Yeni Üyelik
7.
Bölüm

^1.6.Bölüm^ : 'Elwestar Ailesi'

@cornelianews

 

( Denzel )

 

-Aşkın en acımasız yanı; Ağzından çıkmaya cesareti olmayan sözlerin, yürekte fırtınalar koparmasıdır. ~Aragon

 

 

6.Bölüm

 

..📖..

Koridorda yavaş adımlarla yürüyorduk, geldiğimiz koridora değil başka koridora girmiştik bu malikanenin kaç koridoru vardı bilmiyorum ama bir kere kaybolursam bir daha kimse beni bulamaz diye korkuyordum.Elien odadan çıktığımızdan beri arkamızdan sessiz adımlarla geliyordu görünüşe bakılırsa Elien'in İlia'dan sonra en çok çekindiği ikinci kişi Dük Lucander'di.

Buna rağmen Dük'le konuşurken duraksamıyordu İlia'yla konuşurken resmen kekeliyordu bu sinir bozucuydu.

Dük'le kol kola duvarlarda ki tabloları izleyerek yürüyorduk, bu kolidor diğer iki koridordan daha farklıydı. Duvarlarda ki tablolar yemyeşil orman, mağara ve tapınak resimleriyle süslüydü.

Bu resimleri kim çiziyorsa kesinlikle ressam o an ne hissediyorsa resime aktarmış gibiydi . Resme baktığım zaman duygular bana geçiyordu. Tablolar büyülü olabilir miydi , artık herşeyin büyülü olmasından süphe ediyordum içtiğim su bile büyülü olabilirdi.

Dük tablolardan gözlerini çekerek bana doğru döndü:

"Her hafta teması değişiyor genelde karamsar şeyler çizerdi, uzun zaman sonra ilk defa renkli tablolar çiziyor değil mi,bişeyler değişmiş olmalı."

Dediğinde ne diyeceğimi bilemedim.

Bu tabloları kim çiziyordu ki , kitapta Diane bir kere Costantinova Düklüğüne geliyordu o geldiği zaman bu koridorun duvarında ki tabloların rengi kırmızıydı ,savaş ve ceset resimleri vardı.

Yinede bu tabloları kimin çizdiğini bilmiyordum Dük'e ne cevap vermem gerektiğini bilemedim. İlia'nın anılarına baktım anıları net değildi , bu da göremediğim anlılarındandı. Dük'e doğru döndüm dikkatlice yüzüme bakıyor benden bir cevap bekliyordu.

"Zaman bile aynı kalmazken herşeyin aynı kalmasını bekleyemeyiz, sen hep öyle dersin onun içinde bir şeylerin değişmiş olması mümkün."Dediğimde gözleri düşünceli bir şekilde kısılarak tablolara doğru döndü."Umarım değişmeyen bir değişikliktir."

Derin bir nefes aldım, ucuz yırtmıştım hiç tanımadığım biri hakkında konuşuyorduk.

Belki İlia tanıyordu ama ben kitapta adının bile geçtiğini hatırlamıyordum ve İlia'nın anılarına tekrar bakmama rağmen anılarını bir türlü göremiyordum.

Tedirginliğimi Dük'e fark ettirmeden tablolara daha dikkatli baktım. Belki bir isim yada bir imza bana fazlasıyla yardımcı olabilirdi. Güzel tabloların en alt kısımlarına baktım. En altta' P.V ' yazıyordu yazının hemen üzerinde ise imza vardı' P.V 'adı ve soy adı olmalıydı. Kitapta P harfiyle başlayan ressam var mı diye düşünsemde aklıma bir şey gelmiyordu.

Tabloları kimin çizdiğini öğreneceğime dair kendime üçüncü defa söz verdim. Şuan önemli olan Dük'ün şüphelenmemesiydi .Bazen acaba İlia olmadığımı söylesem ne olur diye düşünüyordum ,büyük olasılıkla benim hain olduğum ve İlia'ya zarar verdiğimi düşüneceklerinden hiç süphem yoktu bu yüzden söylemeye korkuyordum ben bile neler olduğuna anlam veremezken onlardan mantıklı bir davranış bekleyemezdim.

Üstelik herdefasında atlıyordum ama onlar gerçek değildi belki burası kitabın içi olduğu için gerçek sayılabilirlerdi.Onlar kitap karakterlerinden başka bir şey değildi gerçi şuanda İlia'nın bedeninde olduğum için bende bir karakterdim. İlia'nın bedenine girmeme neden olan şeyin İlia'nın geçirdiği kaza olduğundan şüphe ediyorum.

Eğer tahmin ettiğim gibi ben kaza geçirirken kitapta açılan sayfa İlia'nın kaza geçirdiği sahneyse kitabın içine girmem biraz da olsa mantıklı geliyordu. Öyleyse kaza yerinde bişeyler olmalıydı bunun anlamı bir kere daha tapınağa gitmem gerektiğiydi.

İyi ama nasıl gidecektim ,öylece elimi kolumu sallayarak malikaneden çıkabileceğimi hiç sanmıyorum. Denzel'in gözleri üstümdeydi üstelik Marcus'un da dikkatini çekmiştim. Haraketlerim İlia'nın haraketleriyle uyuşmadığı için dikkat çekiyordum. Bu şekilde rahat haraket edemezdim. Öncelikle herkesi İlia'nın değiştiğine ikna etmem gerekiyordu , değiştiğine ikna olduklarında haraketlerim daha rahat olurdu.

Aslında İlia gibi davranırsam kolay olurdu ama mutlaka bir yerde bocalardım. İlia gibi tüm duygularımı sonuna kadar yaşamıyordum. İlia merhametsizse sonuna kadar merhametsizdi. Benim ise duruma ve olaya göre merhametim şekillenirdi. İlia ile ne kadar zıtsak bir o kadarda aynıydık aslında. Yinede İlia gibi davranmak beni bir zaman sonra yıpratırdı.

Neden kitabın içinde olduğumu ögrenmek için sabırlı davranmam gerekiyordu gerekirse uzun bir süre İlia gibi yaşamalıydım ama ne olursa olsun İlia olmadığımı birinin anlamasını engellemeliydim.

Bu dünyada kimseye güvenemezdim en zoru ise buydu.

Kimseye tam anlamıyla güvenmeden nasıl hayatta kalacaktım hadi diyelim bir şekilde hayatta kaldım peki psikolojim , ya kendimi İlia sanmaya başlarsam İlia olmaya alışırsam kim bana aslında olduğum kişiyi hatırlatacaktı. Bunları düşündükçe bocalıyordum ve benim bocalamaya hakkım yoktu, çünkü bocaladığım ve yere düştüğüm anda beni gömerlerdi bunu mecazi anlamda demiyordum cidden gömerlerdi sonuçta kitapta İlia ölüyordu en büyük sorunlarımdan biri de buydu.

Kendimi korumak için Denzel'le aramı bir şekilde düzeltmem lazımdı. İlia tamamen yanlızdı ona yardım edecek kimse yoktu, öldüğü sayfa aklıma geldiğinde korkmadan edemiyordum. Okurken sorun yoktu ama şimdi benim aynı şeyi yaşayacığımı bilmek korkunçtu. İlia'nın ölmesine hiç üzülmemiştim hatta hak ettiğini bile düşünmüştüm, hep öyle olmaz mıydı.?

Okuduğumuz kitabın kötü karakteri öldüğü zaman üzülmezdik hak ettiğini düşünürdük. Şimdiyse bunun ne kadar bencilce ve zalimce olduğunu anlıyordum çünkü onun yerinde ben vardım, kitabı okurken çok fazla haksızlık yapmıştım kötü olanlara.

Keşke hepsinden özür dileye bilseydim. Kitapta bir şeyleri değiştire bildirimiydim merak ediyorum eğerki İlia Lenora'yla barışır ve insanlarla arkadaş olup iyi anlaşmaya başlarsa bu kitabın akışını değiştirirmiydi .?

Bir şekilde olaylar değişirse İlia'nın öldüğü zamanı da değiştirebilirdim.Denemekten başka şansım yoktu. Allahım lütfen bana yardım et.?

Bu bana verdiğin bir imtihan mı bilmiyorum ama sonuna kadar savaşacağım öylece pes etmeyeceğim.

Sonuna kadar elimden geleni yapıp asla isyan etmeyeceğim.Düşüncelerimi durdurup aklımın köşelerine atarak Dük'e odaklandım. Koridorun sonuna gelmiştik Dük adımlarını yavaşlatarak bana doğru döndü. Bir şey söyleyecek ama İlia'nın tepkisinden çekiniyor gibiydi.

Koskoca Dük bile kızından çekiniyorsa artık İlia'nın ne kadar kötü bir insan olduğunu siz düşünün.

Ben bu kızın değiştiğini insanlara nasıl ikna edecektim.

"Lianna biliyorum Lenora'yla eskisi kadar iyi anlaşamıyorsun ,sana ne yapacağını söyleyecek değilim ama bu akşam biraz daha sakin kalabilir misin mümkünse .?" Dediğinde artık şaşıramıyordum bile , yahu İlia koskoca Dük bile senden sorun çıkarma diye rica da bulunuyorsa sen şeytanın bu kitapta ki temsilisin bence.

İlia Lenora'yla ne kadar konuşmasada ailelerinin biribirleriyle bağları vardı. Dük Arion Elwestar , orduda tıpkı Lucander gibi başgeneraldi üstelik eskiden birbirlerinden hiç haz etmezlerdi.

O zamanlar küçük olan Lenora ve İlianna birbirleriyle arkadaş olduklarında mecburen birbirini sevmeyen Arion ve Lucender barış imzalamışlardı sonra ise birbirleriyle İlia ve Lenoradan bile yakın olmuşlardı.

Öyle ki şuan kızları birbirlerinden hiç haz etmiyor olmalarına rağmen onlar yinede bir araya geliyorlardı ve bir çok kez kızlarını barıştırmak için çabalamışlardı. Sonucu ise hep hüsran olmuştu sonunda iki Dük de pes etmişti. İkisi ne zaman bir araya gelip ailecek yemek yemek istese İlia hep sorun çıkarıyor ve sonunda Lenora'yla tartışıyorlardı.

Lenora genel anlamda sakin bir kızdı, kitaptan ve İlia'nın anılardan bildiğim kadarıyla kitap okumayı çok seven sakin ama yeri geldiği zaman çok iyi laf sokan bir insandı. Lenora'nın bakışlarıda en az İlia kadar umursamazdı insanların gözlerine o kadar boş bakıyordu ki.

Hiç bir şey hissetmediğini bile düşünüyordunuz üstelik İlia'ya karşılık verebilen nadir insanlardandı, ikisi bir araya geldiği zaman ortam fena halde geriliyordu. Lenora aile buluşmalarında hep sakin kalıyor ailesini zor duruma düşürmemeye çalışıyor İlia'ya bulaşmıyordu. İlia ise hiç durur mu?, Lenora'yı kışkırtıyor bazen Lenora, umursamayıp görmezden gelirken bazende karşılık veriyordu.

Costantinova ve Elwestar ailesi kızlarının arasında ki sorunu hiç öğrenememişlerdi.

Düşes Elisia ve Düşes Liriel bir çok kez birlik olup öğrenmeye çalışmışlardı ama elleri boş bir şekilde geri dönmüşlerdi sonradan karışmamaya karar vermişlerdi ama ikiside bu duruma çok fazla üzülüyorlardı.

Bu akşam yemeğinde kesinlikle Lenora'ya bulaşmayacaktım böylelikle Lenora'nın dikkatini çekecektim ve hedefimin ilk aşamasını gerçekleştirecektim.

Dük'e doğru dönerek:

"Lenora'nın hayatını kurtardım baba , bunu onun yüzüne vuracak değilim onunla anlaşamıyor olmam onun çocukluk arkadaşım ve senin arkadaşının kızı olduğu gerçeğini değiştirmiyor yani sorun çıkarmayacağım."

Dük'ün mavinin en koyu tonu olan gözlerinde kısa bir süre şaşkınlık geçti.Kolundan çıkarak merdivenlerden inmek için hazırlanmıştım , Dük elini kaldırarak omzuma koydu hızla bakışlarımı ona diktim.Teşekkür eder gibi gülümsedi ve hafifçe omzumu sıktı, merdivenlerden inerek elini bana doğru uzattığında içime yine o garip sıcaklık yayılmıştı.

Elimi uzattığı elinin üstüne koyarak ,yavaş adımlarla merdivenlerden inmeye başladık. Salon fazlasıyla kalabalıktı hizmetliler bir o tarafa koşturuyordu bir bu tarafa.

Gözlerim heyecanla parlayan gri gözleri buldu. Düşes parlak gülümsemesiyle bize doğru baktı . Gözleri benim üzerimde beğenmiş bir şekilde gezinerek sevgiyle baktı. Mutfakta sarılarak ağlamamız Düşes'e fazlasıyla iyi gelmiş gibiydi.

Gözlerini benden çekerek önümdeki adama baktı , bu öyle bir bakıştı ki gözlerindeki o duygular tüylerimi diken diken etti.

Dük'de aynı şekilde Düşesi baştan aşağıya süzerek keskin bir bakış attı. Bu bakışı daha önce gördüğüm için tanıdıklık hissi içime yayıldı.Sanki Babam Anneme bakıyormuş gibi hissetmekten kendimi alamadım.

Aynı duygu yüklü bakışlar ama farklı evrenlerde farklı bedenler.

Merdivenlerden inene kadar Dük gözlerini Düşesden ayırmadı. Benim gözlerim Düşes'in hemen arkasında dikilen muhafızı Kalios'u buldu. Az önce yukarıda degil miydi bu adam nasıl bizden önce inmişti.

Son basamağı indiğimizde tenim garip bir şekilde karıncalandı, soğuk bir rüzgâr tenime çarpmış gibi hissetiğimde kafamı çevirerek sola doğru baktım. Gözlerim hızla Denzel'i buldu kim bilir belkide göz göze geldik ama ben bunu asla ögrenemedim ve bunu ondan başkası da bilmiyordu.

Denzel'in hemen yanında dikilen Marcus , Kalios'a garip bir bakış atıyor bir şeyler anlatmaya çalışıyor gibiydi. Marcus ona baktığımı hissetmiş gibi ela gözlerini bana çevirdi. İrkilmemek için kendimi zor tuttum o ise bana hafif bir şekilde gülümsemişti.

Bu Marcus'a çok dikkat etmeliydim fazlasıyla kurnazdı ama bundan da önemlisi o bir büyücüydü. Aklıma gelen şeyle olduğum yerde kala kaldım.

Marcus İlia'nın zihnine girdiğinde benim anılarımı görmüş olamazdı değil mi ,ama oda da konuşurken İlia'nın zihninde sadece karanlık olduğunu söylemişti yani benim anılarıma girememişti.

Hatta bedenin içinde ben olduğum için tam anlamıyla İlia'nın kazaya dair hiç bir anısını göremesinin nedenide bu olabilirdi.

Yani ben Marcus'un İlia'nın zihnine girmesini engelliyor olabilirdim çünkü ben bu evrene ait değilim.Benim bir anda durmamla beraber Dük'de durarak bana doğru döndü. Hatta herkes merakla bana bakıyordu çünkü çatık kaşlarımla Marcus'a bakmaktan kendimi alamıyordum.

Marcus dikkatle bana baktı neden kendisine öyle baktığımı anlamaya çalışıyor olmalıydı. Dük kolumu okşayarak:

"Lianna bir sorun mu var .?" Dediğinde başıma saplanan ağrıyla gözlerimi kapatarak elimi başıma götürdüm. Acı dolu iniltim salonda kısık sesli olmasına rağmen yankılanmış gibiydi. Düşes hızla bana doğru atılarak yanıma vardı endişeyle bana bakarak:

"Canım iyi misin neyin var .?"

Titrek bir nefes aldım. İkisininde endişesini hissedebiliyordum. Dük'ün Marcus'a sesleneceğini tahmin etmiştim ama Marcus ondan önce davranarak yanıma gelmişti.

Düşes'e doğru dönerek:

"Düşes izin verirseniz Leydim'e bakacağım."

Düşes hızla kafasıyla onaylayarak geri çekildi. Marcus bana doğru eğildiğinde bedenim kas katı kesildi, ya zihnime girerse diye düşünmekten kendimi alamadım.Sakin davranmaya çalışsam bile olmuyordu, istemediğimi söylersem çok dikkat çekerdim. Ne yapacağımı düşünürken Marcus çoktan elini kafama doğru götürmüştü. Kafama dokunamadan:

"Baş Büyücü, Leydim biraz dinlenirse daha iyi olabilir büyüye gerek olmadığını düşünüyorum."

Elien'in sesi o kadar kısık çıkmıştı ki böylelikle Elien'in çekindiği üçüncü kişi katogorisine Marcus'u eklemiştim.Herkesin bir anda bakışları arkamdaki Elien'e döndü zavallı kız korkudan bayılacak kadar gerilmişti. Marcus çatık kaşlarıyla Elien'e doğru döndü büyük ihtimalle ne hakla ona karıştığını söyleyecekken , gözleri Elien'in dudağında ki yaraya takılınca duraksamıştı.

Çatık olan kaşları daha fazla çatılırken gözleri onun yüzünü taradı yanağındaki kızarıklığı da fark etmişti. Gözlerini Elien'den çekerek bana çevirdi. Gözleri o kadar sert bir şekilde gözlerimin içine baktı ki , bakışlarından ne düşündüğünü anlamıştım.

Elien'i bu hale benim getirdiğimi düşünüyordu. Çatık kaşlarıyla yüzüme baktı ardından geri çekilerek:"Bencede büyüye ihtiyaç yok hafif bir baş ağrısı Leydim dinlenirse geçer ." Dediğinde bedenim kaskatı kesildi.

Elien'e benim zarar verdiğimi düşünüyordu bu yüzden de az önce bana yardım edecekse bile şimdi etmeyi düşünmüyordu.Kafamı çevirerek Dük'e baktım, çatık kaşlarıyla Elien'in yüzünü inceledi yüzünden hiç bir şey anlamadım ama benim yaptığımı düşündüğüne eminim.

İçimde bir şeyler kırıldı kırılan şeyler boğazıma takıldı nefes almak boğazımın sızlamasına neden oldu.Kendimi tutarak gözlerimi Düşes'e çevirdim,Düşes Elisia Elien'in yüzünü inceledikten sonra bana hayal kırıklığına ugramış bir bakış attı ama asıl hayal kırıklığına uğrayan bendim.

Size yemin edebilirim İlia'nın bedeninde ben olmama rağmen sanki İlia hissetmiş gibi öyle bir duygu oturmuştu ki içime. Bağıra bağıra ağlamak istedim nasıl olurda İlia'nın yaptığını düşünürlerdi. İlia yapmamıştı ama herkes o kadar garip bir şekilde baktı ki İlia'ya , bu bakışı nasıl anlatacağımı bilemedim.

Hayatım boyunca kimse bana böyle bakmamıştı ya sen İlia hayatın boyunca yapmadığın şeyler içinde mi suçlandın .?

Evet belki İlia kötü biriydi yinede anne ve babası nasıl olurda Elien'e zarar verebileceğini düşünürlerdi.Böyle bir ortamda ben kalsaydım annem asla benim yaptığıma inanmazdı beni savunurdu.Birinin İlia'yı savunmasını bekledim bu kişi İlia'ya çok yakın olmasa bile olurdu yeterki biri onu savunsun,ne kadar beklersem bekliyim kimse İlia'yı savunmamıştı.

İlia'nın bedenine girdiğimden beri fark ettiğim en büyük şey Dük ve Düşes'in kızlarını zerre kadar tanımadığıydı.

Gözlerimi insanlarda gezdirdim, herkes bana zalim ve caninin tekiymişim gibi baktı buna kendi Ailesi de dahildi. Nasıl ki yüzlerine maske indiriyorlarsa gözlerine de maske indirmişlerdi duygularını belli etmeden öylece yüzüme baktılar ama unuttukları şey İlia'nın maskeler konusunda ki uzmanlığıydı.

Söylediğime belki inanmazsın ama seni herkesden daha iyi anladım İlia, hiç kimsenin seni gerçekten tanımadığını bilmek can yakıyormuş. Bizzat senin bedeninde olduğum için acını çok net anlıyorum ve sana gerçekten hayran kalıyorum.Maskelerin öyle sağlam yapmışsın ki yüzüne ne kadar cam parçaları saplanırsa saplansın maskelerin asla delinmiyor.

Yüzümde tek bir mimik bile oynatmadan öylece boş boş yüzlerine baktım .Gözlerimi onlardan çekerek Elien'e çevirdim az önce beni kurtarmıştı.

Marcus'un bana dokunmasını istemiyordum ve Elien hissetmiş gibi hemen müdahale etmişti. Uyandığımdan beri bazı şeylerden özelliklede temaslardan hoşlanmadığımın farkındaydı rahatsız olduğumu anlamış olmalıydı.

İçimde bir yerlerde ona karşı minnetimin büyümesine neden olmuştu. Endişeli gözlerle bana bakıyordu, insanların neden bana öyle baktığını anlamamıştı. Az önce karıştığı için kızgın olup olmadığımı anlamak ister gibi gözlerime çekingen bir şekilde bakıyordu. Düşes öne doğru bir adım atarak Elien'nin omzunu sıvazladı:

"Canım gidip dinlene bilirsin bundan sonrasını diğer hizmetliler halleder. " Elien hiç bir şey anlamamıştı. Saf saf Düşes'e baktı ardından gülümseyerek:"Hayır Efendim ben yorgun değilim hem Leydimin yanından ayrılamam , hala fazlasıyla halsiz kendisiyle ilgilenmem gerekiyor söz verdim."

İnsanlar anlamıyormuş gibi baktılar Elien'e, ona şiddet uyguluyordum ama o hala benimle ilgileniyordu şimdi de akıllarından onu tehdid ettiğim geçiyordu büyük ihtimalle. Düşes şaşırmış gibi değildi sanki Elien'in bunu diyeceğini biliyormuş gibiydi.

"Emin misin Elien.?" Dediğinde Elien Düşes'e baktı tedirgin bir şekilde. Düşes'in böyle davranmasına hem şaşırmış hemde korkmuştu.

"Neden böyle diyorsunuz anlamıyorum Efendim yoksa görevimi yerine getiremiyor muyum, Leydim benden şikâyetci mi .?" Diyerek bana baktı. Düşes ortada bir yanlış anlaşılma olduğunu sonunda anlamış gibiydi.

Elien'i bu hale ben getirseydim Elien benimle ilgilenmek için bu kadar çok ısrar etmezdi sonunda birilerinin birşeyler anlaması çok güzeldi.

Düşes bana doğru döndü bakışları benden şüphe ettiği için mahcupdu.Gözlerimi Düşesden çekerek Denzel'e çevirdim tek sessiz kalan oydu . Hiç konuşmuyor sakin bir şekilde beni inceliyordu. Acaba o da mı benim yaptığımı düşünmüştü neden bilmiyorum ama içten içe onun bunu düşünmemesini istemiştim. Bu oldukça saçma bir istekti en çok Denzel İlia'nın şeytandan farkı olmadığını düşünüyordu.Düşes bana doğru bir adım attığında geri çekildim , böylelikle Dük'ün omzumdaki eli de aşağıya düşmüştü.

İkisine de umursamaz bir bakış atarak:"Misafirlerimiz gelmek üzeredir kapıda karşılaşmamız daha doğru olur. "Düşesin gözlerinin dolduğunu görmüştüm. Ah şimdi İlia'nın annesine neden soğuk davrandığını anlamıştım. Düşes daha önce başka bir olayda da İlia'ya inanmamış bu da İlia'yı hayal kırıklığına uğratmıştı.

Düşes'e çok fazla kızamazdım ama yinede kızının bir hizmetçiye zarar vermeyeceğini bilecek kadar bile tanımıyor olması gerçekten zoruma gitmişti.

İlia bu yüzden Düşesin kendisine yaklaşmasına izin vermiyordu demek. Fazlasıyla haklıydı bende vermezdim şuan vermeyeceğim gibi. Düşes yeniden bana doğru adımladığında , kendini anlatmak istiyordu.

"İlia ben -" dediğinde sözünü keserek:"Biliyormusunuz Düşes,bazen bir insan değiştiğinde bile başkalarının gözünde aynı kalıyor yani sadece değişmekle alakalı bir durum olduğunu sanmıyorum."

Sesim oldukça alaylı çıkmıştı ve asıl şimdi İlia gibi davranmıştım yinede Düşes hak etmişti. Kendisine Düşes demem zoruna gitmiş olmalıydı ki olduğu yerde kala kalmıştı dudaklarının titrediğini gördüm. Bu bana kendimi kötü hissetmişti ama yinede merhamet etmedim çünkü az önce bende kendimi berbat hissetmiştim.

Size söylemiştim yeri geldiği zaman, İlia'dan daha kötü olabilirim bunun için sabrımın taşması yeterdi. Aslında benim sabrım kolay kolay taşmazdı ama gözlerimi açtığımdan beri üst üste gelen olaylar bana fazla gelmişti.

"İlianna" diyerek sert bir şekilde beni uyaran Dük'e boş bir bakış attım. Şuan zerre kadar umrumda değillerdi büyük ihtimalle eski İlia'nın geri geldiğini düşünüyor olmalıydılar ama umrumda değildi. Daha fazlasını söyleyerek kalplerini kırmak istedim ama kendimi tuttum.

Karşımdaki insanlar benim annem ve babam olmadığı için bi an onlara ağzıma ne geliyorsa söyleyecektim ama herşeyden önca onlar anne ve babaydı benim olmasa bile İlia'nın ailesiydi.

Saygısızlık etmek bana yakışmazdı ben böyle bir insan değildim. Yinede hayatım boyunca kimse bana böyle davranmamıştı, her geçen saniye İlia olmak beni daha fazla zorluyordu. Düşesin bana doğru gelmesini Muhafızı Kalios engellemişti.

Dük gözlerini benden çekmeden en az benim kadar boş bir ifadeyle bana bakıyordu, karısına davranış şeklim hiç hoşuna gitmemişti neyse ki benimde onların bana davranış şekli hoşuma gitmemişti.

Daha fazla Dük'e bakmamak için arkamı dönerek ön bahçeye çıkan kolidorda ilerlemeye başladım.

Sakinleşmek için derin bir nefes alarak içimden ona kadar sayıp hızlı adımlarla kolidoru geçerek Malikane'nin bahçesine çıktım.Çiçeklerin güzel manzarasıyla karşılaştığımda adımlarımı yavaşlattım. Havaya karışan çiçek kokularını içime çekerek çiçeklerin yanına yaklaştım.

Çiçeklerin güzelliğini izlemenin beni birazda olsa sakinleştireceğini umarak gözlerimi çiçeklerde ve çiceklerin üzerindeki ateş böceklerinde gezdirdim. Çiceklerin bile muhafızları vardı,sabah kelebekler korurken akşamda ateş böcekleri koruyordu.

Hemen arkamda birinin varlığını hissediyordum koridora girdiğimde de peşimden gelmişti. Kim olduğunu tahmin edebiliyordum yinede kafamı çevirerek yavaşça yanıma baktım.

Denzel kollarını gögüsünde birleştirmiş kol kaşlarının daha sert görünmesine neden olmuştu. Oldukca sakin bir şekilde çiçeklere bakıyordu.

Peşimden gelmesini beklediğim son kişi olmasına rağmen geleceğini bildiğim tek kişiydi.

Ne de olsa o İlia'nın muhafızıydı nasıl ki ateş böcekleri çiçekleri canı pahasına koruyorsa Denzel'de aynı şekilde beni koruyordu.

Gözlerim onun beyaz saçlarına takıldı ne kadar kendimi engellemeye çalışırsam çalışayım saçlarına bakmadan duramıyordum.Upuzun beyaz saçlarının iki tutamı esen ılık hava eşliğinde yüzüne doğru dökülüyordu.

Sivri Elf kulaklarına dokunmak istiyordum teni yumuşak mıydı acaba diye düşünmeden edemiyordum.

Ne yazık ki gerçek dünyada Elf kulakları yoktu bu yüzden merakımı bastıramıyordum. Denzel bir anda bana doğru döndüğünde irkilmemek için kendimi zor tutmuştum. Ben onun gözlerini göremiyordum ama o dikkatle bana bakıyordu. Bana baktığını görmesem bile soğuk gözleri tenimi kesiyormuş gibi hissediyordum. Konuşmak için dudaklarını haraket ettirdiğinde gözlerim istemeden dudaklarına takıldı , hızla gözlerimi çekerek ateş böceklerine baktım.

"Neden bana öyle bakıyorsunuz.? " dediğinde sesindeki soğukluk içimi titretmişti. Umursamaz bir şekilde ona bakmadan konuştum:

"Nasıl bakıyorum .?"

Denzel konuşmamış sessiz kalmıştı. Kaşlarımı çatmamak için çaba sarf ederek Denzel'e doğru döndüm. Onun yüzü zaten benimkine dönük olduğu için direk yüzü bakış açıma girmişti.

"Oldukca uzun bakıyorsunuz özelliklede saçlarıma, sizi rahatsız ediyorsa Marcus'a bildirmelisiniz eminim saçlarım içinde bir çözüm bulur." Sesindeki imayı anlamamak için aptal olmak gerekiyordu.

İlia olsa kesinlikle yapacağı ilk iş kafasına kese kağıdı falan geçirmek olurdu.Ah hayır o benim yapabileceğim bir şeydi. İlia direk metalle kaplattırırdı herhalde, düşüncesi bile saatlerce gülme isteğimi getiriyordu.

Öyle bir şey söylemeliydim ki söylediğim şey yüzünden benden şüphelenmeli ve şaşırmalıydı sonrasında değiştiğime ikna etmek daha kolay olacaktı.

Yavaş yavaş şaşırta şaşırta alıştıracaktım onu İlia'nın değiştiğine , ne zaman ki İlia'nın değiştiğini kabul ederdi o zaman yanında daha rahat haraket edebilirdim. Kafamı kaldırarak gözlerinin olduğu yerde ki metale baktım.

"Bazı şeylere alışmaya çalışıyorum ,merak etme alışamazsam Marcus'a söylerim."

Şaşırmıştı, gözlerini görmesem

bile şaşırdığına yemin edebilirdim.

Öyle bocaladı ki hiç yapmayacağı bir şeyi yaptı.

Refleksle uçan Ateş böceği saçıma konmak üzereyken Denzel öne doğru eğilerek elini yanağıma yakın bir şekilde deydirmeden koymuştu. Ateş böceği saçıma konmak yerine onu eline konmuştu.

İlia'nın anıları zihnimde belirdi, Ateş böceklerine alerjisinin olduğunu görmüştüm, gözlerimi çevirerek eline doğru baktım.Denzel sanki ne yaptığını fark etmiş gibi hızla elini çekmişti. Elini hızla çektiği için Ateş böceği uçarak bizden uzaklaştı. Tıpkı Ateş böceği gibi Denzel'de hızla benden uzaklaştı.

Garip bir şekilde tenim karıncalandı sesinin tonu buz gibi olmasına rağmen sanki avucunun içindeki sıcaklık yüzümü okşamıştı. Kalbimin ritmi bir anda hızlanmaya başladı.

Kendine gel Ayliz o bir kitap karakteri tabikide fazla yakınlaşınca bu sadece eli bile olsa heyecanlanman normal hem bu kalp İlia'nın kesin Denzel kendisine çok yaklaştığı için öfkeden dolayı hızlanmıştı, yani benimle alakası yoktu.

Yine tüm suçu İlia'ya atarak yerimde gergince kıpırdandım. O sırada bahçedeki hizmetlileri fark ettim.

Malikaneden dışarıya aceleyle çıkıyorlardı sanırım Elwestar Ailesi gelmişti. Gözlerim Malikaneden çıkan Dük ve Düşes'i buldu .

Düşes'in gözleri kızarmıştı, kızarık gri gözlerini bahçede gezdirerek sonunda aradığı kişiyi bularak göz göze gelmemize neden olmuştu. Üzgün bir şekilde gözlerime baktı bakışları kendimi kötü hissetmeme neden olmuştu sonuç olarak İlia dünyanın en masum insanı değildi , Akademide yaptıkları Düşesin kulağına gidiyordu hatta bizzat öğrencilerin ailesi gelip Düşesle tartışıyordu.

İlia Akademide çok fazla kişiye kötü davranıyordu. Haliyle Düşes Elien'e bunu yapanın İlia olabileceğini düşünmüştü bi konuda haklıydı ama Elien çocukluğundan beri İlia'ya hizmet ediyordu, neredeyse ikisi beraber büyümüşlerdi bu zamana kadar İlia ona ne kadar kötü davranırsa davransın asla şiddet uygulamayı düşünmemişti bile, yine de Akademide yaptıklarından sonra kim inanırdı ki İlia'nın değiştiğine.

Peki ben nasıl inandıracaktım insanlara İlia'nın değiştiğini bu fazlasıyla zor olacaktı. Evdekileri inandıramazsam Akademidekileri hayatta inandıramazdım.Hizmetlilerden biri bağırarak:

"Kapılar açıldı Efendim geldiler. ?"

Meraklı gözlerim malikânenin önündeki yolda gezindi. Oldukça lüks iki siyah araba malikaneye doğru yaklaşıyordu. Kitabın diğer karakterlerini görecektim bu o kadar farklı bir histi ki.

İki araba malikanenin önünde yavaşladı ,hizmetliler hızla inmeleri için kapıları açarak beklediler. İlk inen Elwestar Dük'ü Arion Elwestar olmuştu, siyah omuzlarına kadar gelen dalgalı saçları ve sert bir mizacı vardı . Yeşilin en açık tonu olan gözleri Lucander'ı bulmuştu.

Sert yüzünün yumuşadığını eski dostuna manidar bir bakış atığını görmüştüm. Dük Arion'dan sonra Düşes Liriel arabadan inmişti , upuzun diz kapaklarına kadar gelen kahverengi saçları uzaktan bile belli olan Ela gözleriyle çok güzel bir kadındı.

Gülümseyerek parlak ela gözleri Elisia'yı bulmuştu. Gülümseyen yüzü Elisia'nın kızarık gözlerini görünce bir şeyler olduğunu anlamıştı ama çaktırmadan gülümsemeye devam etti .

İkinci siyah arabadan ise benim beklediğim kişiler inmişti . Simsiyah kısa saçları geniş omuzları ve çok yakışıklı yüzüyle Lenora'nın muhafızı Ahzee Lenora'dan önce arabadan inmişti.

Nilvera burda olsaydı kesinlikle bağırarak yerinde tepinirdi. Neden bütün muhafızlar bu kadar yakışıklıydı ki, hayal ettiğimden daha fazlasıydılar.

Ahzee'nin arkasından ateş kızılı saçlarıyla Lenora Elwestar inmişti. Yüzünün önüne gelen kızıl saçlarını geriye doğru atarak Malikaneyi kısa bir şekilde inceledi. Gözleri o kadar hızla bir şekilde beni buldu ki tedirgin olmadan edemedim.

Kesin açık yeşil gözleriyle Lenora çok güzeldi. Ben onu incelerken oda beni incelemeye başlamıştı.

Üzerinde koyu yeşil sade ama oldukça dekoliteli bir elbise vardı.

Kitapta bildiğim kadarıyla akşam yemeklerinde ikiside birbirine inat oldukça güzel giyiniyorlardı. Düşes Liriel kolların Düşes Elisia'ya dolayarak sıkı sıkı sarılmıştı.

Bu kesinlinle hoş geldin sarılması değildi ,birbirlerinden ayrılarak kısa bir süre bakıştılar ardından hiç bir şey olmamış gibi gülüşerek muhabbet etmeye başladılar. Gözlerimi onlardan çekerek Lenora'ya çevirdim hala beni inceliyordu ve bakışlarıyla benden hiç haz etmediğini çok net bir şekilde anlatıyordu. Olduğumuz yerde durup dik dik bakışırken, Dük Lucander:

"Neyi bekliyoruz içeriye geçelim konuşmaya içerde devam ederiz ."

Sonunda bakışmayı keserek içeriye girmek için yürümeye başladık.

Dük Arion ve Düşes Liriel kaçamak bakışlarla beni inceliyor sonrada Lenora'ya bakıyorlardı ortada bir sorun olduğu beliydi ama sorun ne olabilirdi ki.

Malikânenin içine girdiğimizde gerginlik havada süzülen bir bulut gibiydi, Elisia Liriel'e dönerek:

"Eğer çok açsanız hemen yemeğe geçebiliriz ya da önce oturup soluklanın." Dediğinde Liriel gülümseyerek:"Biraz oturalım sonra geçeriz ." dediğinde Elisia fark etmez der gibi gülümseyerek oturma odasına doğru ilerlemeye başladılar.

İki Dük onlardan önce salona geçip oturmuşlardı hatta muhabet etmeye başlamışlardı bile. Geride Lenora'yla ben kalmıştık , Lenora'ya doğru dönerek salona geçip geçmeyeceğini söyleyecektim ki Lenora omzuma çarparak Düşeslerin arkasından ilerlemeye başlamıştı.

Omzuma çarpmasıyla toplulukların üzerinde sendeledim, geriye doğru hafifçe gittiğimde arkamda dikilen Denzel'in göğsüne çarpmıştım Denzel beni tutuştu.

Gözlerim Lenora'nın arkasından bakan Muhafızı ile kesişti. Ahzee Lenora'nın arkasından bir süre bakarak Denzel'e dönmüştü, ikisi kısa süre bakıştıktan sonra bana kafasıyla selam vererek Lenora'nın arkasından ilerlemeye başladı.

Az önce Lenora'dan omuz mu yemiştim lan ben.?

Bu kesinlikle İliadan beklediğim ama Lenoradan asla beklemediğim bir haraketti.

Sırtıma yayılan sıcaklıkla hızla Denzel'in gögüsünden sırtımı çektim. Denzel hep bana buz gibiymiş gibi geliyordu ,öyle ki teni bile soğuk olur diye düşünmüştüm ama bu kadar sıcak olması beklemediğim şeylerden biriydi.

Denzel'e dönüp bakmak istedim, o zaten beni izliyordu , kendimi tutarak salona doğru ilerlemeye başladım.Denzel hep arkamdan mi gelecekti her yere , o peşimden geldikçe istemeden geriliyordum.

Lenora tekli koltuklardan birine oturmuştu, Ahzee hemen arkasında dikiliyordu. Her zaman geldiğinde yaptığı gibi etrafı inceledi. İlia'nın anılarında da Lenora her geldiğinde etrafı inceliyordu yani herhangi bir sorun yoktu.

Nereye oturacağımı bilemedim genellikle İlia burda kalmıyor odasına çıkıyordu şuan İlia burda olsa misafirlerini umursamaz odasına çıkardı yemeğe geçtiklerinde de hizmetliler onu çağırırdı. Derin bir nefes aldım ben İlia değildim öyleyse kendi evime misafir geldiğinde annemi nasıl yanlız bırakmıyorsam şimdi de Düşesi yanlız bırakmayacaktım. Düşes'e olan öfkem geçmişti ,yinede yaptığını unutmamıştım.

Yavaş adımlarla ilerleyerek Düşes Elisia'nın yanında ki tekli koltuğa oturdum. Lenora dahil herkes konuşmayı keserek bana dönmüştü. Yerime iyice yerleşerek sokulacak laflara ve gelecek sorulara kendimi hazırladım.

Loading...
0%