Yeni Üyelik
8.
Bölüm

7.Bölüm

@cigdemgah

Bir duş alıp yatağına uzanırken akşamı ve Lila’yı düşündü yeniden ardından isi Mir’i. Sonra Ahşan bu konuyu kapattı orada ama yine de rüyasına girmesine engel olamadı. Sabah uyandığında bunun bilinçaltında neden yer edindiğini düşündü ama fazla uzun sürmedi düşüncesi günün temposu Gülfer’in bağırışı ile erkenden başlamıştı çünkü.


Ev ahalisini es geçerek erkenden ofise geçti. Mir’i odasında uyuklarken buldu. Onun da sabahladığını anladı. Uyandırmadan gidip bir Türk kahvesi yaptı patronuna hemen. Masaya bıraktı Mir’in başucuna. Masada ki dağınıklık göz gezdirdi çalışanların isimleri olan listeleri gördü ve az sonra ne olduğunu anladı. Aynı anda keskin kahve kokusuyla gözlerini açtı Mir. Ahşan belirdi gözlerinin önünde. Kahve kokusunun Ahşan olduğunu varsaydı. Onun uyandığını gören Ahşan bir adım geri çekildi hemen. Mir ona bakakaldı birkaç saniye. Kahveye döndü bakışları ofiste uyuyakaldığını fark etti. Böyle uykulu uykulu sersem gibi göründüm…


“Fabrikadan işçi mi çıkaracaksınız?” Mir’in zihni henüz adapte olamazken gözleri kahvedeydi. En azından bu serseme bir kahve yapmış, aferin. Geriye doğru esneyen Mir bu defa Ahşan’a boş bakışlar atarken soruyu hatırladı.


“Evet. Zarar etmeye başladık. Neredeyse maaşlarını ödeyemeyeceğiz.” Ahşan, sessizce bakınca Mir tanıdı bu bakışı: “Üzüldün mü?”


“Daha önce bende birkaç kez işten çıkarıldım ve ne demek olduğunu biliyorum. Gerçi benim önümde ekmeğim eksik olmadı hiç ama onlar benim kadar şanslı olmayabilir. Bazılarının evde ekmek bekleyen üç dört çocuğu var.” Mir uyanmıştı tamamıyla.


“Evet, var.”


“İşten çıkarma yapmak yerine başka bir alternatif denediniz mi?”


“Nasıl?”


“Bilmiyorum CEO olan sizsiniz.”


“Evet benim… O yüzden işten çıkaran olmak da çok zor…”


Ahşan Mir’in bunun için üzüldüğünü anladı. Şimdiye dek aslında işçi sınıfında olurken bunu fark etmemişti ama Mir gibi patronlarda vardı ve bu duruma ciddi anlamada üzülüyorlardı tek derdi kar etmek değildi. Ona olan anlayışı ile sessiz kaldı Ahşan, dışarı çıkmak için kapıya yöneldiğinde Mir küçük beyaz fincana çevirdi bakışlarını: “Kahve için teşekkür ederim.”


Ahşan, ona döndü, ilk iş günü olduğu için ona teşekkür ettiğini anımsadı. Demek ki ilk günden sonra ki günleri içinde geçerliymiş… diye düşündü ve dışarı çıktı.


Öğle yemeği vaktine az kala Mir, Zara’nın yanına uğramak istedi aslen yemeği beraber yemek niyetinde idi ve çalışmalara başlayıp başlamadığını öğrenmek ise bahanesiydi. Ofisin önünde kendi aralarında konuşan iki çalışan arkasını dönmüş kendi aralarında konuşurlarken konunun muhatabının Zara olduğunu anladı bakışlardan. Biri diğerine sözde fısıldadı.


“Mir Bey’in gözdesi oldu hemen.”


“Ne sanıyorsa kendini, bir de ukala.”


“Yelda Hanım haşlayamadı bile kızı, biz aynı hatayı yapsak kovulurduk neredeyse.”


Mir, şaşırdı evvela bu konuşulanlara. Ofiste ki herkesin Zara’ya karşı önyargılı olması ve bunun sebebinin de kendi ilgisi olması canını sıktı orada. Onun dışlanma sebebinin kendisi olması onu üzdü hatta. Normalde çalışanlar arasında asla ayrım yapmazdı ama bu defa ki kişi Zara’ydı ve bir an için hoşlanmış olduğu kızı yeniden karşısında görmek belki Mir’i de kaidelerinden saptırmıştı. Bu dengesizlik ile karşılaşınca şaşırdı önce. İki çalışanı bu defa duymazdan gelerek yanlarından birden geçti Mir. İkili onu görünce telaşla koşuşturdular.


“Nasıl gidiyor?” Zara başını, anlamak için cebelleştiği iki yıl önce ki raporlardan kaldırıp Mir’e baktı.


“İ-iyi,”


“Kötü gibi bakıyorsun?” dedi Mir kapıya yaslanırken ve kızın allak bullak olan yüz şekline güldü içten içe. Çok mu zorluyorum onu?


“Sen neden gelmiştin?” diye sorunca Mir kaşlarını afalladı şaşırdı ve yüzünde ki gülümseyişi anladı Zara; o patron aptal. Mekanın sahibi.


“Çalışmalara başladın mı hemen bir bakayım dedim.”


“Başladım evet. İyi gidiyor. Merak etme.” Anladığını belirterek kafasını salladı Mir. Ardından tuhaf bir bakışma geçti aralarında Mir ne yapacağını ne diyeceğini bilmedi. Zara ise onun gitmesini istiyordu şahsen çünkü Mir Zara’nın gerilmesine neden oluyordu. Lakin Mir gitmeyecekti. Çünkü onuna vali geçirmek istiyordu.


“Öğle yemeğine çıkarmak istiyorum seni ne dersin?” Zara bir an tereddüt etti ama kendine hatırlattı; o patron!


“Olur.” Çantasına uzandı ve ayaklandı hemen. Uzun süre aynı pozisyonda oturuyor oluşu eklemlerine ağrı saplanmasına neden olmuştu. Kfası karman çormandı ve bir an önce şu işin içinden çıksın istiyordu. Koridora çıktıklarında Mir sordu.


“Ayakkabıyı getirdin mi?”


“Ne ayakkabısı?”


“Hani baloda giydiğin zümrüt ayakkabıyı getireceğini söylemiştin.” Zara şaşkınlıkla ona bakakaldı. Ayakkabıyı unutmuştu. Bakışları etrafta gezindi hemen ayakkabının sahibi aradı ama Ahşan ortalıkta yoktu. Mir’e getireceğini söylediyse getirmeliydi. Bir bahane bulmalıydı hemen.


“Yok. Yani bakındım evde epey her yere eee ama bulamıyorum.”


Mir buna üzüldü, hatta kendisi bile şaşırdı bu iç sıkıntısına neden olduğunu anlamadan. Aslen Zara ile ortak noktaları olduğundan onu görmek istiyordu o ayakkabı yoksa geçmişte ki o rastlandı da kayıp mı olacaktı yani? Zara onda ki değişen yüz şeklini fark etti.


“Bulamamam kötü mü senin için?” Mir kendine geldi hemen. Saçmala oğlum! Mantıklı ol, profesyonel düşün.


“Biraz çünkü o ayakkabıyı kaparo olarak yatırımcıya göstereceğim.” Olamaz.


“Bulmak için elimden geleni yapacağım.” Ahşan neredesin!


Asansöre dek ve sonrasında sessizdi ikisi de. Biri duygusal düşünmenin aptallık olduğu ile ilgili kafasında nutuk atıp Zara ile o geceye ait olan konuşmaları üzerinde geçiyordu. Diğeri ise Ahşan’a o ayakkabıyı getirtmesi için ne yapacağını düşünüyordu. Ana caddeye ulaştıklarında Mir yine sordu merakla.


“Peki anlatmayacak mısın?”


“Neyi?”


“Ayakkabının hikayesini?” Hikayesi de mi var şunun? Ne ayakkabıymış, bitmedi.


“Ayakkabıyı hikayesi ile birlikte getireceğim.” Mir güldü.


“Peki.”


Onun uzatmaması Zara’yı memnun etti. Mir’in kendisine olan ilgisi artık onu yormaya başlamıştı. Ne olurdu yani kendisini rahat bıraksaydı? O gece bu kadar mı etkilenmişti Ahşandan? Merak etti bir yanı hatta bu durumdan etkilenmişti dahi. Demek dışarı da ki diğer aptallar gibi Ahşan’ın aurasına Mir’de kapılmıştı. Bu kez fark şuydu; Ahşan da Mir’den etkilenmişti. Bir yanı üzüldü Ahşan için çünkü bir şeyden emindi eğer bu yalanları ortaya çıkarsa Mir Ahşan’ın yüzüne dahi bakmazdı. Hah! bakmazsa asıl aptal kendisi. Ardından bu düşüncesine güldü. Ne yani Ahşan’ın mükemmel biri olduğunu artık kabul ediyor muydu yani?


Yan yana ikisi de kendi düşüncelerinde sessizce yürümeye devam ettiler ve bu ikisine de garip hissettirdi. Mir başını çevirip Zara’ya baktı birden. O gün kısacık bir zaman diliminde sanki yıllardır tanıdığım biri iken şimdi yanımda nasıl bu kadar yabancı hissettiriyor? O gün bir sırımı paylaştığım kadın şimdi yanımda duran kadından çok farklı ibi ama kanlı canlı o Mir. Hayal değil gerçek. Uzansan dokunabilirsin. Yanında. Ama Neden bu kadar o Sultan değil? Sorusunu cevaplayamadı. Zara o esnada etrafı inceliyordu kayıtsızca ardından birden durdu ve ikisinin aklında ki kişiyi gördü.


“Ahşan değil mi o?” Mir de onun bakışlarını takip etti.


“Evet, diğeri de Boran.”


“Ne yapıyorlar?”


Mir de onu anlamaya çalışarak onlara baktı. Ahşan ve Boran bir markanın tanıtım amaçlı sergileidği bir sinevizyon başlığı takmışlardı ve karşılıklı garip hareketler yapıyorlardı sokağın ortasında. Mir az sonra anladı olayı. Boran bir haftadır bir sanal başlık uygulamasını denemek için başının etini yiyordu ve kendisi de sürekli erteliyordu daha doğrusu vakit bulamıyordu şimdi de o başlığı başkası ile deniyordu. Ahşan ile? İkili durup öylece onları izlerken nihayet verilen süre doldu. Ahşan ve Boran başlıkları çıkarırlarken ne kadar etkilendiklerini ve eğlendiklerini belli eden bir ifade ile birbirlerine baktılar. Yüzleri parlıyordu birbirlerine bakarken. Bir yanı bu manzaradan hoşlanmadı Mir’in. Bu kadar keyifli miydi gerçekten?


“Boran?” diyerek sesledi elini kaldırarak Mir. Arkadaşına dönen Boran yanına geldi hemen.


“Oğlum, manyak bir şey bu. Az önce Ahşan ile StarWars’taydık. Beraber klon savaşlarına katıldık. Denemelisin. Emin ederim bayılırsın.” Mir buna bozuldu biraz ama belli etmek istemediğinden umarsamaz olmayı seçti.


“Bırak bu çocukça işleri.” Boran StarWars’ın Mir için çocukça olmadığını iyi bilirdi. Kaşlarını çattı buna anlam veremezken ardından yanında ki Zara’ya kaydı gözleri. Onun için mi? Hadi canım!


“Peki patron.” Ahşan’a döndü bakışları yüzü parlıyordu kızın. Bu kadar mı etkileyiciydi gerçekten? Boran’a döndü yine.


“Hadi yemeğe gidiyoruz.”


“Biz yedik. Ahşan nefis bir fast food söyledi bize.” Mir’in bakışları Ahşan’a kaydı yine ve kızın kocaman gözleri onu sinirlendirdi biraz. Bu kadar kolay etkileyebiliyor muydu yani en yakın arkadaşını? Etkilenmek kelimesine sinirlendi bu kez. Düşündü. Ve hemen bu ikisini attı düşüncesinde.


“İyi ofiste görüşürüz. Hadi Zara.”


Zara Mir’in arkasından seğirtirken bakışları kardeşine takıldı, bakışlarından anladı Ahşan Zara’nın onunla konuşmak istediğini. Bir göz işreti ile tamamladı sadece. Zara’nın sadece bu hareketi görmesi dahi onu rahatlattı. Mir’in yanında ki o gerginliğini attı. Kendini teskin etti, merak etme Ahşan yanında o halledecek.


Yemekte ikili yine sessizdi. Mir’in canının sıkıldığını anlamıştı Zara ama ne olduğunu anlayamamıştı. Aradaki bu sessizlik canını sıkmaya başlayınca sonunda kendisi dayanamadı Mir’in sert çehresine döndü.


“Bir şeye canın mı sıkıldı?”


“Hayır.” Keskin ve net bir cevap, Mir’i ilk kez bu patron ciddiyeti ile karşısında görüyordu.


“İyiydin de Boran ve Ahşan’ı görünce canın sıkıldı bir sanki-”


“Hayır.” Diyerek sert bir şekilde daha sözünü kesti. Zara kaşlarını havaya kaldırdı. Tamam onun ciddi yanı ile uğraşmamalıydı. Önüne döndü. Onu rahatsız etmek istemeyerek. Mir onun üzüldüğünü düşündü, bunun sert bir söz kesiş olduğunu anlayınca geriye yaslandı ve Zara’ya yumuşak davranması gerektiğini hatırlattı ve aslen konuyu da değiştirmek istedi.


“Fabrikadan işçi çıkarılması gerekiyor. Aslında bu iki ay önce yapılmalıydı ama erteledim hep. Bugün tam listeden eksilmeler yaptım…” Bunun üzüntüsünü ilk kez biri ile paylaşıyordu. O Sultan’dı netice de onunla konuşabilirdi onun yanında yine rahat olabilirdi. Zara suyundan bir yudum aldı.


“Sen patronsun ve patronlar işçi de çıkarabilmeli ki gerçek bir patron olsun. Aksi halde duygusal yaklaşarak bu işi idare edemezsin.”


Mir ona bakakaldı. Elbette haklıydı ama ondan bu haklılığı duymayı beklememişti. Zara’nın mantıksal nutkunu kendine daima hatırlattığını düşündü. Onun bu tutumu aslen birbirine benzediklerini göstermez miydi? Sevinmeliydi. Aklı Zara’dan etkilenirken kalbinin sükutu karşısında şaşırdı birden. Bir Sultan elbette böyle düşünür. Doğru Mir. Sabah Ahşan’ın üzgün bakan kocaman kahverengi gözleri ile Zara’nın kararlı bakan gözlerini karşılaştırdı içinden aklının Zara’yı onaylamasını izlerken kalbinin onu tutmaması üzerine silkeledi kendini hemen Mir ürpererek ve güldü.


“Haklısın ama…” diyerek bir açıklamaya girişti. Lakin sonunu getirmedi. Anlatmak istemedi Mir. Bu kadarla kalmasını doğru buldu. Aslen kalbin onaylamadığına dil dökmek elbette fuzuliydi lakin o an Mir bunun farkında değildi.


Öğleden sonra Boran yanında ona yeni yatırımcıdan söz ederken Mir dikkatle onu dinliyordu. Ahşan da hemen yanı başlarındaydı, Boran anlattıklarından not alıyordu sessizce. Telefonu çaldı Mir’in sözleri kesildi. Mir Boran’a dur diyerek hoparlörde cevapladı telefonu. Aslında açmazdı lakin arayan kişi yatırımcının bağlantısıydı.


“Mir, elbette seni affediyorum.” Ahizeden gelen Lila’nın şen şakrak çınlayan sesi ile Mir başını kaldırıp telefona baktı. Boran ve Ahşan da bu sese odaklandılar. Mir anlamayarak sordu.


“Ne için affedildim acaba?”


“Tamam aflık bir durum değildi ve bu kadar derin bir özür getirecek kadar bir hata da değildi beni ekmen ama bu özür notu ile gönlümü aldın.” Özür? Not? Çiçek? Ahşan’a döndü bakışları anında. Lila devam ederken keskin bakışları Ahşan’daydı: “Zaten dün epey eğlendim. Senin şu dindar asistan ve şu çinli arkadaşın…”


“Çinli miyim ben?” diyerek Mir’e ve Ahşan’a doğru sinirle söylendi Boran kaşları çatıldı, sinirli bir gülüş belirmişti dudaklarında, Mir’e baktılar sanki bir savunma ister gibi, lakin Mir bunu anlamayacak kadar şaşkındı ve aklında tek bir soru bulunuyordu; Boran ile birlikte Ahşan da mı akşam Lila ileydi? Neden? “pek de öyle nefret edilesi insanlar değiller bence sadece dünyaları küçük kalmış.”


Ahşan alayla içinden taklitledi onu; dünyaları küçük kalmış. Boran ise ahşana fısıldadı;


“Ben neredeyse yirmi ülke gezdim.” Mir ikisini izlerken cevaplama ihtiyacı duydu.


“İşte insanları anlamak için önce iyice dinlemek gerekiyor Lila’cım.” bastırarak konuşan Mir Ahşan’a baktı ama berikinin çatık kaşları ve sinirli hali inanamıyormuş gibi ahizedeydi.


“Madem gönlümü almak konusunda bu kadar ısrarcısın…” Mir geriye yaslanıp burun kemerini tuttu öfkesini bastırmak için gelecek cümleyi bilecek kadar tanıyordu Lila’yı: “Haftaya dördümüz yemeğe çıkalım. Zaten o ikisine göstermek istediğim bir şey var. Olur mu?”


“İkisine…” diye bastırırken ikiliye baktı Mir. İki gündür tanışan en yakın arkadaşı ve asistanının ikili olarak bir cümlede yer alıyor oluşları ikinci kez canını sıktı: “Olur nasıl istersen artık.”


“Peki haberleşiriz o halde. Öpüyorum.” Ahize kapanırken Ahşan kendi kendine taklit etti yine son kelimeyi; öpüyorum. Mir’in bakışlarını sonra fark etti ve hemen toparladı kendini.


“Sen ne yazdın o çiçeğe?” Mir’in sesinde ki ciddiyet ve sakinlik Ahşan’a öfkelendiğini hissettirmeye yetmişti ve gerildi hemen.


“Sadece bir özür-“


“Ne yazdın?” üstelenen soru kalıbı sakinliğini alıp attı Mir’in. Ahşan cümleleri o an korku ile unuttu ve telefonunu çıkarıp eklenmesi için çiçekçiye gönderdiği notu okuması için Mir’e uzattı. Mir gayet romantik ve kibar uzun bir özür yazısını okuyunca sinirle Ahşan’a döndü.


“Ne bu? Ben senden böyle bir şey istedim mi?”


“Özür yazısı istemiştiniz-“


“Özür dilerim yazdır dedim, kıza umut ektim git sula demeni istemedim.”


“Özür dilerim Mir Bey, ben sadece gönlü alınması gereken biri diye…”


“Tamam çık. Hemen!” Ahşan mahcup olmuş bir şekilde çıktı odadan, o çıktıktan sonra Mir koltuğuna yaslandı, söylendi sinirle: “Hay Allah’ım ya. Şu işe bak.” Boran, onun tepkilerinden mesajın vahametini anlayınca üzülerek baktı ona.


“Lila çoktan giyeceği gelinliğe karar vermiştir.” Mir bu ihtimali düşünmek ile istemedi.


“Sus.” Dedi ardından sonraki aklında takılan bilgi ile ona baktı kaşlarını çatarak: “Sen sus. Lila’yı oyala dedim sana, Ahşan’ı niye yanında götürüyorsun?”


“Savaşa gönderdin tamam neden yanımda götürdüğüm cephanelere karışıyorsun? Askerse asker, top tüfek hepsi vardı.” Haklıdı onu sürekli kullanan kendisiydi. Öfkesini bastırmak için bir süre sustu Mir, geriye yaslandı yeniden başını pencereye çevirdi ilgisiz görünmeye çalışarak sordu.


“Ne yaptınız?”


“Hiç. Hatta iyi ki Ahşan da oradaydı en azından hem bir saat aç karınla oturmamış oldum hem de Lila’nın aslen insani tavırlar sergileyebildiğini gördüm.” Mir, başını salladı ona dönerek ve dişlerini sıktı.


“O insani yan, dörtlü randevuya çıkaracak beni. Bravo Çinli.”


“Bak ya.” Dedi Boran randevuyu atlayarak: “Irkçı gibi söylemesene şu kelimeyi... Sadece gözlerim çekik benim.”


“Bu işi hallediyorsunuz Boran, sende şu dışarıda ki de. Bu kız önceden nasılsa yine öyle olacak benimle.” Boran Mir’in Lila ile daralan mesafesinin yeniden eski haline getirmek isteyişini anladı ama ondan önce en yakın arkadaşının değişen tavrını düşündü.


“Ahşan.”


“Ne?”


“Adını söyle Mir. Şu değil.” Mir ona şaşırarak baktı Boran nadiren kendisine karşı böyle ciddi olurdu? Bir yanı onu kaygılandırdı bu durum için.


“Kızıyor musun bana şuan bunun için?” diye sordu bu yüzden. Boran aklındaki birkaç soruyu çözmek yerine direk ona sormayı seçti.


“Neden birden nefret ettin kızdan?”


“Etmedim.”


“Demin adını bile söylemedin.” Mir başını çevirdi. Kızgındı evet ama nefret etmiyordu buna emindi. Oda şaşırdı ilk olarak bu duruma. O halde? Düşünmeden evvel hemen Boran’a döndü. O da düşünmek yerine arkadaşına sormayı seçti.


“Sen nasıl iki günde yakın arkadaş oldun bu kızla?”


“Sorun benimle arkadaş olması mı?” Mir sessiz kaldı. Bu mu? Evet bu. Saniyelik bir sessizlik üzerine öfkesinin dindiğini ve düşündüğünü gördü Boran arkadaşının. Ciddiyetini hemen bir kenara attı: “Miralay, bu biraz gurur verici bir duygu olsa da benim tek ve en yakın dostum sensin. Senden başka hiç kimseye o gözle bakmam ben. Biliyorsun.” Mir istemese de güldü bu yoruma, sakladığı adını anmak istemediği o sızıntıyı kötü duyguları en sevdiği kişinin yanında geriye itti. Boran hala onun en yakın arkadaşıydı. Derin bir nefes alırken geriye yaslandı yeniden.


“Sana kaç defa insanlarla hemen bu kadar samimi olmamanı söyledim.”


“Ahşan iyi biri…”


“İyiyse ne mutlu, mükafatı cennet!”


Boran konu Ahşan’a gelince Mir’in sinirlendiği fark ettti ve bu konuyu burada sonlandırmayı seçti, şimdilik. Ayağa kalktı eline tabletini alırken ve az da olsa en sevdiği arkadaşını rahatlatmak istedi.


“Merak etme, Lila işini halledeceğim.”


. . .


Bir hafta boyunca boyunca Ahşan uykusuz kalıp Zara adına Mirs’e bir kreasyon hazırlamak için çok çalıştı diğer yandan Mir’in onu epey yorduğu işine de koşturuyordu. Gün sonunda eve geldiğinde oturduğu yere uyuyakalıyordu. Gülfer’i görmüyordu neredeyse bu yüzden kafası rahattı çünkü Zara ona arka çıktığı için dokunulmazlık kendisindeydi. Akşam geç bir saatte yatıyor sabah ezanında kalkıyor yemeklerini ayaküstü yiyor ve hemen masa başına oturuyor ve elinden geldiğince Mirs’in verdiği ödevi Zara için yapıyordu. Bazen bunu neden yaptığını sorguluyordu? Hanzade Hanım haklıydı, kendisini neden hırpalıyordu ki. Umurunda olmamalıydı aslen Zara, bıraksa da işten atılsa. Ama işteşi vardı. Bir yanı bu işte için bunu yapamazdı. Belki kendini kandırıyordu ama o an zihninin en çalışan yanı bunu göz ardı etmeyi seçti ve işini en iyi şekilde yapmaya devam etti. Zara bir iki kez nasıl gidiyor diye bakmaya gelmişti ama Ahşan ona bitmeden modellerini göstermek istememişti. Zara buna sinirlenmişti aslen neyi sakladığını dahi bilmiyordu ama iyi bir şey olsa iyi olurdu. Ya da olmasındı netice de beklediği profesyonel bir çizim de değildi. İş yorucuydu hatta Ahşan Mir’in kendisini bilerek yorduğunu dahi düşünmeye başlamıştı. Boran da kendisi ile aynı fikirdeydi zannınca. Ama dişini sıkıyordu. Şu kreasyonu teslim ederse şayet istediği kadar kedisini yorabilirdi Ahşan için bir sıkıntı yoktu, elbette üstesinden gelirdi ama şuan tıpkı Boran’ın dediği gibi biraz merhamet edilse iyi olurdu. Patronun kendisine kızgınlığının bu kadar uzun süreceğini tahmin etmemişti bu yüzden gözüne batmamaya dikkat ederken geceleri de aynı tempo ile çalışıyor oluşu da yorgunluğuna yorgunluk katıyordu.


Loading...
0%