Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Final

@creation

Göktepe’de gördüğüm o iki kız, hastanede hemşireymiş. Ben sedyede yatarken başıma gelmişlerdi. Gördüklerim buymuş; hemşirelerden birisi hep benimle ilgilenmişti. Uyandığımda, o kız, gözlerindeki sevinçle odama koşarak girdi. “Uyandığına çok sevindim, bizi korkuttun Mustafa,” dedi.

“Ben seni tanıyorum! Sen, Göktepe’de gördüğüm o kızsın!” dedim. Hemşire kız, önce şaşkınlıkla bana baktı, ardından aileme döndü. “Göktepe neresi ki?” diye sordu. Annem ise, “Uyurken rüya görmüş ama rüyada seni görmüş sanırım,” dedi.

O kızla bu olayları konuştukça, içimdeki belirsizlik ve merak arttı. Ama hastaneden bir gün sonra taburcu olmam gerekiyordu. Taburcu olduktan sonra, ne o kızı bir daha görebildim ne de o olayları yaşadım. Artık memleketimiz İzmir’e gitme vaktiydi. Yola çıkarken aklımda halen o hemşire kızı vardı; ona karşı hislerim olduğunu anladım.

Zaman geçtikçe, İzmir’e geldim. Arkadaşlarım evlerine gitmişti, ben ise evde yalnızdım. O korkunç olaylar aklıma geldikçe, korkuyordum. Korkmamaya çalışmak için aklıma hemşire kızı getiriyordum. Ama bir şeyler eksikti, içimde bir boşluk hissediyordum.

Bir karar aldım; köye tekrar gitmeliydim ama bu sefer tek başıma gitmek istedim. Köye gitmeden önce, hastaneye uğradım ve o hemşire kızı aradım. Sonunda, onu buldum. Aramızda bir tanışma ve konuşma başladı. Aradan uzun zaman geçti ve evlilik kararı aldık.

Fakat evliliğimizdeki mutluluk kısa sürdü. Kız, bazen derin düşüncelere daldığında gözlerinde beliren hüzün beni korkutuyordu. İçimde bir şeyler yanlış gidiyordu ama ne olduğunu anlayamıyordum. Zamanla, ilişkimizin karanlık bir gölge tarafından kuşatıldığını hissetmeye başladım.

Ailem, bana büyü yapmıştı. Hem hemşire kızıyla aramızda büyük bir bağ olmasına rağmen, içimdeki korku ve belirsizlik, onu kaybetme korkusuyla birleşerek ruhumu sarmalamıştı. O korkunç günlerde yaşadığım travma, evliliğimizin üzerinde bir kara leke gibi duruyordu.

Bir gün, o karanlık sırların gölgesinde kaybolmuş bir şekilde evde otururken, hemşire kızı yanıma geldi. “Mustafa, sana bir şey söylemem gerekiyor,” dedi. Gözlerinde beliren yaşlar, içimdeki korkuyu daha da derinleştirdi. “Büyü, bizim aşkımızı karartmak için yapıldı. Ama seni seviyorum. Seninle birlikte olmak için savaşacağım,” dedi.

O an, gözyaşlarım yanaklarımdan süzülmeye başladı. “Beni seni kaybetmek istemiyorum. Ama her geçen gün daha çok kayboluyorum,” dedim. Gözlerinde gördüğüm o hüzün, benim de yüreğimi parçaladı. “Biliyor musun, bazen yaşamak, en büyük korkudur. Ama seni sevmek benim için her şeyden daha önemli,” dedi.

Kendimi onun kollarında buldum; ama o anın kalp atışları, kaybetme korkusuyla birleşti. Birbirimize sarıldık, ama içimdeki korku ve belirsizlik, ruhumuzu ayıran bir çit gibi yükseliyordu. Birbirimize son bir kez sarılırken, bu hayattan ve birbirimizden vazgeçmek zorunda kalabileceğimizi biliyordum.

Bir süre sonra, o karanlık sırlar aramızda giderek derinleşti ve sonunda bizi ayırdı. O hemşire kızı, benim kalbimde sonsuza kadar yaşayacak bir hatıra haline geldi. Her ne kadar yaşamak için savaşırsam savaşayım, içimde bir boşluk hissi hep var olacaktı.

Köydeki o karanlık ormanın sırları, benim ve sevdiğimin kaderini değiştirmişti. Yıllar geçse de, onu unutmayacaktım; çünkü aşk, bazen en büyük korkularla dolu bir yolculuktu. O hemşire kızı, ruhumun derinliklerinde daima yaşayacaktı.

Loading...
0%