@cudee_21
|
Hellooo kızlarım. okullar nasıl gidiyorr???
Diğer bölümü niye kimse okumadııı. Bu arada sınırları yüksek tutma mecburiyetindeyim. çünkü anca yeni bölüm yetiştirebiliyorum. Lütfen kızmayın fazla yoğunum, okul diğer kitaplar vesaire olsun. Valla okumazsanız sileceğim artık. umarım bölüm hoşunuza gider. sizi seviyorum iyi okumalaar dilerim.
oy sınırı: 25 yorum sınırı: 30
"Ruhum hayatımdan yoruldu!"
- Fernando Pessoa
Gözümü yine iğrenç bir akşama açmıştım. Ne yazık ki. Aldığım ağır ilaçlar fazlasıyla uyumama sebep oluyordu. Akşam yemeğini es geçerek kendime acı bir kahve yaptım. Eskiden nefret ettiğim, ağzıma bile sürmediğim acı kahveler son zamanlarda tek besin kaynağım olmuştu. Kahvemin olduğunu belirten cılız sesi duyduğumda, kahveyi babamın büyük kupalarından birine doldurup camın önüne oturdum. Sık yaşadığım ağlama krizlerinden dolayı boğazım tahriş olmuştu. Baş ağrım yeniden kendini belli etmeye başladığında söylenerek yerimden kalkıp hem günlük içmem gereken ilaçlardan hem de en ağırından bir tane ağrı kesici aldım.
Kafamı aşağı sarkıtıp sokağı kolaçan ettim. Kimsenin olmadığına emin olduktan sonra yeniden cama çıkıp bacaklarımı aşağıya sarkıttım. Üst kattan gelen şarkı sesiyle kafamı yukarı kaldırdım. Her akşam gitarıyla konser verdiği yetmiyormuş gibi birde benim yerim olan cama çıkmış şarkı söylüyordu.
Bir yudum kahve içip boğazımı temizledikten sonra sesimin desibelini yükselterek konuştum.
“Lütfen şarkı söylemeyi keser misiniz? Bir süre sonra kulak tırmalamaya başlıyor.”
Üst kattan gülme sesi geldiğinde yeniden gerilmeye başladım. Üst komşum beni gerçekten çok geriyordu.
“ Ah Sedef. Bende ne zaman yazacağını merak ediyordum. Meğer cama çıkmamı bekliyormuşsun ve hayır ne sesim ne de gitarım kulak tırmalamıyor.”
Sinirle kafamı yukarı kaldırdım. Sevgili üst komşum gülümseyerek bana bakıyordu.
“Evet tırmalıyor.”
“Öyleyse neden camınızın önüne oturup karşı binadaki yansımadan camımı iliyorsunuz. Bilmeni isterim ki senin beni gördüğün kadar bende seni görebiliyorum.”
Siktir. Onu izlediğimi fark etmesi hiç iyi olmamıştı. Hızla kafamı indirdim. Tweety’li pijamamla bakışırken, bu rezil durumdan nasıl kurtulabileceğimi düşünmeye çalışıyordum. Düşün Sedef. Düşün. “Ben. Ben sizi izlemiyordum. Yıldızları izliyordum. Aynen şu anda olduğu gibi.”
Yüzümü gökyüzüne çevirip derin bir nefes verdim. Bence güzel kurtardım. Hem yalan da söylememiştim. Yıldızları izlemeyi gerçekten çok severdim.
“Yanlış anlama ama yıldızları izlemek için ruhun fazla ölü değil mi sence de?”
Söyledikleriyle dumura uğramıştım. Sanırım haklıydı. Çoktan soğumuş olan kahvemden büyük bir yudum aldım.
“Bilemiyorum, belki de. Bunu hiç düşünmemiştim. Zaten son birkaç aydır hiçbir şey düşünemiyorum.”
Son söylediğim cümleyi ben bile zor duymuştum. Sevgili üst komşumun konuşmasına fırsat vermeden devam ettim.
“Ama bu söylediğin beni düşünmeye sevk etti. Gerçekten de ruhsuz muyum?”
“Kelimeleri değiştirme, ben sana ruhsuz demedim. Ölü bir ruha sahipsin dedim.”
Söylediklerine histerik bir gülüşle karşılık verdim.
“Ne farkı var ki? Ha ölü bir ruh, ha hiçbir ruh. İkisi de aynı şey.”
Onaylamaz sesler çıkartmaya başladığında kafamı yukarı kaldırıp ne yaptığına baktım. Kafasını iki yana sallayarak bana katılmadığını belirtti.
“Ölmüş bir ruha can verebilirsin. Ama ruhsuz bir bedene can veremezsin.”
Söylediği şeyi anladığım söylenemezdi.
“Nasıl yani?”
“İsa peygamberi bilir misin? Ölü bir bedeni diriltti.”
İsa peygamberi elbette biliyordum. Kitap gönderilen peygamberlerden birisiydi. Her peygamberin mucizeleri vardı. Ve İsa peygamberin mucizelerinden birisi de ölüleri diriltmesiydi. Fakat biz peygamber değildik. Bu düşüncemi olduğu gibi üst komşuma aktardım.
“Biz peygamber değiliz ama.”
Güldüğünü duydum. Gözlerim istemsizce yukarıya kaydı. Gerçekten güzel bir gülümsemesi vardı.
“Evet biz peygamber değiliz. Ama ortak bir noktamız var. İnanç. İsa peygamber bunu yapabileceğine inandı. Ve ölü bir ruha can verdi. Ben ne insanlar tanıdım, bedenen canlı fakat ruh denilen kavramdan bir haber. Onlar umutsuz vakadır. Senin öyle olduğunu düşünmüyorum. Eğer sen bir ruhsuz olsan yıldızları izlemezdin. Çünkü ruhsuz bir insan için yıldızları izlemek çok büyük bir zaman kaybı.”
Söylediği cümlelerin ağırlığı altında ezildiğimi hissettim. Gözlerim dolmaya başlamıştı. Konuşmayı sonlandıracak cümleyi söyleyip, oturduğum yerden kalktım ve penceremi kapattım.
“O halde ben yıldızları izlemeyi seven bir ruhsuzum.”
|
0% |