikle Efe'yi dinledi. Sessizliği bozan İrem oldu.

 

"Ama benim kahveye alerjim var. Anladım siz beni sevmiyorsunuz."

 

Efe hafifçe göz devirdi.

 

"Sende o zaman çay, milkshake, sıcak çikolata falan içersin yer cücesi."

 

"Sensin cüce, zürafa."

 

Yüzüm biraz düşmüştü. Bu farkeden Sümeyye olmuştu.

 

"Asya ne oldu iyi misin?"

 

"Her şeyi iyi planlamışsınız ama annem izin vermez ki."

 

"Ya cidden onu mu kafana taktın. Ben izin aldım bile."

 

"Sen harikasın."

 

Efe bir süre telefonuna baktı. Ve saati bize gösterdi.

 

"Zil çalmış benim gitmem gerekiyor. Müzik odasına çağırdılar beni. İzleyecekseniz gelin."

 

Efe'yi de mi seçmişlerdi yani. Hemen konuşmaya girdim.

 

"Beni de çağırdılar aslında."

 

Sümeyye gözlerini üzerimize dikti ve konuşmaya başladı.

 

"Birlikte gitsenize bizde birazdan sizi izlemeye geliriz."

 

Efe hafifçe başını salladı. Daha sonra hafifçe kolumdan tuttu.

 

"Hızlıca gidelim anca yetişiriz zaten. Sen şimdi yolda Caremio falan istersin."

 

Bu dediğine hafifçe güldüm ve okula doğru ilerlemeye başladık. Yolda pek fazla konuşmadık. Dediği gibi markete girdik ve bana Caremio ısmarladı. Happy happy happy.

 

İrem'den...

 

Zürafa ve elticim el ele tutuşarak balayına gitmişti. Şaka. Real şaka. Okula gitmişlerdi işte. Masada sadece üçümüz kalmıştık. Emre, Sümeyye karım ve Ultra sexy seme bendeniz İrem. Ratattaaa..

 

Bir süre boyunca hiç konuşmadık. Bu ciddi sessizliği bozmak için götümü bile verebilirim ama Emre bozdu. Ama ben bozacaktım ya uff. Neyse ben bozdum sayalım.

 

Emre ellerini birbirine kenetleyerek sandalyesinde duruşunu düzeltti. Sonra devlet sırrı verecekmiş gibi etrafa baktı ve tanıdık hiçbir otistik olmadığına emin olduktan sonra geri bize döndü ve konuşmaya başladı.

 

"Bakın size bir şey söyleyeceğim ama benden duymuş olmayın."

 

Bu kadar önemli ne olabilir diye düşündüm bir süre. Ha buldum.

 

"BTS TÜRKİYE'YE GELECEK VE YATACAK YER BULAMADIKLARI İÇİN JUNGKOOK BENİM EVİMDE Mİ KALACAK?"

 

Sümeyye karım ilk önce bu salak ne diyor gibi baktı sonra işte benim karım diye gururla güldü. Emre ise ne dediğimi sorguluyordu.

 

"Hayır ya. Hem koskoca Bangtan kalacak yer mi bulamayacak. Seni bile satın alır onlar."

 

Aha bu fırsatı kaçıramazdım.

 

"SATIN ALMALARINA GEREK YOK BEN BELEŞE DE GİDERİM."

 

Emre bir süre ciddi misin bakışları attı sonra öyle bir şey olmadığını söyledi. Niye ya uff..

 

"Konu o değil ne diyeceğimi unutturacaksın bana. Konumuz şu. Efe bugün Asya'ya açılmayı düşünüyor."

 

Sümeyye büyük bir hayal kırıklığıyla arkasına yaslandı. Ve konuşmaya başladı karım benim.

 

"Evet biliyorum zaten. Hatta o gül buketini de Efe gönderdi. Bana bilmediklerimle gelin."

 

Ben ultra zeki beynimi kullanarak olayı sorgularken Emre şaşkınlıkla Sümeyye'ye baktı. Ne bakıyon yarram dememek için kendimi çok zor tuttum. Daha sonra Emre konuşmaya başladı.

 

"Nereden biliyorsunuz ya? Efe mi söyledi?"

 

Sümeyye ise başını olumsuz anlamda salladı.

 

"Yoo çok belli oluyordu. Ama Asya anlamışa benzemiyor relax olun."

 

Bir dakika bir dakika. Herkes bir şey biliyordu. Bilmemesi gereken bok perisiydi -Asya'ydı-. Ama ben niye bilmiyordum. Kesin dışlanıyorum.. #saveirem

 

"Bir dakika bir dakika ben niye hiçbir şey bilmiyorum. Efe bana niye hiçbir bok söylemedi?"

 

Sümeyye hiçbir tepki veya mimik göstermedi. Emre ise bilmiyormuşçasına ellerini kaldırdı.

 

"Hain zürafa bana söylemedi demek ki. Neyse ne zaman açılıyor Asya'ya?"

 

Emre bir süre düşünür gibi yaptı. Sümeyye ile gözlerim ondaydı. Bir süre sonra Emre sorumu cevapladı.

 

"Bugün yapacağımız buluşmadaki son rota. Yani kafede."

 

Sanki dünyanın en zor ve önemli şeyini anlamış ve öğrenmiş gibi aydınlanmıştım. Gençleştim resmen bu kadar mı farkeder?

 

"ANLADIMM."

 

Emre göz ucuyla bana baktı ve şu üç kelimeciği söyledi.

 

"Zeki kız seni."

 

Sümeyye karım ise kolundan saate baktı ve başını kaldırmadan konuşmaya başladı.

 

"Büyük ihtimalle şuan Efe ve Asya'nın provası başlamıştır. Şimdi kalksak büyük ihtimalle 2. Denemelerine yetişmiş oluruz."

 

Sümeyye'nin bunu demesiyle hepimiz kalktık ve yediklerimizin parasını ödeyip aşırı sessiz bir şekilde okula doğru ilerledik.

 

 

 

《~▪︎~》

 

Asya'dan...

 

Efe ile müzik odasına gelmiştik. Hoca bize nasıl, ne tarz bir şarkı seçmemiz gerektiğinden bahsetmişti. Ve seçimi bize bırakmıştı. Efe ile düet yapacaktım o yüzden ne söylersem söyleyeyim fazla umurumda değildi açıkçası. Efe'ye sorduğumda ise tercihin benim hakkım olduğunu söyledi. Bende aklıma gelen ilk şarkıyı yani Bege-Yeniden şarkısını seçtim.

 

Daha sonra bir kağıda kimin nereyi söyleyeceğini yazdık. Her şeyi bitirdik ve enstrüman çalan müzisyenlerin gerekli ayarları yapmasını bekledik. O sırada Sümeyye, İrem ve Emre gelmişlerdi ve koltuklara oturmuşlardı. Öğretmenin işaretiyle sahneye çıktık.

 

(Buradaki şarkı sözlerinde altı çizili olanlar Asya'nın, kalın olanlar Efe'nin söyleyeceği kısımlardır. Her ikiside varsa aynı anda söylüyorlardır.)

 

Nedir değişen, nedir delirten

 

Yoksa ben mi tek başıma hep bi' problem

 

Geri gel (geri gel) Yeniden (yeniden)

 

Yeniden ama yine de

 

Sağım solum yokuş ama yok yeniden yeniden

 

Etraf soğuk yolum yokuş, boş gelirler gelirler ama yinede

 

Sağım solum yokuş ama yok yeniden yeniden

 

Etraf soğuk yolum yokuş, boş gelirler gelirler

 

Ama yinede, ama yinede

 

Kelime kelime yer, yinede tutumum hayli sert

 

Yinede sen takmaz, insanoğlu yaratır hep bi' dert

 

Hep bi' dert, çek bi' dert

 

Sal bi' dert, yeni düzen bizi üzer

 

Yinede gel zihnime, kimine göre bi' derya

 

Bitirdiğimizde herkes toplu bir şekilde alkışlamaya başladı. Allah'ım onunla düet yapmıştım. Onunla! Bir süre sonra Efe yanıma geldi.

 

"Sesin çok güzel harikaydın."

 

"Teşekkür ederim sende öyle."

 

Bir süre sonra grupça sohbet ettik. Hoca çıkış zili çalana kadar çıkmamıza izin vermemişti. O yüzden sadece sohbet etmiştik. Daha sonra canımız sıkılmıştı o yüzden Sümeyye ile beraber sahneye çıkıp öylesine şarkı söyledik. Salonda zaten grup dışında kimse yoktu. Sümeyye ile beraber Pembe Mezarlık söylemiştik. Neden bilmiyoruz.

 

Pembe bir mezarlık gördüm rüyamda

Aşık cesetler şekerden tabutta

 

Gezinirken ciğerim doldu bir anda

Çürük çilek kokusuyla

 

Kalbi atan ölü bedenler hepsi

Hepsinin başında birer ölüm perisi

 

Soluk birer pembe gül kokluyorlar

Karanlıkta

 

Affet bu gece ölmek istedim

Pembe bir mezarlık olmak istedim

 

Karanlığı elimle bölmek istedim

Seni çok özledim

 

Çok istedim bu gece kendimi asmak

Ellerimle kendi mezarımı kazmak

 

Elimden geldiğince oturup evimde

Sana şarkılar yazmak

 

Şarkıyı noktaladığımızda Emre ayağa kalktı ve bize bu otistikler ne yapıyor dermiş gibi baktı. Daha sonra konuşmaya başladı.

 

"Olm otistik misiniz? Neyse sıradaki konser ne zaman?"

 

Sümeyye ise Emre'nin bu dediğine güldü. İrem küçük bir çocuk gibi bizi dinliyordu sanki konserdeymiş gibi. Efe ise gülümseyerek bizi izliyordu. O gülümsemesine kurban olurdum. Zil çalmıştı o yüzden hızlıca çantalarımızı alıp şehir parkına gittik. Düz çimenlik bir bölgeydi. Genellikle fazla kişi veya gürültü olmazdı.

 

Piknik örtümüzü serdik ve hazırladığımız yiyecekler ile aldığımız içecekleri üzerine koyduk. Brownie kutusunu tam ortaya koymuştum. İrem tam uzanmıştı ki Efe kutuyu kendi kucağına aldı ve İrem'e dil çıkardı.

 

"Bunlar benim için yapıldı size değil."

 

Sümeyye kaşlarını hafifçe çatarak Efe'ye döndü.

 

"Onlar bizimde hakkımız bir kere."

 

Efe etrafa umursamaz bakışlar atıyordu. İrem ise elinden şekeri alınmış bebek gibi duruyordu. Emre ise kendisine Cola dolduruyordu. Daha sonra Efe ağzına bir tane brownie attı ve konuşmaya başladı.

 

"Neden sizinde hakkınız olsun ki?"

 

Sümeyye hala kaşlarını çatmış bir şekilde Efe'ye bakıyordu.

 

"Ben bir kere onu yapacağız diye gece uyumadım tamam mı?"

 

Efe bir süre düşünüyormuş gibi yaptı.

 

"Olsum yinede benim vermeyeceğim. Sadece Asya alabilir."

 

Bu sefer Efe'ye bakma sırası Emre'deydi.

 

"Öyle olsun aga sen arkadaşına verme zaten."

 

"Sen karşılığında ne vereceksin?"

 

"Benden karşılık mı istiyorsun yani."

 

"Daha geçen Asya ile kilitli kaldığımda bana bu devirde hiçbir şey karşılıksız yapılmıyor demiştin."

 

Bir süre öylece sohbet ettik, yedik içtik. Daha sonra yeni açılan Karaoke stadyuma gittik. Orada baya bir şarkı söyledik. İrem Still With You, Sümeyye Fake Love, ben Bite Me, Efe Dope, Emre ise Black Swan söylemişti. Tabii düet olarak yaptığımız bir sürü şarkı vardı.

 

Daha sonra AVM'ye gittik. Orada Sümeyye ve ben kitaplara bakarken İrem posterlerin ve dergilerin olduğu taraflara ilerledi. Emre ve Efe ise ne yapıyor hiçbir fikrim yoktu. Daha sonra İrem'i Efe aradı.

 

İrem

 

"Alo?"

 

Efe

 

 

"İrem, Emre ile benim biraz daha

 

işim var. Sümeyye ve Asya *** kafesinde

 

bir yer ayarlasın sen girişte bizi bekle."

 

"Tamam zürafa oldu o iş."

 

Arama Zürafa İkizim tarafından sonlandırıldı. 07:47

 

İrem, ben ve Sümeyye birlikte kafeye gelmiştik. Efe öyle söylediği için İrem girişte beklemişti. Bizde oturacağımız masayı ayarlamıştık. Bir süre boyunca ne Sümeyye ne ben konuşmuştuk. Bu sessizliği bozan isim Sümeyye olmuştu.

 

"Ben lavaboya gidip geleceğim 2 dakikaya."

 

"Tamamm."

 

Ve 10 dakika olmuştu ama kimse gelmemişti. Bir süre sonra ışıklar kapandı. Ve bir çift el gözlerimi kapattı ve beni arkama doğru çevirdi.

 

"3... 2... Ve 1..."

 

Sesinden duyduğum kadarıyla bu Sümeyye'ydi. Gözlerimi açtığımda ise kısa bir şok geçirdim. Gözlerimi kapatan kişi Sümeyye'ydi. Önümde Efe vardı. Arkasında da Emre ve İrem üzerinde doğum günün kutlu olsun yazan bir doğum günü pastası vardı. Efe'ye baktığımda elinde bir çiçek buketi olduğunu gördüm. 13 tane lilium çiçeği...

 

Hep bir ağızdan doğum günü şarkısı söylemeye başladılar.

 

"İyi ki doğdun Asya, iyi ki doğdun Asya. İyi ki doğdun iyi ki doğdun mutlu yıllar sana."

 

Hiç beklemiyordum. Bugünün 1 Haziran olduğu tamamen aklımdan çıkmıştı. Efe önümden çekildi ve Emre ile İrem pastadaki mumları üflemem için yaklaştılar. Mumları üfledim. Tam Emre pastayı masaya koymak için hareket edecekti ki İrem ondan önce davrandı ve pastayı Emre'nin yüzüne attı. Emre ise o zamana kadar duymadığım küfürleri etrafa savurdu.

 

"İrem senin gelmişini geçmişini.. (...) 2 tane pasta almamızdan anlamalıydım zaten."

 

Daha sonra Emre yüzünü yıkayıp geldi. Sonra içeceklerimiz geldi ve pastayı dilimledik. Şuan herkesle tek tek fotoğraf çekiniyordum. Sıra Efe ile çekinmeye gelmişti. Tam telefona doğru poz verecektim ki aldığı çiçek buketini bana uzattı ve boşta kalan eliyle diğer elimi tuttu. Sonra ağzından şunlar döküldü.

 

"Benim sevgilim olur musun Asya?"

 

Bir süre şaşkınlıkla Efe'ye baktım. Nasıl bir tepki vermem veya nasıl bir yanıt vermem gerektiğinden emin değildim. Tam ne diyeceğimi beynimde tasarlayacaktım ki kalbim ve dudaklarım bir olup beynime ihanet etmişti.

 

"Tabii ki olurumm"

 

Efe'nin elindeki çiçek buketini aldım ve birbirimize sarıldık. Emre, Sümeyye ve İrem ise bizi alkışlıyordu. Tabii İrem arada bir ıyy diyordu orası ayrı.

 

Sümeyye yanıma gelip omzuma dokundu.

 

"Nasıl beğendin mi?"

 

Gözlerim dolmuştu. Zar zor dudaklarımı açıp konuşabilmiştim.

 

"Hayatımda gördüğüm en güzel doğum günüm buydu."

 

Daha sonra Efe'ye döndüm.

 

"Ve hayatımda aldığım en güzel doğum günü sürprizi."

 

 

Bölüm : 04.10.2024 19:37 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...