Yeni Üyelik
6.
Bölüm

5.Bölüm

@cigdemgah

Boran yanından ayrıldıktan sonra Ahşan verilen talimatları yerine getirdi epey bir oyalanarak ve etrafında ki çalışanları yavaş yavaş tanıyarak tekrar masasına döndüğünde başka bir adamın Zara ve Mir’e eşlik ettiğini gördü. Yeni tanıştığı arkadaşlarından biri onun diğer tasarımcı olan Erin olduğunu söyledi. Erin ekranda ikisine bir şeyler anlatırken Mir ve Zara da dikkatle onu dinliyorlardı. Ahşan bir süre sonra onları izlemeyi bırakıp önüne döndü ve Mir’den aldığı defterleri incelemeye başladı. Öğle yemeğine yakın bir zamanda etrafta ki çalışanların hareketlendiğini gördü. Saat on ikiye varmak üzereydi ve Erin bu defa masaya oturmuş hala Zara’ya bir şeyler anlatıyordu. Diğer sekreter olan Seher Ahşan’a yemeğe gelip gelmeyeceğini sordu. Ahşan ise kibar bir şekilde reddetti önce Zara ile konuşmalıydı.


Ofis neredeyse boşaldıktan az biraz zaman sonra Mir saatine baktı ve öğle yemeği vakti olduğunu fark etti. Ardında hala durumun ciddiyeti ile ilgili konuşan Erin’den çekti bakışlarını. Ofise baktı; boştu. Bakışları masasında bilgisayar ekranına dalıp gitmiş olan Ahşan’ da durdu.


“Şimdilik bu kadar yeter Erin.” Dedi yanında kilere dönerek. Zara’nın yüzünün allak bullak olduğunu gördü. Onu daha ilk günden yormuş olmaları Mir’i rahatsız etti çünkü gözünü korkutmak istemezdi: “Zara’nın gözünü korkutmayalım.”


“Ama her şeyi bilmeli. Netice de burada pazar için ürün üretmeyeceğiz.”


“Eminim üstesinden gelir dostum. Hadi yemeğe çıkalım.” Ayaklandı üçlü. Zara kapıdan çıkar çıkmaz Ahşan’ı aradı ve onu görünce yardım isteyen gözlerle baktı. Mir ondan önce ulaştı Ahşan’ın yanına.


“Neden yemeğe çıkmadın?”


“Belki bir şeye ihtiyacınız olur diye beklemek istedim.”


“Yok. Saat tam on bir kırk beş de ne olursa olsun bu ofiste ki herkes yemeğe çıkar. Aç çalışan istemiyorum.”


“Anladım Mir Bey.”


“Biz yemeğe çıkıyoruz. Sende gidip bir şeyler ye.” Boran katıldı hemen onlara.


“Nerde yiyoruz?” diye sordu Mir’e.


“Köşede ki mekânda...” Burun kıvırdı Boran.


“Ahşan sen nereye?”


“Bize katılabilir.” Diye birden bir fikir attı Zara ortaya, Mir bu ani isteğin ve önerinin sebebini anlayamadı. Normalde olsa kabul etmezdi çünkü çalışanlarla ile sürekli yemek yemek otoritesini sarsabilirdi bu ihtimal yüzünden her zaman ya tek ya da Boran ile yemek yerdi. Mir, Ahşan’a döndü ikisi de bunun iyi bir fikir olmadığını bakışlarından belli ediyordu. Yutkundu Ahşan. Umarım kabul etmez.


“İsterse gelebilir.”


Bu duruma sevinen tek kişi Boran oldu. Zara ise rahatladı onunla konuşmalıydı çünkü hemen. Mir ve Erin beklemeden kapıya yönelince Zara biraz geride kaldı ve Ahşan çantasını alırken ona doğru fısıldadı.


“Bana yardım etmen lazım.”


“Neden yapayım böyle şeyi?”


“Çünkü ben çuvallarsam bir daha ikimizde bu kapıdan içeri giremeyiz.” Gözlerini devirdi Ahşan.


“Ne istiyorlar?”


“Uluslararası bir kreasyon...”


Ahşan’ın ayakları durdu. Yanlış mı duymuştu yoksa gerçekten ayakkabı üretmekten anlamayan Zara’dan bir defile koleksiyonu mu yapmalarını istemişlerdi? Ahşan donakalınca Zara arkasına döndü ve ona gelmesini işaret etti.


Mir, ofise yakın bir restoran seçti yemek için. Daima yakın mekânlar seçerdi çünkü bir an önce işe geri dönmesi gerekti. Karşısında yüzü asık Zara ve ondan farkı olmayan Ahşan’ın yemekleri ile oynadığını görünce geriye yaslandı. Zara’nın yanında yüzü asık oturmasını istemiyordu belki de yalnız çıkmak daha iyi olabilirdi en azından ordu gibi gezmezdik. Yemekte onlara katılan Boran alışkın olduğu Erin’in suratsız halinden bakışlarını çekip diğerlerine baktı.


“Hepinizin başına silah mı dayatıldı?” Başlar ona çevrildi: “Zorla bu yemeğe katılıyor olamazsınız.” Mir suyundan bir yudum aldı: “Hanımların ilk iş günleri olduğundan konuşmuyor olmaları normal ama sizin de sohbetinize doyum olmuyor.”


“Durumumuz ortada iken keyifli olmamızı beklemiyorsun hala değil mi?”


“Bekliyorum çünkü Zara bizi bu dertten kurtaracak.”


Başlar Zara’ya döndü. Zoraki bir gülümseme belirdi dudağında. Mir, ona bakınca derin bir nefes aldı ve kendini açık bir gökyüzünün altında gibi hissetti. İçten bir gülümseme ile o geceyi anımsadı. Onun tüm salonu zümrüt yeşiline boyadığı o geceyi.


“Eminim ki tıpkı Mirs gibi dünyayı da yeşile boyayacak.”


Zara onun ne demek istediğini anlamadığı için başını salladı sadece ve gülümsedi. Ahşan ise hayatında bundan daha güzel bir övgü almadığından ona bakakaldı yine. Mir hala hatırlıyordu onu. Biliyordu. Ahşan çoğu kez onun kendisini bir daha anımsamadığını düşünmüştü ama yanıldığını gördü. Işıltılı gözler ile ona bakarken bunu düşündü. Çok güzel yanılmışım…


“Tüm dünyaya gerek yok o defileyi elimize yüzümüze bulaştırmasak kâfi.” Dedi Erin karamsar bir yüzle. Ahşan onun bu baştan savma yorumuna kaşlarını çatınca Boran açıklama yaptı ona.


“İkizi gittiğinden bu yana inanmıyor da başarılı olacağımıza.”


“Bence inanın Erin Bey, çünkü Mirs de en başında bir hayal bir düşünce değil miydi? Şuan ülkenin en iyi markası oldu ve dünya çapında bir başarı da Mirs için şuan bir düşünce ve hayal, inanmalısınız ve Mir Bey’e güvenmelisiniz çünkü ben buna ulaşacağınıza inanıyorum.”


Mir’in bakışları onda durdu. Kalbinde dağılmış olan ne olduğunu anlayamadığı o his bir yumak olup toparlandı sanki. Ona bu kadar inanan kaç kişi vardı hayatında üç, dört? Biri onu hatırlamıyordu o halde üç kişi. Diğer herkes onun bir hayalperest olduğunu düşünmüştü hep en başından. Şimdi de Erin onlara katılmıştı ama karşısında duran bu büyük kahverengi gözleri olan yabancı kız Mir’in başaracağına mı inanıyordu? Nasıl? Farkında olmayarak bir gülümseme belirdi yanağında.


Ahşan, Mir’in onda olan bakışlarını fark edince önüne döndü hemen utanarak. Konuşmaması gerektiğini hatırlattı kendine kızararak, dikkat çekme… Geriye kalan sürede sessizce yemeğini yedi ve bir daha konuşmadı. Öğleden sonra Mir, Zara’yı üç büyük dosya yığını ile eve bıraktı. Ahşan ise geri kalan sürede işi öğrenmek için ofisi neredeyse ezberledi. Herkes ile tanıştı ve sabah ki karamsarlığını atarak işi sevdi.


Saat tam beşi vurunca büyük bir rahatlama ile ofistekiler dağılmaya başladılar. Ahşan hemen eve gitmeli üstünü değiştirmeliydi çünkü üzerine kahve dökülmüştü ve bu halde cadı avına çıkamazdı. Boran çıkmadan evvel Ahşan’dan mekânın adresini aldı ve Lila’ya mesaj atmasını istedi. Toparlandı Ahşan, Mir’e gidebileceğini söylemek üzere odasının kapısını çaldığında Mir ekran başında idi ve ona davetiye ayarlayan arkadaşından gelen maili okuyordu. Durumunu toparlamazsa bir daha dünya piyasasına çıkmasının mümkün olmadığını söylüyordu. Mir’in canı sıkıldı. Üretimi durdurmak için beklemişti ve zarara başlamak üzereydiler. Bu tablo karşısında Mir eli ile yüzünü kapattı ta ki Ahşan’ı karşısında görene dek.


“Mir Bey ben çıkabilir miyim?” Ahşan’ın ona bakan kocaman kahverengi gözlerini görünce o karamsar yanı dona kaldı. Başarabilirim… Dedi Mir… En azında hala bana güvenen birileri var… Geriye yaslandı ve derin bir nefes aldı Mir.


“Saat tam beş olduğunda evine gidebilirsin. Bunu sormana gerek yok.”


Ahşan kapıyı adından kapatınca Mir’in iyi biri olduğunu düşündü ve gülümsedi. O gece ki padişahın iyi biri olduğunu görmek Ahşan’ı daha iyi hissettirdi ve boşalan ofisten çıkıp evinin yolunu tuttu.


Eve vardığında yorgunluktan ölmek üzereydi ama acele etmesi gerekti çünkü iki saat içinde bir yemekte olması gerekti. Ayakkabılarını henüz çıkarmıştı ki Gülfer başında dikildi.


“Yemeği hazırla yine ağrılarım tuttu sabahtan bu yana yemeği dahi zor yaptım…” gerisini dinlemedi çantasının bırakıp mutfağa geçti hemen sofrayı hazırlamazsa Gülfer onun yakasını bırakmazdı. Ayrıca tekrar dışarı çıkabilmek için ek iş yalanı uydurması gerekti. Ne yemek yaptığına bakmak için ocağa yaklaşmıştı ki Zara belirdi kapıda.


“Benimle gel.”


“Önce yemek-” Uzanıp kolundan tuttu ve peşi sıra sürüklemeye başladı Ahşan’ı. Gülfer onların odaya gittiğini görünce bağırdı yanlarına yaklaşarak.


“Yemeği hazırlayacak o. Nereye?” Zara ona bakmadan bağırdı.


“Ahşan ile işim var. Azra’ya söyle ojesini değiştirmek yerine önce sofrayı hazırlasın. Yoksa bu ay ikiniz de beş kuruş alamazsınız.” Gülfer sesini çıkaramadı Zara’ya çünkü daha bir gündür çalışmaya başlayan kızının maaşını gece rüyasında dahi görmüştü. Ahşan ise Zara’nın bu sert çıkışı ile onlardan kurtulduğu için sevindi. Odasına geldiğinde kapıyı kapattı hemen ve Ahşan’ı oturttu sandalyeye. Mir’in verdiği dosyaları gösterdi.


“Bunlar Mirs’in geçmiş koleksiyonu. Bunlardan yola çıkarak bir koleksiyon hazırlamamı istiyorlar.” Dosyalardan birinin kapağını açtı ezberlediği koleksiyonlardan birisiydi.


“Ne kadar süren var?”


“Üç ay.” Ahşan dosyaları bir kenara attı ve ayağa kalktı kollarını kavuşturdu dik durarak Zara’nın önünde.


“Ondan önce Mir’e elinde bir kreasyon olduğunu ve onu getireceğini söyledin örnek olarak.”


“Evet. Senin sürekli çiziktirdiğin bir defterin vardı değil mi? Onu ver.”


“Hayır.”


“Ne?”


“Bir eskiz defterini Mir’in önüne koyamazsın. Koyarsan aynı anda kendini kapının önünde bulursun.”


“Düzelt o zaman.” Zara’nın bu pişkin hali Ahşan’ı sinirlendirdi ama şimdi bunun sırası değildi.


“Sana iki seçenek Zara. Ya sana haftaya Mir’e teslim edeceğin bir koleksiyon hazırlarım ya da büyük kreasyonu hazırlamana yardım ederim. Hangisi?” Zara kendinden emin bir şekilde cevapladı Ahşan’ı.


“İkisi de.”


“Hayır, birini seçeceksin.”


“Bana yardım etmek zorundasın.”


“Değilim. Mirs’e benim sayemde girdin ve yardım etmezsem az bir zaman sonra kapıda bulursun kendini. Ha gidip Mir’e her şeyi anlatacak mısın? Git anlat. Kaybedecek bir şeyim yok, nasılsa Mir’in asistanıyım. Ama sen tasarımcı olarak kovulmuş olacaksın ve bir daha bir marka ile çalışamazsın. Kendini markanı dahi kuramazsın.” Bu defa kollarını göğsünde kavuşturan Zara oldu.


“Bak ya, kedi aslancılık mı oynuyor şimdi?”


“Evet.” Zara içten içe güldü ama bunu ona yansıtmadı. Ahşan’ın bu ilk kez karşılaştığı bu dişli halini ona yakıştırdı ve hoşuna gitti. Hayatında ilk kez Ahşan’ın gözünün içine bakarken kendisini ezik hissetmedi ve mantıklı olan tek seçeneği kabul etti hemen.


“Buna yardım et. İşimi garantile büyük işi ben deneyeceğim.”


“Kabul.”


“Birde birazdan çıkacağım. Lila Hanımla yemek yemeliyim. Anneni atlamama yardım et.” Zara alayla sırıttı ve bu işbirliğinden gizli bir hoşnutluk duyarak cevap verdi.


“Kabul.”


. . .


Loading...
0%