Yeni Üyelik
1.
Bölüm
@cileklerveyoon

İyi okumalar ✨

 

"Gördüğünüz gibi yol burada bitiyor. Yorulanlar ve farklı ihtiyaçları olanlar için ufak bir mola vereceğiz." demişti bayan Chloe. Hepimiz onu bütün dikkatimizle dinliyorduk. Bu gezi turuna tek başıma gelmiş olmam ayrı bir yabancılık hissettiriyordu. Yanımda benden başka 14 kişi daha vardı ama hiç birini tanımıyor, isimlerini bilmiyordum. Tek bildiğim kişi bayan Chloe idi. Onu da tur rehberi olduğu için tanıyordum.

 

Orta yaşlı bir kadının etrafı gezmek istediğini söylemesi üzerine, bayan Chloe bize dönmüş ve "öyleyse size 45 dakikalık bir mola veriyorum. İstediğiniz yere gidebilirsiniz ama çok uzak olmaması şartıyla. 45 dakikanın sonunda herkes tekrar burada buluşacak. Eğer kaybolursanız size verdiğim bilekliğin yardım tuşuna basmanız yeterli. Lütfen bilekliklerinizi kaybetmeyin ve boş yere o tuşa basmayın. Yardım hattını meşgul etmiş olursunuz. Şimdi dağılabilirsiniz arkadaşlar!" demişti.

 

Buna üzülmüştüm çünkü diğer çiftlerin arasına girmek istemiyordum ama tek başıma gezmek de istemiyordum. Yine de çok umursamamış elimdeki kameram ve tek kolumda taşıdığım sırt çantam ile yola koyulmuştum bile. Dinlenme tesisinden çıkmış, ormana doğru gitmiştim. Ormanın bir kaç fotoğrafını çekmek istiyordum.

 

Yürüdükçe insan sesleri azalıyor, huzurun ne demek olduğunu anlıyordum. Sessizlik, beni içine çekerken artık duyduğum tek ses kuşların ve rüzgarın sesiydi. Büyük bir tabela gördüğümde düz yolun bittiğini anlamıştım. Tabelada tehlike uyarısı vardı ve resimde de kayalıklardan düşen biri vardı. Öylece tabelaya bakarken ikilemde kalmıştım.

 

Tehlikeli ve zaten orman aynı sonuçta diye düşünürken tabelanın arkasında, yasak olan yerde bir kıpırdanma gördüm. Gözlerim oraya kitlenirken kıpırdayan şeyin bir geyik olduğunu görmüştüm. Uzaktan bir fotoğrafını çekebiliriz diye düşünüyordum ama neredeyse görünmüyordu bile. Tabelaya rağmen geçmiştim çünkü bir kaç adımdan zarar gelmezdi.

 

Geyiğin daha ileri gittiğini görünce bende peşinden gitmiştim. Tabela fazla geride kalmaya başlayınca biraz endişelenmiştim ama geyiğe fazla yaklaştığım için fotoğrafını çeker ve hemen geri dönerim diye düşünmüştüm.

 

Kamerayı göz hizama getirip güzel bir açı yakalamak istemiştim. Kameranın net göstermesini bekliyorken geyiğin düzgün durmasını da bekliyordum aynı zamanda. Kamera netleşince hemen düğmeye basmıştım. Ne kadar beklersem, kaçırma olasılığım bir o kadar düşerdi. Geyik, kameranın sesini duyunca hemencecik kaçmıştı. Arkasından bakarken gittiği yönde bir kaç çit görmem ile ilgi odağım oraya dönmüştü.

 

Orada bir ev olması düşüncesi ile bir kaç adım sol tarafa doğru ilerlemiştim. Ormanın içinde ve tehlikeli alanı geçen bir ev olması beni şaşırtmıştı. Asla birbirini tutmuyordu. yaklaştıkça ağzım açılıyordu. Ev fazlasıyla büyük görünüyordu ve büyük de bir bahçesi vardı. Evin foça taşından yapıldığı bu mesafeden bile belli oluyordu. Kırmızı gül bahçesi vardı ve yaklaştıkça içine giresim geliyordu.

 

Adımlarımı hızlatıp bu şato gibi olan yere varmıştım. Bir ev miydi yoksa müze gibi kullanılan tarihi bir yer miydi bilemiyordum. Etrafta hiç kimse görünmüyordu ve bu ıssız yer fazlasıyla tüylerimi ürpertiyordu. Fazla bakımlı olması buralarda birilerinin olduğunu kanıtlıyordu. Büyük demir kapıyı ittirirken ellerim hafif titremişti. Kapıyı geçebileceğim kadar açmış, bahçeye girmiştim.

 

Bahçedeki kırmızı güllere doğru yönelmiştim ki hemen yanındaki manolyaları görmem ile büyük bir sevinç yaşamıştım. En sevdiğim çiçekler manolyalardı ve onları görmek çok hoşuma gitmişti. Askısını kolumdan çekip, gözüme doğru tutmuştum kamerayı. Manolyaların bir kaç fotoğrafını çekmiştim. Bu fotoğrafları duvarıma bile asabilirdim.

 

Eğildiğim yerden doğrulduğumda hemen benim gölgemin yanında bir gölge daha görmüştüm. Korku içinde hızla arkamı dönerken kimsenin olmaması beni daha da endişelendirmişti. Kalbim duracak gibi hissederken kendime gözlerimin beni yanılttığını söylüyordum. Bu şekilde içimdeki korkuyu uzaklaştırıyordum. Derin nefesler alırken içeriye girip girmemek arasında kalmıştım. Belki de gerçekten biri vardır ve burada yaşıyordur.

 

Bir kaç adım atıp giriş kapısına yaklaştığımda kapıyı tıklatmıştım. Hiç ses yoktu. Tekrar tıklatmıştım ama bu sefer daha sertti. Biraz öylece beklemiştim ve yine ses yoktu. Bu sefer anahtarın hemen kapının yanındaki saksıda olduğunu fark etmiştim. Anahtarı elime almış olmama rağmen içeri girmeye niyetim yoktu. Kapıyı çalmış olmama rağmen hiç bir ses yoktu. Evde kimse yoksa izinsizce içeri giremezdim. Bu haneye tecavüz olurdu.

 

yine de aklım hala içeride olduğu için bir pencereden bakabilirim diye düşünmüştüm. Sağ tarafa doğru yürümeye başlamıştım. Pencere biraz yüksekte olduğu için parmak uçlarımla duruyordum. Dengemi korumaya çalışarak içeriye bakarken bu odanın bir resim odası olduğunu anlamıştım. Ortada bir heykel vardı ve etrafta bir sürü çizim vardı. Dudaklarım hemen kıvrılırken içerisinin tam tarihi yerlerdeki gibi olması çok ilgimi çekmişti.

 

Yorulduğum için parmak uçlarımla yükseldiğim yerden çekilmiştim. İçeriye girmek istiyordum çünkü içerisi pencereden bakmak için fazla güzel bir yerdi. Böyle güzel bir yerin bir kaç fotoğrafını çekmeden gitmek istemiyordum. Evde kimse yokken bir kaç fotoğraf çekip hemen geri dönerim diye düşünmüştüm. Bileğimdeki saate bakarken, toplanma süresine sadece 11 dakika kaldığını görmüştüm. Acele etmem gerekiyordu.

 

Koşar adımlarla kapıya yönelip, az önce yerine bıraktığım anahtarı geri almıştım. Kapıya takıp açmaya çalışırken bir kaç kez çevirmeme rağmen kapı açılmamıştı. Biraz daha denedikten sonra kapının açılması ile içeri girip hemen kapıyı kapatmıştım. Giriş kapısının hemen karşısındaki aynalı duvar çok hoşuma gitmişti. Kenarındaki motifler buraya daha da tarihi bir hava katmıştı.

 

Gözlerimi aynadan çekerken hemen yanda bir merdiven olduğunu görmüştüm. Evde biri varmış gibi hissediyordum ama uzun süre çaldığım kapıyı kimse açmadığı için de bu endişem gidiyordu. Bu sessizlik fazla gerici bir ortam yarattığı için kendi kendime birşeyler mırıldanmaya başlamıştım."She looks just like a dream. The prettiest girl I've ever seen..." diye aklıma gelen ilk şarkıyı mırıldanmıştım.

 

Merdivenlere sonra dönerim diye ilk olarak az önce gördüğüm odaya girmek istemiştim. Hangi yönde olduğunu kafamda hesaplayıp o yöne dönmüştüm. Odaya girerken doğru oda olduğunu görünce gülümsemiş ve şarkıya devam etmiştim kendimce. "From the cover of a magazine...".

 

Kameramı elime alıp etraftaki resimlerin fotoğrafını çekerken gülümsemem yarım kalmıştı. Resimlerin çoğu korku ve dram temalıydı. Kan, ter ve gözyaşı... Birinde iki eliyle boynunu sıkan biri vardı. Bu kişi dizlerinin üstüne çökmüştü ve ağzından kanlar geliyordu. Tüyler ürpertici olduğundan dolayı diğerlerine bakmak istemiştim ama hepsi bu tür şeylerdi.

 

Gözlerim etraftaki resimlerin üzerinde gezinirken biri gözüme takılmıştı. Bu resim diğerlerine göre daha iç açıcıydı. Resimde az önce bahçede duran taburede oturan biri resmedilmişti. Bu kişinin başında şapka olmasına rağmen etraftan çıkan saçları görünüyordu. Saçları sarıydı. Yüzünü kaplayan çilleri vardı ve çok güzel de bir gülümsemesi vardı. Arkasındaki ormanın çok renkli bir şekilde yansıtılması ve çocuğun yüzündeki mutluluğun hissedilmesi çok güzel bir şeydi.

 

Kamerayı resmin hizasında tutup bir fotoğrafını çekmiştim. Diğer resimlerin çoğu siyah, kırmızı, gri gibi koyu renkleri barındırırken bu fazlaca bahar enerjisi veren bir resimdi. Diğerlerinin üzerinde düşünebiliriz diye de onları da çekmiştim. Ortada duran heykelin fotoğrafını da çektikten sonra o odadan çıkmıştım. Hemen yan taraftaki odanın kapısı kapalıydı. Kapı kolunu tutup yavaşça indirirken girmemem gerektiğini de düşünüyordum ama kendime hakim olamıyordum. Kapıyı açıp içeriyi hızlıca süzerken kimsenin olmadığını görünce içim rahatlamıştı. Yatak odası olduğunu düşündüğüm yer fazlaca renkliydi. Bir çocuğa aitmiş gibiydi.

 

Yatak odası olduğundan ve içeride bakılacak çok birşey olmadığından odadan çıkıp, kapıyı tekrar kapatmıştım. Bileğimdeki saate bakınca sadece 5 dakika kaldığını görmüştüm. Biraz, çok az geç kalırsam birşey olmaz diye düşünmüştüm. Karşıdaki odaya yöneliyordum ki açık kapısından mutfak olduğunu görmem ile adımlarımı yavaşlatmıştım çünkü bakılacak çok birşeyi yoktu. Üst kata çıkarsam daha çok şey görecekmişim gibi hissettiğimden dolayı merdivene yönelmiştim. Merdivenleri çıkarken gözlerim etraftaki dekorlara kayıyordu. Hepsi çok eski şeylerdi ve bu tür şeylerle olması bu evi daha da güzel kılmıştı.

 

Üst kata çıkınca gördüğüm ilk şey duvardaki kocaman tabloydu. Tabloda yeşil bir elbise giymiş, sapsarı saçları olan, süslü ve bir o kadar güzel bir kadın vardı. Kucağında da küçük bir çocuk vardı. Çocuk tabloda tam görünmüyordu ama koyu renkli saçları vardı. Gözlerimi tablodan çekip elimdeki kamerayla bunun da resmini çekmiştim.

 

Tavanların yüksek olması burayı daha da geniş gösteriyordu. Etrafın karanlık bir havası olmasına rağmen burayı fazlaca beğenmiştim. Ormanın içinde, şehirden uzak bir yerde böylesine antika eşyalarla dolu bir evin olması beni büyülüyordu. İçimdeki ses bana buradan asla çıkmamam gerektiğini söylüyordu. Zamanım kısıtlıydı ve burayı gezebildiğim kadar gezmek istiyordum. Hemen evden çıkmam gerekiyordu ama karşımda duran büyük kapı resmen bana "buraya gel! Beni görmeden gidemezsin." diyordu.

 

Son olarak oraya bakıp çıkma kararını almıştım. Bileğimdeki saate bakarken hiç zamanım kalmadığını görmüştüm. Yine de hızla kapıya ilerlemiştim. Kapı kolunu hızla açıp içeriye girdiğimde afallamıştım. Şuan içeride genç bir adam gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Bu beni çok kötü hissettirirken adamın yüzüne mal mal baktığımı biliyordum. Yerinden kalkmış bana doğru yürürken bayağı yapılı cüssesi ve derin bakışları yüzünden korkmuştum. Derin bakışlı dedim de, bu adamın gözleri neden sarı gibi görünüyordu ki?

 

Kapıda öylece durmuş ne yapacağımı, ne söyleyeceğimi dahi bilemiyordum. Adam tam önümde durmuş ve yüzüme bakarken gözlerimi ondan kaçırmıştım. Etrafı bir huzursuzluk kaplarken dilimi yutmuş gibi hissediyordum. Dudağının bir yanını kıvırıp, elini cebinden çıkarmış ve etrafı işaret ederken konuşmuştu.

 

"Nasıl, beğendin mi evimi?"

 

-

Merhaba!

Canım kitabım, ilk göz ağrımı burada yayımlamazsam olmazdı.

Zaten bitmiş bir fic olduğundan tüm bölümlerini en kısa zamanda atacağım.

Beklemede kalın, Maia ile kalın.

🦇

​​​​​​

 

​​​​

 

   

 

Loading...
0%