@cileklerveyoon
|
Yorum yapmayı unutmayınız!! İyi okumalarr✨
Çenesini sert parmaklarının arasına almışken başını hafifçe kaldırmıştı, jungkook'un. Bakışları boynunda gezinirken boşta kalan elini uzatmış, parmaklarını bedenindeki silik lekelerde gezdirmişti hafifçe. "Daha iyi görünüyorsun."
Bakışları taehyung'un yüzündeyken parmağını bastırdığı yer yüzünden yüzünü ekşitmişti. Ufak bir inleme sesi yayılmıştı dudaklarından. Bu taehyung'un bakışlarını jungkook'un yüzüne çıkarmasını sağlarken parmağını çekmişti. "Acıyor mu?" diye sormuştu.
Ellerinin arasında başını hafifçe sallayarak onaylamıştı onu. Çenesindeki elini çekmişken masanın üstünde duran kreme uzatmıştı elini. Jungkook'un çenesindeki sıcaklık yerini boşluğa bırakmışken saniyelerdir alamadığı nefesi almıştı, hızlı ve derince. Tekrar bakışları kendine döndüğü sırada nefesini tutmaya hazırlanmıştı.
"Kendim koyabilirim aslında..." demişti kısık bir sesle fakat taehyung izin vermediğini belli edercesine kremden parmağının ucuna sıkmıştı nohut tanesi kadar. Jungkook'un boynuna değdiği an bedeni ürpermiş, bakışlarını kaçırmıştı. "Hayır, ben yapıyorum."
Daha fazla inkar etmiyorken taehyung'un boynunda gezinen parmakları ile huylanmıştı. Yutkunmamak için kendini tutmasına rağmen dayanamamış ve büyükçe yutkunmuştu. Gözleri taehyung'un gözlerindeyken birden bakışlarını kaldırmış ve dudaklarına bakmıştı. Jungkook'un bedeni alev almışken bacakları uyuşmuştu.
Bakışların dudaklarından ayrılabilmesi için saçma da olsa bir şey söylemesi gerekiyordu. Dudakları kurumuş olmasına rağmen ıslatmaya çekinmiş ben hızla titreyen sesiyle, "bu kadarı yeterli." demişti.
Amacına ulaşmışken taehyung bakışlarını gözlerine çıkarmıştı. Boynundaki eli olduğu yeri terk ederken jungkook rahatlamıştı. Omuz silkmiş ve arkasını dönmüştü, taehyung. Gece yarısı olmaya yakınken uyku bastırmıştı. Dolabın önünde durmuş ve tereddüt etmeden üstündeki formayı çıkarmıştı. Sırtı açıkta kalırken jungkook bakışlarını çekmemişti.
Kaşları çatılmıştı birden. Yan duran bedeninde görünen küçük morlukların neden olduğunu anlamayacak kadar salak değildi. Sadece bakakalmıştı çatık kaşlarıyla. "Neye bakıyorsun öyle?" diyen taehyung'u duyduğunda ise olduğu yerde hareketlenmiş ve bakışlarını hızla kaçırmıştı.
Taehyung ise sanki inat yapar gibi çıplak bedeniyle tamamen önüne dönmüştü. Buna rağmen jungkook kenarda duran tabakları bahane ederek sırtını dönmüştü. Tek bir kelam dahi etmek istemiyor, aklında dönen sahneler yüzünden fena halde iğreniyordu. Midesi karıncalanıyorken taehyung'a bakmak istemiyordu.
O an anlamıştı, taehyung. Jungkook'un gördüğü izlerin ne olduğunu tahmin edebildiğini anlamıştı. Yüzünde sinsi bir gülüş olmuş, keyiflenmişti. "Baksana!" demişti sırf jungkook arkasını dönsün diye. Onunla uğraşmak hoşuna gidiyordu.
Yine de arkasını dönmemişti. "Hm?" diye yanıtlamıştı, olduğu yerden. Tek kaşını kaldırdığı sırada dilini yanağının içinde gezdirmişti iki tur kadar, taehyung. "Bana dön!" diye emrivaki konuştuğunda kendine karşı çıkamayacağını biliyordu.
El mahkûm arkasını dönmüş, bakışlarını sadece yüzünde tutmaya çalışarak söyleyeceği şeyi hızla söylemesini beklemişti. "Buraya gel." diye söylediğinde ise kaşları çatılmıştı, jungkook'un. İtiraz edecek gibi olmuşken bunu yapamayacağını da biliyordu fakat hareket etmemişti.
"Seni ödüllendiririm." dediğinde duyduğunu anlamak istercesine bakmıştı, jungkook. "Söylediğimi yapıp uslu bir tavşan olursan seni ödüllendiririm." diye tekrarlamıştı.
Ödül kelimesi ona cazip gelirken tereddütte kalmış, tavşan kelimesi sonradan dank etmişti kafasına. "Tavşan?" diye sorgulamıştı. Fakat taehyung buna sadece kıytırık bir gülüş sunmuş, başını sallayarak onaylamıştı. "Evet, tavşan."
Bunu boşvermiş, aklındaki şeyi hemen dile getirerek durumu hızlandırmıştı. "Ödül ne olacak?"
Taehyung şaşırır gibi kaşlarını kaldırmış, "bak bak! Ödül deyince nasıl da atlayıveriyorsun." diye dalga geçmişti. Jungkook bundan rahatsız olmasına rağmen susuyor fakat hala net bir cevap bekliyordu.
Jungkook'un afallayan suratındaki ciddiliği gayet iyi hissedebiliyorken şakayı sonlandırmıştı. "Gelirsen ödülün ne olduğunu söylerim." demişken jungkook'un bakışlarını kaçırdığını fark etti. Ardından belirsizce attığı adımlarla hemen önünde dikilen bedene bakmıştı. Kendisine bakmıyor oluşu durumu daha da komikleştiriyordu.
"Yaklaş!" demişti. Kendini dizginlemeye çalışan jungkook'a karşı daha ileri gitmişti. Yine de yarım adım daha atmıştı. Daha fazlasını bedenen kaldıramayacakken bunun da bilincincindeydi, taehyung.
Jungkook'un kulağına doğru eğilmişken nefesini serbest bırakmıştı. Jungkook'un huynalıp da hafifçe kıpırdandığını görünce tek kaşını kaldırmıştı. "Ödülün bundan sonra rahat uyuyabilmek." demişti kulağına. Başını döndürüp yüzüne bakmıştı, taehyung'un.
"Nasıl rahat?" diye sormuştu anlamadığını belirtircesine. Taheyung ise her zaman yattığı zemini göstermiş,"bak işte oraya senin için bir yatak getiririm." demişti onun tepkilerini süzerken. Yatak teklifine olumlu bakıyor gibi görünse de kaşları hala çatıktı. Bakışlarını bir an taehyung'a çıkarmıştı tekrar.
Arkaya doğru bir adım atmış, kendini bu rahatsız durumdan biraz bile olsun kurtarabilmişti. Başını iki yana sallamış, "yok, hayır, ben yerimden memnunum." diye itiraz etmişti. Biliyordu ki, sırf bunun için yine kendi keyfi doğrultusunda bir şey yaptıracaktı kendisine.
Omuzlarını silkmişken, "sen bilirsin." demişti. Ardından bakışlarını ondan çekip umurunda değilmiş gibi davranarak ters psikoloji yaratmıştı. Jungkook ise her ne kadar zorlanmasa da yerde yatmayı sevmediğinden dolayı büyük bir ikilemde kalmıştı. Bakışları düz zemin ve yumuşacık yatak arasında mekik dokuyordu.
Yüzünü buruşturarak kaybetmenin verdiği hüznü yaşamıştı kısaca. Taehyung'a doğru bir adım atmışken ağzını aralamıştı istemeye istemeye. "Of tamam! Her yerim acıyor yerde yatmaktan. Zaten bacağım da mo-" dediği sırada durmuştu. Bunu özellikle taehyung'a belli etmek istemiyordu fakat düşük çenesi yüzünden başaramamış gibiydi.
Arkasını dönen taehyung sorgular bakışlar atarken "ne bacağı? Ne morluğu?" diye arka arkaya sorular yöneltmişti. Kaşları hafifçe çatıktı.
"Hayır, şaşırdım galiba. Bir şey yok." demişti geçiştirerek. Bakışları durmadan etrafta geziniyor, kendini açık bir şekilde ele veriyordu bilinçsizce. Tek bir adımda jungkook'un dibinde biterken her zaman yaptığı gibi çenesinden kavramıştı bakışlarını kaçırmaması için. "Söyle, ne oldu?"
Çekingen bir tavırla konuşurken "sen... geçen gün bacağıma tekme attığında kızarıklık oluşmuştu..." demişti kesik kesik. Taehyung'un bakışları doğrudan jungkook'un gözlerindeyken yalan söylediğini anlamıştı. "Kızarıklık?" diye sorgulamıştı.
Ellerini jungkook'un çenesinden çekerken yarım adım kadar geriye gitmiş, üstten bacağına doğru bakmıştı sanki görebilecek gibi. Jungkook'un önünde diz çöktüğü sırada elini bacağına koymuş, nereye vurduğunu hatırlamaya çalışmıştı.
Parmaklarını dizinin üstünde gezdirdiğinde jungkook'un gözlerini sıkmasıyla durmuştu. Jungkook'un yüzüne bakarken, "burası mı?" demişti. Jungkook başını sallarken taehyung'a bakmaktan kaçınıyordu. Buna rağmen bedenini ateş sarmıştı. Dokunuşları bedenini yakıyordu fazlasıyla.
"Çıkar!" demişti, pantolondan bahsederek. Dar gri kot pantolonun üstünden anlamak zordu. Hem pantolonun darlığı canını daha fazla yakıyor olabilirdi de.
Gözleri açılırken donup kalmıştı. "Hayır, iyiyim. Gerek yok." diye itiraz etmişti hemen fakat boşa olduğunu çok iyi biliyordu. Kısılan bakışlarıyla tekrar emrivaki bir şekilde konuşmuştu, taehyung. "Çıkar dedim, sana sormadım!"
El mahkum parmakları pantolonunun düğmesini açarken fazlaca utanıyordu. Altında bulunan iç çamaşırına rağmen çıplak hissediyordu pantolonu hafifçe indirdiğinde. Açılan bedenine değen soğukluk, sıcak bedenini ürpertmişti. Taehyung'un da tutup biraz daha aşağı çektiği pantolonla, yangına körükle gidilmişti resmen.
Gördüğü morlukla kaşları havalanırken elini üstünde hafifçe gezdirmiş, teninin sıcaklığının kendine geçmesini sağlamıştı. O gün öfkeyle yaptığı şeye vicdan azabı çekmişti, hayatında neredeyse bir ilki yaparak. Öldürdüklerine, ağır yaraladıklarına asla acımamıştı da bu yüreğinin sızlamasına neden olmuştu. Fakat belli etmemek için düz bir ifadeyle bakmaya devam etmişti.
Vicdan azabı çekmesinin en büyük nedenlerinden biri onu yanında tutmasıydı belki de. Çünkü diğerlerini sadece olay anında görmüş, çirkin yüzlerine tanıklık etmişti fakat jungkook'u ne kadar suçlasa da asla yanlışını görmemişti. Bildiği tek şey william'a karşı yaptıkları baskın sonucunda onun kenarda olayı izleyişiydi. Zaten taehyung'un ihtiyacı olan da tanıklık etmesiydi fakat oldukça inatçı olan jungkook bunu yapmamaya kararlıydı.
Daha demin masanın üstüne tekrar bıraktığı kremi tekrar sürmüşken, "tamamen çıkar. Sana bol bir şeyler vereceğim." demişti. Jungkook utana sıkıla üstündekini çıkarmış, üstündeki kazağını aşağı çekiştirerek açıkta kalan yerini kapatmaya çalışmıştı.
Bahsettiği bol eşofmanı getirip de jungkook'a verirken, "al bunu giy. İyileşene kadar dar bir şey giyme." diye de uyarmıştı. Kaşlarını çatmış ve jungkook'un üstünü giyinişini izlerken aklı tamamen başka bir yerdeydi. Kara kara düşünüyor, ellerini alnına götürüp ovuyordu.
Jungkook tamamen üstünü giyinmişken, taehyung'da yatağın üstünde duran telefonunu alarak dışarı çıkmıştı. Jungkook tek başına kaldığı sırada sessizlik odaya hakim olmuştu. Dışarıdan taehyung'un sesi geliyordu fakat söyledikleri net duyulmuyordu. Yerdeki yatağını düzeltirken büyük pencereyi kapatmıştı esen rüzgar yüzünden. Bu gece hava oldukça soğuktu ve jungkook'da çabuk etkilenen biriydi.
Örtüsünü düzeltmiş yerde uzanırken taehyung tekrar içeri girmişti. Fakat bu sefer açıkta kalan bedenini kapatmak için dolabına yönelmişti. Üstünü giydikten sonra yatağına geçip uyumuştu. Jungkook ise taehyung uyuduktan bir yarım saat sonra uyumuştu.
Ertesi gün uyandıklarında kapıları çalınmış, içeriye tek kişilik bir baza getirilmişti. Jungkook tüm olanları şaşkınlıkla izlerken bunun sahiden de gerçekleşmesine inanamıyordu. Oldukça büyük olan odanın içini doldurmuştu bu yatak. Jungkook'un tepkilerini izlerken oldukça ciddi duruyordu fakat içi bunun tam aksine, jungkook'un sevincini görmek istiyordu.
İstediği de olmuştu. Jungkook tek kelime etmemiş olsa da gözlerinden taşan mutluluk kırıntıları bunu fazlasıyla belli ediyordu. Bunun ardından bir kaç saat geçmişken bu sefer odaya bir kaç poşet eşya gelmişti. Onların kendisine geldiğini sanmak bir yana dönüp bakmamıştı bile, jungkook. Çünkü ihtimal vermiyordu. Fakat sonrasında taehyung'un, "bunlar senin." dediğini duyduğunda günün ikinci mutluluğunu yaşamıştı.
İtiraz etmiş, gerek olmadığını söylemişti çünkü hediyeleri kabul edecek kadar değerli olmadığını düşünüyordu. En azından taehyung'un onu sevmediğine emindi. Fakat taehyung odadan çıkınca meraklanmış ve poşetlerin içinde bulunan eşyaların hepsine ayrı ayrı bakmıştı hayranlıkla.
Tam kendi tarzı olan bol, renk renk triko kazaklar, jogger model koyu ton pantolonlar, yeni bir tarak, lacivert renk diş fırçası, küçük hediye kutusuna bırakılmış metal küpeler, yeni iç çamaşırları ve daha fazlası. Bunların arasında en çok hoşuna giden küpeler olmuştu. Diğer herşey tamamdı fakat küpelere kadar düşünmesi jungkook'u fazla etkilemişti. Hatta umutlanmıştı bir anlık. Fakat çok geçmeden bu gibi düşünceleri zihninden kovmuştu.
Ondan sonra herşey sıradan geçmişti. Dolaptan çıkardığı yeni çarşafları yatağına sermiş, kıyafetleri ise katlayıp bir köşede bırakmıştı dolabı olmadığı için. Bu zamana kadar giydiği taehyung'un kıyafetlerini toplamış ve hizmetli kadının yıkamaya götürmesi için kenarda biriktirmişti.
Zaten buradan gideceğini düşündüğünde tüm bunlar saçma geliyordu. Fakat en azından buradan gideceği güne kadar rahat yaşayabilmeliydi. Bunu hak ediyordu. En çok o hak ediyordu.
Selam!! Öncelikle buradan daimi okurlarına teşekkür etmek istiyorum. Sonrasında ise bölümü ve ficin gidişatını nasıl bulduğunuzu sormak istiyorum. Şimdilik kaçıyorum. Maia ile kalın, beklemede kalın. 🪄💗✨
|
0% |