Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3.yüzleşme

@cyln.1424

"Gerçek güç, haritalarda ya da hazinelerde değil, insanın kendi içindeki cesarette ve kararlılıkta saklıdır. Kaderi değiştirenler, zorluklar karşısında geri adım atmayanlardır."

 

Patlamanın ardından etraftaki ağaçlar yanmaya başlamıştı. Kaçacak yer neredeyse yoktu. Emir, Bilge'yi yerden kaldırarak hızla siper alacak bir yer aradı. Bilge'nin kafasında binlerce düşünce dönüyordu. Bu bir tuzaksa, Volkov nerede olabilirdi?

 

Bir süre sonra, kampın dışından gelen derin bir ses duyuldu. Bu ses, her şeyin sahibi olan kişinin sesiydi. "Bilge Barlas," diye yankılandı ses. "Nihayet karşılaşma vakti."

 

Bilge’nin tüm vücudu buz kesmişti. Bu ses Volkov’undu. Aniden önlerinde, karanlığın içinden çıkan silueti gördüler. Adamın yüzü sert, gözleri tehditkardı. Volkov, sonunda ortaya çıkmıştı.

 

"Ne istiyorsun?" diye sordu Bilge, elleri titrerken ama sesi güçlüydü.

 

Volkov, hafif bir gülümsemeyle yaklaştı. "Sadece haritayı istiyorum. Senin peşinde olduğum şey bu. Ama anladığım kadarıyla sadece bu değil… babanın bıraktığı diğer sırlar da ilgimi çekiyor."

 

Bilge’nin gözleri büyüdü. Babasının sırları mı? Harita sadece başlangıçtı ve şimdi Volkov, her şeyin gerisinde duran gerçeği ortaya çıkarmak üzereydi.

 

"Seninle bir anlaşma yapabiliriz, Bilge," diye devam etti Volkov. "Ya bana katılırsın ya da bu oyunda yalnız başına kaybolursun."

 

Bu sözler, Bilge'nin içinde derin bir öfke uyandırdı. Babasının ölümünden sorumlu olan adamla anlaşma yapacak değildi. Kalbindeki intikam ateşi hiç olmadığı kadar harlanmıştı.

 

"Sana asla katılmayacağım," dedi Bilge, gözleri Volkov’un gözlerine kilitlenmişti.

 

Volkov'un yüzündeki gülümseme genişledi. "O zaman bu senin son şansın olabilir, Bilge. Kararını ver. Ya birlikte güçleniriz, ya da…"

 

Tam o sırada Bilge, Emir’in gözlerine bir an için baktı. Hayatta kalmanın tek yolu, birlikte savaşmaktı.

 

"Asla," dedi Bilge. "Kendi yolumu kendim çizeceğim."

 

Volkov'un yüzündeki soğuk gülümseme Bilge'nin zihninde yankılanırken, etrafındaki ağaçlardan yükselen alevlerin sıcağını hissetmeye başladı. Orman, ateşin çatırdamasıyla bir savaş alanına dönüşmüştü. Emir, Bilge’nin omzuna hafifçe dokundu.

 

"Şu an onunla yüzleşmek doğru olmaz," dedi sakin ama kararlı bir sesle. "Daha güçlü bir plan yapmamız lazım."

 

Bilge’nin aklı Volkov’un söylediklerinde kaldı. Babasının daha ne sırları vardı? Haritanın ötesinde ne saklıydı? Ancak şimdi bu soruları düşünecek zamanı yoktu. Kaçmak için hareket etmeleri gerekiyordu.

 

"Şu tepenin ardında eski bir mağara var," dedi Emir, gözlerini alevlerden kaçırarak. "Orada saklanabiliriz. Volkov'un adamları burayı kuşatmadan gitmeliyiz."

 

Bilge kafasını salladı. Volkov ile hesaplaşma zamanı gelecekti, ama şimdi hayatta kalmak için bir adım geri çekilmeleri gerekiyordu. Emir’in işaret ettiği yöne doğru koşmaya başladılar. Ağaçların arasında hızla ilerlerken arkalarında yükselen patlama ve silah sesleri kalplerini sıkıştırıyordu.

 

Kıvrımlı bir patikayı geçip tepenin ardındaki mağaraya ulaştıklarında nefes nefese kalmışlardı. Bilge sırtını mağara duvarına yaslayarak hızla nefes alıp verirken, kafasındaki düşünceler bir fırtına gibi esiyordu. Babasının mirası, haritanın gizemi ve Volkov’un tehdidi bir araya geldiğinde ortaya çıkan bu karmaşa, onu her geçen saniye daha fazla içine çekiyordu.

"Sence burada ne kadar güvendeyiz?" diye sordu Bilge, Emir’e bakarak.

 

"Uzun süre değil," diye yanıtladı Emir, gözleri hala dışarıda, ağaçların arasında hareket eden gölgeleri tarıyordu. "Ama biraz zaman kazandık. Volkov’un peşimizde olduğu kesin, fakat bu sırada plan yapabiliriz."

 

Bilge derin bir nefes aldı. "Volkov haritayı ele geçirirse, dünya gerçekten değişir mi? Bu kadar önemli mi?"

 

Emir, Bilge’ye döndü ve derin bir ciddiyetle gözlerinin içine baktı. "Bu harita, sadece bir harita değil. İçinde antik bir medeniyetin sırları saklı. Bu sır, dünya üzerinde tarihin akışını değiştirebilecek bir gücü barındırıyor. Ve Volkov, bu gücün peşinde."

 

Bilge kafasını iki yana salladı. "Babam bunları bilmiyor olamazdı. Ama bana hiçbir şey söylemedi."

 

Emir, Bilge’ye daha da yaklaştı. "Baban seni korumaya çalışıyordu. Haritayı senin ellerine bırakmasının sebebi bu. Volkov’un bilmediği şeyleri sen biliyor olabilirsin, sadece onları ortaya çıkarmak için zamanın olmadı."

 

Tam o sırada mağaranın dışında bir çatırtı sesi duyuldu. İkisi birden anında tetikteydi. Emir, tam o sırada mağaranın dışında bir çatırtı sesi duyuldu. İkisi birden anında tetikteydi. Emir, silahına uzandı ve Bilge’ye göz işareti yaparak sessizce mağaranın karanlık kısmına ilerlemelerini işaret etti.

 

Dışarıdan gelen sesler, Volkov’un adamlarının izlerini sürmeye başladığını gösteriyordu. Tehlike artık çok daha yakındaydı.

Mağaranın derinlerine ilerledikçe, karanlık ve soğuk hava onları çevreledi. Bilge, duvardan kayarak yere oturdu ve zihnindeki düşünceleri bir araya getirmeye çalıştı. Volkov’un ne kadar tehlikeli olduğunu biliyordu ama daha büyük bir sorun vardı: Babasının mirasıyla yüzleşmek.

 

Emir, mağaranın girişinde beklerken Bilge’ye döndü. "Sana anlatmadığım şeyler var," dedi yavaşça.

 

Bilge, gözlerini Emir’e dikti. "Daha ne kadar şey saklıyorsun, Emir?"

 

Emir, derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı. "Ben sadece Volkov’un peşine düşen bir asker değilim. Senin babanla geçmişim var. O bana haritayla ilgili bazı sırları anlatmıştı ama her şeyi çözemedim. O öldüğünde… sana yardım etmemi istedi."

Bilge, şok olmuştu. "Babam sana güvendi mi?"

 

"Öyle görünüyor," dedi Emir, gözlerinde acı bir parıltıyla. "Ama ben bile her şeyi bilmiyorum. Tek bildiğim, bu haritanın bizi bir yerlere götüreceği. Ve o yer… bu dünyayı sonsuza kadar değiştirebilir."

 

Bilge, bir süre sessiz kaldı. İçinde babasına karşı bir öfke vardı; ona güvenmeyip her şeyi saklamıştı. Ama şimdi, onun bu oyunda bir piyon değil, anahtar olduğunu fark ediyordu. "Bunu bitirmek zorundayız, Emir," dedi sessiz ama kararlı bir sesle. "Babamın başladığı şeyi bitireceğim. Volkov’a karşı duracağız."

 

Emir, başını salladı. "Birlikte başarabiliriz. Ama dikkatli olmalıyız. Volkov sadece güçlü değil, aynı zamanda zeki bir adam. Bizden bir adım önde olabilir."

 

O sırada dışarıdan bir ses duyuldu. Mağaranın girişine yaklaşırlarken bir adamın sesi yankılandı. "Emir… biliyorum buradasın." Bu Volkov’un adamlarından biriydi.

 

Bilge ve Emir, sessizce birbirlerine baktılar. Tehlike artık kapıdaydı.

 

Bilge’nin kalbi göğsünde gümbürdüyordu. Volkov’un adamları çok yakındaydı ve burada tıkılıp kalırlarsa hiçbir kaçış yolları olmayacaktı. Emir, sessiz bir işaretle Bilge’ye doğru eğildi. "Arka tarafta bir çıkış olabilir," diye fısıldadı. "Bu tür mağaralar genellikle başka bir yere açılır. O tarafa yönelmeliyiz."

 

Bilge, korkusunu bastırarak başını salladı. İkili, yavaşça mağaranın arka kısımlarına doğru ilerlemeye başladı. Yol daralıyor, hava daha soğuk ve nemli hale geliyordu. Bilge, kalbindeki korkuyu bastırmaya çalışarak ilerlerken düşüncelerini bir arada tutmaya çalışıyordu. Babası ona her zaman antik haritaları incelemeyi öğretmişti ama böyle bir kaçış planı yapmak hiç aklından geçmemişti.

Mağaranın sonunda hafif bir ışık hüzmesi belirdi. "Orası," dedi Emir, heyecanla. "Oradan çıkabiliriz."

 

Tam o sırada arkalarından bir ses yankılandı. Volkov’un adamları, peşlerindeydi. Bilge ve Emir hızla ilerleyip mağaranın arkasındaki dar açıklıktan dışarı çıktılar. Önlerinde geniş bir vadi uzanıyordu, ama Volkov’un adamları çok yakındaydı. Koşmaya başladılar.

 

Vadinin sonunda yüksek bir kaya duvarı vardı. Kaçacak yolları kalmamıştı. Emir, silahını çekti ve Bilge’ye döndü. "Burası son nokta olabilir, ama birlikte savaşacağız."

 

Tam o sırada, Volkov’un soğuk sesi yeniden duyuldu. "Sizi her zaman bulurum, Emir. Haritayı bana verin ve bu iş bitsin."

 

Bilge, derin bir nefes aldı. Volkov’la yüzleşme zamanı gelmişti.

Loading...
0%