@daisy_x06
|
Merhaba yeni bir bölümle geldim. Şimdiden iyi okumalar dilerim 🤍
🌊 Üzerime gelen geçmişin yükleri burada da beni tek bırakmıyordu. Aldığım her nefes canımı yakarken ellim istemsizce karnıma gitti. Genzime dolan sızıyı göndermek zordu. Tam karşımızda duran alan. Sansar denilen itin saklandığı yerdi. İlginç olan bu değildi burası geçmişime ait bir yerdi. Çocukluğumun mahvolduğu , iki tane canı toprağa verdiğim yerdi. Telsize uzanıp kapattım kullaklığı kulağımdan çıkartım. Sırtımı saklandığım kayaya verdim. Kalbim sıkışıyordu. Bir ellim karnımda diğer ellim kalbimin üzerinde durdu." Sakin ol . Ne olur sakin ol. Geçmişi geçmişte bırak. Göreve odaklan." Zordu. Olmuyor. Kulaklarım içinde çocukluğumun çığlıkları, haykırışları, feryatları yükseliyordu. Canı yanan çocukluğum daha sekiz yaşında bu lanet yere getirilen, on üç yaşında bırakıp gittiği yer. Kayıp olmuştu. Terk edilmişti burası. Neden şimdi tekrar önüme gelmişti? Laneti. Her bir yerde bir anı vardı. Hepsi birbirinden can yakıcı anılar. Korkuyordum geçmişten korkuyordum. Geçmiş ile yüzleşmekten korkuyordum. Bırakmıştım geçmişi , yüzleşmemek için bırakıp gitmiştim ama olmuyordu hayat her şekilde önüme getiriyordu. Peki ya benim şimdi yüzleşmeye gücüm var mı? Yoktu. Küçük Deniz güçlüydü o kaldırırdı ama büyük Deniz kaldıramaz. Küçüklüğüm anlamıyordu bazı şeyleri. Çocuk aklı yetmiyordu ama büyük Denizin aklı herşeye yetiyordu , herşeyi anlıyordu. Kalbim daha çok sıkışırken derin bir nefes almaya çalıştım. Ciğerim yandı. Gece kabuslarda peşimi bırakmayan geçmiş ile şimdi yüz yüze karşılaşacaktık. Şimdi değil. Olmaz. Tek odaklanaman gereken görev , kişisel meseleleri kenara bırak. Kulaklığı takıp, silahımı sıkı sıkı kavrayıp alana tekrar döndüm. Kalabalıktı. İki gündür burada duruyorduk. Sansar itini bir türlü bulamıyorduk. Adamın robot resmini Korhan denilen piçe çizdirmişlerdi. Resmi sadece Murat ve Yavzu abi görmüştü. Ve adam yoktu. Hiç bir şekilde görünmüyordu. Büyük bir alandı. Mesela şuarda ki boş bina en soğuk binaydı. İçinde küçük , rutubetli, dökülmüş duvarlar vardı. Yer buz gibi olurdu. En büyük çığlıklar o odada saklıydı. Saatlerce dövüldüğüm , aç kaldığım, işkencelere maruz kaldığım oda . İki tane canı kayıp ettiğim oda. Kanlar içinde günlerce kaldığım oda. En büyük güvenime zincir vurulan oda . Alanın orta kısmında ki ağacın yanı. Günlerce buz gibi havada ayakta durduğum yer. Ayaklarım çırılçıplak, üzerimde ince beyaz bir elbise. Kışın en soğuk zamanları. Alanın sol tarafında talim yapılan alan. Küçücük bedenim ile ayaklarımda zincirler ile koşturulduğum yer. Yaz , kış fark etmeksizin. Onun hemen önünde atış yapılan alan. Başıma dayanılan silah ile atış yapmam gerektiği söyleniyordu. Alanın sağ tarafında dubalar var. İçinde soğuk ve sıcak sular var . Saatlerce içinde kaldığım dubalar. Titreyen bedenim. Yalvaran bakışlarıma rağmen beni önemsemeyen insanlar. Dava uğruna yetiştirilmiş bir çocuktum ama ben hiç bir zaman onların tarafında olmadım. Bu yüzden ya bu kadar öfke dolu olmamın sebebi. Bana yapılan herşeyin nefretini onların üzerinde kusmak istiyorum. Kayıp ettiğim iki canın intikamını almak istiyorum. Ben dava uğruna yetiştirilmiş ama tüm hayatını vatanına, bayrağına, milletine adamış bir kadın olmuştum. Kendi yetiştirdikleri canavar onların sonu oluyordu. Bu iş ben ölmeden de bitmeyecek. Öfkeme bulandım. Gözlerim içinde dolan iki top ateş tek beni değil herkesi yok etmeli. Ateşim ile yanıp , kavrulup, kül olmalılar. Yıllarca bu ateş ile ben yandım sıra onlarda. " Kartal , binbaşıdan emir geldi. Sansar iti olsun olmasın burayı başlarına yıkıyoruz." Dedi Yavuz abi. Silahıma daha sıkı kavradım. Öfkemi baş köşeye koydum. Ve o ses geldi." Kartal atış serbest." Hızla yerimden çıkıp üç tane adamı ardı ardına indirdim. Korku ile silahlarına yapışmaya çalışsalarda hiç bir işe yaramıyordu. Korku iliklerine kadar korku istiyorum. Teröristleri indirmeye devam ederken , ilerledim. Burnuma dolan kestane kokusuna dönüp bakmak istedim ama şuan olamazdı. Ardı ardına dört tane adamı indirdi. Nişancılığı iyiydi vesselam. Kayanın arkasına saklanırken sırt sırta verdik." Deniz." " Emredin komutanım." " Sağ sende , sol bende." Hızla şarjörü değiştirdi. " Üç dediğimde sikiyoruz buraları." Sırtımı sırtına daha çok verirken , dudaklarımda keskin bir gülüş oluştu." Emredersiniz komutanım." " Bir , iki , üç." Aynı anda yerimizden çıkıp ,iki ayrı kola ayrılıp ateş etmeye başladık. Arkamdan gelen adım sesleri ile döndüğümde terörist bir anda vuruldu. " Eyvallah Sercan." " Ne demek komutanım." İlerlemeye devam ettik. Sayıları bizden fazlaydı ama bize de güçleri yetmiyordu. Yavaş yavaş binalara giriş yaparken. Bazıları teslim olmaya hazırdı bile. Korkak herifler. Yanımda Poyraz vardı. Binanın kapısına yaklaşıp kenarda durduk. Poyrazın gözleri bendeydi. Ellimi kaldırdım, içeriden gelen sesleri dinledikten sonra en uygun anda ellimi indirdiğimde ellinde ki torpili içeriye attı. Kapıya sert bir tekme atıp içeriye girdik. Beyaz dumanlar etrafı sararken beşe yakın teröristi imha ettim. Temkinli ve hızlı adımlarla odalara göz gezdirdim. Temiz. Dışarıdan gelen bomba sesiyle telsizi açtım." İyi misiniz?" Kazım kocaman bir kahkaha attı." Harikayız komutanım. Murat komutanım adamların biraz başına binayı yıktı da ." Bak sen şu Murat'a. Görevlerde deli damarı kabarıyordu. Benim kafamdaydı yak yık, darmaduman et. Baş üstünde baş , taş üstünde taş bırakma. Binanın temiz olduğuna emin olduktan sonra Poyraz ile çıktık. Eren çığlık çığlığa bağırdı." Ölün amına koyduğum piçleri." Adımlarım istemsiz olarak soğuk olan binaya gidiyordu. Önüme çıkan teröristleri imha ederken binaya yaklaşmıştım. Bir tane daha bomba patladı. "Murat az yavaş lan." Dedi Yavuz abi. Onun ise en sinirli ses tonu." Dünyayı bunlara dar etmeden içim soğumaz komutanım." Soğuk binaya girdiğimde kimse yoktu. Bu binada zaten benim gibi kimesesizdi. Ellimde ki silah titredi. Bir bir anılar gözümde canlanırken usulca bir damla yaş süzüldü yanağımdan. Titreyen ayaklarım ile ortaya geldim. Gözümün önüne bir anda kanlar içinde yere yatan, saçı başı dağılmış, üzerinde ki paramparça olmuş elbise ile kendini sarmaya çalışan çocukluğum geldi. Yutkundum. Hala ilk gün gibi acısı duruyordu. Odanın duvarlarında gezindi gözlerim kan lekeleri, benim kan lekelerim. Duvara tırnağım ile zorla çizdiğim isme ellim gitti. Derin ve Duman yazıyordu. İki can bana ait iki can. Dışarıdan silah sesleri gelmesini önemsemden yere çöktüm. Sanki hala küçükmüşüm gibi dizlerimi kendime doğru çektim. Bundan yıllar önce bu odada olsaydık. Kapı açılacak ve tanımadığımız adamlar gelecek ve bize... Boğazıma oturan yumruyu göndermeye çalıştım zordu. Geçmişin acı çığlığı doldurdu kulaklarımı." Amca beni bu adamlarla bırkma. Canım yanıyor amca. Ne olur çıkart beni buradan üşüyorum." Dizlerimi kendime daha çok çektim. Bir damla daha yavaş yavaş süzüldü. Ben sana demiştim çocukluğum sen bizi güçsüz yapıyorsun demiştim. Silah sesleri artarken ben hala oturuyordum. Yarım saatte yakın belki zaman geçti ama kalkamadım. Silah sesleri susmaya başlamıştı. Pecere tam önümde duruyordu. Arka tarafa bakıyordu. Duvardan destek alarak zorlukla kalktım. Titreyen bacaklarım ile arka tarafa çıktım. Koca büyük bir ağaç vardı önünde ise iki tane mezar. Hala ilk gün gibi duruyorlardı. Acı bir an daha doldurdu zihnimi." Amca yapma. Göme amca daha küçük o. Ölmedi amca , bırak amca. Yapma bana bunu." Acı çıkan feryatlarıma rağmen dinlememişti beni. Kulaklığıma uzanıp çıkarttım, telsizi kapatım. Mezarların yanına gelip tam baş uçlarında oturdum. Ne bir isim ne bir tahta. Oysa isimleri vardı onların. Parmaklarım toprakta gezindi. Çiçekler açmıştı topraklarında. Kimsenin bakmadığı iki mezarda çiçekler açmıştı. Sadece yağmur suları ile ıslanan iki küçük mezarda renk renk , çeşit çeşit çiçekler açmıştı. Çatalaşmış sesimle mırıldandım." Çocuklarım, bakın anneniz geldi." Artık kendime hakim olamadım göz yaşlarım ardı ardına aktı." Sizi burada bıraktığım için özür dilerim. Size sahip çıkamadığım için özür dilerim. Bakmadığım için özür dilerim. " İki tane kuş silah seslerine rağmen en neşelisinden ötü. Hıçkırıklarım artı." Geleceğim yanınıza ama önce almam gereken intikam var. Ondan sonra yanınıza ben de yatacağım." Kuşlar üzgün ötüler bu sefer. Toprağı avucuma alıp kokladım. Mis gibi kokuyordu, bebek kokusu gibi kokuyordu. İlk öldükleri zamanda böyle kokardı toprakları şimdi de öyle kokuyordu. " Özür dilerim binlerce kez özür dilerim. Yaşatamadım sizi izin vermediler. Kucağımdan çekip aldılar engel olamadım. " Başımı toprağa yaslarken artık göz yaşlarımı zapt etmek zordu." Affedin annenizi, anneniz de bir çocuktu. Ben sizi herşeye rağmen çok sevdim hepte seveceğim. Affedin beni." Kuşlar ardı ardına ötüller. Silah sesini duyunca ilk kuşlar gider ama onlar duruyordu. Bebek mezarları ilk kaybolan mezarlardır ama onların mezarları daha yeni gömülmüş gibi duruyordu. Sulanmayan toprak kururdu , üzerinde çiçek yetişmez ama onların mezarları ıslak ve çiçekler vardı. Yaşasalardı şimdi kocaman çocuk olacaklardı. Okula gidecek belki sevgilileri bile olacaktık ama olmadı. Hayat onları bana küçük yaşımda verdi, daha doyamadan anne olmanın ne olduğunu anlamadan da tekrar benden almıştı. Çocuk bir çocuğa annelik yapmaya çalışmıştı. Omuzlarım sarsılırken iki kuş tam toprağın üzerine kondular. En dikkatli bakışları ile bana bakıyorlardı. " Sen mi gönderdin Allah'ım onları?" Kuşlar öttü. Buruk bir tebessüm oluştu dudaklarımda." Teşekkürler Allah'ım." " Deniz." Duyduğum ses ile göz yaşlarımı hemen sildim. Yerden kalktım kalkarken de avucuma toprak aldım. " Murat." Bakışlarım ona döndü. Kulağında ki kulaklığı çıkartıp telsizi kapatı. Çatık kaşları yerine hemen endişe oturdu. Hızlı adımlarla yanıma gelip elleri ile yüzümü kavradı." Ne oldu? Niye ağladın sen ?" Parmakları yüzümde gezindi. Konuşamadım. Gerçeği ona söyleyemezdim. Soğurdu benden onun yerine başımı göğsüne yasladım." Hiçç baksana çocuk mezarları var burada." Benim çocuklarım. Kendime hakim olamıyordum göz yaşlarım yine süzüldü." Murat küçük çocuklar. Ne istemişler Murat? Anneleri çok üzülür." Üzülmüştüm. Kolları belime sarıldı. En sinirli sesiyle konuştu." Şerefsizler, küçücük çocukları annelerinden ayrı düşürüyorlar." Kaskımı tutup çıkardı. Parmakları saçlarım arasında gezindi." Sen mezarlaramı ağladın?" Başımı daha çok gömdüm." Yazık Murat ya çocuklara. Annesine yazık kim bilir canı nasıl yandı." Yanmıştı hem de çok yanmıştı. Ağlayışarım daha da artı. Hiç bir zaman böyle ağlamazdım ama evlat acısı farklıydı. O hepsinden daha büyük bir acıydı. Çocuk yaşta anne olduğum halde evlat acısını tatmıştım. Saçlarım arasında parmakları şefkatle okşadı her bir saç tutamımı." Şşş tamam. Buradayım. " Elli belimde gezindi. " Ağla tamam rahatla." Göğsüne dokundum." Burada ağlasam olur mu? Rahatsız olur musun?" İhtiyacım vardı. Bir kez olsun birinin kolları arasında ağlamaya ihtiyacım var. Birazcık? Sadece birazcık kalıyım? " Deniz bu göğüs senin. Ne zaman istersen burası senin limanın." Saçlarım arasına derin bir nefes aldı." Saklanmak istediğin her an bu liman sana her daim açık. " Kolları bedenimi daha da saraken. Hıçkırıklarım artı. Meğer ne çok yorulmuşum. Tek başıma mücadele etmekten ne çok yorulmuşum. Hayat ne kadar gelmiş üzerime. İhtiyacım olan sadece sıcacık bir ğögüsmüş. Göz yaşlarım akmaya devam ederken. Elleri bir an olsun saçlarımdan çekilmedi. Parmakları şefkatle okşadı. Bir baba gibi sarıp sarmaladı bir anne gibi şefkat gösterdi. Niye ağlıyorsun demedi? Buna mı ağladın deme di? Görevdeyiz bu duygusallık nereden çıktı demedi? Sadece yanımda oldu ve sarıp sarmaladı. Önceden saçlarım sadece çekilirdi şimdi ise şefkatle okşanıyordu. Eskiden ağladığım zaman kızarlardı ama o kızmıyor. Güçsüz olduğum zaman ceza verirlerdi ama o güçsüz düştüğümde ellimden tutup kaldırıyordu. Bedenime kalkan eller sadece vurmak için kalkardı ama o parmakları naif şekilde bedenime dokunuyordu. Başımı belaya soktuğum zaman insanlar kızardı oda kızıyordu ama ellimi bırakmıyordu, önce kızıyor sonra ise sarıp sarmalıyor. Göz yaşlarım yavaşlarken. Kuşlar neşeyle şakıdı. Murat'a sevgi dolu baktılar. Gülümsedim . Sevmişlerdi onu. Başımı usulca kaldırıp yüzüne baktım. Derin bir duyguyla baktı yüzüme. " İyi misin?" Başımı salladım. Alnını alnıma yasladı beş saniye." Bundan sonra ağladığında gelecek yeri biliyorsun. Sormana gerek yok." Kuşlar ardı ardına şakıyıp beraber uçarak gittiler.
****** Karadeniz en sakin haliyle dururken. Karasu evinde büyük bir hareketlilik vardı. Düğün hazırlıkları yapılıyordu. Derya katladığı kıyafetleri özenle bohça sandığına koydu. Rabiya bir yandan söyleniyor diğer yandan da işleri bitirmeye çalışıyordu. Bir buçuk hafta sonra düğün vardı ve hala bir çok şey eksikti. Stres basıyordu ve sinir vücudunu. Duru ellinde tuttuğu pijama takımını katlarken bir yandan da Deryadan bilgi almaya çalışıyordu." Şimdi bu abim ve Deniz abla arasında hiç bir şey yok mu?" Asla inanmıyordu , inanmakta istemiyordu abisinin yanında ilk defa bir kız görmüştü. Deryayı kız kardeşi olarak gördüğü için Murat. Derya , aileden sayılıyordu. Durunun da en büyük dedikodu arkadaşı. Derya bohça sandığının içini düzeltirken bir yandan da soruya cevap verdi." Bana kalırsa şuanlık bir şey yok ama bu gidişle olur." Murat'ın bakışları ve davranışları normal değildi. İyi tanırdı Murat'ı, Derya bugüne kadar hiçbir kıza öyle bakıp , güldüğünü dahi görmemişti daha doğrusu Murat'ın yanında kız bile görmemişti. Rabiya ellerini havaya açıp sonrada yüzüne sürdü." Hadi inşallah. Kız güzelmiş , huyuda iyiye benziyor. " Zümre gülerek araya girdi." Ve bizim oğlan ilk defa bir kıza huzurla bakıyordu. O gün görmediniz mi ? Nasıl bakıyorlardı birbirlerine." O bakışları fark etmemek için salak olmak lazımdı. " Ben şeyi anlamadım sadece. Deniz abla evde niye tişört ile dolaşıyordu hem de abimin tişörtü ile?" Durunun konuşması ile Derya gözlerini kocaman açıp Duruya baktı." Deniz komutanım, Murat komutanın tişörtünü mü giydi?" Duru başını salladı. " Aman Allah'ım bunlar o dereceye kadar geldiler mi?" Aralarında bir çekim olduğunu fark ediyordu ama bu kadar hızlı olacağını düşünmemişti. Rabiya tüm siniri ile araya girdi." Ula durun sizde bir! Hemen konuyu nerelere getiriyorsunuz. Murat'a sordum ben . Yarasına bakmak için gece evinde kalmış kız , üzeride yatmaya uygun olmayınca tişörtünü vermiş." Zümre güldü." Hem olduysa ne var bunda? İki bekar insan sonuçta. Aralarında bir şey olduysa hemen dini nikah kıyarız ." Rabiya ters bir bakış attı." Dini nikah yetmez hemen bir düğün yaparız." Aklına koymuştu Murat'ı evlendirecekti. Denizi de gözü tutmuştu hem Murat'ın yanında bir kız görmüşken hemen evlendirmek şart. Evin içinde hararetli konuşmalar okurken. Bahçede ellerini cebine atmış önünde ki ucsuz bucaksız ormanı izliyordu Murat. Görevden sonra annesinin çağırması ile apar topar Derya ile Trabzona gelmişti. Bir haftadır buradaydı. Cebinden telefonunu çıkarıp. Galeriye girdi en başta duran fotoğrafın üzerine tıkladı. Saçı dağınık topuz, yemek yapan bir adet Deniz vardı. Yemek yaparken gizlice çekmişti bu fotoğrafı. Elliyle yüzünü yaklaştırıp uzun uzun baktı. Bir haftadır görmüyordu, sesini de duymamıştı. Arasa şuan ne olurdu? Biraz sesini duysa. Arasa ne diyecekti? Ne için aradığını sorduğunda sesini duymak için aradım diyemezdi ya . Elli rehbere girerken Denizi buldu. Aramalı mı? Elbet konuşurken bir şey bulurdu. Numaranın üzerine basıp kulağına götürdü telefonu. Uzun uzun çaldı telefon. Açılmayacacağa benziyordu tam telefonu kulağından çekerken sesi geldi." Murat." " Deniz." Bir an durdu ne diyecekti şimdi?" Ne yapıyorsun?" " Hiç , can sıkıntısından saçma bir aşk filmini izliyordum." Hafifçe gülme sesi geldi." Kızın karnında kelebekler uçuyormuş. Kelebeğin karnında işi neyse ." Yüzünde ki huzurlu gülüş ile önünde duran manzaraya baktı." Saçma işler işte. " " Evet, sen neden aramıştın?" Evet şimdi ne diyecekti? Düşün Murat düşün. Aklına gelen fikre sığındı." Hiç yokluğumda başını belaya soktun mu? Sokmadın mı ? Onu merak ettim." Nazlı sesi geldi kulağına. Anlaşılan yemişti bir şeyler." Vala sadece şey oldu. " Sessi git gide kısık çıktı." Yan komşuda bağırma sesleri geliyordu kadının . Bende kadın dayak yiyor sanıp evine baskın uygulayıp adamın yüzünü biraz tanınmaz hale getirdim." Dudaklarını birbirine bastırıp kafasını iki yana salladı Murat." Korkarak soruyorum ama olayın aslı neymiş?" Denizin sesi en uysalından ve sevimli haliyle geldi." Muraaatt onlar şevişiyormuş." Bu hâline içli bir nefes verdi Murat. Şu ses tonuna bayılıyordu." Fantezi yapıyorlarmış bol kırbaçlı felan yani anlayacağın kadın dayak felan yemiyormuş ama bunu adam gözlerini hastanede açınca anlamış oldum." Murat şu anki yüz ifadesini tahmin edebiliyordu. Kafasını dizlerine gömüş ağlamaklı duruyordur. " Karakola felan düşmedin inşallah?" Nazlı nazlı cevap verdi Deniz." Yok , kadın şikayetçi olmadı Allah'tan." Derin bir nefes sesi geldi kullaklarına." Muraaat acaba beni bir hocaya felan mı götürsek? Tövbe haşa ama biri bana büyü felan yapmış olabilir mi?" Güldü Murat hem de en büyüğünden." Bizim burada bir hoca var seni bir götürelim." Aklına gelen detay ile konuya girdi hemen." Bizim tim düğüne Trabzona gelecek sende gelsene?" " Ben ne yapacağım orda? Hem kalacak bir yerde yok ki." Yatağın da yer vardı ama bunu söylemedi tabi ki Murat." Bizim evde kalırsın. Timde bizde kalacak zaten koca ev sığarız. Yavuz abi araba ayarlamıştı atla gel seni de bekliyorum." " Murat , ailene ayıp olmaz mı habersiz felan gelmek?" Memleketinde bir kez Deniz ile gezmezse içinde kalırdı. Hem bir hafta daha ayrı kalmaya dayanacak hali yoktu. O kokusunu acil içine çekmesi gerekiyordu." Asıl gelmezsen o zaman ayıp olur. Ben Yavuz abiye haber ediyorum şimdi sende geliyorsun." Derin bir nefes sesi geldi." Peki maddem . Kapatıyım ben o zaman." " Tamam, iyi geceler." " İyi geceler." Telefonu kapattıktan sonra Yavuz'a kısa bir mesaj attıp telefonu cebine attı. Cebinden fark ettiği şey ile cebinden çıkardığı siyah bir tokaydı, Denizin tokasıydı evinde kaldığında uyurken bileğinden almıştı. Kendine baya bir söve söve burnuna götürüp kokladı." Ulan Murat sen bu hallere düşecek adam mıydın?" Dertli başını salladı. Yanına Hakan abisi kuruldu. Ellinde tuttuğu çayı Murat'a uzattı. Çayı alıp bir şeker attıp büyük bir yudum aldı Murat. Çayından bir yudum alırken üsten bir bakış attı kardeşine Hakan ." Dökül bakalım." Boş boş baktı Murat." Neyi?" " Neyi olacak oğlum, biraz önce tokasını koklayacak kadar özlediğin kadını." Ha çok güzel demek görmüştü abisi. " Bir şey olduğu yok abi." Hakan inanmaz bakış attı." Kesin yok o yüzden kızın tokasını cebinde taşıyorsun. Bir de üzerine kokluyorsun." Derin bir nefes aldı. Kaç gündür evde tek dönen konu Denizdi. Hatta evi bile geçmişti konu annesi sağolsun tüm köye yaymıştı konuyu. Hakan abisinin bakışlarını görünce bu işten kurtulamayacağını anladı. " Bilmiyorum abi. Ne olduğu hakkında zere fikrim yok." Gülerek baktı Hakan. Kardeşi baya sıkıntılı duruyordu ve ilk defa kardeşi ile kız konuları konuşabiliyordu." Neler hissediyorsun peki? Deniz yanında olunca ne hissediyorsun?" Huzur. Koca bir huzur. Herşeyi ayrı bir huzur veriyordu başa belaydı ama bu bile Murat'ın hoşuna gidiyordu. " Huzur abi koca bir huzur. Ömrüm boyunca sanki hiç böyle bir huzuru tatmamış yüreğim. Kızda bir şey var." Dertli bir nefes verip devam etti." Dışarıdan bir baksan abi sinir küpü gibi." " Birine benziyor sanki?" Diyerek dalgasını geçmeyi de ihmal etmedi Hakan. Murat'ın ters bakışlarını görünce." Tamam lan demedik bir şey. Anlat bakalım şu Denizi." Ormanın içine daldı gözleri. " Dışardan bakılınca sinirli, kaşları çatık, gözlerinde dönen iki alev ile ortalığın anasını sikiyor. Büyük güven problemleri olan ve herkes ile arasında büyük mesafeler koyan bir kız ama abi." Bu noktada içli bir nefes vermek zorunda kaldı." İçine bir giriyorsun. Sanki o kız yok. Nazlı nazlı bir bakışı var. Hele tatlı bir yüz ifadesi var. Bir halt yediği zaman öyle bir uysal davranıyor ki insanın kızacağı varsa kızamıyor. Çocuklar ile de arası çok iyi. İçinde aslında çok iyi bir kız yatıyor ama o öyle duvarlar örmüş ki o duvarları geçmek bazen zor oluyor." Dikkatlice her cümleyi dinledi Hakan." Peki bu sonda dediğin şeyleri sadece sana mı yapıyor? Yoksa başkalarına da yapıyor mu?" Düşünmeye çalıştı Murat. Dışarıda herkese ilk hali gibi davranıyordu duvarları olan Deniz gibi ama başka birine de böyle davranıyor olabilir. Dertli bir bakış attı." Bilmiyorum abi ama şunu biliyorum sadece benim yanımda çocuk oluyor." Çocuk hâline ayrı bitiyordu zaten bir de görevlerde ki o ciddi haline. Kafasını salladı Hakan." Peki, onunla sadece takılmak mı hoşuna gidiyor yoksa başka bir şey mi?" " O takılmalık bir kız değil abi. Deniz ile takılılmaz." Bu noktada hafif tebessüm etti." Bakma sizin yanınızda hanım hanımcık davrandığına onunla takılmalık davransam ağzıma sıçar. Manyak bir tarafı var." Suriye operasyonunda sarı saçlı adamı tek başına getirdiğinde ve Murtonun yüzünü bıçak ile çizdiğinde manyak bir tarafı olduğuna emin olmuştu. Hakan kocaman bir kahkaha attı." Seni bile korkutacak seviye ise gerçekten manyak bir yanı var demek." Gülüşü yavaş yavaş azalırken." Bize de zaten normali kesmez oğlum. Hele seni hiç kesmez." Doğruydu. Deli lazımdı, Karadenize getireceği kızda aynı Karadeniz gibi deli olmalıydı. Deniz zaten memleketine benziyordu sinirli halleri, sert hava gibi. Uysal hali, duru deniz gibi. Öfke saçan gözleri, hırçın dalgalar gibi . Nazlı halleri, kemençeden gelen müzik kadar huzur verici. Murat kafasını geriye doğru attı." Abi bu his ne ise harbi beni sikip atacak." Hakan ellini kardeşinin omzuna koyup sıktı." Yaşa ve öğren oğlum o zaman bu hissi." Murat hafif yükseldi. "Ne olduğunu anlasam zaten yaşayacağım ama anlamıyorum." Hakan tek cümle ile durumu özetledi." Sen harbi yarağı yemişsin kardeşim."
🌊 Evet bölümü nasıl buldunuz? Düşüncelerinizi ve fikirlerinizi benimle paylaşırsanız çok sevinirim. Ve son olarak bol bol yorum atıp oy vermeyi unutmayın lütfen 🤍
|
0% |