@cyln.1424
|
Issız dağların ardında güneş yavaş yavaş süzülerek batan güneşi izlerken bir yandan bu güzelliğin altında yatan insanlığın karanlık tarihini ve acımasız tehlikelerini düşünüyordu Bilge.
Bir süre sonra ise nefesini kontrol etmeye çalışarak yavaşça yere çömeldi, yerde duran eski, sararmış ve rüzgarda hafif hafif uçuşan haritaya dokundu, yıllardır peşinde koştuğu bu harita bir uygarlığın son parçasını gösteriyordu. Bilge düşünürken aklı babasının öldüğü güne gitti yeniden. Babası bir arkeologdu, annesi ise onu küçük yaşta terk etmişti. Babasının gizemli ölümünün ardından ona miras bıraktığı belgeler ve bu harita onu büyük bir çıkmaza sokmuştu.
Ancak yeni yeni öğrenmeye başladığı şey bu haritanın peşinde yalnız olmadığıydı, üstelik haritanın bulması gereken bir parçası daha vardı. Babası her ne kadar haritanın tamamını ele geçirememiş olsa da sahip olduğu kısmı canı pahasına korumuş ve şimdi de koruması için kızına miras bırakmıştı. Bilge uzun bir süre düşündü tam gitmek üzereyken duyduğu seslerle silahını kaldırıp arkasını döndü. Lakin onu hiç tahmin edemeyeceği bir yüz bekliyordu Emir Arslan. Emir hükümet için çalışan bir ajandı fakat Bilge ona güvenme konusunda kendisiyle büyük bir çelişki içerisindeydi.
'Bu kadar gergin olmana gerek yok' dedi Emir ellerini havaya kaldırarak. 'Aynı taraf için çalışıyoruz unuttun mu?'
'Aynı taraf için çalışmıyoruz Emir. Senin tarafın ne bilmiyorum. Ama benim amacım bu kayıp uygarlığın son parçalarını ve sırlarını bulup gün yüzüne çıkarmak. Kimsenin bunu bir güç aracı olarak kullanmasına izin vermem.'
Emir, ciddileşerek' Ve bu yüzden burada olduğumu düşünüyorsun değil mi? Seninle aynı şeyin peşindeyiz Bilge. Ama yalnızca biz değil Adrian Volkov' da bu işin içinde'
Bilge'nin kalbi bir anlığına duracak gibi oldu. Volkov ismi, karanlık gecelerde duyduğu fısıltılardan daha fazlasını ifade ediyordu. Rus mafyasının korkutucu lideri, uluslararası suç örgütlerinin en acımasızlarından biriydi. Babası onunla bir anlaşma yapmış, ama bu anlaşma babasına mezar olmuştu.
"Söylemek istediğin nedir, Emir? Volkov peşimizde mi?"
"Peşimizde değil," diye yanıtladı Emir, gözleri kararlılıkla parlayarak. "Zaten burada."
---
Bilge, Emir'in gözlerinde parlayan kararlılığı gördüğünde bir an için tereddüt etti. Derin bir nefes aldı ve ellerini silahının kabzasından çekti. Eğer Volkov gerçekten buradaysa, durumu kontrol altında tutmanın tek yolu Emir'in dediklerine kulak vermek olabilirdi.
"Bu ne demek oluyor, Emir?" dedi Bilge, dudaklarını ince bir çizgi haline getirerek. "Volkov burada ve sen bunu bana yeni mi söylüyorsun?"
Emir, gözlerini Bilge'nin üzerinden çekmeden adım adım yaklaşmaya başladı. "Bilge, burada bir oyun oynuyoruz. Senin de, benim de peşinde olduğumuz şeyler var. Ama Volkov..." Bir an duraksadı, gözleri sertleşti. "Volkov, haritanın diğer yarısının peşinde. Senin sahip olduğun bu parça, sadece oyunun başlangıcı."
Bilge'nin zihninde bir dizi düşünce hızla aktı. Babası bu haritayı neden bu kadar korumuştu? Neden Volkov gibi tehlikeli bir adam da bu haritanın peşindeydi? Ve Emir... ona gerçekten güvenebilir miydi? İçindeki şüphe büyüdükçe gözlerini Emir'den kaçırdı, yere baktı.
"O zaman bu harita neden bu kadar önemli?" diye sordu, sesinde hafif bir titreme.
"Harita, sadece bir başlangıç," dedi Emir, ciddi bir ses tonuyla. "Bu, çok daha büyük bir hazineyi gösteriyor. Sadece antik bir uygarlığın kalıntıları değil. Bir güç kaynağı... ya da bir silah. Dünyanın dengesini değiştirebilecek kadar büyük bir şey. Ve Volkov bunu ele geçirmeye kararlı."
Bilge, bu açıklama karşısında ne yapacağını bilemedi. Kendi babasının, böyle bir şeyin peşinde olabileceğini düşünmek bile onu dehşete düşürdü. Babası sadece bir arkeologdu; tarih eserlerine ve antik dünyaya aşıktı. Ama bir silah... Bu, çok daha büyük bir şeydi.
"Bunu bana daha önce neden söylemedin?" diye sordu Bilge, gözleri öfkeyle parlayarak. "Beni bu işe sürükledin ve gerçeği sakladın!"
Emir bir an sessiz kaldı, sonra ağır bir iç çekti. "Seni korumaya çalışıyordum, Bilge. Gerçekler tehlikeli. Ama şimdi çok daha büyük bir tehlikenin içindeyiz. Volkov, şu an bu dağlarda bir yerlerde ve seni arıyor."
Bilge'nin kalbi hızla çarpmaya başladı. İçinde bir şeyler kırılıyor gibiydi, ama aynı zamanda kararlılığı güçleniyordu. Babasının mirasını ve adını lekelemeyecek, bu gizemi çözmeden bu işin peşini bırakmayacaktı. Eğer Volkov onun peşindeyse, o da Volkov'u bulacaktı.
"Peki ya sen, Emir?" dedi, gözlerini Emir'in gözlerine kilitleyerek. "Sen hangi tarafın peşindesin? Volkov'la bir işin var mı?"
Emir'in yüzüne kısa bir süre gölgeler indi, sonra ciddi bir ifadeyle cevap verdi. "Benim tarafım belli, Bilge. Seni bu işten sağ salim çıkarmaya çalışıyorum. Ama bunun için bana güvenmek zorundasın."
Bilge, onun gözlerinde bir samimiyet parıltısı gördü. Ama bu samimiyetin yeterli olup olmadığını bilemiyordu. Birkaç saniyelik sessizliğin ardından, derin bir nefes aldı ve kararlı bir şekilde konuştu: "Eğer beni bu işten kurtaracağını düşünüyorsan, yanılıyorsun. Bu, benim mirasım. Bu yolu ben bitireceğim."
Emir, hafifçe gülümsedi. "Tam olarak düşündüğüm gibi. O zaman birlikte bitirelim."
O sırada ormanın derinliklerinden bir çatırtı duyuldu. İkisi de anında tetikteydi. Emir silahına uzandı, Bilge ise haritayı hızla katlayıp cebine koydu. Gözlerini kısarak sesin geldiği yöne doğru baktılar. Karanlık ağaçların arasında bir gölge hareket ediyordu.
"Volkov'un adamları," diye fısıldadı Emir.
Bilge'nin kalbi hızlandı. Şimdi, her an ölümcül bir karşılaşmanın eşiğindeydiler. Kendi iç hesaplaşmaları ve haritanın sırları bir yana, hayatta kalmaları gereken tehlikeli bir oyun başlamıştı.
"Hazır mısın?" diye sordu Emir, gözlerini gölgelerden ayırmadan.
Bilge, çenesini sıkıca yukarı kaldırdı ve kararlı bir şekilde cevap verdi: "Her zamankinden daha hazırım."
---
Bilge ve Emir, ormanın derinliklerine ilerlerken her adım daha tehlikeli bir hale geliyordu. Duydukları çatırtılar Volkov'un adamlarının onları izlediğini açıkça belli ediyordu. İkili, sessizce ilerlemeye devam ederken, bir noktada durdular. Bilge, sık ağaçların arasından hafif bir ışık sızdığını fark etti. Gözlerini kısarak dikkatle izledi.
"Bir kamp yeri," dedi Emir fısıldayarak. "Muhtemelen Volkov'un adamları burada dinleniyor. Sayıları çok olabilir."
Bilge, babasının hayatı boyunca ona öğrettiği her şeyi hatırlamaya çalışarak kendini sakinleştirdi. İçindeki korkuyu bastırıp, zihnini berrak tutmalıydı. Volkov ve adamları onlara yaklaşıyordu, ama hala bir kaçış şansları vardı. Fakat Bilge'nin kafasında başka bir soru daha vardı.
"Bu adamlar peşimdeyse, neden şimdiye kadar saldırmadılar?" diye sordu Bilge, hafif bir şüpheyle. "Bizi yakalamak mı istiyorlar, yoksa daha büyük bir plan mı var?"
Emir, kısa bir süre düşündü ve sessizce başını salladı. "Volkov'un bir planı olduğuna eminim. Sadece bir haritanın peşinde değil. Seni canlı istiyor, Bilge." Gözleri kararlılıkla parladı. "Bu yüzden dikkatli olmalıyız. Seni ele geçiremeden önce harekete geçmeliyiz."
Bilge, bu cevaptan pek memnun olmamıştı. Canlı mı istiyordu? Neden? Ancak düşünmek için çok fazla zamanları yoktu. Volkov'un adamlarının bulunduğu kampa doğru ilerlemeleri gerekiyordu. Emir ile göz göze geldiklerinde, ikisi de ne yapacaklarını biliyordu. Bu tehlikeli oyunda hayatta kalmak için birlikte hareket etmeleri gerekiyordu.
Birbirlerine kısa bir bakış attılar ve sessizce kampa doğru ilerlemeye başladılar.
Kampa yaklaştıkça, Volkov'un adamlarının seslerini daha net duymaya başladılar. Bir grup adam ateşin etrafında oturmuş, kendi aralarında konuşuyorlardı. Bilge'nin kalbi hızla atmaya başladı. Her an birinin onları fark edebileceği ihtimali aklından çıkmıyordu. Ama Emir'in soğukkanlılığı onu bir nebze olsun rahatlatıyordu.
"Plan ne?" diye fısıldadı Bilge.
Emir kısa bir süre düşündü ve ardından sessizce konuştu: "Adamları etkisiz hale getirebiliriz, ama Volkov burada mı bilmiyoruz. Önce onların sayılarını anlamamız lazım. Belki bir şey öğrenebiliriz."
Bilge, sessizce onayladı. Hızlıca düşündü. Burada bir an bile hata yapmaları demek, her şeyin sonu demekti. Emir'le birlikte daha da yaklaştılar. Ağaçların arkasında saklanarak adamların konuşmalarını dinlemeye başladılar.
"Volkov ne zaman burada olacak?" diye sordu adamlardan biri, sesi derinden geliyordu.
"Yarın," dedi diğeri. "Haritanın peşinde olduğunu biliyorsun. Ama onu önce bulmamız lazım."
Bilge, haritanın gerçekten de onların tek hedefi olduğunu anladı. Volkov, haritanın diğer parçasını bulmak için her şeyi yapabilirdi. Ama asıl soru, Volkov'un neden bu kadar sabırlı davrandığıydı. Bu kadar tehlikeli bir adamın Bilge'yi hala canlı istemesi her şeyin daha büyük bir planın parçası olduğunu düşündürüyordu.
Aniden, Emir yavaşça Bilge'nin koluna dokundu ve işaret etti. "Hazır ol," dedi fısıldayarak.
İkili, adamların pozisyonlarını gözden geçirdikten sonra harekete geçti. Birkaç dakika içinde sessizce, kimse fark etmeden kampı bastılar. Bilge'nin kalbi hızla çarpıyordu ama sakin kalmaya çalıştı. Emir, adamların arkasına yaklaştı ve hızlı bir hareketle onları etkisiz hale getirdi. Bilge, ona yardım etmeye çalışırken içindeki adrenalin doruk noktasındaydı.
Ancak işler düşündükleri gibi gitmedi. Aniden bir patlama sesi duydular. Bilge, gözleri büyüyerek etrafına baktı. Volkov'un adamlarından biri kampa geri dönmüştü ve onları fark etmişti. Kaçacak zamanları yoktu.
"Yere yat!" diye bağırdı Emir, Bilge'yi yere çekerek. Patlamanın ardından ağaçların arasında büyük bir kargaşa başlamıştı. Volkov'un adamları silahlarını ateşlemeye başladılar.
"Bu bir tuzaktı," diye mırıldandı Bilge. "Bizi bekliyorlardı."
Bu bölümde, hikaye daha fazla gerilim ve aksiyon kazanıyor. Bilge ve Emir'in ilişkisi karmaşıklaşıyor, Volkov'un tehdidi daha yakına geliyor ve haritanın taşıdığı sırlar ortaya çıkmaya başlıyor. Bu şekilde hem karakterlerin derinleşmesine hem de olayların sürükleyici bir şekilde gelişmesine imkan veriliyor.
|
0% |