Yeni Üyelik
3.
Bölüm

^1.2.Bölüm^ : 'Aynadaki Yansımam'

@cornelianews

-Sevmek, birini bulmak veya kazanmak değil. Bir başkasında kendini bulmaktır.

~Emma Goldman

 

2.Bölüm

.. 📖 ..

Başımda keskin bir sızı vardı yavaşça kirpiklerimi kırpıştırarak araladım. Gözlerimi bembeyaz tavanda gezdirdikten sonra yataktan destek alarak dik bir şekilde durmaya çalıştım. Bakışlarımı odada gezdirerek hızla yataktan kalktım. Fazla hızlı kalkmış olmalıyım ki başım dönmeye baslayınca yalpaladım, düşmekten kendimi son anda kurtardım.

Gözlerimi sımsıkı yumarak ellerimle gözlerimi ovaladım, belki gördüklerim bir rüyadır diye gözlerim acıyana kadar ovaladım.

Derin derin nefes alarak yavaşça yeniden açtım. Sonuç aynıydı kocaman bir odadaydım.

Sağ tarafta ihtişamlı bir dolap içinde renk renk elbiseler vardı. Elbiselerin hemen yanında küçük cam bir dolap, içi iki parçaya ayrılan dolabın birinde farklı renklere sahip taçlar varken diğerinde farklı renklere sahip ayakkabılar vardı.

Bakışlarımı dolaptan çekerek sola doğru çevirdim kocaman bir yatak, yatağının üst tarafından yatağa doğru sarkan tüller.

Yatağın yanında ki duvarda farklı farklı tablolar, tabloların altında ki masada birden fazla kar küresine benzeyen garip şeyler ve daha önce hiç görmediğim farklı taşlar vardı.

Etrafı korkuyla izlerken geri geri gittiğimin farkına anca çarptığım şey sayesinde fark etmiştim. Korkuyla arkamı döndüğümde gördüğüm görüntü beni daha fazla dehşete düşürmüştü.

Çarptığım şey bir aynaydı ama aynada ki kız ben değildim. Korkuyla iki adım geriye adımladım bu nasıl olabilirdi. Ben neredeydim ve bu aynada ki kız da kimdi.?

Kalbimin sesini duyuyorum sanki kulaklarımda atıyor, kendime bakıyorum bundan eminim ama aynada ki kız ben değilim. Korkuyla aynada ki kızı incelemeye başladım, kömür karası saçları kalçalarının altına kadar iniyordu. Saçları darmadağınıktı, teni o kadar soluk bir beyazdı ki sanki hastaymış gibi görünüyordu. Başında beyaz hafif kanlanmış bir sargı ve yüzünün bir çok yerinde çizik izleri göze çarpıyordu.

Çizikler o kadar derin gözükmüyordu bir güne kalmaz iyileşebilecek gibiydiler ama kolundaki derin kesik için aynı şeyi söyleyemezdim. Elimi yavaşça kaldırdım temkinli bir şekilde yüzüme doğru götürdüm parmaklarımın uçuyla küçük çizgiye dokundum.

Canımın acısıyla hızla elimi çekerek yutkundum. Bu el bu beden ve aynadan beni izleyen soğuk gri gözler bana ait değildi. Öyleyse başım neden sızlıyordu ve canım neden bu kadar çok yanıyordu.

Aynadan kendimle göz göze geldim, aynadaki kızın o kadar soğuk gri gözleri vardı ki tüylerim ürperdi.

Gri gözlerinden ziyade gözlerindeki o bakış beni korkutmuştu. Aynadan kendimi bir süre daha izledim, ardından elimle etimi sıktığımda acıyla inledim, aynada ki kızda benimle birlikte inlemişti.

Tamam anlamıştım benim yansımamdı ama ben böyle görünmüyordum, benim kısa kızıl saçlarım vardı ve gözlerim kesinlikle gri değil maviydi.

Öyleyse nasıl bu bedenin içindeydim. En son nerede olduğumu hatırlamaya çalıştım. Otobüseydim ve Nilvera'yla kitap okuyorduk, sonra ise kaza yapmıştık.

Hayır.

'Nilvera'

Gözlerimin önünde kanlar içinde yerde yatışı canlandığında. Başıma saplanan ağrıyla ardı ardına çığlık attım. Sanki başıma biri bıçak saplıyormuş gibi bir acı yayılıyordu. Ayakta daha fazla duramayarak dizlerimin üstüne, ardından yere yığıldım gözlerimi sımsıkı kapattım.

Tırın korna sesi zihnimin içinde yankılandı, bir bıçak darbesi daha zihinimin içine saplandığında daha yüksek sesle çığlık attım. Acı içinde kıvranarak ellerimi kulaklarıma bastırdım. Nilvera'nın korkuyla elimi tutuşunu hatırlamıştım, sıcak eli elimi sıkı sıkı tutmuştu.

Tır otobüse çarpmıştı otobüs tekrar tekrar takla atmış çığlıklarımız birbirine karışmıştı. Kan revan içinde Nilvera'ya uzanmaya çalıştığımı hatırlıyorum. Elini tuttuğumu kitabın hemen elimizin altında olduğunu ve sayfanın içinde kara deliğe benzer bir yarığın sarı ışıklar saçarak açıldığını hatırlıyordum.

Hatırladıkça canım daha fazla yanıyordu çığlıklarım odayı inletiyordu yardım istemek için ağızımı açtığımda sanki biri hissetmiş gibi kapıyı gürültüyle açılmıştı.

Odayı dolduran ayak sesleri ve benim çığlıklarım dışında atılan korku dolu çığlıklar. Birileri konuşuyor bir yandanda çığlık çığlığa bağırıyordu. Birinin beni sıcacık kollarının arasına aldığını hissettim. O beni kollarının arasına alana kadar bendenimin buz kestiğini bile fark etmemiştim.

"Hemen Majestelerine haber verin Leydim uyandı." Tiz sesli biri bağırarak birilerine birşeyler söylüyordu. Başka bir ses konuştu:"Leydim iyi misininiz ?." Sesi inceydi ve her an ağlayacakmış gibi konuşmuştu. Sıcak kolların beni dikkatlice yatağa yatırdığını hissettim, sırtım yumuşak yatakla buluştu.

Acı içinde bağırmadan duramıyordum başım o kadar kötüydü ki kendi zihnimin içindeki çığlıklar yetmezmiş gibi birde bu insanlar hiç durmadan bağırarak bir o tarafa gidiyorlardı bir bu tarafa.

Gözlerimi açamadım açmaya gücüm yoktu. Göz kapaklarımda ki tüm güç yok olmuş gibiydi .

"Bağırmayı kesin." diyen sert sesle,odada ki tüm sesler bir anda kesildi. Sıcak kolların sahibinin buz gibi sesi odada yankılanmıştı. Eğerki biraz mecalim olsaydı büyük ikhtimalle bu sesten irkiliridim. Vücudum kıpırdayamayacak kadar yorgundu. Ayak sesleri kulağıma ilişti odada ki herkes dışarı çıkıyordu sanırım.

Onlara susmalarını söyleyen kişi kimdi bilmiyorum ama ona kesinlikle teşekkür etmek istiyordum, sonunda sessizlik oluştuğunda başımın ağrısı biraz da olsa hafiflemişti. Şakaklarımdan aşağıya, buz gibi tenimi ısıtarak akan bir damla göz yaşı kulağıma kadar indi. Düşüncelerimi durduramıyordum:

Nilvera ölmüş müydü ya da ben ölmüş müydüm.?

Ölmesine imkan yoktu o otobüste beraberdik ben ölmediysem o da ölmemiştir değil mi .?

'Lütfen,ölmesin ölmesine dayanamam.'

Bir damla daha süzüldü şakakarıma bu sefer ki yok olmadan sıcacık parmaklar onu yakaladı. Yanağımın yan tarafına sıcak nefesi vurdu biri beni izliyordu çok yakınımdaydı.

"Seni ağlatabilecek kadar çok canın yanıyor olmalı. "

Söylediği şeyi anlayamayacak kadar yorgundum, zihnim daha fazla dayanamayıp derin bir uykuya çekildi.

***

Yavaşça ıslak kirpiklerimi birbirinden ayırarak açtım. Uzun bir süre tavanı izledim başımın ağrısı geçmişti. Bu nasıl olabilirdi aklım almıyordu en sevdiğim fantastik kitabın içindeydim. Başka birinin bedeninde bir kitap karakterinin anlarına ve güçlerine sahiptim.

Nilvera'yla ettiğimiz duaların şimdi kabul olması şaka gibiydi ama dua yanlış yerden kabul olmuştu herhalde. Biz hep baş kahraman olmak isterdik şuan ise en sevdiğim fantastik romanın kötü karakteriyim ve tahmin edersiniz ki sonunda kötüler hep ölürdü.

Tavanla olan bakışmamı kapı sesi bölmüştü. Merakla yattığım yerden doğrularak yatağın başlığına sırtımı yasladım. Kapıya üç kere tıklatmış ardından kapıyı yavaşça açmıştı. Kafasını kapıdan içeriye uzatarak içeride gözlerini gezirirken göz göze geldik.

Gözlerini kocam açarak korkuyla irkildi, utanmış bir şekilde içeriye girerek kapıyı kapattı. Konuşmak için ağızımı açmıştım ki bir anda yere dizlerinin üstüne çöktüğünde kala kaldım, bu kız ne yapıyordu yahu.

Kız yere bakarak konuştu:"Leydim kusura bakmayın üç kere tıklattım ama siz ses vermeyince kontol etmek istedim." Şaşkın şaşkın ona bakıyordum. Kafasını kaldırıp bana hiç bakmamıştı, ısrarla bana bakmasını bekledim ama kafasını kaldırmıyordu.

"Neden yerde oturuyorsun.?"

Hızla kafasını kaldırarak şaşkınca bana baktı.

O benden daha fazla şaşırmış gibiydi ,asıl şaşıran bendim neden yerde oturuyordu alt tarafı beni kontrol etmeye gelmişti, bunda yanlış birşey yoktu ki.?

"Leydim siz izin vermeden girdim, bu yüzden beni bağışlayın." dediğinde gözlerim şaşkınlıkla açıldı.

"Bunda bağışlanmanı gerektirecek birşey yok, hatta yerde oturmana da gerek yok kalkar mısın ayağı.?"

Gözleri dehşetle açıldı, sanki dediklerime inanamıyor gibiydi. Söylediklerimin şaşkınlığından olsa gerek tökezleyerek ayağı kalkmıştı. Ellerini önünde birleştirerek beklemeye başladı. Uzun simsiyah saçları ve saçlarıyla aynı renk gözleri vardı.

Çok güzel bir kızdı.

"Benimle konuşurken hep yere mi bakacaksın. "

İlk seferkine göre o kadar şaşırmamıştı ama tedirgin bir şekilde kafasını yerden kaldırarak bana baktı. Gözleri kafamda ki sargıda onaylandıktan sonra, hemen gözlerini kaçırarak etrafa bakmaya başlamıştı.

Sanırım kafama aldığım darbe yüzünden garip davrandığımı düşünüyordu. Ne yazık ki ona kızamıyordum, sonuçta içinde bulunduğum bu beden korkunç bir insandı.

İnsanlar onunla göz göze gelmeye korkuyor ya da tiksiniyordu. Üzerinde hizmetli kıyafeti olan benim yaşlarımda ki kız elleriyle gergin bir şekilde oynamaya devam ediyordu. Hatırladığım kadarıyla adı Elien Bloord, nerdeyse kitabın içinde iki ya da üç kez adı geçtiği için hatırlamak zordu neyse ki içinde olduğum bedenin anılarına sahiptim.

"Elien bana ne olduğunu anlatabilir misin, kaza anına dair çok fazla şey hatırlamıyorum kafama aldığım darbe yüzünden olmalı. "Kafasını kaldırarak gözlerime baktı şok olmuş gibiydi. Zavallı kıza bu zamana kadar hiç adıyla hitap etmemişti, şuan adını söylediğim için kız şok geçiriyordu.

Gözlerini kırpıştırarak: "Efendim akademiyle beraber gittiğiniz gezide, Leydi Lenora'yla beraber talihsiz bir kaza geçirdiniz." Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı. Kitabın tam olarak başında değildi biraz daha ilerki bölümlerinde gerçekleşmiş bir sahneydi. Gezide yaşanlanlar kaza değildi saldırıydı.

Saldırının asıl hedefi kitabın ana karakteriydi.

Kız ana karakerimiz Diane Katina'ya yapılan saldırıya, Leydi Lenora Elwestar karışıyordu bende onu kurtarayım derken kaza geçiriyorduk. Elien tedirgin bir şekilde bana bakarak: "Leydi Lenora'nın hayatını kurtardınız, bu yüzden fazlasıyla yara aldınız Leydim." Yüzündeki ifadeden neden Lenora'yı kurtardığımı sorguluyordu.

Sonuç olarak ondan nefret ediyordum ve Elien bana en yakın hizmetli olduğu için, benimle ilgili çok fazla şey biliyordu. Elien'nın tanıdığı Leydisi kesinlikle Lenora'yı kurtarmazdı ama kurtarmıştı .Üstelik ilk defa çıkarı için yapamamıştı.

Düşünmeden ani bir kararla yardım etmişti, bir az bile düşünse kesinlikle yardım etmekten vaz geçerdi. Gözlerimi Elien'nin yüzünde gezdirdim göz göze gelince yine gözlerini kaçırarak kafasını yere eymişti. Kafasını eymesine gerek olmadığını söyleyecektim ki kapı iki kere daha tıklatılmıştı.

Gözlerimi kapıya çevirdiğimde kapı yavaşça açılmış ellili yaşlarda kırışık yüzlü beyaz saçları olan kadın içeri girerek gergin bir şekilde yüzüme bakmış ,ardından saygıyla önümde eğilerek bana selam vermişti.

Annem yaşında ki kadının önümde eğilmesi o kadar garip geliyordu ki. Üzerinde Elien'in giyindiği gibi hizmetli kıyafeti vardı.

Kadın hafifçe öksürerek: "Leydim umarım daha iyisinizdir birazdan yemeniz için birşeyler getireceğim, Düşes bizzat kendi elleriyle hazırladı." Gözlerimi kırpmadan kadına baka kalmıştım.

Şaka gibiydi kitapta ki en sevdiğim karakterlerden biriydi Elisia Costantinova şuan içinde bulunduğum bedenin annesiydi. Adını bile duyunca herkesin saygı duruşuna geçtiği bir kadındı. Sanırım bu bedenin içinde olmanın en iyi yönü buydu ,onu daha yakından görebilecektim. Hizmetli kadın biraz diklenerek Elien'e öfkeli bir bakış attı.

"Leydim yıkansın diye banyoyu hazırlamak için gittiğini sanıyordum, Leydimiz hala yıkanmamış" demişti igneleyici bir şekilde.

Elien mahcup bir şekilde elleriyle oynayarak:

"Hemen hazırlıyorum." Kaşlarım çatılmıştı, kadın gözleriyle Elien'i bin bir parçaya bölmüş ayağıyla bir güzel ezmiş gibi bir bakışla süzmüştü. Öfkeyle daha fazla kızmaya hazırlanırken:

"Elien işini yapmak için erkenden geldi, kendisini konuşarak fazlasıyla oyaladım."

Kadının beyaz kaşları şaşkınlıkla havaya kalmıştı,Elien'inde ondan farkı yoktu. Leydisi onu savunmazdı, hatta şuan kendisini azarlaması ve aşağılaması gerekirdi. Yaşlı kadın dediklerimden sonra kedi gibi yerine sinmiş, korkmuş bir şekilde bana bakarak ne diyeceğini bilememişti.

Sanırım sesi içine kaçmıştı, yavaşça üstümdeki yumuşacık tüylü battaniyeyi üzerimden atarak ayaklarımı yataktan aşağıya sarkıttım. Ayağı kalktığımda hafifçe sendeledim, uzun süre yattığım için ayaklarımın üstünde durmak oldukça zordu. Bakışlarımı kadının gözlerinin içine diktim. Aynadan kendimle göz göze gelince benim bile tüylerim ürpermişti bu yüzden kadının korkuyla kafasını eğerek yere bakmısına şaşırmamıştım.

Tek bir bakışımla herkes korkuyla titriyor, benimle göz göze gelmemeye çalışıyorlardı uzun süre gözlerimin içine bakamıyorlardı bile. Elien benim hizmetçimdi ama herkes onu eziyor ve aşağılıyordu.

Gerçi Leydisi bile hizmetçisine kötü davrandığı için, diğer hizmetçilerin onu eziyor olması şaşırtıcı değildi. Madem kitabın içine girip kötü kadın olan İlianna Costantinova'nın bedenindeydim o zaman birşeyleri değiştirmem sorun olmazdı değil mi.?

İlia kitabın başından sonuna hatta öldüğü zamana kadar gördüğüm en fena kadındı. Zekiydi ve deli cesareti denen şeye sahipti. Tabikide annesinin karnından kötü olarak doğmamıştı. Küçükken çok sevgi dolu bir çocuktu Lenora Elwestar İlia'nın çocukluk arkadaşıydı .Küçükken en yakın arkadaşlarken şimdi birbirleriyle konuşmuyorlar hatta birbirlerinden hiç haz etmiyorlardı.

Aralarında geçen şey kitapta detaylıca anlatılmamıştı hep sır olarak kalmıştı. Böyle acımazız bir kadına dönüşmesinin temelinin Lenora ile ilgili olay olduğunu biliyordum ama asıl kötü birine dönüşmesine neden olan şey Akademiydi.

Döngü Akademisi İlia'nın değişmesinin başlangıcıydı. "Leydim." diye seslenen Elien'e döndüm."Ben hemen banyoyu hazırlıyorum." Daldığım düşüncelerden çıkarak Elien'e kısa bir bakış atıp, yaşlı kadına doğru döndüm.

"Ne zamandan beri sizden yüksek konumda olan birisine ne yapacağını söylüyorsunuz." Kadın irkildi. Elien benim hizmetçim olduğu için sahip olduğu konum diğer hizmetlilerden daha yüksekti.

Elien şaşkınca bana bakıyordu, bu kızın şaşkınca bakmaktan başka tepkisi yok muydu.?

Kadın korkuyla kekelemeye başlamıştı ,elimi kaldırarak sözünü kestim. "Yorgunum ve yıkanmak istiyorum. " 'Bilmem anlata bildim mi .?'der gibi baktığımda kadın hızla önümde hafifçe eğilerek, koşar adımlarla odadan dışarı çıkmıştı.

İşte bu tam İlia'lık bir davranıştı, tek sorun İlia birini savunmazdı. Elien'e doğru dönerek bir bakış attığımda, hızla odanın içinde ki banyoya kaçmıştı. Elien gittikten sonra omuzlarımı aşağı doğru sarkıttım, rahat bir nefes vererek ayaklarımı yere sürte sürte aynanın karşına gelip yansımama baktım.

Cidden İlia'nın bakışları korkutucuydu umursamaz ve sert. İlia olmak ana karakter olan, Diane Katina olmaktan bile daha zordu.

Herkesin nefret ettiği romanın kötü kadınıydı. Yinede en kötü kadın olma yolunda Bethany Qelia ile yarışıyordu hangisi daha kötü olduğuna karar verememiştim, sanırım kitabın içindeyken buna karar verebilirdim.

Aynadan İlia ile göz göze geldik dolu dolu gözleriyle bana bakıyordu, bu o kadar garip bir görüntüydü ki aynadaki o olsa bile içindeki bendim.

Kitabın içine nasıl girdiğimi ve neden İlia'nın bedeninde olduğumu bilmiyordum ama öğrenecektim çünkü benim ölmeye hiç niyetim yoktu.

Üzgünüm İlia hayatını baştan sona değiştireceğim çünkü ben sen değilim.

Ben Ayliz Meva Gürhan'dım ve bu benim hayatta kalma mücadelemdi...

Loading...
0%