Yeni Üyelik
2.
Bölüm

-SESSİZ GECE-

@cindybebekdamla

SESSİZ GECE

Kış soğuğu insanı öldürücü şekilde donduruyordu. Lavin boş olan odasında yere oturmuş babasının ona işkence etmesini bekliyordu. Tanıdık adım seslerini duyduğunda her seferindeki gibi kalbi korku ile çarptı. Kapı gıcırdadı ve babası elinde kırbaçla kapının eşiğinde göründü. İçeriye girdi ve kapıyı kilitleyip Lavin'e doğru yaklaştı. Elinde pembe bir oyuncak ayı ile masumca bekliyordu. Babası ona komut verdi "Soyun" dedi. Lavin çok korktu. Babası tekrardan "Soyun!" diye bağırarak komut verdi. Lavin gene de kıpırdamadı. Babası kıpırdamayacağını anlayınca eğildi ve üstündeki ona bol gelen pembe elbiseyi çıkardı. Atlet ile külotu da çıkardığında tamamen çırılçıplak kaldı. Kırmızı saçları göğüslerine yayıldı. Elleriyle kendini kapatma ihtiyacı hissetti.

Babası kırbaçla vücut una vurmaya başladı. Lavin çığlık atıyordu ama kimse yardıma gelmiyordu. Babası 7 saat boyunca kırbaçla vücut una izler bırakmaya devam etti. Babası odadan çıktığında Lavin acıyla inledi. İçeriden ablalarının gülüş sesleri geliyordu. Gıcırtılı kapı bir daha açıldığında karşısında onun gibi ama erkek olan bir çocukla karşılaştı. Çocuğun vücudu da onunki gibi kırbaç izleriyle doldu. Çocuk kapının eşiğinden ittirildi ve kapı suratlarına kapanıp kilitlendi. Çocuk yere düşünce Lavin küçücük bedeni ile çocuğun yanına gitti ve "İyi misin?" diye sordu. Çocuk "İ...iyiyim. Şey üstünü giyinebilir misin?" diye sordu. Lavin iç çamaşırlarını giymeden elbisesini üzerine geçirdi Çocuğa döndü ve "Senin baban da mı seni dövüyor?" diye sordu incecik sesi ile.

Çocuk dayanamıyordu resmen. "Benim babam bana daha beterini yapıyor" dedi ve yere yığıldı. Sırtında bıçak gördüğünde Lavin korkuyla geriye çekildi. Kanlar pembe oyuncak ayısına değdi. Lavin "Hey! Uyan!" dedi ve etrafına bakınmaya başladı. Ardından aklına odasının yanındaki odada bir kapı olduğu ve evlerinin yanında bir hasta hane olduğunu hatırladı. Lavin "Merak etme. Çıkacağız buradan" dedi ve zorlukla çocuğu omzunun altına alarak sessizce kendi odasından çıktı ve yanındaki odaya girip kapıdan dışarı çıktı. Lavin çocuğu sırtına alarak koşmaya çalışarak hasta haneye gitti. Onu ağacın altına ama görünebilecek şekilde bıraktı ve "Geri döneceğim" diye fısıldayıp çocuğun yanından uzaklaşıp sokak boyu koşmaya başladı. Ayakları çıplak olduğu için yerdeki camlar ayağına batıyordu ama koşmaya devam etti...

                                                                                   ⚖

Şafak vaktinde uyandım

Gözlerimi derin uykumdan açtım. Burada olduğumu hatırlayarak içime sıkıntı girdi. Efsan acaba ne yapıyordu? Onu aramalıydım. Telefonumu komodinin üzerinden aldım ve numarasını tuşlayıp aramaya girdim ama hat kullanılmıyor dedi.

Kutay içindeki hattı almış olmalıydı. Aşağı inmeye kara verdim ve üstüme boğazlı bir kazak. Altıma ise bol kot pantolon giyip aşağı indim. Karayı mutfakta viski içtiğini gördüm. Neden bu kadar viski içiyordu? Ondan baya uzakta "Karay, Benim Efsanın ve diş hekim ofisine gitmem lazım" dedim soğuk bir sesle. Karay bana döndü ve "Efsana gidebilirsin ama diş hekim ofisine asla" dedi. Ne yani, Evlendik diye işe gitmeyecek miydim? "Sana ne be!?" diye bağırdım. Karay "Tamam ama bir şartla. Yanında bende olacağım. Kaçmaman için" dedi. Mecbur kabul etmek zorundaydım. "Off. Tamam" dedim ve hışımla kapıyı açıp dışarı çıktığımda Karay bileğimden tuttu ve Efsan ile Kutay'ın kaldığı villaya geldik. Efsan beni görünce "Kırmızı kuşum" deyip sıkıca sarıldı. Bende ona sarıldım. Efsana "Diş hekim ofisine geliyor musun?" diye sordum. Efsan "Geliyorum ama Kutay da kuyruk gibi peşimde geliyor" dedi sıkkınlıkla. "Karay da öyle" dedim.

Efsanın arkasından Kutay göründü ve "Karayım gidiyor muyuz?" diye sordu. Karay "Evet Kutayım gidiyoruz" dedi dişlerini göstererek. Efsan sahte bir şekilde öğürerek "Cidden gün içinde birbirinize böyle mi hitap ediyorsunuz?" diye sordu tiksinti dolu bir sesle. Karay ve Kutay pişkin pişkin gülerek "Evet canım. Başka derdin?" diye soludular aynanda. Karay Kutay'ın koluna girdi ve "Kutayım bugün berbere gidiyor muyuz?" diye sordu. Kutay "Ay evet gidiyoruz herhalde Karayım" dedi ve Karayın alnından öptü... Bu nasıl arkadaşlıktı. Efsanla bakıştık ve onlara el sallayarak "Hey. Bizde buradayız" dedim ellerimle kollarımı sararak. Kutay ile Karay genzini temizledi ve Karay "Oğlum kızların yanında beni ne diye öpüyorsun lan?" deyip ensesine şimşek gibi geçirdi. Kutay yere düşünce Karay "Ah canım çok acımıştır şimdi. gel öpeyim de geçsin*" dedi.

*2009 yılında oynatılan keloğlan dizisindeki Uzun adlı karakterin arkadaşı Huysuz adlı karaktere söylediği replik

Efsanla beraber kahkaha attık. Kutay ayağa kalktı ve "Oğlum dua etki kızlar var. Yoksa ben sana yapacağımı bilirdim" dedi. Karay ona el hareketi çekti ve tekrar bileğimi kavrayarak "Hadi biz gittik" dedi ve Karayın villasının önündeki arabaya yerleştik. Arabayı çalıştırdığında camdan dışarıyı izledim. Karaya dönüp "Karay, Ben buradan atlasam ne yaparsın?" diye sordum. Karay ilk önce arabayı kilitledi ve "Atlayamazsın" dedi. Çok gıcık biriydi. Elimi cama uzattığımda cam elimi kesti ve acıyla inlediğimde Karay arabayı kenara çekti ve "Ne oldu?" diye sordu endişe ile.

"Kör müsün elimi kestim" dedim acıyla inlerken. Karay telaşla torpido gibi yerlere baktı ve "Neredesin amına koyduğumun yara bandı?" diye fısıldadı. Ona dönüp "Bir banda küfür etmediğin kaldı oda oldu" dedim. Karay en sonunda bandı buldu ve elimi tutarak hafifçe bandı avuç içime yerleştirdi. "İyi misin?" diye sordu telaşla. "İ...İyiyim" dedim ve elimi elinden çektim. Karay arabayı tekrar çalıştırdı. Karay "Uzun zaman önce birinin evine misafirliğe gitmiştik tabi misafirlikte babam benim sırtıma bıçak saplayıp bir odaya koydu. Odada çırılçıplak bir kız vardı ve onunda vücudu tıpkı benim gibi kırbaç izleriyle doluydu. Kız elbisesini giydi ve ben o an yere yığılmışım.

Gözlerimi açtığımda bir ağacın altındaydım. Doktorlar 5 dakika sonra gelmişti" dedi hüzünlü bir şekilde. Bu olayı bir yerden hatırlıyordum ama çıkaramıyordum. "Bende de senin dediklerinin aynısı oldu ama anlattığın sen değildim" dedim hüzne boğularak. Diş hekimliğinin önünde durduğumuzda "Biz dünyaya ağlayarak geldik kırmızı diş doktorum. Ama tek doğarken ağlamadık" dedi ve arabadan inip benim kapımı da açtı. Arabadan indim ve diş hekimliğinin kapısından içeriye girdik ve resepsiyona cevap vermeden kendi odama girdik. Karay üçlü koltuğa otururken bende eldivenlerimi giydim. Sandalyeye oturdum ve camdan dışarıyı izledim. Sessiz geceler gibi sabahta sessizdi.

Camın yansımasından o küçük bedeni olan kırmızı saçlı ve mavi gözlü kızı gördüm. Elinde yine yanından ayırmadığı ama kanlar içinde olan pembe oyuncak ayısı. Çırılçıplak vücudu ile bana "Beynini dinle büyüklüğüm" diye fısıldıyor. Aynı zamanda "Kalbini dinle büyüklüğüm!" diye çığlık atıyordu. Ürperdim ve cama bakmayı bıraktım. Karay "Ne oldu?" diye sordu telefonu ile ilgilenirken. "Hiç" dedim sadece. Resepsiyondaki kadın "Doktor hanım bugün hasta yok" dedi ve gitti. Karay "Boşun geldik. Neyse gidelim mi?" diye sordu. Aslında gitmek istediğim bir yer vardı "Aslında bir yere gitmek istiyorum. Götürebilir misin?" diye sordum. Karay tek kaşını kaldırıp "Nereye olduğuna bağlı" dedi. "Ablalarımın mezarına"

Dedim. Karay "Peki gidelim o halde" dedi ve gömleğini düzeltip ayağa kalktı. Bende eldivenlerimi çıkardım ve odadan dışarı çıktık. Karay bileğimi kavradığında "Merak etme kaçmayacağım" dedim. Karay "Kaçmaman için tutmuyorum zaten. Benim alışkanlığım var o yüzden tutuyorum" dedi umursamaz bir sesle. Olabilirdi. Bunu normal karşılıyordum. Bir an nefessiz kalınca öksürdüm ve çantamdan astım ilacımı çıkardım ve ağzıma sıktım. Karay endişe ile bana döndü ve "Ne oldu? İyi misin?" diye sordu. "Merak etme iyiyim. Astımım tuttu" dedim. Karay "E iyi o zaman" dedi ve arabaya bindik. Mezarlığın yerini söyledim ve sessizce mezarlığa gittik. Önüne vardığımızda hışımla arabadan indim ve o yazıyı gördüm

Aykan Aile Mezarlığı

Ailemden annem ile babam hariç herkes ölmüştü. İsimlere tek tek bakındım

Iraz Aykan

Su Aykan

Güneş Aykan

Üç ablamda aslında ölmemişti. Babam tarafından Öldürülmüştüler. Yanındaki diğer mezarlık benim içindi. Ama ben işkence gördüğümde gülen ablalarımın yanına gömülmek istemiyordum ama onlara acıdığım için buraya gelmiştim. Konuşmaya başladım "Şimdi mutlu musunuz? Bana gülüp geçtiniz ama ben direndim ve ölmedim. Sizi Allaha ıslah ediyorum. Umarım cezanızı benim gibi işkence çekerek ödersiniz.

Benim astım hastalığımla da dalga geçtiniz ama şuan siz nefes bile alamıyorsunuz" dediğimde gözümden yaşlar aktığını fark ettim. Karay omzumu nazik bir şekilde tutarak "Hadi gidelim" dedi. Daha fazla dayanamadım ve hışımla mezarlıktan çıkarken Küçük bir mezarlık gözüme çarptı. Kan ay Başaran diye bir mezarlıktı. Çenem titredi. Neden ölmüştü acaba? İçimden çığlık atmak geldi ama sanki biri o çığlığımı kırdı. Atacağım çığlığımın kırıldığını hissetim. Arabaya yerleştiğimizde hıçkırarak ama sessizce ağladım.

Karay "Ağlama kırmızı diş doktorum. Ağlama bak ne olursun ağlama" dedi. Elini yüzüme götürecekken kafamı geriye doğru çektim ve "T...tamam ağlamayacağım" dedim ve camı açıp soğuk rüzgarı tenimde hissetim. Bu bana bir nebze de olsa iyi gelmişti. Villanın önüne geldiğimizi gördüm ve bu sefer yavaş adımlarla ayaklarımı villaya doğru sürükledim. Karay villanın kapısını açtığında kendimi direk koltuğa sürükledim.

İnsanlar cidden bu kadar kötü olabiliyor muydu? Neden kötülük yapmak zorundaydılar? Bu yaşananlar ta nereden nereye geldi. Karay "Lavin. Ben Kutay'ım ile berbere gidiyorum. Kapıları falan kilitleyeceğim haberin olsun" dedi. Neden bana söylüyordu ki? "Kutay'ın senle gelmek istediğinde emin misin?" Sabahki olayı hatırladım. Karay yanıma yaklaştı. Eli çenemi kavradı. Yeşil gözleri koyulaştı. "Biz Kutay ile küsmeyiz bir kere kırmızı diş doktorum" dedi ve eli çenemi bıraktı. Kapıdan dışarı çıktı ve kilitleyip gitti.

"Ne yapacağım şimdi?" diye söylendim kendi kendime. Mutfağa gidip buzdolabını açtım ve görmemem gereken bir şeyle karşılaştım. Pembe bir oyuncak ayı kurabiyesi vardı. Dolabı sert bir şekilde kapatıp geriye çekildim. Karay cidden bunları mı yiyordu? Geri koltuğa oturdum ve telefonumla ilgilendim. Efsanı aradım ve nasıl buradan çıkacağımızı sordum. Bana "Daha erken. İlk önce güvenlerini kazanalım. Ondan sonrası kolay" deyip telefonu suratıma kapattı. Efsana sebepsiz yere sinir oldum. Canım fazla sıkılıyordu. Gece sessizce geçmişti. Odama çıkıp pijamalarımı giydim ve kendimi karanlığa hapis ettim...

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%