Yeni Üyelik
25.
Bölüm
@cileklerveyoon

Yorum yapmayı unutmayınız!!

İyi okumalarr ✨

(Bölüm +18 sahneler içerir!)

 

 

Tamamen çıplak bir halde önümde uzanıyorken bundan sonrasını durdurmak imkansız olacaktı. Kolunu kaldırmış ve gözlerinin üstünü kapatmıştı. Utancını saklamaya çalışıyordu. Birbirine temas eden bedenlerimiz bile tahrik olmama yetiyordu.

 

Elimi beline koyup eğilmiştim onun üstüne. Gözlerimi, sakladığı yüzüne çıkarmıştım. Tek bir an bile çekmiyorken, göğüs kafesinin üstüne, göğsüne bir buse kondurmuştum. Tutkulu kısa bir öpücük olmuştu.

 

Yerimde doğruldum ve hızla inip kalkan göğsüne odaklandım bir kaç saniye. Nefesi kesiliyordu adeta. Belinde olan elimi, belini kaldırabilmek için kullandım. Kasıklarımın üstünde duruyorken kalçası, bacaklarının da omuzlarıma asılı kalmasını sağlamıştım. Sesi dahi çıkmıyor, bana izin verdikten sonra gerisini bana bırakıyordu.

 

Bu yüzden devam ettim. Elimi kalçasına götürüp yokladım. Elimin altında sürekli kasılıyor oluşu kanımın çekilmesine neden oluyordu. Parmaklarım sabırsızca deliğini bulduğunda etrafında bir kaç kez daireler çizmiştim. Bundan tahrik olduğunu belli edercesine bir hırıltı çıkarmış ve belini yükseltmişti.

 

Bastırdım içine doğru parmağımla. Gerilmişti iyice. "Ahh~" diye inledi kısıkça. Parmağımı tamamen içine aldığında deliği kasılıyor, nefesleri hızlanıyordu. İçine iyice bastırıp çekiyordum parmağımı. Hızlanıyordum. Bedeni tam hareket halindeyken bende zevkten dört köşe olmaya yakındım. Öteki parmağımı da soktum bir anlığına.

 

Ağzı açılıyorken dudağını ısırmıştı sertçe. Kolum seri bir şekilde hareket etmeye başlamış, gelgitlerim onu kıvama getirmişti. Parmaklarımı çektim içinden. Rahatlamış gibi beli gevşediğinde kendiminki tutmuştum. Aletimi kavrayıp onun sıvısına bulamıştım. Bir kaç kez kendimi çekmiş, hazırlamıştım.

 

Bu çok uzun sürmezken bakışlarımı kendimden çekip ona çevirmiştim. Kolunu hafifçe gözlerinin üstünden çekip bana baktığını görünce hırslanmıştım. Daha da hızlanmış, aldığım zevk ile başımı geriye atmıştım.

 

Nefeslerim oldukça sesliyken bedenim zıvanadan çıkmıştı. Kendimi bıraktım birden. Başım dikleşirken gözlerine bakmıştım. "Daha fazla dayanamıyorum!" demiştim. Bir elim kalçasında iken öteki elim de aletimi kavramış, deliğine hizalıyordu.

 

Kendimi ona ittirdiğimde keskin bir acı hissettim. Jungkook'un gözleri seğirmiş, ağzı açılmıştı. Boşta olan elini de belindeki elimin üzerinde koyup bastırmıştı. Beli havalanmış, aletim onun içinde daha derine girmişti. Acıyla tekrar, "lanet olsun!" diye inlemişti.

 

Yavaş bir kaç gelgit yapmış, yüzümde yer edinen çatıklığa mani olamamıştım. Onun durmadan dudağını ısırışı, karnını içine çekişi beni mest ediyordu. Daha da hızlanmamı sağlıyordu. Elimin üstündeki eli beni parçalamak istercesine sıkı tutuyor, tırnaklarını an be an geçirmek için hazırlanıyordu.

 

Bedenlerimiz birbirine uyum içinde çarpıyor iken çıkan ses kulağıma tam bir şölendi. İnleyişleri eklendikçe benim de inleyesim geliyor, belini sıktıkça elimi sıkıyordu. Arka arkaya onun içine çarpıyor, zevk noktasını bulmak için daha da hızlanıyordum.

 

Son bir kaç vuruş benim de sesli inleyişler sunmama neden oluyorken, jungkook çileden çıkmıştı. Saçları yatak örtüsüne gelişi güzel serpilmiş, altında büzüşen çarşaf onun hareket etmesiyle en güzel haline bürünmüştü.

 

Ben vurdukça sarsılıyor, dağılıyordu. Sonunda zevk noktasına değdiğimde gözleri seğirmeye başlamıştı. Yavaşlamıştım aldığım zevk ile. Omuzumdaki ayakları inmişti yerinden. Ben ise o anda onun üstüne eğilmiş, dudaklarımızı birleştirmiştim.

 

Zorla aldığı nefesleri de öpüşümle engellerken kalçamı kaldırıp içinden çıkmıştım. Burnundan dudaklarımın üstüne çarpan nefesleri, yorgunluktan beni gelişi güzel sesli öpüyordu. Farkında değildi ama konu öpüşme olunca hakimiyeti kendi eline alıyordu.

 

Kollarını kaldırıp da enseme koyduğunda, sanki daha fazlasını yapabilecek gibi göğüslerimizi de birleştirmiştim. Çekiştirip, durmadan iki dudağının arasında yoğurduğu alt dudağımı bir an hissedememiştim. Dudaklarımdaki sert ama şehvetli öpücük vücut ısımı yükseltiyordu. Böylece daha fazla duramadım, duramadık.

 

Öpüşlerinin arasında kendi aletine asıldığını hissedince yavaşça çekildim ondan. Kendimi bir hışımla yana attığımda onu da kendimle beraber çekmiştim. Yattığı yerde doğrulmuş, kolundan çekişimle de kasıklarımın üstüne oturmuştu.

 

Bir eli göbek deliğimin üstüne atılmışken, yüzünün üstüne örtülen saçlarına dikkat kesilmiştim. Nasıl bir cesaretle olduğunu anlamadığım bir şekilde elini penisime götürmüş ve benim yapmayı planladığım şeyi kendine yapmıştı. Deliğine hizalayıp yavaşça içine girdirdiğinde, düz duran dizlerim kasıntıyla dikleşmişti. O da tam bu sırada boşta olan elini oraya koymuş ve kendini hafifçe geriye doğru eğmişti.

 

Benim nefeslerimin sesini duydukça daha çok büküyordu belini. Bedeni üzerimde kalkınıp tekrar indiğinde gelgitlerine başlamıştı. Sertleşmiş aleti tam da gözümün önündeyken garip bir dürtü ile tutmuş ve çekiştirmeye başlamıştım. O anda hırıltıyla karışık inilti sesi çıkarmıştı.

 

Benim el hareketlerim ile kendini bana doğru atmış ve göğsüme uzanmıştı. Çenesi göğüs kafesimin üzerinde kalıyorken gıdıklanmıştım. Çenesi acımış olmalı ki, doğrudan yüzünü göğsüme hizalamış, dudaklarını bastırmıştı tenime.

 

Beraber sarsılan bedenlerimiz ona engel olmamış, dudaklarını köprücük kemiğimin üzerine taşımıştı. Öyle ki dişlerini geçirdiğinde, hangi ara kalçasına gittiğini bilmediğim elim olduğu yeri kıstırmıştı. Ciddi bir acı hissettiğimde bunu umursamadım. Çünkü dişleriyle köprücük kemiğimin üzerinde bulunan deri tabakasını paramparça ettiğini hissedebiliyordum.

 

Karnımın üzerinde hissettiğim ıslaklık ile onun geldiğini anlayabilmiştim. "Taehyung-ahh~" diye adımı anarken boşalıyordu. Sesi oldukça hassas çıkmıştı. Böylece kalçasında duran ellerimin ikisini birden sıkmış ve sanki hamur yoğururcasına oynamıştım.

 

Çok geçmeden onun zevk noktasına tekrar vurmuştum ve bende gelmek üzereydim. Deliğinde defalarca kez kasıntılar oluyor, aletimi çevreleyen deliği kıstırıp koparacak kıvama getiriyordu. Sonunda o tekrar gelmişken ben hala gelememiştim. Böylece o benim içimden çıkmış, bir yorgunluk ile kendini göğsüme yatırmıştı.

 

Kendi işimi kendim halletmem gerekiyorken, "söyle," dedim. "Adımı sayıkla!". Bana itaatkar yanını gösterip "t-taehyung-ah~ taehyung~~" demiş ve kendimi çekerken gelmemi sağlamıştı, yalnızca iki defa seslenişiyle. Gülünç durumdaydım.

 

İkimiz de tamamen dağılmış haldeydik ve ben ilk defa bu denli zevk almıştım. Onunla seks yapmak her şeyin ötesinde bir duyguydu. Bunu şimdi anlayabiliyordum. Göğsümdeki nefesleri bir süre sonra düzene girmiş, uyuduğunu sanmama neden olmuştu.

 

"Bir yerin acıyor mu?" diye sorduğumda yorgun bir kıkırdama bağışladı bana. Bakışlarım saçlarındaydı, göğsümde olan başını yana doğru yasladığı İçin. Sırtında olan elim de hafifçe beline doğru inmişti. Gıdıklanmış gibi teni titrediği sırada, "ya senin?" diyerek soruyu bana çevirmişti.

 

"Acımıyor." dediğimde başını kaldırmış, "tabi acımaz! Kendini becermedin çünkü!" diyerek alayla sitem etmişti. Bende ona gülerken göğsüme bastırmıştı dudaklarını. Bu sadece bir öpücükle sınırlı kalmıyorken arka arkaya tenimin her noktasını öpmüştü. "Dursana!" diye gülerken ona kızdığımda buna rağmen devam etmişti.

 

Bunu yapmaktan yorulunca yanağını tekrar göğsüme yaslamıştı. Elim koyu renkli İpek saçlarına dolanmak İçin başına çıkmıştı. Parmağımın ucunda bukleler yapıyorken, "biliyor musun?" demiştim. "Bir balığın bile ezberinde kalırsın. Öyle ki seni kaybettiğinde aylar, yıllar geçmesine rağmen seni aramaya devam edebilir. Vazgeçilemeyecek kadar özel, güzelsin."

 

Cevap gelmezken kıpırdamadı bir süre. Ardından yerinden kalkmaya çalıştığında, "duş alayım." demişti. Başımı sallayarak onaylamış ve bu tavrını utancına bağlamıştım. Başını eğip hızla banyoya girdiğinde gülümsemeden edememiştim. Sanki az önce sevişmemişiz gibi çıplaklıktan utanıyordu.

 

Ben uzandığım yerde dinlenmeye devam ederken çıkması uzun sürmemişti. O çıkınca ben girmiş, tıpkı onun yaptığı gibi kısa bir duş almıştım. Çıktığımda nemli saçlarıyla çarşafını değiştirdiği yatağımda uzandığını görünce şaşırmıştım. Bu kadar hızlı beklemiyorken, benim neden aklıma gelmediğini düşünmüştüm.

 

Elimdeki havluyla başımı, boynuma akmış olan su taneciklerini silmiştim. Bakışları benim üzerimdeyken havluyu kenara koymuş ve yanına uzanmıştım. Hemen başını göğsüme yasladığında uyumak İçin hazırdık. O gözlerini kapatmış uyuyorken bende aynısını yapmıştım.

 

İkimiz de çok geçmeden uyumuştuk. Yani ben öyle sanıyordum. Ne kadar geçmişti bilmiyorum ama kulağıma ilişen sesini algılamaya çalışıyordum, yarı uykuluyken. Kelimeleri seçmeye çalışırken sesinin oldukça hüzünlü gelişini garipsemiştim.

 

"Ben hayatta kalmayı değil, yaşamayı istiyorum." dediğinde anladığım ilk cümle buydu. Bunun ne demek olduğunu anlayamadan bir diğer cümlesini söylemişti. "Sana kızmak istiyorum. Bana yaptıkların İçin seni suçlamak. Ama bunu yapamayacak kadar zayıf, hatta belki gurursuzum. Yine de sende bana kızmalısın. Sana inanmadım. Ama sen bana öyle davranırken sana nasıl inanabilirdim ki?"

 

Devam etti. Yalnızca gözlerim kapalı dinledim onu. Ne zamandan beri başlamıştı bilmiyordum ama uyandığım oldukça iyi olmuştu. "Tüm bunları yaşamışken seninle kalmaya devam edemem. Ne ben senin yaptıklarını unutabilirim, ne de sen beni getirdiğin halin vebalini kaldırabilirsin. Yapamayız. Olmaz. Bana aşık olduğunu biliyorum ama benden daha iyisini bulabilirsin. Benden daha uygun birini. Mesleğini de benim yüzümden kaybettin, biliyorum. Zaten bu senin için en büyük ceza. Benim senin yanındaki varlığıma gerek yok. Bensiz daha mutlu olacağını biliyorum."

 

Boğazım düğümlendi. Gözlerimi açacağım varsa bile yapamazdım artık. İçimde bir burukluk oluşmuştu. Tüm söylediklerinin doğru olması olmayan dilimi de kesmeme yetmişti. Özellikle de, "hem sen bana git dedin. Ne istiyorsan onu yap dedin. Öyleyse ben buradan gittiğimde bana dur demeyeceksin, diyemeyeceksin..." demesiyle yüzümün buruşması bir olmuştu. Kendimi tutamamıştım. Gözlerim kapalıydı ama ağlıyordum.

 

"Sen bana kal desen kalabilir miyim ki?..." demişti, bunu gerçekten kendine sorarken. Durdu bu sorudan sonra. Gözlerimin kapalı olmasına rağmen yüzünün nasıl bir hal aldığını hissedebiliyordum.

 

"Bu gece İçin de beni affet. Sadece bir kere dedim, bir kere seni öpebileyim. Sana içimde bir ukde kalmadan veda edebileyim. Ama biliyor musun, senden içimde bir ukde olmadan ayrılmam mümkün değil. Senden daha fazlasını isteyecek kadar açgözlüyüm. Hem," dediğinde durdu. "Hem benim geçirdiğim en güzel gecemdi bu." dediğinde gülümsediğini anlamıştım.

 

Gözlerimi çok az açmayı başarabilmişken beni görsün istemedim. Bana veda etmekten bahsediyordu, öyleyse istediği yere gidebilirdi. Ona engel olmayacaktım. Yaşamak istediğini söylediyse ona mani olmanın manası nedir?

 

Kısık bulanık görüşümle gördüğüm kadarıyla yatağın bir ucuna oturmuş bana oradan bakarak sesleniyordu. "Beni unut veya benden nefret et demeyeceğim. Beni unutamayacaksın. Benden nefret edebilirsin belki ama yine de bundan emin değilim. Ben senden nefret etmiyorum, etmeyeceğim. Seni unutmayacağım asla. Aldatmayacağım. Ama sen yap. İnsanlara şans ver." dediğinde bana veda eder gibi konuşmaya başlamıştı. Ki öyle de yapacaktı.

 

"Ha bir de," dedi. Eli havaya kalkmıştı. "Bay kim'e olan öfkeni yen artık. Amcan, yengen, yoo jung ve min jae bile. Hepsini çok sevdim ben. Onlar seni de seviyor. Aile olmayı öğren. Hiçbirine kızma, kötü davranma!" derken bir kulağımı çekmediği kalmıştı.

 

Ve sona geldiğimizi anlamamı sağlayan cümleleri sıralamıştı. "Uyu. Bu gece rahat uyu. Uyandığında beni görmediğinde kızma bana. Çünkü seni seviyorum, taehyung. Ben seni her şeye rağmen çok seviyorum." demişti. Ardından yatağın üstünden kalkmıştı. Bana doğru eğildiğinde nefesim kesilmişti. Dudaklarımın üstüne kapadığı dudaklarına yapışmamak İçin zor tuttum kendimi. Ona kalması İçin yalvarmamak İçin.

 

İçimde yeni yeşermeye başlayan yaprakların üstüne kar yağmıştı. Öyle ki bu kar, bir daha bu ağaçlara baharı getirmeme izin vermeyecekti. Dudaklarından verdiği hayat bana emanetti. Hasret kalacağım dudaklarını çekip görüş açıma girdi yine. Çenem titredi, yüzüm buruştu ve kendime engel olamadım. Dudaklarımın arasından fısıltı misali ağlayışlar boşaldı. Dönüp baktı göz ucuyla. Anladı uyanık olduğumu. Belki de en başından beri biliyordu.

 

Bakışlarıyla veda etti bana. Hafif açık gözlerimle ona karşılık verdim. Şakaklarımdan akan göz yaşı kulağıma doğru yol izlerken, o da neredeyse ağlayacaktı. Kendi yatağanın üstünde duran el çantasına benzer birşeyi almış ve arkasına bakmadan odadan çıkmıştı.

 

Kapının kapanışı ile gözlerim açılırken sessizliğime son vermiştim. Ağlamıştım içim çıka çıka. Yerimden kalktım hemen. Onun içindeki dünyanın temsili olan pencereden dışarı bakmıştım. Gidişini izlemeye dayanamayacak olsam da onu görmek istiyordum. Bana veda edişini izlemek istiyordum. Bana kıyışına şahitlik etmek istiyordum.

 

Onu gördüm. Muhtemelen aldığı bir kaç parça kıyafet ile gidiyordu. Daha yeni fark etmiştim ki, üstünde benim deri ceketim vardı. Yürüyordu aceleci olmayan bir tavırla. "Gitme!" diye bağırmak istedim. "Yapma, beni parçalama!"

 

Çaresizdim. Ona dur diyemiyordum. Tüm yaptıklarımdan sonra buna yüzüm yoktu. Nasıl olmuştu da acıdan başka bir şey yaşamaz olmuştuk? Biz nasıl bu sona mahkûm kılınmıştık? Gidişini izlerken nasıl olur da tek kelime dahi edemiyordum? Nasıl beni göz göre göre terk edebiliyordu?

 

Elim boynuma gitmişken nefesim kesile kesile ağlıyordum. Yürürken elini yüzüne götürüşünün aslında göz yaşını silmek için olduğunu biliyordum. Ki bu benim daha çok ağlamama sebep oluyordu. İçimdeki çocuk çığlık çığlığaydı. Sokaklarıma düşen ateşleri söndürmeye yetecek miydi, göz yaşlarım?

 

Dönüp baktı bana. Burada olduğumu, ona veda edemeyeceğimi biliyordu ve bu yüzden bana bakıyordu. Başımı yana eğdim hafifçe. "Yapma!" demek istedim. "Gitme, beni terk etme!". Ama gidiyordu. Elini kaldırıp salladı. Başını eğdi hemen, ağlayışını sakladı. Eli göğsüne gitti. Kalbinin hemen üstüne.

 

"Böyle gitme n'olur!" diye söylendim kendi kendime. Bakışlarını benden çekerken başı eğik bir şekilde arkasını döndü. Gitti. Gözlerimin içine baka baka gitti. Ona kızmaya hakkım var mıydı ki?

 

Bacaklarımın bağı çözülmüş, kendimi yere atmıştım. Hıçkıra hıçkıra ağlıyor, sarsılıyordum. Ve şimdi anlıyordum ki, ben yıkılmak İçin inşa edilmiş bir adamdım...

 

 

Selam!!!

Linçler loading...

Bana kızıyorsunuz biliyorum ama uzun zamandır bunu yapmayı planlıyordum.

Ne düşündüğünüz çok merak ediyorum.

Fikirlerinizi alayım?!

Beklemede kalın, maia ile kalın.

🪄💗✨

 

Loading...
0%