@cileklerveyoon
|
İyi okumalarr ✨
O günün üstünden yaklaşık bir hafta geçmişti. Günlerimiz neredeyse birbiriyle aynıydı. Taehyung hep eve geliyor, benimle ve diğerleriyle takılıyordu. Hatta ilk geldiği zamanlardaki gibi hepsiyle tekrar yakınlık kurmuştu bile. Felix ile mükemmel bir ikili olmuşlardı.
Söylediğinin aksine yugyeom'u aramamıştı. Aklına geldiği bile meçhuldu. Yugyeom'da onu aramamıştı. İkisi sanki birbirlerinden tamamen uzak iki yabancı gibi davranıyorlardı. Doğrusu bende pek bu konunun üstüne gitmiyordum.
İşte tam da yugyeom diye birinin hayatımızda olduğunu unuttuğumuz anlardan birinde birden yugyeom kapımı çalmıştı. Şuan tam da dört-beş metre uzağımda, ormanın içinde taehyung ile konuşuyordu. Bakışlarımı tek bir saniye bile ayırmıyorken seslerini çok net duyabiliyordum.
"Yapamıyorum. Eskisi gibi hissetmiyorum." demişti taehyung, sesi titriyordu. Yugyeom ise bakışları hiç değişmemiş, "sen beni hiç sevmedin taehyung. Sen, sana olan sevgimi, ilgimi sevdin."
Ben bile durduğum yerde bir burukluk, kırıklık sezmiştim. Bir şeylerin farkındaydı yugyeom. Ne kadar taehyung'dan uzak durmasını istesem de ona üzülen tarafım onların arasına girmeme engel oluyordu. Onlar mutluyken araya giren ve taehyung'un şuanda onun yanında olmamasını sağlayan kişi bendim. En azından kendimi suçlu hissetmem gerekiyordu.
"Üzülme. Beni sevmeni senden isteyemezdim. İsteseydim de bu senin elinde olan birşey değildi... Yine de içimde büyük bir kayıp hissediyorum, taehyung. Seni onunla gördüğümde oturup ağlamak istiyorum."
Taehyung başını eğmiş, bakışlarını yugyeom'a değdirmek istemiyordu. Kendinden utanıyordu. Bunu ona yapmayı kendine yakıştıramıyordu. Onun kendisine ne kadar mükemmel duygular beslediğinin de farkındaydı. Yine de dahasını istiyordu. Beni istiyordu.
"Özür dilerim, yugyeom... Çok özür dilerim." diye fısıldıyordu taehyung. Yugyeom'un gözünden bir yaş damlarken kaşlarım çatılmıştı. Parmak uçlarıyla göz yaşını silerken yüzüne burukça bir gülümseme yerleştirmişti. Ardından taehyung'un ellerini tutmuş ve kendisine bakmasını sağlamıştı.
"Hiç olmadı say. Kendini suçlama çünkü haklısın. Ben olsam bende beni sevmezdim. Bakmazdım bana. Gülmezdim. Vaktimi harcamazdım dahi... Teşekkür ederim..."
Bu sefer çenesi titrerken dudaklarının kenarı gözyaşları ile dolmuştu. Konuşurken kendini tutamıyor, söylediği herşeyi sanki cidden öyleymiş gibi düşünüyor ve ağlayışı şiddetleniyordu. Taehyung'un da aynı şekilde hüzünlendiğini görmüştüm. Gözleri doluydu ve taşması an meselesiydi.
"Şimdi son kez karşındayım, taehyung. Sesin titrese bile gözlerime bakıp beni sevmediğini söyle lütfen. Beni kırıp üzmesi ne fark eder ki, alışırım. Er ya da geç bulur herkesi ya ayrılık ya ölüm..." Şuan taehyung'un nasıl hissettiğini anlayabiliyordum. Eminim ki boğazında büyük bir yumru oluşmuş ve onu gidermeye çalışıyordu. Yugyeom'un böyle yaralı olması cidden de beklenmedik bir şeydi. Başkası olsaydı taehyung'un kendisini aldattığını savunup en azından kendi vicdanını rahatlatmaya çalışabilirdi, yugyeom'un tam aksine.
Taehyung ellerini yavaşça yugyeom'un ellerinden çekerken duruşunu dikleştirmişti. Gözlerindeki hüznü silmiş, yüzüne avımasızlık duygusunu yerleştirmeye çalışıyordu. Bu ona o kadar yabancı bir kavramdı ki, üstün rol yetenekleri bile bunu yapmasına yardım edemiyordu.
"Ben artık seni... Seni sevmiyorum, yugyeom..." derin bir sessizlik oluşmuştu. Yugyeom'un gözleri bir musluk misali durmadan akıyordu ve kendi isteğiyle olmuş olsa bile taehyung'un son söyledikleri yüzünden daha da ağlıyordu. Hatta bir an hıçkırıklarıyla ağlamaya başlayınca kaşlarım şaşkınlıktan havalanmıştı.
Yugyeom yere çökerken, taehyung donakalmıştı bir anlığına. Ardından yugyeom'un yanına çökmüş ve teselli amaçlı bir şeyler yapmak için derin düşüncelere girmişti. Ellerini kaldırıp sarılmak istiyor ama tereddütte kalıyordu. Bakışları bir şeyler arar gibi geziniyor, yerinde sabit kalamıyordu. Sonunda herşeyi boşvermiş ve ellerini yugyeom'un sırtından geçirmişti. Ona sıkıca sarılıyordu.
"Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim..." diye sayıklamaya başlamıştı, taehyung. Durum git gide daha karmaşık bir hal alıyordu. Nereden tutacağını bilemiyordu kimse. Bir suçlu arıyordu herkes fakat bulamıyordu. Bu durum bizi daha da çıkmaz bir yere sokuyordu.
Başını dizlerine gömmüş ağlayan yugyeom'u nasıl susturabileceğini bilmiyordu, taehyung. Küçük bir çocuk da değildi ki eline şeker verip susturabilsin. Sadece kollarını sarıp, durmadan özür dileyip onu iyi etmeye çalışıyordu. Elinden bu geliyordu. Dahasını yapamazdı.
Bir kaç dakika boyunca böyle devam etmişti. Ardından yugyeom'un sesleri azalmıştı. Ağlayışları durmuştu. Taehyung ise kollarını çekmiş, yugyeom'un yüzüne bakmaya çalışıyordu. Yugyeom başını yavaşça kaldırdığında gözlerinin şişmiş olması normal olsa da garip gelmişti bana.
Fazlaca gergin olan taehyung'a çevirmişti bakışlarını. Bir süre olduğu gibi taehyung'a bakmış, ardından birden ayağa kalkmış ve üstünü düzeltmişti. Yüzündeki ıslaklığı elleriyle kurutmaya çalışırken taehyung dönüp bana bakmıştı. Alt dudağını sarkıtmış ve ağlayacakmış gibi yapmıştı.
Başımı sallamış ve ağlamamasını söylemiştim bir nevi. Ardından bakışlarını çekip tekrar yugyeom'a dönmüştü. Yugyeom gülümserken kendisine bakan taehyung'a, "son bir buse ver. Hatıra kalsın. Sen yokken gönlüm yanımda sansın." demişti. Benim kaşlarım çatılırken bunun iyi bir niyetle söylenip söylemediğini anlayamıyordum. Yugyeom fırsattan istifade ediyormuş gibiydi. Hatta belki de öyleydi.
Yerimde doğrulmuştum yugyeom'un söylediği sözden sonra. Taehyung'un da yugyeom'un başının iki yanından tutup onu öpmeye çalıştığını görünce bu sefer hızla onların yanına gitmiştim. Ben ne kadar hızlı olsam da, vardığımda taehyung'un dudakları yugyeom'unkiler ile birleşmişti bile. Öfkeden çıldıracak gibi olurken taehyung'un kolundan tutup çekmiştim. Şaşkın bakışları beni bulduğunda tek kaşını kaldırmış ve "ne yapıyorsun?" diye sormuştum.
Bakışları bir anlığına yugyeom'a dönmüştü. Tekrar bana baktığında ise "birşey yapmadım." demişti. Sesinden dolayı benden ürktüğünü anlayabilmiştim. Gözlerimi açıklama bekler gibi hala ona dikerken bakışlarını yere kaçırmıştı.
"Biraz konuşalım." diyen yugyeom'a dönmüştüm. Başımı yana yatırmış ve "tabi. Ne konuşmak istiyorsun?" demiştim. Kaşı ile taehyung'u işaret ettiğinde, taehyung başını iki yana sallamıştı.
"Hayır, gitmiyorum! Benim önümde konuşun." demişti inatla.
Elimi yüzüne koyarken, "hadi git, bebeğim. Birşey olmayacak." demiştim. İstemeye istemeye de olsa arkasını dönüp gitmek zorunda kalmıştı. Bahçedeki bankta oturmuş ve bizi izlemeye başlamıştı.
"Bebeğim demek... Bu kadar kısa zamanda ne yaptın ona? Şu büyücü arkadaşlarını mı kullandın?" demişti sanki az önce duygu sömürüsü yapan kendisi değilmiş gibi.
"Senin aylardır yapamadığın şeyi ben ikinci kez yapıyorum. Hem de sadece bir kaç günde. Ne o, kendini sevdiremedin diye suçu bende veya büyücü arkadaşlarımda mı arıyorsun?" demiştim, büyücü kelimesini bastırarak. Büyücü olabilirlerdi ama kimsenin duygularını büyü işlerine karıştırmazlardı.
Dalga geçermiş gibi güldüğünde birşey söylemeden durmuştum. Huzursuzluk çıksın istemiyordum. Ne de olsa o birazdan buradan gidecekti ve bir daha birbirimizi görmeyecektir, tanımayacaktık.
Gözlerini benimkiler ile buluşturduğunda, "o gün sizi gördüm. Kucağında otururken birbirinizi nasıl öptüğünüzü gördüm. Dans ettiğiniz zamanda bile nasıl beni hiçe sayıp flört ettiğinizi gördüm..." dedi.
"Yani?" diye cevap vermiştim. Birşeyleri görüp görmemesi beni zerre kadar ilgilendirmiyordu. Bu saatten sonra taehyung ile aynı ortama girebileceğini bile sanmıyordum.
"Yazık cidden... Kendini hiç suçlu hissetmiyor musun? Sen gelmeden önce bizim mükemmel bir ilişkimiz vardı. Herşeyi mahvettin."
"Eğer söylediğin kadar mükemmel bir ilişkiniz olsaydı onu ben bile yıkamazdım. Üstelik suçlu hissetmem gereken hiçbir şey yapmadım. Onu koruyacağına söz verip yanında olamayan sensin. O gün senin yüzünden çıktı bardan. Sen gelmeseydin belki de başına hiçbir şey gelmeyecekti. Şimdi bak bakalım, kim kendini suçlu hissetmeli..."
Sessizliği uzun sürerken artık burada bitmesi gerektiğini kavramıştım. Başımı yana doğru hafifçe çevirdiğimde hala taehyung'un orada olduğunu görmüş, tekrar yugyeom'a dönmüştüm. "Kısacası ilişkiniz bitti ve taehyung artık benimle. Öncesinde sana üzülüyor olmam tamamen sizin sevgili olmanız yüzündendi. Şimdi o benim sevgilimken yanına kimseyi yaklaştırmam, haberin olsun. Yani bir daha karşımıza çıkmayı aklından bile geçirme. Emin ol bugün olduğu gibi yumuşak davranmam."
Beklemeden, bir şey söylemesine fırsat vermeden eve doğru yönelmiştim. Adımlarımı taehyung beni izlediği için ağır hareketlerle atıyordum. Tam da o sırada arkamdan yugyeom'un sesini duydum.
"Öyleyse ona vampir olduğumu ve tabi senin de öyle olduğunu söylemem de bir sakınca yoktur. Aşıklar birbirlerinden sır saklamamalılar, jungkook." |
0% |