Yeni Üyelik
4.
Bölüm

^1.3.Bölüm^ : 'Mühür'

@cornelianews

~Costantinova Düklüğü


-İnsanları tanımak için onları sınamaktan korkma; Çünkü kaybedilmesi gerekenleri, en önce kaybetmelisin.

~ Seneca

 

3.Bölüm

..📖..

 

"Leydim lütfen biraz gevşeyin." Elien konuştuğunda ançak kendimi çok fazla kastığımı fark edebilmiştim. Elien'in banyoyu hazırladıktan sonra çıkıp gitmesini beklemiştim ama o bir anda beni soylamaya başlamıştı, hayatım en utanç verici üç saatiydi.

Üç saat diyorum çünkü Elien'ikendim yıkana bileceğime dair üç saat boyunca ikna etmeye çalışmıştım ama, o ufak tefek ürkek kızın bu kadar inatçı olacağını tahmin edememiştim. Başıma aldığım darbe yüzünden gözlerimin kararabileceğini düşebileceğimi yada bayılıp küvette boğulabileceğime dair bir sürü teori üretmişti.

En sonunda ise beni küvetin içine oturtmuş yıkamaya başlamıştı. Bu çok utanç vericiydi karşısında resmen çırılçıplaktım.

İlia'nın bedeni bile olsa ,içinde ben olduğum için bu fazlasıyla utanç vericiydi. Elien çıplak olmama hiç bir tepki vermemişti asıl şaşırması benim tepkilerimeydi. İlia buna alışıktı herzaman tanığı Leydisinin böyle davranmasını garipsiyor olmalıydı. Kendimi kasmamak için üstün bir çaba harcıyorum.

Elien beni güzelce yıkamıştı ne olduğunu bilmediğim yağları ve güzel kokulu çiçekleri vücuduma sürmüştü. Kafa derime parmaklarıyla baskı uygulayarak yavaşça masaj yapıyordu. Bu çok iyi gelmişti kendimi biraz daha iyi hissediyordum.

Elien kafamda ki yaraya fazlasıyla dikkat etmişti, yara biraz daha iyi olduğu için banyo yapmamda bir sorun olmadığını söylemişti. Bedenimi bir güzel duruladıktan sonra havlu almak için uzaklaşmıştı.

Ellerimle küvetten destek alarak küvetin içinden çıkmıştım. Küçük adımlarla aynaya doğru ilerledim. Aynadan bedenimi inceledim. Sık sık aynaya bakmaktan kendimi alamıyordum, hala alışma aşamasındayım.

İlia'nın çok güzel bir bedeni vardı fiziği mükemmeldi kendisine çok dikkat ediyordu. Bu hayatta umursamadığı nadir şeylerden biri bedeniydi. Sanırım şuan burda olsaydı ve bedenini bu halde görseydi delirirdi.

Gerçi kitapta İlia'nın Lenora'yı kurtardıktan sonra bedenini görünce nasıl sinirlendiğini hatırlıyordum. İşin garip kısmı İlia'nın bazı anılarını görebiliyordum. Kitabın ilerleyen kısımları daha yaşanmadığı için İlia'nın anıları yaşanmış şeylerle kısıtlıydı ve İlia'nın geçmişiyle ilgili anılarını göremiyordum.

Mesela Lenora'yla neden kavga yaptıkları ve nasıl birbirlerinden bu kadar haz etmeyecek hala geldiklerini bilmiyordum. İlia'nin anıları sanki zihnimin içinde bir anda beliriyor gibiydi. Kendi anılarım ve İlia'nın anıları çarpışıyordu resmen.

Derin bir nefes aldım, şimdi yapmam gereken şey neden kitabın içinde olduğumu ögrenmekti ,acaba komaya falan mı girmiştim kazadan sonra.?


Belkide bunlar zihnimin bir oyunuydu.

"Leydim üşüyeceksiniz. "

Omzumun arkasından havluyla arkamda bekleyen Elien'e baktım. Havluyu bana uzatarak bekledi ,normalde o havluyu bedenime sarardı ama benim rahatsız olduğumu düşünüyor olmalıydı ki israr etmemişti.

Elien cidden çok nazik bir kızsın bundan sonra kitaptaki en sevdiğim karakter oydu. Havluyu bedenime sararak odama geçmiştim. Yatağımın üstünde Elien'in benim için hazırladığı kıyafetlere baktım.

Kitabı okurken Nilvera'yla hep kıyafetleri hayal ederdik ve tamda hayal ettiğimiz gibiydi. İlia'nın iflah olmaz bir siyah aşığı olduğunu biliyordum ve beyazdan nefret ediyordu. Dolabında renk renk kıyafetler olmasına rağmen İlia hep siyah giyiyordu.

Kıyafetler hem eski tarz hemde günümüz kıyafetleri gibiydi. Yatakta ki kıyafetlere doğru yaklaşarak elimle kumaşlara dokundum, yumuşak ipek kumaşlar çok güzeldi.Elimi kıyafetlerden çekerek takıların olduğu masa sandalyesine oturup aynadan kendimi izlemeye başladım.

Elien banyodan çıkarak tedirgin bir şekilde bana baktı, bir şey söylencek ama söyleyemiyor gibiydi. Aynadan onu çok net görüyordum.Elien'e bakmadan konuştum.

"Seni dinliyorum Elien, bir şey söyleyecek gibisin." Gözlerini kırpıştırarak bana garip garip baktı. Yinede ilk zamana göre biraz daha tepkileri azalmıştı, sanırım kendisini davranışlarıma alıştırmaya çalışıyordu.

"Leydim hep aynadan kendinize bakıyorsunuz, yüzünüzde ki yaralardan rahatsızlık duyuyorsanız bunu hemen Başbüyücüye bildirebilirim. "

Omzumun üstünden ona doğru baktım. Benim için baya endişelenmiş gibi duruyordu.

İlia kendisine ne kadar kötü davranırsa davransın, hep onu düşünüyor olması gerçekten ilginçti. Sanırım İlia bunun farkındaydı. Elien'nin kendisine ne kadar sadık olduğunu biliyordu bu yüzden onu hiç kovmamıştı. Elien'e biraz iyi davransa çok iyi arkadaş olabilirlerdi aslında.

Bahsettiği Büyücü Dük'ün sağ koluydu,bu yüzden çok fazla işi olmalıydı. Üstelik krallığın bile bir büyücüsü yoktu. Dük Lucender Costantinova kudretli bir adamdı. İlia biraz babasına benziyordu, korkutuculuğunu babasından almıştı orası kesindi.

Büyük ihtimalle İlia bu soruya evet derdi, hatta kitapta ilerleyen bölümlerde yüzünde hiç yara olmamasının nedeni buydu. Derin bir nefes alarak Elien'e odaklandım. Meraklı gözlerle benden bir cevap bekliyordu."Gerek yok Elien büyütülecek bir şey değil."

İlia burda olsaydı ağzıma bir tane geçirirdi.

Elien'in ağızıda şaşkınlıkla açılmıştı bu hâliyle komik görünüyordu, gülsem kalp krizi geçirir diye endişeleniyorum. Elien hızla kendini toparladı ardından arkasını dönerek yatağa doğru ilerledi.İçten içe şok geçiriyor olmalıydı, zavallı kıza daha çok şok geçirttirecektim. Yatağın üzerindeki iç çamaşırları alarak bana doğru döndü ardından garip bir şekilde ikimiz bakıştıktan sonra vaz geçerek yatağın üzerine geri koydu. Yok artık iç çamaşırlarımı da o giydirmeyecekti herhalde değil mi.?

"Leydim siz içliklerinizi giyin bende yaralarınız için krem bulayım banyoda olacaktı. Kremi sürdükten sonra başınızda ki yaranın da durumuna bakayım sonra elbisenizi giymenize yardımcı olurum."

Onu kafamla onaylayarak oturduğum sandalyeden kalktım yatağa doğru ilerledim. Elien banyoya girdiğinde hızla iç çamaşırlarımı giymeye çalıştım. Bir daha beni çıplak görmesini istemiyorum.

Kolumda ki derin kesik fena halde canımı yakıyordu. Zorlansamda sonunda giyinmiştim aynaya doğru dönerek kendimi süzdüm. Siyah geceliklerle İlia fena seksi görünüyordu.

Kötü kadın olduğu için kimse onun seksi olmasıyla ilgilenmiyordu bende ilgilenmemiştim. Tabi İlia'nın bedenine girmeseydim hala ilgilenmezdim neyse ki şuandan itibaren ilgileniyorum. Elien banyodan çıktıktan sonra yaralarıma krem sürmüş başımla da ilgilendikten sonra elbisemi giymeme yardımcı olmuştu.

Elbisenin kolları tüllü yakası v şeklindeydi. Köprüçük kemiklerim belli oluyordu,belden oturtmalıydı. İnce belimi sarıp sarmalamıştı, kesinlikle çok beğenmiştim.

Elien yaptığı işten memnun olmuş gibiydi. Saçlarımı kurulamış kremleyerek taramıştı. Boynuma ince zincirli içinde küçük dallar olan şeffaf taş olan kolyeyi takmıştı.

Kolyeyi ben seçmiştim gözüme çok güzel gelmişti. Ayaklarıma dolgu topuklu ayakkabı giymiştim. Elien tam olarak iyileşmediğimden başımın dönebileceğinden endişe ettiği için dolgu topuk giymeme de ısrar etmişti. Üç saat daha tartışmamak için giyinmiştim. Sonunda odadan çıkarak koridorda yürümeye başlamıştık. Hem heyecanlanmış hemde gerilmiştim kitabın diğer karakterlerini görecektim bu o kadar heyecan verici bir durumdu ki.

Koridor ihtişamlıydı çeşit çeşit tablolar ve heykellerle doluydu. Bilerek yavaş adımlarla yürüyordum ki tabloları rahat bir şekilde inceleyebileyim.

Her tabloda farklı resimler vardı. Lordlar yada Leydiler farklı farklı insanların resimleri çizilmişti. Gözlerim tablolarda ki kadınlardan biriyle kesişti, kadının simsiyah saçları omuzlarından aşağıya iniyor kafasında ki taç o kadar ihtişamlı duruyordu ki sanki ben bu dünyaya hükmetmek için geldim diye bağırıyordu. Gözlerim kadının elbisesinin açık bıraktığı omuzunda ki sembolde gezindi.

Mühür kitapta ki herkesin sahip olduğu bir şeydi.

Bu evrende herkes mühürle doğuyordu. Bazılarının mührü güçlüyken bazılarının ise güçsüz olduğu için muhafız çağıramıyorlardı. Doğum sırasında mühür hasar alabilirdi küçük ya da büyük hasarlar önemliydi, bir çok kişinin kaderini kökünden değiştiriyordu. Çocuklar üç yada beş yaşlarına geldiklerinde Muhafız çağırma ritüeli ile Muhafızını çağırıp ruhen bağlanıyorlardı.

Mühür bu işe yarıyordu çağırılan Muhafız ile çağıran Efendinin ruhlarını birbirine bağlıyordu. Mühre sahip olmadan doğmak çok nadir bir şeydi ,tarih boyunca iki kez görüşülmüştü. Kitapta bundan bahsediyordu çok önemli bir olaydı.

Mühür muhafız çağırıldıktan sonra değişip Muhafız ve efendisini simgeleyen farklı bir şekile dönüşüyordu .Mühre sahip olmadan doğan ilk kişi binlerce yıl önce doğmuştu ve ölmüştü diğeri ise Lucender Costantinova'ydı.

İlia'nın babasının bir Muhafızı yoktu.

Bu yüzden insanlar her zaman ona yetersiz gözle bakarmış tanki önce Başgeneral sonrada Dük olana kadar, bu konuma gelmek için çok çabaladığına eminim.

Şimdi ise insanlar onu görünce korkuyla yerlerine siniyorlardı. Oysa mühre sahip değil diye çok fazla eziyet görmüştü. Bir zamanlar ezdikleri adam şimdilerde önünde saygı ve korkuyla eğildikleri o adamdı bu yüzden Nilvera'yla Lucender Costantinova'ya hep saygı duymuştuk .

Üstelik kitabın ana karakteri Diane Katina'ya en zor zamanında Krallıkta dahil kimse yardım etmezken ona yardım etmişti. Bu yüzden Diane İlia'yla ne kadar anlaşamasada İlia'nın ailesine saygı duyuyordu. Gerçi bunların hiç biri gerçekleşmemişti ilerleyen bölümde gerçekleşecek olaylardan biriydi.

Muhafızlığın ilk kuralı ve görevi Efendisini korumaktı. En büyük cezaya sahip olan ikinci kural ise Muhafız ve Efendisi arasında hiç bir ilişki yaşanamazdı.Sırf böyle bir şeyi engellemek için küçük yaşta Muhafız çağırılıyordu. Muhafızlar küçük yaşta çocuklarını koruyan baba gibi efendileriyle zaman geçiriyorlardı.

Kural kesin ve asla çiğnenemezdi affı kesinlikle yoktu.

Halktan olan insanlar muhafız çağırmak için belli bir miktar para ödemelilerdi. Oldukça yüklü bir miktar olduğu için halktan olanlar mühre sahip olsalar bile o parayı bir araya getirip tapınakta bir muhafız çağıramıyorlardı. Ritüel için gerekli malzemeler oldukça pahalıydı Bu nedenle halktan olanların muhafızları yoktu. Çok nadiren para biriktirip muhafız çağırabilenler vardı bazı tüccarlar ve iş sahipleri gibi bunun dışında halkın çoğunluğu bu şansa sahip değildi. İlia'nın Annesi Düşes Elisia eski nesil bir Muhafıza sahipti.

Eski nesil Muhafızlar en güçlü ve en bilge olanlarıydı.

Eski nesil denmesinin nedeni daha önce çağırılmıştı ve Efendisi ölmüştü. Şimdi ise yeniden bir Efendiye sahiplerdi. Eski nesillerin kaç tane Efendiye hizmet ettikleri bilinmiyordu, bu yüzden diğer Muhafızlardan daha tecrübeliydiler.

Düşeş Elisia beş yaşında çağırma rütieli yaptığında muhafızı gelmemişti ve çağrı yanıtsız kalmıştı. Herkes çok şaşırmıştı sonuçta Elisia çok güçlü bir mühre sahipti ve kahin soyundan geliyordu nasıl olur da Muhafızı çağrısına yanıt vermezdi.

Sonradan Muhafızın çağrıya neden yanıt vermediği anlaşılmıştı, Muhafız zaten bu dünyadaydı ve uzun zamandır Efendisinin doğmasını bekliyordu.

Efendisi doğduktan sonra hazır olana kadar beklemişti, efendisinin hazır olduğunu görünce karşına çıkmıştı.Yani Muhafız uzun zamandır Elisia'nın yanındaydı. Eski Nesil Muhafızlara sahip olan kitapta çok fazla kişi yoktu belirli kişiler sahipti ve İlia'nın annesi Düşes onlardan biriydi bu yüzdende herkes ona saygı duyuyordu.

Düşes ve Dük çok garip bir çiftlerdi bakıldığı zaman biri çocukluğundan beri ezilen ve aşağılanan biriydi diğeri ise saygı duyulan ve herkes tarafından hayran olunan biriydi.Kitapta merak etmemiştim ama şimdi Dük Lucander ve Düşes Elisia'nın aşkını merak etmeye başlamıştım. Kitapta çok fazla geçmiyorlardı.

Kitap tamamen baş karakter Diane'nin hayatını konu alıyordu bu yüzden yan karakter olan kişilerin adı geçiyordu ama hayatlarına dair çok fazla detay verilmiyordu.Mühür ayrıcalıktı işte tam da bu yüzden mühre sahip olmak çok önemliydi.

Neyse ki İlia'nın mührü vardı. Ensesinin tam ortasında küçük bir kılıç sembolüydü ve başarılı bir şekilde Muhafız çağırmıştı bu konuda bir eksiğimiz yoktu ama tek sorunumuz İlia'nın Muhafızını sevmiyor olmasıydı sevmemesinde ki en büyük etken bembeyaz saçlara sahip olmasıydı.

İlia'nın bu beyaz nefreti cidden korkunçtu. Beyazdan neden bu kadar çok nefret ediyordu ki.İlia, Muhafızını ne kadar sevmiyorsa Muhafızda bir o kadar İlia'nın haraketlerini onaylamıyordu. Muhafızın İlia'dan nefret etmediğini biliyordum İlia'nın ki tek taraflı bir nefretti aslında nefret diyemezdik tahammül edemiyordu Muhafızına.

Öyle ki Muhafızı'nın gözlerini görmek istemediği için gözlerine demirden bir şey takmasını sağlamıştı. Gözlüğe benzerdi ama gözleri hiç gözükmüyordu tamamen gözlerini kaplayan bir metaldi.

Muhafız dışarıyı çok net görüyordu ama dışarıdan bakıldığı zaman gözlerinin görülmesine imkan yoktu.

Dük'ün sağ kolu Başbüyücü Marcus Giarden tarafından yapılmış büyülü bir metaldi. Kitapta İlia'nın muhafızının çok güzel gözlere sahip olduğu söyleniyordu. İlia'nın ise o gözleri görmeye tahammüllü yoktu.

Nilvera'yla en çok merak etiğimiz şeylerden biri buydu gözleri gerçekten kitapta geçtiği kadar güzel miydi.? İlia muhafızıyla neredeyse hiç konuşmuyordu onu yok sayıyordu.Muhafız ise İlia'nın yaptıklarını doğru bulmadığı için gerekmedikçe İlia'yla konuşmuyordu.

İlia akademide bir çok kişiye zorbalık yapıyor ve kötü davranıyordu.O gerçekten kötüydü bu yüzden Muhafızı zor durumda kalıyordu. Diğer öğrencilerin Muhafızı bu durumdan hiç memnun olmadığı için Muhafızlar arasında sorun çıkıyordu. İlia'nın muhafızı İlia'ya durumu anlatmaya çalışmıştı ama sonuç tartışmaydı.

Yanisi İlia'nın kendi Muhafızıyla arası kötüydü. Yinede muhafızı hala onu canı pahasına koruyordu üstelik İlia onada kötü davranıyordu gerçi Muhafız İlia'nın ağızının payını veriyordu. Nilvera'yla en eğlendiğimiz sahnelerden biride ikisinin tartıştığı sahnelerdi.

İlia'nın muhafızının adı Denzel'di . Muhafızların soy adı olmazdı hiç biri soy ada sahip değildi bazı muhafızlar hariç soy ada sahip olan yoktu.

Gidip Denzel'den özür dilesem acaba aramızı düzelte bilirmiydik ki.?

Ah hadi ama kimi kandırıyorum boğazıma bıçak dayayıp 'sen kimsin ve efendimin bedeninde ne işin var' derdi direk. Hemde hemen anlardı ,nede olsa o İlia'ya en yakın kişilerden biriydi."Leydim dikkat edin düşeceksiniz." Sesle irkilerek kendime geldim. Elien endişeyle kolumdan sıkı sıkı tutmuştu.

Bakışlarımı Elien'den çekerek önüme çevirdim. Uzun merdivenlerin hemen başındaydım ve Elien beni tutmasaydı kesinlikle yuvarlanmıştım. Ne ara koridoru geçinmiştik düşüncelerime ne kadar daldıysam fark etmemiştim bile.

Elien hayatımı kurtarmıştı, geriye doğru bir adım atarak koca salonda göz gezdirdim. İhtişamlı avizeler , duvarlarda ki tablolar herşeyiyle burası mükemmel bir Malikaneydi.Elien'e doğru dönerek:

"Dalmışım Elien tuttuğun için sağ ol. " dediğimde kızın gözleri kocaman açılmış, beyaz yanakları kızarmıştı. Şaşkınlıkla konuşmaya çalıştı:

"Yok Leydim ben sadece sizi tuttum , hatta size izinsiz dokunduğum için affedin."

Artık İlia'ya küfür etmemek için zor duruyordum. Bu kadar kötü olmak zorunda mıydın.Elien kolumu yavaşça bırakmış , siyah zeytin tanesi gözleriyle mahçupça bana bakmıştı.

"Kazayı tam olarak atlatamadım yani her an düşebilirim senin görevin Leydinle ilgilenmek değil mi ,öyleyse gözlerin üzerimde olsun bir kere daha düşebilirim gözlerim kararabilir. "Dediğimde hızla yerinde dikleşerek;"Merak etmeyin Leydim siz tamamen iyileşene kadar ben size göz kulak olurum, düşmenize izin vermem hem bu benim görevim Leydimle ilgilenmem lazım."

O kadar ciddi gözükmeye çalışıyordu ki gülümsemek istedim.

Hemen de ikna olmuştu cidden çok tatlı ve saftı.

Gözlerimi onun güzel yüzünden çekerek önüme döndüm. Bu sefer daha dikkatli bir şekilde ben önden o da annesini takip eden ördek yavrusu gibi arkamdan geliyordu. Merdivenler uzun olduğu için yarım saatte anca inmiştik. İndiğimde olduğum yerde duraksadım tam olarak nereye gitmem gerekiyordu ki .Elien ne düşündüğümü anlamış gibi hemen lafa atladı:

"Leydim Düşes mutfakta sizin için bir şeyler hazırladı önce mutfağa gidip bir şeyler yiyin gerçi odaya getirecekti Bayan Dara."Çekingen bir şekilde bana baktı. Yaşlı hizmetlinin adı Dara'ydı ve benim şuan ona kızmam mı gerekiyordu belki bi işi çıkmıştır.

Ah ben bir Leydiyim, bana yemek getirmekten daha önemli ne işi olabilirdi ama içimden kızmak gelmiyordu ki. Neyse sonra kızardım bu seferlik affediyorum hadi yine iyisin yaşlı Dara , zaten odada bi güzel kalaylamıştım bu yeterdi bence.

Gözlerimi etrafta gezdirerek İlia'nın anılarına göz attım. Mutfak sağ taraftaydı yavaş adımlarla sağa doğru ilerlerdim. Elien yine ördek gibi peşimden geliyordu. Kolidorda yürüdükten sonra kulağıma sesler ilişmişti. Oldukça büyük bir mutfağa giriş yapmıştım ben girer girmez sesler anında kesildi. Mutfakta ki çalışanlar şaşkınlıkla bana bakıyordu. Hepsi hızla öne doğru eğilerek beni selamladılar.

Onlara bakmaya devam ettim ,tam olarak ne demem gerekiyordu. İçlerinden biri kısık sesle:"Leydim , Düşes Muhafızıyla bahçedeler " dediğinde rahatlamıştım.

Konuşan kızın kahverengi kıvırcık saçları vardı. Eğildiği için yüzünü göremiyordum bir tek o konuşmaya cesaret edebilmiş gibiydi. İlia olsa ne yapardı, teşekkür etmezdi orası kesindi sanırım hiç bir şey yapmazdı. Mutfağın bahçeye açılan kapısına doğru adımladım hizmetliler hızla çekilmişti önümden bu durum o kadar komiğime gidiyordu ki. Sanki kırmızı görmüş boğaymışım gibi hızla benden kaçıyorlardı.

Yavaş adımlarla balkondan çıktım. Elien'in gelmediğini fark etmiştim ama dönüp ona bakmadım ,yinede gelseydi daha iyi hissedebilirdim.Bakışlarımı bahçede gezdirdim Güneş yavaş yavaş batmaya başladığı için etraf kızıl ışıklarla aydınlanıyordu. Çok güzel bir manzaraydı ama asıl güzel olan şey hemen ilerimdeki kadındı.

Simsiyah saçları kalçalarının altına kadar iniyordu , üzerinde ki kırmızı elbiseyle arkadan o kadar güzel görünüyordu kiİlia'nın güzelliğini kimden aldığı belliydi.

Hemen yanında ellerini arkasında bağlamış iri bir adam dikiliyordu. Düşes Elisia'nın muhafızı Kalios'du .Onlara doğru adımlamaya başladım seslerini duyabileceğim kadar yakınlarına gelince olduğum yerde durdum.

Düşes elinde ki elbisesiyle aynı renk kırmızı gülü burnuna yaklaştırarak kokladı. Huysuz bir şekilde homurdanarak muhafızına doğru döndü.

"Sen beni dinliyor musun Kalios ?." İri muhafız kafasını Düşese doğru çevirerek:"Tabikide dinliyorum efendim ama neden bunları bana anlatıyorsunuz anlamıyorum." Düşes kafasını kaldırarak muhafızına doğru baktı.

"Çünkü Lucender çok meşgul yapılan saldırıyla ilgili işleri var ve kızımda hala uyanmamış olmalı." Omuzlarını aşağıya sarkıtarak devam etti.

"Uyandığı zaman çığlığı malikaneyi inletir zaten ,yanına gidersem tartışırız en azından sakinleşinceye kadar beklemem lazım bu süreçte de sıkılıyorum sende benim muhafızım olduğun için benimle beraber sıkılır mısın.?"

Çığlık atmamak için kendimi zor tuttum.

Karşımda ki Düşes Elisia'ydı o kadar güzel bir sesi vardı ki gidip imza istesem kellemi aldırır miydi.?

Sakin olmalısın Ayliz Meva, bu gerçek o kadın gerçek, hayal ettiğimden bile daha güzeldi. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki resmen ellerim titriyordu. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum panik yapmıştım. O sırada biri omzuma dokunmuştu."Leydim neden dikiliyorsunuz yoksa gözleriniz mi karardı ?"

Elien endişeyle konuştuğunda Düşes ve Kalios duyarak bize doğru dönmüştü, şimdi ikisininde yüzünü çok net görebiliyordum İkiside şaşkınca bana bakıyordu. İlia'nın çığlıklarıyla sarayı inleteceğinden şüphem yoktu. Bende şimdi çığlık atacaktım ama aynı sebepten değildi.

Derin bir nefes alarak kendimi hazırlandım, hadi bakalım yeni bir İlianna Costantinova görünümlü Ayliz Meva'yla tanışmaya hazır olun.

Loading...
0%