@cileklerveyoon
|
İyi okumalarr✨
"Sakın yerinizden kalkayım demeyin! Bu hayatınızda yapmış olduğunuz en büyük aptallık olur." demişti hwasa. İşaret parmağını kaldırmış, ben ve felix'i tembihliyordu. Tek kaşını kaldırmış ve yeni giydiği kıyafetleri ile çok seksi duruyordu. Bunu düşünmek bile beni utandırıyordu.
Giydiği asker yeşili kargo model pantolonu ve üstüne kısa olmasına rağmen ilk defa bir kadına yakıştırdığım ten rengine yakın, yani bej rengindeki crop ona fazlaca yakışmıştı. Şuan için çok da uygun görünüyorlardı. Tabi ben daha farklı giyinmesini bekliyordum.
"Felix!" diye bağırmıştı Ashley. Böylece bütün bakışlarım ona dönmüştü. Felix ise hiç utanmadan gülüyordu. Felix'in yaramazlıkları asla bitmiyordu. Bazen kendimi ondan on yaş daha büyük sanıyordum. Ama öyle anlar geliyordu ki, ciddiyeti beni yanında çocuk gibi gösterirdi. Böyle anlarda aralarında en küçük ve birşey anlamayan kişi olarak görünüyordum. Bu kırıcıydı!
Ashley'in bakışları bana dönmüş, başını iki yana sallarken "ne var?!" diye de sormuştu. Ben ise ne diyeceğimi bilememiş ama hemen cevap vermek adına "birşey yok." diye söylenmiştim. Söylediğimi umursamamış ve başını tekrar felix'e çevirmişti.
Ardından sessizliğine tekrar bürünmüştüm. Bakışlarımı herkesin üstünde tekrar gezdirirken jungkook ile göz göze gelmiştim. Bakışlarımı onda tutarken karşımdaki yerinde rahat bir pozisyon almış ve "iyi misin? Bugün fazla durgun gibisin." diye sormuştu. Öyle miydim?
Bakışlarımı anlamaz şekilde kısıp "yo', içimden gelmiyor sadece." demiştim. Dudaklarını birbirine bastırıp başını ağır hareketlerle aşağı ve yukarı olacak şekilde sallamıştı.
Ben ise bakışlarımı ondan çekmiş ve tekrar diğerlerine döndürmüştüm. Üçüsünün bir sohbet içinde olduklarını görünce sıkılmıştım. Bakışlarım istemsizce jungkook'u buluyordu ve hep aynı şekilde onun da bana baktığını fark ediyordum. Bu beni utandırıyor vr kendimi ona bakmamam için zorlamama neden oluyordu.
"Gelsene!" diye alçak bir ses duyduğumda o tarafa dönmüştüm. Ses jungkook'tan gelmişti ve şaşırmama neden olmuştu. Anlamsız gözlerle ona baktığımda yanındaki boşluğu gösterdiğini görmüştüm. "Ne?" diye sormuştum gerçek bir merakla.
"Gel ve yanımda otur." dediğinde ise kalbime bir öküz oturmuş gibi hissetmeye başlamıştım. Vücudumu bir sıcaklık basmıştı ve başkası da olsa aynı şekilde utanacağımı düşündürüp duruyordum kendime. Ona özel olmadığını söyleyip duruyordum içimden. "Neden?"
Sorduğum soru karşısında bir kaç saniye daha bana aynı şekilde bakmıştı. "Hiç, sadece yanımda oturmanı istiyorum." dediğinde ise onun görmeyeceğini bilsem herkesin önünde dahi olsa kendimi boğardım. Yanlız o görmesin, gerisi önemli değildi. Kendimi çatı katından bile atabilirdim. Sadece yok olmak istiyordum. Fazlaca utanıyordum. Gerçekten de onun yanına oturabileceğimi sanmıyordum.
Bakışları hala bendeyken daha fazla bekletmenin saçma olacağını düşündüğümden dolayı, hızlıca yerimden kalkmış ve paytak adımlarla yanındaki boşluğa oturmuştum. Tüm kokusu içime dolarken başımı kaldırıp ona bakmıştım. Yanında ufacık olduğum için her seferinde şaşırıyordum.
Nasıl göründüğümü bilmiyordum ama öyle bir gülümsemişti ki, sanki bir çocukla ilgilenir gibiydi. Hareketlerim ona karşı oldukça şaşkıncaydı. Son bir kaç kezdir bana bu kadar kibar davranması beni çok fazla şaşırtıyordu. Bana karşı fazla ilgili davranmaya başlamıştı. Benden hoşlandığını bile düşünmeye başlamıştım.
Yerimde rahatsızca kıpırdanıp bakışlarını benden çekmesini sağlamaya çalışmıştım ama yapmamıştı. Böylece bakışlarımı ondan çekmiş ve bana olan bakışlarının birazdan gideceğini düşünerek karşımda duran üçlüye dönmüştüm. Felix'in bakışları bir an bizi bulsa da tekrar önüne dönmüştü. Aralarındaki sohbet çok koyu görünüyordu ve katılmak istesem de anlayamayacağımı bildiğimden onları izlemek daha mantıklı geliyordu.
"Neden benden kaçıyorsun?" diye bir soru duyduğumda dönmek istesem de dönememiştim çünkü cevabım yoktu. "Uhm... Bilmem. Öyle mi yapıyorum?" diye cevap vermiştim. Öyle yaptığımı biliyordum. Yine de ona evet senden kaçıyorum diyemezdim. Nedenini nasıl açıklayacaktım ki? Yanında kendimi güvende hissetmeme rağmen utandığım için de ondan kaçtığımı mı?
Benim yalan söylediğimi de anladığına emindim. Kime sorsam ondan kaçtığımın bariz şekilde ortada olduğunu söylerdi. Eğer anlamasaydı aptallık olurdu zaten.
"Hmhm, öyle yapıyorsun." dediği zaman dudaklarının kenarları kıvrılmıştı. İstemsizce bende aynı şeyi yaparken bakışlarım dudaklarında takılı kalmıştı. Gözlerim gözlerine döndüğünde ise gözlerime baktığını görmüştüm. Utanıp hemen gözlerimi kaçırmıştım. Bedenimi de diğer tarafa bakacak şekilde döndürmüştüm. Öylesine utanmıştım ki, sanki ona aşıkmışım gibi görünmüştüm. Neden onun dudaklarına bakarken yakalanmıştım ki?! Aptal kafam!!
Şimdi ise dönüp yüzüne dahi bakamıyordum, onun hala bana baktığını hissetsem de. Aradaki bütün sıcaklık, hoş hava benim sayemde bozulmuştu.
"Hey, siz ikiniz orada ne yapıyorsunuz?" diye bize seslenmişti Ashley. Ne cevap vereceğimi bilememişken jungkook'a bakmıştım. O ise anında "ne yapıyor gibi görünüyoruz?" demişti dalga geçer gibi. Ashley'in sorusunun lafın gelişi olduğunu o da biliyordu.
"Bence bana bu kadar kaba olma jungkook. Aksi halde durmadan düşündüğün şeyleri açığa çıkarabilirim. Dikkat et birtanem." diye korkutma amaçlı konuştuğunda gözlerim irileşmişti. Bana yaptığının aynısını jungkook'a da yapabilirdi demek. Şimdiden onun adına üzülmüştüm. Ve tabi kendi adıma da sevinmiştim. Eğer ashley'i görmeye gittiğimiz gün orada olsaydı utançtan yerin dibine girerdim. Şuan bile ashley'in bir şeyleri hemen ortaya çıkarmasından korkuyordum. Kendisi söyleyeceği şeyleri tartmazdı bile.
"Of, Ashley! Senden korkacak son kişi benim. Ve bu yüzden bence sen de beni korkutmaya çalışma." dediğinde ise ashley'in dalga geçermiş gibi "hahaha, çok korktum." dediğini duymuştum. Jungkook bu sefer sadece göz devirmişti. Tahminimce artık Ashley ile uğraşmak istemiyordu.
Bir kaç dakika ona bakmamaya çalışarak geçirmiştim ve en sonunda güldüğünü duyduğumda ona dönmüştüm. Bakışlarını üzerimde bulduğumda ise bana güldüğünü anlamıştım. Kaşlarımı çatıp onun yaptığını yaparak aynı şekilde bakışlarımı ona dikmiştim. Daha sesli gülüp, "Tanrı aşkına bu tavırların da ne?!" dediğinde ise sorgulamış ve "ne tavrı ya?" diye soruyla cevaplamıştım.
"İşte şuan yaptığın! Dudaklarını büzmen, kaşlarını çatman, utandığın için bakışlarını kaçırman, hatta şuan diktiğin utangaç ama bir o kadar da üzerimden çekmek istemediğin gözlerin." dediğinde ise bedenimi öyle bir sıcaklık basmıştı ki yutkunamıyordum bile. Boğazım fazlasıyla kurumuştu. Söylediği şeylerden sonra doğrudan yüzüne bakamıyordum. Bakışlarımı bir omuzlarına, bir ellerine, bir boynuna, bir de küpesi sallanan kulağına çevirip duruyordum.
"Yapma desem de yapmaya devam edeceksin." dediğinde aniden elini bacağımın üzerine koymuştu. Ben bakışlarımı oraya kitlemişken, o sanki hiçbir şey yokmuş gibi duruyordu. Kalp atışlarımı duyduğuna adım gibi emindim. "Bakışlarını istediğin kadar üstümde tutabilirsin. Sadece dudaklarıma dikkat et. Oraya bakma. Aksi takdirde vahşi bir vampir olabilirim."
İşte o an baktığım gözlerinde neler olduğunu anlayamamıştım. Öylece susuyordum. Vahşi bir vampir derken neden bahsettiğini çok net anlayamasam da bir şeyleri algılamıştı beynim. Galiba dudaklarına baktığımda tahrik oluyordu. Ama bu benim elimde olan birşey de değildi ki. Bakışlarımı nereye çevireceğimi dahi bilmiyordum. O ise bakışlarını bir an bile çekmezken sanki tüm utancımı sırtlıyor gibiydi. Bu hallerini izlemek onun çok hoşuna gidiyordu ama kendime engel olamıyordum. O bana böyle bakarken ben nasıl kendime hakim olup bakışlarımı çekebilirim ki? Bu mümkün değil.
"Öyleyse, sende bana bakmayı kes!" diyebilmiştim en sonunda. O ise buna gülmüştü. "Bak sen şu minik kaplana!" diye dalga geçtiğinde ise hala bacağımın üstünde duran elini cimciklemiştim. Tıpkı söylediği gibi minik bir kaplan olabilirdim ama sonuç olarak ben bir kaplandım. Benden korkması gerekiyordu.
Yüzünü, yaptığım hareketi sorgular bir şekle soktuğunda "bunun beni acıttığını falan mı sanıyorsun?" dediğinde ise vampir olduğu aniden kafama dank etmişti. Yeni bir aptallık daha yapmıştım!
"Ya ama bu ne!? Sen istediğin gibi davranıyorsun ama ben yapınca hiç etki etmiyor!" diye isyan etmiştim. Bu durumdan feci halde sıkılmıştım. Onun ise her zaman yaptığı gibi bana güldüğünü görünce kaşlarımı çatmış ve kollarımı birbirine dolamıştım. "Bir daha benimle konuşma!" demiş ve yerimden kalkmıştım.
Daha kalktığım anda bileğimden tutup beni çekerken, "şapşal şey!" demişti. Ardından az önce kalktığım yere geri oturtmuştu beni. Şapşal demesi beni şirin gösterse de ve çok az hoşuma gitmiş olsa da huysuzca dudaklarımı büzmüştüm. "Çok kabasın!" diye söylenmiştim.
"Biz biraz daha sessiz kalırsak daha farklı şeylere de şahit olacağız gibi duruyor..." dediğini duymuştum felix'in. Arkamı dönüp bakarken üçüsünün de bize baktığını görmüştüm. Üstelik felix'in söylediği şeyin de beni uyandırması, birazdan domatese döneceğim anlamına geliyordu. İma ettiği şeyi aklımdan geçirmeye bile utanıyordum. Doğrudan böyle birşey söylemesi beni günlerce utandıracak gibiydi.
"Biraz daha konuşursan daha kötü şeylere maruz kalacaksın gibi duruyor, Felix!" diye yanımdan gelen sese dönmek istememe rağmen yapamamıştım. Bakışlarım ellerime inerken parmaklarım ile oynamaya başlamıştım. Ashley,"ah, bu çocuk utanınca ne kadar da şirin görünüyor!" diye söylediğinde ise başımı kaldırıp ona bakmıştım. Beni kastettiğini anladığımda ise ettiği iltifata sevinip gülümsemiştim. Ardından tekrar bakışlarımı kaçırıp ellerimle oynamaya koyulmuştum.
"Bu konuda konuşmak hakkım değil, lakin yakında birlikte olduğunuzda hwasa demişti dersiniz." dediğinde ise hemen başımı kaldırmış ve iki yöne doğru sallamıştım."Hayır, ne alakası var?! Öyle birşey yok!" diye savunmaya geçmiştim. Onun ne diyeceğini merak ettiğim için dönüp jungkook'a bakmıştım. Hafif çatık kaşlarla bana baktığını gördüğümde ise içimde birşeyler kırılıyormuş gibi hissediyordum. Dahası, onu kırmışım gibi hissediyordum. Yanlış birşey mi söylemiştim?
"Yani, şey... Ihhh, bahsettiğim şey o değil! Sadece jungkook'a o gözle bakmıyorum. Alınmadın, değil mi?" diye de sormuştum. Onu beğenmediğini veya kendime layık görmediğimi düşünmesini istemezdim. Bunu umursarmıydı bilmem ama ben umursardım. Ben buna fazlasıyla üzülürdüm.
Sadece başını iki yana sallamış ve bakışlarını benden çekmişti. Üzülmüş gibi görünüyordu. Dönüp bir de bizden ayrı oturan üçlüye bakmıştım. Üçüsü de ortamı saran kara bulutları fark etmiş gibi gerilmişlerdi. Ortama bir huzursuzluk çökmüştü. Ya ama benim suçum değildi ki! Bizim sevgili olmamızdan bahseden onlardı. Böyle bir şeye karşı çıkmak benim en doğal hakkımdı. Bakışlarımı yere dikip, dudaklarımı büzmüştüm. Neden böyle olmuştu ki?
|
0% |