Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1-Başlangıç

@cylins_

Sonsuz olan sonlar .

 

​​​​​​İyi okumalar

 

​​​​​​

Lidya, kendi kendine ağzını içinde mırıldanarak bakışları pencereye çevirdi. Etraf beyaza bürünmüştü. Normalde buz gibi keskin olan hava kardan dolayı yumuşamıştı. Etrafa karanlık hakimdi.


"Karanlık diye bir şey yok. Güneşin yokluğu var"dedi sessizce.

"Soğuk diye bir şey yok. Güneşin yokluğu var"diyerek defterini tekrar karalamaya başladığı sırada oda kardeşinin ağlama sesi ile doldu. Lidya elindekileri masaya koyarak beşin yanına koşar adım ilerlerdi. Annesi yeni uyumuştu. Günlerdir uykusuz olduğu için tekrar uyanmasını istemedi. Beşiği sallayarak pış pışladı.

Fakat kardeşi daha da çok ağlamaya başladı. Yavasça üzerine eğildi, incitmemeye özen göstererek kucağına aldı. Düşürmemek için sıkı sıkı tutu. Kucağına alması ile kardeşinin ağlaması azaldı. Artık hıçkırıyordu sadece. Lidyanın göğüsüne sokuldu. Lidya kafasına minik bir öpücük kondurarak güzel kokusunu içine çekti. Henüz 10 aylıktı kardeşi. Yeşil gözlerini ablasına dikmişti minik. Gülümsedi Lidya.

"Ablan ölsün sana"diyerek bir öpücük daha kondurdu anına. Yağızda gülümseyerek değişik mırıltılar çıkardı. Minik gamzesi daha da şirin yaptı. Yatağın üzerindeki yastığı alarak yere oturdu. Tek eli ile yastığı ayaklarına koyarak kardeşini yavaşça yastığın üzerine koydu. Salmaya başlayaladığı sırada kardeşinin sevdiği türküyü söylemeye başladı.

 

"Koyverdun gittun beni oy,
Koyverdun gittun beni.
Allahundan bulasun oy,
Allahundan bulasun.

 

Kimse almasun seni oy,
Kimse almasun seni;
Yine bana kalasun.

 

Kimse almasun seni oy,
Kimse almasun seni;
Yine bana kalasun.

 

Sevduğum senun aşkın,
Çiğerlerumi dağlar.
Hiç mi düşunmedun sen?
Hiç mi düşunmedun sen oy?
Sevduğun boyle ağlar,
Sevduğun boyle ağlar.

 

Gelevera deresi oy,
Gelevera deresi.
İki dağun arasi,
İki dağun arasi.
Yüzunden silinmesun,
Yüzunden silinmesun,
Piçağumun yarasi.

 

Sevduğum senun aşkın,
Çiğerlerumi dağlar.
Hiç mi düşunmedun sen?
Hiç mi düşunmedun sen oy?
Sevduğun boyle ağlar,
Sevduğun boyle ağlar."sözleri bittiğinde Yağız çoktan uykuya dalmıştı bile. Kardeşinin güzel yüzüne baktı.

 

Gülmüsedi burukça.

 

İçinde bu gün değişik bir his vardı. Şuana kadar hiç bilmediği bir histi.

 

Artık sallamaktan uyuşmuştu ayakları. Sallaması durdu. Uyanamamsına dikkat ederek kardeşini kucağına aldı. Tam beşiğine koyacağı sırada yüksek bir ses çıktı.

 

Kurşun sesi.

 

Küçük kızın yüreği yerinden çıkacak gibi atmaya başladığı sırada bakışları sesin kaynağını aradı. Karanlık odadayı aytınlatan minik loş bir ışık vardı. Fakat çokta işe yaradığı söylenemezdi. Ses yatak odasından gelmişti. Bakışları kardeşine kaydı. Sesten dolayı uyanıp çoktan ağlamaya başlamıştı.

 

"Şşşşşş"diyerek kardeşini daha da çok sararak hızla odadan çıktı. Koşar adım yatak odasının kapısını açtı.

 

Annesi yere çömelmişti. Hıçkırarak ağlıyor bir eli ilede ağzını kapatıyordu. Odanın kapısı açılır açılmaz bakışları küçük kıza ve kucağındaki oluna kaydı. Minik elleri ile sarmıştı kardeşini sıkısıkı.

 

"Lidya çabuk gel buraya!"dedi annesi telaşla.

 

Lidya sorgulamadan koşar adım annesin yanına ilerlediği sırada yine yüksek bir ses çıktığı sırada annesi çığlık attı. Kucağındaki kardeşi artık boğazı yırtılırcasına ağlamaya başlamıştı. Lidya annesin baktığı yere çevirdi kafasını. Babası yerde uzanıyordu. Kısa kollu tişörtü kırmızıya bürünmüştü. İkizi olan Efsel babasının arkasında elleri ile kulağını kapatmış ağlıyordu. Elleri kan olmuştu. Doldu Lidyanın gözleri dahada çok titredi.

 

"Baba"sesi kısık çıkmıştı.

 

Kucağındaki bebeği annesin hemen yanında bulunan mavi mindere koydu. Ve hemen hızlıca tam ayağa kalkıp babasına koşacakken tut annesi kolunu.

 

"Burda dur"demeye çalıştı ağlayarak. Sesi o kadar çok titriyordu ki konuşamıyor bile. Annesi emekleyerek babasının yanına gitti. Ellerini babasının üzerine koyarak kafasını göğüsüne yasladı. Tekrar kafasını kaldırarak dolabın yanına çömelen Efseli kolundan tutuğu gibi kucağına aldı. Minderin üzerine ağlamaktan çatlayacak olan Yağızı tekrar kucağına aldı.

 

Pış pışlıyarak,"Geçti, geçti"diye anını öptü.Annesi ikizi ile yanlarına gelerek eğildiler. Anneleri özellikle ayağa kalkmalarını istemiyordu.Bir kolu ile Efseli sardı. Diğer kolu ile Lidyayı kendine çekti.

 

Lidya miniğin susması için ağlamaklı sesi ile tekrarladı türküyü.

 

Koyverdun gittun beni oy,
Koyverdun gittun beni.
Allahundan bulasun oy,
Allahundan bulasun.

 

Kimse almasun seni oy,
Kimse almasun seni;
Yine bana kalasun.

 

Kimse almasun seni oy,
Kimse almasun seni;
Yine bana kalasun.

 

Sevduğum senun aşkın,
Çiğerlerumi dağlar.
Hiç mi düşunmedun sen?
Hiç mi düşunmedun sen oy?
Sevduğun boyle ağlar,
Sevduğun boyle ağlar.

 

Gelevera deresi oy,
Gelevera deresi.
İki dağun arasi,
İki dağun arasi.
Yüzunden silinmesun,
Yüzunden silinmesun,
Piçağumun yarasi.

 

Sevduğum senun aşkın,
Çiğerlerumi dağlar.
Hiç mi düşunmedun sen?
Hiç mi düşunmedun sen oy?
Sevduğun boyle ağlar,
Sevduğun boyle ağlar"

 

Yağız susmadı. Lidyanın bakışları annesine değdi.

 

"Anne"gözünden bir yaş akarak tam erkek kardeşinin anının ortasına düştü.

 

Annesin bakışları babasındaydı. Göğüsü hızla inip kalıyordu. Dudakları titriyordu. Gözlerindeki yaşlar sel olmuştu.

 

"Yağızı emzirir misin?"dediğinde annesi onu duymuyor gibiydi. Tek odağı babasıydı.

 

Efsel sesli bir şekilde 'baba' diyerek ağlıyordu. Lidya ağlamakla dolup taştı daha da. Ama ağlamamalıydı. Güçlü durması gerekiyordu. Henüz 9 yaşındaydı ama üzerinde büyük bir yük varmış gibi hissediyordu.

 

Aklı kardeşindeydi. Annesi, "bebekler çok ağlamamalı"dediği geldi. Yağız çok ağlıyordu. Aklına mutfakta azda olsa süt olduğu geldi. Annesin üzerindeki sıkı elini itirdi. Ayağa kalkarak annesine döndü ama annesi onu görmüyor gibiydi. Gözlerini kırpmadan babasına bakıyordu. Lidya bakışları babasına çevirmemeye dikkat etti. Biliyordu, babasına bir kez daha bakarsa kendini tutmayıp ağlardı. Ağlarsa da kardeşini susturmazdı. Mutfağa yönlediğinde bir el daha ateş sesi geldiği. Ses bu sefer dahada yakındı. Yüreği titredi. Kardeşinin sesi kesildi. Lidya gözlerini kırpıştırdı. Üşümeye başlamıştı. Dişleri birbirine çarpıyordu. Boğazında büyük bir yumru oluştu, yutkunamadı.

 

Kardeşine bakmaktan korktu. Annesi boğazı yırtılırcasına 'yağız' bağırdı. Annesine baktı. Efsel artık baba* diye ağlamıyordu susmuştu. Lidya elinde hissetiği sıvı ile kardeşini kendine bastırdı. Gözlerindeki yaşları tutamadı. Tüm cesaretini toplayıp kucağındaki bebeğe eğdi kafasını. Kan beyaz battaniyeyi sarmıştı. Gözleri açıktı. Minik gözünden bir yaş damladı Yağızın. Yaktı o yaş Lidya'nın yüreğini. Ağlamaktan kızaran suratı kireç gibiydi artık.

 

"Y-yağız!"diyerek var gücü ile çığlığı bastı. Kalbi yerinden sökülücek gibi attıyordu.

 

Annesi almaya çalıştı elinden kardeşini. Vermedi Lidya. Dahada çok sardı kollarını. Güzel bebek kokusunu çekti. Kanla karışık bir koku olmuştu. Tam anın ortasındaki deliği görmesi dahada kriz anı yaşatıyordu.

 

"Naptın sen!"diyerek bağırdı annesi. Hıçkırıkları artı.

 

Ve tam bu gün Lidya'nın,Efselin ve Leyla'nın en büyük imtihanı olmuştu.

 

Kar dahada şiddetli yağdı.

 

14 ocak 2008 yıllında hem babasından hemde kardeşinden olmuştu ikizler. 14 ocak 2008 yıllında, kocasından ve oğlundan olmuştu Leyla Saygın.

 



Günümüz:

 

 

Şimşek sesi kulağa nini gibi geliyordu. Huzurlu bir nini..
Bakışlarım camdan kayıp giden damlaları takip ediyordu. Huzuru bulduğum narin anlardan biriydi. Yağmurla bir olan toprak kokusunu derince içime çektim. Hep bu anda kalmak istedim. Yağmur bitmesin, gün aymasın istedim. Gözlerimi kapatarak kulağımı yağmur ve şimşek sesine verdim. Dudaklarımda yarım bir gülümseme ile anın tatını çıkarıyordum. En azından telefon çalana kadar..

 

Çalan telefon ile yumduğum gözlerimi açtarak, göz ucuyla kimin aradığına baktım.

 

*Sara Akçan arıyor*

 

Sesli bir şekilde nefesimi vererek telefonu elime aldım. Telefonu açarak kulağıma yasladım.

 

"Alo"

 

"Lidya Erin, TEŞKİLATA gelmelisin yeni görev var"dedi Sara.

 

Ve telefonu kapatı. Telefonu kulağımdan çekerek ayağa kalktım.

 

Yeni uzun bir görev beni bekliyor olacaktı yüksek ihtimmal ile..

 

*****

 

Açtığım arabanın kapısını kapatarak teşkilatın girişine doğru ilerlemeye başladım. Ellerinde silahla kapıda nöbet tutan askere doğru ilerlerken topuklu ayakkabımın sesi boş alanda yankılanıyordu. Gözlerimi KALEDE gezdirdim. 5 bin dönümlük bir alan üzerine inşa edilen, etrafında başka bir yapı bulunmayan, yaklaşık 3 metre boyunda beton duvarlar ve dikenli teller çevriliydi.

 

Tam askerlerin önünde durduğum sırada elimi ceketimin iç cebine atarak cüzdanımı çıkardım. Çıkardığım kartımı askere uzattım. Elimden alarak bilgileri kontürol etmeye başladı.

 

-------------------------

 

M.İ.T

 

MİLLİ İSTİHBARAT TEŞKİLATI

 

Ad/Name:Lidya Erin

 

Soyad/Surname:Saygın

 

Kan Grubu:B-Rh

 

Rozet No:#######

 

D.Tarihi:12.10.1998

 

-----------------------
Asker resimdekinin ben oldup olmadığımı anlamak için bir bana birde kartaki fotorafa baktı. Ve elindeki kartı bana uzatarak geçmem için kenara çekildi. Kartı alıp cebime koyarak içeriye doğru ilerleme başladım. Bahçe büyük olduğundan adımlarım daha da hızlandı. Tam zamanında ulaşbilmiştim neyse ki. Hızla toplantı odasına doğru yönlenerek kapayı çaldım.

 

'gel'

 

Talimatı ile kapının kulpunu çevirerek açtım. Sonuna kadar açtığım sırada bakış açıma başkan girdi. Tek başındayı ve her zaman ki gibi en başta yerini almıştı. Bir kaç adım atarak odanın karşısına geldim.

 

"Otur Lidya Erin"diyerek karşısındaki koltuğu işaret etti. Gösterdiği yere oturarak kol çantamı masanın üzerine bıraktım. Oturmam ile önüme kalın bir dosyayı koyması bir olmuştu. Bir soyaya bir başkana baktım.

 

"Bu nedir?"diyerek dosayıyı elime alarak ilk sayfasını açtığım sırada başkan konuşmaya başladı.

 

"Çok ama çok önemli bir görev seni bekliyor "bakışlarımı dosyadan ayırarak başkana çevirdim.

 

"Dosyayı oku. Ben sana önemli yereleri özet geçeceğim"

 

Dosyanın sayfalarını okumaya başladığım sırada kapı açıldı. Kapının açılması ile bakışlarımı dosyadan kaldırarak gelen bakmak için çevirdim. Gözlerim direk odaya giren yabancının gözleri ile buluştu. Sarı hafif çekik gözler,açık kumral olan dalgalı saçlar,hokaklı burun,kusursuz yüz,sert yüz hatları, uzun boy,yapılı vücut. Kısacası türkiye erkek genellini yükselten türdendi. 1 dakikalıkta olsa iyi bir tesbit yapmıştım.

 

Onunda sarıları da benim üzerimdeydi.

 

"Otur KANDEMİR"dediğinde bakışlarını başkana çevirdi. Ve tam karşımdaki koltuğa geçti. Sırtını geriye yasladı. Kollarını göğüsünde birleştirdi.

 

"İkinizi de mühim bir konu için bir araya getirdim"diyerek bana çevirdi kafasını başkan.

 

"Lidya Erin"bakışlarımın hedefi başkan oldu.

 

"Evet başkanım"

 

"Kardeşinin katilinin kim olduğunu bilmek ister misin?"gözlerimi kırpıştırdım.

 

Babamla kardeşimin katili bulunmuş muydu?

 

Bölüm sonu.

 

Selamlarr, uzun süredir aklımda olan bir kurgu ile karşınızdayım. Umarım seversinizz. Yeni bölümlerde görüşmek üzereee hoşçakalın..🐞✨

 

 

Loading...
0%