Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Bölüm 2: Hayat Sınavı

@cikolatalisut

"Kızım ne demek sadece iki soruyu çözebildim?"

Kantinde dertli dertli otururken sınav yetmezmiş gibi bir de Burcu'ya laf anlatmaya çalışıyordum.

"Ee ama öyle, napayım Burcu."

Bi yandan zeytini sadece şööyle bi koklattıkları poğaçamı yerken bi yandan da Burcu'ya laf anlatmaya çalışıyordum.

"Kaç soru vardı da ikisini çözdün şimdi sen?"

Sorduğu soruyla ağzımdaki lokmayı zorla da olsa yutarken boğazımı temizleyip konuştum.

"Sencee?"

"Hee klasik Nuriş diyorsun yanii. Pes doğrusu kaç yıldır çizgisinin dışına çıkmadı adam."

"Öyle işte on soru vardı. Pis Nuri yine acımamış. Hayır insan şöyle bi yirmi soru sorar da şansımız artar demi yani?"

Burcu önce derin bir of çekti.

"Diyorum sana kızım işte gel eşit ağırlığa, kafan rahat olur."

"Burcu biliyorsun benim olayları, geçemem eşit ağırlığa falan."

"Tamam, tamam. Haklısın bi şey demedim."

O da peynirli poğaçasından bir ısırık aldı. Aklına bir şey gelmiş gibi lokmasını hızlı hızlı yuttu ve tekrar bana döndü.

"İyi de kızım bu Nuri Hoca seni sever ki. Sıkma canını, yapar bi güzellik. Kıyamaz o zaten kimseye. Hele herkes düşük alırsa ohoo."

Neredeyse ağlama raddesine gelmiştim ki Burcu'nun sözleri içime biraz da olsa su serpmişti. Eğer sınıfı geçemezsem annemin mirasını devam ettiremezdim.

Kimseden yardım almadan kendi başına işlerini büyütüp kısa sürede koca bir şirket kurmuştu. O öldüğünden beri geçici bir süreliğine babam ilgileniyordu şirketle. Ama biricik talihsiz annemin vasiyet yazmaya vakti bile olmadığı için ve babamın da şirkette yasal hakkı olmadığı için rakip şirketler tarafından mahkemeye verildi geçen sene. Neyse ki yazılan küçük bir ceza haricinde mahkeme bizden taraf olmuştu.

Mahkemede çıkan sonuca göre annemden kalan şirketi yaklaşık beş yıl içinde üniversiteyi hiç kalmadan bitirip benim devralmam lazımdı. Değilse annemin bütün emekleri güme gidecekti. Oysa ben daha üniversiteye bile geçemeden lise son sınıfta fizikten kalacaktım neredeyse.

"Dua edelim de bir şeyler yapsın. Değilse gerçekten kalıcam ben bu dersten."

Dertli dertli yemeğimizi bitirdikten sonra kantini terk edip tekrar sınıflarımıza çıktık.

--------------------------------------------------------------->

"Hocam hayat memat meselesi diyorum, anlamıyor musunuz?"

"İyi de kızım ben ne yapayım? Sınavı yaptık bitirdik artık."

Ya sabır illallah yeminle yaa, nolurdu en azından zamanında yapsa sınavı? İlla burnumuzdan getirecek bu adam. Valla keline bi tane yapıştırıcam şimdi.

"Şaka yaptım deyin, ek puan verin falan bir şeyler yapın nolur hocam!"

Bir ayaklarına kapanmadığım kalmıştı, biraz daha zorlarsa onu da yapıcam az kaldı yani.

"Tamam kızım ağlama hadi, ben bir şeyler düşüneceğim. Git evine dinlen, düşünme bunları."

Bu kadar kolay kabul edeceğini tahmin etmediğimden bakakaldım sınıftan çıkan Nuri hocanın arkasından.

Kapıda beni bekleyen Burcu, hocanın çıktığını görünce hemen sınıfa damladı.

"Noldu, kabul etti mi? Nolduuu??"

Telaşla sorduğu soruya gülmeden edemedim.

"Valla ben de anlamadım ki kanka. Düşünme bunları dedi, ben düşüneceğim dedi gitti."

Kendi kendine sevinme hareketleri yaparken benden daha çok sevindiğine yemin edebilirdim.

"Ohhh, valla yırttın paçayı. Ama demiştim ben sana. Nuri hoca sana kıyamaaz. Ben bilmez miyim hiç?"

Bir yandan sevinip bir yandan okuldan ayrılırken babamın telefonuyla ikimiz de sustuk.

Ben telefona bakarken Burcu'nun da telefonu çalınca yanımdan ayrılarak telefonu kulağına götürdü.

Ben de o ayrılınca telefonu açtım.

"Alo, kızım?"

"Baba?"

"Çıktın mı okuldan güzel kızım?"

"Evet Burcu'yla yürüyorduk baba."

"Ben bugün gelemeyeceğim, iş seyahati çıktı kızım. Anca yarın akşam dönerim. İsterseniz Burcu'yla bize geçin."

"Peki baba, görüşürüz."

Babamın son zamanlardaki iş yoğunluğuna anlam veremesem de bir şey söylemedim. O da üzgündü neticede. Canım babam... İşine sarılarak unutmaya çalışıyordur belki de annemin acısını.

Ben düşündüklerimi dışarıya fazla belli etmiş olacağım ki telefon görüşmesini bitirmiş sırıtarak bana doğru koşan Burcu da bir anda yüzündeki gülümsemeyi sildi.

"Noldu kanka? Moralin bozuldu gibi telefonda."

"Yok bir şey ya. Babam gelemeyecekmiş eve, bize geçin diyor."

"Ee bu çok güzel bi haberr! Abim var diye bize gidemiyorduk bayadır."

"Eveeet! Bu gece bizim gecemiiz!"

Aklım ne kadar babamda kalsa da Burcu'ya belli etmek istemedim. Sonuçta ortada bir şey yok. Boşu boşuna onu da telaşlandırmayayım şimdi.

"Hem sen neye sırıtıyordun bakayım? Bilmediğim bi şeyler dönüyor galibaa?"

Soruyu sormamla yanaklarının domates gibi kızardığına yemin edebilirim.

"Yok kızım bi şey olduğu yook. Kafanda kuruyorsun sen."

Onu sorgulamaya mecalim olmadığından şimdilik ısrar etmeyecektim söylemesi için. Eninde sonunda gelip bana anlatacaktı zaten.

------------------------------------------------------------------->

Oturmuş kendi pizzamı gömerken bir yandan da öbür odada Burcu'nun abisiyle olan görüntülü konuşmasını bitirmesini bekliyordum.

Atakan abiyi arada bir uzaktan görüyordum sadece. Gözüme hep bi ayrı gözükür. Farklı bir aurası var sanki insanı kendine çekiyor.

Gerçekten iyi çocuktu şimdi Allah var ama hep bi soğuktu. Hayır yani beni tanıdığı da yok ki, bir de bana güvenmiyormuş. Tötümün kenarıı.

"Abicim Aysima var sadece diyorum, anlamıyor musun? "

"Yemin et bakayım başka birinin olmadığına. Ben o kıza güvenmiyorum."

Ne hanzo bir çocuk bu yaa. Bi pizza yedirtmedi.

"Allah Alllaaaah, ya niye yemin edeyim kim olacak başka?"

"Burcu, uğraştırma abicim gece gece beni. Hadi diyorum."

Acaba Burcu nasıl dayanıyor evde böyle bir ayıya? Yok ben daha fazla dayanamayacağım.

Burcu hâlâ Atakan abiye laf anlatmaya çalışırken yanına gidip telefonu kaçırdım ondan.

Atakan abi pijama üstümü gördüğü zaman duyamayacağım şekilde bir şeyler söyleyip telefondan gözlerini kaçırdı hemen.

Ne diye şu açık saçık pijamayı giydiysem? Şimdi hiç izin vermez herhalde. Yaz daha yeni bitti ama ben napayım? Pişiyoruz İzmir'de pişiyoruuuz. Alooo sesimizi duyuun!

O an utançla hemen sadece yüzümü göreceği şekilde ayarladım telefonu.

"Abicim kim olacak başka evde, pardon? Eskort muyum ben neyim? Burcu bende kalacak dediysem bende kalacak, o kadarr."

Çok kararlıydım ve vazgeçmeye niyetim yoktu. Gözünün ucuyla bakıp telefonu düzelttiğimi fark edince tekrar bana bakmaya başladı.

"Nereden tanıyayım seni? Ankara'lıyız kızım biz. Kimseye güvenip de kardeşimi emanet edemem ben. Hadi evi göreyim hemenn."

Sesini duyduğum an içimde bir şeylerin kıpırdandığını hissettim. Söylediklerinin aksine sesi gayet sakin çıkıyordu.

İlk defa bu kadar yakından ve birebir duyuyordum sesini. Bu nasıl bir ses Allah'ım? Bu sesten bu hanzo nasıl çıkabiliyor?

"Bana bak haddini aşma, kötü olur abicik."

"Ne diyorsun kızım yaa? Şu giydiğin şeylere bak. Belli zaten nasıl birisi olduğun. Bir de güvenip kardeşimi mi emanet edeyim sana?"

Söyledikleri içime fil gibi oturmuştu resmen. Nasıl biriydim ben?

"Bak şuan gerçekten sınırı aşıyorsun. Dikkat et söylediklerine."

Ben farkına varamadan sesim çatallanmaya başlamıştı bile çoktan. Böyle ithamlara dayanamıyordum ben de işte. Benim de zayıf yanım burasıydı.

Anneme de zamanında aynı ithamları babaannem olacak o pis yürekli kadın söylemişti. Hem de benim gözümün önünde oluyordu ne olduysa. Sonradan sonraya ne zaman babaannem o pis ağzını açsa beni odama yollamaya başlamışlardı. Aşağıda gürültü kıyamet koparken ben o kadına ağlayarak binlerce kez beddua ederdim. Benim melek anneme söylediklerinin bin katını o yaşasın diye.

Bir keresinde çıkmayıp merdivenlerden izliyordum olup biteni. Beni fark edince dönüp "Kızını da kendine benzetmişsin iyice. Şimdi sıra oğluma mı geldi?" diyerek tekrar hakaret etmeye başlamıştı.

Babam olanlara daha fazla kayıtsız kalamayıp babaannemi bir daha evimize almamaya ant içmişti.

Her şey çok güzel giderken babaannem hastalandığı için babam annemle birlikte bir süre bizde kalması kararını almışlardı.

Güzel yürekli annem babamın eli kolu bağlı kaldığı için üzülmesine kıyamadı. Babaannem artık akıllanmıştır diye düşünerek affetmişti. Ama o kadın evimize geldiği gün her şey eskiye dönmüştü tekrardan.

Annem en sonunda daha fazla dayanamayıp canından çok sevdiği babamdan boşanma raddesine gelmişti. Tam o sıralarda Allah sesimi duyup dualarımı kabul etmiş olacak ki babaannem artık bırakın yerinden kalkmayı konuşamaz hale gelmişti.

Tüm bunlar aklımdan film şeridi gibi geçerken Atakan abinin sesiyle tekrar içinde bulunduğumuz ana döndüm. Benimle alakalı tek kelime daha ederse göz yaşlarım daha fazla dayanamayıp göz pınarlarımı terk edecekti.

"Kızım çık git işine hadi. Tanımam etmem seni. Burcu'yu ver bana. Hemen görmek istiyorum o evde kim var kim yok."

Söylediklerinin aksine sakin çıkan sesi daha da çok sinirlenmeme sebep olurken gücümü toplayıp son bir kez şansımı denedim.

"Ya kimse yok diyorum neden anlamak istemiyorsun Atakan abi? Burcu ve ben varız bir tek."

Çatallanmasına engel olamadığım sesime söverken sabrımın son damlalarını tüketecek o sözleri söylemişti.

"Bilirim ben o ayakları. Bir de adın Merve olsaymış cuk oturacakmış da neyse."

Tam cevap verecektim ki daha fazla dayanamayıp yanaklarıma süzülen gözyaşlarımla birlikte ellerim de kontrolü kaybedip titremeye başlamıştı. Hıçkırıklar eşliğinde delicesine ağlarken ne ara düştüğüne anlam veremediğim telefonla birlikte yerdeydik.

Anda kalmakta zorlanıyordum. Zihnim bulanıklaşmıştı. O eski iğrenç zamanlara dönmüş gibiydim. Sanki çocukluk odamda gardolabımın içine saklanmıştım ve sanki söylenen her bir kelime bana değil de anneme söyleniyormuşçasına içimde bir yerlere saplanıyordu.

Telefondaki şahıs ne olduğunu zor da olsa anlamış, hâlâ bir şeyler söylemeye devam ederken sadece boğuk birkaç kelime geliyordu kulağıma.

"Kızım noldu? İyi misin? Özür dilerim Aysima, ileri gittim. Cevap versene lan?!"

Burcu alıp bir şey demeden hemen kapattı telefonu ve yanıma ilişti. Kafamı iki yandan tutup telaşla kendine çevirdi.

"Aysima? Bak burdayım ben. Sizin evdeyiz, baban gelmeyecekti, ben sizde kalacaktım hani. Anda kal, burdayız şuan."

Zar zor anlamlandırdığım sözleri bir yankı gibi kulaklarıma dolarken benden bir geri dönüş alamayınca tekrar konuştu.

"Beni duyabiliyor musun? Nolur bir şey söyle Aysima çok korkuyorum ben."

Söyledikleriyle yavaş yavaş kendime gelirken hâlâ titreyen ellerimi zor da olsa iyiyim anlamında burcunun ellerinin üstüne bıraktım. Geçirdiğim atağın etkisi hâlâ devam ediyordu ama sanırım artık gerçekliğe dönebilmiştim.

Yanıma gelip kocaman sardı minik ellerini bana. Ben de ona sıkı sıkı sarıldım.

Bir süre sonra geri çekilip gözyaşlarımı eliyle silerken bir yandan da beni teselli ediyordu.

"Böylesiniz işte siz, zıtsınız. Sen küçükken yaşadıklarından dolayı bu konularda çok hassassın. O da böyle şeyleri hiç bilmediğinden düşünmeden höt höt konuşur işte. Bilmiyor yaşadıklarını, bilse böyle konuşmaz o da."

Gözyaşlarımı sildikten sonra tekrar ellerimi tutup devam etti.

"Sen bu söylenenlerin hiçbirini hak etmedin Aysima. Annen de hak etmemişti. Düşünme bunları artık hadi kalk."

"Ama Burcu, neden böyle söyledi o zaman?"

Atağın etkisinde hıçkıra hıçkıra söylediklerimden sonra bana tekrar kocaman sarıldı.

"İyi değil o bu sıralar. Evde de huzur bırakmıyor zaten. Sevgilisinden mi ayrılmış nolmuş. O sürtük tam olarak sana söyledikleri gibi bi kız. Büyük ihtimalle kendini kaybetti seni o gibi düşündü içindekileri sana kustu p*şt."

Aklıma gelen düşüncelerle birlikte tekrar hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştım. Duraksadım. Ağlamanın etkisiyle akan burnumu çektim.

"Ben öyle birisi miyim peki Burcu?"

Söylediklerime kızmış gibi hemen benden ayrılıp ellerini omuzlarıma koydu ve konuştu.

"Saçmalama istersen Aysima. Seni tanısa böyle bir şey söyler miydi sanıyorsun? Sen erkeklerle muhatap bile olmazsın ki. Herkesten önce ben tanıyorum biliyorum seni."

Onun desteğiyle iyice kendime gelmiştim. Kalkıp koltuğa oturduğumda Burcu da yanıma geldi. Gözyaşlarım yavaşça durulurken telefonuma gelen bildirim sesiyle duraksadım. Bildirim fizik grubundandı...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%