Yeni Üyelik
12.
Bölüm

11.Bölüm

@cigdemgah

. . .


Ahşan ofiste durgundu, ara ara kendi kendini sorgulayan dalıp gitmeleri de oluyordu. Durup daha çok düşünmemek, aklından geçenlerin önüne bir set çekerek işe koşturdu hemen öğle olmadan işlerini bitirmişti. Yetinmeyip ofiste ki diğer arkadaşlarının dahi işlerine yardım etmeye başladı bu defa. Asıl yaptığı Mir’den uzak durmaktı çünkü düşünmemek için çabaladığı da aslen Mir’di. Bunu kısmen de başarıyordu. En azından Mir bugün kendisini çok yormamıştı hatta aksine Ahşan ile yüz yüze dahi görüşmemişti söylemesi gerekenleri telefonda söylemişti. Birbirinden habersiz karşılıklı köşe kapmaca oynuyordu ikisi de. Dün gece o kalp yükünden sonra başlamıştı Mir’de bu tavır ne hissettiğini bilmiyordu ama kalbinde ki o his gittikçe büyüyordu, bir anlam veremiyordu ne olduğunu anlamıyordu sadece rahatsız gibi hissediyordu sanki bir lokma boğazında tıkanmış hissiydi bu su içse geçerdi belki de ama kalbi suyu nasıl içsindi? Mir henüz nasıl geçecek bu his bilemezdi çünkü derdinden bihaberdi. Hala bir haberken bu derdin asıl sahibinden ırak durmayı seçmişti. Kalbinde ki o rahatsızlığın başlangıcı olan dün gece yemekten eve döndüğünde yalnız salonda epey oturmuştu eli kalbindeydi. Çarpmıyordu ama o rahatsızlık devam ediyordu. Gecenin bir vakti uykusundan uyandırdığı Zara’nın sesi bile ondan hiçbir anlam ifade etmemişti. Mir mutlu bile olmamıştı aksine o yük artmıştı daha çok. Zara, “Mir,” dedikten sonra arada geçen kısa sessizlikten sonra Mir onu rahatsız ettiğini düşünerek telefonu kapatmıştı hemen. Bu kadardı işte. Mir’in düşündüğü o hafifleyecek yük yerini koruyordu sadece. Hiçbir manaya denk getiremedi Zara’yı Mir. Bundan biraz ürktü çünkü ondan hoşlanmıştı değil mi? Öyle düşünüyordu ama kalbinin ısındığı insan onda neden bir boşluk gibi bir yabancı gibi hissettiriyordu anlayamadı. O geceyi düşündü yine sultanın yanında kendini evinde gibi hissetmişti. Evet. Ama bunu geçmiş zaman olarak onaylıyordu. Peki ya şimdi… Zara’nın şuan yanında ki varlığı önemliydi. Mirs için çok güzel bir iş ortaya koyacağından şüphe yoktu. Mir’in zirveye çıkış biletiydi o. Zara’ya ihtiyacı vardı. “O halde sorun ne?” diye sordu kendine… “Evimde olup olmamamın ne önemi var? Hem herkes kimsesiz değil mi? Ev gibi hissetmenin manası ne?”


Derin bir nefes aldıktan sonra bakışları Ahşan’ın masasına kaydı. Ortalıkta görünmüyordu epeydir. Bu iyiydi ona göre. Bu kadar aklını kurcalarken anlamlandıramazken bir de Ahşan’ın etrafında olması Mir’i iyi hissettirmiyordu. En azından dün ki görüntüsünü zihninde biraz tozlandırana dek onu çok görmese daha iyi olurdu. Bilinmezlik içindeydi bu da onu hasta hissettiriyordu odaklanamıyordu. Bu hissi de ancak bir kişiye söyleyebilirdi. Ayağı kalktı Mir, Boran’ın yanına gitmek için koridoru geçti. Birkaç kendisine gülen yüze sessizce karşılık verdi. Sonra Boran’ın odasının açık kapısından içeri girdi. Boran yoktu. Onun yerine sabahtan bu yana köşe kapmaca oynadığı Ahşan’ı onun çiçeklerini sularken buldu. Olduğu yerde çivilendi. Sessizce izlemeye başladı Ahşan’ı elinde ki küçük çiçeği koklarken. Mir Boran’ın odasında bu kadar çok çiçek olduğunu daha önce fark etmemişti ve Ahşan’ın onlardan farksız durduğunu da. Bütünmüş gibi geldi o an. Çiçeklerin etrafa verdikleri güzelliğin içinde göründü Ahşan. Burnuna gelen yasemin kokusu gülümsemesine sebep oldu Ahşan’ın derin bir nefesten sonra gülümsedi. Önce gülümseyişi değdi gözüne Mir’in ulaştı ardından o koku ciğerlerine doldu. Yaseminler akciğerlerinde açmış gibi soludu havayı ve yeniden kalp ritmi değişmeye başladı. Duyuyordu sanki bu çarpıntının sesini Mir. Korkuya kapıldı yeniden. Gözleri Ahşan da iken elini kalbinin üstüne koydu hızlıca çarpan kalbi endişelendirdi yeniden onu. Hastayım ben, dedi kendi kendine, yine kalp krizi geçiriyorum… Bakışlarını Ahşan’dan çekmeden derin bir nefes aldı. Geç hadi… Bekledi Ahşan’ın gülümseyişi boğazında bir yumruya sebep olunca Mir’in içinde ki o garip his büyüdü. Zamanı yavaşlattı. Kaç saat sürer bir kalp krizi bilemedi. Bir saat kadar sürdü Mir’in kalp krizi ve Ahşan’ın bir saksıyı sulayışı.


“Miralay,” Boran sesi yanı başındaydı ve onu andan kopardı Ahşan’ı da. Mir’i kapıda görünce saksıya tuttuğu suyu eyere dökmeye başladı Ahşan ve hemen toparladı kendini. Boran Mir’in afallamış yüzüne bakıyordu: “İyi misin?”


“İyiyim.” Yutkundu Mir. Elinin altında ki kalbin yavaş yavaş eski ritmine döndüğünü hissetmeye başladı. Boran’ın kendisine iyi geldiğini düşündü hemen. Elbette Boran onun ilacıydı, rahatladı bir yanı: “Sana bakmıştım.”


“Güzel,” Bakışları Ahşan’a kaydı ilk olarak onun da Mir’den bir farkı yoktu. Boran bu ikisinin halini anlamaya çalıştı ama ondan önce elinde ki kahve fincanlarından birini dostuna uzattı. Mir’in bakışı Boran’ın elinde tuttuğu diğer fincana kaydı; kendi eli ile mi kahve getiriyor Ahşan’a? Getirsin arkadaşı o! Öyle söyledi. Bir şey olsa söyler bana. Söyler mi? Söylemezse de ne önemi var. Mir’in saliseler içinde zihninde dönen çarkların arasından Ahşan araya girdi.


“Mir bey elinizde ki Latte, dilerseniz Türk kahvesi getireyim.” Mir ona baktı. Çarkları dönmeye devam ediyordu; Latte mi seviyor Ahşan? Boran Latte severdi. İkisi benziyor demek ki birbirine.


“Zahmet olmasın Ahşan?” Mir kaşları çatık Boran döndü ve içinden söylendi; ne zahmeti o benim sekreterim!


“Hemen getiriyorum.” Ahşan yanlarından geçti amacı Mir’den uzaklaşmaktı. O çıkınca Mir rahatlayarak gidip koltuğa oturdu. Boran iki fincanı masaya bırakarak kendi sandalyesine geçti. Kahvesinden bir yudum aldı. Mir’e baktı. Sessizce onun düşüncelere dalışını izledi. Ne düşünüyor? Bilemedi. Ahşan ile bir sorunu olamazdı değil mi?


“Zara ile Erin’in dört saattir aralıksız çalıştığını biliyor musun?” Boran o küçük hainin adı geçince morali bozuldu. Mir’in aklındakinin Ahşan olduğunu düşünürken Zara’nın olduğunu bilmek canını sıktı. Kendisi de birkaç gecedir bunu düşünüyordu doğru küçük sandığı aslen büyük bir yalandı çünkü işin içine Mir’in duyguları da girmişti. Ve Boran bunu düşündüğünden beri aslında kendisinin de küçük bir hain olduğunu düşünüyordu. Bir şey yapmalıydı ama her ne yaparsa işin sonunda Ahşan hayatlarından çıkacaktı bu yüzden iyi düşünmeliydi. Kahvesinden bir yudum aldı. İlgisiz bir sesle cevap verdi bir fiyasko olacağını bildiği sözde önemli olan işi ile ilgili yaptığı yoruma karşılık olarak.


“Evet biliyorum.”


“Zirveye çıkacak mıyız?” Boran onun sesinde ki tınıyı fark etti. Belki de duygu diye fazla mı abartmıştı. Mir’in düşündüğü sadece işti. Ve Zara’nın adını sadece iş ile andığını da orada fark etti. Yoksa… Aklından geçen cümleyle içinden güldü. Mir, Zara’ya olan duygularını minnet ile bağdaşlaştıramazdı değil mi? Zeki adamdı Mir, duygular onu aptallaştıramazdı değil mi? Arkadaşına döndü. Sırf onun bileti diye ondan hoşlandığını düşünemezdi. Hayır diye düşündü Boran, Mir tek üzüldüğü şey Mirs’ti.


“Miralay sen o zirveyi göreceksin.”


“Çünkü en çok istediğim şey zirveyi görmek.” Dedi Mir. Bunu kendisini ikna edermiş gibi söylemesi arkadaşının dikkatinden kaçmadı. Boran onun içinde ki fırtınanın sesini duymuştu. Bir merhamet yükseldi içinden.


“Dün gece uyuyamadın mı yoksa?” Mir öne doğru eğildi. Zihninde ki çarkları duyabiliyor muydu Boran? Başı ile onayladı Mir sadece: “Yine bir sürü şey mi düşünüyorsun?” Gülümsedi Mir. Bunun bir ima olduğunu biliyordu. Arkadaşı onun her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşündüğünü bilecek kadar iyi tanıyordu.


“Evet.”


“Son zamanlarda çok yoruldun.” Bedenen değil? Ruhum yorulmuş sanki. Mir bunu en yakın arkadaşı ile paylaşmayacaktı çünkü bir önemi yoktu. Boran bir konuda haklıydı o zirveyi görecekti ve bunu sebebi ruhunda ki ağırlık ise bunu görmezden gelecekti. Milyonlarca düşüncesinin arasında önemli olanlardan birini seçti bu defa Mir.


“Hafta sonu benimle bakımevine ziyarete gel.” Boran sevindi bu teklife çünkü Mir babasını ziyarete giderken kimseyi götürmek istemezdi kolay kolay. Unutkanlık ve bunaklık geçiren babasını kendisini tanımayışı ve bir düşman gibi davranıyor oluşu onu çok incitirdi. Bu yüzden genelde yalnız giderdi ziyaretlere. Uzaktan bakardı bir müddet babasına onu rahatsız etmek istemezdi arada sesini duymak için yanına uğrardı ilaçlarını yakın bir zamanda almışsa onu uyku hali ile karşılar bir yabancı gibi davranır çok konuşmazdı. Ama ters bir anına denk gelirse Mir’i bir düşman olarak görür ondan nefret eder hakaretler yağdırırdı. Bu da Mir’i çok üzerdi. Bu üzüntüsünü ise en çok Boran bilirdi. Bu yüzden Mir’in nadiren yaptığı bu teklif onu sevindirdi.


“Seve seve, özlemiştim zaten Yakup amcayı.”


Ahşan kapıyı tıklatıp içeri girince ikisi de sustu. Çinilerle süslenmiş fincanı eşsizce Mir’in önüne bıraktı Ahşan. Kahve fincanının dumanına bakarken Mir derin bir nefes aldı ve Ahşan’dan kaçmayı bırakmaya karar verdi. Doğru şekilde davranmalıydı; Boran Ahşan’ı nasıl görüyorsa kendisi de öyle görecekti. Ahşan çıkmak üzereydi ki Boran durdurdu onu.


“Kahven soğudu gel otur.” Ahşan ona kedi bakan bakışlar attıysa da Boran’ın ısrarlı bakışları altında sessizce Mir’in karşısına oturdu. Kahvenin tatlı tadı ılıktı ve Ahşan ılımış kahveyi tekrar yerine bıraktı. Kapıda Özlem belirdi bu defa.


“Mir Bey,” dedi ona bakarak patronunun kendisine bakmasını bekledi; “ofiste ki arkadaşların sizden bir ricası var.” Boran gülümsedi:


“Ben biliyorum.” Mir de Ahşan da ona baktılar ardından tekrar Özlem’e döndüler Mir devam etmesini bekledi.


“Belkıs Hanım yıldönümü niyetine yine hediyeleşme günü yapmış. Düşündük ki bizde kendi aramızda bir hediyeleşme yapalım.”


“Çok güzel bir fikir bence…” Diye atıldı Boran. Mir böyle şeylerle uğraşmak istemezdi kendisine göre bu gelenek zaten saçmaydı Belkıs’ın icatlarıydı bunlar hep zaten Mir de katılmazdı hiç ama madem çalışanlar istiyordu patron olarak onların isteklerini önemserdi Mir. Hem Mir’in zihninde ki çarklar kadar onlarda çalışmışlardı değil mi?”


“Peki, madem istiyorsunuz. Hazırlıkları sen yap en son biz çekelim.” Özlem memnun bir ifade baktı ona.


“Peki efendim.”


Ahşan, Belkıs’ın adını duyunca onu görme isteği hissetti. Keşke onun yanında çalışıyor olsaydım diye geçirdi içinden. Belki kovulan olmazdım da. Halime bak köşe kapmaca oynuyorum adamla. Mir’e kaydı bakışları o dalgın bir şekilde düşünürken. Saçları kısacıktı. En sevdiği yer askeriye diyen Boran’ın sesi geldi kulağına ondan belki de asker tıraşıydı saçları. Sakal yoktu. Günlük tıraş olduğu da belliydi. Düzenliydi demek ve titiz. Boynu uzundu âdemelması vardı boynunda. İnce endamlıydı uzun boyluydu. Karakaşlarına dek vuran kirpikleri vardı, gözleri de bir o kadar koyu renkteydi. İki dipsiz kuyu gibi… Aynı o gece ki gibi… Fincanı tutan elleri büyüktü, parmakları uzun. Yakışıklı değildi Mir, ama yakışıklılıktan daha önemli bir güzellik vardı üstünde. Eski tabirler ile gelgeli vardı. Kalbine bir ılıklık yayıldı Ahşan’ın. Karşımda böyle otururken onu nasıl görmezden gelebilirim? Aman ha, diyerek bakışlarını çekti hemen Ahşan, yanacaksın!


“Boran, çalışanların hesabına küçük bir hediye at.” Diye söyleyince Mir, Boran sevinçle yanıtladı berikini.


“Emredersiniz Miralay’ım.”


Ahşan yeniden yüzüne döndü Mir’in. Yüzünde ki garip ama insana bir güven veren o sert çehresine dalıp gitti yeniden.


Mir onun bakışlarına denk gelince Ahşan başını çevirdi anında utanarak. Mir’de utandı o an, çektiği bakışları istemsiz değince yine Ahşan’a bakakaldı onun kocaman gözlerinin kaçırışını kirpiklerinin dalgalanışını gördü. Kirpikleri dalgalanıyor? Delirdin mi Mir? Saçmalama o sadece bir kirpik. Ahşan yeniden gözlerini kırpınca bir rüzgâr Mir’in kalbine doğru esti. O kalp çarpıntısı yeniden baş gösterince Mir‘in aklı uçup gitti yine. Endişesi beraberinde korkusunun da yakasından tuttu. Eli kalbine gitti yine. Kahve den mi oldu acaba… Diye düşündü ama değildi, sabah da içtim. Hastayım ben… Kalbim hasta.


Mir kahvesine döndü. Severdi kahveyi Mir. Ahşan’ın yaptığı kahvenin tadı içtiklerinin en iyisiydi. İyi mi? İyi olan dört saattir benim için uğraşıyor… Bu düşünce yeniden o geriler attığı yükü önüne serdi. Karşılaştırma yaptığını fark edince içi sıkıldı yeniden. Napıyordu Mir hala? Bir karar vermişti değil mi? Neler düşünüyordu? Asıl olması gereken oluyorken her şey kontrolü altındayken Mir neden Ahşan’ı düşünüyordu. Bırakıyorum, bu kadar… Dedi ve bıraktı sözde. Sanki bunun kanıtlamak için kendine aklına gelen fikirle ayağa kalktı hemen izin isteyerek. Ofiste çok geçmedi Özlem’i buldu. Onu bir köşeye çekti.


“Senden bir ricam var.” Dedi yıllardır onunla çalışan sekretere.


“Buyurun Mir Bey,”


“Zara’nın adını yazma ona hediyesini ben vereceğim.”


Loading...
0%