6. Bölüm

6' Yürek Acısı

Ay Parçası
cresscent

 

 

 

 

İnsan büyür beşikte, mezarda yatmak için,

 

 

 

 

Kahraman can verir, yurdu yaşatmak için

 

 

 

 

Hüseyin Nihal Atsız

 

 

 

 

​​​​İyi Okumalar...

Hayat acımasızdı, insana seçenek sunardı ama iyi ya da kötü olduğuna bakmazdı. Hayat seçenek sunardı ama kendi istediğini dayatırdı size...

Hayat kadar insanlar daha acımasızdı. İnsanlar acımasız oldukları kadar bencillerdi.

Eğer ki bu bencil insanlar sizin en yakınınızda varsa hayatınız daha da çekilmez oluyordu. Bu yüzden sanırım sevmediğim ot burnumun dibinde bitiyordu.

Salonumda oturan etrafı inceleyen sözde annem Halide Altınsoy'un ve üvey abim Ali abimin önüne çaylarını bıraktım ve kalktığım yerime oturdum.

Acaba derdi ne de teşrif ettiler.

Söze girmesi için yüzüne baktığımda derin bir nefes aldı. Gelmekte olan geliyor hadi sonumuz hayır olsun.

"Zelişciğim şimdi biliyorsun ki ben Fransa da çok önemli bir defilede yer almam için ricada bulundular, kıramadım maalesef biliyorsun ki baban ile meselelerimiz yüzünden Ahseni yurt dışına çıkartamam bu yüzden kardeşini sana getirdim."

Emrivakilerden nefret ederdim. Halide Altınsoyunda en çok yaptığı ve en çok hoşlandığı şeydi emrivaki.

"Anne, ben çalışıyorum biliyorsun değil mi askeriye de, bakmasına bakarım da ben bu çocuğu askeriyeye nasıl sokacağım."

Kolunda ki saate bakarak ayağa kalktı. Mavi harelerini bana çevirerek umursamaz bir tavırla elini döndürerek işaret parmağını bana uzattı.

"Sen halledersin o kısımlarını tahmini bir hafta kalacağım, sosyal hizmetlerden gelirlerse de başının çaresine bak." dedi ve bir şey dememe fırsat bırakmadan salondan çıktı. Peşinden gitmeye vakit bırakmadan kapıyı sesli şekilde kapatarak evden çıktı.

Ali abime baktım. O da bu kadının hareketlerine anlam veremiyordu.

"Annen olmasa bir alaşağı edeceksin varya, ama annelere saygım, hürmetim var."

"Aman abi ne anne varya, pabucumun annesi." Diyerek gözlerimi devirdim. Koltukta uyuyan Ahsene baktım mecbur bir hafta boyunca benimle birlikte o da askeriyeye gelmek zorundaydı.

Tabi önce bunu içeriye bildirmek lazımdı.

Kenan abi bunu sorun yapacak birisi değildi, hatta Ahseni daha çok getireyim diye ikna etmeye çalışırdı. Kenan abiyi aradım ve durumu haber ettim. Olumlu yanıt verince Ali abime Ahseni hazırlaması gerektiğini söyleyip hızlıca odama koştum. Siyah kumaş pantolonumu üzerine bordo bluzumu giydim.

Açık bıraktığım dalgalı saçlarımı düzelttim. Tabletimi dün Eray aldığı için sadece yanıma telefonumu alacaktım. Aynadan kendime baktığımda güzel gözüktüğüme kanaat getirdim, komodinin üzerinde olan telefonumu cebime sıkıştırdım. Vazgeçemediğim o parfümden birkaç fıs sıktıktan sonra odadan çıktım.

Ali abim kucağında Ahsen elinde Ahsenin çantası ile beraber koridorda kapıya doğru yürüyordu, hemen üzerime polarımı geçirdim ve abimin önüne geçtim. Kapıyı açtım ilk başta dengemi sağlayamasam da ayakta kalmayı başardım. Biraz daha oyalanırsam geç kalacaktım o yüzden hızlıca ayakkabılarımı giyerek Ahseni kucağıma aldım, Ali abi Ahsenin ayakkabısını giydirdi ve çantasını elime tutuşturdu. Gitmeyeyim diye omuzlarımdan tuttu ve gözlerimin en içine baktı.

Evet geliyordu gelmekte olan.

"Abim, güzel bebeğim ben yarın mitinge gidicem başkana yakın korumalık yapacağım ama biraz farklı işler var o yüzden bu akşam gelmem. Ölüm var kalım var kendine dikkat et." Her seferinde bu konuşmayı yapıyorduk ve işin garibi o ki her seferinde de benim gözlerim doluyordu.

"Tamam abim sende kendine dikkat et." dedikten sonra kollarını Ahseni uyandırmayacak şekilde doladı. Bu sefer içim de daha farklı bir his vardı.

Boşta olan kolumu Ali abimin boynuna sımsıkı sardım. Sanırım bana iyi gelen sayılı kişilerden bir tanesiydi.

Annem nam-ı değer Halide Altınsoy eşiyle evlendiği zamanlarda ben lise ikiye gidiyordum. Arkadaşlarımın ders arası yaptığı dedikodular yüzünden ben hem kendimi hem abimi hem de annemi bezdirmiştim.

Çünkü bana arkadaşlarım üvey babanın ve üvey kardeşin kötü olduğunu, şiddet yanlısı olduğunu söylemişlerdi fakat Seçkin abi ve Ali abi o kadar iyi insanlardı ki arkadaşlarımın düşüncelerine aldanmamam gerektiğini o zamanlarda zamanla anlamıştım.

Hatta ve hatta Ali abi bana öz abimden daha fazla abilik yapmıştı. Bazen aklıma takıldığında bunu düşünürdüm ve en son sonuç keşke Ali abi benim öz abim olsaydı diyerek konuyu tozlu rafıma kaldırırım.

"Tamam abim git sen yoksa geç kalacaksın"

Haklı olduğuna kanaat getirip ondan ayrıldım ve vakit kaybetmeden Ali abime el salladım. Kucağımda mırıldanan Ahsenin sırtını ovarak merdivenleri indim. Dış kapıdan çıkana kadar nefes nefese kalmıştım, her ne kadar Ahsen zayıfta olsa bir süre kol ağrıtıyordu ama bundan gocunacak birisi değildim.

Yolun karşısında siyah pasatın içinden camını sonuna kadar açmış ve bu tarafa doğru bakan bir adamla göz göze geldim, öküzün trene baktığı gibi de bakıyordu. Sabır çekerek yoluma devam ettim.

Bu küçük yaşına rağmen oradan oraya savruluyordu. Bazı çocuklar şanssızdır benim ve Ahsen gibi ikimizinde yarası ortaktı, ikimizinde yarası annemizdi. Sadece Ahsen bunu büyürken yaşamasın diye çabalıyordum.

Beş dakikalık yolu on beş dakika da gerek dinlene dinlene gerekte düşüne düşüne gitmiştim. Askeriyenin kapısına geldiğimi ise irkildim o sesten anlamıştım.

"HASİKTİR!" Kucağımda irkilen Ahseni sakinleştirmek için sıkıca sardım. Kucağımda sallaya sallaya kulağına mırıldandım.

"Bir şey yok ablam, sakin ol" sırtını sıvazlarken Eray ve Devrim yanıma gelmişti, Serdar ise arkadan aheste aheste geliyordu.

"Lan Zeliş sen ne ara doğurdun" Devrimin saçma cümlesi ile ona resmen yargılayan bakışımdan attım. Bu sırada Serdar yanımıza kadar geldi ve resmen tüm gücüyle Devrimin ensesine vurdu.

"Saçma sapan konuşma da kızın kucağından alsana çocuğu!" Devrim Ahseni kucağımdan alıp yürümeye başladı. Kucağımdan Ahsen gider gitmez kollarımda ki güç, derman gitmiş gibi kollarım aşağıya düştü. Eray koluma dokunup ilgimi kendi üzerine çekti.

"Böylesi zamanlarda söyle de biz geçerken alalım seni tek başına ufacık çocukla perişan olma."

"O zaman Eray bir hafta boyunca geçerken uğrarsan sevinirim." Eray gözlerini büyülterek Serdara baktı, bunu dememi beklemediği gayet açıktı. Serdar omuzlarını silkerek elinde ki sigara izmaritini baş ve orta parmağı ile çöpün içerisine nişan aldı. Tabi ki de tam on ikiden attı çünkü Yüzbaşı Serdar Akaydın'ın kafasına koyduğunda yapamayacağı bir iş yoktu.

"Sen kaşındın Maraş" o da yürümeye başlayınca burada beklemenin bir manası olmadığına karar verdim ve Serdarın peşinden yürümeye başladım. Bizi bekleyen Devrimin yanına ulaşınca Eray ve Serdar ortadan kaybolmuştu. Kaç yaşında adamlardı ama kaybolma hızları ışık hızı ile birdi.

Devrim ile beraber Kenan abinin odasına ilerledik. Kapıyı çaldım 'gel' sesini duyunca kapıyı biraz aralayarak başımı içeriye uzattım. Kenan abi beni görünce resmen yüzünde güller açarak ayağa kalktığında içeriye girdik. Devrimin beklemediği ama benim alıştığım o olay her seferinde olduğu gibi niye gerçekleşti.

"Oy benim kızım gelmiş. " Diyerek Devrimin kucağından Ahseni ve sandalyesine tekrar oturdu. Ahsenin Kenan abi ile olan bağı bambaşkaydı, bazen ilişkilerini kıskanmıyor değilim.

Ahsen ile Kenan abi biraz oynadıktan sonra Ahsen Devrimin yanına gitti. Onunla rahatlıkla konuştu çünkü az önce sohbet ettik. Devrim ile konuşurken odaya Eray ve Serdar geldi. Eray direkt yanıma gelerek tabletimi kucağıma bıraktı ve eş zamanlı olarak üst üste bildirim geldi.

"Benden kaynaklı değil." Diyerek iki elini kaldırarak hava da salladı. Başımla onu onayladım. Ekranı açar açmaz mailden bir sürü mesaj geldiğini gördüm. Bu sırada Ahsen bacağıma sarılınca tableti kapatıp Ahsene eğildim.

Ben senin derdini biliyorum bıcırık ama tahmin ettiğim şey değildir umarım...

"Abiyey iye oynayabiyiy miyim?" Yarım konuşması onu ısırma isteğime neden oluyordu. Ahsen kadınlardan ziyade erkekler ile hele de özellikle genç olanları ile oynamayı çok seviyordu ama Ali abim sağolsun üç yaşında ki kıza yabancılarla konuşmaması gerektiğini tembihlemişti.

Ali abi bir beni de tembihler misin?

"Tabi ablacım onlar da Ali abin gibi asker, onlarla güven rahatlığıyla oynayabilirsin. Hadi git tanış." bana arkasını döndüğünde götünden patpatlayarak Serdara gönderdim.

Serdarın küçük çocuklara zaafı vardı.

Sanırım özellikle kız çocuklarına zaafı vardı.

Diz çökerek Ahsenin kendisine gelmesini bekledi. Ahsen minicik elini Serdara uzattı ve işaret parmağını kavradı.

"Benim adım Ahşen şenin adın ne?" Serdar şefkatle Ahsenin yanağını okşadı. Kucağına aldı ve yüzüne gelen saçlarını itikleyerek başını okşadı.

Hayali saç beyazlatırdı...

"Memnun olduğun Ahsenciğim benim adım da Serdar"

Onlara bakarken tabletime gelen bildirim sesi ile artık ben rahatsız oldum ve bu kadar kim yazdı diye tableti açarak mailime baktım. İki farklı kullanıcı vardı. Bir tanesi Yasirdi bunu biliyorum.

rahmetlihasanefendi@gmail.com

Zeliş acil buraya bakman lazım!

Mevsime ulaşır ulaşmaz benimle iletişime geç.

zelihagüral@gmail.com

Ne oldu Yasir bir sorun mu var?

rahmetlihasanefendi@gmail.com

Anlatacağım ama şuan hiç zamanı değil Birtanem.

Sen bana güvenip dediğimi yap yeter.

zelihagüral@gmail.com

Tamam canım haber ederim dikkat et kendine.

Sıra gelmişti diğer maile fakat bu mail diğer mailden farklı gibi bir his vardı. Mail adresi de farklıydı ama içimde garipte bir his vardı, birisine bir şey olacakmış gibi hissediyordum.

piranayakafatutanhamsi@gmail.com

Sen her şeyi unutmuşsun.

Hem de yaşadığın her şeyi!

O gece kimin başına ne geldi umursamadınız bile!

zelihagüral@gmail.com

Ne zırvalıyorsun sen be!

Hangi akşam

piranayakafatutanhamsi@gmail.com

Üzerinden çok geçmediği halde hatırlamaman ayrı bir şaka sanırım.

O grubun en unutmayanı sendin Zeliha,

Ne oldu?

Bir anda unuttun her şeyi?

Tabi sende haklısın, Serdar gibi bir herifin koynunda olsam bende arkadaşlarımdan kim öldü diye umursamam.

Göktan orada can çekişirken sen Serdarın koynundaydın Zeliha!

Ah, pardon?

Siz, hepiniz o akşam zil zurna sarhoştunuz hatırlamazsınız şimdi!

 

 

 

 

Engellediniz

Yanlışlıkla engellemiştim ama hiç engelini kaldırmadım. Gözlerim odayı taradı Ahsen Erayın kucağındaydı, emin ellerdeydi. Kucağımda ki tabletin ekranını kapatıp hızlı adımlarla odadan dışarıya attım kendimi, sanki nefes alamıyordum. Kendimi zar zor bahçeye attım. Kimsenin olmadığı bir alana gitmem lazımdı.

"Zeliha dur!" Tanıdık gelen ama ayırt edemediğim ses tonu ile adımlarım yavaşladı. Zemine sert basarak yürüyen o ayakların sahibi karşımda dikildiğinde Serdarın o yeşil tonu gözleriyle karşılaştım.

"Siktir! Zeliha bu hal ne?" Yüksek çıkan sesi ile irkilmiştim ama tepki verecek halim bile kalmamıştı. Ayakta zor durduğumu anladığından heralde sırtımı göğsüne yaslayarak tek kolunu belime sardı.

"Zeliş, çiçeğim nu halin ne" Serdar yüzüme gelen saçlarımı arkaya atarak yüzümü çıkartıyordu, diğer yandan da başımı ayakta tutmaya çalışıyordu.

"Serdar" diye mırıldandım kollarım ve yüzüm uyuşuyordu, başım dönüyordu, midem bulanıyordu.

"Efendim bebeğim, söyle çiçeğim neyin var" zorda olsa bulup kolunu tuttum. Başımı göğsüne yasladım.

"Kollarım uyuşuyor" saniyeler sonra kollarımı ovuşturmaya başladı. Kendimi dünyadan o kadar soyutlamış hissediyordum ki!

"Başımda dönüyor" bu sırada bilincimin gittiğini hatırlıyorum. Birileri beni oturttu sonra el birliği ile yürütmeye çalıştılar o olmayınca Serdar beni kucağında aldı. Serdar olduğunu da kokusundan anlamıştım. En son beni revire getirdiler ve serum taktılar, bunu da kolumun acısından anlamıştım.

Ne kadar süre geçti bilemem ama kendime geldiğime Kenan abi başımda bekliyordu ve gözleri kıpkırmızıydı. Kesin bir şey olmuştu, söyleyecekti sadece yerini yapıyordu.

"Kızım iyiysen eğer biraz benim odama dinlenmeye geç." Kenan abi'nin böyle davranması beni daha da şüphelendirmişti. Ansızın dolan gözlerim ile Kenan abi'ye baktım.

"Kenan abi konuyu hiç çevirme kime ne oldu?" Sandalyeyi çekerek oturdu bir eli ile elimi tuttu diğeri ile saçlarımı okşadı.

"Sakin ol ama kızım." İçeriye giren doktor daha da gerilmeme neden olurken yattığım yerden doğruldum. Dolu dolu gözlerimle Kenan abi'ye baktım.

Yasire mi bir şey olmuştu yoksa Serdara mı?

"Vatan sağolsun kızım." Kaskatı kesilen bedenim ile Kenan abi'ye baktım.

"Kim Serdara mı bir şey mi yoksa Yasire mi?" Serdara da Yasire de bir şey olması durumunda ne yapardım biliyordum. Onlara o kadar alışmıştım ki yoklukları ayrı bir dert oluyordu, varlıkları ayrı bir dert oluyordu.

"Ali abin kızım."

Duraksadım.

Ali abim mi?

Üvey abim olan Ali abimi mi söylüyordu? Düşününce başka Ali diye tanıdığım yoktu. İçimde bir yerde aklına Serdar geldi, Yasir geldi ama neden Ali abim gelmedi?

İnsan en sevdiğine ölümü yakıştırmazmış derlerdi sanırım bu doğruydu.

Yüreğim öyle bir acı ile dolmuştu ki ne yapacağımı bilmiyordum, bedeniminde yüreğimden farkı yoktu. Bedenimde yaşadığı şoktan bütün gücüm resmen çekilmişti.

"Kızım bir tepki ver korkutma bizi!" Bomboş bakışlarla Kenan abi'ye ve Mevsimin yerine bakan Serhata baktım. Serhat bana yaklaştı elinde iğne vardı. Çığlık atacaktım ama atamıyordum sanki bir el benim çığlık atmama engel oluyordu.

"Sakinleştirici verme hissisleşmek istemiyorum." Kollarımı kendime sardım ama gücüm kalmadığı için onlara engel olamadım. Kenan abi tek kolu ile bedenimi ve sol kolumu kendine yaslayarak sımsıkı sardı, sağ kolumu diğer kolu ile tuttu.

Bu sırada Serhat benim söylenmelerime rağmen zar zor bir şekilde iğneyi yaptı. Verdiği sakinleştirici yüzünden bedenim iyice gevşemeye başladı, kendimi iyice bırakırken Kenan abi beni yavaşça yatağa bırakırken gözlerim kapanmaya başlamıştı.

"Ali abi beni niye bırakıp gittin, ben sensiz ne yapacağım beni neden abisiz bıraktın"

En son hatırladığım şey ise mırıldandığım cümleden sonra düşüp kırılan eşyaların sesiydi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 04.02.2025 22:59 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...