@cresscent
|
Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
Oysa ki seninle güzel olmak var
Edip CANSEVER
İyi Okumalar..
Gözlerimi araladığımda Serdarın karşımda tekli koltukta uyuyakaldığını gördüm. Üzerini de örtmediğini fark ettim. Uzandığım yerde doğrulup ayaklarımı yere sarkıttım. Serdarın evi de o kadar sıcaktı ki ince battaniye ile terlemiştim. Bel boşluğumda yaranın olduğu kısmı zorlamadan ayağa kalktım. Kucağımda topladığım ince battaniyeyi sımsıkı kavradım. İki adımda yanına vardım, battaniyeyi üzerine örttüm. Uyuyanın üzerine kar yağardı. Sanki çok bir iş yapmışım gibi yorulmamla tekrar kalktığım yere oturup derin nefes almaya başladım. "Nefes alabiliyorsun bir şey yok" mırıldanırken kendime telkin veriyordum. Kendimi sakinleştirmezsem iyi olmayacağımı biliyordum. "İyi misin?" Kendi sesim harici ses duyunca istemsiz olarak çığlık attım. Serdara döndüm yanımda olan kırlenti kenarından tutup kucağıma çektim. "Uyandırdım değil mi seni?" Dedim kırlenti yüzüme bastırırken. "Hayır, en başından beri uyanıktım" uyanık olmasına rağmen uyku mahmuru çıkan sesi o an öyle bir hoşuma gitmişti ki. Çoğu kişiyi etkileyebilecek bir tonda konuşmuştu. "Evet sana bir soru sormuştum en son, iyi misin?" Bir süre durduktan sonra tekrar konuşması dalgınlığımı kenara süpürdü. "Evet iyiyim hazır uyanıkken sorayım çantamı getirdiler mi?" Başını hayır anlamında sallamıştı. Bu eve, karşımda ki adama yakın ama bir o kadar da yabancı hissediyordum ki! Seviyordum, yeri geliyor kıskanıyordum, özlüyordum ama yakınında olduğumda bir yabancıymış gibi hissediyordum, çekiniyor muydum bilmiyorum ya da saçmalamamak için de olabilir dilim lal kesiliyordu. Yaşam belirtisi bile veremiyorum, kendimi sürekli bir yere dalmış düşünürken buluyordum. Bu sana Serdardan uzaklaşmanın bir işaretidir belkide ne dersin? Kapının zili çalınca Serdar ayaklandı peşine ben ayaklandım ama kapıya gitmedim. Salonu incelemeye başladım çok sade bir salonu vardı. Kitap okumayı sevmezdi bu yüzden dolabında kitap yerine gezdiği yerlerden aldığı süslerle plaketlerle doluydu. Serdar gelmeyince merak ederek kapıya gittim Devrim ile bir konu hakkında konuşuyordu. Devrim beni görünce ıslık öttürdü bakışları Serdar ile benim aramda gidip gelmişti. "Sizin işinizin olduğunu bilseydim bölmezdim. Kusura bakmayın" Devrimin dediklerini düşünürken kapının kenarında duran aynadan Serdarla kendime baktım. Serdar eşofman ve beyaz tenini belli eden bir kısa kollu giymişti, ben ise... Ben ise Serdarın v yakalı tişörtünü giymiştim tek omuzumdan düştüğü için askım gözüküyordu, saçlarım darmadağın ve tişörtün boyunun anca yettiği kalça hizamdan sonra apaçık kabak gibi ortada kalan bacaklarım gözüküyordu. "Devrim ikidir gözüme batıyorsun, batma kardeşim. Ben kim bu kız kim" Serdara hiçbir şey demeden Devrimin elinden çantamı ve yerden ayakkabımı alarak onların yanından uzaklaştım. Konuşsam ağır konuşurdum, o beni kırmıştı ama ben onu kırmaya kıyamadığım için yanından kaybolmayı seçmiştim. Binadan dışarı çıktıktan sonra kendi evime doğru yürümeye başladım. Gözlerimin dolduğunu farkettim bakışlarımı yukarıya kaldırmam hiçbir şey ifade etmeyecek olsa da kaldırdım. "Allah senin belanı versin Serdar" titreyen sesimle konuştuğumda sokaktan geçen birkaç kişi bana baktı. Deli olduğumu düşünürler miydi? Düşünsünler. Belki hayatımda benim için tek düşündükleri olumlu şey bu olurdu. Çoraplı ayaklarımla evimin önüne kadar geldim çantamı karıştırırak içinde ki anahtarımı buldum kapıyı açarak usulca içeriye girdim. Bitmiş bedenimle beraber merdivenlere yöneldim, hayat enerjisi olan bir insanın bile hayat enerjisini alıp götüren bir kişiliği vardı. Ağır ağır merdivenleri çıkıp ikinci kata ulaştım dairemin kapısına varınca aniden bir halsizlik vurdu elimde anahtarla yere çömdüm sırtımı kapıya yasladım. O kadar yalnız hissediyorum ki yanımda sanki hiç kimse yok. Yanlış düşünüyordum hiç kimsem yok değil ben sadece yanımda Serdarı istiyordum. Her ne kadar platonik olsam bile bir süre sonra hayalimde ki hali gibi beni seviyormuşça gerçeğiyle yüz yüze geliyordum. "Zeliş abim ne yapıyorsun burada" Ali abi'nin sesini duyunca gözlerimi araladım. Benim elimden anahtarı alarak kapıyı açmıştı. Kollarının birini dizlerimin altına diğerini de sırtıma koyarak beni kucağına aldı ve kapıyı aralayarak içeriye girdi. Salonda duran L koltuğun üzerine bıraktı çantamı kolumdan alıp sehpanın üzerine bıraktı. "Neyin var abim söyle bana" "Ali abi ben sevilmeyecek birisi miyim?" ölmek istiyorum demişimde kınıyor gibi yüzüme bakmıştı. Başka bir açıdan aynı şeyi demiştim aslında ama bunu bilmesine gerek yoktu. "Olur mu abim öyle şey sen en çok sevilmeyi hak eden birisisin niye böyle diyorsun?" saçlarımı okşuyordu bu hareketi daha çok ağlamama neden olmuştu. "Niye o zaman Serdar beni sevmiyor. Hadi sevmesini geçtim sevmese de olur ama bana niye böyle davranıyor ki?" "Bazı insanlar sevmeyi bilmezler ne yapsan kavuşamazsın kanun bu yani hadi daha fazla üzme kendini Ahsen seni doğum günü partisinde görmek istiyor" Ali abinin yüzüne yapma der gibi baktım, bir de parti kaldıracak havamda değildim. Düşündüğüm şeyi anlamış gibi yatırdığı yerden tekrar doğrulttu pes ettiğim için ayağımda olan çorapları çıkarttım. Oturduğum yerden kalkarak odama doğru ilerledim kıyafetlerimi ayarlayarak duşa girdim. Soğuk suyun altına girdiğimde kendime gelmiş hissettim. Ali abi birazdan kapıma dayanacağı için hızlı bir şekilde duşumu aldım zaten soğuk su ile duş almakla büyük bir çılgınlık yapmıştım. Açıkçası yaramdan aklıma gelmemişti bornozuma sarılıp kurulandım pansumanı hızlıca yenileyip üzerime iç çamaşırlarımı geçirip siyah şort eteğimi ve beyaz bluzumu giydim, kurutma makinesi ile saçlarımı kuruttum. Hazır banyodayken makyajımı da yapmış öyle çıkmıştım. "Eh be gülüm hiç çıkmasaydın? Kendini mi boğmaya kalktın da son anda vazgeçtin. Bir de daha hazırlanacak bizim prenses Ahsenin kime çektiği belli oldu aynı sen" Kapının sesine söylenmeye başlayan Ali abinin karşısına dikildim beni hazır görünce şaşırmış yüz ifadesi ile bakakaldı. Büyük ihtimalle böyle karşısına çıkmamı beklemiyordu ağır bir şekilde oturduğu yerden kalkarak yanıma geldi. O kadar garip hissettirmişti ki bakışı, yaklaşımı nasıl tarif edilir bilmiyorum ama tuhaftı yani ne ailem ne de yakın arkadaşlarım bile bu kadar sahip çıkmıyorken yabancıların sahip çıktığını hissetmek, görmek bütün söylenecek sözleri kifayetsiz bırakıyordu. Siyah küçük çantamı koluna takmıştı koluma girmeden önce onu fark ettim. Resmen evden kovulurcasına çıkarılıyordum portmanto da beni bekleyen birkaç çift ayakkabı çiftinin içinden beyaz spor ayakkabılarımı alarak kapıyı açtım. Önce sağ ayağımın ayakkabısı giydim gerçekten sağ tarafı mı giydim diye iki kez ayağıma baktım ardından sol ayağımın ayakkabısını da giydim. Ali abi çantamın içinden anahtarı çıkartıp uzattığında kapıyı kilitleyip tekrar anahtarı ona uzattım. Beraber merdivenlere yöneldik ayaklarımın altında oluşan minik kesikler kendini belli edercesine sızlayınca bugünlük idare edebilmeyi diledim. Sokağa çıktıktan sonra etrafa bakındım tertemiz havayı içime çektim ardından altın sarısı rengi ile kendini belli eden megane arabanın yanına ilerledim, tabi ben arabanın yanına gidene kadar Ali abi çoktan arabanın kilidini açmış ve şoför koltuğuna yerleşmişti ve aracı çalıştırmıştı. Benim de binmem ile gaza basarak daha fazla geç kalmamamız açısından doğum günü partisinin olduğu yere sürmeye başladı. Bugünü unutmak istiyorum çünkü yaşadıklarımın ağırlığını kaldıramamaktan korkuyorum. Bugünü unutmak istiyorum çünkü onu, sevdamı unutmaktansa bu yaşadığım günü unutmayı yeğlerdim. Bugünü unutmak istemiyorum çünkü bir sevdanın ne kadar imkansız olabileceğini öğrendim Bugünü unutmak istemiyorum çünkü sevdiğim adamın bana olan abuk sabuk davranışları yüzünden ilk defa ölmeyi bu kadar çok istedim
|
0% |