@cornelianews
|
( Kalios )
-Yalnızlık, bir daha kırılmayacağın ve üzülmeyeceğin bir mutluluktur. Onu çekilmez yapan tek şey ise 'yenilmişlik' duygusudur.
~Rene Descartes
8.Bölüm
..📖.. Lenora gözlerinde ki şaşkın ifadeyle bana bakmaya devam ediyordu. Kendini hızla toplarladı, büyük ihtimalle odamda kaza ile ilgili konuştuğumuz konu hakkında bir şey diyeceğimi düşünmüştü. Etrafımızdakiler anlamaz gözlerle bize bakarken Lenora: "Konuşalım ,biraz bekler misiniz anne.?"Düşes Liriel ,şaşırarak kafasıyla 'bekleriz' anlamında Lenora'yı onayladı.Lenora öne doğru bir adım atarak omzunun arkasından Ahzee'ye bir bakış atarak:"Gelmene gerek yok Ahzee." Ahzee'nin bundan hiç memnun kalmadığı çok belliydi. Ciddi ciddi Ahzee İlia'nın Lenora'ya zarar vereceğini düşünüyordu ya da Lenora'ya çok fazla bağlıydı. Dükler ve Düşeslerin şaşkın bakışları eşliğinde arka bahçeye doğru ilerlemeye başladık. Biz arka bahçeye ilerlerken Muhafız Kalios ve Marcus'un dışarı çıktığını 'neler oluyor der' gibi Denzel'e baktığını görmüştüm. Denzel ise gözlerini benden ayırmıyordu keskin bakışları tenimi delip geçiyordu resmen. Malikânenin yan tarafına doğru dönene kadar bakışlarını sırtımda hissetmiştim. Biraz daha ilerleyip kimsenin bizi duymayacağı ve görmeyeceği kadar uzaklaşmıştık. Sonunda durarak Lenora'ya doğru döndüm,kalbim yerinden çıkacak gibi çarpıyordu. Fazla uzaklaştığımız için Lenora çatık kaşlarıyla 'konuş artık' der gibi bana bakıyordu. Gözlerim onu incelerken bakışlarım habire salladığı bacağına kaydı , yüzüm istemeden yumuşadı, bir an terettüt etsemde konuşmaya başladım. "Rol yapmana gerek yok ."Dediğimde yeşil gözlerini şaşkınca kırpıştırarak bana baktı. Bedeni kaskatı kesilmiş 'ne saçmalıyorsun' der gibi bakıyordu. Derin bir nefes alarak :"Kim olduğunu biliyorum, böyle davranmana gerek yok." Yeşil gözlerini sert bir şekilde bana dikti. "Ne saçmalıyorsun sen .?" "Ne dediğimi duydun, kendin gibi davrana bilirsin ." Gözleri öfkeyle bana bakmaya başlamıştı. Ona net olarak bir şey söylemedim, eğerki Nilvera değilse başım büyük belaya girerdi. Ben aptal bir insan değilim, kendimi tehlikeye atmayı düşünmüyorum. Lenora büyük ihtimale eski İlia'nın sonunda gerçek yüzünü gösterdiğini düşünüyordu, öfkeyle konuştu: "Bende ne zaman İlia'nın kendi gibi davranacağını merak ediyordum.?" Dediğinde hiç bir şey söylemedim sadece onu incelemeye devam ediyordum. 'Sen salak mısın 'der gibi bana bakan Lenora kendisine cevap vermediğim hatta gülümsediğim için hem öfkeli hemde şaşkındı. Sinirli bir nefes alarak kendine hakım olmak istiyor gibi gözlerini kapattı. Bir. İki .. Üç... Dört.... Beş.... Altı ...... Yedi....... Hızla arkasını dönerek ilerlemeye başladığında arkasından gülerek seslendim. Sabırsız Nilvera sakinleşmek için herzaman yediden sonra saymayı bırakıyordu, çünkü sayarak asla sakinleşemiyordu."Bende senin ne zaman kendin gibi davranacağını merak ediyordum Vera.?" Beklemeye başladım ,Lenora olduğu yerde kala kalmıştı vereceği iki tepki vardı.Ya bana doğru dönüp az önceki dilin neyin nesi olduğunu soracaktı , yada oda türkçe konuşarak bana karşılık verecekti. Kitabın yazarı İngiltereliydi ve yazar bizzat kendisi kitabın içinde farklı bir dilin olduğunu okurlarına söylemişti. İlia ve bu evrendeki herkes farklı bir dil kullanıyordu. Aslında bakarsanız ingilizceye benziyordu ama tam olarak kulağa ingilizce gibi de gelmiyordu. Gözlerimi ilk açtığım anda fark etmiştim çok akıcı bir şekilde kitabın içindeki dili konuşabiliyordum. Bunun İlia'nın bedeninde olmamla büyük bir ilgisi vardı elbette, ne de olsa bu dil, İlia'nın ana diliydi. İşin ilginç kısmı İlia'nın bildiği başka dilleride biliyordum. İlia'nın anılarına sahip olmak kesinlikle büyük bir şanstı eğerki sahip olmasaydım kesin ölürdüm, zaten İlia ölüyordu tek sorun ölümünü erkene aldırmış olmam olurdu. Lenora bana doğru hızla dönerek türkçe okkalı bir küfür savurmuştu.Şimdi hiçte Lenora gibi davranmıyordu ,hızla üzerime doğru gelerek korkutucu bakışlarını bana dikti. Bir yandan konuşuyor bir yandan da bana doğru geliyordu. "Kimsin sen hemen söyle yok-" dediğinde cümlesini tamamlamadan olduğu yerde durarak ona adıyla seslendiğimi sonunda fark etmişti."Meva" dediğinde gözlerim doldu ,birbirimize ikinci adıyla sadece biz sesleniyorduk, ailelerimiz ilk ismimizi kullanıyordu, dünyanın neresinde olursak olalım anlardı şimdide anladığı gibi. Lenora'nın açık yeşil gözlerinin titreştiğini gördüm.Yemyeşil gözleri kızarmıştı gözlerini kırpıştırarak işaret parmağını bana doğru kaldırdı , parmağını dik bir şekilde deynek gibi tutarak: " Üç soru kuralı." Gülmemek için kendimi tutarak,tıpkı asker gibi hızla hazır ola geçtim. Yeşil gözlerini kısarak sinsice bana baktı. Çocukluğumuzdan beri hafızamı kaybetsem ben olduğumu nasıl anlarsın temalı oyunlar oynardık , neden böyle oyunlar oynadığımızı sormayın mutlaka sizde en yakın arkadaşınızla yapmışsınızdır ve fark ettiğiniz gibi bizim kafadan sorunlarımız da var .Bu oyunların en önemlisi ve en öldürücüsüydü. "En sevdiğim hayvan.? " dediğinde yüzümü buruşturup iğrenir gibi ona baktım. "Örümcekler" Gözlerini daha da kısarak, hızla başka bir soru sordu. "En sevdiğim çizgi film.?" "Winx" İnanmıyormuş gibi davranarak, üçüncü soruyu sordu. "En sevdiğim şey .?" Dediğinde omuzlarını aşağı doğru sarkıtıp, itiraz edeceğini bilerek: "Winx'de ki Stella'nın manitası Brandon baskılı yastığın." dediğimde hızla elini indirerek:"Yalan söyleme o yastığı on iki yaşımdan sonra attım bir kere. "Kendimi tutamayarak, buraya geldiğimden beri yapmak istediğim şeyi yaparak rahatça kahkaha attım. "Yalan söylemiyorum Nilvera, o yastığı hala yatağının altında sakladığını akşam olunca koynuna aldığını bilmiyorum sanki ." Dediğimde yutkunarak bana baktı. Gözlerinin dolmaya başladığını görünce gülümsemeye çalıştım ama pek işe yaramamıştı. İlia'nın doldu dolu gözlerinden bir damla yanağımdan aşağıya doğru süzüldü. Nilvera o kadar hızlı bir şekilde üstüme atlayarak kollarını bana doladı ki ikimizde yere yapışmıştık. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladığında kollarımı hızla ona dolayarak: "Hişşşt ağlama Nilvera şimdi değil ,biri bizi görebilir burda olmaz." Hızla etrafı taradım. Kendini tutmaya çalışıyor ama başaramıyordu, bedeni deli gibi titriyordu. Hıçkırmamak için kendimi zor tuttum. "Yaşıyorsun gerçeksin , gerçeksin değil mi.Sensin Ayliz gereceğim de lütfen, lütfen rüya olmasın yoksa kafayı yiyeceğim. "Dediğinde gözlerimden daha fazla yaşlar süzüldü. O kadar gergindim ki biri bizi görür diye rahat ağlayamıyordum bile. Biri bizi görse ne diyecektik, Lenora İlia'ya sarılmış farklı bir dil konuşarak ağlıyordu , İlia'da onun saçlarını okşayarak ağlıyordu. Ortada ki tablo malikanenin içindekilerden bile daha ilginçti. Derin derin nefes alarak Lenora'nın yüzünü avuçlarımın içine aldım. "Nilvera bana bak sakinleşmen gerek , gerçeğim sende gerçeksin burdayım kardeşim seninleyim." dediğimde onu ağlamasın diye ikna etmeye çalışıyordum ama, ondan çok kendimi ikna etmeye çalıştığımın farkındayım. Kendini durduramıyor gibiydi,o ağladıkça bende ağlıyordum kendimi tutamıyordum ,o ağlamayı kesene kadar da ağlardım. Nilvera ağladığında bende hep ağlardım kendimi tutmazdım ki. "Bana bak burda olmaz burası güvenli değil başka bir yerde konuşmamız lazım tamam mı.?" Dediğimde birazda olsa sakinleşmişti. Gözlerini kırpıştırarak çatallaşmış sesiyle konuşmaya çalıştı: "Allah aşkına kızım cenabet misin ,başka kimse yokmuydu da İlia'nın bedenine girdin."Kendimi tutamayarak, ağlarken kahkaha attım."Kızım ben mi seçtim sanki tövbe ya." Dediğimde bu sefer o kahkaha atmıştı. Elimle ağzını kapatarak susturmaya çalıştım. Hem salya sümük ağlıyorduk hemde kahkaha atıyorduk ,vallahi biri bizi böyle görse aklını kaçırırdı, içimize cin girdi sanardı gerçi bu dünyada cin var mıydı ki .? Benimde sorun ettiğim şeye bak şuan cin çok önemliydi sanki. Lenora eliyle ağzındaki elimi çekerek:"Burnumu niye kapatıyorsun kızım Lenora burnuyla da mi konuşuyor.?" Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. "Güldürme ,biri duyacak bizi." Dediğimde sonunda kendine gelmiş gibi bulunduğumuz konuma baktı. Ben yerde oturuyorum o da bacaklarımın ortasında kollarını karnıma dolamıştı. Gülerek muzip bakışlarını bana dikip konuştu: "Endişelenme İlia'cığım sen altta olduğun için bana suçu atmak kolay olur, Lenora bir anda kudurdu üstüme atladı dersin. "Gülerek kafasına vurdum, zaten tam olarak öyle olmamış mıydı.? Kollarını benden ayırarak karşıma oturdu. İkimzinde üstü toprak olmuştu ama ikimizinde umursayacağı son şey elbiselerimizdi. Gözlerimizi birbirimize diktik ikimizde birbirimizi incelemeye başladık, konuşacak o kadar çok şey vardı ki bu kısa zamana sığdırmak imkansızdı. Lenora kafasını yana yatırarak: "Biliyormusun senden şüphe etmiştim, Lenora'nın anılarda ki İlia gibi davranmıyordun ama sadece şüphelendim." Gülümsedim, iyiki de davranmıyordum. "Yani sende benim gibi içindeki bendenin anılarını görebiliyorsun." Dediğimde 'sende mi görüyorsun 'der gibi bakmıştı onu kafamla onaylamıştım. Lenora'ya doğru dönerek: "Sende pek Lenora gibi davranmıyordun hatta içine İlia kaçtı sanmıştım meğer Nilveraymış ." Hafifçe gülerek bana baktı. "Nerden anladın ben olduğumu,ben hiç bir şey anlamadım." "Bende anlamamıştım zaten Elien, odaya gelen İlia'nın hizmetlisi ,o senin farklı bir dilde konuştuğunu söyledi kızın ödü kopmuş." Dediğimde gözlerini şaşkınca açarak:"Hadi ya korkmuş mu o kadar ,bana korkmadım demişti." İkimizde kıkırdadık, elimle omzuna vurup:"Ciddiye al Nilvera, başkası duysaydı şimdiye başın belaya girerdi."Dediğimde 'biliyorum' der gibi kafasını sallamıştı. Karanlık bahçede gözlerini gezdirerek: "Şimdi ne yapacağız." "Biliyor musun bu bedende gözlerimi açtığımdan beri kendime bunu soruyorum, şuansa ne yapmam gerektiğini sormama gerek yok çünkü biz bir aradayken bir yolunu mutlaka buluruz." Dediğimde doldu dolu gözleriyle gülümseyerek: "Biliyor musun .?" Eliyle Lenora'yı işaret etti, "Uyandığımdan beri o kadar çok plan yapıyorum ki, şimdi ise seni hissedince plan yapmama gerek kalmadı ,çünkü haklısın biz mutlaka bir yolunu buluruz." Dediğinde elimi uzatarak elini tuttum.Tıpkı otobüste onunda benim elimi 'ben yanındayım' der gibi sıkı sıkı tuttuğu gibi tuttum. "Halledeceğiz önce diğerlerini şüphelendirmeyelim, geri dönememiz lazım şuan buluşabileceğimiz en rahat yer akademi, akademiye gittiğimizde kimsenin bizi duyamayacağı bir yer bulur konuşuruz." Dediğimde beni kafasıyla onayladı ,şuan yapılacak en mantıklı şeyin bu olduğunu biliyordu. Oturduğum yerden kalkarak elimi ona uzattım. Kafasını yerden kaldırarak bana baktı. İlia Lenora'ya kalkması için elini uzatıyordu durumun saçmalığına gülerek elimi tuttu. Onu ayağı kaldırdığımda ikimizde üstümüzdeki toprakları silkelemeye başladık. Birbirmizi inceleyerek herhangi bir sorun olup olmadığına baktığımızda Lenora: "Gözlerin kıpkırmızı, üfliyim mi .?" Diye dalga geçtiğinde gülerek göz devirdim. Tabi ya diğerlerine de gözümüze toprak kaçtı falan deriz artık. Gözlerimi kırpıştırarak ona baktım."Kavga ettiğimizi söyleriz, ne olduğunu sorduklarında da onların istediği gibi barışmaya çalıştığımızı söyleriz birbirimize ayak uydururuz herzaman ki gibi. " Dediğimde kafasıyla beni onaylayarak ön bahçeye doğru ilerlemeye başladık. Aklıma gelen şeyle gülerek ona baktım. "Geçen sene tiyatro kulübüne katılalım demiştim de 'biz rol yapamıyoruz ki kızım' demiştin."Dediğimde bana dönerek,"Geri döndüğümüzde hatırlat ,kesinlikle katılacağım bunlar hep tecrübe. " Gülmemek için kendimi tutarak yüzümü sabit tutmaya çalıştım, pek bir şey yapmama gerek yoktu İlia zaten tepkisizdi. Ön bahçeye girdiğimizde ,Düşes Elisia ve Düşes Liriel endişeyle birşeyler konuşuyorlardı. Onlara yaklaştığımızda ne konuştuklarını daha net duymaya başladık. "Kaç saat oldu birbirlerinin gırtlağına yapışmış olmasınlar, Lucander ben daha fazla dayanamıyorum gideceğim." Diyen Düşes Elisia'yı tutan Dük Lucander'la göz göre geldik. "Gerek kalmadı Elisia geldiler. " Dediğinde herkesin bakışları bize döndü. Halimizi gören Düşeslerin bayılması an meselesiydi. "Tanrım bu haliniz ne ,neler oldu siz siz ağladınız mı.?" Diyen Düşes Liriel, gözlerine inanamıyordu. Olduğum yerde durduğumda Lenora'da hemen yanımda,biraz gerimde durmuştu. Düklerin bile yüzünden şaşkınlık akıyordu. Marcus'un Kalios'a doğru eğilip:"Kesin birbirlerinin boğazına yapıştılar. " Dediğini duymuştum, Kalios susması için dirseğiyle onu sertçe dürtmüştü. Onların bu haline içimden gülmek gelse de kendimi tutarak hiç bir tepki vermedim. Lenora Düşesin az önceki sorusuna cevap verdi:"Birşey yok anne sadece tartıştık ve barışmaya karar verdik ." Dediğinde Dükler bile inanmaz gözlerle bakıyordu. Dük Lucander tek kaşını kaldırarak: "Barışmaya karar verdiniz.?" Dedi inanmıyormuş gibi. Lenora dalga geçer gibi güldü. " Evet İlia çok ısrar etti." dediğinde ona doğru dönerek sert bir bakış attım, bu seferde Dük Arion tek kaşını kaldırarak Lenora'ya baktı. "İlia ısrar etti.?" Dedi o da inanamıyor gibi. Lenora babasına doğru dönerek: "Barışmamızı siz istemiyormuydunuz , bizde barışmayı denemeyi deniyoruz." dedikten sonra omzuma çarparak yanımdan geçti. Arkasından bir kere daha sertçe baktığımda Dük Arion: "Baya barışmışsınız ." demişti, Lenora umursadan arabaya doğru ilerleyerek , Ahzee'nin Kapısı açmasını beklemeden kendisi kapıyı açarak dalga geçer gibi; "Yarın Akademide görüşürüz İlia. " diyerek arabaya bindi. Dişlerimi sıkarak arabaya ters ters bakıp: "İyi akşamlar Dük Arion , Düşes Liriel ." dedikten sonra arkama bakmadan hızla Düşes Elisia'nın yanından geçerek malikaneye doğru ilerledim. Denzel gözlerini bir saniye bile üstümden ayırmıyordu o kadar kesin bakıyordu ki ,iyiki gözlerinde metal var demeden edemedim. Şuan onunla göz göze gelsem ne yapardım bilmiyorum. Bu akşam herkesin kafasını karıştırmıştık bu iyi bir şeydi , tek garip davranan ben olsaydım daha fazla dikkat çekerdim ama Lenora'nın da garip haraketleri insanları düşündürmeye başlayacaktı. Acaba İlianna Costantinova gerçekten değişebilir mi .? Denzel kesinlikle inanmayacaktı aynı şekilde Ahzee'de. Asıl inandırmamız gereken kişiyse Ahzee'ydi. Ahzee, Lenora'nın değiştiğine inanırsa , ona tamamen bunu inanırırsak İlia'nın değişebileceğini Denzel'e bizzat Ahzee söylerdi. Ahzee, İlia'nın Lenoraya nasıl davrandığını iyi biliyordu, Ahzee bile İlia'nın değiştiğini söylerse bu Denzel'i düşünmeye itecekti. Aynı şekilde Düşes Elisia ile de iyi geçinip , zaten değiştiğimi düşünen Kalios'u tamamen ikna edebilirdim. Dük Lucander'la da iyi geçinirsem Marcus'u ikna ederdim ki Marcus'a, Elien'e zarar veren kişinin ben olmadığımı kanıtlamam gerekiyordu. Bunları yaptığımda ki bunlar zamanla olacak şeylerdi. Marcus ve Kalios, Denzel'e benim değiştiğimi söyleyeceklerdi, söylediklerinde Denzel çok fazla üstüme geldiğini düşünmeye başlayacak ve değişebileceğime yavaştan ikna olacaktı, en azından umudum bu yöndeydi. Eğerki işler umduğum gibi gitmezse diğer planıma geçmemiz gerekecekti. Malikanenin içine girerek etrafıma kısa bir bakış attım, hizmetliler etrafı topluyordu ve Elien yine ortada yoktu. Onu biran önce bulmam gerekiyordu ki , Lenora'nın başka bir dilde konuştuğunu gidip birine anlatmasın. Elien bana en yakın kişi olduğu için bu gidişle benim hakkımda bir sürü şey öğrenecekti, sır tutup tutamadığı konusunda onu denemeliydim. Ne zaman iyi bir şekilde sır tutabildiğinden emin olursam o zaman,onun yanında daha rahat davrana bilirdim. Tabikide ona İlia'nın bedeninde başka biri olduğumu söylemeyeceğim ,söylersem bu sefer kesin bayılırdı , bence bu zamana kadar da iyi dayanmıştı. Malikanenin içinde geçen sefer Elien'i sorduğum kıza gözlerim takılınca, hızla kıza doğru ilerledim. Kız yanında kendi yaşıtlarında diğer iki hizmetli kızla konuşurken, kahverengi kıvırçık saçlı hizmetli kız beni görmüştü. Hızla diklenerek arkadaşına beni işarat ettiğinde diğer iki kızın da bakışları bana dönmüştü. Daha ben onlara yaklaşmadan eğilmiş beni selamlayan kızlara bakarak sıkıntılı bir nefes aldım. Hızlı bir şekilde İlia'nın anılarına baktığımda İlia'nın üç hizmetli kızıda tanıdığını ama adlarını bilmediğini anladım. İlia'nın umursamazlık seviyesi Nilvera'yı bile aşıyordu buraya gelmeden önce benim için, Nilvera umursamaz insanlar listesinin başındayken şimdi taçı İlia'ya takmak gerekiyordu. Kızlara yaklaşarak : "Kalkabilirsiniz ." Dediğimde diklenerek kaçamak gözlerle bana bakıyorlardı. Geçen sefer Elien'i sorduğum kıza dönerek: "Adın ne.?" Dediğimde kız korkuyla yutkunarak:"Bria ,Leydim." "Nereye gitti.?" "Bu sefer Hizmetli Dara'yla beraber arka taraftaki bodruma gittiler Efendim." Dediğinde zihnimde şimşekler çakmıştı resmen. Yüz ifadem nasıldı bilmiyodum ama cidden öfkelenmiştim. "Eğer işin yoksa bana yolu göster Bria ." dediğimde korkuyla gözlerime bakarak ;"Herhangi bir işim yok Efendim." Dedikten sonra malikanenin arka taraflarına doğru ilerlemeye başladık, malikanenin içinde o kadar çok koridor vardı ki. Eğer İlia'nın anıları olmasa yüz kere kaybolurdum orası kesindi. Hızla ilerleyerek mardivenlerden bir alt kata daha indik, Malikanenin bodrumuna doğru ilerliyorduk. Sonunda bodruma indiğimizde koridorun sonunda bir sürü hizmetlinin bir kapının önünde toplandıklarını gördüm. Bria olduğu yerde durarak bana tedirgin bir bakış attı, demek sende Elien'i buraya getirip hırpalandığını biliyordun ama hiç bir şey söylemedin, tıpkı diğer hizmetliler gibi. Gözlerim hizmetli kızlarda gezindi ,gülerek birbirleriyle konuşuyorlardı içlerinden biri: "Cidden bu Elien dayak yemeği seviyor , kim dayak yiyeceğini bile bile buraya gelir ki .?" Dediğinde güldüler. İçlerinden başka bir kız, duvar kenarında sırtını yaslamış gülmeden dik dik o kızlara bakıyordu sarışın hizmetli kız: "Eğer gelmese diğer hizmetlilerin onu zorla getirecegini biliyor birilerinin onu zorla getirmesindense kendi geliyor ,en azından sizden daha cesur. " Dediğinde anlımda ki damar zonkluyordu resmen. Yani Elien diğer hizmetliler onu zorla sürükleyerek getirmesinler diye kendisi paşa paşa gelip dayak yiyordu. Gelip bana söyleyemiyordu çünkü onun tanıdığı Leydisi bunu umursamazdı. Bir de ben geç geldiği için ona kızmıştım ve bilmeseydim kızmaya da devam ederdim. Onlara doğru kolidor da yürümeye başladım, attığım her adımda topuklu ayakkabılarım beton zeminde ses çıkarıyordu. Hizmetli kızların bakışları hızla bana doğru döndü. Beni gördüklerinde hepsi soka girmiş gibi kala kalmıştı. Koskoca İlianna Costantinova, bodruma inmişti. Toz ve pislik içinde olan bu yerde İlia'nın ne işi olduğunu sorguluyorlardı. Sonunda şoktan çıkmış olmalılar ki korkuyla kapıdan uzaklaşarak hızla önümde eğildiler. Koridorda derin bir sessizlik oldu. Korkudan dizlerinin titrediğini gördüm, bakışlarımı herbirinin üstünde gezdirdim. İçlerinden sadece sarışın olan korkmuyordu ama gerildiği çok belliydi. Önlerinden geçerek odanın kapısına doğru ilerledim, tek hamlede kapıyı açarak içeriye girdim. Kapıyı kitlenmemişti bile,demek ki kendine baya güveniyordu, öyleki içeriye girmeye kimsenin cesareti olmadığını düşünüyordu. Odanın köşesinde yerde kollarını kendine dolamış oturan Elien'i gördüm. Kitapta böyle şeyler yoktu yada vardı ama anlatılmamıştı, kitapta anlatılmayıp yer verilmeyen detaylar başıma büyük bela olacak gibi görünüyordu. Bunlar neden yaşanıyordu anlam da veremiyordum. Hizmetli Dara hemen önünde elinde tuttuğu ince bir sopayla Elien'e bağırıyordu. "Hadini bileceksin ,sana bunu bin kere dememe rağmen hala aynı şeyi yapmaya devam ediyorsun." Dediğinde gülümsedim. Hadden bahsediyordu değil mi bu kadın.? Kollarımı görüşümün altında bağlayarak :"Hangi hadden bahsediyorsun şu seninde bilmediğin had mi.?"Dediğimde odadan çıkan tek ses nefes alışverişleriydi. Elien sesimi duyduğu gibi korkuyla kafasını kaldırarak bana baktı,ağlamaktan kızarmış gözleri beni görünce korkuyla irileşmişti. Hizmetli Dara'nın ellerinin titrediğini gördüm, hala bana doğru dönmemiş sesimi duymanın sokunu yaşıyordu, gülerek:"Eee hadden bahsediyorsunuz en son, devam edin lütfen beni de bilgilendirin." Kadın yutkunarak bana doğru döndü. Kırışmış teni bembeyaz kesilmişti, göz bebekleri korkudan küçücük olmuştu. Sanki biri ona elektirik vermiş gibi titriyordu. Ama daha hiç bir şey yapmamıştım ki ,hemen de korkmuştu. Gözlerimi Elien'e çevirdim zorla ayağı kalkmaya çalışıyordu. Yaşlı Dara'ya doğru ilerleyerek: "Cesaretinize gerçekten hayran kaldım." Dediğimde korkuyla konuşmaya çalıştı ; "L-Leydim b-ben. " "KES SESSİNİ." diye bağırdığım, Yaşlı Dara korkuyla yerinden sıçradı. Elien'in de ondan bir farkı yoktu tir tir titremeye başlamıştı. Bağırışım Malikanenin bodrumunda yankılandı. Kadının üzerine doğru ilerleyerek: "Sen kim oluyorsun da, benim Malikanemde benim hizmetlime haddini bildiriyorsun."Kadın korkudan konuşamıyordu. "KONUŞ, SENİ DİNLİYORUM KİMSİN SEN .?" Dediğimde korkudan gözleri dolmuşu. Yok bu kitabın içinde gerçekten akıl hastanesi olması gerekiyordu yoksa bile, ben yaptıracaktım kesinlikle, bu gidişle ben katil oldurdum. Sakinleşmeye çalıştım içimden ona kadar saydım. Gözlerimi ona dikerek: "Yürü benimle beraber yukarı çıkıyorsun , eğerki gelmessen seni sürükleyerek getirecek hizmetliler. " Gözleri dehşetle açılmıştı titreyerek yürümeye çalıştı. Kapıdan çıktığımızda kolidorda hiç hizmetli kalmamıştı resmen , tek sarışın hizmetli kız bekliyordu. Kafamla kadına 'yürü' diye işaret ettiğimde ,koridorun ucunda ayak sesleri yankılandı .Bakışlarım koridoru buldu ,hızlı adımlarla inen üç kişiden ilk Denzel gözüme çarpmıştı. Sonra Marcus ve Muhafız Kalios. Hızla inerek bana doğru gelmeye başladılar Marcus gözlerini Elien'de gezdirerek yaşlı Dara'ya baktı. Yaşlı kadın bir anda ağlamaya başlamıştı. Öyle inanmazlar teyzem sen direk yere at kendini. Marcus öfkeyle parlayan gözlerini bana çevirdi. Ağızını açmadan ondan önce davranarak: "Ağızından çıkacak kelimeleri dikkatli seçmeni tavsiye ederim Marcus. " Sesim o kadar soğuk çıkmıştı ki. Bu Marcus'u şaşırtmadı. Kalios onun konuşmasına izin vermeden konuştu. "Leydi İlia burda neler oluyor bir açıklamanız var mı .?" Dediğinde gözlerimi Kalios'un sert yüz hatlarında gezdirdim. Her an bana bir tane çakacakmış izlenimi veriyordu. Bakışlarımı sakin bir şekilde Hizmetli Dara'ya çevirdim: "Siz anlatın lütfen az önceki konuşmanızda yarım kalmıştı ." Kadın daha fazla ağlamaya başladı. Benim sinirlerim de daha fazla bozulmaya başlıyordu. "Leydi İlia-" Öfkeyle bağırır gibi bir sesle konuşmaya çalışan Marcus'un cümlesini o kadar sert bir şekilde kestim ki."O sesinizin tonuna hakim ol." dediğimde,Marcus'un bunu beklemediğini gördüm. Şaşırmıştı, şaşıran tek kişi de o değildi Kalios'un sert ifadesi bile bozulmuştu. Bir tek Denzel tepki vermemişti ama onunda içen içe şaşırdığını biliyordum. Gözlerimi Yaşlı Dara'ya çevirdim: "Eğer şimdi herşeyi anlatmazsan, seni bu malikaneye gömerim ve inan bana şaka yapmıyorum." Kadın korkuyla kekelemeye başladı. Kalios öne doğru bir adım atıp konuşmaya çalıştığında, elimi ona doğru kaldırarak ters bir bakış attıp,sesini kesmesini sağladım. Dara'nın konuşmayacağını anlayan Elien, konuşmaya çalıştığında ona da sert bir bakış attım. " Sakın sen değil , o konuşacak ağızını açtığını görmeyeceğim Elien." dediğimde korkuyla dudaklarını birbirine bastırdı. Kesin gözlerimi Dara'ya dikerek: "Yukarı gidelim, orda daha rahat konuşursun burası biraz boğucu , burda anca birilerine had bildirilir değil mi Dara.?" Dediğimde kadın korkudan bayılmak üzereydi. Ah daha dur hayatım daha yeni başladık. Arkamı dönerek kafamla kolidoru işaret ettim. Ardından sarışın kıza dönerek: "Onu yukarı çıkar ve hizmetlilerin hepsini topla , ha Dük ve Düşesi'de çağırda onlardan mahrum kalmasınlar sonuçta bu had bildirme sadece hizmetlilere özgü değil ya .?"Dara'ya döndüğümde Dük ve Düşes'i duyan kadının feri sönmüş gibiydi. Korkuyla konuşmaya çalıştı ama sarışın hizmetli onu kolundan tutarak merdivenlere doğru götürdü. Yukarı çıkarken tekrar tekrar özür dilediğini duymuştum. Elien ürkek bir şekilde bana baktı konuşmak istiyor gibiydi ama dediğimi yerine getirerek ağzını açıp konuşmadı. Keskin gözlerimi Marcus'a dikerek ona doğru adımladım. FŞimdi yüzlerimiz arasında bir santım vardı oldukça yakındık , en az Lenora kadar koyu kan kızılı saçları dümdüzdü. Öfkeyle parlayan ela gözlerini görünce bozguna ugramıştım. Bu kitaptaki herkes neden bu kadar yakışıklıydı .Marcus'a kızmak için yaklaşmıştım ama yakından görünce kızasım kaçmıştı. Ama böyle olmaz, kitaptaki tüm karakterlerden hoşlanamam, okurken daha kolaydı şimdi tam karşımda kanlı canlı dururken ve hepsi bu kadar yakışıklıyken benim kalbim buna dayanamazdı. İlia burda olsaydı bana bir tane daha çarpardı ve kendime gelmemi söylerdi. Ama ben hiç bu kadar çok yakışıklı erkeklerle bir araya gelmemiştim ya, İstemeden etkileniyordum. Toparlan kızım Marcus'un her seferinde sana böyle davranmasına izin veremessin. Keskin bir o kadar da soğuk sesimle :"Kiminle konuştuğunuzu yada karşınızda kimin durduğunu unutuyorsunuz Baş Büyücü , ama sorun değil diğer herkes hatırlattığım gibi size de kim olduğumu zevkle hatırlatırım." Macus kızıl kaşlarını çatmadan bana düz bir şekilde bakmak için büyük bir caba harcıyordu. Dişlerini sıkarak kendisini sakinleştirmeye çalıştı. Konuşmak için hamle yaptığında ,ona doğru bir adım atarak yüzlerimizi iyice yakınlaştırdım. Şimdi nefeslerimiz bile birbirine çarpacak kadar yakındı. Gözlerimi gözlerine sabitleyerek: "Bence hareketlerinize biraz daha dikkat etmelisiniz , siz Dük'ün sağ kolusunuz, ben de kızıyım, fazla dikkat çekiyorsunuz." Dediğimde kızıl kaşları çatılmış anlamaz gözlerle bana bakmaya başlamıştı. Aslında dediğimi çok iyi anladığını biliyorum, ikimizde rol yapıyorduk, sakince konuşuyorduk ama birbirmizi sonuna kadar da tehdit ediyorduk. Ela gözlerindeki kurnaz kızıl yılanlar kıpırdaştı, dikkatle yüzümü inceledi ,onu fena halde bozguna uğratmıştım. İlia ilk defa ona bağırmış ve onu tehdit etmişti. Ah Marcus daha yani başladım ,karşınız da hiç tanımadığınız İlianna görünümlü Ayliz Meva'yla baş edebilecekmisiniz görelim bakalım. Sakin bir şekilde kendimi geriye doğru çekerek Denzel'e bakmadan Kalios'un yanından geçtim. Malikanenin bodrumunda sadece benim topuklu seslerim yankılanıyordu. Arkamı dönmeden koridorun sonuna doğru rahat ama kendimden emin bir şekilde yürüdüm.Umarım dışarıdan çok havalı görünüyorumdur. Elien'in ördek gibi peşimden geldiğinin farkındaydım , biraz da olsa sakinleşmiş ve kendimi kötü hissediyordum. Ona sıkıca sarılıp özür dilemek istedim. Benim yüzmeden dayak yiyordu , ona bağırmış ve terslemiştim. Mutlaka onun gönlünü alacaktım sadece İlia'nın bedeninde olmak beni zorluyordu. İstediğim gibi davranamıyordum yoksa çok dikkat çekerdim. Ben insanların şaşırmasını istiyordum ama bunun bir dozu vardı , şaşırıp şüphe etsinler ama bu şüphe dozunda olmalıydı ki gerçek benliğim tehlikeye girmesin. Adımlarımı planlı ve dikkatli atmalıydım aksi taktirde beni bu topraklara gömeceklerdi ve ben kesinlikle toprağın altını merak etmiyordum. Sırayla, herşeyi sırasıyla yapmalıydım, acele etmemeliydim ki hata yapmayayım. Yapacağım en ufak hatanın nelere sebep olacağını bile bilmiyordum. Üst kata çıkarak Malikânenin büyük salonuna geldim. Dük ve Düşes çatık kaşlarıyla ağlayıp duran hizmetli Dara'ya bakıyorlardı. Sarışın hizmetli istediğimi yapmış gibi görünüyordu. Diğer hizmetli kızlarıda toplamıştı. Elien'in arkamda gerildiğini hissedebiliyordum. Yavaşça onlara doğru ilerlemeye başladım. Topuklularımın sesini duydukları gibi bana doğru dönmüşlerdi. Dük'ün öfkeli gözlerini görüyorum beni cayır cayır yakacak kadar öfkelenmişti. Onu öfkelendirecek bir şey yapmamıştım, ne olmuş olabilirdi. Gözlerimi Dük'den çekerek Düşes'e baktım üzgün gözlerle ağlayan hizmetli Dara'ya bakıyordu. Anlaşılan ben gelene kadar yaşlı Dara, kendini baya acındırmıştı. Düşesin üzülmesi de Dük'ü baya öfkelendirmişti. Kesinlikle Dük konu karısı olunca, beni cayır cayır yakmaktan çekinmezdi. Yani Dük'ün huyuna gitmenin yolu Düşes'den geçiyordu. Sonunda onlara yaklaşınca durarak Düşes'in gözlerine baktım. Yine bana kızmasını hatta beni azarlamasını bekledim ama Düşes bana bakmadan kafasını arkamda ki Elien'e çevirdi. Bu garipti şaşırmıştım, böyle durumlarda Düşes tabiki de İlia'ya inanmadan ona kızması gerekiyordu, her zaman yaptığı gibi ama ilk defa kızmamış benim bir şeyleri açıklamamı bekliyordu. Sanırım Düşes ona doğru attığım adımları kendine şans olarak görüyordu , kızıyla yeniden anne kız olma şansı, bu yüzden beni dinlemeden karar vermek istememişti. Kesinlikle çok fazla ilerleme kaydediyordum Düşes ilk defa başkalarının sözüyle beni yargılamıyordu,sanırım bu iyi bir şeydi. Dük'ün öfkeli gözleri üzerimde gezinmeye devam ediyordu, gözlerini benden çekerek arkama baktı. Ayak seslerini duyunca Marcusların geldiğini anlamıştım. Kafamı çevirerek onlara bakmadım ama Muhafız Kalios'un Düşes'in yanına gittiğini gördüm. Dük öfkeli gözlerini yeniden bana çevirdi: "Bu rezalet neyin nesi İlia." Dediğinde gözlerimi Dara'ya çevirdim. Ardından yavaşça ona doğru ilerlemeye başladım. "Neden yerde oturup ağlıyorsunuz ,yoksa biri size şiddet mi uyguladı Bayan Dara .?" Dediğimde kadın korkuyla daha fazla ağlamaya başladı. "L-Leydim Ö-özür ."Dediğinde elimi kaldırarak cümlesini yarıda kestim. "Neden benden özür diliyorsun Dara , sen benim canımı sıkacak yada beni sinirlendirebilecek biri misin .?" Dediğimde kadın sertçe yutkundu. Gözlerimi ondan çekerek hizmetli kızlara döndüm. "Ya sizler söylemek istediğiniz bir şey var mı .?" Dediğimde gergin bir şekilde korkuyla birbirleriyle bakıştılar, Dük'ün sert sesini duydum. "Senin kendilerine durup dururken bağırdığını söylediler ." Dediğinde gülümsedim. Dük'ün tek kaşının şaşkınlıkla kalktığını gördüm. Gülmeye devam ettim ama bu gülüş kesinlikle soğuk ve korkutucuydu. "Yani ben durup duruken size bağırdım öyle mi, sizde beni babama şikayet ettiniz .?" Dediğimde korkuyla birbirlerine baktılar. Yavaşça onlara doğru ilerledim,"Benimle uğraşıyorsunuz ve benimle uğraşırsanız sizinle uğraşırım ,ya şimdi aşağıda olanları anlatın ya da hepiniz eşyalarınızı toplayıp malikaneden ayrılın." Dediğimde işlerini kaybetmenin korkusuyla hep bir ağızdan özür dilemeye başladılar. Dük'ün öfkeyle bana doğru ilerlediğini ama, Düşesin onu tutarak 'sen karışma 'dediğini duymuştum. Dük olduğu yerde durarak şaşkınca karısına baktı, bu görüntü saatlerce kahkaha atmama neden olabilirdi , özelliklede Dük'ün bozguna ugramış yüzü cidden komikti. Hizmetlilerden biri: " L-Leydim lütfen bizi kovmayın biz çok özür dileriz." Dediğinde gözlerimi ona diktim. Kız korkuyla irkildi. Kız Bria'nın yanında ki diğer kızdı, onun dediğini onaylayan kıvırcık kahverengi saçlı kız :"Leydim bizimde suçumuz var yok değil ama diğerleri yüzünden , özelliklede Hizmetli Dara yüzünden yeteri kadar eziyet gördük, Elien gibi hırpalamamak için hepimiz sessiz kaldık." Dediğinde malikanede derin bir sessizlik olmuştu. Düşes gözlerini kırpıştırarak: "Eziyet , neyin eziyetinden bahsediyorsunuz siz .?"Ortam fena halde gerilmişti.Hizmetliler asıl şimdi korkmaya başlamıştı öyle ki, hep sesi nazik ve sevgi dolu çıkan Düşesin sesinin tonu benim bile tüylerimi ürpermişti. "Burası benim evim , ben bu zamana kadar birinize bile bağırdım mı yada kalbinizi kırdım mı , öyleyse benim evimde biri sizi sıkıştırıyor hırpalıyor ama bunu gelip bana söylemek birinizin bile aklına gelmiyor mu .?" Dediğinde hizmetliler kafalarını utançtan yereden kaldıramıyordu. Düşes onlara doğru ilerleyerek daha yüksek sesle konuştu. "Bana kızımın sizi hırpaladığını söylediniz, kendi kızım bile olsa ona karşı çıktım size kötü davranmasına izin vermedim ,ona ağır şeyler söyledim yani siz aslında benim kızıma iftira attınız doğru mu anlıyorum.? " Dediğinde hizmetlilerin korkudan dizleri titriyordu resmen. Düşes ateş saçan gözlerini hizmetli Dara'ya çeviridi. "AYAĞA KALK HEMEN." Dediğinde. kadın korkuyla titreyerek ayağı kalktı . Düşes hızla kadının üstüne yürüdüğünde Kalios Düşesi tutmaya çıkıştı ,Düşes Kalios'a dönerek: "Çekil sadece bir kere diyeceğim Kalios ." Dediğinde Kalios'un sert yüzü kasılmıştı, biraz Düşesin önünde durarak sakinleşmesini bekledi , sakinleştiğinden emin olduktan sonra önünden çekilerek yanına geçti. Düşes hizmetli Dara'ya doğru ilerleyerek:" Sen bana İlia'nın Elien'i hırpaladığını söyledin , senin yüzünden kızıma nasıl davrandığımdan haberin var mı , peki şimdi seni benim elimden kim alacak Dara .?" Dediğinde kadın ağlayarak özür diliyordu . Düşes o kadar boş bir şekilde baktı ki kadına, vallahi benim gerginlikten başıma ağılar girmişti. "Size iyi davrandım size saygı duydum size hep hoşgörüyle yaklaştım ,siz hiç biriniz benim iyi niyeyimi hak etmiyorsunuz , Dara dışındakiler eşyalarını toplayıp defolup gitsinler evimden ŞİMDİ ." Dediğinde hizmetlilerden bazıları ağlamaya başlamıştı. Düşes Elien'e dönüp:"Elien Dara'dan şikayetçi misin .?" Dediğinde Elien ürkek gözlerle ne diyeceğini bilmiyormuş gibi bana doğru döndü, bu hareketi içimde ona karşı daha fazla şefkatin oluşmasına neden oldu. "Elien şikayetci ,başka şikayetçi olmak isteyen kimse yok mu yani .?" Diyerek diğer hizmetlilere doğru döndüm. Hizmetliler birbirine bakmıyorlardı artık hepsi kafalarını eğmiş yere bakıyorlardı. Elien'in şikayetçi olacak olmasından cesaret almış olmalılar ki iki üç tanesinin daha elini kaldırdığını gördüm. Dara kim bilir kaç yaşındasın, bu nasıl bir kin böyle de bunca insana eziyet ettin. Gerçi İlia'nın da ondan farkı yok yinede İlia hizmetlilerden hiç birine kötü davranmamıştı, bizzat İlia'nın anılarına bakmıştım. Kötü davranmamıştan kastım biraz terslemiş ve aşağılamış olduğu kişiler vardı ama kimseyi de köseye çekip dövmemişti. En azından malikaneden kimseyi köşeye sıkıştırmamıştı. Gözlerimi onlardan çekip arkamı dönerek Dük'e doğru döndüm. "Yine rezalet çıkardığım için kusura bakma baba, herzaman ki benim işte ." Diye dalga geçtim. Dük'ün koyu mavi gözlerinden ve akıl almaz yakışıklı yüzünden hiç bir şey okunmuyordu. Sadece gözlerinin renginin bir ton açıldığını gördüm. Bana uzun uzun baktı pişman olmuşmuydu bilmiyorum, olduysa da hiç belli etmedi. Gözlerimi Dük'ten çekerek Marcus'a çevirdim. Ela gözlerindeki öfke dinmemişti en azından artık bana karşı öfkeli değildi .Gözlerini bana çevirerek bana yaptığı onca saygısızlığı düşündü. Gergin bir şekilde yerinde kıpırdanarak bana baktı. Ona doğru ilerleyerek önünde durdum, Denzel hemen yanımızdaydı ve o yine hiç konuşmuyordu. Bu adamın konuşması için İlia gibi ona bulaşmam mı lazımdı .? Marcus özür dilemek için hazırlandığında : "Gözlerinize hakim olabiliyorsunuz ama ağızınıza olamıyorsun, belki de sizin de metal bir ağız bağına ihtiyacınız vardır Baş Büyücü ." Dediğimde dudaklarını birbirine bastırdı. Benim kızdığım şey Marcus'un söyledikleriydi ve o gözlerindeki bakışıydı. Denzel'in keskin bakışlarını üzerimde hissetim. Dönüp ona bakmadan arkamı dönerek merdivenlere doğru ilerledim ,bence benim burdaki işim bitmişti gerisini onlar hallederdi. Düşesin arkamdan seslendiğini duydum ama dönüp bakmadım, duymamazlıktan gelerek odama doğru yol aldım. Yarın akacemiye gidecektim ve bu akşam fazlasıyla yorucu geçmişti. Akademi beni malikaneden daha fazla yoracaktı, asıl sorunlar ve olaylar şimdi başlıyordu. Derin bir nefes aldım 'Yarın Nilvera'nın kollarında ağlayabilirsin Ayliz şimdi biraz daha dayan' diye kendimi teselli ederek odama doğru ilerledim. |
0% |