
ÇAĞATAYIN GÖZÜNDEN
Gözlerimi yavaşça açıp etrafıma baktım. Yatakta uyuyan peri kızı gibi olan sevdiğime baktım. Kahverengi saçları hafif çilli yüzü hafif pembe dudaklarıyla o kadar güzel görünüyorsu ki.
O günden beri Suyun uyanmasını bekliyordum. Aslında 1 hafta oldu ama bana aylar geçmiş gibi geliyordu. Onu o kadar çok özledim ki. Keşke hemen uyansa.
~1 hafta önce ~
Sudan haber alamadığım 2.saat biterken iyice endişelenmiştim. Kalbimi mengene gibi sıkan korkudan kurtulmak için onu aramaya karar verdim. Nerden başlamam lazım onu bile bilmiyorum.
Defne ve Mete'ye baktığımda hem sinirlerim geriliyor hemde onlar için üzülüyordum. Onlarda en az benim kadar Suyu merak etseler de seslerini çıkaramıyorlardı.
Derste daha fazla kalmak istemedim. Ayaklanmamla herkesin dikkati dağıldı. Üstümdeki tüm bakışlara rağmen hızlıca sınıftan çıktım. Daha fazla Suyun yanlız kalmasına göz yumamam.
-Faxsy
F -Efendim çağatay
-Fenrisi bulabilmen mümkün mü ?
F- Bence biraz zaman vermelisin. Öğrendikleri şeyler çok ağırdı. Biraz yanlız kalmaya ihtiyaçları var.
Kalbime saplanan ağrıyla dizlerimin üstüne düştüm. Gözlerim sulanırken sadece aklım sudaydı.
Bir anda kurda dönüşmemle Faxsynin kontrolüne geçtiğimi anladım. O kadar hızlı koşuyordu ki. Buda içimdeki endişeyi daha çok büyütüyordü. Fenrisin Suyun başı tehlikedeydi.
Ormandan geçiyorduk. Kahverengi ve yeşil şeritler gibi geliyordu bana. Burnuma gelen kan kokusuyla tüm dikkatim oraya yöneldi. Faxsy bir anda kendini geri çekti. Acele et dedi. Etrafa bakıyordum. Kimse yoktu burda. İçimden bir ses kan kokusunu takip et diyordu. Kokuyu takip ettiğimde uçurumun dibinde suyu gördüm. Bir tane sarkıt içinden geçmişti. Her yanı kan içindeydi. Onu öyle görünce dizlerimin bağı çözüldü.
F- Kendine gel Çağatay.
Hızlıca kendimi topladım. Suyun bedenini ordan çıkarıp yardım edebilcek tek yere geldim. Annemlerin yanına.
Annemler Suyu görünce hemen bir odaya geçtiler bende onların peşinden gidiyordum. Suyu yatağa bıraktım. Odadan çıkamıyordum. Hem annemlere güvenmiyor hemde Suyu son kez görüyormuşum düşüncesi aklımdaydı. Babam beni zorla odadan çıkardı.
Kendimi kapıya yasladım. Yavaşça kayarak yere oturdum. Hiç birşeyin anlamı yokmuş gibi geliyordu. Sadece Su anlamlıydı. O benim hayatıma anlam katmıştı.
Islak bir şeyin elimi dürtmesiyle kafamı dizlerimde kaldırıp köpeğim çikolatayı gördüm. Benim sadık köpeğim bana destek olmaya çalışıyordu. Ona sarıldım sadece. Gözümden düşen yaşlara engel olamayarak öyle bekledim.
Kapının önünde beklediğim 1.saatin sonunda ağlamam dinmişti. 2.saatin sonunda yine korku kalbimi mengene gibi sıkmaya başlamıştı. 3.saatin sonunda aklımı kaçıracak hale gelmiştim. Kolidorda aşağı yukarı dolanıyordum. Kapının sesini duymamla kapının önüne koştum.
Babam çok bekletmeden konuşmaya başladı. "Güçlü kızmış. 2 farklı kurt zehri çıkardık vücudundan. Bizi en çok zorlayan kısım karnındaki deliği kapatmaktı. 1 hafta büyük ihtimalle uyanmıcaktır. Elimizden geleni yaptık. Vücudunun kendini toparlaması lazım tahminlerime göre 2. hafta uyanır.
~GÜNÜMÜZ~
Çikolatanın yanıma gelmesiyle ona baktım. Gözlerimi çevirip ona baktım. Koridordan gelen adım sesleriyle gerilmiştim. Hızlıca kurda dönüşüp Suyun yattığı yatakla kapı arasına geçtim. Geçen her saniye daha çok geriliyordum. Ayak sesleri bitip kapı açılınca hırlamaya başladım.
Gelen kişi annemdi. Gerginlik yerini yavaş yavaş rahatlamaya bıraksada annem geldiği için hala gergindim.
A- Rahatla oğlum çok geçmeden uyanıcaktır.
Elini kafama koyup okşıcakken kafamı çekip hırladım. Ona hala güvenmiyordum. Elini hızlıca çekti. Gözleri dolmuştu ama bu benim umurumda bile değildi.
A- Yemek hazır buraya mı getirim yoksa masaya mı gelmek istersin.
Dişlerimi gösterip daha çok hırlamaya başladım. Her ne kadar annem olsada o bana yabancıydı. Çocuk doğurmakla anne olunmuyor sonuçta. Kapının kapanma sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. Odadan çıkmıştı.
Yere uzanıp beklemeye devam ettim. Kafamı kollarımın üzerine koydum. Kulaklarımı dikleştirip etrafı dinlemeye başladım. Aşağıdan konuşma sesleri geliyordu. Dikkatimi seslere verdim.
A- Herşey bizim suçumuz onu bizden uzaklaştırdık.
B- Hayır hayatım bunu onu korumak için yaptık. Onun hayatı ve onun arasında seçim yapmak zorundaydık.
A- Bu seçimdende bu seçimi yaptıranlardan da nefret ediyorum. Oğlumu benden aldılar.
B- Herşey onun içindi. Biliyorsun onu koruyamazdık. Onu yetimhaneye bırakmak zorundaydık.
A- Biliyorum ama bu nefret etmeme engel değil.
Aklıma yetimhane günlerim gelmişti. O kadar zor günler geçirmiştim. Sürekli şiddete maruz kalmış, eziyet edilmişti, yetimhane müdürü hepimizi ezerdi. Ordan kurtulmak benim için pek çok şeyi kaybetmeme sebep olmuştu. İlk orda katil olmuştum. İlk kez orda bir canı almıştım. Elimde değildi ama beni oraya bırakan ailemin hatasıydı. Ben nerden bilebilirdim bir kurtadam olduğumu. Onlar benden masumiyetimi çalmışlardı. Onları affedemem.
Hafif bir kıpırdama sesiyle kafamı kaldırdım. Suya bakıyordum ama o hareketsiz yatıyordu hala. Kafamı tekrar kollarımın üstüne koydum. Uyku yavaşça beni çekerken gözümden akan bir damla akan yaşa engel olamadım.
SUYUN GÖZÜNDEN
Gözlerimi açtığımda bilmediğim bir odadaydım. Etrafı dikkatle inceledim ama hayır tanıdık gelmiyordu. Yerde yatan kurdu görünce içimde bir şefkat uyandı. Elimi kafasına uzatıp okşamaya başladım. Yavaşça yere ayağa kalkmaya çalıştım. Bacaklarım hamlamıştı galiba. Küçük küçük adımlar atmaya kurdun yanına gitmeye başladım.
Kurdun yanına gidince elimi kafasına uzatıp sevmeye başladım. Gri beyaz ve siyahın karışımı olan hem yumuşacık hemde ışıl ışıl olan bir kurku vardı. Sevdikçe sevesim geliyordu. Kulakları o kadar tatlıydı ki. Elimi uzatıp dokundum. Anında kulaklarını oynattı. Rahatsız oldu galiba. Elimi kafasına koyup tekrar okşamaya başladım.
Yavaşça gri gözlerini açıp bana baktı. Gözleri geri kapandı. Sonra birden açıp kocaman gözleriyle bana bakıyordu. Ellerimi üstünden çekip ona bakmaya başladım. Kurt sanki gerçek olduğumdan emin olmak ister gibi patisiyle bacağıma dokundu. Gerçek olduğundan emin olduktan sonra yüzümü yalamaya başladı. Aşırı tatlıydı davranışları.
-Sakin ol benim. Burdayım gitmedim.
Kurt kuyruğunu sallayıp yere oturdu. Karnımın guruldamasıyla utanarak kurda baktım. Neden utandığımı bile bilmiyorum. Yavaşça ayağa kalkmaya çalıştım. Kurt yanımda bana destek oluyordu. Ona tutunup ayağa kalktım.
-Nerden yemek bulcağımı bilmiyorsundur demi?
Kurt arkama geçip beni hafifçe ittirmeye başladı.
-Tamam seni takip edicem sakin ol.
Kurt bu seferde yanıma geçip yürümeye başladı. Yavaş adımlarla ona yetişmeye çalışıyordum. Mutfağa girdiğimizde 2 kişi orda duruyordu. Kurt birden durup hırlamaya başladı. Onları tehtid eder gibiydi.
- Şey kusura bakmayın ben uyandığımda bir odadaydım. Bu kurt beni buraya getirdi.
-Merhaba canım aç olmalısın yemekte bize katılır mısın?
Kadın hemen ayağa kalkıp masaya bir tabak daha koydu. Kurt burnuyla hafifçe beni dürttü. Yavaş adımlarla masaya ilerledim sandalyeye güç bela oturdum. Kurt yanımda oturur vaziyette duruyordu.
-Çok özür dilerim uyandığımda yanımdaydı. Çok sakin ve tatlı bir kurt aslında size neden böyle yapıyor anlamadım.
-Sorun değil.
- Sana kendimizi tanışmadık kusura bakma. Ben Ayça ve bu kocam mert.
-Çok memnun oldum. Bana neler oldu acaba?
A-Çağatay seni buraya getirdiğinde çok kötü bir haldeydin.
-Çağatay kim acaba?
A- Yanındaki kurdun ismi. Hatırlamaman normal beynimiz kötü anıları unutmaya yönelik çalışır.
Kurt yanımda huzursuzca kımıldadığında elimi kafasına koyup sevmeye başladım. Kurt hemen sakinleşirken bize bakan gözlerle onlara döndüm.
A- Onu daha önce hiç bu kadar mutlu ve sakin görmemiştim.
M- Seni tedavi ettik. Yaraların çok ağırdı. Geçici hafıza kaybı bekliyorduk. En son ne hatırlıyorsun.
- Bir okuldaydım. Vampirler kurtlar ve büyücüler okulu. Biliyorum tuhaf geliyor ama
A- Hayır canım tuhaf gelmiyor
- Okulda ablam , abim ve biri daha vardı. Çok değer verdiğim biri ama çıkaramıyorum ismini görünüşünü. Orda eğitim görüyordum. Kimseye söylememem gerekn bir türüm varmış.
Yanımdaki kurt iyice huysuzlandı. Hırladı diğerlerine bakarak.
-Galiba susmamı istiyor.
Kurt yavaşça burnuyla elime dokundu. Gözlerim kurda kayarken kafasını elimin altından kaydırdırarak kafasını bacaklarıma koydu.
-Sana sadık olduğunu gösteriyor. Seni herkesten korucanı gösteriyor.
-Teşekkür ederim çağtay.
Kurt mırlar gibi bir ses çıkardı. Kurdun kafasını okşayarak daha çok mırlamasını sağladım.
Diğer yanıma gelen köpekle ona baktım. Köpek dobermana benziyordu kısa ve kahverengi tüyleri vardı. Kulakları dik ve sivriydi. Çok tatlı duruyordu. Köpeğe elimi uzattım. Elimi kokladı. Tehlikeli olmadığımı anlamış gibi yanıma yaklaşıp kendini sevdirdi.
Ben köpeği severken kurt güler gibi bir ses çıkardı. Galiba o da sevinmişti köpekle iyi anlaşmama.
M-Çikokata
-Efendim
M- Köpeğin adı çikolata. Çağatayın köpeği.
Kurda dönüp kafasını sevdim.
-Demek bu güzel köpek senin. Çok güzel bir zevkin var.
Kurt burnunu yanağıma deydirdi. Gıdıklansamda kıpırdamamaya çalıştım. Kurt bir anda yanımdan uzaklaştı ve bahçeye çıktı. Bana bakıp duruyordu. Yavaşça ayağa kalktım. Küçük adımlarla yürüyordum. Birden ayağım takıldı tam düşerken kurt bir anda yanıma geldi. Ona tutunarak düşmekten son anda kurtuldum. Tekrar gücümü toplayıp ayağa kalkmaya çalıştım. Ama titreyen bacaklarım daha fazla dayanamadı. Tekrar düşüşe geçerken kurt bir anda beni sırtına aldı. Nasıl oldu bilmiyorum ama oldu.
Kurt yavaş yavaş yürümeye başladı. Aklıma abimin sırtına binişim geldi. O da kocaman bir kurttu. Uçuyor gibi hissetmiştim.
-Sıkı tutunsam hızlanabilir misin?
Kurt mırıldar gibi bir ses çıkardı. Kurda iyice sarılınca bir anda koşmaya başladı. O kadar güzeldi ki. Saçlarımın rüzgarda uçuşuşu kendimi tazelenmiş ve yenilenmiş gibi hissediyordum.
Kurt bir okulun önüne gelince durdu. Okula dikkatlice baktığımda benim okulumdu burası. Kurdu görenler bir nehir gibi 2 ye ayrıldılar. Kurt okulun içine girip bir odaya doğru yürüdü. Bir odanın önüne gelince durdu. Yavaşça yere yattı. Sanki inmemi bekler gibiydi.
Sırtından inince ayaklandı ve kapıya doğru yürüdü. Kapıya vurmaya başladı pençeleriyle. Kapı açılınca hırladı ama kafasını çevirip bana baktı.
Kapının önünde duran ablamı görünce hem kızmış hem de sevinmiştim. Koşarak bana sarıldı. İçimdeki kırgınlık ona sarılmamı engelledi. Sarılmasının bitmesini bekledim.
Ablam bana sarılmaya bırakıp kurda baktı. Kurt ablamın kafa onayıyla gitti. Kurdun arkasından baktım.
-Bekle gitme çağatay.
Kurt bana döndü. Burnuyla elime dokundu. Elimi kafasına götürüp okşadım. Kurt elimi kafasından çekip burnuyla beni odaya doğru hafifçe ittirdi. Sonra arkasını dönüp gitti.
-Sen odadan çıkmadan geri gelcekmiş.
Ablamın sesiyle ona döndüm. Odaya girdim. Odanın bana ait olan kısmına gittim. Hızlıca banyoya girmeye karar verdim. Midemin guruldamasıyla dolabı açtım. Dolaptan bir paket kan aldım. Onu içtim. İçtiğim kanla birlikte kendime gelirken yavaş adımlarla banyoya girdim.
İşim bittikten sonra odanın kapısını açtım. Kurda bakıyordum ama kurttan eser yoktu. Bana bakan esmer kahverengi saçlı kişiye doğru yürüdüm. Birden kaşları çatılınca acaba başkasına sorsam mı diye düşündüm ama başka kimse yoktu.
-Merhaba
-Merhaba
-Acaba buralarda bir kurt gördün mü gri beyaz siyah kürklü kocaman gri gözleri var ismi Çağatay.
Ç- O kurt benim. İçeri geçip saçını kurut su hasta olacaksın.
-Kurdun sahibi sen misin? Çok tatlı bir kurttu.
Ç- hayır o kurdun sahibi değilim o benim kurt formum. Çağatay ben.
-Anladım kusura bakma. Ben normal bir kurt sanmıştım.
Ç-Sorun değil. Saçlarını kurut gel. Gitmemiz gereken bir yer var.
-Tanışıyor olabilir miyiz? Çok tanıdık geliyorsun bana.
Ç- Bunu sonra konuşabiliriz. Önce saçların.
-Çok gıcıksın.
Ç-Teveccüdünüz prenses
Hızlıca odama gidip saçlarımı kuruttum ve sıkıca ördüm. Odadan çıktığımda çağatay kapının önünde bekliyordu.
Ç-Beni takip et
Bir yere doğru yürümeye başladı. Sinir olmuştum böyle yapmasına. Öküz işte ne beklersin. Ne kadar istemeseydi onu takip ediyordum. Merak ediyordum çünkü. Bir odanın önüne kadar onu takip ettim.
-Noldu beni odaya atmaya mı karar verdin?
Ç-Belki bir gün prenses. Şimdi içeri gir burda bekliyorum seni.
- Peki.
Odanın kapısını çalıp beklemeye başladım.
M-Git burdan
Arkamı dönüp Çağataya baktım. Devam et der gibi baktı bana sadece. Kapıyı açıp içeriye girdim. Abim kenarda oturuyordu. Arkası bana dönük olduğu için beni görmüyordu. Odaya baktığımda yatısı çok dağınıkken yarısı çok düzenliydi. Tekrar abime baktığımda çökmüş görünüyordu. Saçı başı birbirine girmişti.
M-Sana git burdan desim değil mi?
Nutkum tutulmuş bir şekilde abime bakıyordum. Gözlerinin altında koyu halkalar oluşmuş, en az 10 kilo vermiş gibi yüzü iyice zayıflamış yüzünün rengi gitmişti. Abim kafasını çevirince beni gördü
M-Sana git demiş-Su sen sen
Bişi diyemeden abime bakıyordum. Abim ne hale gelmişti. Sadece 1 hafta olmuştu galiba. Abim ayağa kalkıp yanıma gelmeye başladı. Hem gerçekliğime inanamıyormuş hemde ondan kaçmak istermişim gibi kararsız minik adımlar atıyordu. Onlara ne kadar kırgın olsamda bu kadar kötü görünmesine üzülmüştüm.
Abim yanıma gelip sıkıca sarıldı bana. Kemiklerimin kırılıcanı düşünmeye başlamıştım. O kadar çok sıkıyordu ki. "Gerçeksin" daha sıkı sarılmaya ağlamaya başladı. Abimi ağlarken ilk defa görüyordum."Gerçeğim" dedim. Ama sarılamadım. Sadece öylece bekledim. Abim beni bırakınca kemiklerimi kontrol etme isteğime karşı koymak çok zor olmuştu.
Abime baktım. Yakından daha kötü görünüyordu.
-Üstünden tır geçmiş gibi
M- Hala yakışıklıyım kabül et
- Hiçte bile çok çirkinsin şuan. Fözlerim kanıcak. Git kendine bakım makım bişiler yap. Kuscam az kaldı.
M-Hala beni kıskandığını bilmek ne güzel.
-Gülimde boşuna gitmesin bari.
Kapıyı açıp dışarı çıktım. Çağatay beni hala orda bekliyordu. Gözleri beni sürdü sanki içerde neler olmuş bakarak anlayabilir gibi baktı. Ama hiç bişi demedi.
Bir anda üstüme koşan bir kurtla Çağatay kurda dönüştü ve kurdun belini kırdı. O kadar hızlı olmuştu ki neler olduğunu çok az anlamıştım. Çağataya baktığımda karşımda giri kurt vardı. Kurt kulağımı patlatıcak kadar yüksek seste uludu. 2 kişi gelip diğer beyaz beli kırılmış kurdu aldılar. Sanki ben o kurdu tanıyordum.
Çağatay önümde yatıp sırtına binmemi ister gibi yaklaştı bana. Çağatayın surtına bindiğimde koşarak okuldan çıktı. O an Çağatayı ve herşeyi hatırladım. Çağatay durduğunda bir sahildeydik. Hava kararmak üzereydi. Arkamızda orman önümüzde deniz bize enfes bir manzara sunuyordu.
Çağatayın sırtından atlayarak indim. Çağatay düştüğümü sanıp telaş olmuştu.
-Sakin ol iyiyim. İnsana dönüş hadi.
Çağatay sözümü dinleyip insana dönüştü. Bişi demeden yere oturdum. Ayı izlemeye başladım. O da yanıma oturup bana bakmaya başladı.
-Seni hatırlıyorum.
Ç-Hadi ya kimmişim ben.
-Kim olduğunu benden iyi biliyorsun Faxsy
Ç-Gerçekten hatırlıyorsun.
-Bana neler oldu? Hiç bişi hatırlamıyorum.
Ç-En son hatırladığın şey ne?
- Ablamla abimin benden sakladığı sırlar, kurt formunda uçuruma gelişim 2 kurtla dövüşüyordum. Sonrasını bilmiyorum.
Ç- Galiba o kurtlar Berke ve Berkaydı. Seni uçuruma ittiler zehirlerini vermişler sana.
Çağatayın derin bir nefes aldığını duydum. Gözlerinin dolmaması için kendiyle savaş veriyor gibiydi. Onun için zor olmalıydı anlatıcağı şeyler.
-Sen gittikten sonra seni aramaya çıkacakken kalbime bir ağrı girdi. Sana bişi olduğunu biliyordum. Faxsy bir anda kontrolu aldı ve koşmaya başladı. Uçurumun kenarında kan kokusu aldım. Seni bulduğumda uçurumdan düşmüştün. Karnına bir sütün girmişti. Her yanın kan içindeydi. Seni hemen annemlere götürdüm. Onlarda seni tedavi ettiler.
-Neden hırladın onlara peki?
☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆
Ruh eşlerinden birine bişi olursa diğeri bunu hisseder. O zaman yapılan tüm büyüler ortadan kalkar. Soz konusu eşinin hayatı olan bir kurt durdurulamazdır.
Efsane Melezin Notlarından
sf.302 paragraf 5
☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |