Yeni Üyelik
8.
Bölüm

^1.7.Bölüm^ : 'Akşam Yemeği'

@cornelianews

 

 

 

 

 

 

 

-Gitmeden önce düşün; çünkü döndüğünde bulduğunla, giderken bıraktığın asla aynı olmayacak.

 

 

 

~L. Aragon:

 

 

7.Bölüm

 

 

..📖..

 

 

Düşes Elisia ve Dük Lucender şaşkın gözlerle beni izliyordu, onlarla oturmamı kesinlikle beklemiyorlardı. Düşes Liriel şaşkınlığını üzerinden atan ilk kişi olmuştu gülümseyerek: "Kazadan sonra nasıl oldun İlia.?" Dediğinde gözlerimi onun ela gözlerine çevirdim."Sorduğunuz için teşekkürler Düşes, daha iyiyim. "

 

Liriel'in yüzünde minatter bir ifade beliridi. Kazaya dair anıları net olan tek kişi Diane olduğundan Düşes Liriel, bizzat kendisi konuşmuştu Diane'yle.

 

Diane ona suikastden bahsetmemişti kendisi dışında suikast girişimini hatırlayan kimsenin olmadığının farkındaydı.

 

Diane suikast girişimi olduğunu uyandığı ilk anda söylemesine rağmen kimse ona inanmamıştı ve susmasının daha iyi olacağına dair uyarılmıştı, bu yüzden Düşes Liriel'e sadece kazadan bahsetmiş, İlia'nın Lenora'yı kurtardığını söylemişti.

 

İlia onun yerinde olsaydı asla söylemezdi Diane'yi övmeyi bırak fazlasıylada kötülerdi de.

 

Neyseki Diane İlia kadar kötü değildi, İlia'yı sevmese bile olanı biraz eksik de olsa doğru bir şekilde anlatmıştı, bu yüzden Düşes kızını koruduğum için minettardı.

 

Gözlerimi Düşes'in ela gözlerinden ayırarak Düklere doğru döndüm. İkiside merakla bana bakıyor kazaya dair diyeceğim en ufak şeyi bile kaçırmamaya çalışıyorlardı.İkisi de ortada kazadan daha fazlası olduğundan şüpheleniyordu. Dük Arion beni inceleyerek:

 

"Kazaya dair hatırladığın bir şeyler var mı İlia. Lenora'yla neden diğer öğrencilerden ayrıldığınızı merak ediyorum."

 

Gözlerimi Dük Arion'un gözlerinden çekmeden dikkatle baktım. Bakışlarından ne düşündüğünü anlamaya çalışıyordum. Sorduğu soru bana olduğu kadar Lenora'ya da sorulmuştu, öyleyse Lenora kazayla ilgili ailesiyle konuşmamıştı. Gözlerimi Dük'den çekerek Lenora'ya çevirdim, duvarlarda ki tabloları izlemeye ara vererek babasına kısa bir bakış attı,ardından bana doğru döndü.

 

"Ben kazaya dair pek bir şey hatırlamıyorum." Dediğinde Lenora'nın sakin bakışlarına rağmen nedense gerildiğini hissediyorum. Gözlerini bana dikerek 'sen hatırlıyor musun?. 'der gibi baktığında kollarımı gögüsümün altında birleştirdim.

 

"Fazlasıyla garip, çünkü ben de hatırlamıyorum." Lenora'nın gözleri kısılmış, daha dikkatli bir şekilde bana bakmaya başlamıştı. Sanki hatırlayıp hatırlamadığımdan emin olmak istiyor gibiydi. Lenora gözlerini benden çekerek babasına çeviridi.

 

"İlia'da benim gibi kazayı hatırlamıyorsa bunun kaza olduğunu nerden öğrendiniz.? " dediğinde şaşırmıştım.

 

Kitapta Lenora olanları sorgulamıyor sessiz bir şekilde geri çekiliyordu ,hatta bu yüzden Lenora'nın suikastti hatırladığını düşünmüştüm.Şimdi ise sorguluyor olanlara anlam vermeye çalışıyordu .Kitapta bazı şeyler değişiyordu ,bu benim yüzümden olabilir mi.?

 

İlia farklı tepkiler verdiği için Lenorada farklı tepki veriyor olabilir, bu iyi bir şey değil mi.?

 

Kitap değişirse sonunda İlia ölmezdi yinede endişelenmeden edemedim kitap değişirse olaylarda değişir miydi.?

 

Ben olacak şeyleri önceden biliyordum kahin sayıla bilirdim hem zaten İlia'nın kendiside kahindi.

 

Olacak şeyleri önceden bildiğim için kendi kıçımı önceden kurtarabilirdim, şuanda en önemli şey İlia'nın ölmesini engellemekti bundan başka bir şey düşünemiyor korkmadan edemiyorum.

 

Sakinleş Ayliz Meva, Lenora'nın neden kitaptan farklı davrandığını bulacağım. Belkide hatayı onları kitap karakteri olarak görüyor olmam da aramalıydım.

 

Burası gerçek bir dünya sayılırdı eğer o yönden bakarsam Lenora'nın sorgulaması normaldi kim olsa sorgulardı.Gözlerimi Dük Arion'a çevirdim ne tepki vereceğini merak ediyordum. Dük , Lenora'nın sorduğu soruyu beklemiyor olmalıydı ki bir an duraksayarak:

 

"Kaza anında sizinle beraber iki kişi daha varmış, Bethany Qelia ve Diane Katina. " Lenora hiç bir tepki vermemişti. Şimdi de ben onun hatırlayıp hatırlamadığından emin olamıyordum. Lenora benim gibi kollarını gögüsünün altında toplayarak gözlerini annesine çevirdi.

 

"Bu yüzden mi Leydi Diane'yi ziyarete gittin anne .?" Dediğinde merakla Liriel'e baktım

 

Düşes Liriel gözlerini kırpıştırarak Dük'ün yüzüne baktı. Dük'ün söyleyip söylediğini anlamaya çalıştı, Lenora'nın bunu nereden öğrendiğini merak ediyordu. Düşes hafifçe gülümseyerek: "Evet ,Diane olanları hatırlıyor kazayı ondan dinlemek ve geçmiş olsun dileklerimi iletmek için gittim." Lenora yine hiç bir tepki vermemiş gözlerini yeniden duvarlarda ki tablolara çevirmişti.

 

Tabloları izlerken gözleri kısılmış bir şekilde annesine bakmadan alayla konuştu. "Bethany Qelia'yı neden ziyarete gitmedin, yoksa oda mı hiç bir şey hatırlamıyor.?"

 

Şaşkınlıkla Lenora'ya bakmamak için kendimi zor tutmuştum. İçten içe ne kadar şaşırırsam şaşırayım İlia'nın yüzünde hiç bir mimik oynamaması bazen gerçekten işime yarıyordu.

 

Lenora hiç beklemediğim tepkiler veriyor beni hayrete düşürüyordu. Düşes Liriel kızına şaşkınlıkla baktı, kendisine hesap sormasına inanamıyordu, sonuçta Lenora kimseyi sorgulamaz sessiz sakin bir şekilde izlemekle yetinirdi, öyle ki Düşes Elisia bile şaşırmıştı.

 

Lenora'nın içine İlia'nın kaçtığını düşünüyordu büyük ihtimalle. Düşes Liriel Lenora'nın tavrına sinirlenmiş görünüyordu, buna rağmen sakin bir sesle:" Sen uyandığından beri bizimle konuşmadığın için, mecburen kızımın başına ne geldiğini başka birilerine sorarak öğrenmek zorunda kaldım."

 

Ortam fena halde gerilmeye başlamıştı, İlk defa İlia yüzünden gerilmiyordu bu kesinlikle iyi yönde bir adımdı.

 

Lenora gözlerini tablolaradan çekip Düşes'e bakmamıştı hatta görmezden gelmişti, bu genelde İlia'nın işiydi. Lenora'yı omuzlarından tutup sarsarak ' kendine gel kızım, ne bu içine İlia kaçmış tavırlar' diye bağırmak istiyordum.

 

Lenora durup dururken asla Düşes'e böyle davranmazdı bir şey olmuş olmalıydı.

 

Düşes Elisia ve Dük Lucender olanlara anlam veremeyerek izliyorlardı.Düşes Elisia gergin ortamı dağıtmak için ayağa kalkarak:

 

"Yemeğe mi geçsek, acıkmışsınızdır." Dediğinde Elwestar ailesi onu duymamıştı bile, hala birbirlerinin yüzüne bakıyorlardı. Düşes Elisia endişeyle Dük Lucander'a baktı. Dük'ün aile meselesine karışmayacağı çok belliydi.

 

Elwestar ve Costantinova aliesi fazlasıyla yakınlardı bu yüzden bizim yanımızda tartışmaktan çekinmiyorlardı.

 

İlia da birçok kez onların yanında annesiyle tartışmıştı. Düşes Elisia ne yapacağını bilememiş gibi endişeyle onlara bakıyordu.

 

Düşes Liriel konuşmak üzereyken ondan önce davranarak ayağı kalktım. Ani kalkışımla biran da öne doğru sendeledim.

 

Kolumdan nazik bir şekilde tutulduğumda yere yapışmadığım için rahat bir nefes aldım. Kolumu tutan sıcak parmaklar tenimin karıncalanmasına neden oldu. Hızla kafamı çevirdiğimde Denzel'in beyaz saçları gözüme çarptı.

 

Tıpkı Ahzee gibi o da benim arkamda bekliyor olmalıydı , onu hiç hissetmemiştim bile.

 

Yerimde doğrulduğum anda, Denzel elini ateşte yanmış gibi hızla benden çekmişti, oysa elinde ateşi tutan o yanan ise bendim.

 

Tenimde sanki tuttuğu yer alev almış gibi bir sızı belirmişti. Gözlerimi hızla ondan çekerek ani kalkışımdan dolayı bana dönen gözlere çevirdim. "Ben oldukça acıktım yemeğe geçelim sizde isterseniz." Düşes Elisia'yla göz göze geldik. Bakışları yumuşamıştı gözlerinde ki o buruk ifadeyle bana baktı.Düşes Liriel sonunda gözlerini Lenora'dan çekerek mahçupça Elisia'ya bakarak oturduğu yerden kalktı.

 

"Ah evet bencede yemeğe geçelim."

 

Yavaşça ayaklanarak masaya doğru ilerlemeye başladılar.

 

Herkes gittiğinde geriye Düşes ve ben kalkıştım. Derin bir nefes alarak masaya doğru bir adım attığımda kolumu tutan parmaklarla durarak Düşes'e doğru döndüm. Kolumu tutan eli yavaşça kolumdan kaydı, gözlerimin içine bakarak: "İlia" dediğinde sanki devamını getiremiyor gibiydi. Bekledim İlia'yla konuşması için ona bir şans verdim.Düşes yorgun gözleriyle yüzümü inceledi maskemden tek bir duygu bile sızmadığı için konuşmakta zorlanıyordu.

 

O bir anneydi neden kızıyla konuşurken bu kadar geriliyordu. Kendi anneni ne hale getirdiğininin farkında değilsin İlia, ama en çok kendini nasıl bir insana dönüştürdüğünün farkında değilsin.

 

Düşes'in konuşmayacağını anladığımda onu daha fazla zorlamadan:

 

"Misafirlerimiz gittikten sonra konuşalım mı anne.?" Dediğimde, Düşes'in yüzünde oluşan o ifade kesinlikle görülmeye değerdi. Bir daha ona Düşes diye hitap etmeyecektim o an çok öfkelendiğim için dikkat etmemiştim ama ona

 

'Düşes' demem çok zoruna gitmişti.

 

Herşeyden önce o bir anneydi, bir daha ona bu şekilde davranmamaya çalışacaktım. İlia'nın annesiyle de arasını düzeltmem lazımdı. Düşes Elisia hafife alınmayacak bir kadındı. Konu kızı olunca duygusal olması onun ne kadar zeki ve güçlü bir kadın olduğu gerçeğini değiştirmiyordu.

 

Her şey daha yeni başlıyordu asıl Akademiye başladığım zaman zorlanacaktım, bu dünyada hayatta kalmak istiyorsam ne olursa olsun beni destekleyecek bir annenin gücüne ihtiyacım vardı, Düşes gülümseyerek:

 

"Haklısın daha sonra konuşuruz."

 

Gri gözleri yeniden ışıldamaya başlamıştı sanki. İlia'nın tek bir sözüne ne kadar önem verdiği belliydi, Düşes bana kendi annemi hatırlatıyordu. Annemi hatırlamak boğazımın düğümlenmesine neden oldu. Sakinleşmek için içimden ona kadar saydım, şimdi değil şuan zamanı değil. Düşes'e bakarak: "Gidelim mi .?" Gülümseyerek , 'gidelim' der gibi kafasıyla onayladı. Yavaş adımlarla masaya yaklaştık.

 

Dük Lucander Düşes Elisia'yla göz göze geldi, onun parlayan gözlerini görünce sert yüzü yumuşadı. Bana doğru kısa bir bakış attı, bana karşıda bakışları yumuşamıştı.Anladığım birşey varsa o da Dük, konu karısıysa kızına bile merhamet etmediğiydi. Kesinlikle Dük'ü karşıma almak istemiyorum. İlia fazlasıyla cesaretliydi annesini her seferinde tersliyordu onu kızdırmak için Düşes diye hitap ediyor ve bunları Dük Lucender'a inat yapıyordu. İlia'nın babasıyla da arasında büyük bir sorun vardı. Gerçi İlia'nın bu dünyada sorunu olmadığı biri var mıydı ki.?

 

İlia'nın anılarına baktığımda bazılarını görebiliyorken bazılarını görmek imkansızdı. Karanlıktan başka bir şey görülmüyordu.

 

Öğrenecektim İlia'nın neden ailesiyle bu kadar mesafeli olduğunu neden diğer aileler gibi olamadıklarını merak ediyorum.Birbirleriyle konuşuyorlar normal davranıyorlardı ama aralarında hep bir boşluk var.

 

Bu evreni de içinde bulunduğum bedeni de, buradan gidene kadar iyice keşfedecektim.

 

Masaya yerleşmiş ortam biraz da olsa sakinleşmişti. Dük Arion ve Dük Lucender masanın en ucuna karşılıklı bir şekilde oturuyorlardı hemen yanlarına eşleri Düşesler oturmuştu. Lenora'yla bende hemen annelerimizin yanında oturuyorduk.

 

Gözlerimi masada gezdirdim oturduğumuz anda hizmetliler yemekleri hızlı bir şekilde servis etmişlerdi.

 

Lenora'nın muhafızı Ahzee yine arkasında yerini almıştı. Denzel'inde arkamda durduğunu hissediyordum. Başta anlam verememiştim ama şimdi neden arkamızda dikildiklerini anlıyordum.

 

Lenora ve İlia masada herzaman birbirlerine sataşıyorlardı ne olur ne olmaz diye efendilerinin arkasında bekliyorlardı. Özelliklede Denzel benim Lenora'ya sataşacağımdan emin olduğu için temkinli davranıyordu ama Ahzee'nın neden Lenora'nın arkasında durduğunu anlamıyorum.

 

Genelde Ahzee, Lenora'nın elinden geldiği kadarıyla sakin kalmaya çalışacağını bana bulaşmayacağını biliyordu. Şimdi ise Lenora'nın bir şeyler yapmasından endişeleniyor gibi arkasında temkinlice bekliyordu.

 

Hemen karşımda oturan Lenora'yla göz göze geldik. Açık yeşil gözleri iğneleyici bir şekilde bana bakıyordu.

 

Gözlerimi ondan çekmeden dikkatle ona bakmaya başladım. Biz masada dik dik bir birimize bakarken muhabetti başlatan Düşes Liriel olmuştu.

 

"Dük Kalienjo'nun eşi Düşes Pamila'nın hamile olduğunu duydum, haberin var mıydı Elisia .?" dediğinde Lenora'yla bakışmamız kesilmişti.

 

Lenora'yla aynı anda hızla Düşes Liriel'e doğru döndük. Dük Kalienjo'da kimdi.?

 

Ben tanımadığım için şaşırıyordum Lenora'da tanıdığı için şaşırmıştı. Düşes Elisia duyduğu şeye hem şaşırmış hemde mutlu olmuş gibiydi.

 

"Hayır duymamıştım çok sevindim, uzun zamandır çocuk istiyorlardı." Dediğinde hızla İlia'nın anılarına göz attım.

 

Kitapta böyle birinin adı iki üç defa geçmişti, yinede karakterler hakkında çok fazla şey hatırlamıyordum.

 

Dük Kalienjo Lancer, Wiera Krallığın Düklerinden biriydi. İlia'nın anılarına göre Kalienjo iyi bir adamdı. Eşi Pamila ile uzun zamandır çocuk istiyorlardı ama bir türlü sahip olamıyorlardı tabi bu sadece işin görünen tarafıydı.

 

Düşes Pamila iki kere hamile kalmış ikisinde de düşük yapmıştı. Planlanmış kusursuz bir işti ,her hamile kaldığında düşük yapmasını sağlıyorlardı.

 

Öyle ki herkes Düşes Pamila'nın çocuk doğuramayacak kadar hasta bir bedeni olduğunu düşünüyordu. Bu yüzden çok fazla üzerine gidiliyor ve Dük'ün Düşes'i aldattığına dair dedikodular kulaktan kulağa çoğalıyordu.

 

Elbette Dük Kalienjo eşini aldatmıyordu, eşine çok düşkün bir adamdı öyle ki bir davette eşinin dedikodulara canının sıkıldığını gördüğünde daveti birbirine katmıştı. Dük Lucender'la iyi arkadaşlardı ikiside ordudan tanışıyordu.Dük Kalienjo İlianna , üç ya da dört yaşlarındayken bir çok ailenin katıldığı bir davete yapılan saldırıda hayatını kurtarmıştı, bu da Dük Lucender'la aralarında ki bağın daha da kuvvetlenmesine neden olmuştu.

 

Eşi Pamila çok hassas bir kadındı, yaptığı düşüklerden sonra daha duygusal bir dönemdeydi. Düşes Pamila garip bir şekilde İlia'yı seven nadir kişilerdendi.

 

İlia'yla oturup çay içmeyi seviyordu, İlia'nın kocasına benzediğini söylüyordu. Dük Kalienjo'yu hiç görmediğim için İlia'yla benzeyip benzemediğine karar vermiyordum ama İlia'nın anılarına baktığımda Dük Kalienjo ile İlia'nın karakterlerinin gerçekten benzediğini düşünmeye başladım.

 

Lenora'nın sesini duyunca bakışlarımı ona çevirdim. Elindeki çatalla tabağındaki eti dikkatle keserek kafasını kaldırmadan konuştu.

 

"Düşes Pamila için sevindim umarım bu sefer hamileliği iyi geçer. " dediğinde, Düşes Liriel ve Düşes Elisia kısa bir süre barışmışlardı.

 

Onlarda birşeylerin farkındaydı hatta İlia 'dan daha fazla şey bildiklerine eminim sadece bilmiyor haberleri yokmuş gibi davranıyorlardı. Bunu birbiriyle konuşmadan bakışarak anlaşan Lucender ve Arion'dan da anlayabiliyordum.

 

Dük Lucender elinde ki peçeteyle ağızını silerek geri yaslandı. Gözlerini Arion'a çevirerek :

 

"Artık Krallık toplantılarına katılmayı düşünüyor musun .?"

 

Dük Arion elindeki çatalla tabağındaki eti ağızına götürerek yavaşça çiğnedi. Sanki Lucander'a inat yapıyormuş gibi daha da yavaş çiğnediğinde Lucender hiç sinirlenmemiş sakin bir şekilde Arion'un sorduğu soruya cevap vermesini bekliyordu.

 

Dük Arion, Lucender'ın hala kendisine baktığını görünce masadaki peceteyle ağızını silerek oda arkasına yaslandı.

 

"Toplantıya katılmayınca günüm güzelleşiyor Lucender sana da tavsiye ederim ." Dediğinde Lucander kaşlarını çatarak ona baktı. "Katılıp katılmaman bir şeyi değiştirmiyor, günün sonunda herşeyden haberin oluyor. " Dediğinde Arion gülümseyerek:

 

"Ee bende bu yüzden katılmıyorum ne de olsa sen bana anlatıyorsun ." Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Lucander bu durumdan fazlasıyla mutsuz olmalıydı ki masanın üstündeki peçeteyi sıkarak top yaptı ,ardından Arion'un yüzüne fırlattı. Düşesler onların bu hallerine gülerek birbirleriyle konuşmaya devam ettiler herzaman ki halleriydi ama benim için yeni bir şeydi.

 

Sıcak ortam biraz da olsa rahatlamamı sağlamıştı. Dük Arion Lucender'dan kurtulmak için bana doğru dönerek:"İlianna , geldiğimizden beri çok sakinsin kaza sana yaramış mı demeliyim bilemedim.? "

 

Düşes Liriel dirseğiyle ona yavaşça vurmuştu.

 

" Uğraşma kızla Arion. "Dediğinde Arion ,' ne dedim sanki' der gibi homurdanmıştı.

 

Dük Arion'nun bu huysuz tavırlarına gülmek istiyordum ama insanların kalp krizi geçirmesine neden olurum diye korkuyordum.Düşes bana doğru dönerek ela gözleriyle içten bir şekilde gülümsedi.

 

"Bunu Lenora'yla barış imzalamışsınız olarak algılaya bilirmiyim.?" Dediğinde ne cevap vereceğimi düşündüm, barışmak istediğimi kanıtlamak için iyi bir fırsat olabilirdi.

 

Tabi Lenora güler gibi bir ses çıkararak:

 

"Benim İlia'yla barışmak istediğimi nerden çıkardın anne.? " Düşes sakinleşmek için derin bir nefes aldı. Dük Arion yerinde diklenerek Lenora'ya ciddi bir şekilde baktı.

 

"İlia senin hayatını kurtarmış Lenora ,kurtarmaya da bilirdi birbirinizden hiç haz etmediğiniz için kurtarmasaydı ona kızamazdık ya, buna rağmen kurtardı belkide bir şeyleri değiştirmek için hep karşımızda ki kişinin adım atmasını beklememeliyiz. "Dediğinde garip bir sessizlik oldu.

 

Herzaman ki gibi İlia'yı Lenora'yla barıştırmak için hiç bir fırsatı kaçırmıyorlardı.

 

Gözlerimi Lenoraya çevirdim çatılmış kaşları o kadar keskin bir şekilde babasına dönmüştü ki ben bile yerime sinmeden edememiştim."Toplantıda sevmediğin kişiler var diye toplantıya girmeyen sen değil misin baba,şimdi bana burda bu konuşmayı yapman sence de saçma olmuyor mu.?"

 

İçimden 'tövbe' çekmeden edememiştim. Başta dalga geçiyordum ama Lenora gerçekten içine İlia kaçmış gibi davranıyordu.

 

Masada ki herkes şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı. Dük Arion'un ilk defa bu kadar öfkeli bir şekilde Lenora'ya baktığını görüyordum öyle ki İlia'nın anılarında bile hiç bu kadar sinirlendiğini görmemiştim hep sakin bir adamdı. Dük Arion elini masaya vurduğunda yerimde irkildim.

 

"Lenor bu kadar yeter. " Dediğinde ses tonu yükselmişti, öfkeyle konuşmaya devam etti:

 

"Ne zamandan beri babanla bu kadar saygısızca konuşuyorsun, kaza gününden beri garip davranıyorsun ne zaman sana yaklaşmaya çalışsam konuşmaya çalışsam uzaklaşıyor ve hırçınlaşıyorsun , kazadan dolayı olduğunu düşündük bu yüzden üstüne gelmemeye çalışıyoruz ama annene ve bana davranış şeklin hiç hoşuma gitmiyor ." dediğinde Dük Lucander'ın şaşkınca Arion'a baktığını gördüm.

 

Dük Arion asla Lenora'ya sesini yükselmezdi bu konuşma genelde Lucander ve İlia arasında gerçekleşirdi. Masada öyle bir gerginlik vardı ki Düşes Liriel Arion'u sakinleştirmeye çalışıyordu, Dük'se gözlerini Lenoradan çekmeden bir şey söylemesini bekliyordu.

 

Lenora o kadar umursamaz bir ifadeyle gözlerini babasına çevirdi ki bu Arion'u daha da öfkelendirdi. Lenora yavaşça oturduğu sandalyeden kalkarak: "Peki baba sen ne zamandan beri benim istemediğimin şeyler hakkında kararlar veriyorsun." Gözlerimi anlamaz bir şekilde Dük'e çevirdim. Dük Arion şaşırmıştı, Düşes Liriel hızla oturduğu sandalyeden kalktı."Beni büyükbabamın yanına götürmeyi düşünüyorsunuz peki bunu bana sordunuz mu .?" Sonunda olayın ne olduğunu birazda olsa anlamıştım.

 

Lenora büyük babasından nefret ediyordu, onun yanına gitmeyi, yüzünü görmeyi bile istemiyordu. Bunu annesi de babası da çok iyi biliyordu. Düşes Liriel endişeyle iki adımda Lenora'nın yanına yaklaştı. Elleriyle yüzünü avuçlayarak:

 

"Lenor bunu kimden duydun bilmiyorum canım ama öyle bir şey yok seni oraya göndermiyoruz."

 

Lenora annesinin ellerini yavaşça tutarak yüzünden indirdi."Babamla sizi konuşurken duydum, babam oraya gitmemin benim için daha iyi olduğunu düşünüyordu. Büyük babamı bu kadar özlediysen belkide sen gitmelisin baba eminim o da seni özlemiştir." Düşesin gözleri korkuyla açıldı. Lenora fena halde Arion'un yarasına basmıştı. Öyleki Dük Arion'un bağırışı malikaneyi inlemişti.Lucander ayağa kalkarak Arion'u sakinleştirirken Düşes dolu dolu gözleriyle Lenora'ya bakıyordu.

 

"Babana nasıl böyle bir şey söylersin Lenora." Lenora annesinin gözlerinin içine baktı. Geldiğinden beri ilk defa orda gerçek duygularını görüyordum, hayal kırıklığıyla annesine baktı. "Ya sen oradan ne kadar nefret ettiğimi biliyorsun nasıl olurda böyle bir meseleyi babamla tartışırsın senin de aklından gitmemin daha iyi olabileceği düşüncesi geçti mi .?"

 

Düşes bir şey diyememiş sadece pişmanlıkla Lenora'ya bakıyordu. Düşes Elisia hızla Liriel'in yanına gidip ona derstek oldu. Onu sakinleştirmeye çalıştırken öne doğru ilerleyerek Lenora'nın kolunu tuttum.

 

Kafasını bana doğru çevirdiğinde göz göze geldik. Hayal kırıklığına uğramış gözlerinde beni görünce öfke belirmişti, o konuşmadan önce ben konuştum:

 

"Odama çıkalım mı Lenora .?" Öfkeli bakışlarında şaşkınlık gördüm. Ortalık fena halde gergin olduğu için bu ortamda daha fazla kalmak istemediğini düşünüyorum.

 

Hem ailelerimizi yalnız bırakırsak benimkilerin Lenora'nın ailesini sakinleştireceğinden eminim.

 

Lenora daha fazla burda kalmak istemiyor olmalıydı ki benimle inatlaşmadan hızla masadan uzaklaşarak mardivenlere doğru adımlamıştı, o sırada Düşes Elisia ile göz göze geldik bana Lenora'nın peşinden gitmemi söyler gibi kafasını salladığında arkamı dönerek merdivenlere ilerledim.

 

Merdivenlerin ortasına kadar çıkmıştı artık ne kadar öfkeliyse hızlı hızlı çıkıyor takılıp düşecek gibi oluyordu ama umursamıyordu, hemen onun arkasından çıkan Ahzee efendisi düşmesin diye oldukça dikkatliydi.

 

Üzerimdeki elbiseyle yere düşerim diye dikkatli bir şekilde çıkıyordum. Hemen yanımda Denzel'in varlığını hissediyordum oldukça sessizdi neredeyse hiç konuşmuyordu acaba ne düşünüyordu.

 

Benim odada Lenora'yı parçalara ayıracağımı falan mı düşünüyordu, bence Lenora beni parçalara ayırırdı. Merdivenleri sonunda çıkıp hızlı adımlarla koridorda ilerleyerek odamın kapısının önüne geldim. Lenor odamın önünde kollarını gögüsünün hemen altında birleştirmiş bir şekilde ayağını yere vuruyor bir yanda da dik dik Ahzee'ye bakıyordu.

 

Bu haraket bana bi anda tanıdık gelince adımlarımı istemeden yavaşlattım. Dikkatimi dağıtmamak için düşüncelerimi geri plana atarak Lenora'ya yaklaştım.

 

"Odaya geçelim." Dediğimde gözlerini Ahzee'den çekip odanın kapısını açarak içeri girdi.

 

Peşinden garip garip bakarak Ahzee'ye doğru döndüm ,tıpkı benim gibi anlamaz gözlerle Lenora'nın arkasından bakıyordu. Gözlerini bana doğru çevirdiğinde sanki Lenora'ya birşey yapmayacağımdan emin olmak istiyormuş gibi bana baktı.

 

Hadi ama bence burda İlia tehlikedeydi sakin ve mazlum olan Lenora'nın içine şeytan kaçmıştı. İçeride beni öldürmeyeceğini nerden bilecektim ki.

 

Derin bir nefes alarak arkamı dönüp odaya girdim ardından kapıyı kapatarak odanın ortasına doğru ilerledim.Lenora odamda ki camın önüne geçmişti, oradan arka bahçede ki orman manzarası gözüküyordu.

 

İlia Lenora'nın çocukluk arkadaşı olduğu için Lenora'nın büyük babasından neden bu kadar nefret ettiğini biliyordu. Dük Arion'nun babası Arion'dan nefret ediyordu. Doğumda karısının ölümüne neden olmuştu, bu Arion'un suçu değildi doğum zaten riskliydi buna rağmen Arion'un annesi doğurmak istemişti.

 

Sonuç ise Dük Arion doğmuş annesi ise ölmüştü, bu yüzden babası hep kendisinden nefret etmişti. Dük Arion'un çocukluğu da zor geçmişti.Lenora büyük babasının kendisini sevmediğinin farkındaydı, yaşlı ihtiyar Lenoradan nefret ediyordu çocukluğunu cehenneme çevirmişti. Ona yaptığı eziyetleri Lenora bir tek küçükken en yakın olduğu arkadaşına anlatırdı.

 

O kişi İlia'dan başkası değildi ,haliyle İlia o ihtiyarın ne kadar berbat biri olduğunu biliyordu. Akıl hastanesine kapatılması gerekiyordu. Acaba burda akıl hastanesi var mı,varsa oraya kapatılacak ilk kişi ihtiyar büyük baba olmalıydı.

 

Yavaşça odanın köşesinde ki koltuklara doğru ilerledim.

 

"Bir şeyler içmek ister misin.?"

 

Lenora omzunun üstünden bana doğru baktı. Ardından bana doğru dönerek karşımda ki koltuğa oturdu.

 

Bacağını bacağının üstüne atarak parmağıyla hafifçe burnunu kaşıdı bu haraketi de fazlasıyla tanıdık gelmişti. Yerimde gergince kıpırdandım onun da gergin olduğunun farkındaydım.

 

İkimizde birbirimizi inceledik neden garip davrandığını düşünüyordum oda benim için aynısını düşünüyor olmalıydı. Geriye doğru yaslanarak:

 

"Kazadan sonra akademiye gittin mi .?"

 

"Hayır gitmedim " dediğinde onu kafamla onayladım, her hareketim ona batıyor gibiydi. Çatık kaşlarıyla yüzümü incedi."Merak ediyorum da neden hayatımı kurtardın.?" Dediğinde tek kaşımı kaldırarak ona baktım.

 

"Ne o yoksa ölmek falan mı istiyordun bilseydim kurtarmazdım. " Gözlerini kısarak bana baktı, ikimizin de bakışları oldukça soğuk ve ciddiydi. "Arkanı dönüp gidebilirdin neden kurtardın,ne de olsa bu senin bana ilk defa arkanı dönüşün olmazdı." Dediğinde gözlerimi gözlerine diktim. Gözlerinde tanıdık bir şeyler vardı ,böyle hissetmemin nedeni İlia ve Lenora'nın çocukluğundaki bağları olabilir miydi.?

 

Belkide bu yüzden Lenora'nın gözlerine baktığımda bu kadar garip hissediyorum.

 

" Ailelerimiz arkadaş." Dalga geçer gibi güldü. "Yani sadece ailelerimiz arkadaş diye kurtardın.?" Dediğinde 'ne bekliyordun' der gibi tek kaşımı kaldırarak umursamaz bir bakış attım.Bu şekilde davranmak istemiyordum ama Lenora bir şeylerden şüpheleniyordu.

 

"Kazaya dair hiç bir şey hatırlamıyor musun cidden.?"

 

"Hatırlamıyorum hatırlamamı gerektirecek kadar önemli bir şey mi oldu." Yerimde yayılarak, "Kazayı sadece Diane'nin hatırlıyor olması ve biz üçümüzün hatırlamıyor olması garip değil mi.? "

 

"Ne demeye çalışıyorsun" dedi."Bunun kaza olmadığından şüphelendiğini biliyorum bencede yaşananlar kaza değildi .?" Umursamaz ifadesi sonunda biraz da olsa kırılmıştı.

 

"Kaza olmadığının farkındayım kazadan daha fazlası var , o gün tapınakta ne oldu da sadece üçümüz hiç birşeyi hatırlamıyoruz.?" Dediğinde bilmiyorum anlamında omuz silktim."Bilmiyorum ama öğreneceğim." Gözlerini kısarak bana bakmış ardından göz devirmişti.

 

Bu haraketi bana o kadar çok Nilvera'yı hatırlatmıştı ki, bi an sanki karşımda o varmış gibi hissetmiştim, yerinde diklenerek: "Bugün babamın üstüne fazla gittim, seninle tartışarak onu daha fazla sinirlendirmek istemiyorum." dediğinde 'devam et' der gibi baktım."Kaza olayının aslını öğrenene kadar ateşkes yapalım." O kadar rahatlamıştım ki , o demese ben ayaklarına yapışacaktım 'nolur barışalım 'diye.

 

Atağın ilk ondan gelmesi çok iyi olmuştu.Umursamıyormuşum gibi omuz silkerek: "Kısa süreliğine ateşkes yapabiliriz bende annem ve babamın beni rahat bırakmasını istiyorum."Beni kafasıyla onayladı, onun da isteği buydu ne de olsa.Gözlerimi ondan çekerek habire salladığı bağına çevirdim.

 

Konuşmak için ağızımı açmıştım ama kapı tıkladığında, vazgeçerek gözlerimi kapıya çevirim. Elien açtığı kapıdan içeriyle kafasını sokarak oda da göz gezdirdi , o sırada göz göze geldik. Lenora'nın iyi olduğu gördükten sonra rahatlamış gibi içeriye girip saygıyla eğilerek bizi selamladı.

 

Lenora'nın boğazına yapışmadığımı görmek onu bayağı rahatlatmıştı."Leydi Lenora, sizi çağırmak için geldim ,Dük Arion eve gideceğinizi bildirmemi istedi."Dediğinde,Lenora tek kaşını havaya kaldırarak: "Bir sorun mu var .?"Elien terettütlü bir şekilde:"Dük Arion'un muhafızı Axel aradı Leydim, sanırım önemli bir şey oldu.?"

 

Fark etmediğim detay gözüme çarptı. Dük Arion ve Düşes Liriel'in muhafızları gelmemişti neden efendileriyle birlikte gelmemişlerdi ki.

 

Gözlerim Lenoraya kaydığında düşünceli bir şekilde Elien'in suratına baktı. Elien yerinde gergin bir şekilde kıpırdanarak bana alttan alttan bakıyordu.

 

"Dük ve Düşes'in muhafızları neden gelmedi .? " dediğimde gözlerini bana çevirerek:"Babam önemli işleri olduğunu söylemişti."Aklıma gelen ilk şey kazayı araştırdıklarıydı.Lenora'nın yüzdeki düşünceli ifadeden onun da bunu düşündüğünü anlamıştım. Oturduğum koltuktan kalkarak aşağıya inmek için hazırlandım.

 

Lenora'yı beklemeden odadan çıktığımda kolidorda Ahzee ve Denzel'i göremedim. Gözlerimi hızla kolidorda gezdirerek kolidorun sonuna doğru ilerlemeye başladım.

 

Kulağıma dolan konuşma sesiyle önünden geçtiğim odaya doğru baktım. Aralık kapıdan konuşma sesleri geliyordu. Yine bir kapı dinleme seansı geliyordu sanırım.

 

İlia'nın bedeninde uyandığımdan beri bulduğum her kapıyı dinliyordum resmen.

 

İlia'nin bedenine girmeden önce hiç böyle bir insan değildim ben ,İlia beni bozmuştu. Tüm suçu İlia'ya attığıma göre artık kapı dinleyebilirdim.

 

Yavaş ve dikkatli adımlarla kapıya yakaşarak kulağımı kapıya yasladım.Kapı aralık olduğu için arkasına geçmek daha mantıklı gelmişti. Kulağımı kapıya yaslarken dikkat ettim tüm ağırlığımı kapıya verip kapının gürültüyle kapanmasına neden olursam bu rezilliği kaldıramam.

 

"Benden ne istediğinin farkında mısın Ahzee, Leydi Lenora'nın zihnine öylece giremem Dük Arion fark ederse kellemi aldırır. Leydi İlia'nın zihnine Dük Lucender'ın izniyle girdim aksi takdirde izinsiz yapsaydım beni astırırdı. "Dediğinde Marcus'un sesini duymayı beklemiyordum,demek Ahzee Marcus'dan Efendisinin zihnine girmesini istiyordu.

 

Odanın içinde bir ileri bir geri ayak sesleri yankılandı sanırım Ahzee odada tur atıyordu , sonunda konuştu:"Biliyorum Marcus ama Leydi Lenora uyandığından beri garip davranıyor, evet önceden de benimle çok yakın değildi benden korkuyordu ama şimdi benden köşe bucak kaçıyor etrafında olmamdan rahatsız oluyor farkettirmemeye çalışıyor ama anlamamak imkansız ."

 

Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı. Burada neler dönüyordu lan.

 

Lenora neden bu kadar gadip davranıyordu anlam vermiyorum. Onlara saldıran gölge birşey yapmış olabilir miydi.?

 

"Ahzee ne hissettiğini çok iyi anlıyorum biraz sakin olmalısın , benim efendimin de seninkinden farkı yok garip davraniyor ama özünde hala aynı, belki de Leydi Lenora sessiz kalmaktan bıkmıştır ne de olsa çocukluğunda fazlasıyla kavgacı bir çocuktu sonradan sessizleşti ." Dediğinde Denzel'in söylediği canımı sıkmıştı.

 

Ha yani Lenora bile değişe biliyordu ama İlia değişemezdi. Oysa çocukluğunda sessiz sakin bir çocuk olan İliaydı.

 

Denzel'i İlia'nın değiştiğine nasıl inandıracaktım, işin kötü yanı Denzel beni gittikçe daha fazla kızdırıyordu. Kendisini görünce heyecanlanıyordum bu ayrı bir dertti ve fark etmiştim ki ben ona bulaşmadığım için oda bana bulaşmıyordu.

 

Yoksa şimdiye kadar kedi köpek gibi birbirlerine girmişlerdi ilia'yla.Derin bir nefes aldım, sakin ol Ayliz Meva Denzel ne söylerse söylesin bunların hiç birini sana söylemiyor, alınıp ona karşılık vermeyeceksin.

 

Kapıdan dikkatlice uzaklaşarak kolidorda ki odalardan birine girdim. Boş odanın banyosuna doğru ilerleyerek içeri girdiğim gibi kendimi aynanın karşısına attım. Aynadan kendime bakarak derin bir nefes aldım.İlia'nın soğuk bakan gri gözlerini görünce rahatladım ben bu bedende yeni uyanmıştım. Daha bir gün bile olmamıştı, ya da İlia'nın bedenine daha önce girmiştim ama uyuyordum.

 

Hem bir kere uyanıp aynadan kendimi görünce kriz geçirmiştim ,o zamanın üstünden bir gün falan geçmiş olmalıydı yani aslında buraya geleli baya oluyordu.Hatta kazadan sonra İlia'nın bedenine girmiş ama uyuyor olmalıydım.

 

Tabi ya herkes bu yüzden kazadan sonra nasıl olduğumu sorup duruyordu, ne de olsa koskoca moloz yığınlarının altında kalmıştık baya hasar almış olmalıydık. Uzun süre uyumuştum kazadan sonra iki hafta geçtiğine göre bu gün günlerden neydi ki .?

 

Neredeyse burada üç haftayı tamamlamıştım.

 

Sakinleşmek için içimden ona kadar saydım, halledeceğim belki yavaş olacak ama kesinlikle üstesinden geleceğim. Ellerimi sıktığım lavabonun mermerinden çekerek duruşumu dikleştirip odadan çıktım. Koridorda ilerken Elien'i gördüm yavaş adımlarla ilerliyor dalgın görünüyordu."Elien" Adını seslendiğimde yerinden sıçrayarak bana bana doğru döndü. Şaşkınca bana bakıp:"Leydim burda ne işiniz var ,Elwestar ailesini yolcu etmeyecekmisiniz.?" Dediğinde sorduğu soruyu duymazdan gelerek:

 

"Koridorda bu kadar dalgın dalgın yürümene neden olan şey nedir Elien.?"

 

Gözlerini kırpıştırarak bana baktı, söyleyip söylememek arasında kararsız kalmış gibi korku dolu gözlerle bana bakıyordu.' Seni dinliyorum' der gibi tek kaşımı kaldırdığımda:

 

"Leydim siz gittikten sonra Leydi Lenora koridordaki tabloları inceliyordu yanlışlıkla heykellerden birine çarptı." Göz devirmemek için kendimi zor tuttum. Bundan mi bu kadar korkmuştu.?

 

Ne yapacaktım Lenora'nın peşinden gidip 'seni pis yılan nasıl heykelimizi kırarsın mı demeliydim olmadı bide saçına yapışayım da tam olsun.

 

Elien kafasını kaldırarak bana baktı.

 

"Efendim daha önce hiç duymadığım bir dilde bir şeyler söyledi, ben daha önce hiç böyle bir dil duymadım böyle bir dilin var olduğunu bile sanmıyorum." Dediğinde işte buna kesinlikle şaşırmıştım başka bir dilde mi konuşmuştu.?

 

İşte şimdi gölgenin içine girdiğinden süphe etmeye başlamıştım.

 

"O garip dilde ne söyledi .?" Dediğimde gözlerini kısıp hatırlamaya çalışarak konuştu:

 

"Hay Allah kahretmesin yada etsin dedi galiba emin degilim Leydim " dediğinde başımdan aşağıya buz gibi su dökülmüştü. Elien karşımda zar zor kurduğu kelimelerle türkçe konuşmaya çalışıyordu.

 

Kalbimin sesi zihnimin içinde yankılandı, yüzüm nasıl bir ifadeyle bürümüşse Elien'in gözleri korkuyla yüzümde gezindi. Ellerim titremeye başlamıştı, Elien defalarca iyi olup olmadığımı sordu ama sesi boğuk boğuk geliyordu kulağıma.

 

Arkamı nasıl döndüğümü koridoru nasıl geçip merdivenlerden nasıl indiğimi bile hatırlamıyorum ,nefes nefese kalmış bir şekilde kendimi bahçeye attım.

 

Dük Lucander ve Düşes Elisia çoktan vedalaşmıştı bile. Dük Arion ve Düşes Liriel arabaya binmek için hazırlanmıştı. Ahzee'nin siyah arabanın kapısını açtığını gördüm Lenora binmek için bir adım attığında o anki adranelinle:

 

"Lenora" diye bağırdığımda bahçedeki herkesin bakışları bana döndü. Nefes nefese Lenora'ya doğru ilerlemeye başladım. Düşes halimi görüp endişeyle bana doğru adımladı.

 

" İlia iyi misin.?" Dediğinde ona cevap vermeden Lenora'nın karşısında durarak gözlerinin içine baktım.

 

Yeşil gözleri merakla bende geziniyordu neden bahçede deli gibi bağırdığımı merak ediyor olmalıydı. Başından beri içimde hep bir tanıdıklık hissi vardı, bunun İlia ve Lenora arkasında ki bağdan kaynaklandığını sanmıştım buna rağmen o kadar iyi rol yapmıştı ki. Eğer Elien bana söylememiş olsaydı asla anlamazdım.

 

Gözlerimi gözlerine dikerek :

 

"Konuşabilir miyiz Lenora önemli.?"

 

Kesinlikle konuşmamız gereken önemli meseleler var Nilvera Alkın...

Loading...
0%