Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Bir gece, ansızın

@cvdnderl

Telefonu sağ elimden taş duvara bırakım, dudaklarımda ki sigaranın etrafını ellerimle siper ederek, çakmağım ile yaktım.

"Ee sende ne var ne yok sen anlat biraz da."

"Ay Beyza, Allah aşkına bende ne olacak?"

"Ne biliyim kızım ben"

Sigaramdan uzunca bir duman çektim içime.

"Ee neyse sen ne zaman dönüyorsun işinin başına?"

Sorduğu soruyla duraksadım

"Bu konuları telefonda söylemem pek sağlıklı olmaz yüz yüze gelince konuşuruz."

"Ayy sende, sanki her hafta görüşebiliyoruz ya."

"Ay Beyza-"

"Ay ne beyza!?"

Dudaklarımda belli belirsiz bir gülümseme oluştu.

"Çok şiştiyse kafan kapat telefonu."

"İyi hadi ben uyuyacağım, git yat lan sende."

Elimde ki sigara izmaritini aşağıya fırlattım.

"Hayırdır anne mi kesildim başıma, şimdi git sütünü iç ve zıbar Beyza."

Telefon kapanma sesi gelince bir anda şaşırdım.

Küçük bir kahkaha attım.

Buranın havası bana kafa yapmıştı, geldiğimden beri iyi değildim.

Oturduğum sandalyeden ayaklandım

Kollarımı taş duvara yasladım ve karşımda ki zifiri karanlığı aydınlatan, ki benim görüşüme göre küçük noktalara benzeyen ışıklara bakmaya başladım.

Bir süre temiz havayı içime çektim ve uzunca baktım karşıma.

Lakin hissettiğim bazı nefes alış verişler garipsememi sağladı.

Evimin hemen karşısında fındıkçıların kaldığı, 2 odalı ev duruyordu.

Sessiz ve orta hızda ki adımlarla evin camına ulaştım.

Bütün sessizliğim ile camın altına eğildim ve dinlemeye çalıştım.

Boğuk da olsa sesleri anlayabiliyordum.

"Geliyorlar, bizim için geliyorlar"

Diyen telaş dolu Sesler doldurdu kulaklarımı

"Sakin ol Hasan, bulamazlar bizi."

Kim kimi buluyor diye düşünürken tekrar konuşmaya başladılar.

"Abi ben sana diyorum ki, Ölüm timi diyorum, Ölümsüz Asker geliyor diyorum, sen diyorsun ki bulamazlar geliyorlar abi bizim için geliyorlar."

Ölüm timi mi?

Benim timim mi?

Yok canım ne alaka, sanki sadece benim timim olan Ölüm timi mi var?

Aslında şuanda mühim olan şey bu değil gibi.

Yani anladığıma göre fındıkçılarım, yani öyle sandığım mahlukatlar benim dağlarda öldürdüğüm piçler miydi?

Öyleydi.

Hızla ayağa kalktım ve koşar adımlarla kendi evime girdim.

Yatak Odama gidip dolabın içinden silahımı alarak, silahın emliyetini açtım, ardından şarjorünü yeniledim.

Sağ elimle silahımı iyice kavradım.

Kapının yanına ki anahtarlıktan eski evin, yani yevmiyecilerin kaldığı evin yedek anahtarını alarak hızlı adımlarla evden çıkmak için kapıyı açarken, karşımda hemen hemen benimle aynı boylada bir adam ile karşılaştım.

Silahımı ona doğrulttuğum sırada yanlız olmadığını anladım.

Arkasında ki adamlar da aynı anda ve aynı hızda silahlarını bana doğrulttular.

Işıklar kapalı olduğundan dolayı yüzleri seçemiyordum ama,

Önümde duran kişinin siması çokça tanıdık geliyordu.

Ardından uzun sessizliği siması gibi, sesini de tanıdığım kişi bozdu.

"Komutanım?"

"Tarık?"

"LAN Hilal komutanımın sesi miydi o?"

Diyen Ömer en arkadan herkesi bir sağa bir sola iteleyerek tam karşıma geldi

"Ben rüya falan mı görüyorum, ayy kesin hilal konutanımın özlemine dayanamadım hayal görüyorum dimi?"

Sorgulayıcı ama, bir o kadar da emin bir şekilde konuştum.

"Hasan Akkaya?"

"Ne"

Diye bir ses yükseldi

"Komutanım siz nereden biliyorsunuz?"

Silahımı indirdim ve elim ile anlımı sıvazladım.

Silahı arkalarına doğru sallayarak, Hasan piçinin olduğu evi işaret ettim.

"Tam arkanızda ki evde."

Tekrardan Ne diye bir ses yükselince, daha önce hiç duymadığım bir ses.

"Sesiz olun"

Diye çıkıştı.

Ve sağ taraftan en öne gelerek gözlerime dikti gözlerini.

"Hasan Akkaya'nın arkamızda ki evde olduğuna emin misiniz?"

Gözlerimi kısarak adamı daha önce hiç gördüm mü diye baktım.

"Evet bence zaman kaybetmeden gidin ve bakın"

Karşımda ki adam kafasını olumlu anlamda sallayarak, hiçbirşey söyleme gereği dahi duymadan arkasına döndü, hızlı adımlarla evin kapısına doğru yürüdü.

Tim ise onu takip etti.

Kapıya bütün heybeti ile bir tekme atmasıyla kapı geriye doğru yıkılı verdi. Olan gene benim eve oldu.

Elindeki tabancayı daha sıkı kavrayarak, içeri girmeye başladılar.

Bu sırada evin arka camında bir kıpırtı hissettim.

Hızla harmana koştum ve Hasan Akkaya ve sağ kolu olarak tahmin ettiğim mahlukat bütün hızı ile koşmaya başladı.

Ve o sırada tabancamdan 4 mermi çıktı.

Hasan piçi ve sağ kolu olarak tahmin ettiğim şerefsizin bacaklarına isabet etti.

Timde ki üyeler yanıma doğru gelirken, hızla yan duvardan atladım ve Hasan piçinin yanına yaklaştım.

"Durun ne olur ya-pmayın."

Bacaklarında ki mermilerin acısından dolayı konuşması seğriyordu.

Sol elimi saçlarına sıkıca dolayarak geriye doğru çektim.

Sağ elim ile sert bir tokat attığımda sadece izlemekle yetindi.

Arkamda beni şaşılık ile izleyen Ölüm timine dönerek.

"Buyrun canlarım kargolarınız teslim edilmiştir." Dediğimde bazıları gülmemek için direnirken, bazıları hâlâ şaşkınlık içerisinde beni izliyorlardı.

"E hadi kargolar beklemez ama. Yoksa teslim edilemeden geri gider, Aa doğrubu kargoların ayrıcalığı var." Diyerek yanlarından geçip evimin kapısından girdim.

Girişte ki lavaboda elime sıçrayan kanları iyice oluşturarak temtemizlerken, Tarık yanımda durdu ve bana uzunca baktı.

"Ne oldu Tarık çok mu özledin beni?"

Suyu kapattım, elimi musluğun içine sirkeledim ve yan tarafta duran pembe havluyu elime alım elimi kuruladım.

"Rütbede miyiz?"

"Cık"

"Hilal, valla ne yalan söyliyim seni deli gibi özledim be kızım."

"Hıh"

Sırıtarak ona bakıyordum

"Bende"

"Şey dicem bu adam kim"

Bakışlarımla görünmemesine rağmen o adamı gösterdim.

Ve lavaboya yasladım belimi.

"Şimdi şöyle sen gittikten 2 Ay sonra falan bize yardımcı bir Tim verildi. Bu komutan da Şafak timinin yani yardımcı timin komutanı ama arada sırada bizimle tek Operasyona çıkıyor."

"Destan anlattın mübarek sakın ol."

Kafasını aşağıya doğru eğerek ,güldüğünü anlatan bir şekilde kıkırdadı.

Ve beklemediğim bir ani hareket ile sarıldı belime.

Kollarımı boynuna doladım.

Omuzuna düşen damlalarla şaşkınlığım katlandı.

"Tarık oğlum iyi misin, niye ağlıyorsun lan?"

Bir süre cevap vermedi.

Burnunu çekip, yanıtladı beni.

"Seni ne kadar özlediğimi biliyor musun da konuşuyorsun?"

"Tamam, burdayım ya işte"

Yavaşça geriye adımladı.

Hafif kızarmış gözlerini dikti gözlerime

"Neyse, sen ne zaman geri döneceksin?"

"İnanır mısın bilmem ama dün Albayı aradım ve bana beni arayacağını, geri döneceğimi söyledi."

Gözleri açıldı ve

"Neyy ciddili mi?"

"Evet, yine sırt sırta çatışabileceğiz kardeşim."

Kapının önünden bir boğaz temizleme sesi gelmesiyle bakışlarımız aynı anda o tarafa döndü.

"Kusura bakmayın bölüyorum ama bizim gitmemiz lazım artık."

Diyen adam ile gözlerimi pörtlettim.

"Ney, nereye gidiyonuz hayatta bırakmam."

Dediğim sırada Tarık bana dönüp;

"Ne yapacağız o zaman ya"

Diyen Tarık ile telefonumu elime aldım ve eve giren kapıya doğru bir adım attım.

"Sakin gidiyim falan demeyin, oturun bekleyin beş dakika."

Yatak odasına girip, telefondan Albayın numarasını bulup, albayı aradım.

Bir kaç defa çaldıktan sonra, telefonun karşı tarafında Albayın uykulu sesi duyuldu.

"Efendim hilal"

Adamı uykusundan etmiştim

Olsundu, bişey olmaz heralde.

"Komutanım kusura bakmayın rahatsız ediyorum."

"Estağfurullah kızım söyle"

"Ya şuanda bizimkiler burda izniniz olursa, yani işiniz yoksa onlarla bi kaç gün kalsalar bende onlar ile beraber gelsem olur mu?"

"Tamam olur."

"Te-"

Telefonun kapanma sesi beni şok etmişti.

Adam timin neden burada olduğunu bile sormamış resmen.

Kesin başından sağmak için kapatmıştı.

Amaan neyse ne.

Telefonu yatağın üzerine fırlatıp odadan çıktım.

Kapından çıktığımda timin bazıları divanın üzerinde, bazıları yerde oturmuştu.

Bakışlar bana döndüğünde tek tek hepsini süzdüm.

"Bir kaç gün buradasınız, hafi yine iyisiniz."

Hepsi şaşırmıştı.

"Nasıl yani?"

"Şöyle yani albaydan izin kopardım bir kaç gün sonra beni de alıp, beraber döneceğiz"

"Şimdi bir kaç kişi benimle gelsin, yatakları kuralım"

Diyerek Arkamı döndüm.

"Komutanım durun!"

Bir kaç adım atmamla Kafamı kapalı kapıya vurmam bir olmuştu.

"Ha bu anderi buraya koyanın dedesini sikeyim, oy beynimi yardı ooy."

Alnımı oluştururken time doğru döndüm.

Herkesin ağzından bir kahkaha tufanı çıkıyordu.

Bir tek şu, garip komutan ciddi duruyordu.

Garipti, çünkü aynısı ona olsaydı bende yarıla yarıla gülerdim.

"Gülmeyin lan!"

Herkes kendisini dizginlemeye çalışıyordu, fakat başaramıyordu.

Çokta umursamamıştım zaten.

Arkamı dönüp kapıyı açtım ve yatak çarşaflarını hazırlamaya başladım.

Onları cidden özlemiştim.

Nede olsa tamı tamına 6 aydır göremiyorum.

İçimde ki özlem duygusu biraz sindirilmişti en azından.

******************************************************************

Yatakları açmıştım, bazıları yerde yatıyor olsa da olsun, dağda yatan yerde hayli hayli yatardı.

Ama o bazılarının içerisinde bende vardım.

Yatak Odamda Tarık ve Alp yatıyordu, bende yatak odasında yerde yatıyordum.

Alaya döndüğümde neler olacak diye düşünürken uyku gözlerime hükmedip beni kendisine çekti...

 

 

Selamlar

Umarım beğenmişsinizdir.

Hadi kalın sağlıcakla.

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%