@cigdemm_buradaa
|
"Komutanım!" Önemsemedim bu seslenişi. Ben bu sesleri istemiyordum. Benim tek istediğim Açelya'nın neşe dolu kahkahalarının sesiydi. Ama yoktu işte. Bulamıyordum. " Komutanım bulduk. Kuzey şırnak'talar." Şaka mıydı bu? Hemen ayaklandım oturduğum banktan. " Ne!" " Çabuk timi topla , geç kalamayız." Koşarak arka bahçeye, helikopterin yanına ilerledim. Helikopterin önünde elim belimde timi beklemeye başladım. Acele etmeliydim, yetişmeliydim. Dakikalar içinde tim karşımda durdu. "Hazır mısınız diye hiç soramam , hadi binin şu zıkkıma." hepsi de sözümü ikiletmeden bindiler helikoptere. Ben de yerime kuruldum. Helikopter ise anında havalandı. Kamuflajın ön cebinden telefonu çıkarttım. Açelya'nın fotoğrafına girdim. İlk geldiği günden bir fotoğraftı. Yemek verme bahanesiyle çekmiştim bu fotoğrafı. Diğerinde ise hastaneden çıkmıştık. AVM'de haberi olmadan çekmiştim yine. Elimi saçlarıma daldırdım. Bulacaktım, kavuşacaktım... Helikopter yere yaklaştığında geldiğimizi anladım. Yere yaklaşınca atladım hemen. Eve doğru ilerledim. Tim de arkamdan geldi. Demir kapıdan içeri daldık bir hışımla. İnce bir hol vardı. Ev ise küçük , pencereleri kapalıydı. Korkardı, açelya çok korkardı. Hemen sağdaki kapıyı açtığımda tiz bir çığlık doldurdu kulaklarımı ama Açelya'ya ait değildi. Mustafa abi "Sıla'm" diyerek içeriye doğru koştu. Holdeki sol kapıya doğru ilerledim ve buldum... Yerde sağa doğru yatmıştı. Ağzı ve yüzü oluk oluk kana bulanmıştı. Elleri ve dizleri karnındaydı. Hemen yanına çöktüm. "Açelya, ses ver bana güzelim" vermedi, veremedi. " Yağmur buraya gel!" Anında kapıda belirdi. Hemen yanıma çöktü o da. Yağmur karnına bakmak için eğildiğinde öğürdü daha sonra ise yine oluk oluk kan kustu. "Açelya!" "Abi..." Açelya ölüyordu, abisi onu çağırıyordu... " Açelya bende kal, bana odaklan sevgilim. " Öksürdü yine. "Eymen..." Sesi kırgındı. " Gözlerini kapatma, dikkatini bana ver." "Çıkar beni buradan, n'olur..." Başka ne isteyebilirdi ki, bunca acıdan sonra burada kim kalmak isterdi? Daha fazla dayanamadım. Kolumun birini bacaklarının altından geçirip diğer kolumu da sırtına dayadım. İnledi. Canı yanıyordu ama ölmesine izin veremezdim. " Komutanım kaburgaları kırılmış olabilir! Bu çok tehlikeli." "İnan yağmur şu an sikimde değil." Hızlıca evden çıktım. Gözlerim Açelya'daydı. " Kartal, toplanın gidiyoruz!" Halbu ki yağmur hariç hepsi helikopterdeydi. Hızlıca ben de yerleştım yerime. Bacaklarının altındaki kolumu çektim oradan. Boştaki elim saçlarına yöneldi. Arkaya doğru taradım. Yüzünün sağ tarafı kanla kaplıydı. İçim acıdı. "Açelya, uyuma, korkma. Tamam mı?" Konuşmaya çalıştı ama olmadı yetmedi gücü. "Kendini yorma, beni duyduğunu biliyorum." İçli bir nefes verdi. "Yağmur peçete var mı?" Dedim kısık sesle. Ağlardım, ağlayamadım. Hemen uzattı peçeteyi, sağ elimle kaptım. Yüzünün sağındaki kanları sildim yavaşça. Herkezin gözü bizdeydi, önemsemedim. Alnını temizlemeye geçtim. Ağzının da kanla dolu olduğunu hatırladım.ayağımın yanındaki çantadan suyu çıkarttım. "Şimdi sana şu içireceğim, yutma . Ağzını çalkala ve tükür." Başıyla onayladı beni. Sırtını destekleyip yavaşça doğrulttum bedenini. İnledi, gözünden bir damla yaş kendini feda etti. Benim yine içim gitti. Su şişesini yavaşça dudaklarına dayadım. Bir yudum aldı . Ağzını çalkaladı ama tükürecek bir yer bulamadı. "Yere tükür." Dedim . Öyle de yaptı. Ayağımın yanına tükürdü. Midesi bulanmış olacak ki öğürdü ama kusamadı. Gücü el vermedi. Benim yine ve yine içim gitti. Ellerimle saçlarını arkaya doğru yatırarak sevmeye devam ettim. Gözleri kapandı, yavaşça sarstım. "Uyumamalısın. Bana odaklan." Gözlerini hafifçe araladı. O kadar az aralamasına rağmen yeşil gözleri parıldıyordu, umutluydu. Bulmuştum onu. " Kan Grubu ne Eymen?" " AB(Rh-) Tuğrul abi. " " Tamam, ben kan veririm." Açelya'nın dudakları aralandı ama sesi çıkmadı. Helikopter ise yere yakınlaştı. Anlaşılan o ki gelmiştik. " Geldik açelya. Korkma, iyi olacaksın." Daha sonra ise kollarımdan almaya çalıştılar ama olmadı, Açelya kamuflajıma sıkı sıkı tutunuyordu. "Korkma sevgilim, ben yanındayım." Gevşedi elleri, benim de ayaklanmam sonucu tamamen ayrıldı kamuflajımdan.
☀️ Yine hastanedeydim tıpkı iki hafta önceki gibi. Yine Açelya ameliyattaydı, yine tehlikedeydi ve yine elimden bir şey gelmiyordu. Yine... Ben derin düşünceler içindeyken koridorun başında iki beden görüldü. Züleyha teyze ve Zekeriya amcaydı. " Oğlum, Eymen.." diye bana doğru geliyordu züleyha teyze. Bende iki koca adım atıp sarıldım sıkıca. Üç günde çökmüştü kadıncağız... Kötüydü ikisi de, canından çok sevdikleri kızları benim yüzümden şuan ameliyattaydı. Benim yüzümden... "Özür dilerim..." Daha da çok sarıldı bana, daha da çok bastı bağrına... "Suçun yok oğlum. Kader her şey." Başımı iki yana salladım hızlıca. "Önlem almalıydım. Bunun elbet bir gün olacağını biliyordum. " Geriye çekildi yavaşça . "Çıkmadı mı daha?" Başımı usulca iki yana salladım. Zekeriya amca'ya takıldı bakışlarım. Sol omzunu duvara yaslamış , kollarını göğsünde bağlamış , öylece bomboş yere bakıyordu. "Zekeriya amca, iyi misiniz?" Gözleri yavaşça bana kaydı. " Kızını yıllarca görememiş, sonra yanına gelip de kızını kaybedebilme korkusu nasıl hissettiriyorsa öyle hissediyorum , Eymen." Haklıydı, bana bağırabilirdi, çağırabilirdi, vurup kırabilirdi. Ama içine atıyordu. Yapmaması gerekiyordu. Zarardı, kendine zarardı. " Özür dilerim Zekeriya amca, hepsi benim suçum." Hayretle tekrar bana çevirdi gözlerini. "Sen ne alaka oğlum?" Derin bir nefes alıp verdim. Ameliyathane kapısının yanına , yere oturdum. Aldım telefonu elime, yine aynı fotoğrafa girdim. Yine açelya, yine gülümsemesi... Yine yandı içim , yine sönmedi, yine bitmedi. Özlemim özlem olarak kaldı, kendime olan öfkem nefret... Saate baktım. "Üç saat oldu ve daha çıkartmadılar." Yine bir iç çekiş , yine sessiz bir çığlık, Yine bir haykırış, yine duyulamayış... İstedim, onunla tekrar gülmek, tekrar sarılmak, tekrar öpmek, tekrar sinirlendirmek... Olmadı. Hiçbir şey yerli yerinde değildi, peki neden? Neden bunca olay örgüsü insanın isteklerinden bağımsız gerçekleşirdi? Neden sevdikleriniz giderdi ellerimizden? Neden bu yollardan geçerdi insanlar? Neden bu endişeden yaratılan parmaklıkları olan hücreye hapsoluruk? Neden küçük bir pencereden sızan mutluluk hüzmesiyle yetinmeye çalışırdık? Bilinmezdi, sorulmazdı. Sorulsa da asla cevabı bulunmazdı... Saniyeler dakikaları, dakikalar saatleri kovaladı. Ameliyathane nin kapısı aralandı. Benim mutluluk hüzmem açıldı, açelya beyaz bir sedyede o ameliyathanede çıktı... Oturduğum yerden kalktım bir hışımla . Bir kez görseydim yüzünü. Bir kez... O da olmadı, yine istek dışı olay örgüleri birbirini kovaladı. Bana göstermeden odaya doğru ilerlediler, ben de arkalarından...
☀️ Elim çenemde, dirseğim dizimde, açelya'nın başucunda bekliyordum, yine... O dadaki saate ilerledi göz bebeklerim. "İki saattir uyanmadı..." Derin bir iç çekiş, derin bir haykırış, yine... Elim saçlarına ilerledi , sağ tarafındaki saçları kurumuş kanla kaplıydı, içim gidiyordu. Açelya'nın benim yüzümden bu hallere düşmesi, içime bir ateş topu bırakıyordu, yangın içimde yayılıyordu. "Oğlum ne zaman uyanacak Açelya?" Ellerim saçlarında duraksadı, derin derin soludum. "Bilmiyorum. Ama uyanacak..." Yine sessizlik. Dakikalar Açelya'nın saçlarından aktı adeta Açelya'nın saçlarını okşarken. Açelya'nın ağzından ise minik bir inilti kaçtı. Üçümüzde aynı anda ayaklandık. "Açelya?" "Ne var! Bir uyuyacağız ne çıkmıyorsunuz odadan. Peh 'ne zaman uyanacak' , peh 'uyanacak bekleyin' biriniz de demiyor ki 'kızcağız yoruldu ,uyusun' diye!" Yine huysuzlanmıştı, istediğim gibi, yine kaşlarını çatmış bana doğru bakıyordu, istediğim gibi sinirlendirmiştim onu. Güldüm bu haline. "Sence gülünecek bir halde miyim şuan!" Gülerken duraksadım, bana gerçekten sinirliydi, öfkesini kusuyordu sanki. "Ben... Huysuzlandın yine eskisi gibi diye..." Gözlerim yerle buluştu. Mahcuptum ona karşı. "Sence bundan sonra huysuzlanmaktan başka ne yapabilirim ben? Ha, ne yapabilirim!" Derin bir nefes verdim burnumdan. Yine haklıydı, yine korktum, bir daha gülemeyeceği için korktum. " Bunların hepsini bildiğinizi farz ediyorum." İşaret parmağı ile kapıyı işaret etti. "Çıkın dışarıya da uyuyayım şimdi!" Zekeriya amca, züleyha teyze ve ben, üçümüz de çıktık odadan. Göz yaşlarım istemsizce pınarlarımdan aktı. Yine haklıydı, benim yüzümdendi hepsi. Ona zarar vermekten başka bir şey yapmamıştım, yapamamıştım. Kapının yanındaki sandalyeye bıraktım kendimi . Ellerimi saçlarıma geçirdim, çektim, çekiştirdim... Geçmedi kendime olan sinirim. TElefona gitti boştaki elim. Tuğrul abinin üstüne tıkladım. SİZ Açelya uyandı, geliyorsan gel.
TUĞRUL ABİ
NE ters ters yazıyorsun lan! Mutluluktan tüy gibi olmalıydın.
ne yapacaksın. Geliyorsan gel dedim."
TUĞRUL ABİ
iyi be! Atarlanma hemen geliyorum.
Oturduğum yerden kalktım bir hışımla. "Size iyi günler." Geri dönütü beklemeden koridorda ilerlemeye başladım. Aklımda tek bir plan , tek bir yer, tek bir kişi vardı. Şiyar'ın ölümü benim elimden olacaktı...
☀️ Pişmanlık... Nasıl bir histi onlar için, ya da varmıydı öyle bir tanım onlar için? Sahi, bunca zaman hiç pişmanlık çekmiş miydi Şiyar? Sanmam... Alayda rehin odasına giden koridorda ilerliyordum. Onun yüzündendi her şey. Onun yüzünden tekrar küstü hayata Açelya, onun yüzünden küstü bana ve onun yüzünden bu kadar acı çekti Açelya... Ben ise şimdi o yolda yürüyordum, asıl sona yaklaşıyordum. Şiyar'ı öldürmeye gidiyordum... Demir kapıyı bir hışımla açtım. Elimin aldığı şekil şiyar'ın yüzünde patlamak için yanıp tutuşuyordu. Hemen olduğu koğuşa girdim . Anlık ürkmesi nedeniyle titrediğini gördüm. Gördüm ve güldüm... Siktim şimdi belanı diye geçirdim içimden. Ve şimdi o yolda yürümeye devam ediyordum, şiyar'ın son nefes seslerini duyuyordum... Sandalyede oturuyordu, dibine kadar geldim. Sol elimle çenesini kavradım sertçe. "Neden!" Cevap gelmedi, sesimi yükseltmemekte dirensem de olmadı. "Neden!" Yine bir sessilik, yine bir ölüm nedeni... Çenesini tutan elle sarstım kafasını. "Answer me Şiyar." Dedim gülerek. "Kız yaşıyor işte, ne beklirsin sen binden başka?" " Canını desem amacımı anlar mısın?" Anlamıştı, gözleri büyüdü ölüm korkusuyla. "Yasa dışı bu yapamazsın bunu!" "Sence senin Açelya'yı kaçırman yasal mı, ha!" Bağırışımla yine titredi olduğu yerde. Yüzüne ise sağ yumruğumla bir darbe indirdim, kaşı patladı. Durmadım. Hıncım geçmeyecekti. Hak etmişti. Sağa doğru yatan yüzünün sağ tarafına da sol yumruğumla vurdum. Bu sefer de sola doğru savrulan kafasından kırılma sesi geldi, çenesi kırıldı, durmadım, geçmedi hıncım... Yere düştü başı. Yüzünü göremesem de anladım bayıldığını, durmadım, ve yine geçmedi hıncım. Alevlendı öfken, dinmedi nefretim... Ellerim omuzlarına tutundu. Yine sarstım, uyanmadı. Ve şimdi amacıma yaklaşıyordum, şiyar'ı öldürüyordum... "Kalksana!" Aklıma Açelya'yı bulduğum an ki hali geldi, kan kusuşu, kaburgalarının hali ve çektiği acılar, harlandı yine kinim, dinmedi öfkem, bitmedi hıncım... Omuzlarından ittirip yere yatırdım, üstüne çıktım. Ellerim boğazını doladı. Peki ya bu zamana kadar çektirdiği acılarla hiç mi batmamıştı bu nefes, bu hava boğazına, hiç mi sızlamamıştı sol yanı pişmanlıkla? Son gücümle sıktım boğazını bekledim öylece, o hareket edemedi, ben etmedim. Nefesi tükenene kadar bekledim. Yüzü bekledikçe morarıyordu, son raddelere ulaşıyordu ki açleya geldi yine aklıma. Bıraktım boğazını. O ise nefessizlikten yana doğru yattığı yerde dönerken hiç beklemeden karnına tekmeleri indirmeye başladım, durmayacaktım... Sol ayağımın darbeleri karnını hedef alıyordu, bir kırılma sesi geldi yine. Kaburgalarının kırılmasını diledim. Kan kusuşuna şahir oldum, silahla öldürmeyecektim onu, diri bir zihinle acı çekmeliydi, öyle olmasını umdum ... Canının çıkmak üzere olduğunu biliyor ve görüyordum. Ellerimin altında can vermesini istiyordum. Birnevi açelya'dan aldığı umutlarla onu eziyordum. Ve yolun sonuna ulaşıyordum. Şiyar'ın son nefeslerin acı verişini izliyordum, şiyar'ı öldürüyordum.... Son tekmeler inerken kapı açıldı, tuğrul abinin "Eymen!" Deyişi kulaklarımı doldurdu. Durmadım. Kollarını arkamdan bedenime sarmaya çalıştı , olmadı. Yine durmadım , yine dinmedi hıncım... "Sakın ol!" Olamazdım, bu haldeyken yapazdım. Diğer askerleri çağırdı yanımıza, ayağımın altından aldılar onu. Aldıkları an ise bıraktı beni. Nefeslerim boş odayı inletti. "Ne yapıyorsun oğlum sen?" Sinirim geçmemisti, ölmemişti, hıncım diriydi. "Anlamıyorsun abi..." "Neyi anlamıyorsam anlat o zaman." "Abi, bunların hepsi benim yüzümden, açelya da bana çok soğuk davranıyor bu puşt yüzünden." Öfkem bir şekil aldı gözümün önünde, daha sonra ise o öfkeyi açelya dağıttı geçti, bana gülümseyişi gözümün dolmasına yetti... "Ama o hep bana gelir, değil mi abi?" Babacan bir tavırla sarıldı bana, sırtıma vurdu iki kere. "Sana gelmeyecek te kime gelecek?" Dedi moralimi düzeltmek için. "Zaten bana gelmezse kime gidecek ki? Bana gelir o, kendi ağzıyla söyledi, benim burada senden başka kimim var? Dedi, gelecek abi , benim o..." Gözümden bir damla yaş yanağımda yuvarlandı. Bir çığ yüreğimi dağladı. İçimden tekrarladım dediklerimi. O Hep bana gelir...
☀️
|
0% |