@cruelsummerr__
|
Murat Baykal
Saatler sonra, sabahın ilk ışıklarında Barlas ve iki askerimizi bulduk. Üçünü de sağ aldık. Teröristleri leş aldık. Egemen ile Yiğit, Barlas'ı taşıdılar. Hastane yolunda, Barlas'ın başını dizine koyan Egemen'e hepimiz pür dikkat bakıyorduk. Yaşlı gözlerle gülen Egemen, Barlas'ın suratına bakıyordu. Barlas ise bilincini açık tutmaya çalışıyordu ama çektiği acıdan dolayı kıpkırmızı olmuştu ve çok zor nefes alıyordu.
Yüzünde çok yara vardı, vücudunda da. Ama yaşıyordu işte.
Barlas, “Ne oldu lan, çok mu yakışıklıyım yoksa?” dedi zorlanarak.
“Çok. Hasta oldum sana.” dedi Egemen de.
“Birce'ye söylemediniz değil mi?”
“Söyledim. Ben söyledim.” dedi Egemen.
“Matah bi bok…”
Egemen ise onu hemen susturdu.
“Söz verdim, Barlas'ı getireceğim diye.” Barlas bir süre sustu. Sonra acıyla inledi. “Kıyafetimin içine tuz doldurdular amına koyayım yanıyorum. İçini yıkar mısınız?”
Hemen suyla duruladık. Herkes suspus kalmıştı. Kim dayanabilirdi böyle bir acıya? Hangi anne, oğlunun böyle bir acı yaşadığını duysa sakin kalabilirdi?
Hangi baba? Hangi eş? Hangi sevgili? Hangi dost?
Ama vatan uğruna her şey mubahtır. Barlas'ın canı öyle yanıyor olmalıydı ki bu ona sanki son dakikalarını yaşıyor hissi veriyordu.
Elinde tuttuğu kolyeyi sıkarak hepimize tek tek baktı.
“Birinizden birinizin çocuğunun adını Barlas koyacaksınız. Amınıza koyarım.”
“Kes sesini.” dedim.
“Senin düğününe geleceğiz biz oğlum.” dedi Yiğit. "He bende evlenirim." dedi Barlas zorlanarak. "Söyleyeceğim birceye bunlari bir bir." dedi Yiğit. Egemen döndü hemen Barlas'a. "Barlas baska bir yerinde yara varmı?" "Başka neremde olabilir daha?" "Terslenme lan." "Acayip çirkinleştim şimdi. Birce beğenmeyecek ha." Bu haliyle bile makara yapiyorfu. Ama yüzü cidden felaket haldeydi. Sırtı yüzü vücudu. "Saçmalama." dedim. Mert ise oldukça ürkmüştü. "Canım yanıyor.." dedin en son sessizce. Semih oturup yaralarına tişört bastı. Sonunda hastaneye geldik ve beklemeye başladık. Hepimizin üstü üç askerimizin kanıyla boyanmıştı. Şimdi beklemek vardı, bir dakikanın bir asır gibi geçtiği o vakit…
Tülin geldi aklıma.
Egemen ise oturmuş, ağlamamak için kendini sıkıyordu. Hepsi öyleydi. Hepimiz öyleydik.
Komutan Yavuz geldiğinde herkes ayaklandı.
“Oturun. Yaşayın acınızı.” dediğinde herkes şaşırdı. Çünkü o da durumu kabullendi.
20 dakika kadar sonra Birce, Begüm ve Derin geldi. Derin, Egemen'i kontrol etti ama Egemen, ilk defa Derin’e karşı oldukça soğuk davrandı.
“Derin, git arkadaşınla ilgilen.” Birce, kendini her şeye hazırlamıştı ama bayılacakmış gibi duruyordu her an. Egemen'in yanına yavaş adımlarla yürüdü.
“Teşekkür ederim.” Ağlamaya başladığı an hepimizin içinde bir şeyler koptu. Kardeşlerimiz içeride yaşam savaşı verirken biz de burada savaşıyorduk.
Egemen ile sarılmalarını sonlandıran Birce, çekilip Egemen'e baktı. Egemen, cebinden çıkardığı künyeyi, fotoğraflı kolyeyi verdi. O telaşla kanlarını bile silmeyi unutmuştuk. Birce, kolyeyi alıp göğüs cebine koydu ve usulca oturdu.
55 dakika sonra kapı açıldı ama doktor yerine, başına kadar beze sarılı bir sedye çıktı. Hepimiz ayaklandık. Taşıyanlar ameliyat hemşiresi olmadıkları için kim olduklarını bilmiyorduk. Durmadıkları için herkes fenalaştı. Ardından doktor çıktı. Yavuz komutan, saçlarını sıvazlayıp bize baktı. “Kesin doktoru dinleyin!” Herkes bir an için doktora döndü. “Barlas Yıldız şimdi odaya götürülüyor. Çıkan şehit Rıza Demir’di. Ölüm saati 08.04. Başınız sağ olsun.” Birkaç saat sonra odaya geçtik. Birce, “Ben tek başıma girebilir miyim?” dedi. Birce Aksu Hepsi onayladılar ve içeri girdim. Barlas'ın üstü çıplaktı. Yüzü biraz daha yaralansa tanınmayacak hale gelecekti. Bir günde yaşlanmıştı sevgilim. Biraz sevdim. Her haliyle aşıktım ona. Başında konuştum kendi kendime. "Uyan artıkta eve gidelim sevmiyorum ben hastane." 8 Gün Sonra Hâlâ hastanedeydik ama Barlas çok iyiydi artık. Kendi yemeğini rahatça yiyor, tuvalete yardım almadan gidiyordu. Oturuyordu. Tek aktivitemiz ya televizyon izlemek ya da konuşmaktı. “Bugün nasıl hissediyorsun sevgilim kendini?”
“Çok iyiyim bir tanem, sen? Hiç uyumadın.”
“Uyudum ben de sen uyurken.” Gülümsedi.
“Bize yeni bir aktivite buldum.”
“Nedir bu aktivite?” dedi ve sırıttı.
“Barlas.”
“Tamam, ne aşkım?” “Resim boyayacağız.” Güldü doya doya. Yanında yer açıp yemek yemek için olan masayı önümüze çekti. Boyamaya başladık.
Doktor içeri girdi, o da güldü. İlk önce durumu açıkladı, daha sonra ise aktivitemizle ilgili yorumlarda bulundu. Barlas da, “İnsanın sınıf öğretmeni sevgilisi olunca,” dedi. Doktor ise güldü. “Akşama taburcusun, çok şükür,” dedi. Barlas sevinçle karşıladı bu durumu. "Kurtuluyoruz senden." dedi doktor ve gülüştük. Akşam eve geldik. Hepimiz seferber olmuştuk bu dönemde. Sabah, Barlas’ın telefonu ile uyandık. Barlas açmış, konuşuyordu. Ben ise anlamamış bir şekilde dinliyordum. “Tamam anne, gidiyorum anne.” Kapattı annesinin yüzüne ve bana baktı. “Günaydın bebeğim.” “Günaydın da sen nereye gideceksin?” Güldü ve öptü. “Kuzenimi almaya havaalanından.” “Aşkım, bu halde nasıl gideceksin? Yara bere içindesin.” Bir an duraksadı.
Yanlış anladığını anladım. “Ya o kadar kötü mü görünüyordu?” Hadi bakalım, uğraş bir de şimdi. “Sevgilim, vücudun için söyledim. Çok büyük yanlış anladın.” “Neyse.”
Kalkacağı sırada tutup yatırdım ve yüzünün her yerini öptüm. “Yakışıklım benim.” Gülerek kalktı ve hazırlandı. Bazen bir çocuk gibiydi. Bazense soğuk buzdağı gibi biri. Ben de hazırlandım çünkü ben de gidecektim.
Birlikte havaalanına geldik. Bir çocuk bizi görünce yanımıza geldi.
“Selamlar Şırnak tayfa!” Garip garip baktım. Barlas ise,
“Sus amına koyayım, bağırma. Burası İstanbul değil.”
“Peki, naber Barlas kral?” Ceketini omzundan sallandırmış tutuyordu. Beni görünce gülümsedi ve
“Oo hanımefendi, arkadaşınız mı sevgiliniz mi Barlas Bey?” dedi.
Barlas’ın sinirine sinir katıyordu bu adam. Elimi tutup öpmek için dudağına yanaştırdı, ismini bilmediğim çocuk. Barlas ise eline sertçe vurdu.
“Sevgilim.” “Aman be, köyde kala kala gavat olmayı yanlış bir şey diye düşünmüş. Kaan ben bu arada.”
“Birce,” diye yanıt verdim.
Köye döndük ve Barlas delirecekti. “Biri gider, biri gelir abi, ne olacak, evlenmedim diye. Hem sevmemiştim onu. Uslanırım, adam gibi bir kız bulsam.” “Bana bak oğlum, bir çarparım sana!” “Sakin,” dedim.
Eve gelip kahvaltı ettik. Begüm, Kaan'la sohbet ediyordu şaşırdığımız bir şekilde. Egemen de bizde kalmıştı ve sinir olup sordu. “Neden buradasın sen?” dedi komik bir şekilde. Bıkkın bir ifade ile
“Evleneceğim kızın arkadaşıyla yattım. Abartıyorlar yani.” “Abartmışlar, değil mi, değil mi?” dalga geçer bir tonla devam etti. “Daha yaşım genç. Vur kaç saklan. Havaalanında da bir kız vardı, of.” “Kes artık sesini. Sınav mısın be çocuk sen?” dedi benimki. Begüm'ün hevesi kırılmıştı, böyle biri olduğunu anlayınca çocuğun. “Nereye kadar vur kaç ve saklan?” dedi Egemen efendice. “Uslanırım, adam akıllı bir kız bulsam. O gün gelene kadar devam.”
Barlas sinirle çay bardağını düşürerek kalktı ve balkona çıktı. Hepsi balkona çıktığında ben ve Kaan tek kaldık. “Bak Kaan'cım, biliyor musun bilmiyorum ama Barlas 10 gün önce kaçırıldı. Hastaneden dün çıktı. Lütfen yapma.” “Kim kaçırdı?” dedi telaşlanıp. “Teröristler? Başka biri mi olacaktı?” dercesine söyledim. “Peki, dikkat ederim. Beni bir daha evlendirmesinler diye yapıyorum.” “Yok, burada evlenemezsin.”
Barlas Yıldız
Akşam rakı balık için meyhaneye geldik. Tabii ki başımın belası Melih’im de buradaydı. Alıp öptüm sıpayı doya doya. “Sen ne içiyorsun amcam?” “Vişne suyu.” “Kurban olurum sana ben.” Birce fotoğrafımızı çekti. Gülümsedi kocaman. “Amca, yenge sizinle konuşabilir miyiz sonra?”
Yenge demeyi en çok o bekliyordu ve Birce kıkırdadı. "Konuşalım tabii, buyur," dedik. "Hayır, şimdi değil, sonra."
Gecenin ilerleyen saatlerinde abi şarkı açmış, bizim kızları coşturmuştu. "Adamım - Kader" çalıyordu. Birce ise oturduğu yerden kalktı ve kızlarla oynamaya başladı. Cilve akıyordu maşallah kızdan. Elinde de rakı bardağı vardı. Saçlarını da toplamıştı sıcaktan. Bana döndü ve "Sen adamım, bakma öyle, sileceksen beni bir kalemde, ellerin okşamasın saçlarıma, ak düşecekse," diyordu, Kader'e eşlik ederek. Cilvesine karşı koymak ne mümkündü. Kendime çekip dudağını öptüm ve güldüm: "Otur." "Geçici mi kalıcı mısın adamım?" dedi sarhoş sarhoş. Oturttum. "Sence? Kaliciyim aşkım," dedim çocuk eğler gibi. Açılan üstünü toparladım. O hâlâ "Sen adamım, bakma öyle," diyordu. "Sen içme artık," dedim. "Yooooo."
Bu sırada Begüm ve Murat'a baktım. Birbirlerine kur yapıyorlardı. Anlamadığım şekilde Derin hiç içki içmemişti. Boş verip Birce'ye döndüm. "Hadi, biz kalkıyoruz artık." Birce'yi kucaklayıp arabaya götürdüm. Eve gelip cilvesine dayanamadım.
Birce Aksu Geceden kirlenip ıslanan çarşafları değiştirdim ve yanıma gelen Derin'e baktım. "Bitanem, ne söylemeye çalışıyorsun da söyleyemiyorsun sen?" dedim ve pikeyi serip oturdum yatağa. "Sizde amma hızlıymışsınız." Güldüm ve yatağa oturdum. "Sende az değilsin, ne kur yaptın." "O yaptı be, ben ne uğraşacağım aşkla. Aşık olmak için fazla yorgunum ben." Derin'e baktım, Begüm'e sarılıp. "Kızlar, ben Egemen'den ayrılacağım sanırım." "Ne?" "Her şey çok mükemmel biliyorum, ama sanki beni boğan bir şeyler var." "Ah kuzum, ayrıl tabii böyle hissediyorsan," dedi Begüm. "Hayır, saçmalamayın. O çocukla sevgili olmak için o kadar didindin. O da sana aşık oldu şimdi. Fal yok, yumurta yokken ayrılamazsın. Psikolojik olarak ilk ciddi ilişkin olduğun için garip geliyor. İzmir'de alışmıştın sürekli takılmalara." "Ne demek istiyorsun Birce?" "Hiçbir şey." Bağırıp çağırmaya başladı. "İyi, ayrıl! Kes sesini de bağırma!" Begüm ise ne yapacağını bilmez şekilde beni alıp balkona götürdü. Kaan da oradaydı zaten. Tahammülüm kalmamıştı.
Akşam Derin evde yoktu. Begüm de Kaan'la dışarı çıkmıştı.
Barlas'a söylemek için kendimi yiyordum ama söyleyemiyordum. "Barlas, ben sana bir şey diyeceğim ama kimseye söylemek yok, asla." "Söyle balım," dedi kitap okurken. "Aşkım..." "Aşkım?" "Derin, Egemen'den ayrılmak istiyor sanırım." "Ne? Neden?" Kısaca anlattım. "Bilmiyorum aşkım, kendi bileceği iş tabii ama terbiyesizlik olur. Bir daha burada kalmaması, İzmir'e dönmesi gerekir. Aksi takdirde onu çok pis bozarım." "Sevgilim, tamam, sakin ol." "Ona söyleyeceğim bir cümleyle yerle yeksan olur. Egemen benim kardeşim."
. . . . .
Bolumler git hide kısalıyor mu ne??
|
0% |