Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm

@cigdemm_buradaa

Uçağa binmiştik. Ben ,Tuğrul abi ve Eymen ile koltuk arayışındaydık. Evet, koltuğumuzu bulamıyorduk. "Lan Eymen senin seçtiğin ulaşım hizmetinin temelini sikeyim ben." Diye yükseldi Tuğrul abi. Bayağı sinirlenmişti. Ben ise Eymen'in koluna girmiş kedi gibi onu takip ediyordum. Bir kolum Eymen'in koluna sarılıyken diğer elimi havaya kaldırdı. " Ben buldum bileti tuğrul abi." Çatık olan kaşlarını düzeltip bana döndü. Elini havaya kaldırıp beni gösterdi. "Prenses farkındaysan söverken Eymen dedim, sen ne böyle kedi gibi sinmişsin oraya?" Eymen'in pazılarını gösterip güldü. "Rahat mı geldi orası?" Benimle bayağı sekiz yaşında çocuğun şekerini alırmışçasına uğraşıyordu. Uğraşamazdı! Hemen Eymen'in elindeki biletleri alıp baktım. "Siz bilmiyorsunuz bir kere! Sizin beyin hücrelerinize tek tek sıçsınlar asıl" koltuk numarasına baktım. "Ne! Sizin gibi yarım akıllılar sabahtan beri bu numarayı mı arıyor?" Hemen yanınızdaki boş koltuklara oturdum. "Ne öyle bakıyorsunuz beyler, dikkatsizliğiniz koydu mu?" Bir kahkaha daha attım.

Huzursuzca cam kenarına oturdu Tuğrul abi. Eymen ise ikimizin arasına oturdu. Host ve hostesler biletlerinizi kontrol etti , gösterdik. Daha sonra havalandık. O sırada ikisini de daha dikkatli inceleme fırsatı buldum. Tuğrul abi siyah bir kazak ve siyah bir pantolonla oturuyordu.

Anlaşılan o ki gölgelerin efendisi izlemeyi seviyor.

Eymen 'i incelediğimde ise üzerinde geçen benim mağazada bulduğum ve aldığım bej , dar kazağı giymişti. Eve gidince onu düşünüp aldığımı anlamıştı tabii. Pantolon olarak beyaz kumaş bir pantolon tercik etmişti. Beyaz bir sporla da tamamlamıştı. Bayağı yakışıklıydı. Gözleri ve saçları simsiyah olmasına rağmen bu renkler de yakışmıştı. Ben ise üstüme beyaz bir yün kazak , altıma da beyaz bir etek geçirip beyaz sporla da tamamlamıştım. Meleklerden de betersin gözümde. Öldüğümü hissettiriyordu , sevgilim... Demişti çıkmadan önce. Bu sözleri aklıma gelince hafif bir tebessüm ettim. Çantamdan kitabımı çıkartıp okumaya başladım. Benden sonra mutluluk....

Şİir kitabıydı ama okumaktan alıkoyamıyordum kendimi. Kitaptaki şiirleri okurken ise Eymen' e yaslandığımın farkında değildim. "Rahat mı orası?" Dedi keyifli bir halde. Huzurla gülümseyip gözlerine yoğunlaştım. "Rahat. Ama sadece bana..." O da aynı gülümseme ile karşılık verdi. "Sadece sana... Ne geçmişte ne şimdi ne de gelecekte Açelya. Bu omuzlar sadece sana açık "

"O sırada arkadan Tuğrul abinin sesi geldi. " Sidici sinin içik bi killir içilyi bu ne iğrençlik ya!" Huzursuzca ona döndüm. "Seni duyuyorum abi. Senin de sevgilin vardır elbet. Konuşturma beni şimdi." İki kafa da aynı anda bana döndü. Söylenmemesi gereken bir şey mi söylemiştim? " Yanlış bir şey mi söyledim? Eğer öyleyse gerçekten özür dilerim." İkiside sırıttı bana karşı. " Yok bir şey oku kitabını sen pirenses." Dedi tuğrul abi. Anlamadım. Sorgulamadım.önüme dönüp kitabımı okumaya devam ettim. Yaklaşık 15-20 dakika sonra görüşüm kapandı ama bilincim hâlâ açıktı. " Oğlum harbi bana abi dedi lan! " Diyordu tuğrul abi çocuksu bir sevinçle , yada bana öyle geliyordu. Devam ediyordu Eymen. " Seni seviyor demiştim abi. Züleyha teyzeyi sen düşün nasıl bağrına basacak seni." Tuğrul kıskıs gülüyordu yine duyduğuma göre. " Daha teyze diyorsun oğlum kadına. Anne niye demiy- ." Bir anda durdurdu sözünü. "Pardon kardeşim. Harbi ağzımdan kaçtı. Hatırlatmak istemedim." Aklıma o an soru işaretleri doldu. Eymen annesi ile ne yaşamış olabilirdi? Eymen'den kısık sesli bir cevap geldi. "Sıkıntı değil kardeşim. Alışıyor insan duya duya. Kasma kendini sen de." İçli bir nefes verdi Tuğrul abi. "Kardeşim intihar seviyesine gelince alışmış olunmuyor. Farkındasın değil mi?" İntihar etmeye mı kalkışmıştı? Ama o askerdi , böyle bir imkanı yoktu ki. Ya da belki de intihar etmeyi düşünmüştür ama etmemiştir. Düşüncesi bile korkunçtu.

O da senden sonra hayat bulmuş Açe kızım. O da ćok acı çekmiş , o da yıpranmış. Sen hiç mi abinin haberinden sonra tenha binaların tepesine çıkmadın? Hiç mi o gitti ben de gideceğim. Benim hem babam hem abimdi o. Diye bağırmadın mı? Birbirinizin hayatını yeşerttiniz siz. Elbet ki o anıları da sileceksiniz.

Silecektim , silecekti .Tüm o kötü anıları tek bir sevgi ile aşabilirdik. İki yaralıydık biz. En değerli yerlerimizden. Tam tanımıyordum onu , ama tanımalıydım. Bir yarayı kapatmak için önce kapanacak yarayı bulup tespit edecektim. O benim doktorumdu ben onun. Ama ben acemiydim. O ise tek bir görüşte beni tanımak istemişti. Lojmana ilk geldiğimde sormuştu bana. Babanız mı şehit demişti. Abim... Babam gitti , görmedim demiştim bende. Sanki ondan yardım istemiştim. O ise yardım etmişti. Ama ben hiçbir şey sormamıştım, araştırmamıştım. O da en az benim kadar yaralıydı. Ben ise bunun çağresini bulacaktım tıpkı onun gibi...

Yüzüme bir ıslaklık kondu, sonra bir tane daha ve bir tane daha. " Alışılmıyor mu yokluklarına, abi. Hiç mi olmuyor. Hiç mi gitmiyor babamdaki utanç , hiç mi gitmiyor anneme olan hasret ve hiç mi geçmiyor kardeşime olan vicdan azabı abi? Yalvarırım söyle." Ağlıyordu. Benim teselli vermem gerekiyordu. Hafifçe gerildim yerimde. Gözümü açmaya çalıştım. Başarılı da oldum. Mahmur gözlerle onun kara gözlerini aradım. Tam karşımdaydı. " Rahatsız mı ettim güzelim?" Az önceki o sesinden bir gıdım dahi yoktu. Benden saklamayı seçiyordu. Başımı olumlu anlamda salladım. " Duydum. Acını saklıyorsun benden. Canımı yakıyor benimle duygularını, acılarını paylaşmaman. Bana sen çağre oldun Eymen. Ben neden sana çağre olmayayım?" Kaşları üst tarafa doğru kıvrıldı. " Yanlış duymuşsundur sen güzelim. Gel hadi devam et uykuna." Sinirleniyorum. Bana doğruları söylemiyordu. " Doğruyu söyle Eymen , duydum. Söylediniz birşeyler. İntihar dedin ,anne dedin , vicdan dedin. Dedin birşeyler . Ben seni kırmadan anlat yoksa ben elinde sonunda öğrenip iyileştiririm." Daha da mahcup baktı. Ben karşısında parçalandım. Gözlerine deydi gözlerim. Yaşanmışlık vardı gözlerinde. Kafasını sağa yatırdı. "Zorlama Açelya , lütfen. Sonra konuşalım n'olur . Söz anlatıcağım ama şimdi değil." Daha da parçalandım o bakışlara , altında ezildim o tüm duyguların. Zorlamadım. "Söz mü ? Yaralarına sarmama izin verecek misin?" Gözlerim doldu , algılarım bozuldu. Büyük elleri ile kafamı tuttu. Gözümden akan yaşları baş parmağı ile sildi , yanaklarımı okşadı. Her bir gözyaşım Eymen için aktı. Başını aşağı yukarı salladı. " Söz... Söz anlatacağım. İzin vereceğim ama şuan üsteleme. " Usulca salladım başımı, onayladım." Üstelemeyeceğim seni. Ama n'olur üzülme , n'olur ağlama." Başımı sağa eğdim. " Tamam mı?" Son kez sildi göz yaşlarımı. " Tamam..." Yüzü yüzüme yaklaştı , alnımdan öptü. Ben de ellerimi yüzüne yaklaştırıp gözyaşlarını sildim. Arkadan ise bir ağlama sesi geldi. Eymen 'in arkasına baktığımda elinde peçeteyle hönküre hönküre ağlayan Tuğrul abiyi gördüm. Ona baktığımızı anladı. " Devam edin siz siktir edin beni" bu davranışı gülmemize neden oldu. Eymen de tuğrul abiye yaklaşıp peçeteyi elinden aldı. Gözlerini sildi. " Gerizekalı sevgilin solunda abinim ben. Yanlış bir şey yapma!" Dediği an daha da çok güldük. " Mal mısın sen abi?" Aşağı yukarı salladı kafasını. " Malım. Vallahi malım billahi malım." Daha çok güldüm. " Ne halin varsa gör abi. Başka bir şey söylemiyorum."

Arkasına yaslandı, koluna sıkıca sarıldım. parmaklarıyla oynadım küçük bir çocuk gibi. Söylenmedi, reddetmedi. En sonunda kafamı omzuna yasladım. Saçlarımı okşadı , kokladı öptü . Saatlerce devam etti bu döngü. Ben ise kolunu okşadım , pamaklarını sevdim. Onun her zerresini sevdim. Kalbini , duygularını , gözlerini ,saçlarını.... Koluna minik bir buse kondurdum. En sonunda aklıma gelen bir şiiri mırıldandım duyması umuduyla.

" Sevdiğim, soldu gül bahçeleri

Soldu çiçekleri...

Ağla gözlerim

Ak yaşlarım...

Damlaya damlaya ağla

Ağla ki solmasın güller,

Solmasın çiçekler,

En sevdiğim fesleğenler..."

Söylediğim şiir bittiğinde saçlarıma sonsuz öpücükler kondurdu. " Senin en sevdiğin çiçek zambak değil mi ?" Mırıltıyla onayladım. " Sonunu değiştirelim mı?" Başımı olumsuz anlamda iki yana salladım "orijinali daha güzel. Böyle kalsın. Seninle olduğun anılarımda." Hafif bir mırıltı çıkarttı. Burnunu sürttü saçlarıma. " Sana çok aşığım Açelya" bir kere daha öptüp kolunu. " Emin ol ki ben de sana çok aşığım Eymen. Hiç olmadığın kadar emin ol." Tebessümünü hissettim, ben de gülümsedim ve onu her zerremle sevdim. Daha sonra ise kendimi uykunun ellerine bıraktım....

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

☀️

Esnedim, bayağı bir mayışmıştım çünkü. Eymen ile ağladıktan sonra uyuduğumuzu hatırlıyordum ama uçakta olmam gerekiyordu. Ben ise evdeydim. Hem de annemin evinde!

Allah'ım Allah'ım kucaklarda mı taşındık biz açelya? Ooo oo oo .

"Anneee!" Diye bağırır bağırmaz canını yediğim züleyha sultan geldi yanıma. "Efendim kuzumm. Söyle birtanem." Gülmeme neden oldu bu hareketi. " Eymen ile tuğrul abi nerede? Göremedim de onları. " Aydınlanmış gibi kaşlarını havaya kaldırdı. " Onlar salonda kızım. Konuşup sohbet ediyorduk biz de." Tuğrul abi ye abime ne kadar çok benzediğini anlatıyordu büyük ihtimalle. Tam yataktan kalkacakken üstümdeki pijamalarımı gördüm. Bunları kim giydirmişti şimdi ? " Sen mi giydirdin pijamalarımı sultanım? "

" Eymen getirdi yatırdı seni , eteğin falan vardı kıyamadım giydirdim işte kuzum." Ya ben bu kadının canını yemiyeyim de ne yapayım? "Senin vicdanını yerim ben annem." Hemen yataktan kalkıp dolaptan gri bir eşofman alıp üstümede bir sweatshirt aldım. Abimden kalan kıyafetlerdi bunlar. Büyüklerdi , içinde yüzüyordum ama abimindi. Giyiyordum. Onları bir hışımla üstüme geçirip saçımdaki topuzu çözüp tekrar yaptım. Dağılmışlardı. Salona giriş yaptığımda herkesin gözü bana döndü. Şaşırmıştım. Bu şaşkınlığımı da dile getirmek istedim. " Ne oldu salona Elizabeth mı girdi herkes duruldu öyle?" Dedim gülerek . Tam gözlüğümü burnumdan düzelteyim derken gözlüğümün olmadığını fark ettim. Eymen bunu anlamış olacak ki yanındaki sehpaya uzanıp gözlüğümü bana uzattı. Gülerek yanına oturdum. Gözlüğümü alıp takayım diye tam elinden alıcakken benden kaçırdı. Oyunun sırasımıydı? "Versene gözlüğümü." Gülerek cevap verdi bu sınırlı halime. " Al." Dedi sadece. Ben boş durur muyum? Asla! Kolunun eklem kısmına son gücümle vurdum. Kolu bükülüp yere yaklaşırken uzanıp gözlüğümü elinden aldım. Gözlüğümü takarken şaşkınlıkla bana bakıyordu. " Bizde boş değiliz asker bey." Dedim cilveyle. Dudağının sol kenarı kıvrıldı. Anneme baktığımda ise eline abimin albümünü almış Tuğrul abiye gösteriyordu. Tuğrul abi ise hepsine ilgi ile bakıyor , inceliyordu. Ben onları incelerken Eymen kolumdan hızlıca dürttü. Ona döndüğümde ne var? dercesine kafamı salladım." Üstündekiler abinin mı?" Tek bir soru, bin bir çeşit duygu , tek kelime cevap. " Evet..." Onu üzmemek için moralimi düzelttim. " Şunlara baksana, abim ölmemiş de beni istemeye gelmişsin gibi hissediyorum. " Dediğimde bir an boşluğa düştüm. İsteme nereden çıkmıştı şimdi? O ise güldü bu halime. " Merak etme, heyecanlandığını ben de biliyorum ama biraz sabret. İstemeye daha kaç kademe var?" Bayağı keyifliydi. Bozmadım. Ben de güldüm. Annem ise bize dimdik bakıyordu. " Kızım sen niye gelmiyorsun, bakmayacakmısın abinin fotoğraflarına?" Hızlıca yanına gelip kocaman sarıldım anneme. " Ben hepsini aklıma kazıdım anne. Hem de hepsini. Zaten kazımasam abim heralde kafamı asfalta falan sürterdi." Dedim ortamı yumuşatmak için. Yanağıma sulu bir öpücük kondurdu. " İyi bari o cezalardan ders çıkarmışsın. " Eymen hemen lafa atladı. " Züleyha teyze biraz anlatır mısın o cezaları?" Sakın diyeyim yapma dercesine anneme döndüm . "Anlatırım tabii. " İşte şimdi bitmiştim..

" Bir gün Turgut izinli gününde, gelmiş eve yorgun yatıyor. O zaman da daha 24 yaşında yeni yeni asker olduğu için bayağı iş veriyorlar tabii. Bizim Açelya da 17 yaşında. Dışarı çıkıyor, yani çıkmak için izin alıyor beniden. Yok diyorum çıkamazsın o da diyor ki sana mı soracağım Turgut geldi çıktı odadan. Sen anneme böyle mi konuşuyorsun dedi evire çevire dövdü." Salonda kahkaha sesleri patlarken Eymen mahcup bir şekilde bana bakıyordu. Daha sonra eline telefonu aldı. Birşeyler yazıp geri bıraktı. Mesajı bana atmıştı

 

 

 

 

 

 

 

 

♥️Eymen'imm♥️

 

 

 

 

 

 

 

 

Çok mu acıdı???

Şu halde bile beni düşünüyordu. Ben şimdi bu adamdan kendimi nasıl alıkoyardım?

Siz

Merak etme haketmiştim sonuçta.👍

Mesajı yazdığım anda gülerek birbirimize baktık. Onun gözleri kısıldı , ben daha çok güldüm , daha çok neşelendim. O sırada annem beni kolumdan dürterek uyardı, ama ne için uyardığı hakkında tek bir fikrim yoktu. " Kalk da temizlik yapalım. İki gün kaldı kızım, misafirler pis mı görsün evi?"

" Pis görsünler anne. Sen böyle deyince halının ortasına sıçasım geliyor." Dediğim an herkesden kocaman bir kahkaha patladı, annem hariç. Kolumdan tutup mutfağa çekti beni, diretmedim. " Ne oldu yine anne?" Gözlerini kısmış, boğa gibi bana bakıyordu. " Misafirin yanında öyle mi denir kızım?" Bu cümle şevkat içermesi gerekirken neden şeytan görmüş Adem (as) gibi bakıyordu? Gönlünü almam lazımda. " Oyy sultanım benim tamam ben yaparım. Hatta sen git Tuğrul abiyle konuş biraz. " Mutlu oldu bu fikre. Hemen kaşları düzeldi. Yanaklarımı sıktı bir güzel. " Kuzum benim. " Deyip hızlıca çıktı mutfaktan. Ben ise ilk önce telefonumla kulaklığıma koştum. E malum müziksiz hayat hiçtir. Elime gelen ilk şarkıyı açtım. Kulaklığı takıp süpürgeyi aldım elime. En arka odalardan başladım.tabii benim odayı en sona bırakacaktım. Temizlikte benim odam bölüm sonu canavarı gibiydi. Annemin odasına girdim. Süpürüp hızlıca çıktım. Babamın fotoğraflarını saklıyordu hala. Bana da göstermek istiyordu ama tövbe bakmadım, bakmam... Beni hiçe sayıp da giden Zekeriya'ya hiç bakmam. Abimin kurulu odasına geçtim. Bozmamıştık. Belki o yoktu artık , belki gitmişti yanımızdan ama hâlâ bozmuyorduk. Hızlıca orayı da süpürdüm. Bir anı canlandı gözümde

"Çalış köle, kralın tahtı değerlidir. Güzel sil lan oraları." Diyordu abim bana. Aman abi aman ben senin kölen olabilirim ama annem yüzünden. Diye çekişiyordum bende. Daha sonra yine ayaklarımdan tutup sallandırıyordu beni. Midem bulanıp kustuğumda da temizle şuraları pislik köle diyordu.

Yine yatağının altına eğildim , yine süpürdüm oraları. Tek sıkıntı , çalış köle diyen birisinin olmamasıydı.keşke olsaydı , keşke kavga etseydik yine. Olmadı , sessizce çıktım odadan. Ara holü süpürürken belimde bir çift el hissettim. Sahibini biliyordum ama irkildim. Sessizce sus işareti yaptı. " Ne oldu ?" Dedim fısıldar bir şekilde. " Yardıma geldim balım. Ya ne yapacaktım sen iş yaparken?" Güldüm ister istemez. Direk süpürgeyi tutuşturdum ellerine. " Kolay gelsin, ben de toz almaya gidiyorum. " Dedim neşeyle. Toz bezlerinin yerine gittim, yoktu. "An-" anneme seslenecektim ki durdum. Uçaktaki o anı hatırladım , sustum. Eymen'in boğazındaki yumrusu için sustum. " Züleyha sultan, temizlik bezleri nerede?" Bu daha makuldu.

" İkinci çekmecede Açelya!" Diye bağırdı salondan. Baktım, buldum. Hemen ıslatıp en arka odalara ilerledim. Annemin odasına tekrardan girdim. Dolapları , vestiyerleri , gece lambalarını iyice silip temizledim ama o zekeriya'nın olduğu çerçeveye dokunmadım. Kendi pisliğinde boğulsundu inşallah. " Orusp-" sözümün devamı gelmedi. Yine o tanıdık iki el kendi yuvalarına, bel oyuntuma kondu. "Küfür çok ayıp ama aşkım , yakıştıramıyorum sana."

Çerçeveyi gösterdim. "Anneme yaşattıklarını bilmiyorsun. Bilsen parçalarsın bu siktiğimin orusp-" yanağıma bir öpücük kondurdu. " Anlıyorum. " Bir öpücük daha bıraktı sol yanağıma. " Görüyorum ama annen yaşıyor açelya, o baban gitmiş olabilir ama elinden en değerlini almadan gitmiş. " Ne demekti bu , anlamadım. Ama uçakta üstelemiyeceğime söz verdim. Sorgulamadım. Onun acılarını bir nebze almak için ben de onu öptüm. Acılarını almak için , bir nebze rahatlatmak için öptüm. " Ona baban demezsen beni daha çok mutlu edersin aşkım. " Dedim ona acısını unutturmak amacıyla. Bir mırıltı çıktı dudaklarından. Burnu saçlarıma gitti yine. Kokladı , okşadı , öptü saçlarımı. " Saçların benim nefesim Açelya" o da bana unutturmak istiyordu , anladım , bildim , gördüm . Ama sesimi çıkartmadım. " Benim yaşam alanım da sensin Eymen." Birnevi doğruydu ,onunla tanışmadan önce hayata bir bağlılığım yoktu. " Biliyorum" bir öpücük daha saçlarıma kondu. Tam o ellerimi belimden çekecekken ona doğru döndüm ve dudaklarına bir öpücük bırakıp hızla geri çekildim. Dudağının sol kenarı kıvrıldı. "Zorda bırakıyorsun ama beni. Dayanamam." En cilvelisinden bir tebessüm belirdi dudaklarıma. İçli bir nefes verdi yüzüme doğru. Gözleri dudaklarıma kaydı. Benim gözlerim ise kapıya kaydı, kapalıydı. Onu zorlamadan ben yapıştım dudaklarına. İlkinden uzun sürdü bu sefer. O da benden bunu istiyormuş gibi karşılık verdi öpüşüme. Nefessizliğimizden dolayı ayrılmak zorunda kaldık. " Annem gelebilir." Dedim nefesimi düzeltmeye çalışırken. " Sence bu benim ne kadar umrumda?" İstekliydi , arzuluydu ama bir engel vardı, annem. Hemen geri çekildim. "Part iki Mardin ' de Eymen. Üzgünüm. " Kaşları çatılmıştı. " O part iki için ölürüm ben." Gülmeme neden oldu bu tavrı. " Bekleyeceksin artık ne yapalım. Malum içeride an-" derken gerisini getirmedim. Yine uçaktaki anları hatırladım. Ağzımı kapattım hızlıca. O ise mahcup gözlerle bana bakarken elimi ağzımdan çekti. " Annen" benim gerisini getiremediğim cümleyi tamamladı. " Zorunda değilsin Açelya'm . Sen bu tepkileri verdikçe ben daha çok üzülüyorum. "

" Hatırlatıyorum sana değil mi ?" Başını artarda iki yana salladı, elleri ile tüzümü avuçladı. " Asla. Beni üzen senin buna dikkat etmen. Etme. Ben herşeyi hallediyorum." Sinirlendiriyordu beni. ÖNemseme beni de neydi ya? " İntiharla hallediyorsun değil mi? Bak Eymen , ben de abim gidince çıktım inşaatların üstüne. Bağırdım , çağırdım. Abim gitti ben de gideceğim dedim. Ama bu şekilde hallolmuyor, inan." Gözleri doldu kaşları kıvrıldı. Benim intihar ettiğimi duyduğu an gözündeki yaşlar aktı, onlar da intihar etti sanki. " Yapma böyle açelya, lütfen. " Derin bir nefes verdim . Dudaklarım titredi. Titrediği an yapıştı dudaklarıma. Geri çekildi hemen. "Titremesin o dudakların açelya, akmasın gözyaşların. İyiyim ben. " Derin bir nefes aldım. " Eymen çık dışarı sınırlerımle oynama iyiyim diyerek. " Kafasını sağa eğip çıktı odadan. Derin bir nefes alıp arkama döndüm. Hâlâ o çerçevede sırıtıyordu oruspu çocuğu. Aldım elime , boş bulduğum duvara attım. Bağırdım ,çağırdım haykırdım. Elim çekmecedeki albüklere gitti. Benimle veya abimle bir fotoğrafı dahi yoktu. Sevmemişti bizi. Peki ya annem. Aldım o albümlerdeki tüm fotoğraflarını. Onun yüzünden Eymen'i kovmuştum ben yanımdan. "Senin yüzünden hepsi piç kurusu !" Diye bağırdım ağlamalarım devam ederken. Bir hışımla açıldı kapı ilk önce Eymen girdi içeri sonrasında annem ve Tuğrul abi girdi. Yere çökmüş tüm fotoğrafları yırtıyordum. Eymen oturdu hemen yanıma. Göğsüne bastırdı beni. Sırtımı okşadı. Saçlarımı öptü. " Geçti. " Ben göğüs kafesinin üstünde ağlarken o sırtımı okşamaya devam etti , saçlarımı öpmeyi kesmedi. " Onun yüzünden dağıldık biz." Dedim ağlarken. O ise beni daha çok çekti içine. " Geçecek Açelya'm , hepsi geçecek. Ben yanındayım. " Ağlamalarım iççekişlere dönünce dediklerini tekrarladım. " Sen yanımdasın" mırıltıyla onayladı beni. " Her zaman da olacağım. " Ben yine tekrarladım. " Her zaman da olacaksın yanımda." Gözlerim kapandı yavaş yavaş. Uyku kollarına aldı beni. Benim tek tesellimdi uyku. Ben de kendimi ona bıraktım. Onlara , Eymen'ime ve uykuya...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

☀️

EYMEN AKIN...

Benim bu hayatta tek sevdiğim kadındı Açelya. Benim ellerime gelene kadar yıpranmıştı, kanatları kopmuştu belki , gözleri şişmişti her gece ağlamaktan, sevilmemişti babası tarafından , hor görülmüştü belki. Ben bunları düzeltemezmiydim? Kollarımda ağlayan bu kuşu iyileştiremezmiydim?

Açelya babasını sevmiyordu, belki sevmeye çalışmıştı küçükken , belki gittiği için nedenler üğretmişti kendi kendine, ama sevememişti.

Kollarımda uyuyakalan Açelya'yı hemen kucağıma aldım, yatağına götürdüm. Yatağı duvara doğru yakındı , o tarafa doğru yatırdım. Hemen yanına ben de uzandım. Züleyha teyze ve Tuğrul abi beni izliyordu, biliyordum ama benim hezaman önceliğim belliydi. Sevdiğim tek kadındı ,Açelya'ydı. Yüzü bana dönüktü. Önüne gelen saçlarını geriye attım. Topuzu dağılmıştı kriz esnasında. Yüzünü okşadım avuç içimle. Daha da çok sokuldu yanıma. " Eymen..." Dedi uykulu sesiyle. " Efendim Açelya'm" cevap gelmedi. Belkide sayıklamıştı ya da benim olduğumu doğrulamıştı sesli bir şekilde. " Seni seviyorum... " Bu cevabı beklemiyordum , uyuduğunu sanıyordum. " Biliyorum. Ve sen de benim seni çok sevdiğimi biliyorsun. " Mırıltıyla onayladı beni. "Ben çok yoruldum Eymen." Uykuya dalması için sırtını okşadım. "Geçiriceğim. Tamam mı ?" Yine mırıltıyla onayladı beni, yorulmuştu. Varla yok arası bir sesle " ben de sana merhem olacağım , tamam mı?" Yorgundu, daha da yormak istemiyordum ama biliyordum ki ben ona kendimi açmadıkça bana olan güveni sarsılıcaktı. " Tamam... Uyu artık yorgunsun." Cevap gelmedi. İstediği cevabı verince huzurla uyumuştu anlaşılan. Zorlamadım. Sırtını okşarken tekrar hareketlendi. Kolunu kolumun altından geçirip sarıldı. Engellemedim. Saçlarındaki tokayı çıkardım minik dokunuşlarla. Okşadım saçlarını. Kaç saat kaç dakika geçti hiç bilmiyordum. Ama Açelya uyanmaya başladı. " Eymen..." Dedi esnerken. Sesine endişe hakimdi . "Şşş buradayım , sakin ol." Derin bir nefes verdi. " Saat kaç ve tam olarak az önce ne oldu?"

" Sıkıntı yok , sadece ufak bir sinir krizi." Gülerek uyku mahmuru gözlerini bana çevirdi. " En son en ufağında hastaneden çıkıyorduk, hatırlatırım. " Minik bir gülüş belirdi dudaklarında. Yansımasını da benim dudaklarıma verdi, gülüşü bana bulaştı.

"Annem?" Sesi hâlâ yorgundu.

"İçeride"

" Tuğrul abi?"

" Annenin yanında."

" Gidelim mi? "

"Aman yaa! Rahattı burası ,gitmesek?" Amacım eğlendirmekti . Öyle de oldu. Neşeli bir sinirle omuzuma vurdu. "Eymen! Kalk da gidelim." Oflaya puflaya çıktım yataktan. Açelya da hemen arkamdan kalktı ayağa. Vestiyerden minik bir toka aldı ve az önce açtığım topuzu tekrar yaptı. " Eymen o fotoğrafların hepsini mı yırttım?" Mırıltıyla onayladım. Bakışları yere uzandı. " Özlüyordu onu. Hasretini fotoğraflarla gideriyordu. Çok üzülmüştür. " Onca acının içinde yine annesini unutmuyordu. "Bana kalırsa senin ataklarına daha çok üzülüyor olmalı." Derin bir nefes verdi hâlâ odanın içindeylen. "Bilmiyorsun Eymen. Mardin'e gelmeden önce ataklarım daha kötüydü. Hepsinde hastaneyi boyluyordum. Şimdi azaldı." Önceden daha da mı kötüydü , nasıl başa çıkılırdı? Bilmiyordum. Aklımdan geçirmem gereken bir soruyu ise yanlışlıkla da olsa sesli dile getirdim. "Her temizlik zamanı o odaya girince oluyor muydu?" Gözleri şaşkınlıkla yerden kalkıp benim gözlerimi buldu. " Annem beni hiçbir zaman o odaya sokmazdı. Yine birgün hiç unutmam. Daha 13 ya da 14 yaşındayım. Giriyorum odaya. Bakıyorum. Her yerde o adamın fotoğrafının çerçevesi var. Aldım bunları annemin önüne yığdım. Bu piçe mı hürmet ediyorsun sen anne! Dedim . Bağırdım çağırdım yine. Salonda hepsini parçaladım."

" Sonra da hiç o odaya girdirmedi seni" diye tamamladım. Başıyla onayladım. " Ama başka fotoğrafının olduğunu bilmiyordum. Ona sinirlenip seni de oda dışarı edince kendime sinirlendim. Kırdım." Ben alınmamıştım oysa. Hem kovmak mı? O beni kovmamıştı, o sırada da kendinde değildi, çık demişti odadan , çıkmıştım. " Özür dilerim." Boşluğuma gelmişti bu özür. Açelya'ya yaklaştım. Karşısında duruşum ve aramızdaki boşluğu kapattım. Aklımdaki fikir ise kafama yatmıştı. " Seni affedemem maalesef" mahcup gözlerle bakakaldı bana. " Affettirmemin bir yolu var mı?" Düşündüğüme dair bir mırıltı çıkardım dudaklarımdan. "Aslında var." Merakla beni dinliyordu. " Şu yarım bırakıp part ikiye bıraktığımız işi tammamlarsak affederim. " Anlamıştı , sinirlenmişti. Ama nedense sinirliyken daha çekiciydi. Ama beklediğim olmadı. Arkasını döndü. "O zaman Mardin'e kadar küsüz. "

"Saçmalama , şakaydı. "

"Sapıkça bir şaka."

" Her zaman dediğim gibi açelya . Sadece sana..."

 

 

 

Anma yıldönümü günü sabah 10.30...

 

Şehitlikteydik. Herkes ile birlikte ezberlediğim o yolda gidiyordum. Kırmızı bayraklarla ve asker fotoğraflı mezar taşlarının süslediği o yoldaydım. Bir kaç dakika sonra ise hedefimize ulaştık. Abimin yanına , her zaman yanında diz çökerek ağladığım mezar taşına...

 

Uzm. Çavuş Turgut Dinçel

 

DT 1989. ŞT 2011.

 

Suriye / Şam

Her zaman gördüğüm , okuduğum , okurken içimin gittiği o yazıyı okudum. Turgut Dinçel , Açelya'nın abisi , babası , kurtarıcısı , kahramanı... Kahramanlar ölümsüzdü, peki ya dünya? İnsanın canından çok sevdiğini alan bu doğa , bu kâinat? Neden ölürdü abim gibi nice vatanını koruyan kahramanlar? Bilinmezdi. Ne istenirdi onlardan vatanını korumaktan başka ? Sorulmazdı.

Baş ucuna çöktüm hemen her zamanki gibi. " Kızma" diye başladım sözlerime. "Mardin 'deydim ondan gelemedim. " Resimleri benim nadide parçamdı , aşınmasına , yıpranmasına izin vermezdim. Zarifçe okşadım taştan oluşan fotoğrafı . "Merak etme , ağlamayacağım. Ağlarsam kızarsın, unutmadım." Eymen'in gözleri bendeydi , biliyordum ama dönmedim, görmek istemedim çünkü ona bakarsam ağlardım, tüm kapılarımı açardım yine. "Ben küçükken...." Diye lafa giriş yapamadan boğazımdaki yumru kendini gösterdi. Yutkundum, daha da yaktı içimi. " Sen beni dövdükten sonra ağlardım. Sonra ağlama kızım , acıya alıştırıyorum ben seni. Her önüne gelene ağlarsan işimiz zor. Deyip sarılırdın bana, saçlarımı okşardın , öperdin. Sen kimin kardeşisin dik dur derdin." Derin bir nefes verdim. " Ama dayanılmıyor abi. Yemin ederim her aklıma gelişinde tutuyorum göz pınarlarımı abim olsa ağlatmazdı diyorum izin vermezdi . Ama olmuyor bu özlemle abi. Kızma bana." Gözlerim doldu, sıkıca kapattım. Kızardı, üzülürdü ağladığımı görünce. Görmemeliydi. Gözlerimi açtım ama göz yaşlarım kendini anında saldı, ağladım. " Abi... Sen benim kahramanımdın. Hep de öylesin ama olmuyor abi, akıyor gözyaşlarım , titriyor dudaklarım, anı panikataklar geliyor bazen, tutmaya çalışıyorum içimden teselli veriyorum kendime. Abin olsaydı yanında sarılırdı , öperdi , kokşardı, ' sen benim kardeşimsin , ağlama , güçlü ol. ' derdi dl sonrada cevap veremeyince ' canım kardeşim, ömrümün çiçeği 'derdin. " Derin bir nefes daha verdim , yüzümdeki kuru yerleri gözyaşlarım gizledi. " Ama yoksun şimdi abi, benim bir dayanağım var evet ama sen eksiksin abi, yoksun. Neden yoksun ? Kahramanlar ölümsüzdü hani? Sen ve senin yanında yatanların hepsi kahraman ama kâinat sildi sizi, neden? " Herkes susmuştu. Zaten pek fazla kişi değildik. Akrabalar bizi sevmezdi , Zekeriya bey' in tarafı ile konuşmuyorduk bile. Annem ,Eymen, Tuğrul abi ve ben...

Ve ben.Tek bir abisini de üstünde durduğu toprak için feda eden Açelya, belki bir gün kocasını , çocuğunu hatta manevi abisini de toprağa bu şekilde verecek olan Açelya, belki de vatan için kendini feda edecek olan Açelya, ve yine geride yas tutup fotoğraflara sığınacak olan Açelya...

" Seni vatan için feda ettim ben abi , sen kendini , ben abimi , annem biricik oğlunu... Belki bir gün ben yine kocamı vereceğim senin yanına," Eymen'e döndü bakışlarım, hemen geri çektim. " Ama gururlu bir şekilde dimdik sizin yanınıza da geleceğim belki. Ya da hiç kaybatmeyeceğim sevdiğim adamı, onunla beraber el ele senin yanına geleceğiz." Ayağa kalktım ama başım dönüyordu , vücudum hissizleşiyordu. " Abi ben seni çok özlüyorum..." Daha sonrası karanlık.

​​​

Loading...
0%