@cikolatalisut
|
—Merhaba Kerem. Mesajım anında mavi tik olunca şaşırdım. Tabii tepemde dikilen Burcu benden önce davrandı. "Kızım bunun okulda olması gerekmiyor mu? Ne diye hemen baktı mesaja?" "Bi dur kızım sen ne görüyorsan ben de onu görüyorum." Bildirim sesiyle tekrar telefona döndük. —Oo hayırdır Aysima hanım? —İşin mi düştü yoksa bana? Sinirle soluyup telefonu elimden kaçırıp bir de kendini tuvalete kilitleyen Burcu'nun arkasından koşup bağırdım ama yetişemedim. "Burcu nolur saçma bir şey yapma. O benim son şansım, lütfen..." Bir süre içeriden sövme sesleri geldikten sonra tuvaletten sırıtarak çıktı ve telefonu elime tutuşturdu. Tekrar sinirli ifadesini takınıp konuştu. "Bir daha sakın böyle bir şey yapma Aysima. Sen bu p*çe muhtaç kalacak kadar düşmedin." Bir şey demeden hemen telefona sarıldım. Mesajlar şöyleydi: —Kendine bu kadar güvenme bence Kerem. —Tamam Aysima oturup tekrar konuşabiliriz her şeyi. Düzeltebilirim hatalarımı. Çok değiştim ben gülüm. —Sen o masalları yeni sevgiline anlat Keremcim. Bende sana inanacak göz yok artık. —Neden yazdın o zaman? Bir şans daha ver bize Aysima. ~Bu kişiyi engellediniz. Burcuya döndüm. "Ne yani iki saattir anca bunları mı konuştunuz şimdi?" Sinirlendiği dudaklarını kemirmesinden belli oluyordu. "Ne bekliyordun? Çok özür dilerim Kerem senden ayrıldığıma pişmanım nolur tekrar deneyelim mi yazayım o şer*fsize?" "Tabii ki de hayır ama bunu da beklemiyordum Burcu. Yine bir şeyler yapmaya kalkmasın?" "Hiçbir şey yapamaz sen içini ferah tut kuzum." Tekrar rahat tavırlarını takınıp yanağımdan bir makas aldı ve tekrardan salona yöneldi. Ben de söylenerek arkasından... "O değil de asıl bana kim fizik çalıştıracak yaa?" Bana bakıp sırıtmaya başladığında anlamaz bakışlarla ona baktım. "Dur bakalım daha haftasonu bi gelsin öyle bakalım ne yapacağımıza. Allah büyüktür." Geçiştirircesine konuşmuştu ama aynı zamanda sesinde güven vardı. Yapacak başka bir şey bulamayınca onu dinledim ve haftasonuna kadar beklemeye karar verdim. ------------------------------------------------> Annemin yokluğunda uyandığım bir sabah daha. Dört yıldır uyandığım her sabah senin yokluğunu bir yerlerde hissederim ama haftasonu sabahları özellikle koyar bana yokluğun. Bir süre yataktan çıkmadan öylece bekleyip uyuma taklidi yaparım. Hâlâ uyuyorum sanıp gelir de uyandırırsın diye... Özlerim sırf ben seviyorum diye tek tatilinde sabahın köründe kalkıp yaptığın o mis gibi patates kızartması kokusunun burnuma gelişini. Hem de çok özlerim. Elimdense sadece dua edip beklemek gelir. Her sabah olduğu gibi... Cumartesi sabahı gelip çatmıştı. Ve ben tabii ki de kimseyi bulamamıştım beni çalıştıracak. Yapacak başka bir şeyim kalmamıştı. Oturup kendim çalışacaktım. Ne anlarsam artık. Yatakta doğrulup bir dakikalık hayatı sorgulayışımdan sonra zorla da olsa kalktım. Saat dokuza yeni geliyordu. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra mutfağa kahvaltı hazırlamaya yöneldim. Mutfaktan sesler geldiğini duyunca adımlarımı hızlandırdım. Babam oturmuş kahvaltı yapıyordu. "Baba?" Dönüp bana baktı. "Günaydın kızım." Yarı uykulu bir şekilde ben de masaya oturup konuşmaya devam ettim. "Sen işe gitmeyecek misin bugün?" "Çıkacağım birazdan ama bugün birlikte kahvaltı yapalım demiştim. Uyandırmaya da kıyamayınca uyanırsın diye bekledim. Şansıma erken uyandın bugün." Kıkırdamalar eşliğinde söylediği sözlerden keyifli olduğu anlaşılıyordu. "Keşke uyandırsaydın. İşe geç kalacaksın benim yüzümden." "Benim patron olduğumu unutuyorsun herhalde kızım." İşte babamı övmeye gelmiyordu. Yine yapmıştı yapacağını. Şakayla karışık konuşmuştu ama bu sorumsuzluğu beni tahmin edemeyeceği kadar kızdırmıştı. "Sen de o şirketin annemin tek mirası olduğunu unutuyorsun herhalde baba. Ne bu sorumsuzluğun?" Annemin konusunu açmamak için kendimi çok tutmuştum ama benim için ne kadar hassas bir konu olduğunu bilip ona göre davranması gerekirdi. Ne zamandan beri bu kadar vurdumduymaz olmuştu bu adam? Söylediklerimin etkisiyle afallayan babam zorla yediklerini yutup çatalını koydu ve masadan kalktı. Sandalyesine astığı ceketini giydi. "Neyse o zaman ben daha fazla geç kalmayayım kızım. Sana afiyet olsun. Akşam gelmezsem beni bekleme." Sesinden alındığı çokça anlaşılıyordu ama kendimi tutamamıştım işte. Kapının kapanış sesini duymamla birlikte tam gözyaşlarımı serbest bırakacaktım ki telefonumun çalmasıyla dikkatim ekrana kaydı. Arayan Burcu'ydu. "Efendim Burcu?" "Ne demek efendim Burcu? İyi misin sen?" Telaşlandığı sesinden belliydi. Hemen durumu açıkladım. "İyiyim, iyiyim. Babamla tartıştık sadece biraz." "Nasıl yani Murat amca işe gitmedi mi yoksa?" "Sorma, kırk yılın başı erken kalkasım tuttu onda da bugüne denk geldi. Bize gel de anlatayım." "Gitti yani baban?" "Evet evet merak etme. Hem napıcan babamı da bu kadar sordun sen?" Burcu'da bir haller vardı ama hadi hayırlısı. "Aman rahat rahat konuşalım diye. Niye olacak başka? Geliyorum ben beş on dakikaya. Hadi görüşürüz" Telefonu kapatıp odama geçtim. Pijamalarımı çıkarıp üstüme siyah bir crop, altıma da rahat gri eşofmanımı geçirdim. Bir süre duraksadım. Acaba Atakan abi yine arar mıydı ki? Bu sefer üstümdekini görse herhalde Burcu'yu bir daha bize hayatta yollamaz. En iyisi daha makul bir tişört giymekti. Üstümü değiştirip salona geçtim. Saat ona geliyordu ki kapı çaldı. Burcu'yu içeri davet edip mutfağa geçtim. O da ceketini çıkarıp arkamdan geldi. Sabahki olayları anlatıp biraz da olsa içimi dökmüştüm ona. "Öyle işte kanka. Birazcık değiştiğini düşünmüştüm ama hâlâ bildiğimiz gibiymiş Murat bey." Tam cevap verecekken telefon sesiyle ikimiz de ekrana baktık. Arayan tabii ki de Sevda teyzeydi. "Alo anne?" "..." "İyi de daha bir saat oldu geleli anne ya." "..." "Peki, tamam. Geliyorum hemen." Hemen gitmesi gerektiğini söyleyip bana sarıldı ve koşarak çıktı kapıdan. Bir süre arkasından bakakalsam da sonra mutfağa dönüp kendime buz gibi bir kola kattım. En iyisi ders çalışmaktı. Evren artık işaret yollaya yollaya bıkmıştı benden. Salona dönecekken ayağımın kaymasıyla ne olduğunu anlamadan yeri boylamıştım. Tabii kola da üstümü... Bir yandan sakarlığıma söverken bir yandan da kendime yeni iç çamaşırı alıp banyoya girdim. Hızlıca bir duş alıp çıkacaktım ki duştayken salondan sesler duyuldu. Hızlıca duşumu bitirip bornozumu giydim. Ne olur ne olmaz diye elime bir vazo aldım ve banyonun kapısını yavaşça açtım. Salona yöneldiğimde gördüğüm kişiyle küçük dilimi yutacaktım neredeyse.
|
0% |