
Son bir saattir yurdun çatısındaydım. Nasıl çıktığımda hakkında bir fikrim yoktu. Çatıya çıkmak istiyorum demiştim. Sanki uçuyor gibi kendimi çatıda buldum.
Herşey o kadar yeni ki nasıl başa çıkıcağımı bilemiyorum. Özel güçlerim büyü yapabilmem, kitabın laneti, okul, yarışma... Bazen kafayı yicemi düşünüyorum. Kendi hayatımın hızına yetişemiyorum. Keşke elime bir kumanda verseler hiç düşünmeden hayatımı durdururdum.
Kafamı kaldırdığımda yıldızları gördüm. Uzun zamandır onları izleyememiştim. Dedemle birlikte izlerdik.
Anneannem öldükten sonra herşey değişmişti. Anneannem aniden hastalanmıştı. 1 hafta mücadele etmişti. Hastalık onu yenmişti. O gittikten sonra dedemle birlikte kalmaya başlamıştım. Dedemde anneannemin yokluğuna çok dayanamamış 2 yıl sonra anneannemin yanına gitmişti.
Anneannemi ve dedemi çok özlemiştim. Eskiden yaptığımız gibi yıldızları izlemeye başladım. Takım yıldızlarını saydım içimden tek tek. Dedem öğretmişti hepsini.
Yıldızlara anneanneme anlatır gibi son zamanda olanları anlattım. Sonra bişey oldu. Sanki bir yıldız düştü çatıya ve düşen yıldız anneannemin şeklini aldı.
Koşarak sarıldım anneanneme. Onu cidden çok özlemiştim. Tüm kokusu burnuma doldu. Burnum sızladı. İçim paramparça oldu sanki.
"Gitmen lazım. Burda kalamazsın. Çağatayı bul. Acele et. Herşey sana bağlı. Hemen git burdan."
Uzandığım yerden sıçrayarak kalktım. Sanki beynim emir almış gibi hareket ediyordu. Hızlıca indim ordan çağatayı aramaya başladım.
Burnuma gelen yoğun kan kokusu ve çağatayın kokusuyla koşmaya başladım. Koku benim odamdan geliyordu. Kapıyı hızlıca açtım. Gördüğüm manzarayla yerime çakılı kaldım. Çağatayın bağırsakları süs gibi asılmıştı. Midesi bir tabağa konuşmuş üstüne bir mum konmuştu. Çağatay yerde sırt üstü yatıyordu. Gözleriyle bana bakıyordu. Donmuş gibiydi.
O an neler olduğu anlayamadan kendi kendime hareket etmeye başladım. Hızlıca bağırsakları topladım. Midesini aldım. Hepsi yerine koydum.
-aufer illis quod a te ereptum est, revivisce
Hiç durmadan tekrar ediyordum. Bu ben değildim. Ben büyü sözü bilmezdim ki. Şuan kim olduğunu dert edemezdim.
-aufer illis quod a te ereptum est, revivisce
-aufer illis quod a te ereptum est, revivisce
-aufer illis quod a te ereptum est, revivisce
-aufer illis quod a te ereptum est, revivisce
-aufer illis quod a te ereptum est, revivisce
Bir anda çağatayın kalbimin üstüne sertçe yumruk attım. Çağatayın nefes seslerini duyduğumda rahatlamıştım. Elimi karnının üstüne koyup bu kezde "redire praeterita" dedim. Yara açıldığı gibi kapanmaya başladı.
Elime düşen yaşla ağladığımı anladım. Çağatayı sakince yatağa yatırdım. Üstünü örttüm. Çağatayın iyi olduğundan emin olduktan sonra etrafı incelemeye başladım.
Masanın üstünde gördüğüm yeşil kağıt benim değildi. Hızlıca kağıdı elime alıp baktım. " Bir dilek tut Su. Umarım kaçmayı dilersin. Kovalamaca oynamak avcıyken daha eğlencelidir."
Kimdi bu? Masalın dedikleri aklıma geldi. Masal yapmış olamazdı. Ama kimdi bu? Kimdi bana tüm bunları yaşatan?
Düşüncelerim beni daha çok tedirgin ediyordu. Duyduğum sesle o kadar telaşlı oldum ki. Kafamı çarpıp yere düştüm.
F-Sakin ol benim prenses. Sana sesleniyordum.
-Kusura bakma dalmışım.
F-İstersen kurt formunda bekle. O zaman savunmasız hissetmezsin.
Fenrisin dedikleri aklıma yatmıştı. Yerde emekleme pozunu alıp kurda dönüştüm. Yatağımın hemen yanına gittim. Birkaç tur dönüp yere uzandım.
Gergin bir şekilde tüm sesleri dinlemeye başladım. Gelen en ufak seste tüylerim diken diken oluyordu. Belkide gerginlikten kafayı yicektim.
Koridordan gelen ayak sesleriyle ayağa kalktım. Odamın kapısını zorluyorlardı. Elimde olmadan hırlamaya başladım. Kapının açılmasıyla kapıya doğru koşup atladım. Yerde yatan kişi...
DEFNENİN GÖZÜNDEN
Ormanın içinde bir ağaçev bulmak bulmak ne kadar zor olabilirdi ki. 2 saattir ağaç evi arıyorduk. Metenin huysuzluğu başlamıştı. Burnuma gelen babamın kokusuyla adımlarımı oraya yönlendirdim.
Babamı ve karşısındaki yüz kişiyi görünce koşarak yanlarına gittim. Birden parlar hocanın kokusunu almamla arkama döndüm. Parlar hoca ve tüm okul arkamızdaydı.
Anneme bakınca dudaklarını kıpırdatarak Su dedi. Tuzağa düşmüştük. Meteye dönüp bakınca onunda anladım. İkimizde hızlıca okula koşmaya başladık. Yolumuza sürekli kurt ve vampirler çıkıyordu. Neydi bu böyle. Suya ulaşmamız lazımdı.
BERKENİN GÖZÜNDEN
Planımız mükemmel işlemişti. Bu kadarını kabul edeyim beklemiyordum. Kardeşimin planları bu kadar tutamazdı. Belkide sadece şanslıydık. İntikamımızı almıştık. Artık wşim ve oğlum rahatça yatabilirlerdi. Su onları öldürdüğünden beri her gün mezarlarına gitmiştik oğlum Berkle birlikte. Acısı hala ilk günkü gibiydi.
Ağaçların üzerimde durmuş Mete ve Defneyi izliyorduk. Suya ulaşmak için çırpınmaları bana o günü hatırlatıyordu. İntikamımızın uğruna Çağatayı harcamamız bize vicdanınızla bırakmıştı. Gerçi Su ölünce o ölücekti her türlü ölcekti. Daha fazla üzülmeyi bırakıp izlemeye devam ettim.
Mete söz konusu su olunca bambaşka biri oluyordu. Şuan durdurulamaz haldeydi. Önüne kim gelirse kafasını kopartıyordu. Hem suyun abisi hemde alfanın betası olunca böyle oluyordu galiba. Aralarındaki bağ çok güçlüydü.
Defneye gözüm kaydığında saçları uçuşuyordu. Ağzını hiç durmadan kıpırdatıyordu. O ve Mete iyi bir ekiptiler.Ruh eşi olduklarını bilmemeleri onların aptallığının en büyük kanıtıydı.
METE'NİN GÖZÜNDEN
Yurda varadığımızda her yerden gelen kan kokusuyla kafayı yicek halk gelmiştim. Tüm beynim işlevini yitirmişti. Kan o kadar yoğunduki nefes alamıcak hale gelmiştim.Suya bişey olması korkusu beni ele geçirmişti.Hiç birşey düşünemiyordum. Sadece koştuğunu ve yerde olduğumu hatırlıyorum.
Üstümde duran kurtla gerim gerim geriliyordum.Kurdun dişlerine o kadar odaklanmıştım ki kurdun Su olduğunu anlamadım bile.
D- Su akin ol ablacım biziz.
Kurt yani Su dişlerini göstererek hırkamaya devam ediyordu. Dişleri yüzüme yaklaştıkça daha çok geriliyordum.
- Su abicim benim Mete.
D-O Su değil.
-Nasıl Su değil
D-Fenris benim Daisy.Ben geldim abla.
DEFNE'NİN GÖZÜNDEN
Yurda gittik Su oradaydı galiba. Mete önüme geçip kapıyı açtı. Kapıyı atmasıyla Mete yerdeydi. Metenin üstündede bir kurt vardı. Kurt sinirli bir şekilde hırlıyordu.
Kurda dikkatli baktığımda kürkünün mor beyaz ve siyah renklerden Su olduğunu anlamıştım.
-Su biz geldik ablacım. Sorun yok.
Mete aydınlanma yaşamış gibiydi. Yeminle salak. İnsan nasılsın kendi kardeşini tanımaz ki.
M-Benim abicim Mete. Hadi abim kalk üstümden.
Kurdun daha çok hırlamasıyla ikimizde tedirgin olmuştuk. Kurt daha çok hırlıyordu. Bizim olduğumuzu anlamazsa Meteyi öldürebilirdi.
-Daisy napcaz.
D- O fenris izin ver ben konuşim ablamla.
-Nasil istersen.
Daisynin sesini duymamla hem tedirginliğim artmış hemde diken üstünde hissetmiştim.
- Abla benim Daisy. Oda Daniel. Yardım etmeye geldik.
Tüm odağım kurttu. Bana bakıp hırladı. Kalbimin kırıldığını hissedebiliyordum. Meteye bakıp son kez hırladı.
-Daisy neler oluyor?
D-Artık sürünün betası değiliz. Ablamın bize olan güveni kırılmış. Ve bizi bir süre görmek istemediğini söyledi.
İçimdeki kırıklık artarken elimden hiç bişi gelmiyordu. Sudan gizli iş yapmıştık. Daisy ve Danielinde başını derde sokmuştuk.
Kurdun bize arkasını dönmeden geri çekilmesiyle kalbim daha çok kırıldı. Fenris içeri Suyun yatağının yanına gitti yere uzandı.
Odanın ışığını yakınca her yerin kan olduğunu gördüm. Oda boydan boya kanla kaplanmıştı. Işığı açtığımız için fenris hırlamıştı bize. Ona döndüğümde kürkünün bir kısmı kandı. Yatakta çağatay yatıyordu.
Çağatayı incelemek için yanına gittiğimde fenris saldırı pozisyonunu aldı. Kesinlikle bizi yaklaştırmıcaktı. Olduğum yerden çağatayı inceledim. Yüzü bembeyaz olmuştu. Eminim buz gibiydi.
-Üstünü örtmezsem hipotermiden ölebilir. Ölmesini istemezsin değil mi fenris?
Fenris hala hırlıyarak bana bakıyordu. Geri adım atmıcağını biliyordum. Geri çekilince boyunu küçültüp Suyun yatağına çıktı. Çağatayın üstüne yattı. Kafasını çağatayın göğsüne koymuştu. Hala bizi inceliyordu. En ufak bir hareketimizde saldırcakmış gibiydi.
Daha fazla fenrisi kışkırtmamak için odanın en ucuna geçtik. Yere oturup sabahın olmasını beklemek zorundaydık. Sabah belki su gelirdi çağatay düzelirdi.
Meteye baktığımda rengi hala beyazdı. Üzgün gözlerle suya bakıyordu. Ayağa kalktığında bişey yapacağını anlamıştım. Kolundan tutup onu engellemeye çalışsamda beni dinlemiceğini biliyordum.
Fenrise baktığımda yine hırlamaya başlamıştı. Mete kendini parçalatıcaktı. Birden kurda dönüşmesiyle fenris dahada çok hırlamaya başladı. Kafasından geçenleri tahmin edebiliyordum. Hem savaşıp hem eşini ısıtamazdı. Ona göre iki türlüde eşinin hayatı tehlikedeydi.
Mete kafasını eğerek yavaş yavaş fenrisin yanına gitmeye başladı. Her türlü fenrise göre tehtidti. Mete her yaklaştığında fenris hırlıyordu. Eşinin soğuktan ölmesine izin vermiceğini anladım.
Mete çağataya yaklaştığında fenris iyice gerilmişti. Mete kafasını hiç kaldırmamıştı. Burnunu Çağatayın eline deydirmişti. Birden yeşil ışıklar çıkmaya başlamıştı.
Metenin kurdu şifacıydı. Bunu kendisinin bile bildiğini sanmıyorum. Eminim Danielin dediklerini yapmıştı.
☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆
Kurtları kendi içinde 4 gruba ayırabiliriz. Bunlar; şifacılar, stratejikler, büyücüler ve elemantcilerdir. Kurt formunda kullandıkları güçlere göre ayrılırlar. Gerçek bir alfa kurt halinde tüm güçlerini kullanabilir.
Efsanevi melezden notlar sf 250
☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆
Yeşil ışıkların yavaş yavaş azalmasıyla Mete yavaş yavaş geri çekildi. Fenris dikkatlice çağataya baktı. Çağatay yavaş yavaş kıpırdanıyordu. Soluk alış verişleri düzene girmişti.
SU'YUN GÖZÜNDEN
Fenris kontrolu bana bıraktıktan sonra sabaha kadar uyumamış yerimde beklemiştim. Gözlerim Çağtaydaydı.Bir ara okula geri gelen öğrencilerle iyice tedirgin olmuştum. Herkes odasına geçince yavaş yavaş rahatlamıştım. Çağatay yavaş yavaş hareket etmeye başlamasıyla gözlerimle onu kontrol etmeye başladım. Hareketlerinde en ufak bir acı görülmüyordu. Sanki normal bir şekilde uyumuş uyanmış gibiydi. Bu iyice içimi rahatlattı.
Çağatay yatağa oturdu, sırtını yatağın bazasına dayadı.
Ç- Dün neler oldu?
D-Bizde tam bilmiyoruz.
Ç- Bildiğiniz kadarını anlatın o zaman.
D- Dün sana ok atan adamı sorgulamaya gittik.Adamın Berke ve Berkay için çalıştığını anladık ama adama büyü yapılmış o yüzden hiçbir şey hatırlamıyor.
Ç- Berkay ve Berke kim?
D-Bizim amcamız ve kuzenimiz.
Ç-Neden Su'ya zarar vermeye çalışıyorlar.
M- Su küçükken yengemiz ve kuzenimizin karını içerek öldürdü sanıyorlar.
Ç- Ne demek sanıyorlar?
D- Su küçükken bizden kaçıp kan içmeye giderdi. Bir gece yetişemedik. Su yine kan içmek için kaçmış. Biz vardığımızda amcam ve büyük kuzenimizin evindeydi. Elinde bir tane sincap vardı üstü başı kan içindeydi.Ali dayım Suyun yengem ve küçük kuzenimizi öldürdüğünü söyledi. Amcam ve kuzenimiz ona inandılar. Su sincap kanı içmişti, üstündeki kan sincap kanıydı ama acıdan bunu fark edemediler. Ondan dolayı Sudan intikam almaya yemin ettiler.
Ç- Peki dün noldu?
M- Adamı sargıladıktan sonra babamı. aradık. Babama çalışan biri Berke ve Berkaydan bir haber getirdi. Ormanın ortasında buluşmak istediler. Bizde gittik onları tek bırakmamak için. Oraya gittiğimizde tuzağa düştüğümüzü anladık. Buraya geri geldik. Geldiğimizde sen yatıyordun, Fenriste canımıza okudu.
Kendimi tutamayarak kızgınca hırlamaya başladım. Abim çekingen bir şekilde başını eğdi. Abime de ablamada çok kızgındım. Çağatay eliyle başımı okşamaya başladı. Hırlamam yavaş yavaş biterken kendimi sakinleşmiş hissediyordum.
D-Dün sana noldu Çağatay?
Ç- Dün suyu arıyordum. Hiçbir yerde bulamayınca buraya geldim. Ben geldikten 5-10 dakka sonra 2 kişi adaya geldi. Birbirlerine çok benziyorlardı. Suyu sordular. Bilmediğimi söy ledim. Hafızalarını okumaya çalıştım.Çok şey bildiğimi söyleyip beni öldürmeye çalıştılar. Birinin bana büyü yaptığını anladım kıpırdayamadığım da diğeri ise gelip karnımı boydan baya yandı. Sonra bayıldım. Uyandığımda burdaydınız.
Sinir damarlarımı yakıyordu. Benden bişeyler gizledikleri için hazırlıksız kalmıştım. Ya bana ya da Çağatay'a bişey olsaydı. İyice sinir olmuştum yataktan kalkıp koşarak odadan çıktım. Kurt halinde olduğum için beni yakalayamazlardı. Kokumu gizlemek istedim. Bulunmak istemiyordum. Nereye gittiğimi bilmeden ormana doğru koştum.
Sinirimi vücudumdan attığımı hissedene kadar durmadan koştum. Burnuma gelen okyanusun kokusuyla uçurumun kenarında olduğumu anladım. Arkamdan gelen iki adım sesiyle hızlıca arkamı döndüm gelen kişiler birbirlerine çok benziyorlardı. Çağatay'a olanlardan sonra onların Berke ve Berkay olduğuna düşündüm.
Bana doğru yürüyorlardı. Adımlarındaki yavaşlık beni daha da germişti. Aramızda 3 metreden az mesafe kaldığında durdular.İkisi de kurda dönüşmeye başladı. İkisi de siyah renkte kurtlardı, gözleri altın rengi ve bal rengi arasında değişiyordu. Kurtlardan yaşlı olan üzerime doğru koşmaya başladı. Genç kurt sanki orada varlığını unutmamı sağlamak ister gibi bekliyordu.
Yaşlı kurdun koşmaya başlamasıyla ben de ona doğru koşmaya başladım. Şimdi kıyasıya mücadele başlamıştı. Benim için yaşam kalım savaşı, onlar için de intikam mücadelesi... Yaşlı olan kurtla birbirimize kıyasıya kapıştık. Yaşlı kurt iyice yorulmaya başlamıştı, ikimiz de birbirimizi çok yormuştuk.
Genç olan kurt bu fırsatı kullandı ve üzerime doğru koşmaya başladı. Zaten yorgundum ve iki kurtla aynı anda başa çıkamazdım. Yine de savaşmaktan vazgeçemezdim. Ne kadar mücadele edersem edeyim kaybedeceğimi biliyordum. Hayatta kalmam için kaçmam gerekiyordu. Ama kaçabileceğim tek an bile vermediler, bana tek bir boşluk bile yoktu.
Uçurumdan düşerken okyanusun ferah kokusu daha çok ciğerlerime doldu. En son koklayacağım kokunun sevdiğim kişiye ait olacağını düşünmüştüm her zaman. Ama benim son alacağım koku okyanusun ferah kokusuymuş.
YAZARIN GÖZÜNDEN
Çağatay suyun odasında içindeki darlanma ile birlikte odayı tavaf edercesine dolaşıyordu. Neden olduğunu bilmediği bir sebepten dolayı içe darlanmıştı. Sanki Suya bir şey olmuş gibi yüreği sıkışmıştı.
Mete ile Defne yine Sudan onu korumak adına sakladıkları gerçeklerden dolayı kendilerini kötü hissediyorlardı. Onu korumak başlığı altında yaptıkları şeylerin ona daha çok zarar verdiklerinin farkında bile varmamışlardı. kardeşlerini kendilerinden uzaklaştırdıklarını yeni fark ediyorlardı.
Öte yandan ağaçların arkasında Berkay ve Berke'nin yaptığını keyifle izleyen Ali planının tıkır tıkır işlediğini görmüştü. Hem sevdiği kadına kavuşmuş hem en nefret ettiği insandan kurtulmuştu. Bunun için elini kirletmesine bile gerek kalmamıştı. Sevdiği kadından iki tane çocuğu olmuştu.
Berkay ve Berke uçurumun yamacına kadar yaklaştılar. Orada Suyun kurt olan bedenine saplanan sivri sutunu gördüler. Vicdanları onları yakıp kavuruyordu. Su zamanında onların en sevdiği yeğenleriydi. Neden yengesi ve küçük kuzenini öldürdüğünü hiç anlamamışlardı ama Ali'ye çok güveniyorlardı. Bunun bedelini de çok ağrı ödeyeceklerini bilmiyorlardı.
Suyun annesi öğlen yemeğinde salatayı masaya koyacakken birden salata tabağı elinden kaydı. sanki böyle göğsünde bir şey kopmuş gibi göğsünü bir şey sıkıştırıyormuş gibi bir ağrı hissetti. Geçer birazdan deyip geçiştirdi annesi. Belkide Suyun başına gelenleri hissetti.
Çağatay içimdeki darlanmanın onu daha fazla yiyip bitirmesine izin vermek istemedi. Dışarı çıkıp suyu aramaya başladı ama nereden başlayacağını bile bilmiyordu. Sevdiği kızın kokusu bile yoktu ortalıkta. Ne kadar havayı koklarsa koklasın. O kokuyu bir türlü alamıyordu en sonunda yer bulma büyüsü yapmaya karar verdi ama oradan da çıkmadı. Hatta büyüyü yapmak için kullandığı harita yanmaya başladı. Çağatay o an Suyun gizlilik büyüsü yaptığını anladı. Ne yapacağını bilemeden etrafta koşuşturmaya başladı. Nereye gittiğini bilmiyordu. Sadece kalbinin sesini dinleyip koşturuyordu etrafta. Bir uçurumun kenarına geldi. Orada aldığı yoğun bir kan kokusu dikkatini dağıttı. Etrafa baktığımda ne bir hayvan nesi vardı ne de yaralı biri vardı. Bu koku nereden geliyor olabilirdi ki. Etrafı iyice aramaya karar verdi. Uçurumun iyice kenarına gittiğinde suyun kurt halindeki bedenini dikitlerin midesini delerek geçtiğini gördü. Çağatay o an kafayı yemiş gibi davranmaya başladı.
Çağatay'ın peşinden giden Defne ve Mete Suyu gördüklerinde daha kötü oldular.Mete kardeşini savunmak isterken onu bu hale getiren kişi olmayı kabullenemedi. Hepsi onun hatasıydı ona göre.
Çağatay sevdiği kızı o halde görünce direkt kucakladı ve ormanın içinde kayboldu. Onu evlatlık edinen ailenin evine gitmeye karar verdi.
Defne Suyun o halini gördükten sonra annesi ile babasını arayıp haber vermekle haber vermemek arasında kaldı. Eğer haber verseydi ailesi direkt buraya gelirlerdi. Defne onlara ne hesap vereceğini bilemiyordu. Ayrıca küçük kız kardeşinin kaybetmiş olmanın acısı onda çok büyük bir yara açtı. Her şey için o da kendini suçlamaya başladı. Tıpkı Mete gibi ama tek bir farkla Defne Çağatay'ın peşinden gitmeye başladı. Suyun iyi olup olmadığını iyileşip iyileşemeyeceğini öğrenmeden oradan ayrılmamaya karar verdi. Çağatay'ın onu güvenli yere götürdüğünden emindi.
☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆
Ruh eşiniz efsanevi melez değilse sizin zayıf noktanızdır. Onu iyi korumazsanız onunla birlikte ölürsünüz.
Efsanevi Melezin Notları sayfa 39 2.paragraf
☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |