Yeni Üyelik
9.
Bölüm

8.Bölüm

@cigdemgah

Kreasyonu teslim etmeden bir gün evvel Ahşan ofiste birkaç işi aksattı Mir bunu görmezden geldi ilk olarak. Onun yorgun olduğunu görebiliyordu. Bir iki kez ayakta dikilirken uyukladığını gördü. Ya da her fırsatta masasına başını koyup kestirdiğini de gördü. Öğle yemeğine çıkarken Zara ile Ahşan’ı yine masasında uyurken bıraktı. Döndüğünde hala uyuyordu. Odasına geçti, bakışları hala Ahşan’daydı. Ayağa kalktı sonra gidip kendine bir kahve getirdi elinde ki diğer kahve fincanını da Ahşan’ın başucuna bıraktı. Bunu neden yaptığını bilmiyordu belki de yemekte Boran’ın biraz vicdanlı olması ile ilgili nutku onu etkilemişti. Her ne ise de Mir kendini biraz suçlu hissetmişti. Bu kahve gizliden bir özür olabilirdi de hatta. Boran haklıydı kızgındı Ahşan’a. Onun gönderdiği romantik not yüzünden her gece Lila’nın aramalarını savuşturmak için bahaneler aramak zorunda kalmıştı dahası artık sürekli iptal ettikleri yemeğe nen kısa sürede de gitmeliydiler. Hem de bu cezalandırdığı Ahşan ve Ahşan’ı yorduğu için kendisine kızan dostu Boran ile. Mir odasına gittikten sonra gözaltından Ahşan’ın uyanmasını izledi. Kahvesinden bir yudum alınca yüzünü ekşitti ilk olarak. Ahşan’ın getirdiği kahvenin tadı gibi güzel değildi. Bakışları ona kaydı kendisi mi yapıyordu yoksa kahvesini? O tadı anımsadı garip bir şekilde hoş geldi bu fikir. Dudağının kenarında olan o hoşnut gülümsemeyi fark etmemişti. Kahve makinesinin yaptığı kahvesini eli ile itip berikinin fincanına baktı. Oda beğenmezdi büyük ihtimalle. O anda uyandı Mir hemen işine döndü derhal kendisine baktığını düşünmemesini isteyerek. Ahşan etrafına bakındı ilk olarak nerede olduğunu anımsaya çalıştı. Ofiste olduğunu anlar anlamaz sağına baktı. Mir’i odasında çalışırken gördü toparladı hemen kendini, yine uyduğunu görmüştü patron kızdı kendine. Hiç uykusu yokmuş gibi davranmayı seçti ve kahvenin kimin getirdiğine bakındı etrafa. Kimse yoktu. Bir yudum aldı fincandan. O kötü kahve makinesinin tadını hissetti hala hamdı tadı. Aç olduğunu hissetti bir şeyler atıştırmak için kafeye gideceği sırada toplantı için telefon gelince öğle yemeği yerine tadı kötü kahve ve çantasında ki kurabiye ile idare etti.


Akşama yakın Ahşan bir toplantının saatini şaşırdı ve Mir özel bir yatırımcısını kaybetme raddesine geldi böylece bizzat gidip ikna etme durumunda kaldı. Ofise geldiğinde bu defa Boran’a aldırmadan Ahşan’a sert bir fırça çekti. Ahşan onu ilk kez o kadar öfkeli gördüğünden ve haklı olduğunu düşündüğünden sesini çıkaramadı sadece özür diledi. Bağırışı tüm ofis ile birlikte Zara duyup yanlarına geldi. Mir’e sakinleşmesini söyleyerek araya girdi Ahşan’ın kovulmasına izin veremezdi. Mir böylece geri çekildi. Ahşan’a izin verip eve gitmesini istedi. Sonra ki gün kesinlikle uykusuz kalmamalıydı yoksa kovulacaktı.


Ahşan eve geldi hemen ayaküstü birkaç lokma yiyip Gülfer’e görünmeden odasına çekildi. Çizdiği yetmiş dört tane eskiz ayakkabı çalışmasını inceledi. Bilerek karalanmış çalışmalarına özenmemişti. Bunu da Mir’e çizimlerin aynı zamanlarda yapılmadığını göstermek niyeti ile yapmıştı ama o an düşündü ki işi mükemmel yapmalıydı. O Mir denen kendini beğenmiş patronu işin nasıl mükemmel yapıldığını görmeliydi. Hemen işe koyuldu. Hanzade Hanım’ın hediye ettiği kalem çantasını açtı ve işe koyuldu. Sabaha dek gözünü dahi kırpmadan yetmiş dört sayfayı bir bir değiştirerek profesyonel çizimlere çevirdi. Sabaha karşı sırt ve boyun ağrısı ile gerindi. Ayağa kalkıp penceresine gitti. Güneş doğuyordu. Temiz havayı içine çekti. Hemen gidip üzerini giyindi. Ekenden evden çıkmadan evvel elinde ki detaylı dosyayı Zara’ya vermek için odasının kapısını sessizce açtı içeri süzüldü. Masasına gitti. Dağınık çizim kâğıtlarına baktı. Anlaşılan gece tek uyumayan kendisi değildi. Uzun zamandır Zara’nın çizimlerini görmüyordu, sessizce birkaç tanesini inceledi. Kendisini epey geliştirdiğini gördü eski tekrarlayan çizimlerinin yerine orijinallerin aldığını fark etti. Aferin… Dedi içinden üvey kardeşine. Yüzünde bir gülümseme oluştu. Dosyayı masaya bırakırken Zara’nın iyi olduğunu düşündü. En azından bölümünde başarılı bir kadın içinde uykusuz kaldım ve bu aptal hareketim içi boş Azra için değil de Zara için.


. . .


Ofiste yine uykusuz olduğunu Mir’e belli etmemek için ondan uzak durmaya karar verdi. Nitekim bunu başardı da çünkü Mir Ahşan’a ofis dışı iş vermişti ve öğleden sonraya dek karşılaşmadı Mir ile yani öğleye dek hala bir işi vardı. Yollarda yarı uyuyarak yarı dinlenerek ofise dönerken yine öğle yemeği yemeye fırsatı olmamıştı. Ayakları ağrıyordu ve bitkin düşmüştü. Bir an önce eve gidip dinlenmek istiyordu. Bugün Zara’nın dosyayı Mir’e verişini izlemek niyetindeydi. Mir’in ne tepki vereceğini beğenip beğenmeyeceğini merak ediyordu ama Zara bugün gelmemişti, yorgundu ve uyanamamıştı Mir de ona izin vermişti. Çünkü Mir için değerliydi ama Ahşan buraya iki eli kanda da olsa gelmeliydi çünkü o Mir için sıradan bir çalışandı.


Mir, Ahşan’ın bir saatten fazladan ofise döndüğünü biliyordu ama hala yerine oturmamıştı. Ona getireceği dosyalardan bir haber yoktu. Ayağa kalktı, kapıda Özlem ile karşılaştı elinde ki dosyayı aldı ondan. Ahşan’dan istediği dosyalardı bunlar ama bir fotokopi eksikti.


“Ahşan nerede?” diye sordu canı sıkılmış bir halde yine.


“Fotokopi odasında.”


Mir elinde ki dosyalarla fotokopi odasının yolunu tuttu. Eksik iş yapması konusunda onu yine azarlayacaktı ve eğer yine uykusuzsa bu kez sert çıkacaktı. İşte orada… Arkası dönüktü Ahşan’ın. Elleri ile masaya dayanmıştı. Seslendi.


“Ahşan?” Ama beriki duymadı. Yanına geldi. Elinde ki dosyayı gösterdi; “Eksik dosyayı neden gösteriyordun? Ayrıca neden sen değildi Özlem getiriyor bu dosyaları?” Ahşan ayağa kalkmak için doğruldu ama başı döndü gözleri buğulandı. Dizleri titredi evvela ve oracakta düşe yazdı. Mir elinde ki dosyaları bırakıp Ahşan’ı tuttu hemen başını avuçladı: “Ahşan?” hafifçe sarstı yüzünü ama kız bayıldı kucağında. Mir telaşla kapıya seslendi: “Yardım edin? Boran? Özlem?”


Sesini duyan bir iki kişi de Ahşan’ı baygın görünce telaşla söylendi. Kimsenin ambulansı aramayı akıl etmeyeceğini düşünen Mir kucağına aldı hemen Ahşan’ı. Boran peşi sıra belirdi hemen. Mir’in ne olduğunu anlamayan haline göre Boran onun yorgunluktan bayıldığına emindi. Arabayı o kullandı ve hemen yakın bir hastaneye götürdüler. Mir telaşlıydı içinde bir yerde anlam veremediği o korkunun ne demek olduğunu düşünürken başucunda bekliyordu Ahşan’ın. Sessizdi öyle ki çalan telefonu dahi duymamıştı. Boran, onun bu düşünceli ve kaygı dolu yüz ifadesini anlamıştı. Mir böyle ani bayılmalardan korkardı. Annesini de bu şekilde kaybetmişti. Gözünün önünde basit bir bayılma ile bir daha aralarına dönmemişti. Arkadaşının korktuğunu anlamıştı ve yüz ifadesine bakılırsa kendini de suçluyordu. Boran Mir’e teselli vermemeyi seçti. İlk olarak arkadaşının hala derinlerde bir yerde duygularının barınıyor olduğuna sevinmişti diğer yandan ise bu geçtiğimiz bir hafta Ahşan’a zehir etmişti bu yüzden biraz kendini suçlamasından zarar gelmezdi. Mir’in açmadığı telefonu cevaplamak için ayrıldı yanından.


Çok geçmedi Ahşan gözlerini açınca beyaz tavanla bakıştı bir süre ardından bakışları ile etrafı taradı ve Mir’i kendisini izlerken buldu. Ardından kolunda ki seruma kaydı bakışları.


“Ne oldu bana?” Mir derin bir nefes aldı yaslandığı sandalyeden doğrulurken. Sakin bir sesle cevapladı onu.


“Besinsiz kalmışsın ve yorgunluktan bayılmışsın.” Doğru olabilirdi bir haftadır hangi öğününü doğru düzgün yemişti ki. Sabah Mir’in verdiği işlere koşturmuş gece Zara için çizimlerle boğuşmuştu. Belki şu hasta yatağında bir saat uyumuş olması biraz olsun onun dinlenmesini sağlamıştı.


“İyiyim ben, iyiydim yani.” Diyerek toparlamaya çalıştı: “Size zahmet verdim çok özür dilerim Mir Bey ben gerçekten-“


“Ahşan,” dedi Mir kibar bir şekilde sözünü keserken: “Bir haftadır aklın başında değil, uykusuzsun burada yatıyor olduğuna göre yemekte yemiyormuşsun.” Mir buna bir anlam veremedi. Onun kendini bu kadar ihmal etmiş olmasına kızmak istedi. Ofiste kendisinin üstüne gidişini kabul ediyordu ama ya evde ne yapıyordu bu kız? “Belli ki bizim iş sana ağır geldi ve ben-”


“Hayır,” Ahşan bu cümlenin devamını biliyordu. Bu yüzden yerinden doğrulmaya çalışırken heyecanla konuştu: “Mir Bey gerçekten sizin işiniz ile bir alakası yok, bu iş dışı tamamıyla sadece zor zamanlar geçirdim ve inanın bundan sonra asla ama asla böyle bir şey olmayacak Lütfen beni kovmayın.”


Mir’in bir yanı buna inanmıştı ama aklı Ahşan’ı işten çıkarması gerektiğini söylüyordu. Onu hastanelik edecek kadar bugün yormuştu anlaşılan ama kendisine göre son derece saçma gelen bir yanı ise onu kovmaması gerektiğini düşünüyordu. Derin bir nefes aldı Mir. Onu kovmalıyım, diyen yanına başını çevirdi.


“Seni bir hafta içinde üç kez uyardım.”


“Hayır, iki kez uyardınız.” Doğru, son uyarıyı bilerek yapmadın. Kovmamak için... Neden Mir? “Mir Bey lütfen, tamam kötü bir başlangıç oldu ama inanın elimden gelenin en iyisini yapacağım.”


“Neden bu kadar isteklisin? Bir haftadır seni bilerek yorduğumu bildiğin halde.” Düşündü Ahşan, bunu biliyordu elbette.


“Mirs’te çalışmayı seviyorum.” O baloda ki sultan da benim… Mir’e ulaşmayan sesini içinde gerilere itti. Kalbine sırtını döndü. Bir haftadır canı çıktıysa bu iki işin sonucu da Mir’e bağlanıyordu. Bu yüzden bu işi kaybedemezdi: “Hanzade Hanım ve Belkıs Hanım benim için kefil oldular onları hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum.”


Aynı anda telefonu çaldı. Belkıs’ın adını gördü ekranda. Tam da üstüne… Elbette Ahşan’ı Belkıs istemden kovamazdı. Ayrıca o Ahşan’ı getirdiyse mutlaka bir bildiği de vardı. Mir geriye yaslandı telefonu cevaplamadan tekrar cebine koydu. Ve yalnız kaldığında kendisini neden diye düşünmekten uykusuz bırakacak olan o kararı verdi.


“Azimli ve çalışkan olduğunu gördüm. En azından Belkıs bir konuda haklı çıktı, onun hatırına bugün kovulmadın.” Ayağa kalkıp saatine baktı artık gitmeliydi, bir krizin ortasında arkasında bıraktığı ofisine dönmeliydi: “Şimdi gitmem lazım. Ailenden birilerine haber verecekti Boran, bir şeye ihtiyacın olursa söylemen yeterli.“


“Hayır, her şey için teşekkür ederim.”


Mir gözden kaybolana dek arkasından baktı Ahşan, ardından derin bir nefes alarak başını yastığına gömdü. İyi gününe denk geldim kovmadı beni, diye geçirdi içinden ardından ki bir tıklama sesi ile başını kaldırıp sese baktı. Boran kapıdaydı.


“Geçmiş olsun, daha iyi misin?”


“Evet, demin Mir Bey beni kovmadığı için daha iyi oldum.”


“Şanslı günündesin.” Diyen Boran’a güldü Ahşan ve doğruldu yerinde.


“Mir, seni hastaneye getirirken ailenden birilerine haber vermemi istedi. Dosyanda bir tane telefon numarası vardı onu aradım.”


“Hanzade Hanım meraktan ölmüştür, keşke aramasaydın.” Telefonuna bakındı hemen hemen ama bulamadı. Boran az önce Mir kalktığı sandalyeye oturdu.


“Neden annen baban değil de Hanzade Osmanoğlu’nun numarasını yazdın?”


“Annem ve babam öldü benim. Beni de Hanzade Hanım büyüttü sayılır.”


Boran içten bir merhamet duydu ilk olarak kendi canını sıkan o düşünceleri bir kenara bırakırken Bunun için belki de yanlış düşünüyor olduğunu düşündü ama bu yanlışı tek bir şekilde düzeltebilirdi bu yüzden o yolu deneyecekti. Belkıs’ın onunla bir kaza sonucu tanıştığını biliyordu. Lakin Hanzade Hanım ile yakınlığı oldukça garibine gitmişti. Ardından diğer garip olan durumun sorusunu sordu.


“Peki, senin ev adresin ile Zara’nın ev adresi neden aynı?” Ahşan panikledi birden. Bunu unutmuştu tamamıyla. Şaşkınlıkla bir an afalladı sonra ne diyeceğini düşündü. Yalan söylediğini anlamış mıydı? Bir kılıf aradı önce.


“Aslında… Hanzade Hanım’ın adresini vermiştim ben. İkisi de yan yana oturuyor sayılır ondan adres benzerliği olmuştur.” Boran onun çabaladığını görebiliyordu, üzerine gitmeliydi çünkü yalan söylediğini anlamıştı çoktan. Bir yanı onun tamamıyla dürüst olduğuna inanıyordu ama diğer yanı onun yalan söylemesi üzerine dürüstlüğünü çoktan sorgulamaya başlamıştı.


“Zara ile daha önce tanışmadığını söylemiştin ama evini biliyorsun öyle mi?”


Ahşan çabalamayı bıraktı ve utanarak önüne döndü. Boran ona iyi davranmıştı hep arkadaşı olmuştu orada ve ne? Yalan mı söylüyordu. Yüzünde bir mahcubiyet belirdi. Kendisine ait olmayan bu kılıfı çekip atmak istedi birden doğruyu söyleyip geri çekilmek daha iyi değil miydi hem? Derin bir nefes aldı.


“Zara benim üvey kardeşim.” Bu itiraf karşısında şaşırdı Boran kaşlarını çattı. Duyduğunu idrak etmesi birkaç saniyesini aldı ve sonra sordu.


“Neden daha önce söylemedin?”


“Çünkü benim yerime işe alındı.”


“Nasıl?”


“Zara’nın yerine baloya gizliden katılan bendim.”


“Bir dakika en başından anlatır mısın?”


Ahşan ta en başından Boran’a her şeyi anlattı tek tek. Boran da sakince onu dinledi şaşırarak ve o taşlar şimdi yavaşça yerine oturdu. Ahşan anlatmayı bitirdiğinde Boran içinde bir kızgınlık hissetti, bu kandırılmanın verdiği kızgınlıktı. Ayağa kalktı ve pencereye kadar gidip geldi.


“Bize yalan söylemen çok kötü.”


“Özür dilerim.” Boran onun sesinden kötü hissettiğini anlayınca kızgınlığı geçti. Mir’i düşündü Zara’nın gözünün içine umutla baktığı geldi gözünün önüne onun için verdiği çabayı anımsadı. Ah be kardeşim… Yanlış kıza doğru kız diye verdiği çabanın aslen yanlış olduğunu anlasa ne yapar? Tekrar gelip yerine oturdu.


“Bir konuda haklısın.” Dedi sonunda, yüzü yerde olan Ahşan’a: “Mir eğitimsiz birini tasarımcı olarak almazdı ama aptalın tekisin de çünkü mükemmel bir fırsatı kendi ellerinle başkasının kucağına attın.”


Ahşan Hanzade Hanım’ın cümlelerinden birini karşısında görünce yeniden bir an gülümser gibi oldu alaycı bir gülümsemeydi bu.


“Demin sende söyledin, o mükemmel fırsatı ben değerlendiremezdim.”


“Nereden biliyorsun? Mir’in karşısına geçip o ayakkabıları ben yaptım dedin mi?”


“Deseydim ne olacaktı? Mir Bey hadi gel tasarımcımız ol mu diyecekti? Dünyaca ünlü iki modacının onayladığı bir tasarımcısı olduğu halde öyle mi?” Haklıydı ama Mir’in derinlere gömdüğü duyguları vardı o gece ki sultandan bahsettiğinde ses tonu da gözünde ki ifade de ikisinin yanılabileceğinin bir kanıtı sayılmaz mıydı?


“Bu korku yerine dürüst olsaydın, belki de bir mucize olabilirdi.”


“Bir mucize beklemiyorum. Sadece Mirs’te biraz vakit geçirmek istemiştim.”


“Ne zamana kadar?”


“Artık sen gidip Mir’e söyleyene kadar böylece kovulurum, zaten az önce beni kovdu.”


“Kovulmadığını söyledin.”


“Son kez görmezden geleceğini söyledi.”


Boran buna şaşırmıştı evet çünkü Mir’in çalışma prensiplerinde asla son kez yoktu. Neler olduğunu anlamaya çalıştı ama düğümlendi zihni bir yerde. Mir’in Zara’dan hoşlanmasının sebebi o geceki sultan olduğunu sanıyor olmasıydı. Eğer o olmadığını öğrenirse belki de bu hoşlanışı tamamen ortadan kalkacaktı. O halde Ahşan’ın olduğunu öğrendiğinde ona mı dönecekti gözleri. Cevabını kesinlikle biliyordu; hayır. Çünkü Mir ikisinin oyununu öğrenirse yapacağı ilk iş ikisini de kovmak olacağına adı gibi emindi. Ahşan’a baktı; peki neden ikinci bir şans verdi bu kıza diye düşündü. Buna mantığı yetmedi. Belki de dedi annesinin söylediği gibi bir kader düğümü… Bir kaderin etraflarında gezip durduğunu, bir çemberde oldukları hissine vardı. Ne yapmalıydı düşündü, bu düşünüş kısa sürdü çünkü Boran kadere inanırdı ve içinden bir his Mir’in bunu anlayacağına inandı. Evet, kötü olabilirdi belki de bu kapıdan çıkıp Zara’nın Ahşan’ın yerinde olduğunu kardeşim dediği insana söylemeliydi. Lakin bunu yapmak istememişti çünkü Ahşan’ı sevmişti ve onun kovulmasını ertelemek istedi. Evet, ertelemek çünkü eninde sonunda u olacaktı Boran adı gibi emindi Ardında yaslandı.


“Neyse ki ben arkadaşlarına sadık biriyim ve onlara çok değer veririm.” Ahşan anlamayarak ona baktı. Çekik gözleri daha da kısılmıştı arkadaşının.


“Yani,”


“Yani bilmezlikten geleceğim.” Ahşan buna daha çok şaşırdı.


“Neden? Mir Bey dostun ve ben ona yalan söyledim.”


“Doğru ama bu Mir’in karar vereceği bir durum. Öğrenirse ve seni kovarsa bir şey yapamam ama ben söyleyerek diğer sevdiğim bir arkadaşımı kovduramam.” Ahşan minnetle baktı ona. Evet, Boran kendisi içinde bir arkadaştı değer verdiği iyi bir arkadaşı bunun karşılığı olduğunu bilmek onu rahatlattı.


“Teşekkür ederim.”


“Sadece bilmek istediğim bir şey var.” Ahşan devam etmesi için ona baktı: “Zara Mir’den hoşlanıyor mu?”


“Bilmiyorum.” Dedi yutkunarak. Hoşlanıyor muydu? Mir’in onunla her gün yemek yediğini görüyordu. Gülüp konuştuklarını hatta uzun uzun konuştuklarını görmüştü. O halde ikisi de birbirinden hoşlanıyor muydu? Bilmiyordu eğer öyleyse yapacağı tek şey ikisi için mutluluklar dilemek olurdu.


“Mir’in o gece ki senden çok etkilendiğini biliyorsun değil mi? Yani Zara’ya bu kadar iyi davranmasının sebebi sensin.”


Ahşan ifadesiz bir yüzle bakışlarını eğdi. Gözlerinin dolduğunu fark edince şaşırdı. Üzülüyordu! Göğsünde ilk defa bir boşluk hissetti. Bunu Hanzade Hanım söylese belki bu kadar ciddiye almazdı ama Boran’ın da aynı fikirde olması kalbinin üstüne bir taş bıraktı sanki. Derin bir nefes alarak başını çevirdi.


“Aradan iki yıl geçmiş hala o gece ki kızdan hoşlanıyor olamaz. Zara’dan belki de Zara olduğu için hoşlanmaya başlamıştır. Ne de olsa Bir tasarımcı arayışına girmeyene dek ne ben aklına gelmişim ne de o ayakkabı.”


“Seni aradığını ben biliyordum. Mir’in ayakkabı tasarımcı ve kreasyon arayışında olduğu doğru bu her ne kadar biraz çıkarcı olarak gösterse de onu Mir senden hoşlandığı için Zara’nın gözünün içine bakıyor-”


“Eğer,” diyerek sözünü kesti Boran’ın Ahşan: “gerçekten benden hoşlanmış olsaydı, beni düşünüp aramış da olsaydı Zara’yı görür görmez ben olmadığımı anlardı.”


“Haksızlık ediyorsun Mir’e.”


“Haksızlık ediyorsam Boran, anlayacaktır.”


“Zara ayakkabıdan anlamıyorsa yeni kreasyonu nasıl yapacak.”


“Ben yardım edeceğim.” Boran sinirle güldü.


“Derdiniz biraz eğlenip kendinizi kovdurmak mı?”


“Gideceği yere kadar. Boran ben Mirs’e bir tasarımcı olarak giremezdim. Mir bey beni kabul etmezdi. Zara yerime geldikten sonra gidip doğruları söylesem de bu değişmezdi. Şuan sizinle çalışıyor oluşum dahi Belkıs Hanım sayesinde.” Boran onun haklı olduğunu biliyordu. Mir’in tek düze başarı odaklı çalışma felsefesinde bu yoktu ama o Mir’di dostu kardeşim dediği adamdı. Robotik bir çalışma hayatı dışında bir zamanlar kalbinin var olduğunu bildiği arkadaşı. Eğer Mir Zara’dan hoşlansa da hoşlanmasa da Ahşan’ı öğrendiği vakit bu iş bitecekti. Mir’in yeniden duyguları olduğunu görmeyi istiyordu bu yüzden bir kez daha bu bilmeyi bilmemeyi seçecekti. Ahşan’la tartışmayacaktı çünkü o da arkadaşıydı artık ve görünen o ki sırrına da ortaktı. Bu yüzden eski hallerine dönüp ne olduğunu görmek istedi.


“Benimle teknoloji festivaline geleceksin. Bu sırrı unutmam gerek.” Ahşan ona minnet dolu baktı.


“Gelirim.”


. . .


Mir akşam evde kahvesini yudumlarken diğer yandan ofisten getirdiği dosyaları gözden geçiriyordu. Dosya yığının arasında Ahşan’ın not defterini buldu. Kendi dosyalarının arasına karışmış olmalıydı. Açıp şöyle bir karıştırdı. Eski sekreterden daha düzenli olduğunu kabul etti. Gayet planlı sade ve oldukça özenliydi. Son bir haftada ki karamalarını saymazsa… Yanlışlıkları okurken gelecek planlarında yanlış yazıldığını üstü karalanıp düzeltilerek yeni planlar oluşturulduğunu gördü. Son sayfaların çok dağınık ve lekeli olduğunu gördü. Bir yerde yağ ve kahve izine rastladı. Ardından Ahşan’ın sürekli ayakta bir şeyler atıştırdığını fark etti. Bu telaşesinin dağınıklığının sebebini düşündü. Evde ne gibi bir sorunu olabilirdi ki? Ailesini bilmiyordu. O kadar tanımıyordu kızı. Belki de sıkıntı oradaydı ama işe gelirken ailesini ardında bırakarak gelmeli… Böyle çalışamam ki onunla. Uykusuz kaldığı belliydi ve aç kaldığı da. Canı sıkıldı sayfalara bakarken Mir. Bugün ona bir şans daha vermişti değil mi? O halde bunu güzel kullanmalıydı. İçinden hiç bilmediği bir istek Ahşan bu şansı iyi kullansın diye geçirmişti. Ona yardım edeceğini ise henüz bilmiyordu. Derin bir nefes aldı ve hemen ayağa kalkarak kitaplığa yürüdü yeni ve temiz bir not defteri aldı eline. Masaya döndü. Eline kalemi aldı ve yepyeni bir sayfa açtı. Ahşan’ın defterinin bir kopyasını geçirdi. Şimdi daha temiz ve daha düzenli görünüyordu çıkardığı işten memnun oldu. Eski defteri son kez gözden geçirirken arka kapağında çiziktirilmiş bir şeyler fark etti. Üstü karalanmıştı ve arasına konulmuş küçük mavi bir çiçek olduğunu gördü yıpranmış hırpalanmıştı. Çiçeği de aldı sayfanın arasından. Yaprakları dökülünce özenle onları da kaldırdı. Uzanıp çekmeceden bir bant aldı ve Ahşan’ın çiçeğini yeni defterine bantla yapıştırdı. Az önce ki çiziktirmeyi de not etti çiçeğin yanına; Mir’s. Ahşan ayırma çizgisini yanlış kullanmıştı ama Mir onu da düzeltti; Mirs yazdı. Ahşan’ın aslen o kelimeyi doğru yazdığını bilmiyordu.


Loading...
0%