@cileklerveyoon
|
İyi okumalarr ✨
"Birşey yapmayacağım diyorum ya!" diye sitem etmişti, tekrar tekrar. Bir türlü anlaşamadıkları için hwasa'yı içeriye davet etmiştik ama kendisi o kadar inatçıydı ki asla kabul etmiyordu. Jungkook'un, ona zarar vereceğini söylüyordu.
Jungkook ise buna karşın durmadan inkar etmişti. Ona zarar vermeyeceğini, kolye karşılığında bir anlaşma yapabileceklerini söylemişti. Yine de ikna etme çabalarımız pek de mükemmel durumda sayılmazdı.
"Nereden bileceğim? Ya içeri girdiğim an beni öldürürsen?" diye sormuştu, hwasa. İşte tam bu sırada ben ortaya atlamıştım.
"Jungkook seni öldüremez ki!" demiştim gülerken. Jungkook tek kaşını havaya kaldırırken, hwasa ise merakla bakmıştı. "Eğer seni öldürürse büyüyü kaldırabilecek kimse kalmaz." diye de eklemiştim. Hwasa'ya mantıklı gelmişti söylediklerim. İkna olmuş gibi bakıyordu.
"Sus sen! Sen olmasaydın buraya gelmek zorunda kalmazdım!" diye bağırmıştı, hwasa. Neyi kastettiğini anladığımda utanç ve korku duygusu ile yanımda duran jungkook'un gerisine saklanmıştım yavaşça. Jungkook'un kıkırdadığını, hafifçe sallanan bedeninden anlamıştım. Her ne kadar kızmak istesem de hem onun vampir olması sebebinden, hem de kıkırdadığında yumuş yumuş bir ortam olduğundan kızamıyordum.
"Ona kızmayı kes de içeri gir artık. Bu kadar korkak olduğunu bilmiyordum." diye kışkırtmacı bir şekilde konuştuğunda, hwasa gözlerini kısmıştı. Dudaklarını birbirine bastırıp, başını salladığında bakışlarımı onda sabit tutmuştum. "Okey, giriyorum." demişti, hala kararsızken.
Yüzüme, başarının verdiği sevinçle kocaman bir gülümseme yerleşmişti. Bakışlarım anında jungkook'u bulurken onun da bana baktığını fark etmiştim. Jungkook, hwasa'nın içeri girebilmesi için kapıdan çekilirken, bende aynı şeyi yapmıştım. Hwasa, korka korka bile olsa içeri girerken felix'de hemen arkasından girmişti.
Kapının kenarında duran jungkook'a yanaşarak, havaya kaldırdığım elimle "çak!" demiştim. Hayatımda ilk defa böyle bir ortamda, böyle bir durumda olduğum için fazlasıyla heyecanlıydım. İçim içime sığmıyor gibi hissediyordum. Sanki yıllardır berabermişiz gibi hissettiriyorlardı ve bu beni çok mutlu ediyordu. Çok geçmeden havadaki elime karşılık olarak vurması da daha çok heyecanlanmamı sağlamıştı."çak!"
Hızla önümden geçip üst kata çıkarken, bende arkasından ona yetişmek için koşmaya başlamıştım. Aklıma bir vampir olduğu gelince neden daha hızlı olmadığını düşünmeye başlamıştım. Ta ki, internette gördüğüm her bilginin doğru olmadığı aklıma gelinceye dek.
Vampirlerin, asla filmlerdeki gibi olmadığını zaten biliyordum. Yine de canlı bir vampir görmek beni filmdeymiş gibi hissettirmişti. Üstelik gerçek vampirlerin çok çirkin yaratıklar olduğunu söyleyen haberler vardı ve şuan tanıdığım tek vampirin bu kadar yakışıklı olmadı kesinlikle bu bilgiyi yalanlıyordu. Tanrı aşkına, o gördüğüm en yakışıklı erkeklerden biri.
Konu neden jungkook'un yakışıklılığına gelmişti ki?
Oturma odasına girdiğimde, hwasa'nın rahatsızca koltukta oturduğunu görmüştüm. İçten içe ona üzülüyordum. Yine de elimden birşey gelmiyordu. Hem zaten zamanla araları düzelirdi. Kim bilir, belki de zaten araları iyidir de.
"Anlaşma şu; sen büyüyü kaldırıyorsun ve bende sana kolyeni veriyorum." diye söze atılmıştı, jungkook. Hwasa'nın hemen karşısındaki koltuğa otururken, bende onun yanındaki boşluğa oturmuştum. Hareketlerim istemsizce beni ona yakınlaştırıyordu. O ne yaparsa bende aynısını yapmak istiyordum.
"Ben büyüyü kaldıramıyorum çünkü en iyi büyü yapan cadıyı bile bulsan tek başına kaldırması imkansız." diye bıkkınca yanıtlamıştı, hwa. Hafifçe kaşlarımı çatmıştım. Biraz da üzülmüştüm. Dahası, jungkook'a yaptığı herşey için hak vermiştim. Yıllardır bu evden çıkamadığımı düşündüm de... bu berbat birşey olmalıydı.
"Benim dört gün içinde bu büyüden kurtulmam lazım. Buna bir çözüm bulmak zorundasın hwasa! Baştan beri bu işin içinde olan bir tek sen varsın!" diye sinirle bağırdığında, hafifçe yana kaymıştım. Hemen yanında oturduğum yerden uzaklaşmıştım yani.
Göz ucuyla bu hareketime baktığında kaşlarını daha da çatmıştı. Ben ise ne yapacağımı bilememiş, onun o keskin gözlerine gözlerimi değdirmemek için karşımdaki ikiliye çevirmiştim başımı. O ise derin nefes alıp tekrar hwasa'ya dönmüştü.
Hwasa ise jungkook'un bana olan tavrını anlamlandıramamış gibi duruyordu. Yine de pek sorgulamamış ve "işler aslında pek de bildiğin gibi değil..." demişti fısıldar gibi. Jungkook bu sefer oturuşunu düzeltmiş ve "anlamadım?" demişti.
"Yani, stephen'lar sadece beni değil, başka bir cadıyı daha öldürmediler. Aslında öldürdüklerini sandılar ama benle Ashley büyüyü yapmadan önce kendimizi koruma altına almıştık. Diğer üçüsü ise stephen'lara güveniyorlardı ama biz güvenmememiz gerektiğini en baştan biliyorduk."
Hwasa, olayın arka yüzünü bize anlatırken bir cadının daha hayatta olması jungkook'u çok şaşırtmışa benziyordu. "Ashley kim?" diye sormuştu hemen. Bakışları büyük bir ciddiyetle bürünmüştü.
"Onun kim olduğunu sana söyleyemem, jungkook. Yıllardır bu şeyden uzak kalmak için çırpınıyor. Onu tekrar bu işin içine çekemem." demişti hwasa. İşte o an jungkook derin bir nefes almıştı.
"Bak, bu konuda ikimiz de mağduruz. Beni yıllarca bu eve hapsettiler. Seni de kandırdılar ve diğer üç büyücüyü öldürdüler. O ölen büyücülerin arasında sen de olabilirdin hwasa. Şuan eminim ki senin yaşadığını biliyorlardır ama Ashley denen kadının yaşadığını bilmiyorlardır. İkinizin de hayatta olduğunu bilseler ikinizi birden öldürürler. Bu büyüyü kaldırabileceğinizi biliyorlar ve bundan korkuyorlar. Ben sizi korurken bu büyüyü kaldırın."
Hwasa, umursamaz gözlerle bakıyordu. Tepkilerinden hiçbir şey anlayamıyordum. Çok zeki bir kadındı ve bu beni korkutuyordu. Yine de jungkook'un da fazla zeki olduğunu biliyor olmam korkumu azaltıyordu. Biri bana birşey yapmaya kalksa beni koruyacakmış hissi asla gitmiyordu.
"Öyleyse bu sadece jungkook için değil, sizin için daha iyi bir anlaşma olur. Jungkook her şekilde yaşayıp kendini koruyabilir. Aynı şeyi sizin için söyleyemeyeceğim." demişti Felix. Hwasa'ya korku salmaya çalışıyordu. Bu sayede anlaşmayı kabul edecekti. Ben ise hiç bilmediğim ve yeni olduğum bir konu üzerine ne söyleyeceğimi dahi bilmiyordum.
"Dört gün sonra çok büyük bir parti var. Yıllardan sonra en büyük parti bu olacak ve bütün vampirler bu partiye katılacak. Bütün eski aile dostlarımız orada olacak, ve bu beni orada daha da güçlü kılar. Bu yüzden büyüyü kaldırmanız için acele ediyorum." dediğinde hwasa'nın dikkatlice dinlediğini görmüştüm.
"Şu şehrin ortasında yapılacak büyük festival ile aynı günde mi?" diye sormuştu hwasa. Meraklı gözlerle jungkook'a dönmüştüm.
"O zaten! Büyük vampir partisini orada yapacakları kararlaştırılınca gizlice bir festival de düzenlendi. Bu partiye bir sürü insanın katılması planlandı ve böylece büyük bir kıyım gerçekleşecekti. Stephen'lar bunu diğer vampirlerden habersiz yaptılar. Vampirler ve insanları aynı ortama sokup çoğu orman vampirinin kendine hakim olamayarak insanları avlamasını planlıyorlar.". Bu açıklamaya karşın ağzım bir karış açık kalmıştı. Bir yandan da jungkook'un bu bilgilere nereden eriştiğini de merak ediyordum. Vampirlerin çok iyi duyma özellikleri vardı biliyordum ama yine de bu kadar da olamazdı diye düşünüyordum.
"Ne!? Bu kadar ileriye gideceklerini düşünmezdim. Bluey ailesi buna asla dayanamaz. Kan kokusunu aldıklarında çıldırıyorlar!" diye söylenmişti hwasa. Şaşkınlık ve korku çok net anlaşılıyordu sesinden.
"Sadece bluey ailesi değil, hailey ailesi gibi büyük orman vampileri de katılacak. Üstelik büyük bir sürpriz yapacaklarını da söylemişler. Bir kaç cadının da bu partiye katılacaklarını düşünüyorum." diye söylediğinde hwasa daha da korkuyla bakmaya başlamıştı. Ben ise anlattıkları şeylerden anladığım kadarıyla korkmaya başlamıştım ama partiye katılmayacağım için ve dahası bu işle alakam olmadığı için pek umursamamaya çalışıyordum.
"Şimdi ne düşünüyorsun?" diye sormuştu jungkook, hwasa'ya. Hwasa derin derin düşünmeye başlamış, korku ile etrafa bakmaya başlamıştı.
"Bu sadece seni değil, her şeyi ve herkesi kapsıyor." dediğinde bir şey daha söyleyecekmiş gibi bakmıştı. Ben hala hwasa'nın birşey söylemesini beklerken jungkook atlamıştı.
"Hala büyüyü bozmamaya kararlı mısın?" diye sorduğunda, felix'in de elinde içecekler ile içeriye girdiğini fark etmiştim. Konuşmalara dalıp kimin ne yaptığını fark edemiyordum. Dikkatim çok dağılıyordu.
"Önce ashley'i bulmamız gerek."
|
0% |