Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Giriş

@cigdemgah

NUN


Aşkın bütünüyle sabırdan oluştuğuna inananlardandım çünkü belirsizliklerin içinde yeşeren bir sevginin daimi olup olmadığını anlayabilmek için uzun bir zaman beklemek bütünüyle tahammül işiydi. Tahammülün sabra dönüştüğü yerin adı olan aşk ise lügatimde onun adı ile eş anlamlıydı.

Mesele; NUN’un üzerinde taşıdığı nokta gibi; aczine, kibrine, öfkesine bürünmüş olan sevgisine tahammül ederek bir ömür boyu dokunmaya kıyamadan, sabırla bağrında taşıyabilmekti sevdiğini.

Bende NUN olmaya taliptim işte ve bağrımda taşıdığım noktanın adı da rengi gibi safir mavisiydi. Onun için sabreyleyecek ve tahammül gösterecek kadar güçlü biriydim. Sabrımın sonu bir gün selamete erdiğin de karşımda ki buzdan dağ bir okyanusa dönüşecekti, emindim. O okyanusun adı olacaktı Berzah Akad, ben ise onun safir kıyılarında ki en nazenin Hare.


***


Genç adam karanlık küçük bir odada açtı gözlerini. Karanlıkta geçen birkaç saniye sonra ayakları ezberinde gibi hemen odanın kapısına yöneldi acele ile. Kendisine yabancı olan koridorda onu yönlendiren bir el varmış gibi sağa doğru yürüdü. Kaçtığı şey her ne ise saklanma isteği ile dolu olarak hızlanmaya başladı ardından. Temkinli adımlarla sağı solu kolaçan ederek ilerledi bir süre daha. Ardından gelen birkaç ses duyunca hızla bir kolonun ardına saklandı ve gizlenerek gelenlerin kim olduğuna baktı. İki adam farklı bir dilde konuşarak ve kendisinin varlığını bile hissetmeyerek yanından ilerleyip geçti. Onlar gözden kaybolana dek çıkmadı bulunduğu yerden. Boynuna sarılı olan kalın fulara gitti eli ve hemen boynundan çıkarıp açtı. Tanınmamak için başını, sadece gözleri açıkta kalacak şekilde, yüzünü sardı. Ardından yine acele ile beklemeden çıktı saklandığı yerden ve ilerlemeye devam etti.

Epey bir yol daha aştıktan sonra az öncekilere benzeyen, ellerinde uzun namlulu silahlar olan iki adamın bir kadını zorlayarak götürdüğü başka bir koridordan geçti. Dikkat çekmemek için bir duvarın ardına gizlendi ve beklemeye başladı. Gizlendiği yerden sadece sırtını gördüğü kadın, yanında ki adamlara bir şey söyledi, adamlardan biri diğerini kadının başında bırakarak ayrıldı. Uzaklaşan arkadaşının ardından bir diğeri, kolunu gerektiğinden de fazla sıktığı kadına doğru pis bir sırıtışla mırıldandı, ne dediğini ya da yaptığını söylemeye gerek yoktu. Kadın geri çekildikçe adam üzerine eğiliyor, niyetinin hiç de iyi olmadığını belli ediyordu. Genç adam ilk olarak bu duruma karışmamaya karar verdi ve görmelikten gelerek başını çevirdi. Saklandığı yerden çıkıp onlara görünmeden uzaklaştı. Yine uzun karanlık bir koridora yöneldi ve büyük bir avluya çıktı. Aynı anda etrafını bir sürü adam sardı hemen hemen hepsi de silahlıydı. Silahsız olanlarda da uzun sopalar, demir levyeler, kırılmış cam şişeler gördü. Adamlar öfkeyle ona doğru gelmeye başladılar, çemberi daraldıkça daralttılar. Etrafını saran adamlardan biri elinde tuttuğu silahın kabzasını genç adama uzattı. Genç adamın parmakları emre itaat ederek silahı kavradı. Silahı kendisine uzatan adam başı ile işaret verdi ve genç adam bu defa silahı şakağına dayadı. Parmağı tetikteydi ve kafasına sıkmaya kesinlikle kararlıydı. Adam ikinci bir emir verdiği an genç adam, düşünmeden tetiğe çekti.

Tetiğe basmadan hemen evvel, gözlerinin önünde az önce gördüğü iki adamın zorla götürdüğü o kadının sureti belirdi. Kadının gözleri ağlamaklıydı, genç adamın kendini infaz ederken son gördüğü yüz olmanın üzüntüsündeydi belki de ya da çok daha fazlası vardı... Bilinmezdi. Güzel bir kadın diye düşünmüştü genç adam son kez, çok güzel bir kadın...

Gözlerini açtı birden kendini uykunun kollarından atarken. Ter içinde kalmıştı yatağında. Nefes nefeseydi. Doğrulup oturdu, yatak başlığına yaslandı. Yatmadan önce komodinin üzerine bıraktığı bardağa uzanıp bir yudum su aldı genç adam. Birkaç dakika zihninin içinde ki dağınıklığı toparlamaya çalıştı, düşüncelerini düzeltti. Nefes alışları yavaş yavaş tekrar düzene girdi ve iyice uykusu açıldığında acısı hatırlanıp yine tam yerine kuruldu. Derin bir nefes alıp ayaklarını yataktan sarkıttı. Gün ağarmak üzereydi, bakışları bir süre pencerede oyalandı. Gördüğü rüyanın etkisini düşünürken uzaklardan ezan sesi duyuldu. Babasının her ezan okuduğunda söylediği o cümleyi anımsamaya çalıştı ama hatırlayamadı. Zihni tekrar dağıldı, çok kâbus görürdü ama bu defa ki hepsinden farklıydı. İlk kez kendini öldürüyordu.

Biraz sakinleşince ilk olarak banyoya gidip elini yüzünü yıkadı. Ardından çalışma masasına oturdu ve beklemeden psikiyatristinin söylediğini yaparak gördüğü kâbusları not ettiği defteri açtı ve yazmaya başladı. Sona doğru kadını tarif ederken epey zorlandı ve sadece güzel bir kadın diyerek noktaladı yazma işini ve kalktı masadan. Odasının penceresini açıp uzun bir süre dışarıyı izledi. Babasının ölümünün üzerinden beş ay geçmişti. Lakin o beş ay kendisine göre sadece beş gündü. Bunun acısını düşündü, yüreğinde bir yerlerde kendisinin bir köşeye büzülüp durduğunu, sıkışıp kaldığını hissetti. Hiç olmuştu babası öldükten sonra kendi tabiri ile hiç etmişlerdi onu. Bir an bu hiçliği gerçekleştirmek istedi tıpkı rüyasında ki gibi, silahı alıp kafasına dayayıp sadece bir tetiğe basmak… Ama şimdilik vazgeçti bu fikrinden.

Ardından yine o kadını düşündü yardım etmediği bir kadın neden ağlıyordu arkasından? Bunun tuhaflığı zihninde sadece birkaç saniye yer aldı sonrasında o rüyayı da o kadını da unuttu. Tamamen unuttu. Belki de unutmaması gereken biriydi ve yıllar sonra karşısına çıktığında anımsaması gerekti ama o unuttu.

Odasından çıktı, evde yalnız değildi. İki yakın arkadaşı babasının ölümünden sonra kendisine destek olmak için geçici bir süre evinde kalmaya karar vermişlerdi ve küçük evde sıkışarak beraber yaşamaya çalışıyorlardı. İsteği onların gitmesiydi ama bunu karşısındakilere anlatamıyordu. Salon pencereleri açıktı ama güneş doğmadığı için etraf yine de loştu. Az ötede sabah namazına durmuş, aralarında tek namaz kılan, en yakın iki arkadaşından birini gördü sessizce arkasından ilerleyip pencerenin kenarında duran tekli koltuğa oturdu. Bir süre sonra arkadaşı namazını bitirip selam verdi ve ardına dönerek kimin geldiğine bakındı, adını seslendi:

"Berzah."


Loading...
0%