Yeni Üyelik
11.
Bölüm

^1.10.BÖLÜM^ : 'Şüphe ve karar'

@cornelianews

 

 

 

Betheny Qelia ve Muhafızı Owen

 

 

 

-Hayatı ilginç kılan, bir hayalin gerçek olma olasılığıdır.

 

 

 

~Paulo Coelho

 

 

 

 

10.Bölüm

 

 

 

 

..📖..

 

Kulağım dolan tartışma sesleri bir saniye bile kesilmiyordu, her kafadan ayrı bir ses yükseliyordu. Zihnim neler olduğunu algılamaya çalışıyor , niye başımda tartıştıklarını anlamaya çalıyordu.

 

Zihnim kendine gelmişti ama gözlerimi açamıyordum, aynı zamanda da bilerek açmayı denemiyordum.Bu bağırışın sebebi Elien ve Marcus'un tartışmasıydı.Hatırladığım son şey ormandan zar zor çıkarak Kalios ve Sarışın hizmetçi Freya'nın yanına can havliyle gelmemdi.

 

İkiside başım toplanıp iyi oldup olmadığımı sorup durmuşlardı,onlara cevap veremeden başımdaki ağrı gitmiş ve burnum kanamaya başlamıştı, sonrasını hatırlamıyorum.

 

Büyük ihtimalle bayılmıştım.

 

Muhafız Kalios beni malikaneye getirmiş olmalıydı. Sanırım herkes toplanmıştı, hatırladığım kadarıyla iki üç kere Düşesin sesini duymuştum. Şuanda kendi odamda olduğumu tahmin ediyordum, Kalios , Marcus ve Elien'in seslerini duyuyordum ama Denzel'in sesini duymamıştım.

 

Burda olup olmadığından emin olamıyordum, burdaysa bile konuşmuyordu.

 

Kulaklarımı tartışmanın sebebini duymak için Elien'e odakladım.

 

"Bu hiç mantıklı değil , Leydim uyandıp neler olduğunu söyleyebilir, Baş büyücünün Leydimin zihnine girmesine gerek yok."

 

Anlaşılan neler olduğunu öğrenmek için Marcus zihnime girmek istiyordu, Elien ise buna karşıydı.

 

Uyandığımdan beri Marcus'dan köşe bucak kaçtığımın Elien gayet farkındaydı. Marcus'un bana yaklaşmasından rahatsız oluyordum.

 

Elien tam olarak ne düşünüyordu , bilmiyorum ama rahatsız olmamın asıl nedeni zihnime girip benim İlia olmadığımı anlamasından endişe ediyordum.Büyük ihtimalle Elien de bodrumda Marcus'la yaptığımız kavgadan dolayı olduğunu düşünüyordu. Üstelik Marcus'la aramızın kötü olduğunu anlamamak imkansızdı.

 

Marcus'u oldukça şaşırttığımın farkındayım,sadece onu değil Costantinova Malikanesindeki herkesi şoka sokup duruyordum.

 

Kimse İlia'nın bu yeni değişimine anlam veremiyordu, tavırlarım ve haraketlerim insanları şaşkınlığa uğratıyordu. Marcus İlia'nın ani değişimine inanmıyordu, büyük ihtimalle birşeyler planladığımı düşünüyordu.

 

Ah Marcus,daha yeni başladım.

 

Yavaş yavaş beni tanıyacaksın, senin tanıdığın İlia'nın değişimine hayret edeceksin.Marcus sinsi kızıl bir yılandı, kurnaz herif önce onu ikna etmem ve benden şüphe etmeyi bırakmasını sağlamam gerekiyordu.

 

Marcus'un gözleri hep üzerimde olduğu için rahat haraket edemiyorum. Beni asıl geren Denzel,onu nasıl ikna edeceğimi bilmiyorum ama zamana bırakmak daha mantıklı geliyordu, aklımdaki plana göre haraket edecektim. Eğerki planlarım ise yaramazsa doğaçlama yapardım.

 

"Bayan Bloord biraz sakin olmaya çalışın, Leydi İlia için endişelerinizi anlıyorum, Büyücünün bu kadar acele etmesinin nedeni Leydimizin başına kötü birşey gelmesinden endişeleniyor olması."

 

Kalios herzamanki gibi sakin bir şekilde Elien'i ikna etmeye çalışıyordu.

 

"Muhafız Kalios siz dememiş miydiniz önemli birşey yok diye , öyleki bana Düşes'e Leydimin dinlenmek istediği için kahvaltıya inmediğini söylettiniz.."

 

Odamın içinde bir an oluşan sessizliğe gülmek istedim, demek Kalios Düşes'e bayıldığımı söylememişti, Elien'i ikna etmenin kolay olacağını düşünmüş olmalıydı.Şimdi ikisinin bozguna uğramış yüzünü görmek istiyordum, böylelikle hatırladıkça gülebilirim.

 

"Sana söylemiştim,onu ikna edemezsin."

 

Marcus'un bıkkın sesini duyduğumda, gülmemek için kendimi tuttum."Bayan Bloord, Leydimin önemli bir yarası yok biz sadece Leydimin bu kadar korkmasına neden olan şeyi bulmaya çalıyoruz."

 

Kalios,Marcus'u dinlemeden Elien'i ikna etmeye çalıyordu, büyük ihtimalle düşes öğrenirse kendisine haber vermediği için Kalios'un canına olurdu. Kalios bunu iyi biliyordu,bu yüzden Elien'i ikna etmek için fazlasıyla uğraşıyordu.

 

"Madem Leydimin önemli birşeyi yok uyandığı zaman neler olduğunu sorabilirsiniz , Leydimin zihnine girmenize gerek yok, sizde birşey söyleyin Muhafız Denzel .?"

 

Demek Denzel buradaydı,sesini çıkarmadığı için emin olamamıştım.

 

"Bayan Elien haklı,Leydi İlia uyandığında ona sormak daha iyi, şuanda zihni hassa girmeye çalışırsan ve Leydi İlia red ederse ona zarar verebilirsin."

 

"Hiç yardımcı olmuyorsun Denzel."

 

Marcus'un öfkeli sesine karşı Elien'nin sakin tutmaya çalıştığı sesiyle:

 

"Öyleyse üçünüzde odadan çıkabilirsiniz ben Leydimin yanında olacağım ve Muhafız Kalios gidip Düşes'e Leydim'e ne olduğunu anlatır mısınız.?"

 

"Bizi odadan mı kovdu.?"

 

Marcus'un şaşkın sesine karşılık, Kalios güler gibi bir sesle:"Evet, bu seni üçüncü kovuşu."Marcus öfkeyle söylenmeye başladığında , Kalios onu dışarıya çıkarmıştı.Odada sessizlik oldu, Denzel'in sesini duydum."Biraz Leydiyle yanlız kalabilir miyim ,kısa bir süre."

 

"Ah tabikide siz onun muhafızısınız, ben kapının önündeyim."

 

Elien'nin küçük adımlarla kapıya kadar gidişini dinledim kapı acılı ve geri kapandı. Elien gitmişti ve ben Denzel'le yanlız kalmıştım.Kalbim hızla çarpmaya başladı, sakin olmalıyım. Korkacak bişey yok.Tabi kalbim kesinlikle korkudan hızlı atıyordu.

 

Denzel yavaş adımlarla yanıma geldi,yatağın yanı başında duruyordu.Yavaşça yüzüme doğru eğildi, sıcak nefesi yanağıma çarptı.

 

Ne oluyor,ne oluyor.?

 

Yanağımda hissettiğim sıcacık parmaklar yavaşça yanağımda gezindi, Denzel'in sesi kulağıma ulaştı.

 

"Öleceginizi bilseniz bile yine de beni çağırmazdınız değil mi.?"Ne neden bahsediyordu, o sırada onu nasıl çağırabilirdim ki.

 

Ahh tabi ya mühürden bahsediyordu, Allah aşkına ben bunu nasıl unutmuştum.

 

Sahip olduğum mührün tehlike anında muhafızımı yanıma çağırma gücü vardı. Tüm Efendiler Muhafızlarını tehlike anında dünyanın öteki ucundan yanına çağırabilirdi. Bu bir nevi ışınlanmak gibi bir şeydi. Muhafız bir anda yanında beliriyordu.

 

İlia bu zamana kadar hiç Denzel'i tehlikeli bir durumdayken bile çağırmamıştı, bu nasıl bir inattı ki ölürken bile çağırmamıştı.Benim aklıma gelen ilk şey çağırdığı halde Denzel'in gitmediğiydi ama Denzel efendisine bağlı bir ruhtu.

 

Cidden İlia'yla ne kadar anlaşamasalarda , Denzel onu canı pahasına hep korumuştu. Öyleyse İlia'nın öldüğü gün , İlia onu çağırdıysa Denzel nasıl İlia'yı kurtaramamıştı ki.

 

Acaba gerçekten çağırmışmıydı yoksa çağırmamışmıydı.?

 

İlia'nın öldüğü sahnede çok fazla detay verilmiyordu ve o sahne +18 olarak geçiyordu. Çok fazla dehşet vardı ,ben o sahneyi okuduğumda söylediğim tek şey: 'hak etti' olmuştu.Ne kadar acımasızca davranmıştım,İlia dünyanın en kötü insanı bile olsa kim bu kadar vahşice öldürülmeyi hak ederdi ki .

 

Kendimden utanıyorum, berbat biriyim.

 

Yinede okurken bu sahnenin gerçek olmadığını düşünmüştüm, bu yüzden hak etti demiştim, ne yaşadıysa hak etti, şimdiyse İlia'nın bedenindeydim ve yaşadıklarım gerçekti.

 

Karma diye buna denirdi sanırım.?

 

"Sebebi nedir saçlarımın beyaz olması mı , ölüceğinizi bile bilseniz beni çağırmamanızın nedeni bu mu.?"Kalbim Denzel'in söyledikleriyle sıkışmaya başladı, İlia çok acımazsın. Denzel ne kadar çabalarsa çabalasın asla ona merhamet göstermiyorsun.

 

Denzel hiç bir zaman İlia'ya yaranamadı.

 

Kalbim korkuyla attı Lütfen , İlia sana ne kadar kötülük yapmış olursa olsun ona ihanet etmemiş ol Denzel.

 

Bilmiyorum bu istediğim bencillik ama lütfen ona arkanı dönme.

 

Onu öldürecek kişi sen olma.

***

 

Gözlerimi kırpıştırarak yavaşça araladım,odanın içinde hoş bir koku vardı. Ne olduğundan pek emin değildim ama oldukça hoşuma gitmişti.

 

Yumuşacık yatağın içinde gerinerek döndüm,oldukça huzurluyum.Yavaşça yataktan diklenerek, etrafı taradım. Odamda kimse yoktu. Acaba Marcus zihnime girmiş miydi.?

 

Bu herifte iyi alıştı zihnime girmeye her haltta zihnime girmeye çalışıyor.?

 

Of of olaylar hiç bitmiyordu,bir de daha romanın başındaydık, son kısımları düşünmek bile istemiyorum.Yataktan kalkarak odanın içinde gezindim,yavaşça cama doğru ilerleyerek havaya baktım.Güneş batmak üzereydi, nasıl bayılmışsam bir daha kendime gelememiştim.

 

Ormanda yaşananlar gözümün önüne gelince istemeden titredim, gördüklerim hayal olabilir miydi.? O kadar gerçekçiydi ki, hayal olmasına imkan vermiyordum.

 

Akademiye de gidememiştim, acaba Nilvera gitmiş miydi .?

 

Derin bir nefes alarak başımı ovaladım, yavaşca yatağıma ilerleyerek oturduğum sırada kapı iki üç kere tıklatıldı. Merakla kapıya bakarken 'gel' diye seslenmiştim.

 

Kapı yavaşça açılarak Elien içeriye girdi, onu görünce rahatladım, Elien sen nasıl mükemmel bir varlıksın.

 

Sonuna kadar Marcus'a karşı çıkıp onun zihnime girmesine izin vermemişti.

 

Kralsın kızım, halis mulis kralsın

 

Elimle yatağa iki kere vurarak yanıma oturması için bekledim, Elien küçük adımlarla yanıma gelerek yatağa oturdu bana doğru dönerek yüzümü inceledi.

 

Aynaya bakmamıştım, ama nasıl göründüğümü tahmin edebiliyorum . Yüzüm solgun ve bembeyaz olmalıydı.Eh korkudan ölmediğime şükür ediyorum ben."Leydim iyi misiniz, istediğiniz bişey var mı hemen getireyim."

 

Gözlerim onun zeytin tanesine benzeyen siyah gözlerinde gezindi.Canım zeytin çekti ya.

 

Ne alakaysa şuanda,bir anda aklıma zeytin vurmuştu.

 

"İyiyim Elien, neler olduğu anlatır mısın.?"Gözleri yüzümde gezinirken , omuzları aşağıya doğru düştü. Titreyen sesiyle;

 

"Leydim ormanda bayılmışsınız, Muhafız Kalios sizi kollarında getirdi birde burnunuz kanıyordu korkudan bayılacaktım neredeyse."

 

Yaa Elien çok tatlısın, benim için endişelendin mi sen kara ördeğim.Yanakları da çok tatlı , böyle tam tutup sıkılmalık."Anlaşılan seni fazla endişelendirmişim, bir daha olmaması için uğraşacağım."Elien kocaman açılan gözleriyle şaşkınlıkla bana baktı, kendisiyle dalga geçip geçmediğimden emin bile olamıyordu.

 

"Leydim ben, yanlış birşey mi yapıyorum.?"

 

Gözlerim kısılırken kaşlarım havaya kalktı, buda nerden çıkmıştı ki.?

 

"Bunu nereden çıkardın.?"Gözlerini kaçırarak:

 

"Diğer hizmetliler kazadan sonra sizinle ben ilgilendiğim için yanlış birşey yaptığımı, bu yüzden sizin garip davrandığınızı düşünüyorlar. Ben yanlış birşey mi yapıyorum.?"Bu malikanede niye bu kadar salak hizmetli var, özellikle mi seçilip alındı bunlar.?

 

"Tüm gün nefes bile almadan benimle ilgileniyorsun, diğerleri ne yapıyor. Mola verebiliyorlar senin molan var mı Elien yok öyleyse söyler misin tüm gün benimle uğraşıp bir kere bile şikayet etmeyen sen neyi yanlış yapıyor olabilirsin.?"

 

Yanakları kıpkırmızı olan Elien gözlerini kaçırdı, cidden bir kere bile şikayet ettiğini duymamıştım, üstelik İlia'nın anılarında da şikayet etmiyordu. Sabır taşı mısın be kızım, biraz şikayet et.

 

Ben olsam tüm gün söylenirdim.

 

Allah'tan Elien'nin bedenine girmemiştim, Elien'nin bedeninde İlia'ya hizmet ettiğimi düşününce bile cinler tepeme çıkıyordu. Vallahi öldürürdüm İlia'yı , bence tam bu yüzden İlia'nın bedenindeydim.

 

Bak düşününce bile sinirlerim bozuldu.

 

"Teşekkürler Leydim, elimden geldiği kadar size hizmet etmeye çalışıyorum."

 

Yumuşak yüz hatları, korelilere benzeyen yüzüyle Elien bu kitaptaki en sevdiğim karakter kesinlikle sensin.Bunu bu evrende gözlerimi açtığımdan beri yüz kere söylemiş olabilirim , hatta bin kere daha söylerim çünkü sen adam gibi adamsın.

 

Benim sadık insanlara ihtiyacım var Elien, böyle devam edersen seninle iyi arkadaş olabiliriz, tabi bunun için önce senin sakladığın sırlarının ne olduğunu öğrenmem lazım.

 

Ne derler bilmezsin Elien, devir kötü kolla götü, bu yüzden önce sırlarını öğrenmem lazım , tamamen zararsız olduğundan emin olduğum da sana güveneceğim. Sanırım bunun için ilk adımı atmam lazım.

 

"Elien."

 

"Evet leydim.?"

 

"Geçen akşam Lenora'lar bize geldiğinde, kolidorda konuştuğumuzu hatırlıyormusun.?

 

O akşamki yüz ifademi hatırlamış olmalı ki korkuyla bana baktı, yüzündeki ifadeden hatırladığını anlamış oldum.

 

"Lenora'nın başka bir dilde konuştuğunu başka birine anlattın mı.?"Siyah gözleri korkuyla açıldı panikle konuşmaya çalıştı."Hayır Leydim, Tanrı şahidimdir ki kimseye birşey söylemedim."

 

Onun bu korkmuş tavrı , cidden canımı sıkıyordu. Gerçek İlia büyük ihtimalle başka birine anlatsaydı Elien'nin canına okurdu ve Elien çocukluğundan beri İlia'ya hizmet ediyordu.

 

Haliyle benden hala korkuyordu. Elimi kaldırıp yavaşça omzuna koydum, anında bedeni kas katı kesilerek küçüldü."Sorun yok Elien, sana kızmadım başka birine söylemediğin için teşekkürler."

 

Şaşkınlıkla bana bakan siyah gözler ağızından kaçan 'ha' nidasıyla kendine gelerek hızla kendini toparlamaya çalıştı.O kadar sevimli görünüyordu ki.

 

"Asla siz istemediğiniz müttetçe kimseye bişey söylemeyeceğim Leydim, yemin ederim."Kafamı yana yatırarak onun sevimli yüzünü izledim, elimden geldiği kadarıyla kendimi tutmaya çalıştım, başaramayınca gülümsedim. Ben gülümseyince Elien daha da şoka girdi.

 

"Lenorayla çocukluğumuzda kendi aramızda oluşturduğumuz bir dil, bu yüzden Lenora kullandığında oldukça şaşırdım. Biliyorsun onunla aramız pek iyi değildi."

 

Kocaman açtığı gözleriyle kafasını anıyorum der gibi salladı. Yalan vallahi koca bir yalan.

 

Biz kim koca türk alfabesini oluşturmak kim.

 

Biri bana bunu deseydi hadi lan oradan derdim, Elien ise hayranlıkla bakıyordu. Saf Ördeğim benim gerçekten inanmıştı.Bu kız bu saflıkla bu kitapta çok yaşamaz, ben söyleyeyim.

 

"Bu arada saat kaç Elien." Elien hala küçükken ikimizin bir dil oluşturduğunun şokunda olmalıydı ki irkilmişti.

 

Hemen oturduğu yerden kalkarak panikle bana baktı,"Ay Leydim, Düşes sizi çay odasına bekliyordu ben unuttum onu." Çay odası mı , bide çayın odası mı vardı bu malikanede.?

 

Zengin olunca böyle oluyor tabi, fakir ne anlar çay odasından.

 

Ben niye kendi kendime laf sokuyorum, fakirim ama grurum var benim bir kere.

 

Yavaşça yataktan kalkıp sakin olsun diye onu omuzlarında tuttum,"Elien sakin ol , bana giyecek birşeyler hazırlarmısın.?"

 

Anında beni onaylarak,"Hemen hazırlıyorum Leydim." Dediğinde omuzlarını bırakarak onu izledim.Pire gibi bir oraya bi buraya koşarak , benim için birşeyler hazırlamıştı. Elindeki yumuşak siyah elbiseyi alarak giyinmemde yardım etti.

 

Sanırım yavaş yavaş birinin beni giydirmesine alışmaya başladım.

 

Yavaşça aynanın önüne geçerek kendime baktım, baya güzel görünüyordum. Siyah elbisenin omuzlarında tüller vardı sırt kısmım açıktı. Saçlarım sırtımı kapatıyordu. Belden sıkıca sarıyordu ve aşağıya doğru salaştı. Oldukça yumuşaktı, ben bu elbiseyle uyurdum.

 

Elien elindeki fırçayla saçlarımı taradı ardından kremle saçlarımı nemlendirdi, böylelikle saçlarım hafif ıslak gibi duruyordu. Aynadan bakınca bile yumuşacık görünüyordu.

 

Ona doğru dönerek beğendiğimi belli eder ses tonuyla, "Oldukça iyi bir iş çıkardın, beğendim."

 

Elien benden algı övgüyle keyifle gülümseyerek kapıya doğru ilerledi,"O zaman gidelim mi Leydim.?"

 

Onu kafamla onaylarak ilerlemeye başladım, odamdan çıkarak sol kolidora saptık, bir yandan duvarları inceliyor bir yandan da Elien'le konuşuyordum.

 

"Annemin haberi var mı.?" Elien terettütlü adımlarla durarak bana doğru döndü , ne diyeceğini bilemiyor gibi bana baktı.

 

"Leydim muhafız Kalios söylememi istemedi , bu yüzden sizin yorgun olduğunuzu söyledim kahvaltıya bu yüzden gelemeyeceğinizi söyledim. Sonra Düşes yine sordu bu seferde gördüğünüz rüyadan etkilendiğinizi bu yüzden yanlız kalmak istediğini söyledim, çok özür dilerim Leydim yalan söyledim lütfen beni cezalandırın."

 

Vay be Elien ,baya kötü bir yalancısın, büyük ihtimalle Düşes buna inanmadığı için beni yanına çağırıyor.

 

Elimi omzuna koyarak hafifçe okşadım,"Sorun yok Elien, Annem öğrenseydi oldukça endişelenirdi, beni iyi idare etmişsin." Gözleri bana doğru döndü, kendisine kızmadığımı anladığında omuzları rahatlamışlıkla aşağıya doğru düştü.

 

Yanakları yine hafifçe pembeleşince gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Yanakları nasıl saniyeler içinde bu kadar kızarabiliyordu ya.

 

Benim asla yanaklarım kızarmazdı, bu yüzden annem utanmaz olduğumu söyledi. Ne olmuş yani yanaklarımı kızarmıyorsa, bir kere yanaklarımı kızartacak insan karşıma çıkmamıştı benim, onu bekliyordu sevimli yanaklarım.

 

Elien'le beraber kolidorda ilerleyerek

 

Düşesin çay odasına ilerledik, ihtişamlı bir kapının önünde adımlarımızı yavaşlattık, kapı oldukça büyüktü çiçek işlemleriyle oldukça hoş duruyordu.

 

Gözlerim kapının önündeki iki hizmetli kız da gezindi, birbirleriyle konuşan iki kız bizi görünce anında konuşmayı kesip yerlerinde diklenerek beni selamladılar.

 

"Leydim Düşes içeride sizi bekliyor."Kıvırcık saçlı daha önce görmediğim hizmetli kız yeni gelen hizmetlilerden olmalıydı,onu kafamla onaylarak geçmem için açtıkları kapıdan içeriye doğru yavaş adımlarla ilerledim.

 

Mis gibi çiçek kokularıyla aynı zamanda da gördüğüm en güzel odalardan birine girmiştim. Malikanenin en güzel odası burası olmalıydı herhalde. Etrafta saksıların içinde bir sürü çiçek vardı, çiçeklerin üzerinde uçuşan kelebekler odanın içinde en çok göze çarpan şeydi.

 

Odanın ortasında koca bir masa ve etrafında sandalyeler vardı, masanın karşısında Düşes Elisia oturuyordu. Onun hemen arkasında Kalios iri bedeniyle dikiliyordu.

 

Yavaş adımlarla onlara doğru ilerledim , odanın içinde boydan boya camlar vardı dışarısını çok net görülüyordu. Düşesin sağ tarafında büyük bir şömine vardı, şöminenin önünde oldukça hoş duran pudra pembesi koltuk takımı vardı. Oldukça narin görünüyordu ve odayla çok uyumluydu.

 

Gözlerimi Düşes'ten çekerek kısa bir süre koltukta oturan Marcus'ta gezdirdim.

 

Ela gözleri benimle kesişti,dikkatle yüzümü inceledi , bende onu kısa bir süre inceledim, gözlerimi Marcus'tan çekerek camın önündeki çiçeklerin yanında oturan Denzel'e çevirdim.

 

Mermere oturmuş çiçeğin üzerindeki kelebekleri izliyordu, elini kelebeğe doğru uzattı. Bembeyaz kelebek uçarak eline kondu.Bu görüntü oldukça hoştu. İri bedeni camın kenarına, çiçeklerin yanına oldukça yakışmıştı. İki üç kelebeğin onun beyaz saçına konduğunu gördüm. Kelebekler saçına konduğu gibi haraket etmeyi kesti, ta ki kelebekler uçup gidene kadar, bu haraketine gülmek istedim, çok sevimliydi.

 

Sevimli miydi.?

 

Yok daha neler, sevimli falan değildi.

 

Gözlerimi hızla Denzel'den çekerek Düşes'e çevirdim. Masanın ucunda Düşesin karşındaki sandalyeye oturdum. Odanın içindeki hizmetlilerden biri Düşesin çayını doldurdu.

 

Burnuma dolan çay kokularıyla omuzlarım gevşemişti, bu odanın sakinleştirici bir etkisi vardı.

 

Sandalyeye iyice yayılarak,bacağımı bacağımın üzerine attım. Gözlerimi Düşesin gri gözlerine çevirdim. Oldukça sakin bir şekilde beni izliyordu. Oda çok huzurluydu, huzurlu olmasına ama Düşesin yaydığı hava ortamı aşırı geriyordu.

 

Ah anlaşılan Düşes Kalios'un kendisinden sakladığını öğrenmişti.Öğrenmişti öğrenmesine ama birde benden duymak istiyordu. Hiç birşey olmamış gibi gülümsedi.Masanın üzerindeki çeşitli kurabiyeler ve pastalarda gözlerimi gezdirdim. Hemen önümde tarçınlı kurabiyelerden vardı.

 

Gözlerim tarçınlı kurabiye de gezindi, neden benim önündeydi ki.? İlia tarçını sevmiyordu, ciddi anlamda asla yemezdi. Bunu bilen herkes tarçınlı hiç birşeyi İlia'nın önüne koymazdı.Bunu yeni gelen hizmetlilerden biri mi yapmıştı.?

 

Gözlerimi kurabiyelerden çekerek bana çay servis etmeye gelen kızda gezindi, yanıma yakalaşarak oldukça şık bir fincanı önüme koydu. Çayı doldurmak için hazırlandığında kıza bakmadan konuştum.

 

"Elien."

 

Odanın arkasında kapanın önünde duran Elien hızla kafasını kaldırarak bana baktı.

 

Arkamda olduğu için yüzünü göremiyordum ama tahmin etmek çokta zor değildi. Kapının yanında onunla beraber duran hizmetli kızlar Elien'e bakmaya başladı.Elien yavaş adımlarla yanıma yaklaşarak, çayımı doldurmak için hazırlanan hizmetlinin yanında durdu.

 

"Evet Leydim."

 

Gözlerimi masadaki kurabiyelerden çekerek havada uçuşan kelebeklere baktım.

 

"Çayımı hazırlar mısın.?"

 

Elien şaşkınlıkla bana baktı, oldukça hızlı bir şekilde kendini toparladı.Çayımı onun yapmasını istediğimi anlamıştı.Çayımı doldurmak üzere olan hizmetli bir an olduğu yerde durdu, gergince kıpırdaşarak:"Leydim ben çayınızı dolduruyordum."

 

Gözlerimi kelebeklerden çekerek önümdeki fincana baktım, ardından yavaşça kafamı kaldırarak kızın gözlerine baktım. Göz göze gelince korkuyla irkildi,"Adın ne.?" Şaşkınca gözlerini kırpıştırarak,"Ola."

 

O nasıl isimdi lan .?

 

Bir an aşırı derecede bozuldum, kahkaha atmamak için kendimi zor tuttum. Öyleki bedenim kasılıyordu.

 

Yüzümde hiç bir mimik oynamadı en çok bunu seviyordum, donuk yüzüne kurban olurum İlia.

 

"Öyleyse bir dahakine Ola dediğimde çayımı doldurursun."Kız ne diyeceğini bilemedi, anında beni onaylarak geriye çekildi. Bu malikanedeki herkes sorunlu mu.?Çayımı doldurmanı istesem niye Elien'i çağırayım yarım akıllı kızım.

 

Ah yazar, sadece kitabın belli karakterlerine mi beyin verdin anlamıyorum ki.

 

Elien masadan uzaklaşarak sol taraftaki çayların olduğu yere gitti,bana kendisi çay hazırlarken rahatladım.Bu hizmetlileri beni zehirmeleyeceği ne malum.Zaten her an öteki tarafa gideceğim diye diken üzerindeyim birde zehirlenmeyle uğraşamam.

 

İlia, kalbi yerinden sökülerek öldürülmüştü, yinede kitabın değişmesine neden olursam ölme şeklim de değişebilirdi. Of her an tetikte mi olmam lazımdı benim, her an olamasam bile en azından malikanede dikkatli olmam lazım.

 

Gözlerim Düşes'e döndü, içeriye girdiğimden beri konuşmamıştı, dikkatle beni izliyordu. Göz göze geldik, sakince gülümsedi, tüylerim diken diken oldu. Bedenim kas katı kesildi, çünkü anlamıştım. Düşesin ne yaptığını çok iyi anladım.

 

Gözlerim sakin bir şekilde Marcus'a döndü. Hala dikkatle beni izliyordu. Seni sinsi yılan, demek beni test ediyorsun.

 

Gözlerimi yavaşça yanım yaklaşarak çayımı dolduran Elien'e çevirdim, "Başka istediğiniz birşey var mı Leydim.?"Önüme , yüzüme doğru gelen saçlarımı nazikçe geriye doğru attım, kafamı kaldırarak Elien'nin gözlerine baktım. Sakin bir şekilde bana bakan Elien'nin korkmadığını görebiliyordum.

 

Bu beni oldukça keyiflendirdi, insanlar gözlerime bakamazken Elien'nin korkmadan bakması birşeylerin değiştiği anlamına geliyordu.

 

"Yeni gelenlere öğretmen gereken şeyler var Elien, mesela benim tarçından nefret etmem gibi, onlara öğret ki bir daha önüme tarçınlı kurabiye koymak gibi bir hata yapmasınlar."

 

Oda da garip bir sessizlik oldu , Düşesin omuzlarının aşağıya düştüğünü gördüm. Bunu o kadar yavaş yapmıştı ki fark etmek oldukça zordu.Düşesin gergin duran yüzü yumuşadı, gri gözleri yeniden ışıldadı. Tahmin ettiğim gibi bilerek tarçınlı kurabiyeyi önüme koymuştu.

 

Gerçek İlia burda olsaydı, hizmetlerin canına okurdu. Kuralcı ve katı olan İlianna böyle bir hatayı asla affetmedi.

 

Eğer ki sesimi çıkarmayıp görmezden gelseydim şüpheleneceklerdi, Marcus gölgenin benim bedenimde olduğunu mu düşünüyordu.? Bu yüzden beni deniyordu. Peki Düşesi nasıl ikna etmişlerdi. Benim farklı davranmamı mı öne sürmüştü.?

 

Şimdi herşey daha mantıklı geliyordu, beni deniyorlardı çünkü gölgenin bana bişey yapmış olduğundan şüpheleniyordu. Garip bir şekilde Marcus'a kızmadım, hadi ama tüm soyunuzu katleden gölgenin şunda karşındaki kişi olup olmadığını kim merak etmezdi ki.?

 

Marcus korkuyordu, ya şuan da konuştuğu kişi İlia'nın içindeki gölgeyse.?

 

Ya buradaki birine zarar verirse.?

 

Ona olan tüm sinirim gitti ya , canına okuyacaktım ama sinir minir kalmadı, gözlerimi Düşes'e çevirerek,"Beni buraya ne için çağırmıştın anne.?"

 

Düşes ona anne diye seslenmemi duyduğu gibi gözlerinden ışıklar çıktı,heyecanla bana bakarak,"Ah evet seninle Düşes Pamila için yapılan davete gitmek istermisin onu konuşacaktım, özellikle senin için davet gönderilmiş gidecek misin.?"

 

Önümdeki fincanın sapını tutarak, çayımdan bir yudum aldım. Kitabın bu sahnesinde, davette hiçte hoş olamayan şeyler yaşanıyordu. Özellikle de ana karakter olan Diane için.

 

Of ya benim zavvalı kekim Diane bu davette rezil oluyordu, akademiden bazı kızlar onu rezil ediyordu aynı zamanda da akademideki bazı erkekler tarafından rahatsız ediliyordu. Bu sahne hem sevdiğim hemde en sevmediğim sahnelerdendi. Başrol erkek karakterlerden olan Wiera Prensi Hector , Diane'ye yardım ediyordu.

 

Oy anam okurken delirdiğim sahneyi şimdi izleyecektim. Hector'un Diane'ye yardım edeceğini biliyordum ama yinede üzülmüştüm.

 

Erkekler tarafından tacize uğrayan Diane , onun ağzından kitabı okuduğunuz zaman çok kötü bir durumdu, o sahnede öfkeden delirmiştim. Hatırlıyorum da o zaman ,'keşke kitabın içine girebilsem de şu aptal erkeklere hattini bildirsem' diye söylenmiştim, hele Nilvera saatlerce küfür etmişti.

 

Onun yaratıcı küfürleri eşliğinde o sahneyi okumuştum. Derin bir nefes alarak elimle anlımı ovaladım, ne yapmam geriyordu. Düşes benden bir cevap bekliyordu.

 

İlianna davete gitmişti ama o sırada kendi derdiyle meşgul olduğundan Diane'ye bulaşamamıştı. Yinede keyifle onun rezil olmasını izlemişti. İlia birşey yapmasa da onun yerine diyer kötü karakter Betheny Qelia Diane'ye yapmadığını bırakmıyordu.

 

İlia , Düşes Pamila'nın düşük yapması için uğraşan şu garip kadınla uğraşıyordu. Cidden şaşırtıcı ama İlia Düşes Pamila'yı seviyordu, bu yüzdendir ki ona zarar vermek isteyen kadını durdurmak için baya uğraşmıştı sonunda yaralanacak kadar ileriye gitmişti.

 

Bu kitaptaki deliler hiç bitmiyordu, bir diğer deli de Dük Kalienjo'nun annesiydi. Eski Düşes gelininden nefret ediyordu, bu yüzden çocuğunu düşürşün diye bir büyücü tutmuştu.

 

Tıpkı diye iki bebeğinde doğmasını engellediği gibi bu bebeğinde doğmaması için elinden geleni yapacaktı.

 

Ne yazık ki başarılı olacaktı, İlia kitapta ne kadar uğraşırsa uğraşsın başaramıyordu, Düşes Pamila bebeğini düşürüyordu bir kere daha, ama ben kitapta ne olacağını o kadar iyi biliyordum ki yüz kere okumanın getirisi böyle birşeydi, gerçek İlia yapmamıştı ama ben yapabilirdim.Hem Düşes Pamila'ya hemde Diane'ye yardım edebilirdim.

 

Yinede hiç emin değildim, birşeyleri değiştirdiğim zaman neler olacaktı.Kitabı okurken kolaydı , ama şimdi karşımdakiler gerçekti canları yanıyordu . Of bunu bilerek nasıl hiç birşey olmamış gibi davranabilirdim ki.?

 

Nilvera'yla bir an önce konuşmam gerekiyordu.

 

Elimdeki fincanı masaya koydum, çayı bitirmiştim."Gitmeyi düşünüyorum anne." Düşes gitmemden oldukça memnundu.

 

"Sevindim, biliyorsun Düşes Pamila seni seviyor , seni davette görmek onu mutlu edecektir." Kesinlikle mutlu oluyordu yani en azından kısa bir süre. Sırf eşi mutlu olsun diye bana Özel davetiye yollayan koca yürekli Dük o davette o kadar korkutucuydu ki.

 

Bir kere daha çocuğunu kollarına alamıyordu, ve kısa bir süre sonrada Düşes kendisine zarar veriyordu.

 

Gözlerim dalgınca masada gezindi , zincirleme olayların birini değiştirince diğerleride değişecekti.

 

Bir şekilde değiştirecektim ama bunu tek başıma yapamazdım , kesinlikle yardıma ihtiyacım vardı.

 

Nilvera neredeydi acaba.?Akademide olmalıydı , ben gitmemiştim ama o gitmiş olmalıydı.Onu yanlız bıraktığım için canıma okuyacaktı."Kendini nasıl hissediyorsun,Elien biraz yorgun olduğun için dinlenmek istediğini söyledi , bazı gördüğün rüyalardan etkilenmişsin.?"

 

Hiç sorma Düşes vallahi kendime gelemedim, umarım gördüklerim rüyadır.?

 

Mesela şu koca simsiyah ağaç rüya olsun başka da bişey istemiyorum.

 

Düşes merakla beni inceledi, düşünceliydi,"Neden yanıma gelmedin biraz konuşurduk." O sırada çaki bebek gibi elindeki bıçakla beni kovalayan gölgeden kaçıyordum. Yaptım öyle bir hata mümkünse bir daha tekrarlamayacağım. Rüya mı gördüm hopp senin yanın da belireceğim.Sen dua et Dük'le ortanıza yatmıyorum. Bu gidişle onu da yaparım vallahi belli olmaz.

 

"Anne." Gözlerim Düşes'te gezindi merakla bana baktı , oldukça gergin bir şekilde anne demiştim. "Evet seni dinliyorum.?"

 

Gözlerimi Düşesten kaçırarak etrafta gezirdim, yerimde gergince kıpırdaşarak,"Hiç uyanıkken rüya gördün mü.?"

 

Düşes elindeki fincanla kala kaldı, gri gözleri bana dönerek kısıldı. Tepkisi beni daha da germişti.

 

Elindeki fincanı masaya bırakarak hizmetlere döndü,"Dışarı çıkın."

 

Hizmetliler hızla dışarıya çıktı Elien de onlarla beraber çıkmıştı.

 

Oda bir anda sessizleşti, Düşes ben ve Kalios bakışıp duruyorduk. Marcus ve Danzel sesini çıkarmıyordu. Denzel'in oturduğu yerden kalkıp bana doğru yaklaştığını gördüm. Ay ne oluyor.?

 

Yavaşça Elien'nin demlediği çaydanlığı alarak , fincanıma çay doldurdu. Gözlerim ona doğru döndü. Bembeyaz uzun saçlarından iki üç tutamı yüzüne doğru dökülüyordu.Maşallah, yazarda seni baya özenerek yaratmış.

 

Marcus oturduğu koltuktan kalkıp masaya yaklaştı sandalyelerden birini çekerek oturdu.Gözleri bana doğru dönerek,"Nasıl bir rüyadan bahsediyorsunuz Leydim.?"

 

Geriye yaslanarak yavaşça bacağımı salladım."Karmaşık bir rüya, gördüklerimden emin değilim , daha önce hiç uyanıkken rüya gördün mü yada böyle birşey duymuşuydunuz anne.?"

 

Düşes geriye yaslanarak kollarını göğsünde topladı,"Benim kahinlik becerilerim seninkilerden farklı , ben görmem hissederim, oldukça nadirde gördüğüm şeyler olur .?" Düşes kafasını yana yatırarak beni inceledi," Peki gördüğün şeyin görü olduğunu nasıl anlıyorsun rüyadan nasıl ayırt ediyorsun.?" Dediğimde sakin bir şekilde elini yanağına yaslayarak beni izledi.

 

"Rüyadan uyandığında rüyadaki acının aynasını hissetmeye devam ediyorsan , gördüklerin görüdür Akademide bunları bu yıl anlatacaklar derslere girmiyorsun değil mi.?"

 

Kısık gözleriyle kızıyormuş gibi bana baktı, yüzü oldukça yumuşaktı. Bir insan nasıl bu kadar mükemmel olur.Öyleyse gördüğüm rüya gerçekti, gerçekten gerçekleşecek olan şeyi görmüştüm. İlia'nın öldüğü sahneyi.

 

Gerçekten biri göğüs kafesimi kırarak kalbimi yerinden sökecekti.Bu hiçte iyi bir haber değildi.Yani gelecek değişmemişti, ben eninde sonunda ölecektim.

 

Hadi oradan be ölmeyi reddediyorum, kim beni öldürecekse ben ondan önce davranacaktım, ya İlia yaşayacaktı yada dinime imanıma bu kitabı baştan sona değiştirirdim.

 

Akademiye gitmem gerekiyordu , hayatta kalmak istiyorsam görülerimi rüyalardan ayırt etmem lazımdı. Öğrenmem ve güçlenmem gerekiyordu.

 

Madem öleceğim zamanı görebiliyorum o zaman kendi ölümümü engelleyecektim.

 

Bu kitaba girdiğimden beri fark ettiğim başka birşey de şuydu , ben İlia'nın öleceği zamanı görebiliyordum ama İlia kendi öleceği zamanı görememişti.

 

Zihnimde İlia'nın anılarından bir görüntü canlandı;"Kahinler kendi ölecekleri zamanı göremezler İlia, bir kahinin en büyük zayıflığı budur."

Loading...
0%