Yeni Üyelik
3.
Bölüm
@cileklerveyoon

İyi okumalar ✨

 

"Kusura bakmayın. Pek misafirimiz olmadığı için misafir odamız yok. Size bir yatak hazırlarım. Merak etmeyin yer yatakları çok yumuşak olur. İstemezseniz benim yatağımda da yatabilirsiniz." demişti adının Felix olduğunu öğrendiğim çilek çocuk.

 

"Hayır, sorun değil. Yerde uyuyabilirim." diye cevap vermiştim. Ona ekstra iş çıkartmak istemiyordum. Odanın kapısını açıp içeri girdiğimizde, daha bu sabah girdiğim renkli, hatta çocuk odası olabileceğini düşündüğüm oda olduğunu fark etmiştim. "Burası senin mi?" demiştim.

 

"Evet, kötü mü?" diye cevap verdiğinde hemen başımı iki yana sallamıştım. Beni yanlış anlamasını istemiyordum. "Elbette değil. Aksine çok beğendim." derken gülümsemiştim. O ise hemen yatağının yanındaki dolabı açmakla meşguldü. Dolabın içinden bir battaniye ve bir yastık çıkartmıştı. Ardından bir sandalye getirmiş, üstüne çıkmış ve dolabın üstündeki süngeri indirmişti. Sünger, yerde yatabileceğim kadar kalındı. Elinden alıp onun inmesini beklemiştim.

 

Yatağı yere serirken "bay jeon yarın beni nereye gönderecek?" diye sormuştum. Aklımı çok kurcalıyordu. Üstelik eğer söylediği yere gidersem zaman kaybedebilirdim de. Turu bir kez daha kaçırırdım. "Bilmiyorum. Sadece onun dediklerini yap ve ona karşılık verme." dediğinde düşüncelerinden sıyrılırken, bu sefer söylediği şeyleri düşünmeye başlamıştım.

 

"Ondan neden korkuyorsun? Seni zorla mı tutuyor?" Yüzünde bir şaşkınlık oluşmuştu. Gözlerimi, gözlerine dikmiştim. O ise kendi yatağına oturmuş, bana cevap vermeye başlamıştı. "Hayır ondan korkmuyorum. Kimseyi de burada zorla tutmaz, aksine kimsenin burada olmasını istemez. Ayrıca bu zamana kadar bana bakan kişi de oydu. Onu tanımıyorsun bile! Sadece sana bir iki söz söyledi diye hemen onu yargılıyorsun."

 

Söylediği şeylerin haklılığı beni gerginliğe koyarken, gerçekten de haddim olmayan şeylere karıştığımı anlamıştım. Ama yine de bu kadar abartmasına gerek yoktu çünkü sadece soru sormuştum. Anladığım kadarıyla uzun zamandır birlikte yaşıyorlardı ama çilek çocuk kaba adamı gördüğünde hep bir rahatsızlık duyuyor gibi görünüyordu. Bende zaten bu yüzden ona zorla mı tutulduğunu sordum ama yine haksız ben oldum. "Özür dilerim." demiştim kısa kesmek için.

 

"İzniniz olursa ben üstümü değiştirip uyuyacağım. Bugün fazlasıyla yoruldum." dediğimde ise başını sallamış ve "iyi geceler." diye yanıt vermişti. Odanın içindeki banyoya girip kıyafetlerimi değiştirmiştim. Ardından hemen bana hazırladığı yatağa geçip uyumaya çalışmıştım. Çabucak uyuyan biri olduğum için başımı yastığa koyduğum an uyumuştum bile.

   

Ne kadar uyumuştum bilmiyordum ama gece lavaboya kalkmak için uyanmıştım. Üstelik karnım hala açtı ve ben onlara bunu söylememiştim. Önce odanın içindeki lavaboya girmiştim. Ardından oradan çıkıp mutfağa ilerlemiştim. Hayatımda hiç bu kadar aç kaldığını hatırlamıyordum bile. Mutfağa giderken, üst kata çıkan merdivenden hala oranın ışıklarının açık olduğunu görmüştüm. Görünüşe bakılırsa bay jeon hala uyanıktı.

 

Adımlarını hızlandırıp, sessizce mutfağa girmiştim. Işığı açıp açmamak arasında kalırken, karanlıkta birşey görmeden kendime yiyecek birşeyler hazırlayamayacağımdan dolayı açmaya karar vermiştim. Hızlıca halledip gitmek istiyordum. Buzdolabını açıp içine bakmıştım bir kaç dakika. Aklıma yatan pek birşey yoktu bu yüzden bir kaç parça kahvaltılık doldurdum, dolaptan aldığım tabağa. Biraz da meyve suyu doldurmuştum kendime. Masaya oturmuş, yemekleri hızlı hızlı yemeye başlamıştım. Biri yakalayacak korkusu ile ağzıma herşeyi tıkarken bir yandan da meyve suyundan kocaman bir yudum alıyordum.

 

Midemdeki açlık hissi giderken, yemek bulduğum için sevinmiştim. Sabaha kadar aç kalsaydım herhalde bahçeye çıkar otlarla beslenirdim. Bu düşünceyle kendime gülerken, kapının yanında gördüğüm yüz ile yemek boğazımda kalmış, öksürmeye başlamıştım. Boğuluyormuşum gibi hissederken, elimi yumruk yapıp göğsüme vurmaya başlamıştım. Göğsüme vurduğum elim tutulup, sırtıma hafif darbeler vurulurken gözlerimi bir kaç saniyeliğine ona çevirmiştim. Endişeli bir şekilde bana bakarken tekrar bakışlarımı ondan çekmiştim.

 

Boğazımdaki mideme inmiş, öksürüğüm kesilmişti. Hemen masanın üstündeki meyve suyundan bir yudum alıp boğazımda kalan kötü hissi gidermiştim. "İyi misin?" dediğinde başımı sallamıştım sadece. O ise karşımdaki sandalyeyi çekip oturmuştu. Gözlerim, boğazımdaki acı yüzünden dolu doluydu. Jeon, önündeki peçeteyi eline alıp bana uzatmıştı. Peçeteyi ikiye katlayıp gözlerimdeki yaşları silmiştim. "Teşekkür ederim." demeyi de eksik etmemiştim.

 

"Bu kadar korkacağını bilsem kendimi daha çok belli ederdim." demişti. Ben ise önümdeki tabağa bir bakmıştım. Hâlâ doluydu ve ben hâlâ açtım ama o buradayken asla yiyemezdim. "Tabağa bakmayı kes de içindekileri ye." dediğinde bakışlarımı tabaktan çekmiştim. "Hayır, teşekkürler." dediğimde ise gülmüştü. Ben olsaydım bende kendime gülerdim. "Ben olmasaydım yemeye devam edecektin ama." dediğinde ise bakışlarımı kaçırmış ve fazlaca utanmıştım.

 

"Sabahtan beri hiçbir şey yemedim o yüzden çok acıkmıştım. İzinsizce mutfağınıza girdim özür dilerim." diye kendimi açıklamıştım. Dudağının kenarını ısırırken başını sallamıştı. Gözlerim oraya kitlenirken dudağındaki piercing de fazlaca ilgimi çekmişti. Dolgun alt dudağı, piercing ile ona seksi bir hava katıyordu. Dişi gözüme çarptığında, sivri olduğunu görmüştüm. Ön dişleri, tavşan dişleri iken ön dişlerinin yanındaki dişleri vampir dişleriydiler.

 

"İstediğini yiyebilirsin. Misafirlere nasıl davranılacağını biliyorum. Kaba biri değilimdir ama evime izinsiz giren birine de pek nazik olduğum söylenemez." dediğinde gözlerine bakmıştım ve galiba az önce dudaklarına baktığımı fark etmişti. Olduğum yerde gerilirken bakışlarımı kaçırıyordum. Alttan alttan bana laf sokuyordu ama umurumda değildi. Onunla laf dalaşına girmeyecektim.

 

"Beni nereye göndereceksin?" sorusu aklıma gelince bu sefer ona sormanın daha mantıklı olduğunu düşündüm. "Pastaneye." dediğinde şakınca bakmıştım. Ne yani beni pastaneye gönderme şartıyla mı burada kalmama izin vermişti? Bir kez daha onun kaba biri olduğuna emin olmuştum.

 

"Sadece pastane miydi?" demiştim ses tonum hafif yüksekken. "Başka ne olabilir ki?" demişti ve bu beni sinirlendirmişti. Üstüne pişkin pişkin gülmesi daha da sinirimi bozmuştu. Yerimden kalkmış, masanın üstündeki tabağı tezgahın üstüne bırakmıştım. Arkamı dönüp giderken "ne yani, benim evimde bana trip mi atıyorsun?" demiş ve gülmüştü. Dönüp ona baktığımda elini çenesinde gezdirdiğini fark etmiştim. Bakışlarını üzerimden çekmezken, arkamı dönmüş ve kaldığım odaya gitmiştim.

 

Hemen yatağıma geçip uyumaya çalıştığımda fazlaca sinirli olduğum için hemen uyumuştum.

 

Sabah uyandığımda ise felix'i yerinde görememiştim. Ne kadar uyumuş olsam da hala uykumu alamamış, yerimden kalkmak istememiştim. Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkamış, ardından odadan çıkmış ve mutfağa yönelmiştim. Kapıdan baktığımda felix'in kahvaltı hazırladığını görmüş ve ses çıkarmadan odaya dönmüştüm. Üstümü değiştirmiş, saçlarımı düzgün bir şekle sokarken kapının tıklatılıp açılması ile o tarafa dönmüştüm.

 

"A, uyandınız mı?" demişti Felix kapıdan bakarken. Bu bir soru değildi ama yine de başımı sallamıştım. Ardından ben saçlarımla ilgilenmeye devam ederken, "kahvaltı hazır." demişti. Ellerimi saçlarımdan çekip tekrar bakışlarımı ona çevirmiştim. "Peki, geliyorum." demiştim.

 

Felix'in başını salladığını görmüştüm aynadan. Ardından kapıyı kapatıp çıkmıştı. Ellerimi saçlarımdan çekmiş, çantamdan çıkardığım bandanayı takmıştım. Bir kez daha saçlarımı düzeltip odadan çıkmıştım. Mutfağa girdiğimde masanın dolu olduğunu görmüştüm. İki servis tabağı ayrılmıştı ve birinde Felix oturuyordu. Beni görünce gülümsemiş ve "hadi gel, otur." demişti. Tereddütle karşısına oturmuştum. "Bay jeon gelmiyor mu?" diye sormuştum.

 

Bakışlarını, önündeki tabaktan çekip bana döndürmüştü. "Hayır. Kahvaltı yapmayı sevmez." demişti. Başımı onaylarcasına sallamış ve çatalımı alıp, tabağımı kahvaltılıklarla doldurmuştum. İkimizde sessizce kahvaltımızı yapıyorduk. Bir kaç dakika sonrasında ise duyduğum adım sesleri ile kapıya çevirmiştim bakışlarımı. Bay jeon, geniş askılı beyaz bir tişört ve hafif bol duran siyah kot bir pantolon giymişti. Askılı tişörtü atlet tarzıydı. Geniş olduğu için de önü bir tık açık kalıyordu. İçini görebiliyordum ama anlık utançtan dolayı bakışlarımı tabağıma indirmiştim.

 

içeri adımlamış ve pencerenin önüne geçmişti. "Günaydın!" demişti, Felix. Arkasını dönmüş ve kalçasını pencerenin hemen altında olan buz gibi kalorifere yaslamıştı, bay jeon. "Günaydın fixie." demişti. İlk defa onu böyle tatlı birşey söylerken duymuştum. Bakışlarım felix'e dönerken gayet normal karşıladığını görmüştüm. Öyleyse bunu sıklıkla söylüyordu bay jeon.

 

"Size de günaydın." demişti bay jeon, bakışlarını üzerime dikmişken. Bende ona dönmüş ve "günaydın bay jeon." demiştim. Bakışları alnımın hemen üstündeki yeşil bandanaya çıkarken, bende öylece yüzüne bakmıştım. Ardından tekrardan önümdeki tabağa dönmüş ve çatalımla tabağı yoklamaya başlamıştım. Hala bakışlarını üzerimde hissediyordum ve bu beni çok rahatsız ediyordu. Bu sefer bende bakışlarımı onun yüzüne çevirmiştim ve "lütfen öyle bakmayın, rahatsız oluyorum." demiştim.

 

Söylediğim şeye gülmüş ve "size mi bakıyormuşum? Komiksiniz!" demişti alayla. Felix ise hemen araya girmiş ve "onun bakışları yabancı olan herkese karşı öyledir. Çok takmayın." demişti açıklayıcı bir şekilde. Başımı sallamış ve önüme dönmüştüm. Yan tarafımda bir hareketlenme olmuştu. Bakmak istemiyordum çünkü kimin hareket ettiğini biliyordum. Bay jeon, yaslandığı yerden çekilmiş ve benim olduğum tarafa doğru yürümeye başlamıştı.

 

Tam arkamda dururken hafifçe eğilmiş ve "kafanızda çok kuruyorsunuz bay kim." demişti. Benim ona sesleniş şeklini kopyalayarak benimle bir nevi alay etmişti. Eğildiği yerde tekrar doğrulurken gülmüştü. Sesi kulağımda yankılanırken pek umursamamıştım.

 

"Bu arada..." demişti. Başımı o yöne çevirmiş ve söyleyeceği şeyi beklemiştim. Bakışları tekrar bandanaya kilitlenirken yüzünü ekşitmişti. Bu haraketine biraz şaşırmış ve "kötü mü?" demiştim. O ise başını sallamış ve gülmüştü. "Evet, bay kim. Evet, çok kötü!" demişti.

 

 

Tekrar merhaba!

Umarım beğenmişsinizdir.

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen.

Beklemede kalın, maia ile kalın.

🦇

 

Loading...
0%